Rusya Sorunu

Rusya Ekonomisinde Son Gelişmeler
Rusya ekonomisi iki ciddi tehdit altında bulunuyor: (1) Kırım’a yaptığı müdahale sonrasında ABD ve AB’nin koyduğu ekonomik ambargo, (2) Petrol fiyatlarında yaşanan düşüş. Bu iki gelişme Rusya ekonomisini büyük sıkıntıya soktu ve Rus Rublesi hızla değer kaybetti. Haziran başında 1 USD = 34 Ruble ederken, 16 Aralık’ta bu parite 1 USD = 69 Ruble’ye düştü (burada ele aldığım oranlar gün sonu değerleridir. Yoksa gün içindeki değerlerde 1 Doların 80 Ruble’ye kadar geldiği oldu.) Rusya Merkez Bankası bu hafta içinde önce faizi yüzde 10,5’tan yüzde 17’ye çıkardı, ardından da döviz rezervlerinden döviz satarak piyasaya müdahale etmeye başladı. Bu hamle sonunda Ruble bir miktar toparlandıysa da (ben yazımı yazarken 1 USD = 65,8 Ruble olmuştu) henüz toparlanmaktan oldukça uzak görünüyor.  

Aşağıdaki grafik Haziran ayından bu yana Dolar Ruble paritesindeki gelişmeyi ay sonları itibariyle gösteriyor.


Grafikte aşağıya doğru dönüş noktası Rusya Merkez Bankasının rezervlerinden piyasaya döviz satışına başlamasıyla oluşan durumu gösteriyor.

Türkiye Ekonomisiyle Karşılaştırma
Rusya ekonomisini gözümüzde canlandırabilmemiz için Türkiye ekonomisinin büyüklükleriyle karşılaştıralım (Kaynak: The Economist ve IMF, WEO.)

2014
Türkiye
Rusya
Açıklama
GSYH (milyar USD
820
2.097
2013
Büyüme (%)
3,0
0,6
9 aylık verilere göre 2014 yıllık Tahmin
İşsizlik (%)
10,5
5,1
TÜR Eylül, RUS Ekim 2014
Enflasyon (%)
9,2
9,1
Kasım 2014
Bütçe Dengesi (%)
-1,4
0,4
Yıllık tahmin
Cari Denge (%)
-5,6
2,9
Son verilere göre yıllık tahmin
Rezervler (milyar USD)
132
419
TÜR Aralık, RUS Kasım 2014
CDS Primi
214
552
15 Aralık 2014
Kredi Notu (Moody’s)
Baa3 negatif
Baa2 Negatif
17 Aralık 2014

Türkiye’nin 2,5 katı büyüklükte ve doğal kaynak zengini olan Rusya, ambargodan ve petrol fiyatlarındaki düşüşten sonra ciddi sorunlarla karşılaşmaya başladı. Her ne kadar ekonomik görünümü şimdilik iyi ve rezervleri yüksek görünse de bir süre sonra ekonomik zorlukların artması kaçınılmaz görünüyor. Özellikle Ruble’deki değer kaybı Rusya ekonomisini çok etkiliyor. Ekonomik ambargonun devam etmesi ve petrol fiyatındaki düşüşün bu düzeyde kalması halinde bütçe fazlası ve cari fazlanın kısa sürede erimesi kaçınılmaz.

Aşağıdaki grafik, Fed’in 2013 Mayıs ayında tahvil alımını azaltma yönünde yaptığı ilk açıklamadan bu yana Rusya ve Türkiye’nin CDS primlerindeki gelişmeyi gösteriyor.


Rusya’nın riskleri 2014 yılının ortalarına kadar Türkiye risklerinin altında kalmış iken Rusya’nın Kırım’a müdahalesi sonrasında işler tersine dönmüş ve Rusya riski Türkiye riskini aşmış. Grafikte son dönemde yaşanan artış da petrol fiyatlarındaki hızlı düşüşün etkisini ortaya koyuyor.  

Rusya – Türkiye Ekonomik İlişkileri Nasıl Etkilenir?
Rusya ile Türkiye arasında toplam 30 milyar doların üzerinde (2013 yılı toplamı 32 milyar dolar) dışticaret ilişkisi bulunuyor. Türkiye’nin ihracatı yaklaşık 7 milyar dolar, ithalatı ise yaklaşık 25 milyar dolar. Türkiye, Rusya’ya gıda maddeleri tekstil ve konfeksiyon ürünleri, deri, kürk, makine ve teçhizat, otomobil ihraç ediyor, Rusya’dan  petrol,  doğal gaz, kömür, makine aksam ve parçaları, demir çelik, kimyasallar ve gübre ithal ediyor. Türkiye’ye gelen turistler içinde Ruslar 4,3 milyon kişiyle Almanlardan sonra ikinci sırada yer alıyorlar. Türk şirketlerinin Rusya’da 5 milyar doların üzerinde yatırımı bulunuyor.

Türkiye, ekonomik ambargoya katılmadığı için Rusya ile ekonomik ilişkileri aksamadan devam ediyor. Hatta ekonomik ambargoda yer almadığı için Türkiye lehine bazı gelişmeler olması da bekleniyor. Bunlar arasında doğal gaz fiyatında indirim, Rusya’nın Avrupalı ülkelerden aldığı bazı malları Türkiye’den alması gibi gelişmeler en fazla olması beklenenler. Ayrıca ilk bakışta Rusya’dan kaçan yabancı sermayenin Türkiye’ye gelmesi de söz konusu olabilir gibi görünüyor. Ne var ki kısa dönemde doğru görünen bu gelişmeler dönem uzadıkça avantaj olmaktan çıkabiliyor. Rusya’nın komşumuz olması bizi de riskli konuma düşürebiliyor. O nedenle Rusya’nın sıkıntıya düşmesinden elde edilebilecek gibi görünen yararlardan çok, normal duruma dönmesi bizim lehimize olabilir.    

Rusya’nın Dezavantajları ve Kozları
Rusya ekonomisini sıkıntıya sokan durumu ve gelişmeleri sıralayalım: (1) Ekonomi büyük ölçüde petrol ve doğal gaz gibi iki doğal kaynağa dayalı bulunuyor. Bu kaynaklardan elde edilen gelirlerde düşme yaşandığında ekonomi büyük darbe alabiliyor. Son dönemde yaşanan petrol fiyatı düşüşleri bunu açık bir şekilde gösterdi. (2)   Ekonomik ambargo, Rusya ekonomisine darbe vurmaya devam ediyor. Şimdiye kadar sergilenen tutumlar Rusya’nın pes edeceğine ya da ABD ve AB’nin ambargoyu kaldırabileceğine ilişkin bir gelişmeye işaret etmiyor. (3)   Putin ve Rusya bütünleşmiş görünüyor. Putin’in hatalı davrandığını kabul etmesi ya da Rus halkının Putin’i hatalı bulup onu göndermesi pek olası görünmüyor. Bu durumda ambargonun kalkması gündeme alınabilecek bir seçenek olmaktan uzaklaşıyor.

Şimdi de Rusya ekonomisinin kozlarını sıralayalım: (1)   Rusya Merkez Bankası’nın elindeki döviz ve altın rezervlerinin miktarı oldukça yüksek (TCMB’nin rezervleri GSYH’mızın yüzde 16’sı, Rusya Merkez Bankası’nın rezervleri GSYH’sının yüzde 20’si.)  Dolayısıyla bu rezervleri kullanarak zor günleri aşabilir. (2) Bugünlerde fiyatı düşmüş de olsa ileride yeniden artacağını düşünürsek Rusya’nın elindeki zengin petrol ve doğal gaz kaynaklarının, konjonktürün yön değiştirdiği noktadan başlayarak ekonomiye canlanma katacağını tahmin etmek zor olmasa gerek. Bu da Rusya’nın bugünkü zorluklara direncini artırıyor. (3) Avrupa’ya doğalgaz sağlayan Rusya’nın, ekonomik ambargonun devamı halinde, kış ortasında doğal gazı azaltarak Avrupa’yı ciddi sıkıntıya sokması uzak da olsa olasılıklar içinde bulunuyor ve bu olasılık Rusya’ya güç veriyor. (4)   Rusya’nın elinde nükleer güç var. Soğuk savaşın en önemli kaynağı olan nükleer gücün, köşeye sıkıştığında, Rusya tarafından yeniden bir tehdit aracı olarak ortaya çıkarılması da olasılıklar içinde bulunuyor.

Bu yazıyı yazdığım an itibariyle dünya nefesini tutmuş iki gelişmeyi izliyor: (1) Fed, faiz konusunda ne karar alacak ya da ne gibi bir açıklama yapacak? (2) Rusya’da neler olacak, ne gibi sıkıntı ve yükler doğacak?

Not 1: Yazımı yayınladıktan sonra akşam saatlerinde kur 1 USD = 62 Ruble oldu. Rusya Merkez Bankasının müdahaleleri sonrasında toparlanma hız kazanmaya başladı.
Not 2: Yazımın yayınlandığı günün akşamı Fed toplantısının kararı açıklandı. Beklenti 2015 ortasına kadar faiz artışı olmayacağı yönünde. Açıklamada Rusya meselesinin ABD üzerindeki etkisinin sınırlı olacağı asıl etkinin AB üzerinde olacağı vurgulandı.

Yorumlar

  1. Batı, uzay teknolojisine sahip bir devi,gıda, beyaz-kahverengi eşya, tekstil, otomotiv sanayisinde kendi kendine yetmesi gerektiğini göstererek aslında Ruslar'a büyük bir iyilik yapıyor. Bir anlamda zorla kendine bir rakip yaratıyor. Misal. Ruslar Kazak topraklarında dev seralarda sebze meyve üretimine başladılar bile..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben aynı kanıda değilim. Eğer Ruslar bunu becerebilseydi 1980'lerin sonunda sistem çökmezdi. Rusya elektronik, mekaniğin yerini aldığı dönemde batıyla yarıştan koptu.

      Sil
    2. hocam selam,

      yalnız sadece rusya değil elektronik-bilgisayar devrimini gerçekleştiren Amerika karşısında Avrupa da yarıştan koptu. Bugün bile Merkel'in Amerika'nın gazıyla rusyaya saldırdığını biliyoruz. Amerika ingilterinin bir türevi olarak tamamen emperyal bir imparatorluktur bana göre bu nedenle de dünyaya yön verme ve kontrol etme ihtiyacı duyacak,kendisine boyun eğmeyenlerle bir hayli uğraşacaktır. Örn:iran,rusya,çin,venezuella,küba..çok da fazla yer kalmamış ...

      Sil
  2. Sayın Hocam aynı hususu bugün ben de yorumlamıştım. Sizin iktisadi büyüklükleri ortaya koyarak yaptığınız bu analiz bence büyük bir sessiz savaşın tam ortasında olduğumuzu göstermekte. Devlet başkanı olduğunda soğuk savaş sonrası ülkesinde önemli yerleri ele geçiren küresel sermayenin uzantılarını tasfiye eden ve ekonomisini millileştiren Putin'e karşı, Küresel Elit rövanşı almak için her silahını kullanıyor gibi. Ham petrol fiyatlarının önemli bir arz ve talep değişimi olmaksızın sürekli düşmesi, Doların FED'in faiz arttırımı kararını erkene alma ihtimalinin artması karşısında gelişmekte olan ekonomi paraları karşısında çok fazla değer kazanması sıradan bir durum olarak değerlendirilemez bence.

    Rusya Merkez Bankası ciddi bir faiz arttırımına gitmişken dahi Ruble çok fazla değer kaybetti Dolar karşısında. Zaten hali hazırda Avrupa ile Ukrayna yüzünden önemli sorunlar yaşayan Rusya'ya karşı bu yaptırımlar, ekonomik savaş devam ettirilecek olursa Rusya'nın da Avrupa'ya savaş açma ihtimali sözkonusu olabilir. Bugün bu yönde bilgiler gelmeye başladı haber bültenlerinde. Türkiye de döviz fiyatlarındaki hızlı artıştan fevkalade olumsuz etkileniyor. Rusya, Türkiye ile yakınlaşıyor ve blok değiştirebiliriz böyle giderse. Bence bu hadiseler netice itibariyle Rusya'ya çok önemli bir zarar veremeyecek, zaten suni teneffüs ile ayakta tutulmaya çalışılan AB çökecektir. Enerjiye sahip olmayan, doğru dürüst ordusu olmayan bir birlik, kendi içindeki sorunları dahi çözemezken Rusya'yı karşısına almanın bedelini ciddi şekilde ödeyebilir. Bölgemizi yakından alakadar eden bu sessiz savaşa ülkemiz de istemese de müdahil olacaktır. Böylesi önemli bir hususu açarak bizleri bilgilendirdiğiniz için teşekkür eder saygılarımı sunarım Hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ülke olarak herhangi bir vizyon geliştirip, hükümetler değişse bile devam edecek bir program oluşturmaz isek - altta Atatürk'ün belirttiği gibi- sorunlarımızı çözüp gelişmemiz imkansıza yakın.

      “Bugün Sovyetler Birliği, dostumuzdur; komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bu günden kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir… Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir, inanci bir özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır. Manevi köprüleri sağlam tutarak. Dil bir köprüdür… İnanç bir köprüdür… Tarih bir köprüdür… Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların (Dış Türklerin) bize yaklaşmasını beklememeliyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gereklidir…” M.Kemal Atatürk

      Sil
  3. Sayın Hocam,
    Öncelikle ben de teşekkür ederim.

    Bolşevik Devrimi'nden bu yana birçok konunun ortak etkilediği ve birbirine coğrafi olarak yakın iki ülke olarak Türkiye ve Rusya'nın yeterince ekonomik ilişki (esnekliği az olan doğal gaz ithalatımızı bir mecburiyet olması nedeniyle değerlendirme dışı bırakarak) alışı geliştirmediğini düşünüyorum. Bu durum üzerinde Batının önemli bir etkisi olabilir. Ancak bu bir mazeret değildir. Bir başka ifadeyle kendi ortak çıkarlarımızı belirleyip ilişki geliştirme de zayıf kalmışız.
    Şimdiki konjonktürde, evet memleketimiz için Rusya iyi bir fırsat olarak görünse de bunun kısa vadede gerçekleşmeyeceğini daha doğrusu sürdürülebilir bir ekonomik ilişkiyi sağlayamayacağımızı düşünüyorum. Özetle; güzel bir fırsat umarım bu konudaki söz sahipleri bunu değerlendirirler ama bir fırsatçı gibi köşeyi bir an önce dönme mantığında değil, uzun vadeli bir vizyon temelinde olur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ne yazık ki bizim bu tür konulara yaklaşımımız genellikle sizin son cümlenizdeki mantıkla oluyor. Biz uzun dönemden sıkılıyoruz.

      Sil
  4. Rusya'da finansal piyasaları karıştırarak Putin'i zayıflatmak kolay değil. çünkü Rus halkının serveti, ABD halkı gibi hisse senetleri ve orta-uzun vadeli bonolarda değil. mevduatlar ve diğer finansal varlıklar kısa vadeli, faiz riski çok az. Rusların epey bir dolar mevduatı var. geri kalan servet unsurları maddi duran varlık şeklinde ve yine enflasyondan pek etkilenmiyor. ayrıca Rus halkı borçlu bir halk sayılmaz. belki işsizlikleri 3-4 puan artar ve Putin de en fazla 5 puan oy kaybeder.
    ayrıca Putin'in Kırım'a müdahale ettiği yönünde bir algı var. bu doğru değil. Kırım'ın nüfüsunun %90'ı Rus. Rus askeri Kırım'a girmedi, Kırımlılar Rus askerini çağırdı. ve Kırım parlamentosu Rusya'ya katılma kararını Rus askeri Kırım'a girmeden aldı. Doğu Ukrayna da benzer şekilde ama onların özerk statüsü olmadığı için biraz daha sıkıntılı oldu. bizim Kıbrıs meselesinden pek farkı yok aslında. bunlar milli mesele olarak algılandığı için Putin belki içeride daha da güçleniyor.

    YanıtlaSil
  5. Nasil Bati ve Ukrayna, Rusya'nin blietzkrig gibi Kirim'i ilhak etmesini beklemediyse, Rusya'da petrol fiyatlarinin bu denli sert ve hizli sekilde asagi gelecegini ongoremedi. Diger taraftan, petrol fiyatlarindaki dususun ustune (cogu Rus elit + Anti-EU ve Anti-US cevrelerin daha 3 4 ay onceye kadar dalga gectigi "hafif" dedigi) bir de yaptirimlar eklenince Voltron olusturuldu tabi (80'lerin sonunda TRT ekranlarinda da gosterilmis cizgi film kahramani ; 5 parcadan olusup evreni koruyan, iyilerin dostu kotulerin dusmani futuristik robot)

    Bu noktadan sonra, uluslararasi sermayeye erisimi olmayan ve ana ekonomik kalemi 50% deger kaybetmis (ve bu seviyelerde kalmasi beklenen) Rusya icin oyun cok zor, daha dogrusu surdurulerebilir bir yapida degil. Simdi "adamlarin 420milyar rezervi var kardesim !!" diyenler olacaktir, kendilerine sadece onumuzdeki sene Rusyanin ozel ve kamu fonlamasi gereken USD160milyar dis borclari oldugunu toplamda da USD720milyar dis borc oldugunu hatirlatip, atalarimizin "hazira dag dayanmaz" sozunu yinelemek isterim...

    Diger taraftan, cikabilecek bir savasin oyundaki kartlari nasil yeniden dagitacagi konusunda emin degilim. Savas kotu bir sey, onu bilirim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rusya borçlarını çeviremeyecek duruma gelirse FED müdahale eder. tıpkı 1998'de yaptığı gibi. FED'in müdahalesi ile piyasalar normale döner. FED, Rusya merkez bankası gibi değildir. ABD başkanı telefon açıp talimat veremez, Kongre'dekileri de yeri gelir takmaz. neticede Kırım, Doğu Ukrayna meselesi ABD menfaatleri açısından 1.derece önemli konular değil. buna sokaktaki average Joe'nun bile aklı erer.

      Sil
    2. FED'in 1998 Rusya krizine verdiği tepkiyi de yazayım. 1998'in 3.çeyreğinde patlak veren Rusya krizine tepki olarak FED, politika faizini %5,5'ten %4,75'e indirdi. 1998 3.çeyrekte 540 milyar dolar olan bilançosunu 1999 sonunda 697 milyar dolara yükseltti ve piyasaları sakinleştirdi. ve bu hamleleri Amerikalı siyasetçilere rağmen yaptı.

      Sil
    3. Merhabalar,

      1- Kirim ve Dogu Ukrayna'nin direk olarak ABD icin onemli olmadigi fikrine bir noktada katilabilirim, lakin global dominasyon oyununda Ukrayna'nin ABD-Rusya arasindaki en guncel satranc tahtasi oldugunu gerek average Joe'nun gerekse de Kor Sultan'in gordugu dusuncesideyim. Ayrica, seversiniz sevmezsiniz bilemiyorum, Cumhuriyetcilerin yavastan Kongre ve Senato'yu ele gecirmesi ve gecen hafta Kongre'de kabul edilen 11 Aralik tarihli s.2828 Ukraine Freedom Support Act (ki gelecek hafta Obama'nin imzasina verilecekmis) ve "olumcul silah" satis ve destegine izin cikmasi bence ustunde daha derin dusunulmesi gereken noktalar.

      2- Simdi, 98 deyince herkesin aklina hemen Rusya Krizi geliyor, ki normaldir. Lakin detayli baktigimizda gorulecegi gibi FED'i ve aslinda Wall Street'i yardima iten Rusya'nin iflasi ve ruble devaluasyonu degil (17 Agustos 1998), butun ihtisamina ragmen sabit getirili arbitraj portfoyu (turev enstruman borclariyla birlikte USD1.25 trilyon buyukluk (milyar degil)) kontrolden cikip ABD finansal sistemini tehdit eden LTCM'in batisidir (23 Eylul 1998). O acidan Rusya dis borc problemi global piyasalari sallamaya basladiginda, FED elbet sapkadan bir seyler cikarir, ozellikle Wall Streetli arkadaslarini kollamak amaciyla. Lakin burada oyunun finansal degil politik oldugunu ve Rusya rejimini dize getirip bir rejim/mentalite degisimi pesinde olduklarini da unutmamak lazim. O nedenle, "aman bizim Vladimir batti hemen gibip kurtarayim" tarzi bir yaklasimdan ote, ABD finansal ve politik cikarlarina en uygun gelecek sekilde hareket edecektir.

      Sevgiler, saygilar

      Sil
    4. 1-Cumhuriyetçi Kongre'nin Obama'ya düşmanlığının Putin'e olan düşmanlığından daha fazla olduğuna emin olabilirsiniz. bizdeki AKP-CHP ikilisinden hiçbir farkları yok. Senato'nun yeni çoğunluk lideri McConnell'ın Obama'dan nefret ettiğini ve onun önünü tıkamak için her şeyi yapabileceğini unutmayalım. Birçok Cumhuriyetçinin gözünde Obama, ABD'nin temellerini sarsmaya yeminli bir sosyalist. bence Kongre-Putin çekişmesi yerine yeni dönemde Kongre-Obama çekişmesine odaklanmak daha doğru olacaktır.
      2-FED'in müdahale tarzı bu. bir yerlerde ciddi sorun çıkınca önce kamuoyunun "dikkatini" çekebilecek bir kurumun iflasını engellemiyorlar ki müdahaleyi meşru kılsınlar. LTCM'i isteseler kurtarırlardı, 2008'de Lehman'ı da aynı şekilde. ama Lehman'ı kurtarsalardı AIG'yi kurtaramazlardı. LTCM'i kurtarsalar başkası iflas ederdi. bugün Rusya default etse iflasla yüz yüze kalacak 3 Avrupalı büyük finansal kuruluş var. FED sadece Amerikalı kuruluşları kurtarır Avrupalı kuruluşları kurtarmaz demeyin. FED 2008'in son çeyreğinde Avrupalı finans kuruluşlarına 1,16 trilyon dolar destek sağladı.

      Sil
  6. Rusya merkez bankasının 375 milyar dolar NET döviz rezervi var. TCMB'nin ise 32 milyar dolar. net rezerv olarak bakmak daha doğru olur çünkü merkez bankaları teorik olarak dövizde açık pozisyon verebilseler de pratikte vermeleri mümkün değildir. verirlerse bizim 2001 krizi gibi olur.

    YanıtlaSil
  7. Teşekkürler hocam. Dokap ve gap projeleri ile ilgili yazınız var mı?

    YanıtlaSil
  8. merhabalar hocam.konuyla alakasız olacak ama size danışmak istediğim bir konu var bu konuyla ilgili internette bir sürü bilgi var ancak güvenilir bir kaynaktan bilgi almak istedim.şu an lisans öğrencisiyim.lisansımı bitirdikten sonra bütünleşik doktora yapmak istiyorum.gerekli koşulları da sağlayabiliyorum1)akademisyenlik istediğim için bu benim için dezavantaj mıdır? 2)bütünleşik doktorayı devlet üniversitesinde kadrolu olarak yani maaş alarak yapmam mümkün müdür? şimdiden teşekkür ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben doktora yaparken ikisinin sınavları ayrıydı. Yani yüksek lisans (master) yapmak isteyenler 1 yıl ders alır 1 yılda da tez hazırlardı. Tezi kabul edilirse master unvanı alır, isterse kalan 1 yıllık dersi de alarak doktoraya devam ederdi. İsteyenler de doğrudan doktoraya girer (yabancı dil ve bilim sınavını kazanmak koşuluyla) 2 yıl ders alır ve sonra doktora yeterlik sınavına girer, kazanırsa tez konusu alır üç yılda da tez yazar ve başarırsa doktor olurdu. Ben ikinci yolu seçip doğrudan doktoraya girmiştim.
      Şimdi YÖK buna benzer bir modele dönüş yaptı.
      Bana sorarsanız bunun hiçbir dezavantajı yok. Sadece master tezini aradan çıkarmış oluyorsunuz. Ama hocaların tepkisine baktğım zaman farklı şeyler görüyorum. Kimi benim gibi düşünürken kimisi de bütünleşik doktora işine pek sıcak bakmıyor. Yine de zamanla buna alışılacağını düşünüyorum. Siz başarılı bir doktora öğrencisi olup iyi bir tez hazırlarsanız kim ne diyebilir?

      Sil
    2. Cevabınız için çok teşekkür ederim hocam. Umarım karşıma bu konuda önyargıları olan insanlar çıkmaz ve umarım başarılı olurum

      Sil
  9. Hocam,Şuan da en büyük kaybeden Rusya mı görünüyor ? ABD veya AB petrolün düşmesinden ve Rusyanın AB ve ABD'ye uyguladığı ambargolardan Sizce etkili bir zarara uğradı mı ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şu an itibariyle kaybeden Rusya görünüyor. Ötekiler daha çok ithalatçı oldukları için şimdilik kazançlı görünüyorlar.

      Sil
  10. Büyük bir keyifle takip ettiğimiz değerli yazılarınız için çok teşekkürler.
    Burada belirttiğiniz nedenler sonucu oluşan durum sebebiyle yabancı paranın çıkması sonucu lokalde de ekonomiye çok ciddi hasarlar yaratacak riskler de mevcut. IIF'in baş ekonomisti Lubomir Mitov'a göre halkın mevduat çekmesi riski ve bu krizin özellikle perakende ve telekom gibi gelirleri ruble cinsinden olan firmaların borçlarını ödeme de kısa vadede zorluklar yaşayacağına da dikkat çekiyor. Yani iç dengelerin de ciddi hasara uğraması durumu ufukta görünüyor gibi...

    Şimdi bazısı Duma'nın rublenin kan kaybını durdurması için ne yapacağını bekliyor. Burada ilk aşamada şirketlerden belli oranda döviz alınıp, sonra bunu Rusya MB tarafından daha az bir fiyattan ile geri ödememe garantisi belirtilmiş.

    Sizce bu mantıklı bir strateji midir ? Daha doğrusu bunu Rusya MB ne kadar kaldırabilir ? Ben rezervlerin koz olması konusunda da çok iyimser değilim. Zira, Rusya'nın rezerv olarak kullandığı iki büyük fonunun (National Health Fund ve Reserve Fund) ile IMF'teki altın rezervlerinin MB yeterince "hazır değer" olmadığını okuyoruz.

    Belki de şu an kısa vadede en verimli çözüm Putin'in insafa gelip barış çubuğunu yakması... O da ne kadar olası göreceğiz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Ortalığı sakinleştirmek için atılacak ekonomi politikası adaımları olmakla birlikte bunlar geçici çözümler getirecek şeyler. kalıcı çözüm olan barış ve uzlaşma gelmezse Rusyanın bu geçici adımlarla gidebileceği fazla yol yok.

      Sil
  11. Sayın hocam,

    Analiziniz için çok teşekkürler. Kaya gazını denklemde nereye koyabiliriz? ABD bu konuda baya ilerleme kaydetti ve günden güne maliyetleri düşürme yönünde iyiye doğru gidiyor. Orta dönemde sizinde bahsettiğiniz gibi Rusya'nın vanaları kısma durumuna karşılık Avrupa'da kaya gazı üretimi ve kullanımı devreye girer mi? Bildiğim kadarıyla Polonya çok büyük rezerve sahip bu konuda. Rusya Kasım ayına kadar Ukrayna' ya gazı vermemişti, baya bir görüşme sonrasında ikna olup vanaları açmıştı. Sorumu daha doğru şekilde sormam gerekirse ABD kaya gazı ile ilgili bilgi ve teknolojisini müttefikleri bu çekişmede daha fazla yara almasın diye paylaşır mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. gelecek dönem ekonomileri bundan çok farklı olacak. şu an hiç kimse Çin-Rusya ortaklığını hesaba katmıyor. Çin'in yaşlanan bir nüfusu var, ileride bu kadar büyümeye ihtiyaçları olmayacak çünkü nüfus artış hızları gittikçe yavaşlayacak. ister istemez tüketimlerini ve ithalatlarını artıracaklar, hizmet-ticaret sektörünü büyütecekler. Yuan rezerv para birimi olacak ve Yuan'ın rezerv para olması ABD ve Avrupa'nın işine gelecek çünkü ancak o sayede Yuan gerçek değerine kavuşabilecek. Japonya ve ABD'ye benzer şekilde dış ülkelere çok daha fazla yatırım yapmaya başlayacaklar ve diğer ülkelerin büyümesinden pay almaya çalışacaklar. ve en fazla yatırım yaptıkları ülkelerden biri Rusya olacak çünkü Rusya'nın ücret seviyesine göre kaliteli sayılabilecek bir insan sermayesi, aynı zamanda coğrafi avantajı var. zamanla Rus ekonomisi petrole bağımlılığını azaltacak, ekonomik aktivite çeşitlenecek ve petrol-gaz hem onlar hem dünyanın geri kalanı için daha az önemli hale gelecek. tabii Ruslar da askeri teknoloisini nasıl ABD diğer NATO üyeleriyle paylaşıyorsa, Çin'le paylaşmak zorunda kalacak. Asya stili win-win durumu.

      Sil
  12. Rusya kamu borçları yüksek değil, asıl sıkıntı özel sektör borçlarıdır. Bizde de aynı durum var. Rusya'da çöküş olacaksa özel sektörde başlar. Özel sektör de ağırlıklı olarak kredileri AB bankalarından aldı. Bu durumda AB Rusya'nın batmasını ister mi? Batırmak için ABD'nin yanında yer alır mı?
    Ayrıca, SSCB dağıldıktan sonraki kaotik ortamdan yararlanan Rus oligarklar ağırlıklı olarak İngiltere'de emlak yatırımı yaptı. Rusya'da çıkacak bir kriz İngiltere emlak sektörünü resmen çökertir. İngiltere bunun farkında ve Rusya'ya karşı cephe alamaz.
    Küresel ekonomide tüm ülke ekonomileri birbirine eklemlenmiş biçimde ve bir yerde oluşacak kriz tüm dünyayı etkileyecektir. Belki bu durumdan en az etkilenecek ülke ABD olur, dolar basma yetkisini elinde bulundurduğu ve doların dünya ticaret parası olma özelliği nedeniyle.
    Rusya'nın çökmesi zaten çıkacak olan dünya savaşını ve küresel ekonomik krizi çok hızlandırır. Rusya'yı ne yapıp edip yaşatacaklardır ama küresel ekonomik krizin (bence 2015 de) çıkması kaçınılmaz ve ona bağlı olarak 3. dünya savaşı kapıda.

    Bu yıkıcı tablodan yeni bir dünya doğması için umutlu olmak gerekir. Ekonomik çöküş ve savaştan sonra Dünya karşılıksız para basma sistemini yeniden sorgulayacak ve belki altın karşılıklı yada yeni bir sistem geliştirecektir. Daha adil, eşitlikçi, sömürüsüz, savaşsız bir dünya kurulması umuduyla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Buna katilmakla birlikte dunya ekonomisinin bence krizde son raptiyeye galdigini dusunmekteyim. Inanin maksadim savas tamtamligi ve kopmlo teorisi yapmak degil ama savas asamsina geldigimizi dusunuyorum. 2015 zor bir yil olacak. Farkinda misiniz krizin 7. yilina giriyoruz

      Sil
    2. Yüzde yüz katılıyorum. Çin balonu patlamak üzere. Ekonomisi Çin'e balı tüm ülkeler peşpeşe ağır bir ekonomik krize girecek. AB zaten yıllardır krizde. Şirketler kapanacak, bankalar iflas bayrağını çekecek ve 3. dünya savaşı çıkacak.

      Sil
  13. Bu tarih aralığını unutmayınız:

    15 Haziran 2015 Pazartesi - 3 Temmuz 2015 Cuma

    tarihleri arasında ABD Merkez Bankası (FED) faizi arttıracak.

    Sonra Türkiye'de kopacak fırtınada neler yaşanacak hepimiz göreceğiz!

    YanıtlaSil
  14. Hocam FED faizi artırmadı. FED'in faiz politikası kriz sonrası sıcak süreçte nasıldı daha sonra nasıl evrildi? Bugün neden faizleri artırmada çekince gösteriyorlar?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fed, kriz süresince faizleri sürekli indirerek sıfıra yaklaştırdı. Amacı ekonomiyi canlandırmaktı. Bundan da bir ölçüde yanıt aldı. Ama bu aşamada ABD ekonomisindeki toparlanmadan tam olarak emin olmak istiyor. Bunun ölçüsü olabilecek şeyler işsizliğin yüzde 5'lere gerilemesi, enflasyonun yüzde 2'lere yükselmesi gibi göstergeler. Onların olacağını net görmeden faiz artırımını ilan etmek istemiyor.

      Sil
  15. hocam türkiye-rusya doğal gaz boru hattı görüşmelerinden sonra bu iki ülke para birimin değer kaybetmesi diğer gelişmekte olan ülke para birimlerinin 17 aralık günü içerisinde bir kısmının dolar karşısında pirimlenmesi , bir kısmının da hafif değer kayıpları yaşaması ekonominin siyaset üzerinde ki etkisi ciddi bir şekilde hissedildi.bir de hocam grafiklere hangi platformlardan ulaşabiliriz saygılar sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazılardaki grafikleri söylüyorsanız onları ben yaptığım için ancak bu bloktaki haliyle ulaşabilirsiniz.

      Sil
  16. Merhaba Hocam,

    Güzel ve aydınlatıcı yazınız için teşekkürler. Bu konuyla ilgili bugün şöyle http://www.ekonomioku.com/doviz-kuru/ bir yazı yazdım. Okuyup değerlendirirseniz çok sevinirim.

    Saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel yazı. Beğendim.
      Bir öneri: Bu tür bir denklem verdiğinizde o denklemle yapılmış bir hesaplama örneği vererek iktisatçı olmayanlar için konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayabilirsiniz.

      Sil
  17. Bence sorun çok basite indirgenmiş Rusya ile Türkiye arasındaki ticari bağ verdiğiniz rakamlardan çok çok daha yüksek orda yatırım yapan pekçok türk şirketi var.1998 e göre türkiye ile rusya arasındaki ticari bağ çok daha kuvvetlenmiş burdaki yıkıcı etkilerini zamanla göreceğiz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Keşke sorunun basite indirgenmiş olduğunu söyledikten sonra sözünü ettiğiniz ilişkileri sayılarla ve oranlarla yorumunuza ekleseydiniz hep birlikte öğrenmiş olurduk.

      Sil
    2. Merhabalar, Mahfi hocamın söylediği rakamlar tamamen tutarlı ve belgelere dayanmaktadır. Dün 17.12.2014 tarihli Uludağ İhracatçılar Birliği, Rusya temalı konferansta birebir aynı rakamlar kalem kalem açıklanarak söylendi. Bu konuda da oradaki düşünceler doğrultusunda söyleyebileceklerim, Rusya Kırımdan vazgeçmez ve de Amerika ve AB ambargosu 6 -12 ay içerisinde aşılacaktır. Naçizane fikrim Rusyada yatırım planlayan Türk firmaların acilen harekete geçerek krizi avantaja dönüştürmelerinden yanadır...

      Sil
  18. Mahfi Bey, ingilterede kişi başına düşen dış borç 150bin dolar. neden bu kadar fazla...Saygılar efendim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Borcu olmayan ülke neredeyse yok gibidir. Çünkü 1971 den beri karşılığı olmadan para basma sistemini yaşıyoruz. Kısmi Rezerv Sistemi ile bankalar yatırdığımız paranın 9 katı kadar para üretebiliyor. Karşılığı olmayan para piyasada geziyor, güya kalkınma sağlıyor, bankalar hakkı olmayan parayı yoktan yaratıp halkı borçla kamçılıyor, köleleştiriyor resmen.
      Borçluluk oranları balon oldu ve patlama noktasına geldi, artık her yerden kriz sinyalleri gelmeye başlayacak ve bir noktada tutamayıp patlayacak. AB de bir sürü ülke temerrüte düşecek. Japonya zaten batmış durumda, Çin'in durumu da iyi değil, Rusya'da batacak, Türkiye'de etkilenecek. Tüm dünyayı etkileyecek asıl kriz kapıda. 2008 de sınırsız para basarak krizden çıkılacağını sandılar sadece bir süre için ertelenmiş oldu. 1929 buhranını aratacak küresel bunalım çağı kapımızda. Borçla yaşadık şimdi ödeme zamanı.

      en son G20 toplantısında, bankalar batarsa Devlet desteği ile değil kendi mevduatlarındaki parayı kullanma kararı aldılar. Bankanın mevduatı bizim yatırdığımız paralardır. Yani bizim paralara banka el koyarak kendini batmaktan kurtaracak. Batışın geldiğini çok net biliyorlar ve gerekli önlemleri alıyorlar.

      Sil
    2. Vergi almak kolay bir iş değil. Buna karşılık insanların devletten bekledikleri, ödedikleri vergiden çok daha fazla hizmet. Bu durumda devletle büyüyor, bürokrasi kalabalıklaşıyor, israf artıyor, hizmet de alınan vergiden fazla oluyor. Bunun sonucunda borçlanma artıyor. İngiltere'de ve Avrupa'da borç yükü daha kontrollü idi ama son krizden sonra sistemi batmaktan kurtarmak için kamu borcu iyice arttı.
      2008'de İngiltere'de kamu borç stoku / GSYH oranı yüzde 52 iken 2014'de bu oran yüzde 92'ye çıkmış. Yani küresel kriz boyunca borç yükü neredeyse iki misline yükselmiş.

      Sil
    3. Mahfi Bey sizi her gün CNBC-E 'deki 11'de ekonomi programında takip ediyorum çok şey öğreniyorum. Bir sorum var: Amerika Birleşik Devletlerinin toplam borcu 18 trilyon dolar. Bunun sebebi nedir? Öte yandan FED'in altın karşılığı olmadan dolar bastığı söyleniyor, doğru mu? Eğer doğru ise, bu kadar para basan her ülke süper güç olurdu...

      Sil
  19. Hocam selamlar. Benim sorum biraz daha farklı konuda olacak. Rusyanın tüm sanayisi petrol ve gaza bağlı, ancak bu Suudi Arabsistan'ın non-oil industry/gdp %70 imiş. Bu nasıl olabilir? "Petrol zengini araplar, başka bi şey yapmazlar" derken bu oranı görünce şok oldum. IMF'de kotası en büyük ilk 10 devlet içine görünce de ikinci şoku yaşadım. Suudi Arabistan ile igili bir yazı yazmayı düşünüyoru musunuz? Saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim bildiğim bu dediğiniz oran yaklaşık yarı yarıya. Yani S.Arabistan'ın GSYH'sının yarısına yakını petrol gelirinden kaynaklanıyor diğer yarısı da inşaat, hizmet ve ticaretten kaynaklanıyor. Ayrıca çeşitli fonların yurtdışı yatırımları ve oradan elde ettikleri gelirler de var.
      IMF'de kotasının yüksek olması eskiden beri söz konusu. Ayrıca IMF'ye borç veren ülkeler arasında da en başlarda geliyor.
      Suudi Arabistan'ın ekonomisi konusunda ayrıntılı bilgiler IMF'nin 4. Madde Konsültasyon Raporunda var:
      http://www.imf.org/external/pubs/ft/scr/2014/cr14292.pdf

      Sil
  20. Hocam merhaba, yazınız için teşekkürler.
    Size bir sorum olacak cevaplarsanız çok sevinirim.Üniversite hocalarımızdan birisinin TCMB enflasyon raporunu yorumlarken şu yorumu kafamı karıştırdı: "2014 ikinci çeyrekte merkez bankasının uyguladığı sıkı para politikası sonucu tüm vadelerde piyasa faiz oranları düşmüştür."
    İlk etapta benim yorumum, sıkı para politikası uygulanıyorsa piyasa faiz oranları nasıl düşer? Geçmiş aylardaki IS-LM yazınız da bunun yanlış olduğunu göstermiyor mu?
    Merkez bankasının ikinci çeyrekte ortalama fonlama faizinin düştüğünü görüyoruz ama bu bize "tüm vadede piyasa faizlerinin düştüğü" ifadesinin doğruluğuna kanıt olabilir mi ? Eğer sizde bu ifadenin yanlış olduğunu düşüyorsanız yanlışlığını ispat edecek bir piyasa faiz örneği belirtmenizi rica ediyorum.
    Aydınlatınız lütfen hocam.
    Saygılar sunuyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. IS - LM eğrileri analizini gözünüzün önüne getirin. Ya da benim bu blogdaki şu yazımdaki son şekle bakın:
      http://www.mahfiegilmez.com/2013/03/ic-ve-ds-ekonomik-dengenin-esanl-olarak.html

      Sıkı para politikası LM eğrisinin sola kayması demektir. Çünkü sıkı para politikası sonucu piyasadaki para miktarı M azalacaktır. LM eğrisi sola kayınca IS eğrisini daha yüksek bir noktada kesecek ve doğal olarak faiz de yükselecektir. Zaten MB sıkı para politikası uygulayarak faizleri de yükseltti. Buna karşılık o şekilde üçüncü bir unsur var: BP, yani dış denge. Faiz yükselince döviz girişi arttı. Ve bunun sonucunda bu dövizler MB'ye getirilip karşılığında TL alınınca piyasada TL bollaştı. Yani LM eğrisi yeniden sağa kaydı ve faizler düştü.
      IS - LM analizini Türkiye gibi dış finansmana bağımlı ülkelerde BP'yi eklemeden ele almamak lazım.
      Sonuçta hocanız doğruyu söylemiş. MB'nin sıkı para politikası kısa vadede faizi artırır ama o faiz artışıyla gelen döviz arttığı için piyasada önce döviz sonra onların MB'ye satışıyla TL bollaşır ve faizler gerilemeye başlar.

      Sil
    2. Teşekkür ederim cevabınız için hocam.

      Sil
  21. Mahfi Hocam,

    İktisat/İşletme öğrencisi değilim. Ve okuyacaklarınız herhangi bir sınavla da ilgili değil.

    Sadece öğrenmek istiyorum. Sorularım size oldukça basit gelebilir, yanlış anlamamanızı ümit ederim.

    Olaylar yaşandı, Dolar 2,08 TL'ye yükseldi. Sonra aşağı salınım başladı ve yeni eşik 2 TL oldu.

    Olaylar yaşandı, Dolar 2,15 TL'ye yükseldi. Sonra aşağı salınım başladı ve yeni eşik 2,08 TL oldu.

    Olaylar yaşandı, Dolar 2,20 TL'ye yükseldi. Sonra aşağı salınım başladı ve yeni eşik 2,15 TL oldu.

    Olaylar yaşandı, Dolar 2,27 TL'ye yükseldi. Sonra aşağı salınım başladı ve yeni eşik 2,21 TL oldu.

    Olaylar yaşandı, Dolar 2,29 TL'ye yükseldi. Sonra aşağı salınım başladı ve yeni eşik 2,25 TL oldu.

    Olaylar yaşandı, Dolar 2,39 TL'ye yükseldi. Sonra aşağı salınım başladı ve yeni eşik 2,30 TL oldu.

    Olaylar yaşandı, Dolar 2,41 TL'ye yükseldi. Sonra aşağı salınım başladı ve yeni eşik 2,32 TL oldu.
    .
    .
    .
    .
    .

    1) Bu eşiğin sürekli yükselmesinin sebebi nedir? Bu eşik yükselişinin iktisatta bir adı, teoremi vb. var mı?

    2) Bu eşiğin sürekli yükselmesi, önümüzdeki aylarda Türkiye'de enflasyonun daha da hızlı artmasına yol açabilir mi? Eğer yol açacaksa, bunun adı maliyet bazlı enflasyon mudur?

    3) Bu eşiğin sürekli yükselmesi, özellikle ihracat/ithalat yapan şirketlerimizin belini her geçen gün daha fazla büküyor mu? Bu durum, şirketleri maaşlarda kesinti yapmaya zorlayabilir mi? Daha ileride, işten çıkarmaların yaşanma ihtimali olabilir mi?

    Saygılarımı sunarım...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) Enflasyon ve risk primi artışı. Bir ülke, eğer parasını dalgalanmaya bırakmış, sabit kur yöntemini değil de dalgalı kur yöntemini seçmişse o ülkenin parasının dış değerini o ülke ekonomisinin durumu belirler. Bu da enflasyon, risk primi artışı, cari açık, bütçe açığı, büyüme, dış borçlanmaya bağımlılık gibi göstergelerle ortaya çıkar. Eğer bir ülkede örneğin enflasyon varsa o ülke parasının iç satınalma gücü düşer ve bu da paranın dış satınalma gücünü de düşürür.
      (2) Bu mekanizma birbirini besleyen bir hale dönüşüyor. Bir çeşit kısır döngü. Eğer dış finansmana bağlı bizim gibi bir ülke söz konusuysa enflasyon paranın dış değerini de düşürüyor bu dış değer düşüşü ithal malları pahalı hale getiriyor ve enflasyonu artırıyor sonra paranın dış değeri tekrar düşüyor. Kurdan kaynaklanan enflasyon maliyet bazlı enflasyondur. Buna maliyet bazlı enflasyon ya da arz enflasyonu deniyor.
      (3) Kurdak artış iki yönlü ele alınmalı. Eğer bir şirketin gelirleri de giderleri de dolarla veya euro ile bu gelişmeler bu şirketi etkilemez. Ama biliyoruz ki genelde şirketlerin çoğunun gelir ve giderleri İçinde TL'nin önemli payı var. Genellikle bizdeki durum gelirlerin TL ve Euro, giderlerin (borç maliyetleri dahil) USD ve TL ağırlıklı olması biçimindedir. Bu durumda eğer Euro Dolardan hızlı artıyorsa bu genel olarak bizim ihracat şirketlerinin lehinedir. Son dönemde tersi olmaya yani USD Euro'dan hızlı artmaya başladığı için söylenmeler de arttı.
      Sadece bu gelişmeler değil ama Türkiye'de ve dünyada büyüme hızlarının düşmesi ve ithalat eğiliminin azalmaya başlaması şirketleri zor duruma düşürüyor.

      Sil
  22. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  23. Hocam merhabalar. Konu dışı ama (acil) bir ödevim var. Türkiye'nin endüstri ticaret oranları (2005 ve sonrası) hakkında kaynak önerebilir misiniz? Teşekkürler ve iyi çalışmalar hocam.

    YanıtlaSil
  24. 1 DOLAR = 3 LİRA 80 KURUŞ !

    (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Eski Müdürü, ekonomist, Bartu Soral)

    Büyüme %1,5…

    İşsizlik 3 milyonu aştı…

    Doların artışı hız kesmiyor…

    Herkes soruyor: Ekonomi nereye gidiyor?

    ABD Merkez Bankası (FED) 17 Aralık 2014’te yaptığı toplantıda, 2015’in ilk yarısında faizi arttıracağını ilan etti. Türkiye’ye gelen yabancı sermaye daralacak. Buna karşılık Türkiye’nin dış finansman ihtiyacı büyük, rezervleri yetersiz.

    Türkiye’nin üretimi ve teknolojisi zayıf. Ayrıca iç siyasette riskler üstüste birikti. Devlet içine yerleşen iki grup birbiri ile çatışıyor. Bunların üstüne yolsuzluklar ve maliyeti açıklanamayacak derecede yüksek bir “cumhurbaşkanlığı sarayı” var. Türkiye bu kırılgan ekonomisi ile onca riski taşımaz. Dış sermaye çekilir. Devalüasyon yüksek olur. Merkez Bankası’nın rezervleri de yetersiz. 2015’te büyük bir kriz yaşayabiliriz.

    2014’ün başından beri Türkiye ekonomisinin aşırı riskli olduğunu ve FED’in faiz artırımını 2015’in ilk yarısında başlatacağını söylediğini hatırlatan Soral, “Toplantıda bu mesaj verildi. Bence ilk faiz artışı Nisan 2015’te yapılır.” dedi.

    TÜRKİYE’DE İLK YUMRUĞU, DÖVİZ AÇIK POZİSYONU 180 MİLYAR DOLARA ULAŞAN REEL SEKTÖR YER

    Geçmişe bakarak şimdi ne olacağını kestirebiliriz:

    27 Mayıs 2013’te FED Başkanı “parasal genişlemeyi bitiriyoruz” açıklamasını yaptı. O günden Aralık 2013 sonuna kadar kurlardaki değer kaybı yaklaşık %22 oranında gerçekleşti.

    2013 yılında reel sektörün döviz açık pozisyonu 160 milyar dolardı. Sadece 2013’te yaşanan bu devalüasyondan ötürü 2013’ün Mayıs-Aralık ayları içinde reel kesim bilançolarında oluşan zarar 35 milyar dolar oldu.

    DÖVİZİN BELİNİ KIRAN BAŞKAN

    Bu konuyu açmışken TCMB Başkanı Erdem Başçı’nın 27 Ağustos 2013 tarihinde yaptığı açıklamaya da değinelim. Türkiye’de devalüasyon yaşanırken Anadolu Ajansı Finans Masası’na konuk olan Başçı, “Dolar yıl sonunda 1,92 ve altında olursa şaşırmayın” açıklamasını yaptığı konuşmasında, “dövizdeki yükseliş birkaç gün bile sürmez”, “dövizin belini kırarız” gibi ifadeler kullanmıştı. Hatta açıklamasında döviz açık pozisyonu yüksek olan reel sektöre seslenmek istediğini dile getiren Başçı,

    “Bizim reel sektör, biraz döviz borçlusu olduğu için tedirginliğin bir kısmı oradan kaynaklanıyor ama hiç endişe etmelerine gerek yok. Şu an döviz pozisyonlarını kapatmak için yanlış bir zaman. Her şey geçecek, acele etmesinler, beklesinler. Yıl sonunda bilançolarını gördükleri zaman, ‘Başkan haklıymış, iyi ki bu seviyelerden pozisyonumuzu kapatmamışız’ diyecekler.”

    demişti. (http://www.aa.com.tr/tr/manset/220335--dolar-1-92nin-altinda-olursa-sasirmayin)

    =====>

    YanıtlaSil
  25. =====>

    TÜRKİYE’DE BİRİKEN RİSKLER ÇOK CİDDİ NOKTADA

    O dönem Erdem Başçı’nın sözünün reel kesim tarafından dinlendiği döviz açık pozisyonunun gelişiminden görülüyor. 2013 Eylül ayı itibari ile 169 milyar dolar olan açık, özel sektör tarafından kapatılmadığı gibi büyütülüyor ve sene sonunda 177 milyar dolara çıkıyor. Ancak açıklamada belirtilen 1,92’nin tersine sene sonu itibari ile dolar kuru 2,20 seviyesine yükseliyor ve özel sektör Merkez Bankası Başkanının “bel kırma” taahhütlerine güvenerek hareket ettiği ve döviz açık pozisyonunu kapatmadığı için yaklaşık 23 milyar dolar zarar ediyor. Türkiye’de biriken riskler çok ciddi noktada. Öyle “bel kırma” sözlerini kaldırmaz. Bugün hatırlatmamızda fayda var.

    Nitekim o günden beri özel yatırımların büyümeye katkısı sıfırlandı. Yani özel yatırımlar durdu.

    FED faiz artışını ilan etti, dış sermaye çekilme sürecine girer, TL değer kaybını sürdürür.

    FED, 27 Mayıs 2013’te “parasal genişlemeyi bitiriyoruz” açıklaması yapmıştı. Fiili olarak ise 2014 Kasım’ında bitirdi.

    17 Aralık 2014’te yapılan açıklamanın fiiliyata geçmesi ise sadece 4-5 ay içinde olacak. Faiz artışı ile dış sermaye çekilir ve TL değer kaybeder. Nitekim son 17 günde TL’nin değer kaybı %7 oranında oldu. Aşırı değerli Türk Lirası için daha yol uzun.

    2002’den bugüne kadar reel kuru hesaplayınca, kurdaki sapmanın %80’e ulaştığını buluyoruz. Yani eğer kur tam değerinde olacak dersek, matematiksel değer 1 Dolar = 3,80 TL’dir. Diğer bir anlatımla Türk Lirasının %80 oranında bir devalüasyon potansiyeli var.

    Hatırlatayım, 2014 Haziran’dan bugüne kadar Rus Rublesinin dolar karşısındaki değer kaybı %97’ye ulaştı. Sadece 15-16 Aralık arasındaki bir günde kayıp %19. Kaldı ki Rusya cari fazla veren ve büyük döviz rezervi olan ülke. Yani imkânsız demeyin. Sırası gelmişken, Rusya’nın düşen petrol fiyatlarına karşı devalüasyon stratejisini doğru buluyorum. Halbuki rezervleri çok güçlü. İstese Rubleyi tutardı. Panik halinde piyasaya dolar vermedi. Bu hamle ile dolar/ruble manipülasyonu yapan uluslararası sermayeye de cezayı kesmiş oldu.

    =====>

    YanıtlaSil
  26. =====>

    PETROL FİYATININ 115 DOLARDAN 60 DOLARA GERİLEMESİ

    Bugünkü görüntü ile 1998’de yaşanan Asya finansal krizi arasında benzerlikler var:

    1) ABD’de faiz artışı: FED, 1991 yılındaki krize çözüm olarak faizleri sıfırlamış, 1994 yılında toparlanma başlayınca faiz artışına geçmişti. Üç yıl süren seri faiz artışları Asya krizinin en büyük tetikleyicilerinden bir diğeri oldu. Çünkü dış sermaye bu ülkelerden çekilerek ABD’ye döndü. Şimdi FED yine faiz artış serisine başlıyor. Bugün özellikle cari açığı yüksek olan Türkiye, Güney Afrika ve Brezilya risk altında.

    2) Petrol fiyatlarında düşüş: 1996’dan 1997’ye kadar petrol fiyatları %50’ye yakın düşmüştü. Asya krizinin tetikleyicilerinden birisi bu oldu. 2014 Haziran’dan bu yana düşüş %50’ye dayandı. Tabi petrol fiyatının 115 dolardan 60 dolara gerilemesi de sorgulanması gereken bir başka durum.

    Türkiye bu kadar riski, bu derece büyük kaosu ve bunca yolsuzlukla beraber Saray sefahatini kaldırmaz!

    BÜTÜN BU OLUMSUZLUKLARIN ÜSTÜNE, TÜRKİYE’Yİ DİĞER GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDEN NEGATİF AYRIŞTIRAN UNSURLAR VAR

    Rezervlerimiz çok düşük ve reel sektörün döviz açık pozisyonu çok yüksek.

    2006 yılı sonunda reel sektörün döviz açık pozisyonu 28,8 milyar dolardı. Bu, Türkiye ekonomisinin tolere edebileceği bir rakamdı. Bugün ise 180 milyar dolara ulaştı. Reel sektörün döviz açık pozisyonu sekiz yılda 6,5 misli arttı. IMF’nin Nisan 2014 tarihli “Global Financial Stability Report” isimli çalışmasına göre bu alanda Türkiye gelişmekte olan ülkeler arasında en risklisi. Buna karşılık altın çıkarılınca Merkez Bankasının elindeki rezerv 111 milyar dolar. Bunun 41 milyar doları anında kullanılabilir. Gelişmekte olan ülkeler içinde dış finansman ihtiyacına oranla en düşük rezerv oranı Arjantin’de ve bizde.

    Şimdi FED’in faiz artışı kapıya geldi dayandı. Buna karşılık ekonomik riskler tavanda. Üretim zayıf, teknolojimiz yok. Hane halkı borcu bizim durumumuzda bir ülke için yüksek. Ayrıca iç siyasette büyük gerginlik var. Bir yandan devlet yönetimi içine yerleşmiş iki grup arasında çatışma, dış politikada, bölgede yanılan ve yalnız kalan bir ülke.

    Türkiye, bütün bu risklerin üstüne bir de bu yolsuzlukları, bu “saray” sefahatini mümkün değil kaldıramaz. Büyük bir kriz yaşanacaktır.

    (http://odatv.com/n.php?n=1-dolar-3-lira-80-kurus-1812141200)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bugün Habertürk gazetesinin Boesa İstanbul ekinde, 1988 yılına göre 100 TL sini borsaya yatıranların reel kazancı bugün itibariyle 459 TL, altının reel getirisi 79 TL, doların getirisi ise 23 TL oldu. Yani 2002 ye göre değilde, 1988 göre ki bizim de fiyat yönünden dalgalanmaların olmadığı bir yıl olaması sebebiyle GSYH hesaplamalarında baz aldığımız bir yıl. Öyle TL nin %80 lik reel bir kaybı yok.

      Yine 2002 yılına göre yapalım, 2002 yılbaşında kur 1,44 yani 1 TL ile 0,69 usd alınabiliyor. Bugün 2,323 yani 0,43 usd alınabiliyor. TL nin dolar karşısındaki kaybı enflasyonu hesaba katmadan ((0,43/0,69)*100)-100= %-38. yani %38 lik bir değer kaybı var, %80 lik değil. Kaldıki reel kaybı hesaplarsak daha farklı bir sonuca ulaşırız.

      Elbette FED faiz arttırımına gittiğinde dolar değer kazanacaktır TL karşısında, ama yıkıcı olması beklenemez. (FED 2017 yılına kadar faizin eski seviyesine çıkarmayı düşünmüyor). Beklenmiyor ki, o tarihe sayılı kalan şu günlerde borsa yükselişte. Yani piyasa çöküşe inansa, en azından şimdiden belirtiler görmemiz gerekir. Demem o ki bu çöküş olacaksa en fazla bir iki ay içinde olmalı. Bence yatırımlarınızı 3,80 ne göre yapmayın derim :)

      Sil
    2. Gülücük saça saça yorum yazmaca...

      Bir eliniz yağda, bir eliniz balda...

      Siz yine şerbetlenmeye devam ediniz Timur Bey!

      Sil
    3. DOLAR NİYE Mİ YÜKSELİYOR?
      TL NİYE Mİ BATIYOR?
      YABANCILAR TÜRKİYE’Yİ SATTI DA ONDAN!

      Mert Yıldız

      Dolar gene coştu. Bu kura sene sonu gelince bir şeyler oluyor hakikaten. ‘Christmas‘ heyecanı mıdır, Noel Baba beklentisi mi bilemem ama yine yılın son günlerinde bizi meşgul tutacak bu çocuk.

      BASİT İFADELERLE

      TL’ye ne olduğunu açıklamak için başlangıçta ‘Fed’in (ABD Merkez Bankası) faiz kararları‘ gibi çoğumuz için esrarengiz bir anlam taşıyan kurgulardan uzak durmalıyız. Demiyorum ki paranın icadından başlayalım ama bildiğimiz veya bildiğimizi düşündüğümüz bazı basit olguları tekrarlamamız gerekecek.

      KUR REJİMİ

      Dünyada üç tür kur rejimi var: Sabit, dalgalı, yönetilen (sabit bir aralıkta dalgalanan kur).

      Sabit belli. Kurunuzu alıyorsunuz bir başka değere sabitliyorsunuz. Örneğin bir Suudi Riyali 3.75 dolara sabitlenmiştir.

      Petrol zengini olmayan bazı ülkelerde de vardır bu kur rejimi (Lübnan, Ürdün, Burkina Faso, Çad, Bulgaristan, Danimarka vb).

      Aslında biz de 2001 krizine kadar bu ülkeler arasındaydık. Sonra baktık beceremiyoruz, bıraktık bu sabit kur sevdasını. Saldık kurun ucunu, dalganlandırdık Türk Lirası’nı.

      DALGALI KUR REJİMİ

      Dalgalı kur rejiminde bir piyasa mekanizması oluşur. Türk Lirası’nı alanlar ve satanlar bir piyasada buluşur ki bu piyasa artık elektronik, orada aralarında tartışıp mutabakata varırlar.

      Sizin dolar-TL bugün 2.36 diye gördüğünüz şey aslında hayali bir rakamdır. En son geçen işleme bakılır. Alıcı 2.3585 istemiştir, satıcı ise 2.3615 olmazsa vermem demiştir. İki fiyatın orta noktası ise bizim dolar-TL diye bildiğimiz şeydir. Likit bir piyasada alış ve satış fiyatları birbirine çok yakındır.

      Her alıcı için bir satıcı ve her satıcı için bir alıcı şarttır. Yani televizyon programlarında duyduğunuz “TL bu sabaha satışlı başladı” gibi sözler aslında çok saçmadır, çünkü o satışlar bir alıcıya yapılmıştır. Ama alıcı belki düne göre daha uygunsuz koşullardan almıştır. Dün 1 dolara 2.34 TL verirken bugün dolar istiyorsa 2.36 vermesi gerekmiştir.

      Bu alış satışı kim mi yapar? Bankalar ve aracı kurumlar. Günde milyarlarca dolar değerinde yüzbinlerce işlem geçer. İşleminiz ne kadar büyükse piyasanın yönünü o kadar siz belirlersiniz.

      BİZİM BORUMUZ ÖTMEZ

      Ülkemizdeki kur piyasasında bizim borumuz pek ötmez. TL’nin yönünü hep yabancılar belirler, biz onları ekranlarımızın başından takip ederiz.

      Bunu en net çalışma saatlerinden gözlemlersiniz. Londra’da ‘trader’lar masalarının başına geçince piyasaya bir canlılık gelir, kapatıp gittiklerinde piyasa ölür.

      En eğlencelisi de ‘Christmas‘ zamanıdır. Londra, New York tatilde olduğu için biz bize kalmışızdır. Patron tatile çıkmış gibi yan gelir yatar piyasalar. Pek işlem geçmez. Yani sonuç itibarıyla TL’nin değeri Türkiye’de değil, Londra’da belirlenir.

      >>>>>

      Sil
    4. >>>>>

      EKONOMİK BÜYÜME İÇİN PARA LAZIM

      Bu böyledir, çünkü Türkiye’nin yüksek dış borçlanma ihtiyacı var. Ülkemizde büyüme yaratmak için para lazım. Kendi paramız da yok. Dışardan geliyor para. Bu yüzden de dışarda belirleniyor TL’nin değeri.

      İşte burada Fed’in kararlarının bizim için neden bu derece önemli olduğunu görebiliriz. Bize para getiren bu fonlar veya bankalar dolaylı olarak Fed’in yüzde sıfıra yakın faizinden borçlanıyor.

      Yani, adamın Türkiye’ye yatırım yapmasının maliyeti yüzde sıfıra yakın. Ama yarın öbür gün Fed faizleri artırırsa maliyeti artık yüzde sıfır olmayacak. Bu yüzden belki Türkiye’deki yatırım mantıklı olmayacak. “Fed faizi artıracaksa ben kaçarım arkadaş, gider kendi ülkemde yatırım yaparım” diyor yatırımcı.

      TL DEĞER KAYBEDİYOR ÇÜNKÜ…

      Bu aralar TL değer kaybediyor çünkü yabancılar yine Türkiye’ye daha fazla para vermeme veya Türkiye’den çıkma kararı aldı. Çünkü yabancı dediğimiz bu gelişmiş ülke fonları gelişmekte olan ülkelerde sömürülecek çok da bir şey kalmadığını fark etti.

      ABD’de büyüme artıyor, işsizlik düşüyor, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde ise büyüme düşüyor. “Satalım bu gelişmekte olan ülkeleri” dedi yabancılar. Eh biz de o gruptayız malum. Güme gittik. Ama işte züğürt tesellisi değil mi, yalnız değiliz… Güney Afrika da, Brezilya da hatta Çin de bizimle aynı kümede.

      Çünkü Soğuk Savaş’ın ikinci perdesinde bize de yer varmış. ABD’nin Rusya’yı bitirmek istemesiyle petrol fiyatlarında ciddi düşüşe sebep olması Rusya’nın para birimi rublenin üç ayda yüzde 60 değer kaybetmesine sebep oldu. Rubledeki değer kaybı yatırımcıların risk iştahının düşürünce bizim gibi ülkelerden de para çıkışları oldu.

      Çünkü Aralık ayında hükümet boş durmadı ve tüm bu olayların ortasında bir de ‘paralel yapı‘ya karşı saldırıya geçti. Siyasi riski artırdı.

      Sonunda gene yabancı sattı biz baktık, dolar 2.36’lara fırladı.

      BURADAN NEREYE GİDER?

      Bu sorunun cevabı o kadar basit ki…

      Cumhuriyet’in kuruluşundan beri Türkiye’nin başına gelen her ekonomik krizin (1929, 1947, 1958, 1970, 1978, 1980, 1994, 2001, 2009) sebebi dışa bağımlılık olmuştur. O gün bu gün kendi sermaye tabanımızı oluşturamadık ve dışardan gelen paraya muhtacız.

      Reform olmadığı sürece böyle bir ülkenin kuru sizce nereye gider?

      Londra’da ve New York’ta bu sorunun cevabı gayet iyi bilinir. Tarih tekerrürden ibaretse, tarih ne diyor bilelim diye 1924’ten bu yana TL’nin ABD dolarına karşı değerini aşağıya koyuyorum… Belki bu tarih bizim de öğrenmemizi sağlar.

      1. Görsel (1924-1979): 1 ABD Doları’nın TL cinsinden karşılığı (Kaynak: TCMB)
      http://www.diken.com.tr/wp-content/uploads/2014/12/mert-yildiz-1.jpg

      2. Görsel (1980-1990): 1 ABD Doları’nın TL cinsinden karşılığı (Kaynak: TCMB)
      http://www.diken.com.tr/wp-content/uploads/2014/12/mert-yildiz-2.jpg

      3. Görsel (1991-2013): 1 ABD Doları’nın TL cinsinden karşılığı (Kaynak: TCMB)
      http://www.diken.com.tr/wp-content/uploads/2014/12/mert-yildiz-3.jpg

      4. Görsel (1924-2013): 1 ABD Doları’nın TL cinsinden karşılığı (Kaynak: TCMB)
      http://www.diken.com.tr/wp-content/uploads/2014/12/mert-yildiz-4.jpg

      Not: 2005 yılında paradan altı sıfır atmamız, zamanın Merkez Bankası’nın büyük başarısıydı. Fakat altı sıfır atınca paramız altı kat değerlenmedi. Bu yüzden ve sürekliliği sağlamak için yukarıdaki grafik altı sıfır varmış gibi hesaplanmıştır. TL’nin anlamlı değer kazandığı tek dönem 2003-2007 dönemi iktisatçılar arasında makro reform dönemi olarak bilinir.

      Dipnot: Vadeli işlem borsasında alıcı olmadan satabilirsiniz veya satıcı olmadan alabilirsiniz. Bu bir finansal ilüzyondur aslında. Günün sonunda bu işlem için bile bir alıcı ve satıcı gereklidir. Sadece sizin alıcı veya satıcınız gelecekteki bir tarihte yaşamaktadır.

      (http://www.diken.com.tr/dolar-niye-mi-yukseliyor-tl-niye-mi-batiyor-yabancilar-turkiyeyi-satti-da-ondan/)

      Sil
    5. Beni şerbetlenmeye çağıran adsız arkadaşım, yorumlarım, fikirlerim seni üzüyorsa bana gücüne giden noktaları anlat. Belki kızgınlığının sebebinin ben olmadığımı anlayabilirsin.

      Cümlenden seninle daha önce bir konuda fikir tartışmasına girdiğimizi zannediyorum. Şerbetlenme mevzusu, şerbetliyiz demiştim önceden, bize bir şey olmaz manasına değil, toplum olarak çok krizler gördük anlamında. Ama bizde bir kötü alışkanlık var, karşı argüman geliştiremediğimizde bel altı çalışıyoruz. Sen hatamı göster ben senden yeni bir şey öğreneyim. İşin özü dalga geçerek eğriyi doğru yapamazsın. Bilakis eleştirdiğin şeyin bir parçası olursun. Ne farkın kalır diğerinden, beğenmediğinden.

      Sil
  27. Mahfi bey,
    Petrol fiyatları hakkında düşünceniz nedir?1-2 sene icerisinde tekrar 80-90 dolar seviyesine ulaşılır mı?Varsa gelecek 30 yıl için petrol fiyatı öngörünüzüde alabilir miyim?
    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gelecek 30 yılı değil gelecek 3 ayı bile tahmin etmenin zor hatta neredeyse imkansız olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Bence bu dönemin (kaç yıl süreceği Avrupa'nın ne kadar zamanda toparlanabileceğine bağlı. Ben bunun kısa süreceğini sanmıyorum.) Bu dönem dalgalanmaların ve belirsizliklerin zirve yaptığı bir dönem olarak tarihe geçecek.
      Petrol fiyatlarının en azından 2015 boyunca 60 - 70 dolar aralığında seyredeceğini düşünüyorum. Daha doğrusu kendimi zorlayarak yapmaya çalıştığım tahminlerde bu değeri dikkate alıyorum. ABD'nin kaya petrolü üretimi burada ciddi bir belirleyici rolü oynuyor.

      Sil
  28. Geçenlerde bir haber çıktı. OPEC değil piyasalar kazandı diye. Nedir piyasalar? Amerika ve Avrupa'dan başkası değil. Amerika nasıl oluyor da istediğinde bir emtianın fiyatı düşürüyor ya da çıkartıyor. Her şey onların istediği onların çıkarına göre oluyor. Esas mesele onlardan kurtulmak. Siz, sizi özgürleştirecek, bağımsızlaştıracak her adımı attığınızda size engel olacaklar. Bu mücadele batı ile doğunun tarihsel mücadelesi. Tek çözüm batıdan bağımsızlaşmak. Yoksa her seferinde onlar gelişmiş biz 3. dünya ülkesi olacağız.
    Bakın şimdi Türk Silahlı Kuvvetlerine kumpas kurulurken sesini çıkarmayan batı, casus F örgütü temizlenirken nasıl sesini çıkartıyor. İstihbaratları temizleniyor çünkü. Sonra işlerine gelince ambargo, ya da sıcak parayı çekeriz vs. vs.
    EN TEMEL DÜŞMANIMIZDIR PİYASALAR, açıkça savaş ilan edemediğimiz.
    Sonra petrol düşüyor diye seviniyoruz ama komşulara olan ihracatımız ve turizm gelirlerimiz düşünce neler diyeceğiz acaba.
    Atatürk'ün komşularımız ile yaptığı paktlar birlik anlaşmaları boşun değildir. Türkiye'nin komşuları Türkiye için her zaman daha önemlidir.

    YanıtlaSil
  29. Hocam teşekkür ederim yazı için, yaza düğünüm var ruble bu kadar dusmus iken eylül ayı gibi rusya da balayı yapmak mantıklı mıdır? Hazır vize de yok iken

    YanıtlaSil
  30. Hocam,

    Rusya'nın 400 milyar dolan olarak belirlenen doviz rezervinin gerçek olmadığı konuşuluyor.Sizce doğru mudur? ve doviz rezervleri
    nasıl belirleniyor ?
    http://www.themoscowtimes.com/business/article/how-many-hard-currency-reserves-does-russia-really-have/513618.html

    Rusya'nın 400 milyar dolar doviz rezervi var ise bi 100 milyar veya altı üstü artık ne kadar gerekli ise harcasaydı da ruble bu kadar düşmeseydi düşüncesi Sizce doğru mudur?

    YanıtlaSil
  31. Şimdi de Rusya ekonomisinin kozlarını
    sıralayalım: (1) Rusya Merkez Bankası’nın elindeki döviz ve altın rezervlerinin miktarı oldukça yüksek (TCMB’nin rezervleri GSYH’mızın
    yüzde 16’sı, Rusya Merkez Bankası’nın rezervleri GSYH’sının yüzde 20’si.)

    Bir sorum olacak Mahfi bey. Türkiye nin ve Rusya nın döviz stoku ne kadar? (Dolar olarak)

    Ayrıca rusya ile abd ilişkilerinin bozulması sonucu küba ile barış süreci başlamalarına bir etkisi var mı?
    Durduk yere aralarındaki buzları eritme olayı neden çıktı?
    Teşekkür ettim şimdiden.

    YanıtlaSil

  32. Rusya merkez bankasının 375 milyar
    dolar NET döviz rezervi var. TCMB'nin
    ise 32 milyar dolar. net rezerv olarak
    bakmak daha doğru olur çünkü merkez
    bankaları teorik olarak dövizde açık
    pozisyon verebilseler de pratikte
    vermeleri mümkün değildir. verirlerse
    bizim 2001 krizi gibi olur.

    Bir yorumda bu yazılmış. Doğru mu?
    Önceki soruma cevaben.

    YanıtlaSil
  33. Hocam Rusya ile ilgili soracağım birkaç soruya cevap verirseniz sevinirim.1.Rusya'nın şu halde tekrar bir süper güç olma şansı var mı?2.Rublenin değer kaybı daha ne kadar bu yönde gider? 3.En sonuncusu yeni girişimciler için Rusya'daki kriz bir fırsata dönüşür mü ?...Şimdiden cevaplarınız için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) Mevcut politikaya devam ederse yok. Derhal yapısal reformlara girmesi lazım. Elektronik devrimin dışında kalarak yeniden süper güç olamaz.
      (2) Ruble ben cevap verene kadar toparlandı bile.
      (3) Bizim açımızdan fırsata dönüşebilir.

      Sil
  34. Nasıl benim ipotek hakkında Tanıklık.

    Günün Kompleman, benim adım Ben son 5 aydır gerçek bir kredi var, ben Texas değilim, Jimmy Wallace ve ben aldım hepsini güven bana yapılan dolandırıcılık yığınları, ve sonunda Gün, hepsi benim umut ben karıştı, kaybolmuş ve sinirli, ben çok zor ailemi beslemek bulmak karşılığında hiçbir şey vermeden paramı aldı, ben yine çevrimiçi krediler ile ilgisi var istemedim, bu yüzden gittim Bir arkadaşımdan biraz borç para, ben ona olan herşeyi anlattı ve o o sadece Bay James bir kredi var ki, bana yardımcı olabilir dürüst borç verenler bilir ki, bana yardımcı olabilir dedi. o ben uygulandığı inandıkları hiç bana söylediği gibi ben, o, ben yaptım uygulamak götürdü, ama ben denedim ve benim için büyük sürpriz, ben 48 saat içinde 87.000 $ olan kredi var, ben inanamadım Ben yine mutlu ve zengin duyuyorum ve ben tüm dünyada dolandırıcılık yüksek oranda halen bu gibi dürüst kredi, ben kimseye bu dürüst borç verenler öneriyoruz inanmıyorum çünkü ben, Tanrı m teşekkür ederim! İşte ben onunla temas kullanılan e-posta olduğunu, james.ben002@hotmail.com veya jamesloanfirm002@hotmail.co.uk

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi