Cari Açığın Doğum Yeri


Bir ekonomideki üretim miktarı, tüketime yönelik talebe bağlıdır. Talebi olmayan malın üretimi yapılmaz.  

Bir ekonomide üretimin artması iki şekilde olur: (1) Mevcut üretim kapasitelerinin kullanım düzeyi artabilir, (2) Yeni üretim birimleri devreye girebilir. İlki çok yaygın bir durum değildir. Çünkü kapasite kullanımını sınırlayan ve belirli bir düzeyde tutan birçok faktör vardır. Ekonominin üretiminin artması asıl olarak yeni üretim birimlerinin devreye girmesi sonucu ortaya çıkar.

Yeni üretim birimlerinin devreye girmesi yatırımla olur. Yeni bir fabrika, yeni bir elektrik santralı, yeni bir su üretim tesisi kurmak için yatırım yapmak gerekir. Yatırım yapmak için yatırımı yapacak olan kişi ya da kurumun ya kendi tasarrufu olmalıdır ya da başkalarının yaptığı tasarrufları kredi olarak vermek amacıyla toplamış bir banka.

Dış dünyaya kapalı, sermaye akımlarının serbest olmadığı bir ekonomide tasarruflarla yatırımlar birbirine eşittir. Yani toplumun ne kadar tasarrufu varsa yapabileceği yatırım miktarının sınırı o kadardır. Buna karşılık dış dünyaya açık, sermaye akımlarının serbest olduğu bir ekonomide yatırımlar, iç tasarruflardan yüksek olabilir. Bu durumda aradaki fark dış tasarrufların kullanılmasıyla kapatılır.   

Bir ekonomide yatırımlar o ekonomide yapılan tasarruflardan yüksekse o ekonomi, tasarrufları aşan yatırımları yapabilmek için tasarruf açığı verir ve bu farkı başka ekonomilerin tasarruflarını ödünç alarak ya da sermaye biçiminde çekerek karşılar.  

Tasarruflarla yatırımlar arasında oluşan negatif fark bize cari açığı, pozitif fark ise cari fazlayı verir. Aşağıdaki tabloda çeşitli ekonomilerde 2011 yılında oluşan tasarruf ve yatırım oranları (GSYH’da % paylar olarak) ile cari açığın GSYH’ya oranı gösteriliyor (Kaynak: IMF, WEO database, April 2012.).


Tasarruf %
Yatırım %
Cari Denge %
ABD
12,9
15,9
-3,1
Çin
51,0
48,3
2,8
Japonya
21,9
19,9
2,0
Almanya
23,7
18,0
5,7
Fransa
18,8
20,1
-2,2
Brezilya
18,4
20,6
-2,1
İngiltere
12,9
14,8
-1,9
İtalya
16,4
19,6
-3,2
Rusya
28,6
23,2
5,5
İspanya
18,4
22,1
-3,7
Türkiye
12,5
22,4
-9,9
Polonya
17,5
21,8
-4,3
Çek Cum.
24,5
21,5
-2,9

Tablodan görüleceği gibi Çin, Japonya ve Almanya dışındaki ekonomiler tasarruf açığı ve dolayısıyla cari açık veriyor. Cari açığı en yüksek olan ekonomi olarak da Türkiye öne çıkıyor.

Aşağıdaki grafik 1980 yılından 2011 yılı sonuna kadar Türkiye ekonomisinin tasarruf ve yatırımlarının GSYH’ya oranları ile cari açığın GSYH’ya oranını gösteriyor (Kaynak: IMF, WEO Database, April 2012.)  


Türkiye ekonomisi, tasarruf fazlası verdiği birkaç yıl dışında genellikle tasarruf açığı veren ve dolayısıyla yatırımlarını yapabilmek için cari açıkla karşılaşan ve cari açığı finanse edebilmek için dışarıdan tasarruf ithal eden bir ekonomi konumundagörünüyor. Türkiye ekonomisinin cari fazla verdiği yani tasarruflarının yatırımlarından fazla olduğu yıllar hep kriz yılları. Yani Türkiye, kriz yılları öncesinde cari açık vererek büyümüş sonra krize girince büyümesi ve dolayısıyla yatırımları düşmüş ve tasarrufları fazlaya dönüşmüş bir ekonomi tablosu çiziyor.

Grafik bize Türkiye’nin 2000’li yıllarda hızla düşen tasarruflarına karşılık yatırımlarını eski düzeyinde tuttuğunu gösteriyor (2009 yılındaki düşüş küresel krizin bize yansımasının sonucudur.) Öyle olunca da aynı dönede cari açık ciddi bir artış sergilemiş görünüyor.

Tasarruflarla yatırımlar arasındaki bu farkı gidermenin yani cari açığı düşürmenin başlıca 4 yolu var: (1) Yatırımları azaltmak (bunun maliyeti büyüme hızının düşmesi olarak karşımıza çıkar.) (2) Tasarrufları artırmak (kısa dönemde kolay bir iş değil ve maliyeti faizleri artırmak olabilir.) (3) Başta enerji kaynakları omak üzere ithal edilen yatırım mallarının fiyatlarının düşmesini beklemek (bu bizim dışımızdaki bir gelişme olduğundan yapabileceğimiz fazla bir şey yok.) (4) İthal ettiğimiz malların bir bölümünü içeride yerli kaynaklarla üretmeye çalışmak (hükümet son teşvik kararnamesiyle bu yolda adımlar attı.)

Türkiye’nin önümüzdeki dönem büyümesi bu tercihlere ve bunlara dayanılarak yapılacak uygulamalara göre biçimlenecek.        

Yorumlar

  1. Sayin hocam, bu calismayi daha saglikli yorumlayabilmek icin ulkemizin harcamalarini, yatirim ve tuketim harcamalari olarak ayristirmamiz gerekmez mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu hesap açısından yalnızca yatırım harcamalarının alınmış olması gerekiyor, burada da öyle yaptım. Öte yandan cari açığa neden olan ithalatın bir bölümü tüketim harcamaları ama onun da oranı yüzde 10 dolayında. Yani ithal ettiğimiz malların yüzde 90'ı yatırımlar için yapılan ithalat.

      Sil
  2. ÇOK GÜZEL anlatmışsınız hocam gerçekden teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. Sayın hocam, kriz dediğimiz şeyi de dış tasarruf sahiplerinin bu tasarrufları yenilememesi ya da geri çağırması olarak mı özetleyeceğiz? Tıpkı firmaların fazla borçtan değil nakit akışından batması gibi ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aşağı yukarı. Yani ekonomide riskler büyüyünce dış yatırımcı yeni borç vermiyor eskisini de yenilemiyor ve sistem çöküyor.

      Sil
  4. Petrol alanlarına komşu olmamızdan yola çıkarak; Buralarla olan ticari ilişkilerimiz çok daha ileri noktalara götürmek..Oradaki petrole; işgal etmek yerine ticaretle ulaşmak anlamına gemez mi?..
    Mesela Kuzey Irak'ta; PEtrol gelrilerini cebine indiren hedef kitleye ihraç malı üretmek..Altın sırmalı halı, Altın Varaklı Banyo armatürü, Altın Klozet kapağı :), muhetemelen Aselsan Makina Kimya (MKE) ürünleri, inşaat taahhüt VS..Yani ivedilikle ölü balık AB'nin yanısıra bu coğrafyalardaki pazara uygun bir ihracat , ar-ge, ürün ve iş modeli üretmek gerek sanırım.Kerkük'ü Misakı milli sınırları içinde düşünmek yerine ihracat pazarımıza dahil etmek demek istiyorum..sanırım hükümetin de yaklaşımı bu yönde..Ya da öyledir inşallah..Bu yolla hem petrol alanlarına sahip olmanın lanetinden kurtulmuş, hem sanayi ve teknolojimizi geliştirmiş, hem de gereksiz sıcak çatışmalardan, gerginliklerden uzak kalmış, hem de cari açık problemimize köklü çözüm üretmiş oluruz kanımca..Hep uyuşturucu, hep sınır kaçakçılığı ile resmi devlet kayıtları zayıf kalıyor..Olandan daha kötü makro göstergelerle yaşamak zorunda kalıyoruz..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    2. Suriye ve Libya ile hızla yükselen ticari ilişkiler,son yaşanan ayaklanmalardan sonra hızla düşüşe geçti,2009 'da Ahmet Davutoğlu ile birlikte literatüre giren daha öncesinde meşhur kitabında belirttiği'Komşularla sıfır sorun politikası' ve yakın kara,deniz havzaları ile olan stratejik ilişkiler ve artan ihracat bu ülkelerin Türkiye'nin yaşanan olaylara karşı takındığı tutuma göre şekillenirken başta hatay,gaziantep olmak üzere sınır kentlerimiz bu kötü gidişattan etkilendi(2011 nisan ayı suriye ihracatı 175 milyon dolardan nisan 2012 de 48 milyon dolara düştü).Siyasi ilişkiler ve bölgenin yaşadığı arap baharı ,Türkiye'nin yıllar sonra bölge ile düzelmiş ilişkilerin zora girmesine neden oldu ve ihracat beklentileri başka bahara kaldı...

      Aslında hocamdan 'stratejik derinlik' politikasının ekonomi politiği ile ilgili de bir yazı bekliyoruz..Belki yanıldığımız noktalarda bizleri aydınlatır.

      Sil
    3. Arap baharından sezinlediğim matematik..50 milyar dolarlık 1 diktatör Sarayına en fazla 50 çamaşır makinası 20 plazma TV alırken..50 milyar doları demokrasi diye 1 000 000 kişiye dağıtırsan 1 milyon plazma, 1 milyon çamaşır makinası demek..Hem de 4 sene de bir yenilerini sataraktan..Belki de Bu kaostan pazar yaratma süreci Türkiye'ye de mantıklı geldi..kimbilir?..Ama Suriyede Rusyaya rağmen hem de NATO olmadan bir aksiyonda bulunmaya kalkarsak Başka denklemleri de önümüzde bulabiliriz..Mesela Azerbaycan, Ermenistan, ve dağlık karabağ denklemi..Daha birkaç gün önce bunun demosu yapıldı sanırım..Sınırda 5 azeri askeri "Ermeniler tarafından"öldürüldü..hele bir de böyle bir denklemde Azeri SOCAR firmasının Türkiyede başlattığı 15 milyar dolarlık yatırım hareketini düşünürsek adamlarla göbeğimiz de bağlı gibi birşey..RUSYA Ermenistan Azrebaycan hatta garantörü olduğumuz Nahçıvan önümüze gelirse bu bölge hakikaten kendi çapında bir 3. dünya savaşı resmi çıkartabilir..Dikkatli ve akıllı olmalı kanımca.

      Sil
    4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    5. Haklısın, Türkiye kendi başına bir bölgesel güç olma yolunda ilerlerken sahip olduğu gücün farkında olmadan hareket ederse başına çok işler açabilir,Azerbaycan ve kendi meselemiz dediğimiz Dağlık karabağ sorunu üç ülke ilişkilerinde belirleyici etken,bir de Suriye'deki tutumun Rusya tarafından beğenilmediğini göz önünde bulundurursak Türkiye Ermeni normalleşmesini beceremediği gibi bu seferde Suriye'yi zaten karşımıza aldık son olarak Rusya'yı da karşımıza alırız.SOCAR'ın yatırımı da önemli,Türkiye hem ekonomik-siyasi olarak hem kültürel anlamda bölge ülkelerine bağlı,bütün ilişkileri yumuşak güç ekseninde sürdürmeli,aksi takdirde ne petrol ne doğalgaz alımında her şey yolunda gider.Arap şeyhlerinin paraları isviçre bankalarında neden bize yatırmıyorlar diye hayıflanırken geçen yıl yüklü miktarda petro-dolarlar ekonomimize girdi,İsviçre bankaları hesapları dondurunca Türkiye güvenilir liman oldu,aslında Davutoğlu'ndan sonra imaj değişikliği zaten yaşanıyor ve bu da Türkiye'ye ekonomik ve siyasi anlamda katkı sağlıyor.

      Sil
    6. Yani bizde olmayan kaynağı , akıl emeğiyle (ar-ge) elde etmek daha mantıklı. Misak-ı Milli düşünüp göğsümüzü kabartacağımıza ,beynimizi kabartalım da beyin ürünü ile fosil ürünü satın alalım :)

      Sil
    7. Akıl ürünü verelim ; fosil ürünü alalım. Göğsümüzü milli duygularla kabartıcağımıza beynimizi kabartalım :)

      Sil
  5. Hocam teşekkürler adeta ders nitelğinde anlatmışsınız. Bu konu Türkiye'nin ödemeler bilançosu açısından incelendiğinde Cari Açığın Finansmanı ve sürdürülebilirliği noktasında rakamların çok güzel şeyleri yansıtmadığı görülüyor, Özellikle kısa vadeli sermaye hareketleri ile ülkemizdeki faiz oranlarının ve getirilerin yüksekliğinden ötürü Türkiye'de yatırım yapan Likit Sermaye'nin ülkemizi terk edebilme ihtimali hep bulunuyor. İşte böyle bir riskin varlığında bu tehlikeye dair atılması gereken adımlar neler olmalıdır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında tasarrufları artırıncaya kadar büyümeyi daha muhafazakar düzeylerde tutarsak sorun olmaz.

      Sil
  6. Hocam en sonda sunduğunuz 4 yolun ilk ikisi paradoks yollar değil mi? Yatırımı azaltırsak işsizlik artar, tasarrufu artırırsak tüketim azalır gibi. Zaten 3. seçenek bize bağlı olmayan bir seçenek.4. seçenek ise kısa vadede hareketlilik getirmeyecek uzun vadeli bir seçenek. Yani biraz umutsuz bir tablo görünmekte. Yazınız çok güzel teşekkür ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef ekonomideki bütün amaçlar birbiriyle çelişiyor. O nedenle de siyasetçi karar alırken zorlanıyor. Bir şey yapmak hep başka bir şeyden vazgeçmekle mümkün oluyor.

      Sil
  7. Hocam çok güzel yorumlamışsınız gerçekten teşekkürler. Özelleştirme ve bu özelleştirmenin Türk ekonomisine yararı ve zararı nedir? bununla ilgili bir yazı yazabilir misiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler. Özelleştirme çok yazıldı ama bir bakalım.

      Sil
  8. Hocam, cari açığı kapatmadaki yapmamız,yapabileceğimiz yol yazdığınız 4. yol. Neden büyürken bu yol hep dışlanır ve son anda aklımıza gelir ve teşvik paketleri gündemi gelir. Ve teşvik paketi bir fedakarlık değil mi?Yok az prim ödeme, yok az vergi verme, yok şu kadar yıl vergi vermeme vesaire vesaire...Bazen aklıma geliyor hani yaparız ya, fişi çekmeden televizyonu kapatırız kumandadan, yinede bir elektik akımı olur Türkiye öyle yapmalı.Çünkü Dünya'da çok hızlı gelişmeler oluyor ki teşvik paketleri işe yaramıyor. Sürekli bir paket gündeme geliyor.Halka sürekli yansıyan vergi zamları vesaire.Verdiğiniz tabloya baktığımıza 80 - 00 yılları iyi gitmişi, 00'dan sonra kopmuş cari açık. 80 başı ve 90 ortası büyüme %25 üstene çıkmış cari -5 kalmış.Şöyle maziye baksak kötü mü olur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında bütün bu yolları karma bir paket içinde düşünmek belki en sağlıklı ve en ulaşılabilir yol.

      Sil
  9. zamanında japon mühendisler istanbul'un trafiğini çözmek için istanbul'a gelmişler. araştırmışlar gezmişler. en sonunda kararlarını vernişler.
    millet merakla bekliyor çözüm ne acaba diye.
    biz de bulamadık demişler.
    yanılmıyorsam gerçek bir olay bu.
    bizim ekonomide böyle :)

    esasen bir olay olduğunda, "ya işte biz türk olduğumuzdan dolayı" diye bu kadar indirgemeye gerek yok sanırım. ekonominin öbür ucu siyaset olduğu için 4 4lük çalışan sistemler görmek kolay olmuyor.

    hocam sanırım tvde demiştiniz. para babaları neden bile bile sistemi zora sokacak şekilde kararlar alıyorlar- krizlere neden oluyorlar diye.
    cevabınız da aşağı yukarı şöyle idi:
    para babalarının bunun (krizin) maliyetinin daha düşük olduğuna inanmaları.

    yani iyi çalışan bir sistem yerine insanların kendi yarattıkları hataları düzeltmek için fazladan çaba sarfetmeleri. kısaca kriz.

    umarım anlatmak istediğimi anlatabilmişimdir. 1-2 sene evvel söylediğinizi hatırlıyorum.

    YanıtlaSil
  10. Burak kalyoncu15 Haziran 2012 02:07

    Hocam cari işlemler hesabındaki açığı surekli sermaye hesabiyla yani dis tasarrufla finanse etmenin surdurulebilirligi nedir? Yuksek faizle ulkeye cekilen yabanci tasarrufa faiz odemesi yapilirken, ulkede bu tasarruflarla yaratilan yatirimin katma degeri faizi karsilamaya yetiyor mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dediğiniz cari açığın miktarıyla da ilgili. Bizdeki kadar yüksek bir cari açın finansmanı kolay kolay sürdürülemez. Eğer ari açık daha bùyük oranda doğrudan sermaye yatırımıyla karşılanïyorsa o zaman makûl oranlı bir cari açığı sürdürmek mümkün olabilir.

      Sil
  11. Hocam yazınız için teşekkürler. Yorumlarda ve cevaplarda birçok konuya değinilmiş. Ben aynı olayın farklı bir açısına değinmek istiyorum. Bu tasarruf-yatırım-büyüme-işsizlik vb. benzer birbirleri ile çelişen ve bazen birbirini pozitif ve negatif anlamda besleyen unsurlardan sanırım klasik yöntemlerle her değişkende avantaj elde etmek mümkün görünmüyor. Çünkü çok fazla birbiri ile çelişen hususlar var. Siyasi tercihler tabi ki önemli ama burada da sisteme adaptasyon anlamında bir gecikmenin olması da gerçekleşen etkinin zamanında ve etkin olmasını engelliyor. Bundan dolayı, "İnnovasyon ve teknolojik gelişme" hususunun özellikle üretim ve hizmet sektörü anlamında devreye girmesinin özellikle belirli stratejik ve teşvik planları doğrultusunda olmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Aksi takdirde bu hususun da işsizlik olarak geri dönme ihtimali ortaya çıkabilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru diyorsunuz. Teknolojik gelişmenin işin içine monte edilmesi ve süreklilik kazanması çok önemli. Ama bu da makroekonomik hedefler arasındaki çelişkileri çözmeye yeterli değil.

      Sil
  12. Hocam çok bilgilendirici bir yazı olmuş, kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  13. büyümenin maliyetini cari acik olarak nitelendirdigimiz takdirde, büyümeden vazgeçmek yerine, sürdürülebilir bir cari açik orani ne derece anlamli olur?
    cari acigin sürdürülebilmesi icin ortalama bir orani (C.A/GSMH) veya (C.A/B.O) mevcut mudur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gelişme yolundaki ülkeler açısından eğer petrol, doğal gaz gibi doğal kaynaklar ve yeterli iç tasarruf yoksa bir miktar cari açık vermek makuldür. Ama bunun standart bir oranı yok. Ülkenin potansiyel büyüme oranı örneğin yüzde 5 ise ve ülke yüzde 6 ile büyüyebilmek için yüzde 2 - 3 oranında cari açık verecekse bu makul karşılanabilir. Çünkü bu kadar açıkla büyük sorun doğmaz.

      Sil
  14. Üstad merhaba;

    Nedense iktisadi olaylara muhasebe mantığından bakmak bana teorik karışıklığı engelliyor havası veriyor.

    Tasarrufun kadar yatırım yapabilirsin.
    Yatırım mallarını almaya yönelik ithalat yapıyorsunuz.Karşısında borçlanıyorsunuz.
    Cari işlemler ve sermaye hareketleri denkleşiyor. Fakat cari işlemler açığı büyüyor.

    Bu mantık silsilesi doğru mudur?

    İkinci sorum
    "özel tasarruf sahibi ithalat yerine içeride bankaya borçlanıp yatırımını artıramaz mı?"

    Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlk bölümdeki mantık doğru.
      İkinci soruda karışıklık var. Özel tasarruf sahibi borçlanmıyor o tam tersine borç veriyor. Ne var ki içerideki tasarruflar ülkede yapılmak istenen yatırıma yetmiyor o nedenle dışarıdaki tasarruflara başvurulup dış borçlanmaya gidiliyor. Ülkedeki tasarruflara uygun yatırım yaparsak büyümemizin dış finansmana fazla muhtaç olmadan yürümesi için yüzde 2 - 3 dolayında olması gerekiyor ama biz yüzde 7'den aşağı büyümek istemiyoruz.

      Sil
  15. Hocam Türkiye'de %12 seviyesindeki tasarrufların düşük görülürken aynı seviyede Fransa'daki tasarrufların yüksek görülmesi paradoksu konusunda bir yorum getirebilir misiniz ? 20.01.2013 tarihli önemli bir devlet kurumu uzman yardımcılığı sınavında Türkiye Ekonomisi sorusu olarak karşımıza çıktı.Türkiye bölümüne sizin yorumunuzu getirdim ancak Fransa kısmını yakından takip edemediğim için biraz daha teorik açıklamalardan yola çıkarak bir açıklama ve karşılaştırma yapabildim...İlginiz için teşekkür ediyorum.Kolay gelsin hocam...-A.BAHADIR-

    YanıtlaSil
  16. SAYIN EĞİLMEZ, EKONOMİDE TASARRUF YARATMA POTANSİYELİ YÜKSEK HARCAMA TÜRLERİNİ ARTIRMA YOLUYLA DA HARCAMALARIN POZİTİF FAZDA GERİ BESLEME ÖZELLİKLERİNİ KULLANARAK YATIRIM-TASARRUF ARASIDAKİ POZİTİF KORELASYON SEVİYESİ YÜKSELTİLİRSE CARİ AÇIK VERİLMEYEBİLİR DİYE DÜŞÜNÜYORUM.ANCAK;ÜLKEMİZDE SÜREKLİ AVM,GAYRİMENKUL VE PERAKENDE GİBİ DÜŞK KATMA DEĞER YARATABİLEN VE ÇOĞUNLUKLA BU YATIRIMI YAPAN SERMAYEDARA DÖNÜK TASARRUF GETİREN ANCAK MAKRO DÜZEYDE KATMA DEĞER YARATMAYAN VE TASARRUF ARTIŞI GETİRMEYEN YATIRIMLAR PORTFÖYÜ ÜLKEMİZDE MAALESEF ÇOK YAYGIN.AYRICA BUNUN EKONOMİDE SERMAYENİN YIĞILIM MOBİLİZASYONLARINDA DA ÇARPIKLIKLARA VE NİTELİKSEL KAYIPLARA SEBEP OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM.SAYIN EĞİLMEZ, BU KONUDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZİ ÇOK MERAK EDİYORUM.SAYGILAR....

    YanıtlaSil
  17. çok güzel bir yazı hocam ama bizim milletimizin anladığı tasarruf altın veya dolar ı alıp yastık altında biriktirmek bu tasarrufun yatırımlara bir faydası olur mu?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi