Osmanlı'dan Bugüne Kişi Başına Gelir

Osmanlı ekonomisinin ne durumda olduğunu ayrıntılı olarak ölçebilecek durumda değiliz. Elimizdeki veriler çok sınırlı. Osmanlı ekonomisi üzerine yapılmış çok değerli araştırmalar ve yayınlar olsa da bu araştırma ve yayınlarda yer alan veriler bir bütün olarak bize Osmanlı ekonomisi hakkında tam bir bilgi veremiyor. Bu eksiklere karşılık İngiliz iktisatçı Angus Maddison’un OECD için yaptığı ve daha sonra bir proje haline dönmüş olan bir çalışması var. Bu çalışmada Maddison, ülkelerin nüfuslarını, GSYH’larını ve kişi başına gelirlerini 1 yılına (milat) kadar geri giderek hesaplamış bulunuyor.

Aşağıdaki tabloyu Angus Maddison’un söz konusu çalışmasından derledim
 (http://www.ggdc.net/maddison/oriindex.htm.)
(Tablo, 1923’e kadar Osmanlı İmparatorluğu, 1923 ve sonrası için de Türkiye Cumhuriyeti olarak dikkate alınmalıdır. Tabloda yer alan GSYH ve kişi başına gelir Geary-Khamis 1990 uluslararası dolarıyla hesaplanmış bulunuyor.)

Yıllar
GSYH (milyon USD)
Nüfus (bin kişi)
Kişi Başı Gelir (USD)
1500
3.780
6.300
600
1600
4.740
7.900
600
1700
5.040
8.400
600
1820
6.478
10.074
643
1923
9.882
13.877
712
1940
29.855
17.821
1.625
1950
34.279
21.122
1.623
1960
63.417
28.217
2.247
1970
110.071
35.758
3.078
1980
181.165
45.048
4.022
1990
305.395
56.561
5.399
2008
611.382
75.794
8.066

Tabloya göre Osmanlı İmparatorluğu’nun nüfusu, II. Bayezit’in tahtta bulunduğu 1500 yılında 6,3 milyon iken GSYH’sı 3,8 milyar dolar ve kişi başına düşen geliri de 600 dolar imiş. III. Mehmet’in tahtta bulunduğu 1600 yılında da, II. Mustafa’nın tahtta bulunduğu 1700 yılında da GSYH’da artış olmakla birlikte nüfus da arttığı için kişi başına gelirde bir değişiklik olmamış. 1820 yılında II. Mamut’un padişahlığı sırasında kişi başına gelir ancak 643 dolara ulaşabilmiş.

Osmanlı İmparatorluğu çöküp de yerini Türkiye Cumhuriyeti aldığında kişi başına gelir 712 dolarmış. 2008 yılında kişi başına gelir 8.066 dolara ulaşmış. Osmanlı İmparatorluğu, yaklaşık 420 yılda kişi başına geliri 600 dolardan 712 dolara çıkarabilirken, Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı’dan 712 dolar olarak devraldığı kişi başına geliri, 85 yılda 8.066 dolara yükseltmeyi başarmış.

1500 ile 1700 yılları arasında kişi başına gelirin artmamasının nedeni büyük ölçüde Osmanlı İmparatorluğu’nun Rönesans, Reform ve Aydınlanma Çağının dışında kalmasıdır. Batıda, yavaş yavaş dinsel eğitimden bilimsel eğitime geçilmesiyle başlayan keşifler ve icatlara Osmanlı İmparatorluğu’nun yabancı kalması ekonomisinin gelişmesine de engel olmuş görünüyor.     

1820 ile 1923 arasında kişi başına gelir artışının son derecede sınırlı kalmış olmasının altında Osmanlı İmparatorluğu’nun sanayi devrimine girememesi yatıyor. Batıda her gün yeni buluşlar yapılır, teknolojide yeni gelişmeler kaydedilirken Osmanlı İmparatorluğu bunlardan uzakta kalmıştır. Buna ek olarak bu dönemde yaşanan toprak kayıplarının da gelir kayıplarına yol açtığını göz önüne almak gerek.
  
Lozan Antlaşmasıyla üzerine kalan ve ödenmesi 1954 yılına kadar süren Osmanlı dış borçlarına karşın, Türkiye Cumhuriyeti’nin kişi başına geliri artırmasının temelinde geç de olsa aydınlanma çağındaki atılımların, bilimsel eğitimin ve sanayi devriminin adapte edilmesinin bulunduğunu düşünüyorum. Petrol, doğalgaz gibi para getirecek kaynakları bulunmayan ekonomiler için çıkış yolunun bilime dayanan eğitimden geçtiği çok açık.

Atatürk bunu öylesine güzel bir sözle özetlemiş ki başkaca bir şey söylemeye gerek kalmıyor: “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” (Yaşamın en gerçek yol göstericisi bilimdir.)   


Notlar/Açıklamalar:
1. Angus Maddison’un, tablonun altında değinilen kaynak eserinde geçen USD hesapları 1990 yılı bazlı Geary – Khamis Doları ile yapılmıştır. Uluslararası Dolar olarak da adlandırılan bu hesaplamada malların uluslararası fiyatlarının ortalamasına dayanan satınalma gücü paritesi esas alınmaktadır.

2. Bu analizi değerlendirirken Osmanlı / Türkiye topraklarının ve nüfus kapsamının karşılaştırmaya esas alınan yıllarda değişiklikler gösterdiği de dikkate alınmalıdır.

Yorumlar

  1. satın alma gücüne de bakabilsek daha güzel olurdu.

    YanıtlaSil
  2. Size iktisat veya analiz öğretecek değilim ama o dönemlerdeki ekonomi değer anlayışları farklıyken (altın, toprak ön plandayken) dolar(para) bazlı ölçüm ve küreselleşme son dönemin mahsülüyken Osmanlı ile Türkiye'yi karşılaştırmak nekadar mantıklı bilmiyorum.Bir iktisatçının formulize ettiği denkleme göre tablo çıkarabilirsiniz ama iki devleti karşılaştırmak mantıklı değil.hem diğer gelişmiş ülkeler o dönem ve güncel olarak nasıl acaba.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Estağfurullah, herkesin birbirine öğreteceği şeyler vardır.
      Diğer ülkelerle olan karşılaştırmayı da yazacağım, hazırlıyorum.

      Sil
  3. 1820'de ABD'nin nominal GSYH'si 700 milyon dolar. Maddison gibi 1990 dolarıyla hesaplarsak (1990 TÜFE'sini 1820 TÜFE'sine bölüp 700 milyon dolarla çarpıyoruz) 9,8 milyar dolar eder. 1820'de ABD'nin nüfusu 9,6 milyon, kişi başı gelir 1020 dolar ediyor. Osmanlı'da ise kişi başı gelir 643(!) dolar imiş. o tarihlerde bi Amerikaya baksınlar bi de Osmanlı'ya. bence Osmanlı'da o tarihlerde kişi başı gelir en fazla 250 dolardır. Osmanlı'nın verileri bana şişirilmiş geldi.
    yıllarca tarih kitaplarında Sokullu'nun ölümüyle yükseliş dönemi bitti, yükseliş dönemi bittiğinde tüm Osmanlı topraklarındaki nüfus 18 milyon'du diye okuduk. ya bizim kitaplarda hata var ya da Maddison verileri yanlış bir yerlerden almış.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maddison'un bulgularına şimdiye kadar bir itiraz geldiğini görmedim. Ama daha iyisini yapan birisi olsa onu da alır karşılaştırma yaparız tabii.

      Sil
    2. ABD verilerine ulaşmak en fazla 5-10 dakika aldığı için karşılaştırma yapmak kolay oluyor. diğer ülkeler için aynısını söyleyemeyiz. verilere hiç itiraz gelmediğine göre demek ki bu konu pek önemsemiyor.
      1820'lerde Amerika'nın tarım, hayvancılık, sulama, imalat, ulaşım, şehir hayatı, eğitim gibi konularda Osmanlı'dan fersah fersah ileride olduğu o kadar açık ki ABD kişi başı gelirin Osmanlı'dan sadece %60 daha fazla olduğuna inanmak imkansız.

      Sil
    3. "Geary-Khamis doları" denilen yöntem uluslar arası malların fiyatlarını esas aldığına göre o takdirde emtia fiyat endeksini baz alıyor demektir. 1990'da ABD "all commodities" toptan eşya endeksi 118,7. 1820'de 12,4 1913'te enteresan bir şekilde 1820'den daha az 11,9 (kaynak: BLS, census.gov) 1820'de ABD GSYH'si 700 milyon dolar (kaynak: census.gov) olduğuna göre 1990 dolarıyla (118,7 / 12,4 X 700 = 6,7 milyar dolar) Maddison'un data setinde 1820 GSYH'si 12,5 milyar dolar, arada çok fark var. GSYH'yi bırakın nüfus verisi bile census.gov verileriyle uyuşmuyor. Maddison'a göre 1820'de nüfus 10 milyon, census.gov'a göre 9,6 milyon. Geary, Khamis ve Maddison'un hesaplamalarının bende derin bir hayal kırıklığı yarattığını söyleyebilirim.

      Sil
  4. Merhaba Hocam, yazinin sonunda belirttiğiniz aciklamayi dikkate alirsak, Akp hükümeti döneminde kisi basi gelir artisi, Hükümetin bilimsel egitimi ve Atatürk'ün "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" sözünü cok iyi uyguladigini mi gösteriyor? Saygilarimla..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cumhuriyetin ilk 30 - 40 yılındaki bilimsel eğitim ivmesi Türkiye'yi bugünlere taşımıştır diye düşünüyorum.

      Sil
  5. İlk önce Şükrü Kızılot şimdi de Seyfettin Gürsel !

    İşi şakaya vurmak gibi bir amacım tabii ki yok ama insan merak ediyor !

    Mahfi Hocam, ne olacak bu memleketin hali? İnşaat balonu şişiyor mu? Yapısal reformlara niçin bir türlü başlayamıyoruz? FED faizleri arttırmaya başladığında ne yapacağız? Niçin yumurtanın kapıya gelmesini alışkanlık haline getirdik? Ekonomik kriz geliyor mu? gibi yüzlerce soruyla cebelleşirken mi böyle ciddi sağlık sorunları iktisatçılarımızı vuruyor ?

    Hepiniz ve siz de sağlığınıza mukayyet olun hocam !

    YanıtlaSil
  6. Hocam, merhaba , Çalışmanızda kullandığınız Osmanlı nüfusu rakamları ile şu linkte yer alan nüfus rakamları pek örtüşmüyor. Ayrıca başka kaynaklarda da Osmanlı nüfusunun 1600'lü yıllarda 15-20 milyon olduğuna da denk gelmiştim. Bu linke bir bakmanızda fayda var diye düşünüyorum: http://www.tacitus.nu/historical-atlas/population/balkans.htm . Bu arada harika çalışmalara imza atıyor ve bizlerle paylaşıyorsunuz. Ufkumuzu açan ve bizi bilgilendiren güzel çalışmalarınızdan ötürü kendi adıma çok teşekkür eder, saygılar sunarım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bazı farklı çalışmalar var. Maddison mümkün mertebe bugünkü topraklara yakın toprakların verilerini alıyor.

      Sil
  7. Ottoman/turkey

    YanıtlaSil
  8. Hocam daha önce de rica etmiştim. Ülkelerin cds oranlarını görebileceğimiz bir site ya da link var mı bildiğiniz. Sizi rahatsız etmeyecem ama bulamıyorum bi türlü. Daha önce de istemiştim. Belki verdiniz ben gözden kaçırdım. Saygılar. Mustafa cengiz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir kaç kez yazdım linkini bir daha yazayım:
      https://www.dbresearch.com/servlet/reweb2.ReWEB?rwnode=DBR_INTERNET_EN-PROD$EM&rwobj=CDS.calias&rwsite=DBR_INTERNET_EN-PROD

      Sil
  9. Hocam yazınızı için teşekkürler biraz da kara mizahtan bir sormayı istedim köleler,cariyeler bu hesabın neresinde? Fert hesabında mı, servet hesabında mı :) yazınızın devamını sabırsızlıkla bekliyorum hocam sağlıcakla kalın.

    YanıtlaSil
  10. Hocam merkantalizm midir osmanlinin ekonomisi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merkantilist etkiler olsa da tam olarak merkanmtilizm de değil. Çünkü Osmanlı'nın denizaşırı sömürgeleri yok ve oralardan getirielecek altın gibi değerli madenleri de yok. Korumacılık deseniz kapitülasyonlar nedeniyle onu da tam uygulayamamış. Daha çok tarım - zenaat ve ticarete dayalı bir ekonomi.

      Sil
  11. Hocam bugünlerde sıklıkla konuşulan ve sizinde sürekli üzerinde durulduğunuz ithal ikamesi ile alakalı daha spesifik bir soru sormak istiyorum;
    1)örneğin;Türkiye içerde üretimini yapmadığı X Malını 10$ a ülkeye getirmekte olsun. Ve zamanla bu malı gerek ülkedeki üretimi artırmak gereksede cari açığı azaltmak adına ülke içerisinde üretmeye karar vermiş olsun.tabi bunu yaparken de Rekabetçiliğini kaybetmemek ve endüstrisini korumak için ithal ikamesi modelini geçici ve Kısmi bir şekilde uygulamaya karar verdiğini Düşünelim.bugün üretime başladığında da üretimi yeterli seviyede artırarak hanehalklarının gereksinimlerini 1 yıl gibi bir süre zarfında karşılayacağını düşünürsek ,acaba dışardan gelen mallara bugün mü gümrük vergisi yada kota koyarak pahalılaştırır yoksa ülkemizde o X malı üretimi tamamlanıp içerde satılmaya Başladığında mı o Mala gümrük vergileri ve kotalar konur ?
    Açıkçası ben emin olmadım ama bana mantıklı gelen ülkemizde o malın üretimine başlanmadan gümrük vergileri yada kotalar koyarsak , o malda henüz içeride ihtiyaçları karşılayacak düzeyde üretilmediğinden gereğinden az ithalat yapılmasına sebebiyet verilmiş olur. o yüzden üretim yapıldıktan sonra koruma önlemlerinin alınması gerektiğini düşünüyorum. Katılırmısınız .yada yanlış gördüğünüz yer varsa düzeltirseniz sevinirim.

    YanıtlaSil
  12. Hocam bazı seçtiğimiz sektörlerde ithal ikamesi modelini kısmi ve geçici bir şekilde uyguladığımızda örneğin bunda da dışarıyla rekabet edecek bir şekilde başarılı olduğumuzu düşünürsek ; belirli bir süre sonra bu mallara olan iç ve dış talep artışı nedeniyle bu malların fiyatları artmaz mı? Bu da Rekabetçiliğimizi diğer ülkelere nispeten sekteye uğratmaz mı ?böyle bir durumla karşılaşıldığında ne gibi önlemler alınması gerekir ? Yada şöyle mi düşünmeliyim ; serbest piyasa mantığına göre bazı sektörlerde fiyat artışı olduğunda dışarıdan bu malların ithalatı artar bu da talep fazlasının bu sayede emilmesi anlamına gelir ve fiyatları tekrar düşürücü etki yapar . Bu şekilde mi düşünmeliyim emin olamadım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ithal ikamesini sürekli bir model haline getirmenin birçok sakıncası var. Bunları hem yazdım hem de TV de anlattım. O nedenle ben "geçici ve kısmi ithal ikamesi" diye bir model ortaya attım. Rekabet üstünlüğümüz olan seçilmiş bazı mallarda 2 - 3 yıl sürecek desteklerle ithal ikamesi uygulayıp fiyatı uluslararası rekabet fiyatına getirince ikameyi sağlayan gümrük duvarlarını eski haline getirmek gerekir. Aksi halde bu teşvikler tembellik yaratır ve üretim pahalı olur.

      Sil
    2. OSMANLI SÖMÜRGECİ OLSAYDI BU DURUM OLMAZDI DEĞİL Mİ KABADAYILIK YAPMIŞ DEYİMİNİZCE DÜNYAYAAA..

      Sil
    3. Sömürgeci olmak için ele geçirdiğiniz ülkenin içine girip orada yaşayıp orayı yönetmek lazım. Mesela İngilizler Hindistan'da böyle yapmıştır. Osmanlı böyle yapmamış ele geçirdiği yerlere oradan işbirlikçi yöneticiler atamış ve ülkeleri doğrudan haraca bağlamıştır. Bu, bir Hitit geleneğidir. Hittiler de ele geçirdiği ülkelerde yerel işbirlikçi yöneticileri atar ve haraç alırlardı.

      Sil
  13. Teşekkürler hocam. 2. Süleyman tahrirlerine göre 1520-1530 arası nüfus 11 milyon küsür ,(Ö. L. Barkan in çalışması ) ancak burada 6 milyon diyor arada uçurum var.Nüfusta olan böyle bir sapma bence diğer değişkenler içinde geçerlidir...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maddison, hesaplamayı mümkün mertebe bugünkü topraklara uygun olarak yapmış. Yani Osmanlı'nın bugün Türkiye olan toprak kısmını esas alarak yapmış. O nedenle gerçeğe daha yakın.

      Sil
    2. 19.yüzyılın başlarında Washington, Oregon, Idaho, Utah, Nevada, California, New Mexico, Arizona, Texas birliğe katılmamışlardı. Maddison'ın veri setindeki nüfus bu eyaletler hariç nüfus, yani o yıllarda bugünkü topraklara uygun olarak yapılmış bir hesaplama değil. bu eyaletlerin birliğe katılmasından sonra ise tüm birliğin nüfusunu esas almış. burada tutarsızlıklar var.
      1650'li yıllarda İstanbul'un (Üsküdar dahil) nüfusunun 250 bin civarı olduğu tüm tarihçilerin üzerinde anlaştıkları bir husus. Maddison nüfus hesabını bugünkü sınırlara göre, yani Anadolu nüfusuna göre yapıyorsa o takdirde Anadolu'nun 1650'deki toplam nüfusunun 33 adet İstanbul etmesi lazım ki bu mümkün değil. belli ki hesaplamaya bugünkü komşular (Batı Trakya, Suriye, Irak, Gürcistan, Bulgaristan) dahil edilmiş.

      Sil
    3. 1650'li yıllarda istanbul'un nüfusunu 250 binin çok çok üzerindedir. Genel kanı 750 bin civarında (Üsküdar dahil) olduğu yönündedir. Anadolu'nun nüfusu ise Osmanlı dönemi boyunca 10 milyon kabul edilebilir -1900'lere kadar- Batı Trakya, Suriye, Irak, Gürcistan hariç.

      Sil
  14. Hocam konu dışı ama lütfen değerli görüşlerinize ihtiyacım var şuan fed faizi 0.25 Türkiye bankalrının verdiği mevduat faiz oranı 1.5 civarı peki şöyşe mi anlamak gerekiyo eğer fed faizi her 0.25 puan artırırsa türkiyede etkisi 1 puan artış olarak görebilirmiyiz.diyelim ki 2017 ye kadar fed faizi % 3 e çıkarmıi olsun türkiyede bankaların vereceği usd faizi % 6i olarak göre bilirmiyiz değerli yorumlarınızin şimdi den tşkler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böyle bir ilişki yok. Fed faizi yükselttikçe bizde dolar faizi artacak ama bunun her 0,25 puanda 1 puanlık artış yaratacağı diye bir ilişki yok.

      Sil
  15. Hocam katkınız için çok teşekkürler. Bu konuda Server Tanilli'nin Yüzyılların Gerçeği ve Mirası ile Şevket Pamuk'un Türkiye'nin 200 yıllık İktisadi Tarihi adlı kitapları da okunabilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben okudum, ikisi de önemli kitaplardır, okumayanlara tavsiye ederim.

      Sil
  16. Sayın Hocam 1500-1700 yılları arası Osmanlı İmparatorluğunda kişi başına düşen gelir 600 (USD) olması bana pek mantıklı gelmedi. O dönemlerde Osmanlı İmparatorluğu altın çağını yaşamaktaydı. Ülkede işsizlik oranı 1500 lü yıllarda son derece düşük olduğunu tarihi kaynaklardan öğrenmekteyiz ve o dönemde avrupanın ekonomisi ticaret yollarının değişmesiyle ilk zamanlar çökme noktasına gelmiş coğrafi keşiflerle ve bilimdeki gelişmelerle ekonomik bir hamle yapılmıştır. 1500 ve 1600 lü yıllarda Osmanlı İmparatorluğunun parası altın üzerinden ikame edilmekteydi yani daha o tarihte bile kurulmamış olan ABD (1776) para birimi ile ölçülmesi bence pek mantıklı değil her devir kendi içinde mukayese edilmeli 1500 lü yıllarda Osmanlı İmparatorluğu ile o zamanki Alman Devletinin ekonomisi karşılaştırıp günümüz Türkiye'sini ve Almanya ekonomisini karşılaştırırsanız aradaki farkı çok net göreceksinizdir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ekonomik büyüklük önce altın veya gümüş olarak hesaplanıyor. sonra dolara çevriliyor. 1834'e kadar ons başına 19,75 dolar, sonrasında onsa başına 20,67 dolar. altın/gümüş oranı olarak genellikle 16/1 gibi bir rakam baz alınıyor.

      Sil
    2. Cevap verilmiş olduğu için diyeceğim bir şey yok.

      Sil
  17. Hocam merhaba,

    Bahsettiğiniz çalışmadaki değerler her ne kadar cumhuriyet dönemindeki gelişimi gösterse de ben asıl Anadolu halkı için değişikliğin çok daha büyük oranda gerçekleştiğini düşünüyorum. Osmanlı devrinde sermaye ezici çoğunlukla seçilmişlerin ve gayrimüslimlerin elindeydi. Cumhuriyet dönemi ise her ne kadar kendi zenginlerini yarattıysa da gelir dağılımı Osmanlı ya göre çok daha adaletliydi diye düşünüyorum. Sizden ricam en azından Cumhuriyet dönemi için mevcutsa Gini Katsayısı değişimini de bizimle paylaşmanız. Teşekkür ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle doğru bir saptama. Ama ne yazık ki Gini katsayısı o kadar geriye gitmiyor.

      Sil
  18. Hani Osmanlı İmparatorluğu çok zengindi 1600 lü yıllarda. Ekonomik Göstergeler böyle söylemiyor.
    Ekonomi> tarih :)

    YanıtlaSil
  19. Hocam Osmanlı'nın kişi başı gelirinin aniden 1200 dolara yükselmesini nasıl açıklıyorsunuz? Sebebi neydi? Toprak kaybı mı? Zira hiçbir zaman 600 doların üstüne çıkamamış bir gsmh'den bahsediyoruz.
    Atatürk öldüğünde kişi başı gelirin 1650 dolar olması Atatürk için bir başarı mıdır? Açıklar mısınız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Osmanlı, Abdülhamid döneminde topraklarının çoğunu kaybetmiştir. Fakir yerler elden çıktıkça nüfus azalmış kişi başına gelir de artmıştır.
      Atatürk'ün devraldığı ülkenin kişi başına geliri 712 dolardır. Atatürk öldüğünde kişi başına gelir 1.724 dolara yükselmiştir. Bu doğal olarak ciddi bir başarıdır.

      Sil
  20. 1990-2019 arası, 1 bağımlı, 5 bağımsız değişken olarak veriler arıyorum, ama bir türlü 30 yılı tam ve tek kaynakta bulamıyorum, bulduklarım da çelişiyor, mesela buğday bağımlı, traktör, mazot, nüfus, kişi başı gsyih, tarımda ithalat ihracat, bağımsız olacak, bunları bulabileceğim net, tek ve çelişmeyen bir kaynak var mı ?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi