Kayıtlar

Mart, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Gerçekte Refahımız Ne Kadar Arttı?

Büyüme Nasıl Hesaplanır? GSYH büyümesi denilen olgu bir ekonominin bir dönemden ötekine üretim miktarındaki artış demektir. Basitleştirerek anlatmaya çalışayım. Yalnızca ekmek üreten bir ekonomide 2014 yılında piyasa fiyatı 1 TL olan 100 adet ekmek üretilmişse o ekonominin GSYH’sı şöyle hesaplanıyor: GSYH 2014 = 100 x 1 = 100 TL. 2015 yılında 2014 yılındaki üretimle aynı standart ve kalitede 104 ekmek üretilmişse o ekonomi 2015 yılında 2014 yılına göre yüzde 4 büyümüş sayılıyor.

2023 Hedefleri Ne Oldu?

Hükümet, 2012 yılı sonunda Cumhuriyetin 100. yılı olan 2023 yılı için bazı ekonomik hedefler açıklamıştı. Bunlardan her biri üzerinde durmak bugün artık anlamını tümüyle kaybetmiş görünüyor. O nedenle yalnızca en iddialı görünen 3 hedefi ele alıp bunlara ulaşma imkânı kalıp kalmadığını gözden geçireceğiz. Bu hedeflere göre 2023 yılında nüfus 100 milyona, GSYH 2 trilyon dolara, kişi başına gelir 20 bin dolara ve ihracat da 500 milyar dolara ulaşacaktı. Bu hedefleri aşağıdaki tabloda gösterelim. Gösterge 2013 2023 Artış Misli GSYH (Milyar USD) 820 2.000 2,44 KBGSYH (USD) 10.275 20.000 1,95 İhracat (Milyar USD) 163 500 3,07

68 Kuşağı

22 Mart 1968 günü Paris’te Nanterre Üniversitesinde Daniel Cohn Bendit (kızıl Danny) önderliğinde bir grup öğrenci ABD’nin Vietnam savaşını protesto ederek ve eğitimde reform yapılmasını isteyerek 68 olaylarını başlattı. O günü izleyerek bütün dünyada üniversite işgalleri, eğitim boykotları hızla yayıldı. Bu olaylara 68 olayları, bu olaylar sırasında üniversitede bulunan ve devrimciler adı verilen kanatta yer alan öğrencilere de 68 kuşağı adı verildi. Sonradan bizim gibi ülkelerde devrimci olmayan, o yıllarda üniversitede okuyan muhafazakâr kanattakiler de kendilerini 68 kuşağıyla birlikte anmaya başladılar.

Merkez Bankası Faizi Düşürür mü?

Resim
Bir önceki Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (TCMB PPK) toplantısından bu yana geçen yaklaşık bir aylık dönemdeki karar ve gelişmelerle ortaya çıkan verilere bakarak bu konuda ne olacağını tahmine çalışalım.

Bakırdan Al Haberi

Resim
M.Ö. 5000 ile 3000’ler arasında bakır, yaygın biçimde, kap kacak yapımında kullanılan bir metaldi. Bu yaygın kullanım nedeniyle o döneme tarihçiler bakır çağı adını veriyor. Yumuşak olması, kolayca şekil verilebilmesinin yarattığı avantaj yaygın kullanımının başlıca nedenlerinden birisidir. Buna karşılık bazı dezavantajları da vardı: Hava koşullarından etkileniyor, kolayca oksitlenebiliyordu. Yemek kaplarında ortaya çıkan oksitlenmeler, bu kaplardan yemek yiyenlerin zehirlenmesine yol açabiliyordu. Bakır kapların oksitlenmesini önlemek için bakır kapların kalaylanması gerekiyordu. Kalay da bakır gibi yumuşak bir metal olmasına karşılık oksitlenmeye karşı dirençlidir. Böyle yaygın bir kullanım bakırın çok değerli bir metal olmasına yol açıyordu.

Risk Düştü Kur Niçin Düşmedi?

Birçok kişi “Televizyonda yorum yaparken Türkiye’nin riski düştü dediniz. Risk düştüyse TL’nin değerlenmesi gerekmez miydi? TL niçin Dolara karşı değer kaybediyor?” diye soruyor. Benzer sorular twitter üzerinden de gelince topluca burada yanıtlamaya karar verdim. Küreselleşme yokken genel eğilimlere uygun gelişmeler yaşanır ve dolayısıyla ekonomiyi ve da finans piyasalarını yorumlamak çok kolay olurdu. Küreselleşme sonrasında bu genel eğilimlerin rotası şaştı ve ekonomideki ve finans piyasalarındaki gelişmeleri anlamak ve yorumlamak zorlaştı. Şimdi gelin küreselleşmenin yarattığı yeni duruma göre son birkaç günde yaşananlara bakalım ve birlikte analiz etmeye çalışalım. Son birkaç günde 2 önemli gelişme oldu: (1) Avrupa Merkez Bankası (AMB) parasal genişlemenin hacmini artırdı ve piyasaya daha fazla Euro sürmeye karar verdi. (2) Rusya, sürpriz bir kararla, Suriye’deki askeri güçlerinin önemli bir bölümünü geri çekeceğini açıkladı.

Düşünmek ile Başkaldırmak Arasında

‘Düşünüyorum o halde varım’ Fransız filozofu Rene Descartes’in (1596 – 1650) Metod Üzerine Söylev (1637) adlı kitabında yer alan sözüdür. Bu kitap ve özellikle de bu söz rasyonalizmin temel taşı olarak kabul edilir. Descartes’den yaklaşık üç yüzyıl sonra bir başka Fransız filozofu Albert Camus (1913 – 1960) Başkaldıran İnsan (1951) adlı kitabında bu sözü ‘Başkaldırıyorum o halde varım’ biçimine dönüştürmüştür. Camus, “kimdir başkaldıran insan?” diye sorar ve bu soruyu “hayır diyebilen kişi” diye yanıtlar. Başkaldırmak, düşünmekten sonraki aşamadır. Yani insan önce düşünecek sonra başkaldıracaktır. Bir insanın düşünmeden başkaldırabilmesi söz konusu değildir. Öyleyse başkaldırı, düşünmekten daha ileri bir aşamayı temsil eder.

Avrupa Daha Çok Para Dağıtma Kararı Aldı

Resim
Avrupa Merkez Bankası (AMB), merakla beklenen toplantısı sonucunda dört konu üzerinden yeni bir parasal gevşeme kararı aldığını açıkladı. AMB: (1) Politika faizini yüzde 0,05’den yüzde 0,0’a indirdi. Böylece bankalara borç verirken faiz uygulamayacak. (2) Mevduat faizini yüzde eksi 0,30’dan yüzde -0,40’a düşürdü. Böylece kendisine para yatıran bankalardan eskiden yüzde 0,30 üste para alırken şimdi yüzde 0,40 alacak. (3) Aylık varlık alım tutarlarının miktarını 60 milyar Eurodan 80 milyar Euroya yükseltti. Böylece piyasaya daha fazla para sürebilecek. Ayrıca varlık alım programına banka dışı şirketlerin yatırım yapılabilir nota sahip bulunan borçlanma araçları da dâhil edilerek varlık alımlarının kapsamını da genişletti. (4) Haziran 2016 ile Mart 2017 arasında 4 yıl vadeli 4 adet finansman imkânı (LTRO) sağlayarak özel kesime çok uygun koşullarla kredi açacak. Böylece, özel kesimin yatırım iştahını artırmaya çalışacak. Toplantı öncesinde piyasaların beklentisi AMB’nin mevduat faizi

Çin'in Sorunu Düşük Büyüme mi?

Resim
Yaşadığımız küresel krizin üç aşamalı bir kriz olacağını, ilk aşamasında ABD ekonomisini, ikinci aşamasında Avrupa ekonomilerini ve üçüncü aşamasında da gelişmekte olan ekonomileri etkileyeceğini yazalı çok zaman oldu. İlk iki aşama zaten ortaya çıkmıştı. Yani onlarla ilgili bir kehanetim yoktu ama üçüncü aşama tahminini sanırım ilk ben yaptım. Zamanlama olarak 2014 son çeyreğini öngörmüştüm ama bu süre aşağı yukarı 1 yıla yakın bir kayma ile 2015 son çeyreğine kadar geldi. Gerçi kırılgan ekonomiler bir süredir krizin içinde gidip geliyorlar ama bu krizin gelişmekte olan ekonomileri tam olarak kapsaması için Çin’in de bu krize dâhil olması gerekiyordu.  

Koridordaki Yılan

Resim
Merkez Bankaları, bankalara, normal koşullarda, kısa vadeli (1 gece ile 1 ay arasında değişen vadelerde) borç verirler.  Çünkü Merkez Bankalarının amacı ve görevi; bankaların fon ihtiyacını sürekli olarak karşılamak değil, onların karşılaştıkları geçici likidite sıkıntılarını gidermek ve bu yolla piyasada ortaya çıkabilecek olumsuzlukları önlemektir.

Kitaplar, Öneriler

Demokrasinin İlk 50 Yılı, Kaya Erdem Kaya Erdem, benim Maliye Müfettişi olarak görev yaptığım dönemlerde Hazine ve Milletlerarası İktisadi İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteriydi. Ben Hazine’de göreve başladığımda da Ekonomik İşlerden Sorumlu Başbakan Yardımcısıydı. Hazine’de görev yaptığım dönemde kendisiyle yakın çalıştık. Siyasetçi kimliği taşısa da bürokrat – teknisyen kişiliğinden farklı bir davranış içinde değildi. Bizlere bir ağabey gibi davranır, deneyimlerini aktarır, dediklerimizi sonuna kadar dinler ve değer verirdi. Bürokrasi Kaya beyi çok sever sayardı. Günümüzde de Kaya bey, kendi döneminde Hazine, Maliye, DPT ve Merkez Bankası’nda görev yapan üst yöneticileri 3 ayda bir toplayarak sohbet ediyor. Bu toplantılara ben de katılıyorum.

Ticari Borç Havuzundaki Yerimiz

Küresel krizle birlikte birçok ekonomik olay farklı boyuta geçti. Örneğin gelişmiş ekonomilerde (ABD, İngiltere, Japonya, Euro Bölgesi) Merkez Bankalarının başlattığı parasal gevşeme yani tahvil alıp para verme operasyonları sonucunda küresel sistemde geçmişle karşılaştırılamayacak kadar bol likidite oluştu. Bu gelişmeye gelişmiş ekonomilerde faizlerin son derece düşük düzeylere gerilemesi eşlik etti. Buna karşılık bu ekonomilerde enflasyonist baskılar oluşmadı. Gelişmiş ekonomilerde dağıtılan paraların önemli bir bölümü, faizlerin yüksek olduğu gelişmekte olan ekonomilere, borç, kredi, portföy yatırımı olarak aktı. Gelişmekte olan ekonomiler bu sermaye akışı sonucunda küresel krizin ilk evresinde (2008 – 2014) gelişmiş ekonomilerle karşılaştırılamayacak kadar hızlı büyüdüler. Bir başka ifadeyle gelişmiş ekonomilerin dağıttığı paralar asıl olarak gelişmekte olan ekonomilerin büyümesine yardım etti.

Uzun Dönemde En Çok Hangi Yatırım Aracı Kazandırdı?

Resim
2002 yılını 100 kabul ederek endeks oluşturursak altın, petrol, borsa ve döviz (kur sepeti yani ½ USD + ½  Euro olarak alınmıştır) yatırımlarından en çok hangisinin kazandırdığını kolayca ölçebiliriz. Aşağıdaki grafik bu şekilde oluşturulmuş endekslerin gelişimini gösteriyor.