Tüketim Çılgınlığı ve Diderot Etkisi

Denis Diderot (1703 – 1784), ünlü bir Fransız yazar ve filozoftur. Aydınlanma Çağı'nın en önemli kişilerinden birisi olarak kabul edilir. Fransız Devrimi'ni hazırlayan düşünsel gelişmelerde katkısı vardır. Yeni felsefi ve bilimsel düşünceleri ve bilgileri Avrupa’ya yaymak amacıyla Jean Le Rond D’alembert ile birlikte yazdığı Ansiklopedi en çok bilinen eseridir.

Diderot, büyük borç altına girmiş ve paraya ihtiyacı en üst düzeye çıkmışken 1765 yılında Rus İmparatoriçesi Büyük Catherine, sanat ve bilimin koruyucusu olarak, Diderot’nun kütüphanesini satın aldı ve hemen sonra o kütüphaneyi yine Diderot’ya bıraktı. Böylece Diderot’nun eline önemli bir miktar para geçmiş oldu. Catherine bununla da yetinmeyip 25 yıllık maaşını peşin vererek Diderot’yu kütüphanecisi olarak işe başlattı.   

Diderot, eline geçen bu büyük parayla öteden beri almayı düşünüp de alamadığı kırmızı pahalı bir sabahlık aldı. Sabahlık o kadar görkemliydi ki Diderot evdeki eşyaların ona uymadığını fark etti ve başladı eşyalarını sabahlığına uygun olacak yenileriyle değiştirmeye. Her değiştirmede diğerleriyle uygunsuzluk daha da arttı ve ötekileri de yenilemeye başladı. Sonunda kendisini, evdeki bütün eşyaları yenileriyle değiştirmiş ve yeniden borçlu duruma düşmüş olarak buldu.

Diderot, bütün bunlardan sonra “Eski Sabahlığım İçin Pişmanlık” başlıklı bir yazı yazdı ve içine düştüğü tüketim çılgınlığını anlattı.  

Kapitalist sistem, asıl olarak tüketim üzerine kuruludur. Tüketimin bir çılgınlığa dönüşmesi özellikle reklamların insanları aşırı biçimde etkilemeye başlamasıyla hız kazanmıştır. Aşağı yukarı aynı işlevleri gören ve ayrıntılarda farklı olan iki cep telefonundan birisi 2.000 liraya alınırken diğerinin yaşam boyu birkaç kez kullanılacak birtakım özellikleri taşıması nedeniyle 10.000 lira olması anlamlı değildir. Bu, parası çok olanlar için fazla sorun oluşturmayabilir. Sorun, asıl olarak parası az olup da o pahalı telefonu statü sembolü olarak alanlar için ortaya çıkar. Bu telefonu almak için kredi alındığında Diderot etkisi kendisini ortaya çıkarabilir ve bu alışveriş başka talepleri tetikleyebilir. 10 bin liralık telefonu alan kişi bu telefonla uyumlu olsun diye yeni krediler alıp kılık kıyafetini değiştirmeye yönelirse iş ciddileşmeye başlar. Bu, ekonomide gösteriş tüketimi denilen etkiye son derecede benzeyen bir etkidir. 

Gelir iki şekilde kullanılır: Tüketim ve tasarruf. Tüketim olmazsa üretim de olmaz, yatırım da olmaz, büyüme de olmaz. Çünkü tüketilmeyen yani talep edilmeyen malı üretmenin anlamı yoktur, talep edilmeyen malı üreten satamayacağı için zarar eder. Dolayısıyla tüketim, üretimin çıkış noktasıdır. Öte yandan 10 – 12 bin yıl önce yerleşik yaşama geçerek tarıma, çiftçiliğe ve hayvancılığa kısacası üretime başlamadan önce insan da diğer bütün hayvanlar gibi yalnızca tüketiciydi. Yani tüketim insan için, tıpkı diğer canlılarda olduğu gibi temel hareket noktasıdır. Ne var ki bunda aşırıya kaçıp bir tüketim çılgınlığını tetiklediğimizde gerekli gereksiz büyük bir üretimi tetiklemiş ve oradan giderek çevreye zarar veren bir büyümeye ulaşmış oluruz. O nedenle her şeyin aşırısı gibi tüketimin de aşırısı zararlıdır.

Yorumlar

  1. Müthiş bir yazı kaleme almış sınız hocam sanki biraz bizi anlatıyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanki mi yok yahu bizden hiç bahsetmiyor.

      Sil
    2. Beyinlerimizi zenginleştirsek, zenginlik göstergelerine ihtiyacımız kalmaz. Yazı için teşekkürler Mahfi Hocam.

      Sil
    3. Statü sembolü olsun diye alışveriş, en çok da maaşı geliri olmayanlar bunun müşterileri. Alın teriyle kazananlar paranın değerini bilir.

      Sil
    4. hocam çok güzel yazılarınız var fakat öğretmen olduğum için akşamları da çalışıyorum.Okumaya bazen zamanım olmuyor. Halbuki bu yazılar bizim bilgi hazinemizi de artırıyor.

      Sil
    5. İstedigin kadar filozof ol birilerine köle olmaktan kacinamiyorsun. Düzen düzen.

      Sil
  2. Doğa üretim yapıyordu,insanlar yine tüketiyordu onbin yıl önce de.

    YanıtlaSil
  3. maalesef tasarrufu becerebilen bir millet olamadık. Şahsen kendim için de durum bundan ibaret.

    YanıtlaSil
  4. Güzel bir yazı olmuş elinize sağlık birazda ne yapılması konusunda bir kaç cümle eklemis olsanız süper olurmuş saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Son satır ne yapılması gerektiğiyle ilgiliydi aslında.

      Sil
    2. son satır ile ilgili ev ve araba alarak borçlanmamız hem tüketim hemde tasarruf olmuyor mu ?

      Sil
    3. Elinize sağlık. Gelirini aktif yatırıma yatırmayıp, son modanın müptelası olanlar herzaman borç içinde kalmışlardır. Ekonomik bağımsızlığı kazanamamış insanlardır.

      Sil
  5. Aman canım, nolur ki, yeterki olmayan itibarımıza gölge düşmesin, diyem.

    YanıtlaSil
  6. Lüks araç tutkusu... Yok yere o araç için kredi çekip borçlanmak...

    YanıtlaSil
  7. Mandal takoz etkisini hatırlattı bir yandan da hocam.

    YanıtlaSil
  8. Yanıtlar
    1. Saygıdeğer hocam hise senetleriyle ilgili biraz ip ucu verirseniz sevinirim ve hiselerle ilgili video paylaşırsanız çok İyi olur yazılarınız kitaplariniz yorumlarınız çok güzel doyurucu Takip ediyorum sizi Hocam saygılar

      Sil
  9. Fatih Kömürcüoğlu13 Aralık 2019 12:19

    Eğer bir ülkede üretim artık insanlara ihtiyaç duymadıkları ürünleri satmadan sürdürülebilir değilse bunun çözümü nüfus artış hızını düşürmekten geçer. İnsanlar bunu gönüllü yapmazsa doğa zorla yapar.

