Kayıtlar

Mart, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Reyting Nedir, Ne İşe Yarar?

Her ülkenin, her şirketin, hatta borçlanmak isteyen her kişinin bir kredi değerliliği vardır. Kredi değerliliği genel olarak kredi açılacak devlet, şirket veya kişinin, alacağı bu borcu zamanında ve tam olarak geri ödeyip ödeyemeyeceğinin belirlenmesi amacıyla ölçülür. Bu ölçümde verilen nota kredi notu veya daha yaygın olarak yerleşmiş haliyle İngilizcedeki  rating sözcüğünün Türkçe okunuşuyla reyting deniyor. Ölçüm, ülkenin hem kendi parası cinsinden hem de yabancı para cinsinden yükümlülükleri için ayrı ayrı yapılıyor.  Uluslar arası piyasalarda tahvil ihraç etmek isteyen ülke ve kuruluşların kredi derecelendirmesi almaları ve bu derecelendirmeden aldıkları reytinglerle bu ihracı yapmaları gerekiyor. Alınabilecek en yüksek kredi notu AAA (ya da Aaa), en düşük not ise D. Bu notlara, geleceğe ilişkin beklentileri göstermek açısından, + ya da – gibi işaretler ya da durağan, pozitif, negatif, gözlem altında gibi bazı açıklamalar eşlik edebiliyor. Uluslar arası borçlanma piyasaları

Borçlanmanın Arka Planı

Borçlanma, bir finansman açığının kapatılması için başkalarına ait paraların ödünç alınması işlemidir. Bu ödünç alma işlemi karşılığında da faiz adı verilen bir bedel ödenir. Faiz, borç veren açısından elindeki imkânın bir süreliğine başkasına devretmenin karşılığı olan bedel, borç alan açısından da başkasına ait parayı geçici bir süre için kullanmanın karşılığında ödenmesi gereken bedeldir. Kamu kesiminin finansman dengesi (T – G) olarak gösterilir. Buna bütçe dengesi adı da veriliyor. T, vergileri ya da daha genel ifadeyle kamu gelirlerini, G ise kamu harcamalarını gösterir. Eğer T = G ise ya da T > G ise kamu kesiminin borçlanma ihtiyacı doğmaz. Eğer T < G ise o zaman kamu kesimi için borçlanma ihtiyacı ortaya çıkar. Özel kesiminin finansman dengesi (S – I) olarak gösterilir. Buna özel kesim tasarruf yatırım dengesi adı da veriliyor. S, özel kesim tasarruflarını, I ise özel kesim yatırımlarını gösterir. Eğer S = I ise ya da S > I ise o zaman özel kesimin borçlanma

Kapasite Kullanımı Nedir, Nasıl Ölçülür, Ne İşe Yarar?

Kapasite Kullanım Oranı , bir üretim biriminin belirli bir dönemde fiilen gerçekleştirdiği üretim miktarının fiziki olarak üretebileceği en yüksek miktara olan oranını gösterir. Ayakkabı üreten bir imalat biriminin bir ay içinde üretebileceği ayakkabı miktarının 100 adet olduğunu ve buna karşılık Mart ayında 80 adet üretim gerçekleştirdiğini düşünelim. Bu verilere göre bu ayakkabı imalat biriminin Mart ayındaki kapasite kullanım oranı yüzde 80 olarak gerçekleşmiştir. Kapasite kullanım oranı genellikle yüzde 100 olarak gerçekleşmez. İmalat sırasında çeşitli aksamalar olabilir: Elektrik kesilmeleri, makine arızaları, makine ve tesisatın bakım araları, tatiller, grevler, çalışma saatlerinde aksamalar, mevsimlik nedenler gibi sorunlarla kapasite kullanımında düşüşler ortaya çıkar. Sanayide kapasite kullanımının ölçülmesi için genellikle imalat sanayi esas alınır. Çünkü imalat sanayi genellikle sanayi kesiminin en ağırlıklı alt sektörüdür. Örneğin bizde imalat sanayi alt sektörü b

Türkiye'de İşsizlik Oranı Niçin Düşük Çıkar?

Öncelikle Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Aralık 2011 tarihi itibariyle çıkardığı Türkiye işgücü göstergelerini tablo ile sunalım. Aralık 2011 Kurumsal olmayan nüfus (bin) 72.925 15 ve yukarı yaştaki nüfus (bin) 54.122 İşgücü (bin) 26.254     İstihdam (bin) 23.678     İşsiz (bin) 2.576 İşgücüne katılma oranı (%) 48,5 İstihdam oranı (%) 43,8 İşsizlik oranı (%) 9,8 İşgücüne dahil olmayanlar (bin) 27.868 TÜİK’in konuyla ilgili bültenindeki ifadeler de şöyledir: “Aralık 2011 döneminde istihdam edilenlerin % 71,5'i erkek nüfustur. % 63,3'ü ücretli, maaşlı veya yevmiyeli, % 24,7'si kendi hesabına veya işverendir.” Türkiye’nin nüfusu 72.925 bindir. 15 ve yukarı yaştaki nüfus (ki bu çalışma çağındaki nüfustur) 54.122 bin kişidir. Yani toplam nüfusun yüzde 74’ü çalışabilir nüfustur. İşgücü (yani çalı

Kapitalizm ve üç büyük krizi

Kapitalizmin çıkışı ve gelişimi 1800’lere gelinceye kadar egemen olan ekonomik sistem merkantilizmdi. Buna karşın o dönemde dünyada uygulanan sistemin merkantilizm olduğu biçiminde bir genelleme yapmamız o kadar da kolay değil. Çünkü dünyanın çeşitli köşelerinde bugün anladığımız anlamdakine benzer biçimde örgütlenememiş çok sayıda kabile ve topluluğun ekonomi modeli de kumanda sistemiydi. Bu tür kabile ve topluluklar bugün de var ama sayıları artık oldukça azalmış durumda. O nedenle bugün bugünkü küresel sistemin kapitalist sistem olduğunu söylememiz daha kolay. Kapitalizmin ortaya çıkışı aslında 15. yüzyılda gelişen merkantilizmle başladı. Merkantilizm ticari kapitalizmin bir ifadesidir. Ne var ki tam anlamıyla bir piyasa ekonomisiyle desteklenmemiş olması kapitalizmin bütün kurumlarıyla yerleşmiş bir sistem olarak ortaya çıkmasına engel oluşturuyordu. 17 ve 18. yüzyıllarda merkantilizmle birlikte fizyokrasi akımı gelişmeye başladı. Bu akım da tarımsal kapitalizmin ifadesidir