Ekonomi Evrensel Bir Bilim midir?

Ekonomi pozitif bir bilimdir ama dayanağı insan olan her bilim gibi insanların davranışları, anlayışları ve yaklaşımlarından etkilenir. İnsan davranışları, anlayışları ve yaklaşımları ise toplumun geleneklerine göre biçimlenir. Her toplumun kendine göre farklı gelenekleri vardır. Ekonomi birçok konuda evrensel olsa da yöresel uygulamada faklı etkilenmelere sahne olabilir ve o nedenle de her yerde aynı sonuçları vermez. Fizik bilimlerde kanunlar, teoriler her yerde aynı ölçülerde geçerli olabilir ama ekonomide böyle bir kesinlik yoktur. Üstelik bu farklılıklar sadece toplumsal yapıya göre değil, zamana göre de değişiklikler gösterir. Çünkü zaman değişir, koşullar değişir, insan da değişir. İnsan değiştiğinde ekonomi de değişir. Düne kadar hanehalklarının pek borçlanmadığı bir toplum olan Türk toplumu bugün borçlu bir toplum konumuna geçmiştir.

Belirli bir dönemde geçerli olan ekonomi kanunları ya da teorileri başka bir dönemde geçerliliğini kaybedebilir. Örneğin klasik ekonomi teorisinin belkemiğini oluşturan kanunlardan birisi “her arz kendi talebini yaratır” biçiminde özetlenebilecek olan Say kanunudur. Bu kanun ekonominin henüz tam olarak parasallaşmadığı ve takas (trampa, barter) ekonomisinin büyük ölçüde geçerli olduğu dönemlerdeki durumu son derecede güzel biçimde özetliyordu. Çünkü pazara satmak için koyununu getiren kişi onu pazara satmak için koltuk getirmiş kişiyle değiş tokuşa soktuğunda her arz gerçekten de kendi talebini yaratmış oluyordu. Ama ekonomi parasallaşıp da takas olayının yerini parayla satınalma alınca işler karıştı. O zaman arzın mı talep yarattığı, talebin mi arz yarattığı yoksa ikisinin de birbirini etkileyen bir ortamın mı oluştuğu konusu net biçimde belirlenememeye başladı. İşin içine para girmeden önce arz, talebi yaratıyordu, işin içine aracı olarak para girince talep arzı yaratmaya başladı. Buna karşılık günümüzde bazen reklamlar öylesine etkili olabiliyor ki bazı konularda arzın talebi yarattığına da tanıklık ediyoruz.   

Zamana göre değişebilen ekonomik kanunlara bir başka örnek de İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth’in (1533 – 1603) danışmanı Sir Thomas Gresham’ın adını taşıyan Gresham Kanunu’dur. I. Elizabeth’in babası 8. Henry, o zamanki İngiliz parası olan ve gümüşten kestirilerek yapılan Şilin’in içeriğindeki gümüşü yüzde 40 oranında azaltarak yerine diğer metalleri koydurtmuş, böylece vergileri arttırmadan para miktarını artırarak kamu harcamalarını karşılamaya yönelmişti. Tamamı gümüş içeren Şilinlerle yüzde 40’ı başka metaller içeren Şilinler piyasada birlikte işlem görmekteyken bir süre sonra tamamı gümüş olan Şilinler piyasadan kaybolmaya başlamıştı. Gresham bu konuyu I. Elizabeth’e sunduğu raporda dile getirmiş ve tamamı gümüş olan Şşilinlerin eritilerek gümüş olarak satıldığını ve piyasada giderek yalnızca karışık metalli şilinlerin kaldığını belirtmişti. Gresham bunu ‘kötü para, iyi parayı piyasadan kovar’ biçiminde formüle etmişti. Bu kanun, madeni paranın egemen olduğu dönemde geçerliydi. Günümüzde artık çok büyük ölçüde kağıt para geçerli. Birçok ülkede yüksek enflasyonun varlığı yerel paraların değer kaybına ve sermaye hareketlerinin serbestliği çerçevesinde özellikle birinci derecede rezerv para olarak kabul edilen Dolar’ın yerel parayla birlikte kullanılmasına yol açıyor. Bu olguya teknik ifadesiyle ‘para ikamesi’ ya da sokak diliyle ‘dolarizasyon’ adı veriliyor. Bu gibi durumlarda, Dolar giderek yerel paranın yerini alıyor, sözleşmeler, fiyatlandırmalar, ölçümler yerel paradan çok Dolara göre yapılır hale geliyor. Bunun bir örneğini 2000’ler öncesinde Türkiye’de de yaşadık. Hatta halen kısmen yaşamaya devam ediyoruz. Hala bazı satış anlaşmaları veya kira sözleşmeleri Dolar ya da Euro üzerinden yapılıyor. Dolar veya Euro’nun değer kaybı yerel paraya göre çok daha az olduğu için bu paralar işlemlerde tercih edilebiliyor. Sadece işlemlerde tercih edilmekle kalmıyor mevduat hesapları da bu paralar üzerinden açılabiliyor. İşte bu durumda eğer para ikamesi çok yüksek düzeye çıkmışsa, örneğin ülkedeki işlemlerin yarıdan fazlası Dolar ya da Euro ile yapılır hale gelmişse o zaman ‘iyi para kötü parayı kovar’ yasası işlemeye başlıyor. Buna da Thier Kanunu adı veriliyor. Görüleceği üzere zaman değişmiş madeni paradan kağıt paraya geçilince ‘kötü para iyi parayı piyasadan kovar’ biçimindeki ekonomi kanunu, tam tersine dönerek ‘iyi para kötü parayı piyasadan kovar’ biçimini almıştır.  

Ekonomi kanunları zaman geçtikçe değişime uğramanın yanısıra yere ve ekonomik örgütlenme biçimine göre de değişebiliyor. Bugün ABD, İngiltere veya Almanya’da ekonomi farklı kanunlara göre işlerken Afrika veya Avustralya’daki ormanlarda yaşayan izole kabileler arasında farklı bir yasaya göre işliyor. ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya’da piyasa ekonomisi kuralları ve gelişmiş bir parasal ekonomi geçerliyken aynı durum Avustralya veya  Afrika’daki ormanlarda izole olarak yaşayan kabileler arasında söz konusu değil. Bu kabileler arasında kabile şefinin koyduğu kurallara göre biçimlenen bir ekonomik sistem ve takas ekonomisi egemenliğini sürdürüyor. Bir Amerikalı cebinde Dolarlarıyla bu kabilelerin arasına girse ve Dolarları karşılığında bir şeyler satınalmak istese muhtemelen hiçbir şey alamaz. Oysa her ikisi de yani Amerikalı da söz konusu kabile üyeleri de aynı zaman diliminde yaşıyorlar. Ne var ki yaşadıkları yerler, içinde bulundukları ekonomik sistem farklı. Ve bu farklılık bir tarafta geçerli olan ekonomik kanunların öteki tarafta geçerli olmasına engel oluyor.

Ekonomi biliminin kanunlarının, teorilerinin geçerliliği zamana ve yere göre değiştiği için bu anlamda evrenselliği de tartışma konusudur. Onun için her ülkenin, genel ekonomik referanslardan yararlanarak, kendi koşullarına uygun ekonomi politikaları üretmesi gereklidir.

Bu durumu özetleyen hoş bir iktisatçı şakası var: “Ekonomi, tümüyle karşıt düşünceleri savunan iki kişinin, Nobel ödülünü birlikte aldıkları tek daldır.”

Yorumlar

  1. ekonomi non-deterministic bir bilim dalı, içinde duyguları olan insan faktörünün oluşu karmaşıklığını çok artırıyor bu yüzden sayısal yaklaşımlar elde patlıyor (şimdilik) belki ilerde quantum bilgisayarları felan keşfedilirse bu durum bir nebze düzelir ya da daha da karmaşıklık artar. bu yönü bir bakıma da güzel, herkes bol keseden yorum yapabiliyor işte. Benim diyen insan bile yanılabiliyor, yeni yetme bir acemi bile acayip yükselebiliyor. Nevi şahsına münhasır diye bir tabir var dı, o tabir ekonomiye uyuyor aslında.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bana sorarsanız işin güzel yanı da o. 100 yıldır değişmeden kalmış kanunlarla ve teorilerle devam etse sıkıcı olurdu.

      Sil
  2. "kötü para iyi parayı piyasadan kovar" tezi günümüzde de geçerli hocam. "kötü para", mal veya hizmet alıcısının alışverişinde para alacaklısına vermek istediği para, "iyi para" ise para alacaklısının almayı istediği paradır. günümüzde herhangi bir mal-hizmet satışı karşılığında dolar veya euro istediğinizde yahut ileriki dönemlerde yapılacak ödemeleri döviz olarak talep ettiğinizde karşı tarafın (para borçlusunun) suratı büyük ihtimalle değişir. "TL olsa daha iyi olur, dövizin ne olacağı belli olmaz beni zor durumda bırakabilir" der. ki para borçlusunun belki bankada önemli miktarda döviz mevduatı vardır ancak döviz değil de TL olarak ödemeyi tercih etme ihtimali daha yüksektir. eğer para alacaklısı pazarlık marjı yüksek olmayan biriyse (mesela pazarda domates satıyorsa, o TL ile satmazsa TL ile satan başkasından alırsınız) "kötü parayı" kabullenmek zorunda kalır. ama para alacaklısının pazarlık marjı yüksekse (mesela İstiklal caddesinde çok iyi bir yerde olan bir dükkanın sahibiyse) bir şekilde para borçlusu "iyi parayı" bulur ve para alacaklısına öder.
    bir örnek de ortaokul mezunu olan amcamla aramda geçen bir diyalogdan. bir gün amcama elindeki altınları neden bankaya yatırmadığını sormuştum. bankaya teslim ettiği altını bankanın bir başkasına borç verebileceğini, yatırdığı altını geri istediğinde sıkıntı çıkabileceğini söylemiştim. kendisine elindeki TL'leri neden bankaya yatırdığını sorduğumda, "kağıt para yeğen arkasında devlet garantisi var iyi kötü. bir de kağıt parayı matbaada basarsın altın öyle mi?" demişti. bu sözleri söyleyen amcam iktisatın "i"sini okumuş değil, tarımla geçinen bir ortaokul mezunu. yani "iyi para altın" finansal sisteme güven problemi nedeniyle pek girmezken "kötü para TL" finansal sistemin sürekli içerisinde.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş bir örnek ama altın bugün bizim anladığımız anlamda para işlevi görmüyor.

      Sil
    2. bence yeni yazmaya başladığınız kitabınızda "Gresham kanunu artık geçerli değil" cümlesini kullanmamalısınız. gelişmekte olan ülkelerin tamamında yerli paranın dolaşım hızı, dövizin dolaşım hızından fazladır ve yerli para dövize kıyasla piyasada çok daha boldur. bankalar yerli para cinsi kredi verirken 2-3 şart öne sürerken, döviz kredisi verirken 5-6 şart öne sürerler (iyi parayı piyasaya sürmek yerine elde tutmayı tercih ederler) ama bazen yerli para öyle hızlı değer kaybeder ki hiç kimse yerli para karşılığı mal satmak istemez. böyle durumlarda esasen yerli para "para", yani değişim aracı olma işlevini kaybeder. aslında şöyle demeliyiz: "kötü paranın değişim aracı işlevi görmesi şartıyla; mal-hizmet alıcılarının pazarlık gücü satıcılardan fazlaysa kötü para iyi parayı kovar, mal-hizmet satıcılarının pazarlık gücü alıcılardan fazlaysa iyi para kötü parayı kovar" unutmayalım ki VIII.Henry zamanında da kaliteli kumaş almak istiyorsanız iyi parayı satıcıya vermek zorundaydınız veya daha fazla kötü para vermeniz gerekirdi.
      ekonominin birçok sektöründe alıcıların pazarlık gücü satıcılardan fazladır ve Grasham kanunu ekonominin büyük bölümünde geçerlidir. ama satıcının güçlü olduğu (örneğin lüks ürünler, iyi lokasyondaki kiralık gayrimenkuller, ithal hammadde gibi pazarlar) piyasalarda iyi para hakim olur.
      altın konusunda Buffett'ın bir sözü var: "altın, JP Morgan'ın dediği gibi paradan başka bir şey değil ancak günümüzde sadece merkez bankacıları ve köylüler için para. her ikisi de sürekli altın istifliyor. merkez bankacılarla köylülerin tek ortak yanı belki de bu"

      Sil
  3. Keyifli bir yazıydı. İktisadın rakamlardan uzak ve sosyolojiye yakın bu sanatsal boyutunu seviyorum. Elinize sağlık hocam saygılarımla...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler. Biraz iktisat, biraz sosyoloji ve belki ağırlıklı olarak da felsefe var.

      Sil
  4. Biz genel ekonomik referansları elimizin tersiyle itip macera arıyoruz sanırım sayın hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu bizim bir nevi karakterimiz.

      Sil
    2. Hep eskiye tabi olarak bilim mi olur ya da gelişme mi olur?
      Genel ekonomik referansları da insanlar oluşturdu günün şartlarına göre sonuçta.

      Sil
  5. İktisat bir hayat biçimi aslında. Güne uyanırken ve gece yatağımıza girdiğimiz ana kadar, aslında bunu görebilmek mümkün. Ekonomiden bireyler olarak en üst düzeyde yararlanmalıyız. birey olarak, yatırımcı olarak, piyasa yapıcı olarak ekonomi her yerde. Bunu da sizin gibi değerli bir hocamdan yaşayarak, izleyerek, gözlemleyerek alabilmek çok güzel bir şey. Emeğinize sağlık hocam.

    YanıtlaSil
  6. Eylül ayına çok güzel bir yazı ile başladınız hocam. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  7. hocam döviz açığı ile tasarruf açığı aynı kavramlarmıdır?yoksa aralarında bir fark varmıdıır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tasarruf açığı genellikle iç tasarrufların GSYH'ya oranı ile yatırımların GSYH'ya oranı arasında tasarruflar aleyhine oluşan fark için kullanılıyor. Döviz açığı ise döviz cinsinden varlıklar ile döviz cinsinden borçlar arasındaki borçlar aleyhine oluşan farkı anlatıyor. İkisi aynı şey değil.

      Sil
  8. Hocam müthiş bir yazıydi,elinize sağlık bana doktrin hocami hatırlattıniz.Faiz ve enflasyon çıkmazından sonra bu yazı iyi geldi..

    YanıtlaSil
  9. Ben de size birkaç gündün bu soruyu daha doğrusu "Evrensel olmayan bilim olur mu diye soracaktım" ama hangi konunun altında yazacağımı düşünürken siz bu yazıyı yazdınız. Enteresan değil mi? Beni bu soruyu düşünmeye sizi de bu yazıyı yazmaya sebep olan etkenler aynı mıdır acaba? Dünya üzerinde birileri insanları topluca düşünce yönlendirmeleri mi yapıyor acaba?

    Benim fikrim evrensel olmayan bilim de değildir.
    Temel bilimler dışındakiler bilim değildir kanımca.
    İyi günler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konu benim üzerinde öteden beri yazdığım çizdiğim bir konu. Son dönemde yeniden düşünmemin nedeni dünyanın çeşitli yerlerinde farklı uygulamalar yaparak daha iyi sonuçlar alabilen ekonomilerin bulunması. Aynı şeyi Türkiye'nin de yapabileceğini düşünüyorum. O nedenle bu konuyu bir kez daha gündeme getirmek istedim.
      Aslına bakarsanız fizik de değişiyor. 400 yıl önce dünyanın evrenin merkezi olduğu teorisi kabul ediliyordu. Bugün farklı bir yerdeyiz. Yarın daha da farklı bir yerde olmayacağımızı bilmiyoruz. Yeni fizik bilimler belki yere göre değişmiyor ama zamana göre onlar da değişiyor.

      Sil
  10. Hocam bahar döneminde tanıdım sizi güz döneminde kaldığım/bıraktığım dersleri geçmem için ilham kaynağı oldunuz, iktisatın güzel yanını gösterdiniz. Teşekkür ediyorum Saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, sizlere bir yararım oluyorsa ne mutlu bana.

      Sil
  11. Hocam çok güzel bir yazı ellerinize sağlık.Yayınladığınız yazıları da ilgiyle takip ediyorum.Bir işletme mezunu olarak iktisata olan merakımı arttırdınız.Aslında belki yeri burası değil ama sizin tecrübelerinize dayanarak bir sorum olacaktı.Hocam ben işletme bitirdim ve iktisat üzerine tezli yüksek lisans yapma hakkı kazandım.Aynı anda işletme içinde tezli yüksek lisans kazandım.Ben daha çok ilgimi çeken iktisatı düşünüyorum ancak biraz kararsızım çünkü zorlanacağımı ve alan dışı olduğum için akademik olarak devam etmekte zorluk çekeceğimi düşünüyorum.Şayet devam edersem de iktisat tarihi alanını düşünüyorum.Siz bu konu hakkında ne düşünürsünüz?Sizce zorlanır mıyım ve gelecekte akademik olarak yükselmekte zorluk çeker miyim?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İktisata merakınız ve ilginiz varsa bence o alana girin. İktisat Tarihi ayrıca çok zorlanacağınız bir alan değil. Buna karşılık çok çalışılması gereken bir alan. Özellikle bu toprakların iktisat tarihi ne kadar araştırılsa yeni şeyler çıkıyor.

      Sil
  12. Hocam yani tasarruf açığına cari açık döviz açığına ise net yatırım pozisyonu diyebilirmiyiz?
    2)hocam kitapta sanki ikisi aynı şeymiş gibi kullanılıyor kafam karıştı.güngör uras hocada döviz açığını cari açık olarak adlandırıyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) Bir anlamda diyebiliriz. Belki uluslararası net yatırım pozisyonuna doğrudan yatırımları çıkararak bakarsak bunu daha rahat diyebiliriz.
      (2) İç tasarruf açığı cari açığa eşittir. Kitapta doğru kullanılmış.

      Sil
  13. hocam merhabalar türkiyede enflasyonun önlenmesi için temel para politikaı aracı olarak faizi kullanırsak talep enflasyonu mu yoka maliyet enflasyonu mu önce sorunun teşhis edilip sonra faiz aracını buna göre kullanmak gerekir değil mi hocam. talep enflasyonu varsa faizi artırmak gerekir maliyet enflasyonu varsa faizi azaltmak gerekir dersek doğru olur mu. bugunku sartlard maliyet enflasyonunda çok talep enflasyonu vardır turkıyede dıyebılırmıyız hocam.saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tam doğru olmaz. Çünkü faiz maliyet enflasyonunun nedenlerinden birisidir. Örneğin Türkiye'de kur artışı maliyet enflasyonunu faizden çok daha fazla etkilemektedir.

      Sil
  14. Bu sabah bir haber.
    Bankalar 6 ay ve daha uzun süreli vadeli mevduat kabul etmiyor.
    Diğer yandan ne diyoruz ? "Türkiye'de tasarruf oranı çok düşük"

    Tiyatroya devam..........

    YanıtlaSil
  15. Çok güzel ve ekonomi biliminin pozitif bilimlerden farkını çok net vurgulayan, çağdan çağa, toplumdan topluma değişebilirliğini ön plana çıkaran ve temel iktisadi sorunların neden sürekli değişik teorilerle açıklanmaya ( Bütün İktisada Giriş kitaplarının girişinde bahsedilen ve en temel sorun olan Ne, kimin için, ne kadar üretilecek vb gibi ) ve çözülmeye çalışıldığının sebeplerini izah eden bir makale olmuş teşekkür ederiz Sayın Hocam.

    Bu konuyu açmanız bir işletme öğrencisi olarak fakültede iken Hukuka Giriş hocamızın arada belirttiği "Hukukta iki kere iki nadiren dört eder." sözünü hatırlattı. Hukukta aynı olayda birbirine zıt iki görüş hukuken muteber gerekçelere sahip ise doğru kabul edilebilmektedir doktrinde. Bazı Hukuk Felsefecilerine göre Ahlak ve Hukuk gibi normatif disiplinlerin bilim olup olmadığı doktrinde tartışmalı olarak değerlendirilmiş. Ben de ekonomi gibi sosyal bir bilim dalında iki kere iki genellikle dört eder diye ddüşünmüşümdür hep. Sizin tarihten ve zamanımızdan sunduğunuz örnekler bunu doğrulamakta diye düşünüyorum. İktisadın Felsefesi, insan davranışlarının ekonomik olayları etkileyen psikolojik ve sosyal psikolojik tesirleri bence son derece önemli ve bazen mantıksız gözüken tercihleri açıklayabilmekte. Yani özellikle iktisad biliminde model olarak sunulan tam rekabet piyasası gibi belirli varsayımlar altında insanların her zaman bilinçli, rasyonel davranıp tercihlerde bulunabileceklerini varsaymak ve veri olarak doğrudur diye kabul etmek iktisat bilimi için her zaman geçerli olmayabiliyor diye düşünüyorum. Bence bu bilinmezlik ve zaman zaman öngörülmezlik bizler gibi sosyal bilimciler için zannediyorum iktisat bilimini zevkli ve araştırmaya yönelik kılıyor. Saygılarımı sunarım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Çok doğru. İşin bu tartışmalı yanı bu bilimleri zevkli ve dinamik kılıyor.

      Sil
  16. Hocam tufeye talep enflasyonu ufeye maliyet enflasyonu dersek son yillarda maliyet enflasyonu artmis durumda bunun nedeni faizin yuksek olmasi mi yoksa faiz dusuk oldugu icin artan kur mu.bu ayristirmayi nasil yapicaz hocam.saygilar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu bazen gecikmiş bazı artışların sonradan yansıması şeklinde de oluyor. Yani talep yeterli olmadığı için maliyete gelen artışları fiyata yansıtamayan üretici talep artınca bunları yansıtıp satış fiyatını artırıyor.
      Bu ayrıştırmayı yapmak biraz zor ve zahmetli. Buna karşılık kurun etkisinin faizden yüksek olduğunu söylemek mümkün.

      Sil
  17. Bence ekonomi evrensel bir bilim olamaz. Dünya'da hükümetlerce yerleştirilmiş sistem çoğunlukla kapitalist serbest piyasa ekonomisi olduğu için öyle algılanmış olabilir. Globalleşen ekonomilerde dengeleri serbest bıraktığınızda fiziğin termodinamik ve istatistik yasalarına uyacağı için ekonomi evrensel midir yanılgısı oluşur. Oysa evrensel olan fizik yasalarıdır. Serbest piyasa ekonomisi de bu yasalara tam olarak uygun davranır. Örneğin ekonomilerde de tıpkı fiziksel sistemlerde olduğu gibi entropi, olasılık yoğunluğu, istatistik dağılımlar üzerinden analizler yapmak mümkündür. Ekonominin evrensel olmaması bir dezavanataj değil aslında avantajdır. Ülkeler istedikleri parasal sistemi oluşturarak kullanabilirler. Örneğin bugün kendi parasal sistemimizi oluşturup ülke çapında kullanabilseydik, jeopolitik önemimizi ve ülke kaynaklarını çok daha yüksek verimle kullanacağımız için dünyanın gelişmiş ekonomileri tarafından büyük bir tehdit olarak algılanırdık. Dolayısıyla büyük devletlerin isteği kendi kuralları ile oluşturdukları ve 'sözde' evrensel olduğunu düşündürdükleri -yazınızda bahsettiğiniz- kanunlarla globalleşmenin istisnasız yayılması ve tüm dünyanın mümkünse pazar olarak kendilerine tabi olmasıdır diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  18. Hocam merhaba,
    Bankacılıkta kaldıraç oranı ve sermaye yeterlilik rasyosu arasındaki farkı anlatabilir misiniz acaba. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  19. güzel bir sosyonomi yazısı olmuş hocam elinize sağlık

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi