Bedava Para Bitiyor

2000’li yıllar küresel sistemin tümü için konjonktürün çıkış yıllarıydı. ABD’den İngiltere’ye, Euro Bölgesine kadar sistemin zengin ülkeleri,  yüksek büyümenin yarattığı büyülenmenin etkisiyle, oluşmakta olan emlak balonlarını, karşılıksız finansal düzenlemeleri görmezden gelmeye başlamışlardı. Bu sanal zenginleşmenin yarattığı likidite fazlası, yalnızca bu ülkelerin içinde çeşitli yatırımlara gitmiyor, gelişmekte olan ülkelere de akarak oralardaki yüksek faiz veya yüksek getiriden kazanç sağlıyordu. Herkes mutluydu. Küresel sistem büyüyor, herkes bundan payını alıyordu. Tek sorun bu büyümenin, balonlara dayanarak gerçekleşiyor olmasıydı. Küresel sistem, sermaye akımlarının ilk kez tamamen serbest kalmasını yaşıyordu. Serbest kalan sermaye bütün sistemi dolaşıyor, etkiliyordu. Sistem değişmiş ama kurallar değişmemişti. Sistem küreselleşmiş ama kurallar yerel kalmıştı. Yerel kurallarla küreselleşmiş sermaye akımlarını düzenlemek mümkün olmuyordu.

2006 yılında ABD’de subprime mortgage krizi patladı. Kriz patlayınca anlaşıldı ki ABD’de kredi verilmemesi gereken çok yaygın bir kesime kredi verilmiş. Krizin önlenmesi için sisteme müdahale edildi ve bir toparlanma sağlandı. Ardından 2008 yılında Lehman Brothers krizi çıktı. O zaman, karşılığı olmayan ya da olsa bile çok düşük olan birçok varlığın, türev ürünlerle paketlenip piyasaya satılmış olduğu anlaşıldı. Ve bunun Lehman Brothers ile sınırlı olmayıp çok yaygın bir uygulama olduğu ortaya çıktı. İşte bu aşamadan sonra likiditede daralmalar, gelişme yolundaki ülkelerden geri çekilmeler başladı. Kriz yavaş yavaş küresel sisteme yayıldı. Türkiye üzerindeki etkisi 2008 yılının son çeyreğiyle 2009 yılının son çeyreği arasındaki dönemde oldu. Gelişmekte olan ekonomilere dış kaynak girişi hızla düştü. Türkiye ekonomisi 2009 yılında yüzde 4,7 küçüldü.

Krizin ikinci aşaması 2010 yılında Euro Bölgesinde ortaya çıktı. Euro bölgesinde çıkan kriz de hızlı büyümeye dayalı denetim ve kural dışı finansal genişlemelerdi. İrlanda, Yunanistan, Güney Kıbrıs peş peşe batış aşamasına geldiler. Bu ekonomilerde birçok göstergenin sadece sanallıktan ibaret olduğu, altının boş olduğu anlaşıldı. Kriz öteki Euro Bölgesi ülkelere sıçramaya yöneldi. Portekiz, İspanya, İtalya ve hatta Fransa etkilendi. Euro bölgesi dışında bulunan İngiltere de krizden ağır darbe aldı.  

ABD ve İngiltere krizi parasal genişleme yoluyla çözmeye giriştiler. Bir Çin atasözünde söylendiği gibi “para bütün ayıpları örter” yaklaşımına başvurdular. Böylece Keynes, 1929 Büyük Depresyonundan sonra bir kez daha, bu kez ağırlık parasal politikada olmak üzere imdada çağırılmış oldu. Önce Fed ve İngiltere Merkez Bankaları, bir süre sonra da Avrupa Merkez Bankası tahvil alımları yoluyla likidite sürerek piyasaları canlandırmaya giriştiler. Bu paraların bir bölümü ülke içinde kalsa da bir bölümü yine gelişmekte olan ülkelerdeki çekici faizleri ve getirileri elde etmek üzere oralara yöneldi. Böylece küresel sistemde 2000’lerde yaşanana benzer yeni bir likidite bolluğu ve sermaye akımları hareketliliği başladı. Gelişmekte olan ülkeler bir yıllık bir kaynak azalmasının ardından yeniden bol yabancı kaynağa kavuştular. “Para bütün ayıpları örter” atasözünün vurguladığı gibi gelişme yolundaki ülkelerdeki eksikler, hatalar, yanlışlar, kuralsızlıklar, yapısal reform ihtiyaçları rafa kaldırıldı ve bol paranın keyfi sürülmeye başlandı.  

Fed’in 22 Mayıs toplantısında bu yılın sonbaharında piyasaya verilen likiditeyi azaltmaya başlayacağına ilişkin açıklaması birdenbire gelişme yolundaki ülkelerde dengeleri değiştirdi. ABD’de faizler ve borsa getirileri yükselmeye başladı. Örneğin ABD’de 22 Mayıs’tan önce negatif olan reel faiz, pozitif olarak yüzde 1,5’e yükseldi. ABD’de ve gelişmiş ülkelerde reel faiz negatifken yatırım fonları daha yüksek risk alıp reel faiz elde etmek amacıyla gelişmekte olan ekonomilere akmıştı. Gelişmiş ülkelerde reel faizin pozitife geçmesiyle birlikte bu fonlar, düşük risk düşük ama pozitif reel faizi tercih ederek gelişmiş ekonomilere dönmeyi tercih ediyorlar. Bu geri dönüş yabancı kaynak ihtiyacında olan gelişme yolundaki ülkeleri olumsuz etkiliyor, dengelerini alt üst ediyor.  

Aşağıdaki tablo ülkelerin risk primlerini ölçen CDS primlerindeki değişimleri gösteriyor (CDS primleri kavramı için şu yazımdaki açıklamalara bakılabilir:

Ülke
CDS 22 Mayıs
CDS 20 Agu
CDS'de değişim %
ABD
30
22
-26,7
Almanya
29
28
-3,4
Japonya
64
64
0,0
Çin
73
117
60,3
Brezilya
130
212
63,1
Rusya
136
201
47,8
Türkiye
117
232
98,3

22 Mayıs’taki Fed açıklaması öncesinde oluşmuş bulunan CDS primleriyle bugünküler arasında ciddi fark var. ABD ve Almanya’nın CDS primleri düşmüş, Japonya’nınki değişmeden kalmış, buna karşılık dört önemli gelişme yolundaki ülkenin CDS primleri ciddi oranda yükselmiş görünüyor. Bu dört gelişmekte olan ekonomi içinde CDS primi en hızlı yükselen ekonomi Türkiye. Bunun temel nedeni yüksek cari açık ve yüksek finansman ihtiyacı bulunması. Bütün çabalara karşın cari açık GSYH’nın yüzde 5’ine düşürebilmiş değil. TCMB verilerine göre Türkiye’nin bir yıl içinde vadesi gelen dış borcu 161 milyar dolar. Buna 60 milyar dolar olacağı tahmin edilen cari açık için gerekli finansmanı da eklersek 220 milyar dolarlık bir dış finansman gereksinimi ortaya çıkıyor. Dış kaynaklara ulaşmada başlayan sıkıntılar çerçevesinde bu kadar büyük bir finansman gereksiniminin nasıl karşılanabileceği meselesi Türkiye’nin CDS primlerinin bu kadar yükselmesinin temel nedeni olarak karşımıza çıkıyor.   

Bedava paranın sonuna geliyoruz. Önümüzdeki dönem gelişmekte olan ekonomiler için çok sıkıntılı olacak. Konjonktürün iyi olduğu zamanlarda eğer yapısal reformlara girişseydik bugün bu sıkıntılar karşısında daha rahat olabilirdik. 

Yorumlar

  1. Para her kapıyı açar fakat kilitleyemez. Sanırım durumu açıklayan guzel bir söz hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet gerçekten de güzel.

      Sil
    2. Hocam iyi güzel de bu yazdıklarınızı bilmeyen varmı ki? Bu sene cari açık, toplam dış bo kötü de 2-3 sene önce veriler çok mu iyiydi?

      Sil
    3. Bilmeyenler var ki durumumuz kötüleşiyor.
      15.09.2011 tarihli Radikal Gazetesinde "En Kötüsü Üçüncü Aşama Olacak" başlıklı yazımı yazdığımda ortalık günlük gülistanlık gibi görünüyordu.

      Sil
  2. Hocam günaydın ve yazı için teşekkürler. Daha öncede değindiğiniz gibi yapısal reformlarla ilgili yapılması gereken adımlardan biri enerji ithalatını kısmak yoluyla cari açığımızı düşürmekti. Peki bunu nükleer santraller kurarak başarabilir miyiz sizce?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nükleer santral da dışa bağımlı ve çok da ucuz olmayan bir enerji. Bir çözüm adımı tabii ama çok geç kaldık. Bunun artık yapılması çok zor. Çevre örgütleri vb. Gezi Parkı işine dönebilir. Herkes kapatmayı düşünürken bizim yapmamız çok zor.

      Sil
    2. Hocam üstümüzde altımızda sağımıza solumuzda petrol ve doğalgaz çıkıyorken bizde çıkmaması çok ilginç. Neden bu işi daha detaylı araştırmak için gerekli adımlar atılmaz anlamıyorum. Ya da bilmediğimiz şeyler mi var acaba...

      Sil
    3. Bizde petrol ve doğalgaz olduğu ama ABD veya batılı güçlerin bunun çıkarılmasını önlediği yolunda bir şehir efsanesi var. Ama şimdiye kadar birçok araştırma yapıldı böyle bir şey kanıtlanamadı.

      Sil
    4. Merhaba,

      Türkiye anakarası ile birlikte, Suudi arabistan'ın bulunduğu arap levhasından yaklaşık 1.500 - 2.000 metre yüksekte. Körfez arapları kum kazarak petron çıkarırken, bizim 2 katı uzunluğunda dağ kazmamız gerekecektir aynı derinliğe ulaşmak için.

      Keza, Pangea döneminde arabistan ve basra körfezinde okyanus bulunuyordu. Okyanus canlılarının cesetleri petrol ve doğalgaz oluşturuyor.
      Özetle, maalesef petrol bölgelerine çok yakın olmamıza rağmen o çok sevdiğimiz Jeopolitik konumumuz sebebi ile petrol gibi doğal kaynaklarımız yok.

      Göbekten batı uygarlığına bağlıyız, bizde petrol olsa şimdiye dek 10 kere çıkarılırdı.

      Sil
    5. Allah razi olsun sayenizde su 100 yillik geyik son bulur insaallah petrol varmista cikartmiyorlarmis 2023 bekleniyormus falan
      Hataliysam duzeltin petrol dunyanin her yerinde bulunabilir mesele kac metreden ve kac lira maliyetle cikardiginiz eger kendi topraginizdaki petrolu cikarna maliyeti satin aldiginizdan 2 kat pahali ise zaten o petrolu cikarmanin bir manasi yok

      Sil
  3. Hocam günaydın. FED'in 2010 yılında para genişlemesine gittiğini belirtmişsiniz. Fakat ben FED'in bilançosunun 2007'de 914 milyarken 2008 yılında 2.2 trilyon dolara yükseldiğini görüyorum. yani aslında parasal genişlemenin büyük bir kısmını 2008 yılında gerçekleştirmiş olmuyor mu?
    saygılarımla
    Ulaş Gençel

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet doğru aslında genişleme subprime mortgage kriziyle başladı ve Fed birçok farklı yöntemle piyasaya fon verdi. Benim kasdettiğim quantitative easing ve tahvil alımları adı altında yapılanlardır.

      Sil
    2. Anladım Hocam. Teşekkür ederim.

      Sil
  4. Güzel ve bilgilendirici bir yazı, teşekkürler.+

    YanıtlaSil
  5. Hocam geçenlerde balonları inceliyordum ve resimde şu şekilde özetlenmiş:
    Refah dönemi gökdelenler, binalar yükselir ancak o binalar tamamlanamadan kriz başlar. Kabataslak aklımda kadarıyla kalan bu. Cds primleri yüksek olan ülkeler de bric ülkeleri olarak göze çarpıyor.
    Ülkemizin yapısı diğer Cds primi yüksek olan ülkelerden biraz farklı. Gerek siyasî durum gerekse ekonomik göstergeler..

    Gelişmiş ülkeler krizin diyetini ödedi ve sanırım sıra bizlere geldi galiba.

    YanıtlaSil
  6. altın yükseliyor nedenini bilmiyorum. altın satmak istersek biraz daha bekleyelim mi , onu da bilmiyorum hocam...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Altın konusu çok karışık. Kimse doğru dürüst bir şey diyemiyor. Altın satmak için kaçtan aldığınız önemli. İyi kar ettiğinizi düşünüyorsanız yarısını satın ve karı realize edin.

      Sil
  7. Süper bir çalışma , gidişimiz ?? işimiz allaha kaldı gibi, sanıyorum tedbirler alınması lazım. Selam ve teşekkürler

    YanıtlaSil
  8. Hocam Cari Açığın Bir kısmı Altın İtalatı Oluşturuyor Ve bunun artığını gördük Bazı Ekonomistler bunun İtalattan sayılmaması gerektiğini hatta ital edilen miktar kadarını düştün mü Cari açık Gsmh % 3 u gibi bir rakam ortaya cıkıyor Bu da risk oluşturmuyor Deniliyor Bu mantık ne kdar dogru ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Altın ithalatını düşersek bile cari açık yüzde 6'ya yakın kalmaya devam ediyor. Bu görüş doğru değil. Geçen yıl da aynı miktarda altın ihraç etmiştik. Cari açığı altın düşürdü diyenlere kızmışlardı hatırlarsanız.

      Sil
  9. Hocam elinize sağlık. İstanbul içersinde yapılan bütün büyük projelerde gözle görülür yavaşlamalar var. Arkasında çok güçlü sermayelerin olduğuna inandığımız projeler de dahi bahsedilen teslim tarihleri hayal olmuş durumda. Hali hazırda sıkışma başlamışken üzerine finansman krizi eklenirse ülke genelinde bir ekonomik kriz tahmini yapmak için Roubini olmaya gerek var mı? İkinci sorum şu; son 10 yıl içinde diğer gelişmekte olan ülkeler için de bize göre yapısal reformunu yapmış bir ülke örneği verebilir miyiz. Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Borç parayla AVM'ler yaptık ve borç parayla içlerine batılı mağazaları doldurduk, borç parayla yedik içtik. Şimdi ne olacak diye sormaya başladık. Ne yazık ki bu alanda örnek gösterilebilecek bir ülke yok.

      Sil
    2. sayın mahfi bey

      bu fikrinizi son 10 yıldır bilhassa ntv ekranlarında daha gür bir sesle söylemeniz gerekmez miydi?

      Sil
    3. Güzel soru...

      Sil
    4. Hoca bu soruda joker hakkını kullanarak pas geçmiş.

      Sil
    5. Serdar;
      cnbc ve RADİKAL köşe yazılarını ve tüm tv programlarını okudunuz ve izlediniz mi gerçekten?
      Ben Mahfi Bey'in son derece adaletli davrandığını bliyorum. Maalesef bizim toplumumuzda particilik dogmacılıkla eşdeğer. Mahfi Bey o kadar erdemli bir insan ki hükümetin olumlu yaptığı herşeyi bu satırlarda ve her platformada övgüyle söz etti ancak olaya büyük resimden baktığı her yazısında hükümete eleştiride hatta tavsiyelerde bulundu. Şimdi kalkıp ntv ekranları diyorsunuz. ufak bir hikayeyle sonlandırmak istedim. KISSADAN HİSSE
      Hindistan da çok ünlü bir ressam varmış..

      Herkes bu ressamın yaptıklarını kusursuz kabul edecek kadar beğenirmiş... Ve onu 'Renklerin Ustası' anlamına gelen Ranga Çeleri olarak tanısa da; kısaca Ranga Guru derlermiş...

      Onun yetiştirdiği bir ressam olan Raciçi ise artık eğitimini tamamlamış ve son resmini yaparak Ranga Guru'ya götürmüş ve ondan resmini değerlendirmesini istemiş........

      Ranga Guru ise;

      - Sen artık ressam sayılırsın Raciçi.. artık senin resmini halk değerlendirecek. diyerek resmi şehrin en kalabalık meydanına götürmesini ve en görünen yerine koymasını istemiş. Yanına da kırmızı bir kalem koyarak halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı bırakmasını istemiş. Raciçi denileni yapmış... Ve birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüş ki, tüm resim çarpılar içinde ve neredeyse görünmüyor... Çok üzülmüş tabii. Emeğini ve yüreğini koyarak yaptığı tablo kırmızıdan bir duvar sanki.. Alıp resmi götürmüş Ranga Guru'ya ve ne kadar üzgün olduğunu belirtmiş.

      Ranga Guru üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini önermiş. Raciçi yeniden yapmış resmi ve gene Ranga Guru'ya götürmüş. Tekrar şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş Ranga Guru... Ama bu defa yanına bir palet dolusu çesitli renklerde yaglı boya, birkaç fırça ile birlikte... Ve yanına insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı ile birlikte bırakmasını istemiş.

      Raciçi denileni yapmış...

      Birkaç gün sonra gittiği meydanda görmüş ki resmine hiç dokunulmamış, firçalar da, boyalar da kullanılmamış... Çok sevinmiş ve koşarak Ranga Guru'ya gitmiş ve resme dokunulmadığını anlatmış..

      Ranga Guru ise;

      Sevgili Raciçi, sen birinci konumda insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşabileceğini gördün...

      Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı...

      Oysa ikinci konumda onlardan hatalarını düzeltmelerini istedin, yapıcı olmalarını istedin... yapıcı olmak eğitim gerektirir... Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye kalkmadı, cesaret edemedi...

      Sevgili Raciçi mesleğinde usta olman yetmez, bilge de olmalısın.. Emeğinin karşılığını ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın... Onlara göre senin emeğinin hiç bir değeri yoktur..

      Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartışma.

      Sil
    6. mahfi beyin değerli bir insan olduğunu biliyoruz,ama hayatta her insan gibi onun da eksikleri ve hataları olmuştur,kendisine önem verdiğimiz için DE eleştiriyoruz..eko diyalog programı ntv üst yönetimi tarafından hazırlanmış ve insanların pembe rüyalar görmesini sağlayacak bir orta oyunu idi,benim kanım sesi gereken kadar gür çıkmamıştır,konu radikal'deki yazıları değil,EKODİYALOG'TUR!!!

      Sil
    7. Kendimi anlatmam doğru olmaz. Elbette benim de eksiklerim, hatalarım hatta yanlışlarım oldu. Olacaktır da. Sonuçta herkesin benim hakkımda olumlu ya da olumsuz bir kanaati vardır. Bir tek şeyi hatırlatmam gerekebilir sadece: 1997 yılında 4,5 aylık Hazine Müsteşarı iken hükümetin yapısal reformları yapmaya girişmemesi nedeniyle istifa ettim ben. Siz Türkiye'de bu nedenle istifa etmiş bir memur duydunuz mu? Ben başka duymadım.
      Ama televizyon farklı bir olaydır. Kriz öngörseniz bile oradan açık seçik söyleyemezsiniz çünkü o zaman kriz çıkar ve sizi kriz çıkarmakla suçlarlar. Sadece gördüğünüz yanlışları, hataları, eksikleri söyler, eleştirinizi yaparsınız.
      Eleştirilere de yanıtlara da yorumlara da teşekkürler.

      Sil
    8. size yakışan cevabınız için ben de size teşekkür ederim mahfi bey

      Sil
    9. Mahfi Hocanin bircok elestirisine sahit oldum, medyanin dogasi hakkinda soyledikleri de dogru, orda sizi izleyip kararlarini yonlendirmenizi bekleyen bircok insan mevcut(bilgili ve bilgisiz) bu sebeple sahsi fikirleri, ki mahfi hoca her seferinde kendi yorumu oldugunu belirtir, basbas bagirmamakta fayda oldugunu dusunuyorum. Anlayacak olan bagirmaya mahal vermeden de anlayacaktir diye tahmin ediyorum. Saygilar

      Sil
    10. Mahfi hocayi elestirmek yasak degil tabi ama cok gereksiz ve yersiz. Ustelik de burada.
      Hele hele neden televizyonda daha gur konusmadin demek bayagi bir tuhaf.
      Baskasinin televiyzonunda her istedigini soyliyemiyecegini dusunmek lazim.

      Sil
    11. Eleştiriye (hakaret içermediği sürece) saygı duyarım.
      Herşeyi öngörebileceğimi asla iddia etmem. Sıklıkla yanılabilirim.
      Ama bir şey kasten yanlış söylemem ya da çarpıtmam. Bildiğimi söylerim. Bildiğim her şey doğru olmayabilir.

      Sil
  10. Hocam gerçekten güzel bir yazı ve tablo...

    yalnız CDS her ne kadar yüksek olsa da, devletler çok değişik yollarla borçlanarak bu riskleri telafi edebiliyorlar burada bir ülkenin hangi devletler ile ne karşılığında borca gidildiği önemli. ayrıca 3-4 aylık sürede bu kadar hızlı değişen bir risk oranı ne kadar yol gösterici olabilir... 15 gün sonra ülkeye girecek 30-40 milyar dolar veya altın ile bu risklendirme yine değiştirilecek olabilir mi?

    tşk

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tşkler.
      Tabii değiştirir ama böyle bir giriş görünmüyor.

      Sil
  11. hocam antep te yaşayan öğretmen bir aileyiz.burda ev fiyatları çok yüksek.sizce önümüzdeki yıllarda konut fiyatları düşer mi.saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nakitle alacaklar için fiyatlar muhtemelen düşecektir. Ama krediyle alacaklar için de kredi faizleri yükselecektir.

      Sil
    2. Hocam mustafa beyin bahsettiği konu hakkında kısa bilgi paylaşmak isterim.

      Gaziantepte 2007-2008-2009 döneminde kabaca en iyi olarak tarif edebileceğimiz evler
      120.000,00 tl civarındaydı. Para sıkıntısını aşmak isteyen firmalar fiyatları maliyetin biraz üzerine vermeyi göze aldılar.

      Para sıkıntısının aşılmasıyla beraber, çok hızlı konut üretimi gerçekleşti.
      Aynı evler 250.000,00 civarında fiyatlardan satılmaya başlandı.
      Paranın kaynağı ise krediler.
      Fiyatların düştüğü dönemde stok yaparak satanlar büyük paralar kazandı.

      Sizin de bahsettiğiniz gibi burada bir balon oluştu ama fiyat balonunun yanında
      aşırı bir konut üretimi de söz konusu.
      patlamanın 2 kat veya daha fazla şiddetli olacağı anlamına geleceğe benziyor.
      Bunun yanında belediye ve toki nin ürettiği evlerle beraber fiyatlarda değişme olmadı.

      Sil
  12. Hocam, yanlış anlamadıysam kısa vade veya orta vade de piyasalarda nakit sıkıntısı yaşanır mı? Eğer öyle gözüküyor ise bankalar (bu kredi kartı batağı (Kızılot yazdı) ve Kobi kredileri ) neden hala kredi vermek için çabalıyor? Devletin ciddi önlem alması gerekmiyor mu?

    YanıtlaSil
  13. Eldeki paraları verebilecekleri başka yer yok ki? Devlet eskisi gibi borçlanmıyor.

    YanıtlaSil
  14. Gelişmiş ülkeler ekonomileri kötü oldukça piyasaya likidite verdiler ve tarihte ilk defa piyasalar kötü ekonomik verilerle yükseldiler ve ben o zaman ekonomilerin düzeldiği yerde piyasalar zirvelerden döner diye düşünmüştüm. Gerçi bizim ülkemizde ekonomi gitgide bozuluyor o ayrı tabi.

    YanıtlaSil
  15. Hocam, biraz ekonomimiz abartılıyor siyasiler tarafından. Ben maliye yüksek lisans yapmaktayım. Okuduğum yazılar sizin yazılarınız ve sonuçlarına bakıyorum açıkçası ekonomimizin iyi ve ileri derecede olması abartılıyor. İyi bir ekonomiyiz ama yolumuz daha çok.

    YanıtlaSil
  16. Yazınızın sonunda "eğer yapısal reformlara girişseydik bugün bu sıkıntılar karşısında daha rahat olabilirdik." demişsiniz. Bu yapısal reformlar nelerdir, biraz bilgi verebilirmisiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aynen hocam nelerdir bu yapısal reformlar

      Sil
    2. Nedir Bu Yapısal Reformlar başlıklı bir yazım bu blogda yer alıyor.

      Sil
  17. Hocam son 10 yıl borç parayla ekonomi büyürken ekonomi mucizesi diyordunuz ama. Şimdi paranın suyu çekilince doğruları söylemek neye yarar? Keşke bu gidişin doğru yol olmadığını son 10 yılda aynı şekilde söyleseydiniz.

    Vallahı aranızdan bir tek Ege Cansen hoca hep doğru bildiğinden şaşmadı. Diğerleriniz hep havanın kokusuna göre ortama göre yorum yaptınız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Anlaşılan siz benim Radikal yazılarımı okumamışsınız. Bu blogda ilk yazılarımdan itibaren yazdıklarımı okusanız yine eleştirilerimi görürdünüz.

      Sil
    2. mahfi bey

      o ekonomik televole programlarında yer almayacaktınız...

      Sil
    3. Tam yeri gelmişken; Ekodialog da şimdiye kadar yer almış tüm hocalarıma teşekkür eder ellerinizden öperim. Sizin sayenizde az da olsa piyasalarda dünyada ne olup bittiğini izleyebilir, alın terimizle kazandığımız çoluk çocuğumuzun nafakası üç beş kuruşumuzu koruyabilir hale geldik.

      Ekonomiden anlayanlar yaptığınız hizmeti bilemezler, gelin siz bizim gibi ekonomiden anlamayanlara sorun.

      Sil
  18. Hocam gerçekten çok güzel yazmışsınız.Bu Şiö ile ilgili düşünceleriniz nedir ? Ekonomik anlamda krizden kurtarabilir mi bizi ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tşkler.
      ŞİÖ den kasıt Şangay İşbirliği Örgütü sanırım. Onlar kendilerini krizden kurtarabilecek mi önce ona bakmak lazım.

      Sil
  19. geçen hafta st.Louis fed başkanı,katıldığı bir konferansta aşağıda linkini vereceğim grafiğin kendilerini endişelendirdiğini,varlık alımlarını azaltma konusunda tereddüte düşürdüğünü söyledi.ithalat artış hızındaki düşüşün iç talepte zayıflık göstergesi olabileceğini vurguladı.mortgagelara dayalı varlık alımlarının balon yaratmaması için azaltılmasında görüş birliği olduğunu ancak bunların yerine hazine kağıdı alımlarının artırılmasının fed toplantılarında görüşüldüğünü açıkladı.fakat böyle yeni bir tahvil alım programı olursa bu programın Bernanke tarafından değil yeni başkan tarafından açıklanmasını beklediğini de ekledi.

    grafiğin linki: http://goo.gl/vSiDKj

    hocam,linkini paylaştığım grafik hakkında sizin görüşünüz nedir?eğer en ufak da olsa resesyon riskinin olması bedava paranın bir müddet daha devam edeceğini gösterebilir mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir tek bu göstergeyle ekonominin resesyona gireceğini söylemek kolay değil. ABD bir kez daha resesyona girerse bunun yeni tahvil alımlarıyla aşılması da kolay görünmüyor. Piyasaya para vermek bir yere kadar etkiler. Ben tahvil alımlarının düşürülmesini bekliyorum.

      Sil
  20. Mahfi hocam iki sorum olacak 1)rezerv para ve konvertibl para arasındaki fark nedir?
    2)bugün dünya ticareti ağırlıkla dolar üstünden yürütülmekte bunun kırılabilmesi için ne yapılabilir yani başka paraların konvertibl olabilmesi için ne gibi politikalar izlenebilir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1) Konvertibilite eskiden bir paranın altına dönüştürülebilmesi anlamında kullanılırdı. Zaman içinde paralar altın karşılığı olmaktan çıktı ve bir tek ABD doları altın karşılığı taşır oldu. 19770'lerin başında o da altın karşılığını terketti. Bu durumda konvertibl para demek diğer paralarla serbestçe değiştirilebilen para demek oldu. Yani siz TL'yi kendi bankalarınıza verip karşılığında USD veya Euro ya da Yen alabiliyorsanız o para konvertibl demektir.
      Rezerv para bütün dünyanın geçerli kabul ettiği, ticari ilişkilerde alış verişlerde kullandığı, başka merkez bankalarının rezerv olarak talep edip sakladığı paralar için kullanılıyor. USD, Euro bu durumda.
      TL, konvertible bir paradır. Elinde TL olanlar bunu istediği parayla belirli bir kur üzerinden değiştirebilir ama TL rezerv para değildir kimse onu alıp ileride kullanmak için saklamak istemez (Türklerden başka.)
      2) Dünyada neredeyse bütün paralar konvertibl ama başka paraların da rezev para olabilmesi için dünyaca bilinir hale gelmesi, alış verişlerde, ticarette kullanılır hale gelmesi gerekiyor. Bugün 1 doları bahşiş diye verseniz Çinli garson kabul eder ama 20 Yuanı bahşiş diye verseniz Alman garson size geri verir.

      Sil
  21. Merhaba Türkiye de son on yılda yapılan yatırımlar malesef hizmet sektörüyle sınırlı kaldı. Üretimde aynı başarıyı gösteremedik. Yine malesef şişen balon borsası ile tl siyle bizdik. Özüyle kocaman malesef lüksümüzden, ithalden hiç geri kalmadık, bağ sattık, bahçe sattık, tarla sattık tapan sattık, olmadı kredi çektik lüksümüz için. Altımız da Alman araba üstümüzde Italyan elbise hatunlar da fransız modası, hoş gelmedin kriz tek suçlu iktidar! Ülkeyi kötü yönettiler de biz iyi yaşadık... :( Yeni eğitim yılında artık eskiye dönüşü yaşar, şaşaalı yerli malları yaparız. Herşey o kadar kötü de değil tarımda büyük reformlarla yerli muzumuz da var. Ne zaman adam oluruz, kendinden, lüksünden, gösterişinden geleceğin için feragat edince.:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tablo çizdiğiniz kadar kötü değil. Türkiye bugün otomotiv ihracatçısı bir ülke konumunda. Dünyanın her tarafına ihracat yapıyoruz ve sanayi ürünü ihraç ediyoruz. Buna karşılık ithalatımızın ağırlığı enerji ithalatında. Sizin konu ettiğiniz tüketim malları ithalatı toplam ithalatımızın yüzde 12'sini oluşturuyor.
      Bizim sorunumuz, tıpkı öteki gelişmekte olan ülkeler gibi, özelleştirmeleri ve benzeri geçici gelirleri sürekliymiş gibi düşünerek yapmamız gereken yapısal reformları yapmamaktır. Yapısal reformların neler olduğu konusunda bu blogda "Nedir Bu Yapısal Reformlar" başlıklı yazım var.

      Sil
    2. Bizim marka üretmemiz lazım. 100 yıldır tekstil sektöründeyiz hala markamız yok hala işçilik yapıyoruz. Uzun yıllardır otomotivdeyiz hala yedek parça üretiyoruz.

      hocam bu yorum size ait.....

      Sil
    3. Hocam benim de kızdığım husus markalaşamamak ve Türk şirketlerinde patent az oluşu TEŞEKKÜRLER. :)

      Sil
  22. Keynes değil de, Friedman imdada çağrılmışs sanki. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok yok Keynes. Çünkü Friedman, paracı olsa da bol paradan yana değil.

      Sil
  23. Merhaba Mahfi Bey,

    İnşaat sektörünü ekonominin omurgası yapan başka bir ülke var mıdır dünyada. İhraç edilebilen bir ürün olmadığı için ülke içinde dolaşan paranın binaya dönüşmesi sanal bir refah algısı yaratıyor. Para bir cepten diğerine gidiyor ancak dışarıdan para girişi aslında yok, hatta ithal ürünlere daha fazlası gidiyor. Para girişini hızlandırmak için yapılan yabancılara konut satışı da sanırım hüsran oldu. 1980'lerde müteahhitlerimiz en azından yurtdışı projelerde söz sahibi olarak yurda para girişi sağlıyordu ancak iş yerli toprağın arsaya dönüştürülmesine dönünce inşaat sektörünün know-how birikimi de çöpe atılmış oldu sanki.

    Bir yandan bu kadar inşaat üretirken inşaat bilgisi ve mimarlık kültürü üretemiyor olmamız daha da vahim. En azından bunlar olsaydı ihraç edilebilecek bir bilgi altyapımız olurdu. (İspanya bunu becerdi en azından)

    Sizce inşaat ekonomisinin yerini ne alırsa ülkenin uzun vadeli ekonomik planı daha sağlıklı olur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok var dünyada böyle ülke. ABD, İngiltere, İspanya, uzakdoğu ülkeleri hep konut sektörüne dayalı büyüme uyguladılar. Ama onlar başka konulşarda da uzmanlaştı biz inşaata saplandık.

      Sil
    2. Bizim marka üretmemiz lazım. 100 yıldır tekstil sektöründeyiz hala markamız yok hala işçilik yapıyoruz. Uzun yıllardır otomotivdeyiz hala yedek parça üretiyoruz.

      Sil
    3. Bunlara ilave olarak tersinden bakarsak ABD/AB menşeili firmaların hiçbirinin de doğal yeraltı laynağı yok( abd Nin sahip olduğu ama kullanmadığı enerji kaynakları hariç) iphone örneği bence iyi incelenmelidir. Sadece tasarımı california da yapılan, tüm ara maddeleri uzakdoğudan temin edilip montajı da burada yapılan ve cep telefonu piyasasına neredeyse 20 yıl sonra girmiş bir ürün

      Sil
  24. hocam anlamadigim bir nokta var. bizim.finansman ihtiyacimiz var tamam. yabanci yatirimcilardan gelen paralarla donderiyorduk bu isi. fed den sonra bu paralarda gitti. suan nereden karsiliyacagiz ?
    enerji disa bagimli demistiniz . enerjiminin cogunu uretseydik elimizde para kalacak ve bu finansman ihtitacini kendimiz mi karsilayacaktik?

    YanıtlaSil
  25. Dış açığımız var, özel sektörün kısa vadelı borcu var ve rezervlerimiz kısıtlı. Bu kısıtlı rezerv ile kendi ihtiyacımızı karşılamamız gerekirken, merkez banķası piyasaya döviz satarak müdahale edip, dövizlerin kısa vadeli kazanç için gelmiş yatırımcı ve spekülatörlere gitmesine sebep oluyor. Rezervlerimizi çarçur ediyoruz diye endişeleniyorum. Hocam ne dersiniz? Yanlış mı düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. TCMB piyasaya döviz satmazsa döviz daha fazla yükselebilir. Öyle düşünüp satıyorlar. Zor iş.

      Sil
  26. Hocam merkez bankasının faiz koridorunun üst bandını artırmasıyla tahvil fiyatları arasında ilişki var mı tcmb üst bandı yukarı çekerek doları nasıl düşürebilir ? teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. TCMB bu hareketiyle piyasa faizini yükseltiyor. Eğer yabancı fonlar bunu uygun görüp geri gelirse döviz bollaşacağı için ucuzlar.

      Sil
  27. Diyelim ki sizin bir sirketiniz var. Sirketinizdeki sabit giderleriniz aylik 100.000 TL olsun. Sirketin tum giderleri ciktiktan sonraki Faliyet Karliligi da donem donem degismekle birlikte, aylik ortalama 50.000 TL olsun. Sirket icin arabalar ve is makineleri almissiniz daha onceden, yatirim amacli arsalar ve yine yatirim amacli Sehrin islek yerlerinde daireler almissiniz. Tum bu arsa ve dairelerden Aylik toplam geliriniz de 10.000 TL olsun. Sirketi Acarken ve bu yatirimlari yaparken de bir cogunu kredi kullanarak yapmissiniz. Varliklarinizin toplam degeri 1.000.000 TL Kredi Borcunuz ise 1.200.000 TL olsun. Kredilerin de agirlikli ortalama vadesi 2 sene olsun.

    CFO'nuzla oturup analizlere bakiyorsunuz, is makinelerinden bazilarinda aylik fix maasla sofor calistiriyor fakat cok is yapamiyor, zarar ediyorsunuz. CFO'nuza gore daha once almis oldugunuz dairelerden bir tanesi 2 sene icerisinde reel degerinin tepe noktasina cikacak daha sonra bazi tadilatlar yapilmazsa deger kaybetmeye baslayacak. ve Yine CFO'nuzun dusuncesine gore daha once aldiginiz bir arsaniz 10 yillik surecte degerlenmeyecek ve atil olarak bekleyecek.

    Ote yandan CFO'nuza gore; Aldiginiz bir arsa imara acilmis, muteahhit yuzde 40 karsiligi isi aliyor. Bunun size 1 yil vadede getirecegi kazanc, varlik bazinda 150.000 TL iken, bu arsaniza kendiniz 600.000 TL harcayarak 250.000 TL kazanabilirsiniz. Yine bir daireniz bir sirket tarafindan ofis olarak kullanilmak amaci ile kiralanmak isteniyor. Fakat dairenizi ofise cevireceklerini, Bazi duvarlari yikacaklarini, Duvarlari komple mor renge boyayacaklarini soyluyorlar. 5 yillik kira kontratina, 5 yilin sonunda dairedeki tadilat islerini kiralayanin yapacagini yazdirmissiniz ve bu kira anlasmasi sizin aylik kira gelirinizi 2.500 TL arttirirken, sizi aylik 200 TL gelir vergisinden de kurtariyor. Fakat sizin ofisiniz de kira, musterilerinize yakinligi nedeniyle buradan cikamiyorsunuz, uyanik ev sahibiniz ise bu durumun farkina varmis ve son 6 aydir ara ara sizi arayip giderlerinden, borclarindan ve hayat pahaliligindan bahsediyor. Halbuki 3 ay once kiraniza yuzde 10 zam yapmis.

    CFO'nuzun elinde tabii ki sadece gayrimenkullerinizle ilgili degil, is konunuzla ilgili de yatirim onerileri var. Su siralar piyasanin durgunlugunu da goz onunde bulundurarak toplam 1.000.000 TL degerindeki bu gayrimenkullerinizi elden cikardiginizda elinize 900.000 TL gecebilir, bununla kar eden is makinelerinde 2 tane daha alabilir, hammadde de stok yapabilir, Ic Anadolu Bolgesi icin bir sube acabilir, yeni satis elemanlari ise alip, bu satis elemanlari icin araba alinabilir. Bu atilimlardan sonra hangi yeni gider kalemlerinin ortaya cikacagini, aylik satislari ve karliligi nasil degistirecegini konusup, bazi tahminler yapip, verilecek kararlari bir sonraki toplantiya biraktiniz.

    Simdi sizce,

    A. Tum gayrimenkullerinizi Satip,
    B. Zarar ettiginizi dusundugunuz, ya da satmamaniz durumunda zarar edeceginizi dusundugunuz gayrimenkullerinizi ve is makinelerini satip, (Toplam mal varliginizin yuzde 70 i)
    C. Zarar ettiginizi dusundugunuz, ya da satmamaniz durumunda zarar edeceginizi dusundugunuz gayrimenkullerinizi ve is makinelerini satip,(Toplam mal varliginizin yuzde 40 i)
    D. Gayrimenkullerinizin ve is makinelerinizi satmayip, elinizden geldigince bazi iyilestirmeler yaparak,

    1. Kredi borclarinizi mi kapatirsiniz?
    2. Imara acilan arsaniza, Esinizin ailesinin, sizin ailenizin, sizin ve cocuklarinizin hep birlikte yasayabilecekleri guzel, luks bir Apartman mi yaparsiniz?
    3. Bahsi gecen bazi atilimlari mi yaparsiniz?
    4. Duzeninizi bozmadan Gayrimenkul yatirimlarinizin degerlenecegi gunu bekleme, o sirada onunuze cikacak kucuk firsatlari degerlendirme karari mi alirsiniz?


    Harf ve rakamlari eslestirerek yada bunlarla sinirli kalmadan bir karara varabilirsiniz. Biz Turkiye olarak biz B-2 yaptik.

    Hocamin da bana katilacagini dusunuyorum. Uzun yazdim ki okumayi sevenler okusun :) daha guzel cevaplar gelebilir.

    YanıtlaSil
  28. sayın hocam birşeyi merak ediyorum çok fazla yayınınız var ve akademik çevredesiniz doçentlik sınavına başvuru yapma imkanınız var mıdır. sanırım hocam bu gibi şeylerle ilgilenmeyip insanlara çok daha fazla bilgi vermeyi tercih ediyorsunuz.bizde biliyorsunuz malesef bu gibi şeyler var. burada yazdığınız ve ekonomi bilgisi eğitimi almış almamış herkese tüm yardımlarınızdan dolayı minnet duyuyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Akademik kariyerde asıl olan doktoradır. Çünkü sadece onda derslere ve sınavlara girer ve sonunda bir tez verirsiniz. Ondan sonrası formaliteden ibaret olduğu için ben doçentlik ve profesörlüğü hiç düşünmedim. Aslında Hazine'de ve özel kesimde çalıştığım için zamanım da olmadı.

      Sil
  29. Hocam öncelikle iktisat öğrencisi olarak yazılarınızı takip ediyorum ve çok yararlı buluyorum kendi adıma çok teşekkür ediyorum.
    Ülkemizde orta halli dediğimiz grup artık kredi kartıyla yaşamak zorunda ve ileri ki günlerde her ay yatırmaya çalıştığı borcunu yatırmakta zorlanacağını faizlerinde yükselmesi ile orta kısımdan düşük kesime geçeceğini düşünüyorum buda bana göre zaten birbirine uzak olan alt tabakayla ile üst tabakanın birbirinden daha da uzaklaşacağına işaret,eğer böyle bir durum olursa bankacılık sektörünü nasıl günler bekliyor cevaplarsanız sevinirim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Bankacılık sektörünü asıl etkileyecek olan büyük alacaklarıdır. Tüketici kredilerinin ve kredi kart borçlarının miktarı daha düşük.

      Sil
  30. hocam üretim yapan özel kesim hangi kanallardan dış borç alıyor ihtalat ara mal ithalatı yaparken iş yaptığı firmanın anlaştığı yabancı bankadan kredi çekerek mi? ve bu so fedin tahvil alımlarını kısmaya gidebeleceğinin sinyalini vermesinden sonra abd de niçin faiz oranlarında artış oldu hocam ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer bu dediğiniz yapıyorsa satıcı kredisi almış oluyor. Kendi bankasından da alabilir.
      Fed'in tahvil alımını kısması piyasaya vereceği paranın azalacağı anlamına geliyor. Bu durumda eline az para geçecek olan insanlar daha az tahvil almaya yöneliyor o zaman da tahvillerin fiyatı düşüyor ve faizi artıyor.

      Sil
  31. Hocam, elinize sağlık öncelikle.Konuyla biraz alakasız olacak ama istisnai gün uygulamasıyla ilgili bir yazı yazar mısınız? Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İstisnai gün uygulaması bir yazıyı dolduracak bir konu değil. Sonuçta TCMB'nin piyasa yapıcısı bankalara farklı faiz uygulamamasına ve dövize müdahale etmesine yol açan günlere verdiği ad.

      Sil
  32. hocam anlıyamadığım bu ek parasal sıkılaştırma günleri nerden bundan kast edilen ve uygulanan method nedir ve tabi yukarıda gizem hanımın sorduğu istisnai günleri ben de soracaktım

    YanıtlaSil
  33. hocam son merkezin dolar rezervi 110 milyar dolarmış. bunu analitik bilançoda hangi kalemde görüyoruz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunu tek kalemde görmek mümkün değil bazı hesaplamalar yapmak gerekiyor.

      Sil
  34. hocam kabaca tarif edeek olursak gelişmiş ülkeler kendi yaşadıkları krizi bizim üstümüze attıklarını söyleyebilirmiyiz? eğer söylersek bu bilinçli yapılmış bir durum olabilir mi? (abdulkadir özçam) tşk.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır sanmıyorum. Bizim gibi ülkeler yapısal sorunlarını çözmediği al parasıyla hovardalık yaptığı sürece krizden kurtulamaz.

      Sil
  35. ekonomiyi kucultmekten baska care yok dediniz. tam anlamadim bunu hocam. gsmh nin dusmesidir ama blraz acarmisiniz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ekonomi küçülünce ithalat azalıyor. ithalat azalınca mal ihracından, turizmden gelen dövizlerin ithalatı karşılama oranı yükseliyor. arada yine fark kalıyor tabi, o da doğrudan sermaye girişleri ve makul ölçüde borçlanmayla finanse edilebiliyor. ayrıca küçülen ekonomi daha az yatırım demek. bu da tasarruf açığının yani dış borçlanma ihtiyacının azalması anlamına geliyor.

      Sil
    2. Güzel yanıt, fazlaca eklenecek bir şey kalmamış.

      Sil
  36. hocam, yukarıda "2010'dan itibaren parasal genişleme başladı" diye yazmışsınız ama ilk QE 2010 değil Mart 2009'da başlamış. 1.25 trilyon dolar konut kredilerine dayalı varlık alımı, 300 milyar dolar hazine kağıdı alımı ve 200 milyar dolar agency bond olmak üzere toplam 1.75 trilyon dolarlık QE1 2009'da başlamış. zaten QE1'in ilan edildiği Mart ayında ABD borsaları dip ve dolar zirve yapmıştı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında genişleme 2006'da başladı. Ben daha çok düzenli genişlemeyi kastettim burada ama ısrarlar karşısında değiştireceğim.

      Sil
  37. hepimizin malumu hükümet 2008-09 krizinde uzunca bir müddet piyasalara "IMF havucu" (veya sopa da diyebiliriz) göstermiş, dile kolay tam 15 ay "IMF heyeti ha geldi ha gelecek, ha anlaştık ha anlaşıcaz, 50-60 milyar dolar para gelecek" diye ustaca piyasaları oyalamıştı. o tarihlerde birçok kişi dolar varlıklara yönelmeye korkmuş, "şimdi bunlar bi IMF anlaşması yaparlar, dolarlar elimde patlar" korkusuyla döviz kuru üzerinde baskı oluşturulmuştu.
    şimdi hocam, başbakanın "IMF'ye borcu ödedik, borç alan ülkeydik borç veren ülke halinde geldik" şeklindeki kükremelerinden sonra yeni bir IMF anlaşması yapılma olasılığı epey düştü.
    acaba "IMF havucundan/sopasından" mahrum kalan piyasalar bundan sonra dolar varlıklara daha bir gönül rahatlığıyla girerler mi? kuru kontrol etmek daha mı zor olacak? yoksa hükümet yeni bir havuç/sopa bulup piyasalara gösterir mi? ne dersiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Piyasalarda bir panik hali olmazsa kur hızlı sayılacak şekilde çok yükseklere geldiği için buna ayak uydurularak dövize girilmesi kolay görünmüyor. Buna karşılık Fed'in açıklama veya adımları gelişme yolundaki ülkelerden çıkışı iyice hızlandırır da piyasalarda paniğe yol açarsa yerel hesaplar da dolara dönmeye başlayabilir ve o zaman kurun kontrolü elden çıkabilir.
      IMF'ye kimlerin borç verdiği konusunda ayrıca bir yazı yayınlayacağım.

      Sil
  38. IMF ile yapılan anlaşmaları, piyasalara gösterilen bir havuç ya da sopa olarak değerlendirmektense , finansal dünyaya sunulan itibar ve güven içeren bir referans olarak kabul etmek daha doğru olur.Ödemeler dengesi sorunu yaşayan bir ülkenin IMF 'den aldığı ve/veya alacağı kredilerden daha çok , kendisine borç verecek kurumların güvenine ihtiyacı vardır.Güven arttıkça risk primi ve dolayısıyla borçlanma faizi düşer.Bu sayede sözkonusu ülke borçlarını daha rahat çevirir ve maliyetini düşürür. MURAT AYDIN

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu saptama doğru olmakla birlikte IMF'ye borç verecek konuma gelmiş olmayı kimse artık bu çeşit bir referans olarak almıyor. Bu konuda bir yazı yayınlayacağım.

      Sil
  39. Sayın Eğilmez,
    Tapering, Eylül'de başlar ve gelecek sene ortasında sonlanırsa 2014 Türkiye için stagflasyon yılı olur mu ? Murat Aydın
    Saygılarımla

    YanıtlaSil
  40. Saygilar dileyerek basliyorum . Ustad ben yurt disinda yasiyorum ve Turkiyede banka hesabimda cok olmasada bir miktar param var ve bu faizler 2005 ten sonra dustu .
    Ne guzel antalya sis kebap derken tatilimiz bedavaya geliyordu ve parama para katiyordum. Simdi benim sorum bu faizler niye dustu ?
    Ben ekonomik terimlerden anlamam ama bildigim birsey varki Turkiye gibi ulkeler belini hicbir zaman dogrultamaz ve kriz kendini gostermeye basladi. Doviz kurlari yukseliyor orada sorun yok benim icin ama bu faiz niye yukselmiyor ? 2005 deki ve daha onceki zamanlar gibi yuksek olsa vadeli hesap tan ne guzel alsak paraciklari oy oy oy .

    Sizce yukselirmi bu faizler ? bu dinci hukumet islamda faiz yasaktir mottosuyla ulkeyi bu duruma getirdi.
    Sansima cift vatandaslik sahibiyimde ortadogu coplugunde yasamak zorunda degilim.Oyle arada hem ziyaret hem ticaret gelip gidiyoruz. Faiz konusunda tahminleriniz nelerdir ? Yukselirmi sizce? faiz dua si varmidir ?
    Kalin saglicakla
    Kaleminize zeval gelmesin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Katettiğiniz mevduat faizi ve tahvil faizi zaten yükseldi. Şu aralar % 10'u buldu. Yurtdışında yaşayıp döviz geliri elde eden ve buradaki yüksek enflasyonla değil bulunduğu yerdeki düşük enflasyonla ilgilenen bir kişi için bundan daha yüksek faiz getirisi olmaz.
      Ayrıca Türkiye gibi ülkeler belini doğrultabilir. Şu son 5 -6 yılda gördük ki benzer hataları gelişmiş ülkeler de yapıyor. Herkesin örnek gösterdiği İrlanda'nın ne hale geldiğini hep birlikte yaşadık. Ortadoğu bir çöplük değildir, sadece insanlarını bilimsel analiz konusunda yetiştireceğine takıntılara yöneltmiş bir bölgedir.

      Sil
  41. Sayın Mahfi Bey,
    "TCMB verilerine göre Türkiye’nin bir yıl içinde vadesi gelen dış borcu 161 milyar dolar" demişsiniz. Ülkenin borcu söz konusu olduğunda bu rakam özel sektör+kamu borcu mudur, yoksa sadece kamu borcu mudur? Muhalefet ülke borçlarının arttığını savunurken, hükümet kamu borcunun değişmediğini özel sektör borcunun arttığını söylüyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hocam bu borç toplam borç hem kamu hem özel sektör. burada yarısı su dolu bardağa bakmak gibi bir şey aslında. muhalefet borç miktarı arttı diyor evet öyle. iktidar borcun milli geliri içindeki payı düştü diyor evet öyle. işte ekonomi böle bir şey :D herkes haklı. ama şöyle de bir şey var akım değişkenle stok değişkeni karşılaştırmak özellikle milli gelir içindeki payını hesaplarken ne derece doğru? bu da bir tartışma noktası. işte iktisat böle bir şey D:

      Sil

    2. Cevabınıza teşekkür ederim, ancak makalelerde/yazılarda malesef bardak ile ilgilş bilgi verilmeden hep su seviyesinden bahsedildiğin bir mühendis olarak bardağa yani şartların da belirtilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca özel sektör borcu kanal istanbul, 3. Havalimanı ve hatta haliç projesi ile daha da artacaktır bu durumda

      Sil
    3. Bir yıl içinde çevrilmesi gereken 161 milyar dolarlık borç Türkiye'nin kamu kesimi + özel kesim + TCMB dış borçlarının tümüdür.
      Türkiye'nin borçları mutlak miktar olarak artmakta buna karşılık GSYH da arttığı için oransal olarak kamu borçları azalmaktadır. Özel kesim dış borçları ise hem mutlak hem de orana olarak artmaktadır.
      Akım değişkenle stok değişkeni karşılaştırmak çok da yanlış değil. Çünkü stokta duranı sonuçta akım değişkenle ödemek durumundayız. Yani bu bir kişinin borcunu onun geliriyle kıyaslamaktan çok farklı değil.
      Borç yükünün iktidar ve muhalefet tarafından farklı ele alınıp yorumlanması ne yazık ki bizde eski bir adet. Ve istatistiğin kötüye kullanılması.
      Bugünkü ortamın devam etmesi halinde bu saydığınız projelerin yapılabilirlik olasılığı çok düşmüş görünüyor. O kadar yüksek finansmanı bulmak ya da daha doğrusu uygun koşullarla bulmak artık eskisi gibi kolay değil.

      Sil
  42. hocam şuan merkez para basarak para arzını attırabilir mi yani dolaşımdaki parayı? ya da şuan büyüme oranında mı para arzını artırıyor? kısacası 2005 den beri para basımı olmuş mudur hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dolaşımdaki para 2005 yılı sonunda 18,2 milyar TL iken bugün yaklaşık 65 milyar TL'dir. Yani 2005 sonundan bugüne kadar TCMB'nin dolaşıma çıkardığı para miktarında yaklaşık 3,6 kat artış olmuştur. Aynı dönemde GSYH 2,3 kat artmıştır.
      Her ne kadar dolaşıma çıkarılan para miktarındaki artış GSYH artışından yüksek olsa da değişen koşullar TL'nin ters para ikamesiyle doların yerini almaya başlaması gibi etkenleri de gözönünde bulundurarak konuya bakmak gerekir.

      Sil
  43. hocam Türkiye artık dışarıda işler düzelttiğinden fazla para akmayacağından Türkiye'nin küçülmesi gerektiğini söylediniz Türkiye ilerleyen dönemlerde gerçekten ayağını yorganına göre uzatarak borçlanmadan yaşamayı mı tercih edecek yok sa bize yatırımları finanse etmek için gerekli para gelmiyorsa bizde dışarıdan borçlanırız nasılsa borçlarımızın GSyh ya oranında da bir sıkıntı yok mantığı ile mi yaklaşır olaylara ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dışarıdan borçlanmak artık eskisi kadar kolay ve ucuz değil. Türkiye'nin önümüzdeki dönem için daha makul bir büyüme ve düşük cari açık mı yoksa yüksek büyüme ve yüksek cari açık mı gibi bir seçeneği şu anda görülmüyor. Büyümemizin düşeceği ve cari açığı denetlemeye yönelik bir politika izlememizin kaçınılmaz olduğu görülüyor. Çünkü büyük cari açığı finanse edebileceğimiz kaynaklar eskisi kadar böyle bir finansman sağlamaya istekli değil.

      Sil
  44. Sistem değişmiş ama kurallar değişmemişti. Sistem küreselleşmiş ama kurallar yerel kalmıştı. Yerel kurallarla küreselleşmiş sermaye akımlarını düzenlemek mümkün olmuyordu.
    Hocam burada yerel kural olarak kastettiğiniz nedir ? Açabilirmisiniz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yerel kurallardan kastım örneğin bankacılık sisteminin kuralları ve denetimi her ülkede farklı. Herkes bunu kendi koşullarına göre yapıyor. Ya da maliye politikasını herkes bildiği gibi yürütüyor. Bu, tek devlet olmaya yönelen AB'nin kendi içinde bile böyle. Mesela bir gölge bankacılık olayı var bu konuya herkesin bakışı ve düzenlemesi farklı. Ki bu olay Çin'in başına bela olacak gibi görünüyor.

      Sil
  45. ABD parasal sıkılaştırmaya geçtikçe gelişmekte olan ülkeler sıkıntıya girecek. Ancak bu sıkıntı gelişmekte olan ülkelerde kriz çıkartacak kadar genişlerse, bu durum ABD nin beklediği ve yararına bir sonuç olmaz sanırım. Özetle yeni politikanın gelişmekte olan ülkelere etkisiyle orantılı bir sınırı olacaktır. Sizce de bu parasal sıkılaştırma politikası gerektiğinde değiştirilebilir mi hocam?

    Not: Bu karşılıklı yazılar içinde ekodiyalog programına gelen eleştirileri gereksiz ve ağır buluyorum. Aradan yıllar geçmiş hatırlanan tek ekonomik program. Ekonomiyi halkla ve iş hayatıyla buluşturan ilk program.O programdan sonra hala çoğu program borsa-döviz grafiklerinden öteye geçmiyor. Şuan süresini bekleyerek seyredilen başka bir ekonomi programı var mı? Yapılan bu eleştirilerin insafsızca olduğunu düşünüyorum.Ben çok özledim o programdaki tadı ve uyumu...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ABD ister istemez parasal sıkılaştırmaya gidecek. Çünkü bu işi sonsuza kadar sürdürmek mümkün değil. ABD'nin tek üstünlüğü doların dünya parası olması. Yani ABD'nin bastığı parayı dünyada herkes geçerli kabul ediyor. Ama bunun da bir sınırı var. Ve Fed o sınıra yaklaşıldığını düşünüyor. O nedenle bugün olmazsa yarın ABD parasal gevşemeyi azaltmaya ve bir süre sonra da sıkılaştırmaya geçmek zorunda. Bunu biraz ertelese bile sonunda yapacak.
      Ekodiyalog sizin de vurguladığınız gibi ekonomiyi halka indirmeye çalışan bir programdı. Zamanında önemli bir programdı çünkü insanlar ekonomi denildiğinde kaçıyorlardı. Bugün bile eleştirisiyle beğenisiyle halka konuşuluyor olması o programın bir iz bıraktığının kanıtıdır.

      Sil
  46. Merhaba Mahfi Bey,

    Anlamakta zorluk çektiğim bir konu var. FED ayda 85 Milyar $'lık tahvil alıyor. Bunu da kendi bastığı para ile yapıyor.

    Yani bizim GDP'mizin 10'da 1'inden fazlasını her ay matbaa'da basıyorlar.

    Bu sistem saçma değil mi? Dünyada dolaşımdaki dolar miktarı sürekli artıyor, ama TL değer kaybediyor. Bu sistem bizi kesinlikle oyun dışında bırakır. Neden Euro bölgesi'de matbaa çalıştırmıyor mesela FED gibi?

    Sizin yorumunuz ne olur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Avrupa Merkez Bankası da, İngiltere Merkez Bankası da, şimdilerde Japonya Merkez Bankası da tahvil alım programı uyguluyor biliyorsunuz. Yani hepsi Fed'in yaptığını daha düşük düzeyde yapıyor.

      Sil
  47. Merhaba yazınızı okudum, yazınızın sonundaki aşağıdaki cümleyi tam olarak anlayamadım yardımcı olur musunuz?

    "Bütün çabalara karşın cari açık GSYH’nın yüzde 5’ine düşürebilmiş değil. TCMB verilerine göre Türkiye’nin bir yıl içinde vadesi gelen dış borcu 161 milyar dolar. Buna 60 milyar dolar olacağı tahmin edilen cari açık için gerekli finansmanı da eklersek 220 milyar dolarlık bir dış finansman gereksinimi ortaya çıkıyor."

    eğer cari açığımız 60 milyar dolar ise, yani 161 milyar dolar borca karşılık 100 milyar dolar üretimimiz veya alacağımız var anlamına geliyor ise; neden 220 milyar dolarlık bir finansman gereklidir?

    teşekkürler


    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İkisi farklı şeyler. 161 milyar dolar geçmişten gelen borçlarımızdan bir yıl içinde ödememiz gerekenler. 60 milyar dolarlık cari açık ise bugünkü görünüme göre üretimi sürdürebilmek için yeniden borçlanmamız gereken tutar.

      Sil
  48. Merhaba Sevgili Hocam,

    Çok kısa bir soru soracağım. FED bastığı paraları piyasaya sürmek için tahvil satın alıyor.

    Bu tahviller özel bankaların tahvilleri mi ? Yani paralar özel bankalar aracılığıyla mı piyasaya aktarılıyor ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Fed özel tahvilleri alarak piyasaya bankalar aracılığıyla para sürüyor.

      Sil
  49. Hocam sizce FED'in bir makrostratejisi var mı yoksa konjonktürel kararlar mı veriyorlar?

    Bana göre FED, Amerika'nın sarsılan otoritesini ekonomik olarak yeniden kazanmasında en büyük enstrüman oldu. Amerika tekrar ekonomik dünyanın ve devamında siyasi dünyanın liderliğini ele aldı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence Fed, ABD'deki çöküşü toparlamaya çalışıyor ama bir yandan da dünyayı kolluyor. Bunda öteye bir strateji tutturulması kolay değil.

      Sil
  50. sıcak para, yabancı sermaye adı her neyse yüksek faiz sebebiyle yani kar yapacagını parssının reel değerinin üzerine koyacagını bildiği için bizim gibi gelişmekte olan ülkelere geliyor.. bu gelen sıcak paranın nasıl kullanıldıgına bağlı olmakla birlikte yapısal,bu akıskan (kaypak)sermaye politik sorunları olan ülkelerde en nihayetinde yabancı sermayenın cıkısıyla birlikte eskisinden daha buyuk bir likidite sıkıntısına neden oluyor kanımca.. bu bana dısardan gelen yabancı paranın bir nevi zehirli sarmasık, sehvet veren ancak sevişmenin sonunda öldüren bir sevgili yahut zaten durumu kotu olan uyuşturucu bağımlısının bir doz daha eroin cekmesine benzıyor gibi geliyor... yanlıslıgına veya dogruluguna sızın cevabınızla ikna olacagım bu cıkarımlarıma karsın gordugum izlediğim tüm ekonomistler, ayrım gozetmeden bugune kadarkı tum iktidar sahıpleri sıcak para(yabancı sermaye)nın bir merhem gelişmenın ana kosulu oldugu izlenımını yaratıyorlar halkta... bu da bana cok ilginc geliyor ve benım kendı bilgilerimi yada bilgi vericilerin niyetlerini sorgulamaya itiyor..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yabancı kaynakların istenmesinin nedeni iç tasarruflarımızın yeterli olmaması. Belirli bir büyümeyi sağlayabilmek için belirli bir yatırımı yapabilmeye onu yapabilmek için de belirli bir kaynağa ihtiyaç var. Bu kaynak iç tasarruflarla, o yeterli değilse dış tasarrufları davet ederek yani borçlanarak sağlanabiliyor.
      Yüksek büyümeyelim derseniz böyle bir kaynak peşine düşmeye ve borçlanmaya gerek yok.

      Sil
  51. Sayın Eğilmez,
    Zayıf noktalarımızdan biri olan özel sektör dış borcunun, bir kısmının hedge edilmiş, bir kısmının da 'back to back' olduğu söylense de önemli bir kısmı bu kapsamda değil ve genel toplamı çok büyük.Bu borçlarla ilgili devlet garantisi nedir ? Affınıza sığınarak vulgarize edecek olursam, anahtarları yabancılara kaptırsalar ve hem devlet hem de millet olarak fatura ödemesek.Bu mümkün mü ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Borcun hedge edilmesi ödenmemesi ya da ertelenmesi olmadığına göre ödemek için yeterli öz kaynak yaratamadığınız sürece yine yeni borçlanma yaparak siz ödeyeceksiniz. İşte sorun o yeni borçlanmayı yapabilmekte.
      Özel kesim borçlarında Hazine Garantisi yok. Ne var ki geçmişte gördük ki toplu bir sorun ortaya çıktığında devlet ister istemez işin içine girmek zorunda kalıyor.

      Sil
  52. Bedava para yerinu maliyetli paraya mi birakacak yoksa para yok durumuna mi gelecegiz.

    Birincisi ise, paranin maliyeti ne olur. Amerika % 2 enflasyon % 2 reel faiz. Turkiye ustune % 3 reel faiz = % 7 $ faizi. Boyje ise 220 milyar dolarin cevirme msliyeti 16 milyar dolar eder.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konu sadece faiz değil. Eğer risklerin büyümeye devam ettiği algısı oluşursa, ki bunun ölçüsü de CDS primleri, o zaman faiz artsa da para bulmakta sıkıntı çıkar.

      Sil
    2. Teşekkürler. CDS primi cok yuksekse muhtemelen emeklilik Fonları gibi nispeten riskleri sevmeyen fonlari çekme şansı azalır, kısa süreli risk alıp yüksek kazanç peşinde koşan fonların dışında fazla şans kalmıyor bu durumda.

      Tekrar teşekkür ederim. Sanırım durumu biraz daha kavradım.

      Sil
    3. Teşekkürler. CDS primi cok yuksekse muhtemelen emeklilik Fonları gibi nispeten riskleri sevmeyen fonlari çekme şansı azalır, kısa süreli risk alıp yüksek kazanç peşinde koşan fonların dışında fazla şans kalmıyor bu durumda.

      Tekrar teşekkür ederim. Sanırım durumu biraz daha kavradım.

      Sil
  53. Merhaba,
    Ekonomi ile ilgili güncel makalelerde TCMB politika faizini değiştirmemesi eleştiriliyor.
    Politika faizinin güncellenmesinin sebebi ne olabilir.
    Görüşlerinizi belirtebilirsiniz sevinirim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Politika faizi benim eskiden söylediğim gibi bir anlamda politikacı faizi haline geldi ve siyasetçilerin gözü bu faize kilitlendi. TCMB'nin bu faizi o nedenle artıramadığını düşünüyorum.
      Bugünlerde TCMB haftalık repo ihalesi açmayarak ağırlığı gecelik fonlamaya verdiği için % 7,75'lik faizi bir anlamda politika faizi olarak kullanıyor. Böylece politikacıyı kızdırmadan faizi artırmış oluyor.

      Sil
    2. Merhaba,
      Linkte Yaman Törüner'in ağır bir TCMB eleştirisi mevcut,
      Özellik ile karşılıklar politikası üzerine yoğunlaşır isek;
      Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?
      TCMB karşılıklar konusunda fahiş bir hata yapmış mıdır?
      Görüşlerinizi belirtebilirsiniz sevinirim

      Sil
    3. http://ekonomi.milliyet.com.tr/merkez-nereye-/ekonomi/ydetay/1754667/default.htm

      Sil
    4. Eleştiriler doğru. Bu konuda benim de bir yazım vardı: http://www.mahfiegilmez.com/2013/04/odunc-rezerv-olur-mu.html

      Sil
  54. Hocam öncelikle sizi tebrik ediyorum.Eleştirelere karşı hoşgörü ve anlayış çerçevesinde yaklaşmanız bugünlerde özlediğimiz bir tutum.Demokratik tavrınız umarım benim gibi birçok insana örnek olur.Gelelim soruma.Türkiyede bankacılık sektörünün büyümesiyle FED'in tahvil alımına başladığı tarihlerle paralellik olduğunu düşünüyorum.Likidite fazlalığının gelişmekte olan ülkelere akması en çok bankaların homojen bir yapıya bürünmesini sağladı.Hafızaları biraz zorlayalım 2006 yılından itibaren bankalar şube açma konusunda birbiriyle yarışmaya başladı.Hatta sektör istihdam konusunda önemli bir görev üstlendi.Yeni mezun üniversiteli kesimi profesyonel iş hayatına entegre etti.Bankacılık kobi bankacılığını mortgage kredilerini keşfetti.Bankalar küçük ve orta boy işletmelere kredi musluğunu sonuna kadar açtı.Keza mortgage kredileri de aynı şekilde büyüdü.Şimdi bu tablo çok iyi gidiyordu.Ancak FED'in politika değişikliği ve bulunduğumuz coğrafyadaki riskler tablonun tersine döneceğini gösteriyor.Bu durumda büyüme stratejisi izleyen bankaların orta vadede karlılığın düşmesiyle küçülmeye gitmesi beklenebilir mi?Bu durum 2001deki gibi beyazyakalı işsizler ordusu yaratır mı?Kredilerini geri ödemesinde ortaya çıkacak sorunla birlikte sosyal patlama meydana gelebilir mi?Kısaca önümüzdeki dönem açısından bankacılığı bekleyen riskler nelerdir?Aynı şekilde kobiler özellikle Ortadoğu'nun karışması sonucu önemli pazarlar kaybetti.İç talepte de durgunluk sözkonusu.Bu çıkmaz sokak içinde Kobi'lerin durumunu nasıl görüyorsunuz?Son olarak konutta Hollanda'ya benzer bir durum ortaya çıkabilir mi?Stok konutların artması ve talebin düşmesi sonucu gayrimenkul değerlerinde %40 gibi değer düşüklüğü yaşanabilir mi?
    Bu da işsizliğin artmasıyla birlikte mortgage krizini tetikleyebilir mi?Şahsi fikrim proje konutların haddinden fazla değer biçildiği yönünde.Bu tür konutların 2.el satışının ileride çok zor olacağını düşünüyorum.
    Saygılarımla.


    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Eleştiriler olmazsa insan hatalarını göremez ve ileri gidemez. Türkiye'nin hastalığı eleştirileri küfür gibi algılamak ve yoksaymaktır. Hakaret içermeyen her türlü eleştiri yapıcıdır.
      Konut balonu bütün dünyanın temel sorunu. Büyümenin en kolay yolu konut yatırımı. bir apartman dairesinde 150'den fazla ürün var (tahtadan seramiğe, camdan demire, kapı kolundan musluğa) O nedenle konut yatırımı bütün sanayii peşinden sürükleyebiliyor. Ama bir süre sonra yaratılan değerlerin aslında o kadar etmediği anlaşılınca balon patlıyor ve değerler düşüyor. Bu, ABD'de İngiltere'de ve İspanya'da böyle oldu. Bizde henüz olmadı ama olabilir. Her yerde boş konutlar durup duruyor.

      Sil
    2. Hocam sorumun içinde Türk bankacılığı bu yeni gelişmelerden nasıl etkileneceği vardı.Spesifik olarak ele alırsak bankalarında kadrolarını küçültmesi beklenebilir mi?Verimliliği ve karlılığı düşen şubelerin kapanması sözkonusu olur mu?

      Sil
    3. Evet beklenebilir. Bankalar iyi durumda görünse de reel kesimin sıkıntıya girmesi bankaları da peşinden sürükler.

      Sil
  55. hocam, ben naçizane olarak; 2014 yılı sonrasında, gelişmekte olan ekonomilerle gelişmiş ekonomiler arasındaki büyüme hızı marjının gelişmiş ekonomiler lehine daralacağı kanaatindeyim. zira: küresel likidite hacminde adım adım azalmalar başlayabileceğini ve bunun da uluslararası sermaye akımlarını zayıflatmaya başlayacağını düşünüyorum. hatta fedin aşırı genişleyici para politikalarının önümüzdeki yıllarda abd de ciddi enflasyonist baskı oluşturması halinde, ben çin ekonomisinin bile büyüme hızında net düşü yaşanabileceği kanaatindeyim ve doğal olarak küresel ekonominin kriz öncesindeki gibi güçlü büyüme göstermesinin zayıf olasılıklar dahilinde olduğunu düşünüyorum.. hocam, en azından önümüzdeki 3 yıl için bu konudaki fikriniz nedir?. saygılar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı kanıdayım. Gelişmekte olan ülkeleri zor zamanlar bekliyor.

      Sil
  56. Üstadım;
    Bedava para dönemi bittiğine göre KOBİ'lerin finansmana erişimde yaşadıkları sıkıntıları artarak devam edecektir. Bu noktada KOBİ'lere devlet desteği gereği birkez daha önümüze çıkıyor. Bu konudaki görüşleriniz nelerdir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. KOBİ'lere destek her zaman yapılması gereken bir işlem. Kriz olsun ya da olmasın. Çünkü KOBİ'ler sistemin bir anlamda sigortası. Riskin küçülmesi ve yaygınlaşması konusunda çok önemli.

      Sil
  57. hocam, ülkemiz 1994 bankacılık krizini yaşadığı zaman 2001 deki gibi bankacılık sistemini yapılandırmamıştı. ve tabiri caizse toksikleşmiş bankalar finans sisteminde tutuldu.ve bu nedenle sistemin kırılganlığı giderilmedi ve 2001 de daha büyük bir kriz patlak verdi. ve en önemlisi de bir başka yapısal sorunumuz olan cari açık konusunda da hiç bir reform yapılmıyor .oysa bu sorun bana göre bankacılıkta yaşadığımız sorunlardan daha büyük ve makro bir iktisadi sorundur. sürekli bıçak sırtında giden bir iktisadi gidişatın temelini oluşturuyor.

    YanıtlaSil
  58. hocam ağzınıza sağlık yine döktürmüşsünüz

    YanıtlaSil
  59. Kusura bakmayin yazilarinizi biraz geriden izliyorum ama bu yazinizda 2009 yillarinda G20 gibi uluslararasi toplantilarda ABD'nin diger ulkelere krizden cikis icin devlet harcamlarini artirmaya tesvik ettigi, bunun da ilerleyen yillarda gelismis ulkelerde Sovereign Debt yarattigi ama ABD'nin parasinin dunyada rezerv para olmasi nedeniyle az etkilenip problemlerini dunyaya ihrac ettigi eksik degil mi? Yanlis mi dusunuyorum ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kamu borç yükü artan ülkeler AB ülkeleri. Sizce ABD öyle söyledi diye bunlar kamu harcamalarını artırır mı? Eğer Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika, ABD söyledi diye kamu harcamalarını artırıp kamu borçlanmasını artırır tezini kabul ediyorsak o zaman ABD'nin krizi buralara ihraç ettiğini söyleyebiliriz.
      Bence bu ülkeler ABD söyledi diye harcamalarını artırmazlar. Ama üzerlerine doğru gelen krizden dolayı ekonomilerinin durgunluğa girmesini engellemek için harcamalarını artırmış olabilirler.
      Gelişmiş ekonomilerin tümüne baktım (IMF WEO database) 2008'de kamu harcamalarının GSYH'ya oranı % 40,9 2012 sonunda 42,2. Yani fazla bir artış yok.

      Sil
    2. Ben Fransa'da yasiyorum, dikkat cekmek istedigim iki konu var.
      Birincisi skala problemi, burada degisimler yuzde olarak Turkiye'ye gore cok dusuk, bir kurumun GDP tahmini % 1.26'dan %1.38'e ciktiginda tv'de onemli haber oluyor. Sizin belirttiginiz 4 yilin 3'u burada sadece "Debt Souvereign" tartismalari ile gecti, oysa rakamlara Turkiye'den bakinca degisim onemsiz gorunuyor. Suvereign Debt'in baska onemli nedenleri var mi bilmiyorum ama bu kucuk gorunen degisimler onemli sosyal problemler yaratiyor, zaten cok olan tatiller hep evde geciyor.
      ikincisi ekonomik gelismeler pekcok ekonomist tarafindan dogal olaylar gibi ele aliniyor. ABD'nin mortgage krizi, diger ulkelere ihrac ettigi toksik kagitlar ile yabanci bankacilik sistemlerini zarara sokmasi, sonrasinda bu zararlarin halklarin vergileriyle kapatilmaya calisilmasi bence yeterince buyuk bir rezalet. FED bu kadar para basmasaydi ECB ve BOJ yine de bu kadar para basar miydi bilemiyorum. Trilyonlarca dolar ve eurolar basilirken hergun 8 saat calisip , terleyip o karsiliksiz basilan kagitlardan bir cimdik kazanmaya calismak, "Ben salak miyim?" sorusunu ister istemez aklima getiriyor. Mecburen calisiyor ve piyasalar canlanirken enflasyon ne olacak diye tedirgin bir sekilde bekliyoruz. Evet her ulkede problem var ama bunun yaninda rezerv parasi yuzunden ABD'nin kocaman problemlerini kucuk buyuk butun ulkelerin sirtina yuklemesine insafsizlik diyorum. Her ulke halki kendi ulkesinde kazan kaldirmasi lazim ki, liderler de ABD'ye Yeter artik desin. Yoksa guc dengeleri yuzunden hicbir liderin sesi cikmiyor. ABD birkac kriz daha cikarir uzerimize yikarsa, belki karakola gidecek halimiz dahi kalmayacak.

      Saygilarimla.

      Sil
  60. hocam, ülkemizde her ne kadar abd - ab ekonomilerindeki kadar büyük olmasa da konut balonu var. başta abd de olmak üzere; küresel düzeyde faiz bantlarının yukarı yönlü olması durumunda ki yavaş yavaş bunun öncü göstergeleri belirmeye başladı. bu durumda konut kredilerinde geri dönemeyen kredilerin bankacılık sistemini ve ayrıca konut alanına yönelik sermaye yığılımlarının azalması sonucunda bu balonun hızla sönmesi reel ekonomide daralmaya neden olarak türk ekonomisine makro iktisadi bir negatifsel etkiler zinciri meydana getirmesi risklerini nasıl görüyorsunuz hocam?. esasen naçizane olarak; küresel entegrasyonlara dayalı olarak ülkemizde sert ve hızlı değil de daha çok yumuşak ve nispeten yavaş bir düzeltmeler zinciri olabileceği umudunu da taşıyorum hocam!. bu konuda ki fikirleriniz nedir?. saygılar....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye'de konut balonu olduğu görüşüne ben de katılıyorum. Ama düzeltmenin çok yumuşak olacağı düşüncesinde ben sizin kadar rahat değilim.

      Sil
  61. Hocam saygılar
    Likiditenin azalmaya başlayacağı önümüzdwki dönem hükümet cilalı projelerinden (3.köprü, yeni havaalanı, kanalist) vazgeçer mi?
    Bu dönem için vatandaşa ne tavsiye edersiniz, nakittemi kalsınlar, konut araba vs ihtiyaç alımlarını bekletsinler mi?
    Saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dönemde büyük projeler rafa kalkar.
      Oturmak için ev almanın zamanı yoktur. Konut kredileri hala uygundur ev alınabilir. Yatırım amaçlı konut alma zamanı geçti. Araba da ihtiyaçtır onun da zamanı yoktur. Döviz pahalılandıkça araba pahalılanıyor.
      Bu gibi ekonomik sıkıntıların büyüdüğü ortamlarda nakit kraldır. 2001 krizinde elinde nakit olanların nasıl rahat olduğunu ve yatırım amaçlı aldığı konutları bırakın satmayı aidat parasına kiraya veremeyenleri gördük.
      Biz durum saptaması yaparız. Herkesin kararı kendi koşullarına göre kendisine aittir elbette.

      Sil
  62. Teşekkürler Hocam
    Nakit kraldır diyoruz ama görünen o ki TL devalüe olacak,sepet mi yapmak uygundur

    YanıtlaSil
  63. Hocam Merhabalar,
    Euro'nun Dolarla olan direkt bağlantısını tam olarak çözemiyorum.Neden Dolara talep arttığı zaman doğrudan Euro'da değerleniyor.Biraz bilgilendirirseniz sevinirim.Saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Genellikle gelişme yolundaki ülkelerde ağırlıklı olarak yatırılan para dolar olsa da euro da yüklü miktarda var. İkisi birden çekilince ikisi de yükseliyor.

      Sil
  64. hocam, benim dikkatimi çeken hususlardan bir tanesi başta abd ekonomisinde olmak üzere ab ekonomilerinin büyük çoğunluğunda; 1950-1980 arası dönemlerde genel olarak reel sermayeli işletmelerin karlılık oranlarının nispeten istikrarlı ve en düşük kar - en yüksek kar marjının ortalama bazda %3-4 ü aşmadığı olgusudur. fakat: 1980 sonrası süreçlerde, reel işletmelerin karlılık oranlarında giderek artan bir düşüş eğilimi görülmekle birlikte bu eğilimlerin 90'lı yıllarda azalma trendine girdiğini ve tekrar yükselişe geçtiğini görmekteyim.ve özellikle de 2000'li yıllarda bu yükselişin artmakla birlikte istikrarında bozulmalar yaşadığını ve ciddi dalgalanma eğilimine girdiğini görüyorum.öyle ki hocam, mesela; 2003-2008 arasındaki beş yıllık süreçte ortalama karlılık oranları %9-10 larda dolanırken 2008-2010 arasında %2-3 aralığına gerilediğini ve 2010 sonrası tekrar sert bir yükselişle %7 lere doğru hareket ettiğini görüyorum. üstelik kar marjlarında en düşük-en yüksek kar marjı %8 lere kadar çıkıyor neredeyse!.hocam, 1950-2010 arasındaki 60 yılda reel sermayeli işletmelerin kar maximizasyonlarında sanki yapısal bakımdan net değişimler var.1985 sonrasında abd reel işletmelerinin aktif varlık stoklarındaki finansal varlık stokları hacmi ortalama bazda %11 den %32 lere çıkmıştır.göreceli olarak ab reel işletmelerinde daha düşük derecede olmak üzere yine burada da %7 lerden %19 lara çıkan bir aynı aktif yapılaşmayı görüyorum. hocam bu bağlamda bu ciddi reel iktisadi büyüme yapı değişiminde: 1- fordist üretimin eski kar maximizsayonlarını sağlama kapasitelerinin ciddi derecede düşmüş olması nedeniyle bu düşüşlerin giderek artan şekillerde ana faaliyet iktisadi alanları dışında kalan mali yatırımlara dayalı olarak dengelemeye çalışmaları.2- küreselleşmenin getirdiği hızlı değişimlerin ve bu değişimlerin kısa vadede de olabilmesi nedeniyle reel sermayeli işletmelerin bu hızlı değişime karşı finansal karlılık artışlarıyla karşılık vererek bir nevi kendi iç stabilitesini, dışsal iktisadi ve diğer alanlardaki değişimlere karşı korumak ya da eş güdümlü hale getirmek v.b gibi nedenlerin etkileri var mıdır sizce?. çünkü hakikaten hocam, reel sermayeli işletmelerden finansal iktisadi tabanlara doğru küçümsenemeyecek düzeylerde bir mali genişleme yaşandığı kanaatindeyim ve hatta son yıllarda yaşadığımız küresel bazdaki kuvvetli finansal sermaye mobilizasyonlarında sanki reel sermayenin de değişen karlılık yapılaşmasının da net etkileri var gibi hocam!. bu konudaki fikriniz nedir?. saygılar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konu mikro ve makro bazda şirketlerde ve ekonominin genelinde verilere dayalı bazı analizleri gerektiriyor. O nedenle ilk görünüme bakarak ya da altındaki nedenleri tam olarak analiz etmeden bir yorum yapmam doğru olmaz.

      Sil
  65. hocam, bir ekonomide merkez bankasının kısa vadeli dış borç stoku/ döviz rezervleri datasının minumum & 60 olması gerektiğini biliyorum. bu bağlamda T.C merkez bankasının bu parametrede % 60 dan yüksek olduğunu söyleyebiliriz sanırım. dolayısıyla öncü finansal kriz göstergelerinden ve en önemlilerinden olan bu parametrede yeterli optimaliteye sahip değiliz diyebilir miyiz hocam?. saygılar....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İki şeyi karıştırmamakta yarar var. TCMB'nin dış borç stoku 7,7 milyar dolar dolayında. Burada konu edilen Türkiye'nin toplam (Kamu kesimi + TCMB + Özel kesim) dış borcu. Ki onun toplamı 337 milyar dolar (2012 sonu.) Bunun içinde 1 yıl içinde vadesi gelecek borç tutarı 160 milyar dolar. TCMB'nin döviz rezervi 110 milyar dolara yakın ama kullanılabilir kısmı 40 milyar dolar dolayında. Durum budur. Yani sizin dediğiniz ölçünün çok altındayız. Ama bu ölçüler hiç bir zaman kesin şeyler değil.

      Sil
  66. hocam, imkansız üçleme yani 1- döviz kuru rejimi 2-bağımsız para politikası 3-yurt dışı sermaye hareketleri denetimi. bunlardan hepsinin tek taraflı uygulanmasının imkansız olması ve birisinin mutlak şekilde piyasaya bırakılması bağlamında; ülkemizde döviz kurunun büyük ölçüde piyasaya bırakıldığını ve yurt dışı sermaye hareketlerinin de piyasalara bırakıldığı ve buna karşın bağımsız para politikasının t.c merkez bankası tarafından uygulanmaya çalışıldığını söyleyebilir miyiz?. saygılar......

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizde görünüşte üçü de var. Yani döviz kuru piyasada belirleniyor (dalgalı kur rejimi), TCMB para politikasında araç bağımsızlığına sahip (yani APİ, faiz politikası ve Zorunlu Karşılıkları enflasyonu düşürmek için kullanmakta serbest) ve sermaye hareketleri serbest (yani yabancı kaynaklar istediği gibi gelip gidebiliyor.) Görünüş böyle olmakla birlikte gerçekte dalgalı kura sürekli müdahale söz konusu. Yani TCMB döviz alım satımı yaparak döviz kurlarını denetlemeye uğraşıyor. Bağımsız para politikası konusunda araç bağımsızlığı APİ ve Zorunlu Karşılıklar işçin söz konusu olsa da faiz politikasını serbestçe kullanamıyor. Buna karşılık sermaye hareketleri serbest. Görünüm ile uygulama farklı.

      Sil
  67. Hocam merhaba
    Varlık barışından gelecek 25 milyar dolar döviz Sn. Merkez bankası Başkanının dolar kuru tahiminini tutturmasına yeterli olur mu ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Varlık barışından eğer bu kadar para gelirse yeterli olur. Ama bu ortamda bu para gelmez.

      Sil
  68. hocam, liberal ekonomilerde sabit döviz kuru rejimi uygulandığında para politikası piyasaya bağımlı, sermaye hareketleri kontrollü mü olmalıdır?. bunun kısa açıklaması nedir?. saygılar....

    YanıtlaSil
  69. a.b ekonomilerinde ortak para birimi kullanılmasına karşın ortak para politikası ortak maliye ve iktisat politikaları oluşturulmamış olmasının da borç krizine zemin hazırlamıştır diye düşünmek rasyonel olur mu hocam:?..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tek neden bu değil kuşkusuz ama bu da önemli bir neden.

      Sil
  70. hocam cds lerin bir limiti var mı? sonsuza dek yükselebilir mi ?

    YanıtlaSil
  71. Hocam yıl 2021, yazınızın ne kadar öngörülü olduğu bir kez daha gördüm. Birde enflasyonun hiçbir ülkede Merkez Bankası ve hükümet arzu etmedikçe çıkmayacağına dair bir yazı paylaşsanız. Malum bu zamanlarda herkes suçlayacak birini arıyor...

    YanıtlaSil
  72. Gelecekten geliyorum Mahfi Bey, Türkiye reel sektörünü makyajlanmış politika faizi ile idare etmeye çalışıyor. Hazine 5 yıllık tahvil borçlanmasıyla vergileri hiçe sayıyor. Ülkemiz Swap tuzağına düşüp borçla döndürülüyor. CDS'ler rekor seviyede. Cari açık TL bazına indirgenemeyecek kadar büyük seviyede. İhracatımızın büyümesiyle ithalatımız büyüdü. Dahilde işleme rejim yoğunluklu ihracatımız olduğunu Ankara'nın hala bildiğini düşünmüyorum. İthal bağımlı ihracat. Dış ülkeler c- seviyesinde faiz ile bizi fonluyorlar. Türkiye'nin artık eski seviyelerine çıkılacak bir ekonomik politikası kalmadığını düşünüyorum. OVP planları sadece geçici fonlamalarla halkın yoğun olmadığı kesimlere uygulandığını düşünüyorum.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi