Kayıtlar

Mayıs, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

AKP Öncesi ve Sonrası Ekonomi

Resim
AKP’nin siyasal iktidarın sorumluluğunu devraldığı yıl olan 2003 yılından bu yana 13 yıldan fazla zaman geçti. 2016 yılının henüz sonuçlanmamış göstergelerini bir yana bırakıp 2003 – 2015 yıllarına ilişkin ekonomik göstergeleri ele alırsak bir önceki 13 yılla karşılaştırabiliriz. Yazının en sonunda yer alan tablo bu karşılaştırmayı gösteriyor. Tablonun üst kısmı AKP iktidarının 13 yıllık ekonomi karnesini, alt kısmı da önceki 13 yılın ekonomi karnesini sergiliyor.

Fed Faizi Artıracak mı?

ABD Merkez Bankası Fed’in parasal genişlemeyi sona erdirdiği Ekim 2014 tarihinden itibaren yaklaşık 1,5 yıldır finansal piyasaları en çok işgal eden konu Fed’in ne zaman ve hangi hızla faiz artıracağı sorusuna aranan yanıt. Soru değişmese de cevaplar sürekli değişti. Yılbaşında bu soruya verilen genel cevap “Fed bu yıl 4 kez faiz artırabilir” şeklindeydi. Mart ayına gelindiğinde cevap “1 veya en çok 2 kez artırabilir” şekline dönüştü. Nisan ayı sonlarında “Fed galiba bu yıl faiz artırımı yapmayacak ya da en fazla 1 kez yapacak” şeklindeki tahminler yoğunluk kazandı. Aynı soruyu bugünlerde sorsak alacağımız cevapların çoğunluğu “2 faiz artırımı yapacak herhalde” şeklinde olur. Hem Fed yetkililerinin hem de piyasaların bu konudaki kafa karışıklığı ABD ekonomisinin performansındaki dalgalanmalarla ilgili. Fed’in kaç kez faiz artırımı yapacağı ABD ekonomisinin bundan sonra göstereceği performansa bağlı bulunuyor.  

Aynı Konuda Birden Fazla Doğru Olabilir mi?

Ele aldığımız konu, insanın içinde yer aldığı, zamana ve koşullara göre farklı görünümler alabilen ekonomi bilimine ilişkin bir meseleyle ilgiliyse o konuda birden fazla doğru olabilir. İnsan ve toplum her yerde farklı örgütlenmelere, farklı alışkanlıklara, farklı geleneklere sahip olabilir. Bu durumda ekonominin görünümü, yapısı, dengeleri farkı olabilir. Bu farklılıklara zaman ve koşulların farklılığı da eklenirse bir yerde doğru görünen bir durum başka bir yerde doğru olmayabilir.   

AKP'nin Ekonomide Üç Dönemi

Türkiye ekonomisi, AKP’nin iktidarda olduğu 2003 yılından bu yana iki farklı dönem yaşadı. İlki; 2003 – 2008 arasında ana çizgileri IMF tarafından çizilmiş ve 2001 krizi sonrasında yürürlüğe konulmuş olan güçlü ekonomiye geçiş programının uygulamada olduğu dönemdi. Bu dönemde Türkiye enflasyonu yüzde 70’lerden tek haneli oranlara düşürdü, bütçe açığı sorununu büyük ölçüde çözdü, bankacılık kesimini sağlam ve güçlü bir yapıya kavuşturdu, ihracatını artırdı, büyümesini potansiyel büyüme oranının üzerine taşıdı, Avrupa Birliği (AB) ile ilişkisini üyelik müzakeresi aşamasına çıkardı. Bütün bunların ve özellikle 2005 yılında AB ile tam üyelik müzakerelerine başlama sürecinin olumlu etkisiyle Türkiye’ye rekor miktarda yıllık doğrudan yabancı sermaye girişi oldu. Türkiye’nin risk primleri (CDS primi) hızla geriledi. Türkiye’nin bu dönemdeki sorunları artan cari açık, yükselen işsizlik ve bankacılık ile kamu kesimi mali disiplini dışında bir türlü uygulamasına girişilemeyen yapısal sorunlardı

ABD Hazinesini Kim Finanse Ediyor?

ABD Hazinesi’nin Mart 2016 itibariyle toplam borç stoku yaklaşık olarak 19,2 trilyon USD. Bunun yaklaşık 13,9 trilyon doları kişilere, kurumlara ve yabancılara, yaklaşık 5,3 trilyon USD’lik bölümü de federal yönetimlere, belediyelere vb ABD’li kamu kurumlarına ait bulunuyor (Kaynak: https://www.fiscal.treasury.gov/fsreports/rpt/mthTreasStmt/mts0316.pdf .)    Mart 2016 itibariyle ABD Hazinesi’nin tahvillerini ellerinde bulunduran yabancı ülkeleri ve ellerindeki ABD tahvillerinin tutarını aşağıdaki tabloda özetle gösterelim (milyar USD.) (Kaynak: http://ticdata.treasury.gov/Publish/mfh.txt )

Yılın İkinci Yarısı Sıkıntılı Görünüyor

Resim
2016 yılının ilk yarısı Türkiye ekonomisi açısından fazla sıkıntı yaratmadı. Yaşanan terör olaylarına, jeopolitik sorunlara, ihracattaki gerilemeye karşın Türkiye ekonomisi en azından durumu idare etmeyi başarmış görünüyor. Buradaki kritik soru şu: Bu böyle devam eder mi? Ne yazık ki bu soruya olumlu yanıt vermek mümkün değil. Yılın ikinci yarısında karşımızda daha ciddi sorunlar olacak.  

Mayısın İlk Haftasında Yaşananlar

Bu hafta Türkiye siyasetinde yaşananlar ve bunların piyasalara ve ekonomiye etkileri konusunda ısrarla bir yazı yazmamı, yorum yapmamı bekleyen değerli okurlarım için ben de ısrarla benim aşağı tam 2 yıl önce yazdığım 3 Mayıs 2015 tarihli İrrasyonel Beklentiler Teorisi başlıklı yazımı okumalarını önerdim. Buna karşın devam eden ısrarlar karşısında o yazımdan da yararlanarak bugünkü durumu ele alıp analiz etmekten geri duramayacağımı görüyorum. Önce o yazımı aşağıya bir kez daha alayım, sonra bugüne geleyim.    “Rasyonel beklentiler teorisi Rasyonel sözcüğü, akla dayalı, ölçülü ve hesaplı anlamına geliyor. İrrasyonel sözcüğü ise bunun karşıtı bir anlam taşıyor: Akla dayalı olmayan, ölçüsüz, hesapsız.

Turkish Delight

6 Ocak 2016’da Dolar/TL kuru 3,00 iken Türkiye’ye 100.000 Dolar getiren bir Amerikalı yatırımcı düşünün. Aynı gün parasını bozdurup TL’ye çevirdiğinde eline 300.000 Lira geçiyor. O tarihte gösterge faiz yüzde 11. Bu tahvilin 4 aylık faizi yüzde 3,66 eder. Bu Amerikalının 311.000 Lira değerindeki tahvili (yüzde 3,66 iskontolu olarak) 300.000 Liraya aldığını düşünelim.

Çin, Osmanlı ve Türkiye

Son dönemde şu iddiayı sıklıkla duyar olduk: Osmanlı İmparatorluğu bilim, teknoloji, sanat ve kültürde ileriydi, Türkiye Cumhuriyeti kurulup da alfabe değişikliğine gidilince geçmişin bilgi birikimi yok oldu, o nedenle bir türlü ileri gidemiyoruz. Bu iddia doğru mu ya da hangi ölçüde doğru? Teorik fizik profesörü Michio Kaku ‘Geleceğin Fiziği’ adlı çok satan kitabında 16’ncı yüzyılda dünyadaki en büyük iki gücün Çin İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu olduğunu öne sürüyor. İddianın askeri güç açısından doğruluğunu biliyoruz. Ekonomik güç açısından doğru olup olmadığını anlamak için en kestirme yol OECD tarafından yürütülen Maddison projesinin hesaplamalarına bakmak (ekonomi tarihçisi Angus Maddison, sağlığında yaptığı hesaplamalarda, 1 yılından başlayarak dünya nüfusu ve GSYH’sını bölgelere ve ülkelere göre ortaya koymuştu.) Maddison projesinde ortaya konan hesaplara baktığımızda (1990 Geary – Khamis Dolarına göre) 16’ncı yüzyılda Çin, dünya GSYH’sının yüzde 25’ine, Osmanlı İmpara