    YanıtlaSil
  10. 15 yıldır aynı otomobili kullanan ve 15 yıl daha değiştirmeyi düşünmeyen bir tüketici olarak ne kadar kötü bir dünya vatandaşı olduğumu gördüm ve kendimden utandım açıkçası. Demek kimsenin beni ciddiye almaması boşuna değilmiş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne kadar çok tüketim, o kadar itibar:-)

      Sil
  11. Çok güzel yazmışsınız hocam teşekkürler

    YanıtlaSil
  12. Yazdığınız her kelime tam manasıyla günümüzü anlatıyor. Umarım bu tüketim çılgınlığını bırakıp tasarruflarımızı daha doğru bir biçimde değerlendirebiliriz. Kaleminize sağlık hocam.

    YanıtlaSil
  13. Tam yerinde tam zamanında bir yazı. Başka söze gerek yok.

    YanıtlaSil
  14. Hee bizi anlatıyor. Neyimiz varki neyi tüketelim. Batı ülkelerinin nüfusu ile orantılı gmsh rakamı tüketimin boyutunu göstermiyor mu?

    YanıtlaSil
  15. Üzülerek söyleyebilirim ki bu Diderot etkisi ülkemizde salgın hastalık gibi olmuştu . Kriz sonrası biraz azaldı ama potansiyel fazlasıyla var.

    YanıtlaSil
  16. Hocam son cümleden anlıyoruz ki her şey gibi tasarrufun da aşırısı zararlıdır. Peki sürdürülebilir ve istikrarlı bir büyümenin de aşırısı zararlı mıdır? Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çevreye zarar vermeye yöneldiği anda zararlıdır.

      Sil
  17. Tüketimin bugünki halini almış olması tamamen *kırmızı kapitalizmin sonucudur.Ürün yaşam döngüsü adı altında insanlar daha kalitesiz ürünleri daha çok tüketir hale getirilmiştir.Insan rasyonel dir fakat sistemi yönetenler değildir.

    YanıtlaSil
  18. Çok güzel yazı. Emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  19. Diderot: Eski sabahlığımın efendisi idim, yeni sabahlığımın kölesi oldum.
    Aynı lüks merakı Honore de Balzac'ı da mahvetmiştir.

    YanıtlaSil
  20. Gerçekten çok etkiliyeci ve günümüz tüketim alışkanlıklarını bolca hatırlatan bir yazı, emeğinize sağlık. Allah size sağlıklı, huzurlu ve uzun bir ömür versin değerli hocam.

    YanıtlaSil
  21. Dünyanın açık ara en önemli sorunu aşırı tüketimin neden olduğu iklim krizi ve çevre tahribatıdır. İkinci en önemli sorunu ise gelir adaletsizliğidir. Çözüm olarak, Dünya nufusu daha fazla artmamalıdır. Gereksiz ve lüks tüketim acilen sıfırlanmalıdır. Peki dünya gündemi ne? Çin-ABD çekişmesi, petrol ve doğalgaz paylaşımları, din ve milliyet eksenli savaşlar. İklim ve çevre nerede? Yok. Açlık nerede? Yok. Peki adaletsizlikten ve çevre sorunlarından en fazla etkilenen fakirler ülkemizde neyi tartışıyor? İsrafı tartışmıyorlar, adaletsizlikleri tartışmıyorlar, çevre tahribatını tartışmıyorlar. Varsa yoksa kim içki içer, kim içmez, kim başını örter, kim örtmez, kim cumaya gider, kim gitmez...

    YanıtlaSil
  22. Eline sağlık hocam çok güzel bir yazı, Mülkiye'den selamlar.

    YanıtlaSil
  23. tüketim de tasarruf da şarttır. önemli olan stabiliteyi sağlayabilmektir. tüketim fazlası tasarruf açığı yaratır ve tüketim de ancak dış dünyanın tasarruflarını borçlanarak devam edebilir ancak sürdürülebilir olmaz. bunun yanında fazla tasarruf eğilimi tüketimi zayıflatarak deflasyona götürebilir ve büyüme ya düşer ya da küçülmeye dönüşür. iktisat; şartlarla olanakları uyumlulaştırmaya dayanan bir sanattır. ne dersiniz hocam?. saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tuketim, Enflasyon verisini betimliyorsa
      Tasarruf ise Reel faizi betimliyor
      Tuketim ve tasaruf arasindaki dengeyi faiz ile enflasyon arasindaki denge ile stabilize edilebilir.
      Bu baglamda makul enflasyon makul faiz orani buna mukabil reel faiz orani bu stabilizayonu saglama da basat rol ustlenebilir elemanlardir.
      Enflasyonun cok yuksek(%15-100-1000vs) ve cok dusuk(%-,0,0.5,1vs) olmamasi tuketim kavramindaki dengesizlikleri bir nevi giderebilir. Uretici faktorleri ise daha makul daha reel daha akilcil uretmeye sevk edebilir ayni sekilde tuketici faktorleri ise akilcil olmaya fiyat duyarliliklarini artirabilir. Bu baglamda enflasyon mekanizmasinin tuketim dahilinde hem uretici faktorler hem de tuketici faktorler dahilinde saglikli bir mekanizmayi yurutebilmesi icin de olmasi gereken neredeyse altin oran pi sayisi hukmundeki rakam Enflasyonda gelismis ulkeler icin %2.2 dir.Bu rakam kah en alt seviyede 1.95 olabilecegi gibi ust seviyede de 2.6 olabilir.
      Isin tasaruf boyutuna gelirse ise tasarufun dengeli olusmasi ne para ve finans sahibi cok zenginlerin lehine ne de uretici ve tuketici faktorlerin aleyhine dahasi fakir insanlarin aleyhine olusmamasi icinde faizlerin cok yuksek olmamasi dusunulur. Keza yine uretici ve tuketici faktorlerin aleyhine olabilecek dusuk faiz oranlarinin da olusmamasi tercih edilmelidir.. Uretici gucler birer dagilimsa faiz orani bu dagilimi isbolumunu stabilize etmelidir. Cok dusuk faizler imalattan ranta kredili tuketim acigina borclanmaya kapi aralidigi gibi cok yuksek faizlerde yoksulluga gelir adaletsizligine para sahiplerinin rantina kapi arayabilir.

      Son tahlilde Tuketim acisindan makul enflasyon oraninin %2.2 oldugunu varsayarsak tasarufu tuketimle dengeli stabilize etmek adina faiz oranlarinin da yillik ortalama buyume ve yillik nufus artisi faktorlerini de hesaba katarak yapilmasi elzemdir.
      Bu baglamda gelismis ulkeler icin belirlenen ideal enflasyon oranini %2.2 olarak ele alirsak
      Reel faiz oraninin %0.75-1.25 araliginda olmasi da son derece makul olabilir.

      Sil
    2. Uzun vadeli surdurulebilir kalkinma ve buyume icin Ulkemizde olmasi gereken makro ekonomik seviyeler su sekilde olmalidir.
      Enflasyon %3.5
      Politika Faizi %5.5
      Buyume orani %5.5
      Cari acik+Butce Acigi toplaminin GSMH orani %-5.5

      Sil
  24. Paran kadar, tüketebildiğin kadar varsın. Gerisi hikaye.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilgin kadar varsın ve o parayla satın alınamaz.

      Sil
    2. Kesinlikle

      Sil
    3. Bilgin para etmiyosa bi şeye yaramaz. Sürünürsün.

      Sil
    4. Nasıl canım, okullar paralı.

      Sil
  25. Uzun sure usd/tl konusunda bir yorumda bulunnmamistim.Genelde yorumlarimi teknik analiz uzerinden yaptigimdan bu gune kadar bu analizlerdan kesin sinyaller alabilmis degildim.En son olarak usd/tl analizi olarak ayi ve boga tuzaklari piyasasina girildigini soylemistim.Boga tuzagi piyasasi etkili olarak calisirken ayi tuzagi piyasasi kendini cok sinirli bir sekilde gostermistir.Sonucta piyasa yatay bir seyre donusmustur.Bu yatay seviyenin bes alti hafta daha devam etmasi olasidir.Eger piyasada bu yatay seviye yedinci haftanin icinde de bir degisiklige ugramazsa bu surecin 2020 yili icin aynen devam etmesini ongoruyorum. Eger bu surelerde bir kirilma yasanacak olursa ki bu da muhakkak yukari yonlu olacaktir. Burada bir seviye vermek istemiyorum. Yil icinde ilk once birinci dalga daha sonra daha buyuk ikinci dalga gelebilir.Bu iki dalgada zirvelerin nereler olabilecegini 10 yillik usd/tl grafigini etud edenler bulabilirler.Temennim kirilmanin yasanmamasidir.(Y.T.D.) Saygilar At-Ba

    YanıtlaSil
  26. Güzel yazı olmuş teşekkür ederiz hocam
    Yanlışım varsa lütfen düzeltin;
    Tüketim'in aşırısı gibi tasarrufun da aşırısı ekonomiye zarar verebiliyor.
    Japonya'nın buna iyi bir örnek olduğunu duymuştum.
    Rica etsek bununla da ilgili bir yazı kaleme alır mısınız sayın hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru. Geçmişte yazmıştım. Likidite tuzağı.

      Sil
  27. Kesinlikle çok ama çok doğru hocam. Diderot etkisi biz fena şekilde sarmış durumda ve bırakmaya da hiç niyeti yok

    YanıtlaSil
  28. Bir komşum vardı. Kadıncağız araba aldı. 2 senelik kredi çekti. Kredi taksidi maaşı kadar. Şöyle oluyor. Araba "aman masraf olmasın" diye kapı önünde yatıyor. Birkaç hafta sonra "bari şuraya gidelim" deniyor. Araba çalışmaya başlıyor. Sonra yedek parça, servis masrafları çıkıyor. Bu arada çamaşır makinası iflas ediyor. Yeni makina. Buzdolabı tamiri 300-500 lira. Herhalde akillandí. 20 sene değiştirmedi.Bunun gibi yüzlerce örnek. Hocam elinize sağlık. Işık saçıyorsunuz.

    YanıtlaSil
  29. Tükete tükete tükeneceğiz.

    YanıtlaSil
  30. Yanıtlar
    1. Herkes aynı anda tasarruf yaparsa ölebilir (Bkz. Ekonominin Temelleri/Tasarruf Çelişkisi)

      Sil
  31. Peki bu tasarruflar ne olacak? Kendimizi sıkmadan yaşayabilecek kadar kazanıp, neredeyse bir o kadar da tasarruf edebiliyoruz diyelim ve bunu birkaç on yıl da yaptık. Şayet bunu faizle değerlendirsek biz de başka insanların tüketiminin nedenini yaratmış olmaz mıyız? Bir evimiz varken başka bir ev almak yine bir şekilde tüketim çılgınlığı değil mi?
    Sanırım en doğru yatırım insanın evladına gerçekten iyi bir eğitim imkânı hazırlayabilmesi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İyi bir eğitim? Türkiyede mi?

      Sil
  32. Bir iktisatçı olmama rağmen alışveriş konusunda sınırı aşıyorum zaman zaman . Üretiyorum tüketirim ne olacak diyorum ama tasarrufu hiç düşünmüyorum. Bu yazıyı okuduktan sonra bir daha anladım. Elinize sağlık hocam.

    YanıtlaSil
  33. Hocam elinize sağlık. Her zamanki gibi mükemmel yazmışsınız. Zamanımızın en büyük tüketim tuzağının sosyal medya ve elimizdeki küçük ekranlar olduğunu düşünüyorum. Malesefki insanlar anlamsız konuları, kişileri takip ederek ve boş videolar izleyerek çok fazla enerji ve zaman israf ediyorlar. Herkes telefonunu günde birkaç kez şarj eder oldu. 5G teknolojisi için milyarlarca dolar yatirim yapılıyor. İnternetin %80-%90 kullanımı tamamen gereksiz gibi geliyor bana. Sizin yazılarınızı okuyabilmek gibi cok guzel yonleri tabiiki var. Ama biraz yavaş gitsek birsey kaybetmeyiz sanki...

    YanıtlaSil
  34. Hocam ellerinize sağlık, bizi anlatan, güzel, bir o kadar da acı bir yazı olmuş :(

    YanıtlaSil
  35. Hocam Diderot olanı harcamış ama asıl mesele bizde, biz nasıl bir yetenekse olmayanı (bkz. Sıfırı bile tüketmek) harcı(dık)yoruz. Bununda sebebi zamanında her köşe başında kredi kartı verme yarışına giren bankalardır. Cepler 6-7 bankanın ayrı ayrı kartıyla doluydu ödeme plastik ile olunca bedavaymış gibi harcadık ne bulduysak aldık ve işin çözümüde basitti:
    1. Aşama: borç yiğidin kamçısıdır, vadesi gelen borcu diğer kartla kapat.
    2. Aşama: borçla baş edemeyince kartları patlat. (Bkz. Borç bini aşınca hergün tavuk yemek)
    3. Aşama: kamçı sırtında şaklayınca icradan yırtmak için eşyaları sakla, mal beyanı ver hapisten kurtul.
    4. Aşama: k.kartı formu doldurmaya devam.

    Bizi yıkan, gereksiz tüketime müptela eden işte bu dönemdi.

    YanıtlaSil
  36. Hocam ellerinize sağlık. 2000'li yıllardan itibaren engin olan her arz kendi talebini yaratır olgusu ile paralel bir durum yaşamıyor muyuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bir anlamda öyle. Müthiş bir reklam kampanyasıyla arz için talep yaratılıyor.

      Sil
  37. Ben bu yazıyı ayda bir okurum artık. Ayda bir de tweetlerim.:)

    YanıtlaSil
  38. İmparatoriçe Catherine nin yerini bankalar aldı. Herkese kredi kartı verdi. Zorunlu ihtiyacın olursa kullan dedi. O kredi kartlarındaki limitleri insanlar kendi parası gibi kullandı. Sonra olmayan parayı harcayan insanoğlu kredi kartı borcunu ödeyemez hale gelince gidip bankadan faizle kredi çekti. Yani borcu borçla kapatan sarmal döngüye girdi. İstese de dışarıdan ek kaynak yaratamadığı sürece bu döngüden çıkamadı. Bunun adı da yüce kredi kartı etkisi olsun :)

    YanıtlaSil
  39. Bence bugünün sorunu insan nüfusunun aşırı artmış olması. Bu kadar nüfusu nerede, nasıl çalıştıracağımızı, oyalayacağımızı düşünmemiz lazım. Çünkü bir tarafta üretimde robotlar, otomasyon yüzünden insana, kas gücüne gereksinim gitgide azalıyor. Diğer yandan gelirler arasındaki korkunç fark, bir tarafta insanların hayatları boyunca sahip olamayacakları, diğer yanda saraylarda, lüks uçaklarda, yatlarda gezenler. Kaybedeceği hiçbir şey olmayan insanlar sonunda patlıyorlar. Dünya üzerinde daha adaletli, eşitlikçi, kültürlü, laik bir düzen kurulamazsa sonumuz yıllarca sürecek savaşlar olacaktır.

    YanıtlaSil
  40. Mahfi hocamız candır. Emeğiniz, düşünceniz için çok teşekkür ederim. Harika bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  41. Hocam "ne gerek var ya, elimdeki idare ediyor" diyerek harcamaları kıstığımızda tüketim düşüyor ve tasarruflar artıyor. Ancak bu yazınızda da belirttiğiniz gibi tüketimin düşmesi üreticinin iştahını kırıyorsa, genelde vurgulandığı üzre, yatırımların artmasının tasarrufların artışıyla doğru oranlı olduğu nasıl söylenebilir? Yatırımları artırmak için "tasarruf - tüketim dengesi"ni bize açıklayabilir veya varsa bu konuyla ilgili bir yazınızı paylaşabilir misiniz? Sanki birbiriyle çelişen bir durum var gibi.
    Teşekkür eder saygılar sunarım hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Daha önce bu konularda yazmıştım ama yine yazarım.

      Sil
  42. "Efsane, şahane vs... Cuma" adı altında bindirilmiş fiyatlardan indirim kampanyası lüzumsuz alışverişe yönlendirdi. Bu dönemdeki harcamda dünyada hatırı sayılır yere sahibiz.

    Farklı platformlarda yorumları okuyorum. Gece yarısı kampayadan aşırı cazip görüp aldığı ürünü sabah kargoya verildi mesajıyla jetonu düşüyor ve "ben bunu niye aldım" diyor :-D

    Alışveriş yapıldı sonraki aşama kargo aşaması. Kapasitelerinin üzerindeki yoğunluktan ürünleri dağıtmıyorlar(mış..!) (bkz. şikayervar.com) Bu konuda sınıfta kaldık. Böyle olunca tüketim önünde engel oluşturuyor bu kötü deneyim başka alışverişin önünü kesiyor. Üstelik kargodan gelen ürünler sağlam çıkmıyor araçlara fırlatarak yüklüyorlar.burda devreye giren değişim, iade süreci de alışverişten soğutuyor.

    İşin özü reklam yapıp satmayı biliyoruz ama ürünü sağlam ve uygun zamanında tüketiciye ulaştıramıyoruz. Şimdi yeni bir sorunda çıktı 455bin kredi kartı bilgisi çalınıp joker's stash de satışa çıktı.

    Tüm bunlardan sonra dövünüp dururlar; ekonomide can yok, tüketim hızı düştü, piyasada para dönmüyor..

    YanıtlaSil
  43. Elinize sağlık hocam. Tüketicinin tüketim kararı vermeden önce kendine sorması gereken soru basit aslında: buna gerçekten ihtiyacım var mı? Bu soruya samimi cevap sanırım hem üretimş, hem tüketimi hem de büyümeyi en gerçekçi şekilde yönlendirecek bşr taraftan da doğaya daha az zarar verecektir. Evet, ütopik ve insan doğasına aykırı, haklısınız:))

    YanıtlaSil
  44. Detroit afedersiniz ama kitap yüklü eşek tabir edilen bir kişiymiş. Onca kitap oku, filozof ol, aydınlanma çağı öncüsü kabul edil,ama daha kendine bile hâkim olamayan bir kişi ol. Okudukları hiç bir şey katmamış kişiliğine

    YanıtlaSil
  45. Hocam, gerçekten de mükemmel bir yazı olmuş, elinize sağlık.
    Yazıda belirttiğiniz gibi üretmek için tüketmek gerek.
    Ama üretmek için bir taraftan da tasarruf etmek gerek.
    Ülkenin sağlıklı ve dengeli bir patikada ilerlemesi için tasarruf/harcama dengesi için optimum bir nokta, kriter var mıdır?
    Bu belki ülkeden ülkeye değişen bir durumdur. Türkiye için sizce bu ne olmalıdır?
    Sanırım bu ayrı bir yazı konusu olacak kadar karmaşık bir sorun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Böyle bir kriter yok aslında duruma göre değişebilir. Ama eğer dışarıdan tasarruf ithal edilerek yatırım yapılacaksa da o yatırımın borcu karşılayabilecek gelir yaratması gerekir.

      Sil
  46. Kaleminize saglik Hocam,Çok anlamli bir yazi olmus.Tuketimin artmasi durumunda tasarruflar ayni oranda artamacagi icin Sanirim yine buyuk bir borc yuku ile karsi karsiya kalacagiz.Sonrasinda ise daha buyuk felaketler.Allah sonumuzu hayr ersin

    YanıtlaSil
  47. Aslında statü için alınan ürünler eziklik psikolojisi altında alınıyor (benim neyim eksik). Bu yüzden bankalara ve reklamlara suçu atmak en kolayı
    Prestijli konut, araba, bayramlarda kacilan tatiller, yılda bir ay gidilen yazıklar, özelliklerini anlayıp kullanılmayan elektronikler, hafta sonları simit çay peynirle doyulabilen ama instagtamda göstermek için gidilen serpme kahvaltılar
    Ucuzladı diye extra alınan kıyafetler
    Hatta evlenirken yapılan aşırı düğünler ihtiyaca göre olmayan moda olan ev alış verişleri. Bu tüketim cilginligimi yoksa? (kullanmadigin şeylere para vermek onu tuketmiyorsun sadece alıyorsun demek)

    YanıtlaSil
  48. Yazınızı severek okudum. Bugün sonunu getirdiğim bir dizide sizin 20 yıl sonraki halinizi gördüm sanki."The Kominsky Method" Netflikste, baş oyun oyuncuları Micheal Douglas ve Alan Arkın olan kısa bir dizi. Bölümler 20 dk civarında. Harika bir insanlık, dostluk vs var filmde. Izlemenizi öneririm. Hayatta güzel şeylerde var.

    YanıtlaSil
  49. Hem kapitalizmi savunacaksın, hem de tüketim çılgınlığından şikayet edeceksin ?! Bu neye benzer;"kadının kızı kötü yola düşmüş, kadın Sofia Loren'in yaşlandığına üzülüyor".

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu verdiğiniz örnek için bizde bir söz vardır: "Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı."
      (1) Ben kapitalizmi savunmuyorum. Ama piyasa sistemini doğru işletildiği sürece savunuyorum. (2) Bir şeyi savunmam onun yanlışlarını da savunmamı gerektirmez.
      Ekonomide Analiz kitabımı okursanız bu derin konuları anlayabilmenizde yardımcı olur.

      Sil
  50. Bugün henüz ihtiyaç hasıl olmadı diyerek alımını ertelediğiniz ürünü yarın aynı alamıyorsunuz. Ertelenen ihtiyaçlar zamlı fiyatlardan dolayı alınamayınca bundan sonraki durumda kötü tecrübe oluşturup stoklama psikolojisine dönüşüyor. "Olsun, fiyatı düşmüşken alayım yarın lazım olduğunda fiyatı uçar, pişman olurum." İşte bu mantık çoğumuzda artık yerleşik oldu.

    Tüketim alışkanlığımızı değişteren bu gibi durumları belki bir yazıya dökersiniz?

    YanıtlaSil
  51. Kaleminize sağlık hocam. Toplum içinde kişilerin birbirlerini ekonomik yapıya göre derecelendirme, bu yapıya göre birbirlerine kafalarında bir statüye yer verme fikri oldukça gösteriş etkisi, lüks tüketim devam edecektir. Ve tabiki karşısındakine kendini kabul ettirmek isteyenlerin borç batağına girmesi de...

    YanıtlaSil
  52. Hocam ellerinize sağlık, bizi anlatan, güzel, bir o kadar da acı bir yazı olmuş :(

    YanıtlaSil
  53. 9 yıldır kullandığım bilgisayarımı degistirmek icin biraz araştırma yapınca 2 haftada indirim oncesi ve sonrasi fiyatlarla nasil oynadiklarina sahit oldum ve kendime bir fiyat belirleyip beklemeye gectim.haklısınız reklamlarla başa çıkmak hic kolay değil ama kendi bütçenize göre reklam izleyelim😊😊😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O nasıl olacak? O zaman çikolata ya da sahte bal reklamından başka reklam izleyemem :-D

      Sil
    2. Benimkisi 9,5 yaşında Mayıs'ta 10a basacak.. :-))
      Bir kere harddisk değişti, onun dışında taş gibi maşaallah.. :-))

      Sil
    3. Unknown 13:33 ve 10:46, Benim notebook da 6 yıldır şıkır şıkırdı, son 1 yıldır klavyeden 2 karakter düşmüş ve ekran boydan boya çetlamış vaziyette kullanıyor, nasıl olsa değiştireceğim, böyle de işimi görüyor diye fazla takmıyordum. Şunu artık değiştirsem mi diye bir piyasa araştırması yaptım, benimkinin ayarı bir bilgisayara 10-12 bin TL civarında istiyorlar. Daha da ilginci, Amazon'da benimki ile aynı model olup az upgrade'lisinin yenisini 1000$'a sattıklarını gördüm. Bir heves tüm bozuk parçaların yenisini, ilave RAM ve mevcudun iki katı kapasiteli SSD disk ısmarladım, hepsi 1500 TL tuttu. Haftaya tüm parçalar elimde olacak, böylece 1500 TL'ye yeni bilgisayar sahibi olacağım. Elbette parçaları takarken bir münasebetsizlik yapıp bir yerleri yakmazsam :)

      Sil
  54. Kapitalizmin özellikle harcatma politikası hangi tür insan grubunda daha etkili onu da ekleyebilir miyiz, Özellikle Türkiye halkı gibi maddi zenginliği son çeyrekte bulmuş bir halkta daha etkili diyebilir miyiz, kaputu güzel ama marş motorunu çalıştırmayan araba gibi. Peki ya kaput eskiyince? satacak katma değer, hava atacak çekicilik de kalmayınca?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu bizim gibi gelişme yolundaki ekonomilerde her dönemde geçerli olmuştur.

      Sil
  55. Sayın Eğilmez,
    Benim babam parası olmadan, borçla hiçbir şey almazdı. Ben Merhum Demirel'in çok yakınında 20 yıl çalıştım. Başbakanlık Konutundaki çalışma masasının koltuğu kırıldı. Hemen kataloglar gönderdiler yenisini almak için,beğensin diye katalogları gösteriyoruz,dedi ki "çocuklar her kırılanın bozulanın yenisi alınmaz, tamir diye bir şey var.Başbakanlığın atölyeleri var, gönderin tamir etsinler"
    acaba diyorum eskiler yokluk, kıtlık gördükleri için mi tutumlu idiler.
    Bizim de acilen tutumlu olmamız gerekiyor. Yıllardır üretmeden tükettik, olmayanı harcadık ve deniz bitti. Çocukluğumda Pazar günleri her yer kapalı olurdu. Aç mı kalıyorduk. Pazar günleri AVM'ler dahil dükkanların kapatılması,AVM saatlerinin kısaltılması gibi şeyler düşünmemiz gerekiyor.
    Bu vesileyle Merhum Demirel'in 1999 yılında enerji konusunda verdiği bir mülakatta söylediği şu sözleri paylaşmak isterim:
    "Fukaralaşmak istiyorsanız israf edin, zenginleşmek istiyorsanız tasarruflu olun; bunun başka kaidesi yok. “İsviçre nasıl zengin oldu?” diye sorarsanız, derler ki, “İsviçreli tutumludur, hatta pintilik derecesinde tutumludur ve fevkalâde tasarrufa riayetkârdır.”
    Bence tasarruf uygar insanın işidir, kültür işidir. Milletleri zengin yapan da odur zaten. Tasarruf, kullanmamak değil, ihtiyaç olduğu miktarda kullanmaktır."
    Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bende borç etmeyi sevmiyorum. Herkes bıraksın artık şu kredi kartını.

      Sil
  56. Merhaba Hocam, öncelikle bu güzel yazınız için teşekkür ederim. Ben artık minimalist bir yaşam tarzı sürdürmek istiyorum ama eşimi bu konuda ikna edemiyorum. Acaba kadınlar erkeklere göre daha mı çok tüketim ve statü düşkünü?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tanıdığım kadınlar içinde çok azı minimalist bir düzeni benimseyecek durumdaydı. En fazla %10 diyebiliriz. Sanırım yeni şeyler alarak mutlu oluyorlar, bir de konforlarından kolay kolay vazgeçmiyorlar. Ancak son dönemde yakın kadın arkadaşlarımdan birisi biraz benle konuştuktan sonra şunu demeye başladı; "eskiden haftada 3-4 kere kuaföre gidip fon çektirir, saçlarımı boyatırdım, sürekli internetten kıyafet siparişi verirdim, ayda 10 paket sigara içerdim, şu sosyete kahvecilerine şu kadar para bayılırdım. Ama artık neredeyse hiç yapmıyorum, sayende şu kadar tasarruf etmeye başladım.." :-))

      Sil
    2. 16.57 eşin çalışıyor mu? Sen işten çık, geçimi artık sadece ona bırak. Değişikliği o zaman gör. Tecrübe konuşuyor, işkembe değil ;-)

      Sil
  57. Mahfi bey,

    69 yıllık tecrübenize ve akademik ehliyetinize istinaden soruyorum:

    'Temel gelir (basic income)', sadece iktisatçıların kendi aralarında konuştuğu bir konu olmakla kalmayıp yavaş yavaş gündemdeki yeri artıyor. Türkiye ekonomisi bozulmaya devam ettikçe, burada da duyulur, bilinir olacak.

    Sorum şu:

    'Temel gelir' uygulamasına karşı çıkanların ve eleştirenlerin ilk iddiası, bu uygulamanın, insanları tembelliğe sevk (teşvik) edeceği.

    Sizin cevabınız, analiziniz nedir bu soruya?

    (Konu çok kapsamlı biliyorum, size özellikle şu 'tembellik şüphesi' ile ilgili kısmını soruyorum.)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaşım 69 olsa da tecrübem o kadar değil :-)
      Temel gelir uygulamasının tembellik yaratacağı endişesine katılıyorum.

      Sil
    2. Mahfi bey, yanılıyor olabilirsiniz.

      "Prekarya" kitabının yazarı (iktisatçı) Guy Standing, çeşitli ülkelerin hükümetlerindeki ilgili departmanlarla, üniversitelerle, özel sektör şirketleriyle ve sivil toplum kuruluşlarıyla ortak hazırladıkları programlar çerçevesinde, 'pilot uygulama' olarak 'temel gelir' programını; Hindistan'da, Afrika kıtasındaki pek çok ülkede ve İngiltere-Liverpool'da denediklerini, insanların tembellik yapmadıklarını, tam tersine, daha müreffeh bir hayata kavuşabilmeleri için 'temel gelir'in destekleyici, çalışmaya teşvik edici bir uygulama olduğunu anlattı Mahfi bey. Özellikle kadınların, 'temel gelir' uygulamasından muazzam yararlandıklarını, istihdam edilebilmek için donanım kazanmak veya kendi işlerini kurmak için, 'temel gelir'in adeta can suyu olarak görülmesinden bahsetti.

      'Temel gelir' uygulamasına karşı çıkan kesimlerin, ampirik verileri görmezden gelerek, sadece ideolojik angajmanlarla iddialar ortaya attıklarından, bu kesimler içinde 'kökten piyasacı liberal-kapitalistler'in geniş yer kapladığından da bahsetti.

      Guy Standing'in şu videosunu dikkatle izlemenizi öneririm Mahfi bey:

      7 Mayıs 2019

      https://m.youtube.com/watch?v=8nJRKxIboMU

      Sil
    3. Temel Gelir yerine Temel is olmali.
      Issiz gucsuz insanlara yonelik tarim dusuk kucuk sanayi teisileri(yun orme corap fabrikasi Hali fabrikasi kagit fabrikasi vs) gerekirse devlet eliyle kurulmali.

      Sil
    4. İzledim. Görüşüm hiç değişmedi. Çalışanlardan toplanan vergilerle çalışmak isteyip de iş bulamayanlara işsizlik sigortası ödemesi uygundur ama iş aramayanlara gelir bağlanması bence uygun değildir. Bunun kökten piyasacılıkla ya da liberal-kapitalistlikle de hiçbir ilgisi yoktur.

      Sil
  58. Hocam elinize saglik tek takıldığım nokta hayvanların tüketici olmasi :))
    Bence tüketim insanin tarımsal üretimiyle başladı. Ihtiyacindan fazlasını üretip başına belayı aldı.))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Takılmayın insan da bir hayvandır, bitki değil. Aslında bitki olsa da fark etmez çünkü onlar da tüketici. :-)

      Sil
  59. Hocam kaleminize sağlık, çok güzel bir yazı olmuş.Şu anki durumumuzu anlatmışsınız. Bu yazınızı ezberleyeceğim, önümüzdeki hafta BDDK sınavında buradan soru gelebilir.

    YanıtlaSil
  60. Sayın Eğilmez, eskiden böyle insanlar için; Hacıağa denirdi, böyle bir kelime vardı. Son yıllarda o kadar çok Hacıağalar oluştu ki bu kelime unutuldu gitti. Yerine borç yiğidin kamçısıdır diye saçma bir söz getirildi. Yiğit borçlu olamaz, kamçılanamaz, borçlu olan, kamçılanan yiğit olamaz. Değer yargılarımız maalesef tepetaklak edildi. Fabrika ayarlarına geri dönmemiz gerekli diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fabrika ayarlarında ölçüyü kaçırıp 1920-30'lardan geriye gitmemek lâzım, yoksa başladığımız yere geri döneriz. Doğru ayara dönersek elbette sonrası da iyi gider....

      Sil
    2. Fabrika ayarına dönmek veri kaybı yaşatır. Daha iyi bir sürüme yükselmek gerek. Bu da hukuk ve eğitim alanında AB seviyesinin de üstünde yeni kodlamalarla olur.

      Sil
    3. Sayın Adsız 09:39

      Yararlı verileri-software'i yedekler, fabrika ayarlarına döndükten sonra tekrar yüklersiniz. Böylece sistem çok daha sağlıklı çalışır...

      Sil
    4. 11.27 Mahdut, Güncelleme almayan yazılım eski kalır. Oluşan bug giderilmez. Performans artışı sağlanmaz. Eğitim ve hukukta "pozitif bilim ışığında" güncellenmezse yedekten yüklemek hiç işe yaramaz.

      Sil
    5. 14:05 Adsız, Nasıl bug gidereceğini bilmiyorsan bırak dağınık kalsın zaten, nene gerek fabrika ayarı, yazılım güncelleme, v.s. İşi biliyorsan yap, bilmiyorsan bulaşma...

      Sil
    6. 16.02 makdut sen ne diyorsan o olsun tamam pes ettim.

      Sil
    7. 18:49 Adsız, Bir de cevap veremeyince rumuzlarla oynayıp aklınca karşındakini aşağılamaktan vazgeçtin mi tamamdır...

      Sil
    8. 20.50 Mahdut, dikkatsizce yazdığımdan h yerine k yazmışım. Kasıt yok, aşağılama hiç yok. Kırılmışsın madem o zaman özrümü kabul etme büyüklüğü göster. Saygılar sunarım.

      Sil
    9. 21:25 Adsız, Kırılmak, gücenmek yok estağfurullah da şeytan ayrıntılarda gizlidir. Ah şu bilinçaltımız, bize ne hınzırca oyunlar oynar :) Saygı benden...

      Sil
  61. Hocam, Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ile ilgili şu anda ne düşünüyorsunuz?..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Giderek değerini yitirdiği kanısındayım. İlk çıktığında iyiydi sonradan bozuldu çünkü enflasyon ve kur değişimi çok etkili.

      Sil
    2. 23.31
      Bes denen sistem aslinda guzel bir sistem. Sonucta bireyleri iyi kotu bir tasarrufa yoneltiyor ve toplumsal manada da bir sermaye birikimi ve gelecek donuk iyimserlik sagliyor.
      Hem makro ekonomik hem de mikro ekonomik manada faydali bir sey. Aylik 100 lira gibi bir rakamla tasarrufun onunu aciyor hic para biriktiremeyenler icin bu onemli bir sey.

      Amma gelelim isin asil ve gercek boyutuna!

      BES denen sistemin islemesi tasarruf sahibine ve bu isleri organize eden sigorta sirketine dengeli bir sistem olarak isleyebilmesi icin. BESin uygulandigi ulkede "FIYAT ISTIKRARININ" olmasi sart! Bu fiyat istikrari denen meymeletin de uzun yillardir suregiden bir olgu olmasi lazim.Yani BESin uygulandigi ulkede BESe katilim saglayacak bireylerin "Enflasyon" sorunu olmamasi sart. Buda neredeyse dededen toruna misali uzun yillar olmus olmasi lazim
      Mamafih BESin oldugu bir ulkede enflasyon uzun yillar %2ila en fazla %4.5 araliginda dalgalaniyor olmasi lazim gelecekte de ayni enflasyon ve paranin stabilize olmasi dusunuldugunde ve dahasi ona uygun faiz oranlari olustugunda BES faydali bir ensturmandir.
      Diyelim ki BESe giren kisinin bulundugu ulkede uzun yillar enflasyon %2-3 araliginda olsun faiz oranlari da %3-4.5 araliginda dalgalansin o ulkede BESe girmek iyi bir tercihtir.Eger diger yasal mevzuatlari da hukuki manada oturmussa sayet.
      Ama bizim gibi fiyat istikrarinin olmadigi dededen toruna ne gecmiste ne de bugun ne de gelecekte boyle bir fiyat istikrari mekanizmasinin beklendigi bir ulkede hele hele buna uygun olmayan faiz politikalarinin isledigi bir ulkede paraninda stabilize olmadigi surekli deger kaybettigi ulkede BES bir ise yaramaz.

      Sorun enflasyon sorunudur fiyat istikrarinin olmayisi sorunudur. Enflasyonun oldugu yerde her turden tasarruf itibarsiz bir davranis halidir. Enflasyonun oldugu yerde yerli paranin kiymeti degeri olmaz. TUrkiye enflasyon belasindan kurtulmadigi muddetce de hic bir sorununu cozemez.

      Eger 2005-2010 arasinda ortalama olarak %7-8e indirdigimiz enflasyonu 2010lardan bugune %4-%2.2 araligina indirmis olsaydik ki bunu yapabilecek dis kosullar ve ic kosullar vardi iste o zaman BES kiymetli bir uygulama oldugu gibi bir cok kisinin de katilim gosterecegi bir sistem olabilirdi.Bir cok kisi katildigi icinde BES daha da faydali ve guvenilir sermaye birikiminin oldugu bir sistem haline donusurdu.

      Sil
  62. Kamu bankası emeklisi bir iktisatçı olarak; tüketim, üretim ve israf çılgınlığını kısa bir yazı ve müşahhas örnekle okuyucunuza sunmanız nedeniyle, Hocam tebriklerimi ve teşekkürlerimi iletiyorum.. Harun KILIÇ/Ank. (Atatürk Liseli)

    YanıtlaSil
  63. her talep kendi arzını yaratır mı?
    hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tek tek talepler arzı yaratamaz ama toplumda belirli bir mala talep artışı varsa arzı yaratır. Öte yandan reklamlar o kadar etkili ki arz da talep yaratabiliyor.

      Sil
  64. Statü geleceği yakalayan anlayan öngören insanlar içindir. Kılık kıyafet kullandığı araç gereç ve hizmet ile statü sahibi olunmaz koltuk ve makam işgal eden eşkiya olur.

    Yatırım geleceğe yapılandır. Anlık ihtiyaç için olan tüketimdir. Bilgiye yatırım eğitimle olur. Gelecek teknolojiye yatırım yapan yeni nesil ürünler üreten pazarlayan insan yatırım sahibidir. Ev araba yatırım değil ihtiyaçtır. Varsa alırsın yoksa kullandığını kirasını verirsin.

    YanıtlaSil

  65. Tüketimdeki artış mı yoksa tasarruf artışı mı üretimi daha çok arttırır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tasarruf artışının kaynağı mal ve hizmet ihracatı artışı ise, tasarruf artışı üretimi daha çok arttırır. Tabi bu soru bir ülke özelinde ise. Mantığım, biryandan yurtiçi için üretim yaparken ülke dışından da gelen talebin artması üretimi daha çok arttıracaktır.

      Dünya özelinde ise, yani bütün ülkeleri tek bir ülke imiş gibi düşünürsek, tüketim artışı üretimi arttırır. Çünkü tüketim olmazsa üretim yapmanın mantığı yok.

      Sil
    2. Tüketim olmazsa üretim artmaz. Ama tasarruf yoksa o zaman üretimi artıracak yatırımı yapmak için kaynak bulunamaz.

      Sil
  66. Hocam tebrikler size yakisir bir yazi olmus.Ben cocuklarima her zaman su tavsiyeyi yapiyorum.Ne kadar cok kazanirsaniz,kazanin tasarruf etmesini bilmiyorsaniz basarali olamazssiniz.

    YanıtlaSil
  67. Libya vatandaslarina Turkiyeye giriste vizelerin kaldirilmasi hakkinda ne dusunuyorsunuz?
    Libyali siginmacilarin onunu acar mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu işlere niçin gönüllü olarak giriyoruz anlamıyorum. Burası sığınma evi mi? Niye yıllardır Libya'yı arka bahçesi olarak gören İtalya yapmıyor bunu?

      Sil
    2. Stratejik Derinlik ve Gelecek politikasi geregi sanirim. Malum 2010dan beri dis iliskilerde bu politikayi uyguluyoruz.

      Sil
  68. Önce insan olabilmeyi öğrenmeli daha sonra eğitimi düzeltmeliyiz

    YanıtlaSil
  69. Günümüz dünyasını anlatan güzel bir yazı olmuş hocam emeğinize sağlık tebrik ederüm

    YanıtlaSil
  70. https://www.gercekgundem.com/ekonomi/141544/fatih-altayli-simiti-cikardilar-bize-soktular

    Okudunuz mu hocam? Daha kim bilir nelere şahit olacağız!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okudum çok doğru tespitler.

      Sil
    2. Simit Sarayi artik devlet isletmesi artik bir KiT

      Sil
  71. Hocam faiz indirimi için acele etmediler mi sizce? Enflasyon yukarı yönlü gidecek. Son kurşunu erken sıkmadılar mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kurşun adres sormaz ki
      Yaktın bizi en derinden
      Krizlerde yine benim ülkem
      Dolar yangınlari çaresiz

      Sil
    2. Bu son faiz indirimi bence yanlıştı. Ben, bizim gibi kurdan çok etkilenen ekonomilerde esnek faiz politikasını savunuyorum. Bana göre enflasyon düşerken faizi düşürmek, çıkarken de artırmak gerekir. Bu son karar, enflasyonun ters baz etkisiyle çıkışa geçtiği ortamda faizi düşürmeye yöneldiği için bence yanlış bir karardı. TCMB bu dönemde faizi değiştirmeden beklemeli ve enflasyonun yılbaşından sonra alacağı yöne göre hareket etmeliydi.

      Sil
  72. Bizi bize anlatmışsınız hocam. Teşekkür ederiz.

    YanıtlaSil
  73. Sudandan at essek katir eti ve sakatati ithaline ve sifir gumruk uygulamasi ile ilgili dusunceniz nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında bunların hepsi ülkemizde var, ithal etmeye gerek yoktu.

      Sil
    2. Hocam cevabınızda ironi var sanki :) Var mı merak ettim?

      Sil
  74. Bu aydınlatıcı yazınız için teşekkür ederim. Malthus'un nüfus teorisi hakkında da bir yazı yazabilir misiniz? Görüşlerinizi önemsiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Malthus konusunda bir yazım var:
      http://www.mahfiegilmez.com/2018/01/malthusa-farkl-bir-baks.html

      Sil
  75. Öncelikle elinize kaleminize sağlık hocam. Bir şey sormak istiyorum. Diyelim ki kazandığımızın yarısını tasarruf edebiliyoruz. Elimizde aracımız var yeni bile sayılır (4yillik, zamanında sıfır alınmış). Alındığı değere göre 4 yılda da %65 değer kazanmış. Onu satıp %70 daha sermaye koyarak yeni bir araç alsak. Biliyoruz ki yeni alacağımız araç çeşitli teşviklerin sona ermesiyle daha pahalı olacak. Yani eldeki araca ve tasarrufa oranla daha fazla değerlenecek. Ama yeni araca ihtiyacımız da yok. Yani bu durumda almak tasarrufun değerlendirilmesi olarak mı yorumlanmalı yoksa Tüketim çılgınlığı olarak mı? Yani ihtiyacımız olmayan yeni araç ile yeni sayılabilecek eskiyi değişim yaparken bir miktar tasarrufumuz reklam kampanyaları ve teşviklerle üreticiye aktarılırken. Bir yandan bize kazançlı olduğumuz duygusu hissi verilerek aslında elimizdeki tasarruflar alınmaya çalışılıyor. Elbette ki karşılığı mal ile ama olmasa da olur dediğimiz bir mal ile. Nihayetinde aracımız yenilenirken elde tasarruf kalmıyor, diğer yandan da yeni aracın mevcuda göre daha fazla değer kazanması ile daha zengin hissettiriyor. Yani bu bir kısır döngü müdür...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konuda yeni yazıma bakmanızı öneririm. Az önce koydum siteye.

      Sil
  76. Hocam merhaba. Yazılarınızın sıkı bir takipçisiyim ve size teşekkür etmek istedim. Gündemi, ekonomiyi ve bir çok konuyu sizin sayenizde daha iyi bir şekilde anlayabiliyorum. Bilgilerimi çevremdeki insanlarla paylaşırken yazılarınızı önemli bir kaynak olarak kullanıyorum.

    YanıtlaSil
  77. amerika'nın avrupa'nın yanında bizim tüm ürünlerde kişibaşı tüketimimiz çok daha az. bence ülke olarak çok daha fazla tüketmeliyiz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. tabi abd ve Avrupa kadar üretkeniz ve bu üretkenliğimiz sayesinde ulular arası büyüklükte markalarımız var değil mi?. otomotiv,kimya,dayanıklı tüketim malları, ağır sanayi markalarımız var değil mi?. cari fazla ve tasarruf fazlamız var. üretimiz fazlamız var değil mi?. bu yüzden çok tüketmeliyiz. çok tüketmeliyiz ki borç stokumuz daha da büyüsün. çok tüketelim ki finansman için kalan çok az sayıda kamu işletmesini de özelleştirelim. geleceğimizdeki ipotek daha da büyüsün. dış finansmana daha yüksek faiz ödeyelim. haklısınız. zor olanı değil de kolay olanı tercih edelim hep bolca tüketelim.

      Sil
  78. Hocam yazılarınızı bolca paylaşıyorum eş, dost, akraba ile. Hakkınız geçiyor. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  79. Onceliklle çok teşekkürler. Benim sorum, yeni yayinladiginiz temel göstergelerinden ile ilgili. Faiz Disi Denge/GSMH yüzdesinin Bütçe Dengesi?GSMH"dan daha kucuk olması gerekmez mi? 2019 yılı icin Bütçe dengesi/ GSMh % 2.9; Faiz Disi Denge/GSMH %2.9 gorunuyor.




    YanıtlaSil
  80. Herkes gerçek ihtiyacını ya da ihtiyacı kadarını alsa talep ona göre şekillenir.Fiyatlar da düşüşe geçebilir.Harcamaya değil tasarrufa teşvik odaklı bir ekonomi anlayışı gerçekleşebilir.Doğal olarak daha sağlıklı bir hayat ve ekonomi gerçekleşebilir diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  81. Hocam merhaba, begeniyle takip ediyorum, dusuncelerimizin bu denli benzer olmasi beni mutlu etti, azindan yalniz olmadigini bilmek guzel, insanliga dair son kalan umutlari sayenizde canli tutuyoruz. 2017'de insanlik olarak halen pesinde kostugumuz buyume modeliyle ilgili asagida yer alan yaziyi yayinlamistim. Paylasmak istedim. Saygilarimla

    http://www.ardayanik.com/2017/01/dunyay-batrmamak-icin-yeni-bir-ekonomik.html?m=1

    YanıtlaSil
  82. maalesef tasarrufu becerebilen bir millet olamadık. Şahsen kendim için de durum bundan ibaret.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi