Patates Fiyatları Artarken Giffen Paradoksunu Hatırlamak

Son dönemde patates fiyatlarındaki artış, gündemi işgal eder oldu. Nisan ayında manşet enflasyonda patates fiyatı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 29’a yakın artış gösterdi. Aşağıdaki tablo İstanbul halinde patates fiyatlarının son dört yılda Mayıs ayının ilk haftasında hangi aralıkta olduğu gösteriyor (http://www.halfiyatlari.org/Ana-Sayfa.html)

Tarih
Fiyat (TL / Kg)
2012 Mayıs
2,00 – 3,00
2013 Mayıs
1,50 – 2,00
2014 Mayıs
2,50 – 3,00
2015 Mayıs
3,00 – 5,00

Tabloya göre Hal Yasası 2012’de çıktıktan sonra patates fiyatlarında düşüş olmuş ama sonra yeniden artış başlamış görünüyor. En ciddi artış 2015 yılının ilk 4 ayında ortaya çıkmış.

İşte bu meseleye kafa yorarken aklıma Giffen Paradoksu geldi.

Ekonomide en geçerli yasalar arz ve talep yasalarıdır. Talep yasası; bir malın fiyatıyla talep edilen miktar arasındaki ilişkinin ters yönlü olduğunu söyler. Yani bir malın fiyatı düşerse o maldan talep edilen miktar artar, malın fiyatı artarsa o maldan talep edilen miktar azalır. Talep yasası bir kuralı ifade eder. Her kural gibi bunun da istisnaları vardır. Bu kuralın en önemli istisnalarından birisini ilk kez İskoç iktisatçı – istatistikçi Sir Robert Giffen öne sürmüştür.

Giffen, 19. yüzyılın ortalarında İrlanda’da ortaya çıkan patates kıtlığının patates fiyatlarını yükselttiğini, bunun patatese olan talebi düşürecek yerde artırdığını görmüş ve bu tersliğin nedenini araştırmıştır. İncelemesi sırasında İrlandalı işçilerin gelirlerinin çok düşük olması nedeniyle beslenmelerini ağırlıklı olarak patates ile karşıladıklarını, et gibi daha pahalı ve kaliteli yiyeceklere daha az bütçe ayırdıklarını gözlemlemiştir. Oluşan patates kıtlığı nedeniyle patates fiyatları artınca bu tüketicilerin patatese ödedikleri bedel de yükselmiştir. Giffen, patates fiyatlarındaki bu artış sonucunda işçilerin, et ve diğer pahalı yiyecekleri almaya paraları yetmez hale gelince paralarının tümünü patates talep etmeye ayırdıklarını görmüştür. Talep yasasına bir istisna oluşturan bu tür mallara Giffen malı, ortaya çıkan bu çelişkili duruma da Giffen Paradoksu (çelişkisi) deniyor.

Konuyla ilgili ikinci istisna gözlemini iktisatçılar Robert T. Jensen ve Nolan H. Miller, Çin’in Hunan ve Gansu eyaletlerinde yapmışlardır. Jensen ve Miller, Hunan eyaletinde insanların temel gıdası olan pirinç ve Gansu eyaletinde buğday talebi üzerine yaptıkları araştırmalarla Giffen paradoksunu çok daha yakın bir zamanda (2007) yeniden test etmişler ve benzer sonuçlara ulaşmışlardır. Ulaştıkları sonuca göre; pirinç, buğdaya göre Giffen malı olmaya daha yakın bir derecede bulunmaktadır.   

Talep yasası ne kadar evrensel ise bu kuralın en önemli istisnası olan Giffen paradoksu da yoksulluğun yaygın olduğu yerlerde o kadar geçerli.  

Meraklısı için açıklama ve kaynaklar:
(1) Her ne kadar bu paradoks Sir Robert Giffen'in çalışmalarına dayansa da konuyu bir istisna olarak ortaya koyan ve bu istisnanın Giffen adıyla anılmasını sağlayan Alfred Marshall'dır. 

Alfred Marshall: Principles of Economics, 8. Baskı, London, MacMillan and Co. Ltd., 1920, Book III, Chapter VI, Para. III.VI.17: "There are however some exceptions. For instance, as Sir R. Giffen has pointed out, a rise in the price of bread makes so large a drain on the resources of the poorer labouring families and raises so much the marginal utility of money to them, that they are forced to curtail their consumption of meat and the more expensive farinaceous foods: and, bread being still the cheapest food which they can get and will take, they consume more, and not less of it. But such cases are rare; when they are met with, each must be treated on its own merits."

(2) Rober T. Jensen and Nolan H. Miller, Giffen Behavior and Subsistence Consumption, American Economic Review, Vol. 98, No 4, Sep. 2008

Yorumlar

  1. Teşekkürler hocam elinize emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  2. Mahfi hocam ben makarna yiyorum çünkü patatesin ikamesidir daha ucuzdur daha doyurucudur...teşekkürler güzel yazınız için

    YanıtlaSil
  3. Elinize sağlık üstad. Geçen şöyle bir yorum vardı:" giffen mal olan patates artık lüks mal oldu" diye. Güzel bir kinaye idi.

    YanıtlaSil
  4. Hocam merhaba. MB'nın borçlanma faizlerinden tamamen sorumlu olmamasını FED'e, kredi notlamasına göre nasıl açıklayabiliriz? Şimdiden teşekkürler, saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böyle bir açıklama olmaz çünkü piyasa sisteminde MB borçlanma faizlerinden tamamen sorumlu olamaz. Bu, kumanda ekonomisi modelinde olabilir.

      Sil
  5. Mahfi Hocam giffen paradoksuna sebep olan şey giffen mallarin fiyatlarindaki yükselme mi yoksa alım gücünün düşmesi enflasyon gibi sebepler mi ? Zira patatesin fiyati aynı kalsa da diğer malların fiyatlarındaki artış da aynı etkiyi doğururdu diye düsünüyorum. Saygilar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dediğiniz normal bir durum yani talep yasası normal olarak böyle çalışır. Fiyatı yükselen malların talebi düşerken fiyatı düşen malların talebi artar. Sizin örneğinizde bütün malların fiyatı artarken bir malı fiyatı değişmediği için nispi olarak düşmüş gibi etki yapıyor. Oysa burada öteki fiyatlar değişmezken patates fiyatı artıyor ve normal olarak talebi düşmesi gerekirken tersine yükseliyor.

      Sil
  6. bizde patates üretimi de az. hadi Almanya'yı geçelim çok patates yiyorlar ama Fransa'nın patates üretimi bizden %60, İngiltere'nin %35, Polonya'nın %130 daha fazla. Almanya'da 1 kg patates şu an bizim paramızla 4 TL. acaba "dünya lideri" bir cumhurbaşkanına sahip ülke olarak dünya fiyatlarını mı takip ediyoruz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selamlar,
      Almanya´da patatesin fiyati nereden aldiginiza göre degisir.Ucuzluk marketinde 50 cent/kg. Bu sekilde bakarsaniz 1,50 TL/kg eder. Daha dün aldim oradan biliyorum.Ama tabi organik vs cesit cesit ürünler var, 4 TL/kg olani da vardir.TR´de son yillarda gida fiyatlari cok pahalandi.Hatirliyorum gecen agustosta limon 10 TL altinda degildi.(Istanbul fiyati) O sirada Almanya`ya gelmistim, burada 1,98€/kg idi.Türkiye´den daha düsük idi.Son 10 yilda Türkiyede Belcika büyüklügünde bir alan tarimdan insaat alanina dönüsmüs.Türkiyede ciddi tarim politikasina ihtiyac oldugu kesin.CNNTÜRK kanalinda Cem Seymen`in programlari bu konuda cok bilgilendirici.Ilgilenenlere tavsiye ederim. Saygilarimla,

      Sil
  7. Hocam (1)et fiyatları patates fiyatlarından yüksek olduğu sürece Giffen Paradoksu oluşacaktır değil mi? Kıtlık nedeniyle patatesin fiyatı et ya da başka ikame malların fiyatlarını aşsa yoksul insanlar yine de patates talep ederler miydi? Dolayısıyla bu paradoksun sadece patatese özgü olmadığını söyleyebilir miyiz? Çünkü iktisat kitaplarında giffen mal olarak sadece patates örnek gösteriliyor. (2)Hocam aslında ben patatesin gelir arttıkça talebi azalan düşük mallardan olduğunu biliyorum. Düşük mal ile giffen mal arasındaki fark tam olarak nedir? (3) Hocam son olarak hasat döneminin gelmesine rağmen patates fiyatlarının düşmemesinin üreticilerin stok yapmalarından kaynaklandığı söyleniyor. Devletin bu duruma karşı yapabileceği bir şeyler yok mu çünkü bol bol yediğimiz bi patates vardı ondan da olduk artık. Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) Giffen paradoksu patatese özgü değildir. Düşük mallar olarak nitelenen mallar için geçerli bir istisnadır.
      (2) Düşük mal ile Giffen mal arasında fark yok.
      (3) Ben konunun stok ile ilgili olmadığını düşünüyorum. Öyle olsa geçtiğimiz yıllarda da olurdu. Fiyat veya tedarik zinciri mekanizmasında bir bozulma olduğunu düşünüyorum. Sanırım 2012'de çıkarılan hal yasası sistemi bozdu.

      Sil
  8. Bilginize sağlık hocam. Güne sizinle başlamak güzel :)

    YanıtlaSil
  9. Mahfi hocam elinize sağlık. Ancak tüik verilerine göre patatesin arz miktarı artıyor. Ayrıca üretici fiyatlarında da ciddi bir yükseliş yok. 2014 yılsonu itibariyle kişibaşı tüketimde de ciddi bir hareket yok. bu durumda tüketici fiyatlarındaki bu artış gerçekten de ekonomi Bakanının açıkladığı gibi araçlardan da kaynaklanıyor olamaz mı? Teşekkür ederim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle olsaydı geçen yıllarda da bu olurdu. Bence Hal yasası kaynaklı bir sorun var.

      Sil
  10. Hocam, bu ay en çok okunan yazılarınızda ilk 3 sırayı başlığı siyasetle ilgili olan yazılarınız almış, demek ki toplum olarak siyasetle ekonomiyi bir arada görmeyi daha çok seviyoruz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belki. Bir başka neden de siyaseti anlamanın ve izlemenin ekonomiyi anlamak ve izlemekten daha kolayolması olabilir.

      Sil
  11. bu patates neden 5 lira oldu... irandan patates getirilmesi doğru mu... herkes bu soruyu soruyo hocam...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hal yasasındaki değişiklikleri iyice bir incelemek lazım.

      Sil
  12. Hocam elinize sağlık. Yeri gelmişken burada sormak isterim.
    Kur yükseliyor, araç satışları artıyor. Bu nasıl açıklanabilir?
    Tüketici "kur daha fazla çıkar" diye düşünüp mü alıyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bloomberg te bir programda kur dan kar edenleri parayi buraya yatirdiklari için arttığını duymuştum

      Sil
    2. sepet kurdaki yükseliş sizi yanıltmasın. ithal araçların çoğu Euro ile satılıyor. 2015'in ilk 4 ayında Euro/TL kuru bir önceki yıla göre %7,3 düştü. kur artışından çok kur azalışı var ve bu durum araç satışlarına yansıdı. hatta Euro'daki düşüş ithal araç talebini artırınca, talep artışı yerli araç üretimine de yansıdı. eğer ilk çeyrekte sanayi üretimi az da olsa arttıysa motorlu araç imalatındaki artış sayesinde.
      yine, reel döviz kuru 2015 ilk 4 ayda %7 civarı arttı. merkez bankasının hesaplama tarzıyla reel kurun yükselmesi bizim için rekabet dezavantajı yaratıyor (reel kurun yükselmesini nominal kurun düşmesi gibi düşünün) bu da reel ihracatın azalması veya artış hızının düşmesine, reel ithalatın yükselmesine neden oluyor.

      Sil
    3. Yanıt çok doğru eklenecek bir şey yok. Belki şunu söyleyebilirim. Mayıs ayından itibaren Euro/TL paritesi Euro lehine yükselmeye başladığı için muhtemelen Mayıstan itibaren oto satışları düşecektir.

      Sil
  13. İstanbul Şişli ve Maltepe'de iki markette gördüm Patatesin kilogramı 1,99 TL.

    Bu konu Maliyenin sınavlarında en çok sorulmuş sorulardan olan Örümcek Ağı Teoremi açısından da değerlendirilebilir belkide.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Önümüzdeki yıl eğer patates ürünü bol fiyatı düşük olursa örümcek ağı çıkar karşımıza.

      Sil
  14. Mahfi bey yazınız için teşekkürler. Her konuyu çok iyi izah ediyorsunuz.

    YanıtlaSil
  15. Merhaba Hocam
    Biz bu haftaki dersimizde bu konuyu hocamızdan daha farklı dinledik. İrlanda da olan patates bollugu ve halkin surekli patates tüketmesine karşı patates fiyatları düşürüldüğünü ve halkın daha çok talep etmesi gerektiği düşünülürken tam tersi olup halkın artık zenginlik güdüsünden dolayı patates almayı bırakıp farklı çeşitlere yöneldiğini anlatmıştı hocamız. Bir gün biyerde karsima illaki çıkar hangisi doğru bilemedim��

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir de buraya bakın ve kararı kendiniz verin isterseniz:
      https://econoday.wordpress.com/2009/03/24/patates-ve-giffen-paradoksu/

      Sil
    2. Teşekkür ederim hocam çok sağolun

      Sil
  16. Hocam teşekkürler. Öğretici bir yazı olmuş. Yeni bir kavram öğrendim sağolun. Ancak biraz ironi yaptığınızı düşünüyorum. Zira ben patatesin Türk halkının en temel gıdalardan biri olduğunu çok düşünmüyorum. Ekmek için düşünülebilir belki. Bir de bu konuyla nasıl bağlantı kurulabilir bilmiyorum, ama araştırmalar göre 3. dünya ülkelerinde yoksul kesimlerde gelir artışlarına rağmen gıda harcamalarından kısılıp televizyon, radyo, cep telefonu gibi teknolojik ürünlere harcama yapıldığı anlaşılmış. Galiba insanoğlunun öncelikleri epeyce değişti.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Ekmekte rekabet çok yüksek ve fiyat serbest değil. O nedenle ekmekte Giffen paradoksu (en azından Türkiye'de) doğmaz.
      İnsanoğlunun öncelikleri değişmiş görünse de Türkiye'de 5 milyon asgari ücretlinin 949 TL asgari ücret aldığını ve 21 milyon insanın yoksulluk sınırı altında yaşadığını düşünürseniz çok sayıda aile için bu paradoks hala geçerli görünüyor.

      Sil
  17. Hocam teşekkürler yazı için. Bugün 11'de Ekonomi programınızın konuğu CHP temsilcisiydi. Program hızlı ve yoğun geçti. Yapılan tüm açıklamalar hakkında genel yorumlarınızı dinleyemedik. Sanırım haftaya da farklı partilerin temsilcileri katılacak. Her program sonrası genel yorumlarınızı burada bizimle paylaşırsanız bence bizim de konuşmaları daha iyi anlayıp göremediğimiz yerleri görmemize yardımcı olabilirsiniz diye düşünüyorum. Saygılar, Sevgiler

    YanıtlaSil
  18. HOCAM, GÖZÜNÜZDEN KAÇMIŞ OLDUĞUNU DÜŞÜNEREK BİR KEZ DAHA GÖNDERDİM:

    Hocam, şunun hesaplaması neye göre yapılıyor?

    O zamanın enflasyonu ile şimdiki enflasyonu nasıl karşılaştırabiliyorlar?

    1.Abdülmecid, yardım için İrlanda'ya £10,000 göndermek istemiş.

    Kraliçe Viktorya, kendisinin halka £2,000 para yardımı yapabildiğini, bu nedenle bu paranın daha altında gönderirse yardımı kabul edeceklerini söylemiş.

    Bunun üzerine Abdülmecid £1,000 para ve 5 adet gemiyi gıda (büyük kısmı patates) ile yükleyerek göndermiş.

    Şimdi Hocam:

    Eğer o £10,000 kabul edilse idi, günümüzdeki karşılığının (yaklaşık) £800,000 ($1.7m) olduğu söyleniyor.

    İşe bu hesaplama neye göre yapılıyor?

    (İrlanda'ya yapılan yardım hakkında detaylı bilgi için,
    Ve bu yardımı konu edinen, Ömer Sarıkaya ve Norina Mackey'in senaryolaştırıp yönettiği, 2016'da vizyona girecek 'Famine' adlı filmin çekimleri hakkında bilgi almak için:
    http://www.irishcentral.com/roots/history/Little-known-tale-of-generous-Turkish-aid-to-the-Irish-during-the-Great-Hunger.html)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konuda bir bilgim yok. Verdiğiniz link ten sayfa bulunamadı uyarısı çıkıyor.

      Sil
    2. Aynı linki 'bit.ly' ile kısaltarak tekrar yazdım.

      İnternet tarayıcınızın web adresi yazma bölümüne şu linki kopyala/yapıştır yaparsanız, metin karşınıza gelecektir:

      http://bit.ly/1B54xDp

      *
      Sorduğum sorunun İngilizcesini tam olarak şöyle ifade etmişler:

      Cathy Hayes, 13 Mart 2015, Irish Central

      "At a time when Ireland was enduring the terrible loss of a million dead and the mass exodus of a million more during the Great Hunger the story goes that the Ottoman Sultan, Khaleefah Abdul-Majid I, declared his intention to send £10,000 to aid Ireland's farmers. However, Queen Victoria intervened and requested that the Sultan send only £1,000, because she had sent only £2,000 herself.

      So the Sultan sent only the £1,000, but he also secretly sent five ships full of food. The English courts attempted to block the ships, but the food arrived in Drogheda harbor and was left there by Ottoman sailors. That £10,000 that the Sultan pledged to the Irish would be worth approximately £800,000 ($1.7m) today.

      It's a wonderful story."

      Sil
  19. - madencilik ve taşocakçılığı
    - gıda ürünleri imalatı
    - tekstil ürünleri imalatı
    - deri ürünleri imalatı
    - ağaç ürünleri imalatı
    - kayıtlı medyanın basılması ve çoğaltılması
    - kimyasalların ve kimyasal ürünlerin imalatı
    - kauçuk ve plastik ürünlerin imalatı
    - mineral ürünlerin imalatı
    - ana metal sanayi
    - fabrikasyon metal ürünleri imalatı
    - elektrikli teçhizat imalatı
    - diğer makine ve ekipman imalatı
    yukarıdaki sektörlerin üretiminde 2015 ilk çeyrekte, bir önceki yıla göre azalma oldu.
    sanayi üretimindeki artışın büyük kısmı motorlu araç imalatından kaynaklı (en önemli nedeni euro'daki düşüşün ithal araç talebini baz etkisinin de desteğiyle patlatması ve bunun yerli üretime yansıması) diğer sektörlerdeki üretim artışı ise esas olarak nüfus artışı kaynaklı
    2.çeyrekte bu olumsuz gözüken durumun değişebileceği düşünülebilir mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Baz etkisiyle biraz değişse de çok değişeceği kanısında değilim.

      Sil
  20. hocam bakanlık kadrolarındaki uzman ve müfettişlerin görevleri tam olarak nedir hocam? müfettiş evet inceleyip denetliyor peki uzmanların görevleri nedir hizmetin daha iyi olması için rapor hazırlamak mı yoksa amiri tarafından verilen şeyleri uygulamak mı? ve memurların görevleri ikisinin arasında nerde kalıyor hocam? bunu size bakanlıkta çok uzun yıllar çalıştığınız için sordum. diyorlar ki uzmanlık sanırım ab kapsamında gelmiş daha önce pek yokmuş. iyi günler hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uzman bizde genel olarak kullanılan bir unvan. Normal memuriyet yapana da uzman deniyor. Bazı işyerlerinde uzman yardımcısı olarak başlıyor sonra uzman oluyorlar. Uzmanlık her zaman vardı AB kapsamında gelmedi. 40 yıl önce de Maliye Bakanlığında uzmanlar vardı.

      Sil
  21. emeginize sağlık.

    YanıtlaSil
  22. Bu sayfayı okuyan, öğretmenlik mesleğinde ilerlemiş ve öğretmen adayı arkadaşlar varsa darılmaca, gücenmece olmasın!

    İçeriden gözlem yapan bir kişi olarak aşağıda okuyacaklarınız keskin bir eleştiriyi haykırıyor!

    Mahfi Hocam,

    Bir şirkette "material planning" müdürü olarak çalışıyorum. Üniversitede okuduğum dönemde, (endüstri mühendisliği ile muhasebenin ne kadar iç içe olduğu iyi bilinir) FI/FO ve LI/FO bize öğretilirken, iktisattan anlamanın, özellikle günümüz Türkiye'sinde döviz kurlarının yapısı ve seyri hakkında donanımlı olmanın bir endüstri mühendisi için ne kadar yararlı olacağından bahsedilmişti. İşte o anda sizin Radikal'deki yazılarınıza ve Eko Diyalog programınıza denk geldim. O zamandan beri de takip ediyorum. Bir iktisatçı değilim ama sizin uzunca bir süredir gösterdiğiniz isyan ile ilgili bir hatırlatmada bulunmak zorundayım.

    Annem PTT'den emekli. Babam ilköğretim (6-7-8. sınıf) Türkçe öğretmenliğinden emekli. İkisi de 30 yılı aşkın çalıştı ve 1 yıl arayla emekliliklerini istediler. İkisi de 60'ına merdiven dayadı.

    Memur ailenin bir üyesi olduğumu ve 30 yıldan fazla evimize gelip giden misafirlerimizin çoğunun yine memur, öğretmen çevresinden olduğunu artık öğrendiniz.

    Babam ve onun gibiler, eğitim sisteminin bozukluğundan her zaman dem vururdu. Ama aynı zamanda "Doğu bölgesinde zorunlu hizmet"ten kaytarmak için fırsatları da kollarlardı!

    Hangi hükümet iktidara gelirse gelsin ekonomi politikalarını eleştirirlerdi. Ama en düşük faizle konut kredisi veren bankayı bulmak için de, son ders zili çaldığında X bankasından Y bankasına kadar bütün bankaları, bütün hafta boyunca gezerlerdi!

    Öğrencilerine, tutumlu olmayı, aşırı harcama yapmamayı salık verirledi. Ama kendileri haftasonu tatili geldiğinde AVM'lerin en fiyakalı mağazalarından elleri poşetlerle dolu çıkarlardı!

    Kendi çocuklarına, öğrencilerine, kitap okumalarını, Hollywood filmleri yerine belgesel izlemelerini öğütlerlerdi. Ama kendileri, müptelası oldukları gazete köşe yazarlarının işaret ettiği kitapların dışında kitap okumaz, hiçbir edebiyat eleştiri dergisini eline alıp incelemez, mesela Andrei Tarkovsky isimli bir yönetmenin varlığından haberdar olmak istemezdi!

    Babam şimdi Akdeniz taraflarında bir ilimizde kendine küçük bir çiftlik kurabilmek için çırpınıyor. Ülkemiz ekonomisinin suyunu yavaş yavaş çektiğini, piyasada fiyatların el yakmaya başladığını da artık iyiden iyiye hissediyor!

    Sizin bir iktisatçı olmanıza rağmen niçin eğitim konusu üzerinde bu kadar önemle durduğunuz ile ilgili birkaç yazınızı derledim ve okuması için Babama verdim.

    Bir gün akşam yemeğinde konu açıldı ve şunları söyledi:

    "Herşeyden evvel senin yaşın hala küçük evladım! Daha bu ülkede, ister kamu, ister özel sektör olsun, işlerin nasıl döndüğü konusunda pek tecrübeli değilsin. Zaman ilerledikçe bizleri anlayacaksınız!

    Mahfi Bey'i ilk kez tanıdım. Yazdıkları, uyarıları iyi hoş da, kendisi sadece akademik bir düzlemde, daha açık bir ifade ile sadece üniversite yerleşkesi içinde kalarak saptamalar yapıyor! Öyle anlaşılıyor ki 'Milli Eğitim Bakanlığı'nın kokusunun sindiği neredeyse bütün okullarımızda, bizlerin 30 küsür senedir neler gördüğü hakkında pek bir fikri yok!

    ...TAKİP EDİNİZ...

    YanıtlaSil
  23. ...

    Unutma evladım:

    'Kamu'da değişmeyen bir kural vardır:
    Devlet ne derse o yapılır!
    Devletin dediği doğruysa da yapılır, yanlışsa da yapılır!
    Ses çıkarmak kimsenin haddine değil! Biz bu altın kuralı yaşaya yaşaya öğrendik!

    Tepeden, yani 'M.E.B.'den gelen direktifler ne ise, onları uygulamak zorundasın!
    Bunların dışına çıkamazsın; çıkarsan adamın ciğerini hissettirmeden sökerler! Burası: Türkiye!

    Eğitim reformunun elzem olduğunu defalarca bu masada konuştuk. Senle de tartıştık, arkadaşlarımızla da tartıştık!

    Peki biz, kendi aramızda tartıştık da ne oldu! Neyi değiştirebildik! Kendi kendimize bağırmakla kaldı herşey, o kadar!

    Yine M.E.B.'den gelen direktifleri uygulamak zorundasın! Eski hamam, eski tas!

    Mahfi Bey veya bir başkası, burada isimlerin o kadar önemi yok. Aynı yıkımı, aynı isyanı hepimiz yaşıyoruz!

    Artık şunu kendilerine söylemek zorundayız:

    'Eğitim reformu yapılsın!' sözünü söyleyip, kenara çekilmekle bu işler olmuyor!

    Bir reformdan bahsediyorsanız eğer, en azından içine birşeyler koyun, reformdan ne kastettiğinizi ifade edin de, biz de bir şeyler geliştirmeye bakalım!

    Eğer her öğrencinin eline birer tablet bilgisayar verip sonra kenara çekilmeyi biz reform sayıyorsak, ölmüşüz de ağlayanımız yok!

    Soruyorum:

    'Atanamayan öğretmenler' isimli, adeta bir kanser gibi yayılan problemimiz var! Kim umursuyor bunu!

    Herkes kendi gemisini yüzdürmekle o kadar meşgul ki; arkada kalanları, ezilip paramparça olanları midemiz kaldıramaz diye görmek bile istemiyoruz!

    'Devlet' dediğimiz mekanizma ilk önce, kendi memurunun, kendi öğretmeninin hayat standartlarını yükseltsin, okuldaki eğitim materyallerini yenilemek işini 'eğitim reformu yaptık' diye millete yutturmasın, bu zaten onun temel görevi!

    'Öğretmenler niçin Doğu hizmeti yapmaktan kaçıyor?' diye bize kızıyorsun! Sen ilk önce kendine bak evladım: Çocukluğun annenin ve benim mesleğim nedeniyle Ağrı'da geçti. 'Burada hiç doğru dürüst oyuncak dükkanı yok!' diye ağlaya ağlaya 'Keşke hep İstanbul'da kalsaydık!' diye diye bizleri düşüncelere sevkeden sen değil miydin! Biz niçin Ağrı'da veya başka bir ilimizde kalmayı istemedik, bir de bizlere sor bakalım!

    Benim bundan sonra tek derdim: Türkiye'nin ekonomisi daha da bozulmadan, şu yarım kalan çiftliği bir an önce tamamlamak. Annenle birlikte her yılın yarısını orada geçirebilmek.

    Bir nevi 'dert mirası düzeni'nde yaşıyoruz! Biz şimdi kendi dertlerimizi size aktarmış olduk! Sırtınızdaki yük daha da ağırlaştı!

    Taşıyın taşıyabildiğiniz yere kadar! Ne de olsa siz de bu yükü kendi çocuklarınıza aktaracaksınız!

    Bizlere tepeden direktifler verildiği müddetçe bu sistem böyle devam edecek!"

    Babamın görüşlerinin özetini okudunuz Mahfi Hocam!

    Biz hep günümüz öğrencilerinin, günümüz gençliğinin, artık o "taşı sıkınca suyunu çıkaran eski öğrencilere, eski gençliğe" benzemediğinden yakınıyoruz ya;
    Alttan yavaş yavaş gelen bir "bozulmuş öğretmenlik sistemi" sorunumuz da var!

    İlk önce "öğretmenler"i değiştirmeyi başaralım ki; "öğrenciler" de değişmeye başlasın!

    M.E.B.'i yegane problem kaynağı göstererek, tüm suçu oraya yükleyerek, öğretmenlerin işin içinden sıyrılmaya çabaladığını siz de görüyor musunuz Mahfi Hocam?

    Tıpkı Y.Ö.K.'ü yegane problem kaynağı gösterip, sonra kenara çekilip, üniversite kampüslerindeki odalarında keyif sürmeye devam eden bazı "akademisyenlerimiz" gibi!

    Galiba eğitim seviyemiz ne olursa olsun, genlerimize işlemiş bir tür "suçu bir başkasına at ve kenara çekil" zihniyeti var!

    Jean-Paul Sarte'ın "Çıkış Yok (Huis Clos)" eserinde:
    "L'enfer, c'est les autres!",
    "Hell is other people!",
    "Cehennem, başkalarıdır!"
    yazdığı rivayet edilir! Bizim durumumuz da buna benziyor!

    Bütün bu yazılanlara siz ne cevap verirsiniz Hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben bu yazdıklarınıza hiç cevap veremem. Bunlar cevap verilecek saptamalar değil, gerçekler. Bunlara sadece şapka çıkarırım. Hepsi doğru. Ben işin üniversiteye yansımasını görüp feryat ediyorum, babanız ve siz işin daha aşağıdan geldiğini söylüyorsunuz ki çok haklısınız. İlköğretim ve orta öğretim doğru dürüst olsa üniversite de iyi olurdu.

      Sil
    2. Kardeşim biraz geç okudum bu yazıyı ama gerçekten özel saptamalar.ali şeriatı irana devrim geleceğini nereden anladım biliyor musunuz diyor.iki sene arayla aynı itfaiye bölüğüne yolum düşmüştü.ilkinde herkes kumar oynarken ikinci gidişimde herkes kitap okuyordu diyor yani inanç ben babanla meslektaşım onbir senelik Türkçe öğretmeniyim ve...

      Sil
  24. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  25. Değerli hocam bu forumda tartışılan konuların, sorulan soruların yanında benim sorum belki bencil belkide basit kalacaktır. Çok uzun bir zamandan beri yastık altında tuttuğum üç beş kuruş Türk liram vardı çok zarar ettim, param eridi canım yandı. Bunun etkisiylede 2,70 den dolar aldım. Acaba yinemi yanlış yaptım. Görüşünüze bilginize cok ihtiyacım var. 0458 3114721 ibrahim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Burada da tv de de söyledim dolar çıkışa devam edecek diye. Geç kalmışsınız. Ama yine de bu çıkış (iniş çıkışlar yaşansa da ) sürecek.

      Sil
  26. İşte bunlar hep fakirlikten fukaralıktan. Elinize yüreğinize sağlı hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Yoksulluk sınırı altında 21 milyon insan yaşıyor Türkiye'de.

      Sil
  27. Hocam, bize "Standard & Poor's"un New York'taki merkez binasına İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden polislerin baskın yaptığını ve kurumun bütün yönetim kurulunu + başkanı olan "Neeraj Sahai"yi; paralel yapı ile ilişkileri olup olmadığı konusunu soruşturmak için gözaltına aldıkları bilgisi ulaştı.

    Ama bu bilgiyi farklı kaynaklardan teyit edemiyoruz.

    Size bir bilgi ulaştı mı? Acil cevabınızı bekliyoruz...

    YanıtlaSil
  28. İyi günler hocam size nasıl mail göndere biliriz? Ben iletişim yeri bulamadım. bir önerinizi almak istiyordum da..
    Teşekkürler

    YanıtlaSil
  29. İyi günler hocam, yani mesela petrol fiyatlarında yada başka bir emtiada fiyat değişkenliğini talep yasası ile açıklamak doğru mudur? Merak ettiğim ve tartıştığım konu zaman ile bir malın fiyatı arasında nasıl bir ilişki olduğudur...Yani zaman geçtikçe bir malın fiyatı artar ya da azalar mı? Ya da başka hiçbir etmen olmadan bir malın fiyatı neden değişir? Açıklarsanız sevinirim...

    Saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşin özü çok basittir ve istisnai haller dışında her mal için geçerlidir. Bir malın miktarı artarsa o malı fiyatı düşer, miktarı azalırsa o malın fiyatı artar. Petrol üretimi arttığı (kaya petrolü vb nedeniyle) buna karşılık tüketim talebi düştüğü için fiyatı düştü. Şimdi yavaş yavaş ekonomiler canlandıkça talep artmaya başladığı için fiyatı da artıyor.

      Sil
  30. Mahfi Hocam,
    Patates konusunda önceki yıl yapılan plansız ve aşırı patates ihracatının, piyasaya hakim olma veya yönlendirme kabiliyeti olan kişilere kılavuz olup, bu kişiler oradan öğrendikleri miktar ve zaman bilgileri ile piyasayı belirliyor olabilirler mi. Çok değil 2-3 yıl önce üreticinin patatesi satamadığı için ineklere yedirdiğini görmüştüm.

    Dışarıdan gelen veya içeride 1970 lerin ithal ikameci üretim sistemi mantığından kalma, malların dağıtım kanalları üzerinde ve de kente göçün oluşturduğu rantın desteklediği oligopol sistemin türkiye pazarlarına hakim olduğunun bence çok yönlü kanıtları var. Bu yapılar giderek gıda sektörünü de içine almaya başlıyor. Oligopolleşmenin en önemli engeli olan üretim fazlalığı ve çok dağınık üretici yapısı bu şekilde giderse iflas eden çifçilerin yerine büyüklerin geçmesiyle üretim kontrolünü ardından fiyat kontrolünü (yüksek fiyat) getirecek.

    YanıtlaSil
  31. Hocam aslında 'İçimizdeki İrlandalılar' da güzel bir başlık olabilirmiş :)

    YanıtlaSil
  32. Hatırlamak iyi oldu saygıdeğer hocam sağolun.

    YanıtlaSil
  33. Hocam merhaba acaba bir mal düşük mal iken gelir seviyesi arttıkça normal mal olabilir?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi