Son 15 Yılda İki Kez Kaçırdığımız Tren
Son 15 yılda tren bizim
beklediğimiz istasyona iki kez geldi. İlkinde 2001 krizinin yaralarını sarmış,
bütçe açığı, kamu borç yükü ve bankacılık gibi üç alanda önemli reformlar
yaparak 2005 yılında Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerine başlamıştık.
Bu olumlu ivme ile enflasyon düşmeye, faizler gerilemeye, büyüme hızı artmaya,
risk primi gerilemeye başlamıştı. O zamana kadar gelen yabancı sermaye
miktarından fazlası bir yıl içinde gelmeye başlamış, AB üyeliğine 2010 yılında
mı 2011 yılında mı gireceğimiz konusunda iddialara girilir olmuştu. Yapmamız
gereken tek şey eğitim, hukuk, vergi, dış açığı dengeleyecek yatırımların
teşviki gibi alanlarda tıpkı bütçe, kamu borç yükü ve bankacılık alanında
yaptığımız reformların benzerlerini yaparak yapısal reformları tamamlamaktı.
Bunları gerçekleştirecek adımları atabilsek istasyona gelen trene
binebilecektik. Ne var ki tren bizim beklediğimiz istasyona geldiğinde biz iç
salonda uyuyorduk. Tren gitti.
Sonra küresel kriz çıktı. Önce
ABD, sonra İngiltere, Avrupa ve Japonya dünyayı paraya boğdu. Piyasaya
sürdükleri paralar bizim gibi daha yüksek faiz veren veya daha fazla getiri
vaat eden ülkelere aktı. Likidite öylesine bollaştı ki dış finansman bulmakta
zorluk çeken ekonomiler rahat rahat finansman buldular. Bu finansman bolluğuna
bir de petrol fiyatlarındaki düşüş eşlik etti. Böylece bizim gibi enerji
ithalatçısı ülkeler bir yandan bol ve ucuz dış finansmana erişirken bir yandan
da düşen cari açığın avantajını kullandılar. İşte o dönemde de yapmamız gereken
tek şey 2005 yılından itibaren yapmamız gereken şeydi: Eğitim, hukuk, vergi,
dış açığı dengeleyecek yatırımların teşviki gibi alanlarda yapısal reformlara
girişmek. Bunları yapabilsek istasyona ikinci kez gelen trene biner başımız
rahat giderdik. Ne yazık ki yine iç salonda uyuya kalmıştık. Tren yine
gitmişti.
Bu tren bir daha bu istasyona
gelir mi bilinmiyor. Tarifeli bir tren değil çünkü bu. Uyumadan beklemek
gerekiyor.
Önümüzdeki dönem artık finansman
bulmanın pek kolay olmayacağı bir dönem olacak gibi görünüyor. Böyle bir
dönemde artık yapısal reformların yapılması öyle kolay değil. Aslına bakarsanız
vergi, teşvikler gibi konularda yapısal reformdan ne anladığımız konusunda daha
kolay uzlaşma sağlamak mümkünken eğitim ve hukuk alanında bu o kadar kolay
değil. Eğitimde yapısal reform denilince kimimiz bilimsel, objektif, inanç
etkilerinden uzak eğitimi anlıyoruz, kimimiz tam tersini. Hukuk reformu
denilince kimimiz bağımsız yargıyı anlıyoruz, kimimiz bambaşka şeyleri.
Kuvvetler ayrımı konusunda bile aynı noktada buluşamıyoruz. Böyle bir ortamda
yapısal reformu nasıl yapacağız? Bu durumda hepimizin ortak olarak benzer
şeyleri anladığımız ekonomi alanındaki reformlarla işe başlamaktan başka çare
yok.
Artık işler tersine dönüyor. Fed,
artık faiz artırımı dönemine girdi. Üstelik çoktan sonlandırdığı parasal
genişlemeyi Ekim ayından başlayarak sıkılaştırmaya döndürdü ve üç ayda bir
artan miktarlarla devam edecek bilanço küçültmeye dayalı bir parasal
sıkılaştırma dönemine girdi. Bu, dünyaya dağılmış olan Dolarların artık
buralardan çıkıp ABD’ye geri döneceği anlamına geliyor. Avrupa Merkez Bankası,
parasal genişlemeyi tedrici olarak bitirme aşamasına doğru ilerliyor. Ardından
o da Fed gibi parasal sıkılaştırma ve faiz artırımı operasyonuna girişecek.
Bugün değilse yarın, yarın değilse öbür gün.
Önce Avrupa Birliği üyeliğine en
yakın olduğumuz dönemde sonra da likiditenin bol olduğu, dış finansman sorunu
çekmediğimiz bir dönemde yapamadığımız yapısal reformları şimdi işlerin tersine
döndüğü bu dönemde yapabilir miyiz? Ne yazık ki çok zor görünüyor.
Kacirilan her trenden sonra gelecek trenin sonraki seferinin gelis suresi de uzayacak gibi degil mi?
YanıtlaSilNe yazık ki görünüm öyle.
SilDesenize hayatimin kalan bolumunde treni mezarda bekleme olasiligim var.
SilBaska bir trenin yolcusuyuz artik!
SilTren tabiki tekrar gelecek ama biz bu sefer raylar uzerinde uyuyor olacagiz.
SilDeğerli hocam sorunu "tren geldi ama biz kaçırdık" diye yorumlamak hatalıdır. Sizin binmeyi arzu ettiğiniz tren başka yöne gidiyordu, halkımızın binmek istediği tren başka. Olsa olsa biz iktidar trenindeyken aydınlanma treni iki defa yanımızdan geçmiştir biz de pencereden bakmışızdır. Reform trenin binmek gibi bir amaç ve politikamız asla olmadı bunun adını doğru koyalım.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilYüzde yüz katılıyorum. İktidarın ilk yıllarda "mış gibi yapması" bile sadece bir stratejinin gereğiymiş. Şu an AB "gelin hadi sizi alalım ama girdikten sonra tüm AB standartlarına uyacak düzenlemeleri yapacaksınız" dese eminim geri geri nasıl kaçacağını hesap eden bir liderle yaşıyoruz.
SilMerhaba yazınız gerçekleri bir kez daha hatırlamamıza vesile oldu teşekkürler.
YanıtlaSilBinemediğimiz trende bence bir kaç tane lokomotif var geri kalanı vagon, lokomotiflerden biri raydan çıktı ama diğerleri hala güçlü işliyor aşağıdaki vagonlarda ise çeşitli sorunlar var hatta biri 5 yıl önce yandı halen dumanı tüter bir şekilde çekilmeye devam ediyor.
Biz vagon değil lokomotifiz ancak tekerlek akslarımız kaçırdığımızı düşündüğümüz trenin tekerlek akslarına uygun değil. Belkide o trenin gittiği yola bizim aksımıza uygun başka yollar bulmak lazım, ancak bu makinistle zor ona teşekkür edip daha çalışkan daha akıllı daha genç yepyeni bir makinist bulmak lazım, mevcut makinist adaylarıyla da olacak iş değil...
Saygılar.
bizim lokomotifimiz de makinistimiz de metal yorgunu artik
SilBence hiç bir trene binme niyeti yoktu,öncelikleri değildi, nitekim bugün bunu herkes görüyor.AB sadece içeriye ve dışarıya verilen bir kalkandı, fotoğraftı.
YanıtlaSilBen sadece AB'yi kastetmedim. Bu uygarlık treni aslında. AB bizim için uygarlığa gidiş için vesile olacaktı.
SilEn buyuk handikapimiz sanayicisi, bakkali dahil insaat sektorune girip muteahhitlik yapmis olmalari. Bugun itibariyla kimse ne uretebiliriz sorusuna kafa yoramaz hale geldi. Bol para bitince uretim hayal edemeyen ulkeyi tek bir gercek bekler yuksek kur, yuksek enflasyon, yuksek faiz.
YanıtlaSilEn büyük handikapımız yanlış eğitim sistemi. Ve her geçen gün daha da yanlış hale getiriyor olmamız.
SilNe yapacağız hocam, hiç iyi şeyler yok. "ESKİDEN TOZ PEMBE HAYALİM VARDI. ŞİMDİ PEMPESI GİTTİ TOZU KALDI" Kanun da düzenlemede eksik yada yok demişiz. SPKN, BDDK...
Sil?...
Elinize emeğinize sağlık değerli hocam. Türkiye olarak içinde bulunduğumuz durumu çok güzel özetlemişsiniz. Artık bir an önce uyanıp atılması gereken adımları somut bir şekilde belirlememiz ve uygulamamız gerekiyor. Bir politikamiz ve inancimiz olmali. Ilkokuldan itibaren bir yol haritası belirleyip uygulamalıyız. Gündemimiz cok dolu ama bizleri ileriye tasidigini düşünmüyorum. Aksi durumda geri dönüşü çok zor bir yola doğru ilerliyoruz. Saygılarımla
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilTrenler geliyordu doğru ama içinde hep eli silahli askerler vardı. Aslinda treni kacirmadik biz sadece bindirmediler...
YanıtlaSilBence öyle değil. Biz binmemiz için gerekenleri yapmadık ve yapmamakta ısrar ediyoruz.
SilAynen hocam biz binmemekte israrciyiz ama neden bizde bir gun binmeyelim ki
SilAma eminimki yetisen yeni nesil benim gibi olursa biz de bu trene binip ne olduğunu gorcez
SilHocam, ne yazık ki bizim ülkemizde yapısal reformlar denilince inanç sisteminin devletin tüm noktalarına karıştırılarak kötüye kullanılması anlaşılıyor. Umarım bir gün bu gidişata dur denir.
YanıtlaSilNe yazık ki doğru.
SilDeğerli Hocam,
YanıtlaSilDolar neden ABD'ye geri dönüyor? Dönmesinin ABD'ye kazancı nedir? Benzetme doğru olur bilmiyorum ama bunu kişi bazlı örnekleyecek olursak, dışarıya verdiğim borç paraları veya yatırım için arkadaşlarımla iş amaçlı paylaşımda bulunduğum nakiti genel piyasaların bozulmasına dayalı olarak kendi öz varlıklarımı korumak adına geri almak olarak değerlendirebilir miyiz?
Sıcak para yeterince kazanç sağladığında daha az riskli yerlere dönmeyi her zaman tercih eder. Öyle olunca da eskiden bulunduğu yerler faiz artırmak zorunda kalırlar.
SilO ilk tren bize doğru yola çıktığında seçmene gelecekten alınan ama günün parasıymış gibi yutturulan
YanıtlaSilrüşvetler halk tarafından tüketilmeye başlanınca siyasilerin attığı zoka yutulmuş oldu.Sonrasında her seçim öncesi zokayı yutanlara istikrar için oyunuzu bize vermelisiniz santajı başladı ve bu güne geldik.Torunların hakkını yedik ve affedilmeyeceğiz.Saygılar...
2018 sonuna kadar 1 trilyon $ karşılığı likiditenin global piyasalardan çekileceği hesaplanıyor.
YanıtlaSilSonuçları pek hoş olmayacak.
Sevgili Eğilmez,
YanıtlaSilKüçük resme bakinca haklısınız. Isterseniz birde büyük resme bakalım;
Avrupa birliğine yön veren en büyük ülkelerden olan Almanya da 2005 e kadar Schröder(SPD) hükümeti iktidardaydı ve Türkiye yi gerçekten üye olarak almak istiyordu. Schröder Fransa başkanınıda (Chirac 1995-2007) zorda olsa ikna etmişti.
Bu ikiliden Schröder 2005 te iktidarı Merkel e verdi. Chirac 2007'de Sarkozy ye. Yeni liderler Türkiye yi kesinlikle üye olarak almayacakları vaatleri ile seçildiler.Bu liderler Türkiye yi üye değil imtiyazlı partner yapmak istiyorlar. Ve Imzalanan anlaşmaları hiçe saydılar.
Geçenlerde Schröder bir röportajda Avrupa birliği Türkiye iliskilerinin geldiği durumdan Merkel in vizyonsuz kişiliği ve siyasetinin sorumlu olduğunu söylüyordu.
Yani 2005 ten sonra ağzımızla kuş tutsak bile bizi üye olarak almayacaktılar. Romanya ve Bulgaristan gibi ülkeleri bile bütün yapısal problemlerine rağmen 2007 de aldılar.
Sevgili Meraklı hangi resme bakarsak bakalım faturayı başkalarına çıkararak bir yere varmamız mümkün değil. Biz AB'ye girmesek de bu eğitim sistemiyle bu yargı yapısıyla bu demokrasi duruşuyla uygar toplumlar düzeyine çıkamayız. Kimse bize bunları yapmayın demedi. Bunları yapmayan hatta tam tersini yapan biziz. Kabahati kimsede aramayalım. Adamalar bizi 60 yıl kapıda beklettiler. Ve biz niçin bekletildiğimizi hala anlayamadık.
Silsayın Egilmez bence de en onemli nokta burası. Ne yapmamız gerektiğini hala anlamamış olmak ve surekli olarak yanlışın dış kaynaklı olduguna inanmayı istemek. Bir turlu objektif durum tespiti yapamamak.
SilBiz yapılması gerekenleri yapsaydık da almayacaksa almasalardı. en azından AB üyesi olmayan ama uygar bir toplum olmuş olurduk. uygun bir örnek olur mu bilmem ama avrupanın göbeğinde olan fakat AB üyesi olmayan İsviçre örneği karşımızda duruyor
SilSayın Meraklı keşke AB'ye girmek için hangi yapısal reformları yapmak gerekirdi; biz hangilerini yaptık, hangilerini yapmadık diye de merak edip baksaydınız. O zaman görecektiniz ki durum hiç de "AB zaten bizi hiç almayacaktı" gibi değil; biz ödevlerimizin hemen hemen hiç birini yapmadık, ondan sonra da her tembel öğrencinin yaptığını yapıp; "hoca zaten bana takık" diye iç kamuoyunu yalanlarla yanlışlarla yönlendiriyoruz. Asıl girmek istemeyen biziz halbuki. AB normları bizi bozar, aksi halde nasıl böyle ihaleler yaparız, hukuk nasıl böyle kuşa çevrilir, istediğimizi içeri atar, istediğimizi çıkarırız değil mi ya?
SilHocam merhaba,
YanıtlaSilBlogunuzu severek takip ediyorum,katkılarınız için öncelikle teşekkür ederim.
Sizden bir ricam olacak,aşağıda belirttiğim konu hakkında araştırma yapmam gerekiyor.Bu konu ile ilgili olarak kaynak önerebilir misiniz?
Saygılarımla
Orta gelir tuzağından çıkan ülkeler bunu hangi politikalarla başarmışlar?
Hangi ülkeler doğal kaynak gelirlerine ya da AB üyeliğine dayanmadan orta gelir tuzağından çıkabilmişler?
Bu başarılı ülkelerin ihracat performansları ve iktisadi kabiliyetleri nasıl gelişmiş?
Bu konular için imf, dünya bankası ve oecd sitelerine bakın. Oralarda özellikle research çalışmaları oluyor bir şeyler bulacağınızı sanıyorum.
SilHocam o trenler gidip gelirken biz başka bir trenden, demokrasi treninden inmeye çalışıyorduk ama o henüz istasyona gelmemişti. Şimdi şimdi geliyor, bu nedenle iktidardakiler sizin bahsettiğiniz trenleri kaçırdıkları için hiç de pişman değiller.
YanıtlaSilMahfi bey, bu sorunlari yasamamizin nedeni suni gundemlerden dolayi ekonomiden pek bahsetmememiz olabilir mi acaba? Amerika'da ya da Avrupa'da mesela cogunlukla ekonomi on plandadir televizyonlarda. Turkiye'deyse CNBC-e kapandiktan sonra pek sansimiz kalmadi bu konuda.
YanıtlaSilEmin olun bizim kadar ekonomi konuşan başka bir ülke yoktur. Ama bizim temel sorunumuz ekonomi değil. Eğitim, demokrasi, yargı, uzlaşma. Bunları çözebilsek ekonomiyi çözeriz.
SilHocam merhaba ;
YanıtlaSilDenizli'de denizlihaber.com isimli etkili bir yerel gazetede ekonomi üzerine köşe yazıları yazıyorum.
son yazımın linkini aşağıda görebilirsiniz;
(diğer yazılarım da profil altında bulunuyor)
Uygun olduğunuz bir zamanda okumanızı isterim ve kısa bir yorum yaparsanız memnun olurum.Teşekkür ederim.Saygılarımla,
http://www.denizlihaber.com/yazarlar/tolga-varliker/enflasyon-ve-sessizlik/
Twitter : @TolgaVARLIKER
Evet güzel özetlemişsiniz, birçok çelişkiye değinmişsiniz, emeğinize sağlık.
Silçok sağ olun çok teşekkür ederim,
Silsizi okuyup,dinleyip ve örnek alıp yazmaya devam edeceğim,
Şimdi ne olacak peki sayın hocam?
YanıtlaSilNe yazık ki bilmiyorum. Çünkü burada rasyonel bir bakış tarzı yok.
SilSayın Eğilmez,bundan önceki yazılarınıza karşı objektif olma adına uluslararası finans kuruluşlarının Türkiye ekonomisine dair raporlarından veriler paylaştım,IMF,J&P Morgan, Dünya Bankası.Türkiye ekonomisine dair 2017-2018 yılı beklentileri olumlu idi.Siz buna rağmen sadece Fed'in parasal sıkılaştırmaya gideceği verisi ve açıklaması ile Türkiye'nin bir krize dogru gittiğine dair tahmin mi, temenni mi desem bilemiyorum öngörülerde bulunuyorsunuz.Bu defa, umarım yayınlarsınız,hem iç hem dış gözlemli bir alıntı,ufuk açıcı olabilir.Dünya Gazetesi'nde Özlem Ermiş Beyhan'ın röportajı.Türkiye'degördüğüm inovasyonu hiçbir yerde görmedim." Bu cümle iddialı gelebilir, peki ya söyleyen Hint asıllı bir Amerikalı ise?... Logo Yazılım'ın Hindistan yatırımının ardında bu cümle var aslında. Tuğrul Tekbulut, Türkiye'nin inovasyonunun, yüksek müşteri beklentileri paralelinde perakendeden finansa pek çok hizmette etkileyici bir seviyeye ulaştığını, kendilerinin de yazılımlarıyla buna eşlik ettiklerini anlatıyor. Ve şimdi Logo Yazılım, Hindistan, Romanya ve Almanya'da yatırımları ile bu bölgelerdeki KOBİ'leri esnek ve pratik Türk çözümleri ile tanıştırmayı hedefliyor. Logo'nun değerinin 400 milyon dolara ulaştığını belirten Tekbulut, "Türkiye'den çok ciddi inovasyon start up'ları çıkabiliyor. Neden bu topraklardan da 'unicorn' çıkmasın, ilki belki de biz olabiliriz" dedi.
SilÜlke olarak en büyük kaynağımız: Esnekliğimiz
► Logo bir süre önce yazılımda dünyanın önemli merkezlerinden Hindistan'da yatırıma başlama kararını açıkladı. Bu yatırımınız ne seviyede şu anda?
Bu yatırım, GE döneminde Garanti Bankası yönetim kurulundaki bir Hintli sayesinde gerçekleşti. Her Hintli yazılıma ilgi duyduğu için bizi gördü, bizden hisse aldı. O günlerde hissemiz 2 lira bile değildi. Bana şöyle söyledi: "Türkiye'de gördüğüm inovasyonu hiçbir ülkede görmedim kardeşim. Buradan çok fazla inovasyon Hindistan'a götürülebilir." Bunun ardından uluslararası bir gıda devine bir yazılım yaptık ve dünyada 'en iyi uygulama' seçildi. Ardından modeli Hindistan, Vietnam, Malezya gibi ülkelerde uygulamaya karar verdiler. Bu iki gelişme bize cesaret verdi. Bizim Türkiye'de en büyük kaynağımız esnekliğimiz. Çok pragmatik, becerikli bir insan topluluğu olmak zorundayız. Dayanıklılığımız, 'buluruz bir çaresini' yaklaşımımızdan geliyor. Bunu diğer gelişmekte olan ülkelere gittiğinizde görmüyorsunuz. Diğerleri doğal kaynak ülkesi, insan kaynağı ülkesi... Yaşamsallığı sürdürebilen bir beceri: Bizim farkımız da bu. Buradan hareketle gelişmekte olan ülkelerde iş yapmamız gerektiğini düşündük. Hindistan yatırımımızın ardındaki felsefe budur.
Şu Hintli'nin gördüğü inovasyonu bir de biz görsek... Bizim gördüğümüz, "ikizlere takke" düzeyinde kalıyor nedense.
SilArkadaş çok güzel bir şey söylemiş: Türkiye'den çok ciddi inovasyon START UP'ları çıkabiliyor. Yani diyor ki, Türk gibi başla, Hintli gibi bitir :)
Hmmm, Hint asıllı Amerikalı demişse doğrudur hocam. "Türkiye'de gördüğüm inovasyonu hiçbir yerde görmedim." Ok. Ben tatmin oldum.
SilAli Bey sorun sizde değil "biz"de. Yapacaklarımızı yapmıyoruz ne yazık ki..
SilHocam merhabalar 77 puanla kazananların olduğu bir mülakat da 90 puan ile gelır uzman yardımcılıgı mülakatından elenen biri olarak sizce halk Bankası sınavlarına girip bir yerden başlamak mı gerekir . Yoksa tekrar bu Sonu belirsiz mulakatı yıllarca beklemek mi ? Öneriniz nedir . Tesekkurler
YanıtlaSilMutlaka girip bir yerden başlayın. Öteki yol daha yıpratıcı olur.
SilHocam ne kadar naziksiniz. Cevaplapminiz. Muazzam bir tevazunun işareti.sizi seviyoruz. İlgiyle takip ediyorum. Saygılar
SilYunanistan AB'ye girip ne aydinlandi, ne refaha kavustu bir bilseniz. "Manda ve himaye kabul edilemez" diyenlerin pesinden gittigini soyleyenler, himaye edilme sansini kacirdik diye hayiflaniyorlar. Ironiye gel.
YanıtlaSilAsıl ironi AB ile müzakereye başladığımızda çatapat maytap patlatıp neredeyse bayram ilan edenlerin şimdi bunları yazıyor olması.
SilAbye gireriz yahut girmezdik. Sorun degil hatta benim umrumda bile degil. Onemli olab avrupa degerleri...ekonomik sosyal demokratik siyadal cevresel cipalari yakalamak tuturmak gerisin gelir zaten ve hatta bu degerleri yakalayan turkiyenin abye uye olup olmamasi umrumda bile degil. Mesela zihniyet mesela sefalet secimini mi yoksa refah secimini mi tercih etmek. Abye girmek degil. Hatta trnin abye girmemesi isvicre norvec ingiltere gibi avrupa degerlerine bagli kurimlarina sozlesmeli bir ulke bir turkiye daha tercih edilebilir...tabii butun bunlar hayal artik
SilSaygilarimla
Adsiz 13:04, ben yukaridaki yazida demokrasiden bahsedildigini goremedim, siz gorebildiniz mi? (Nutuk'ta da bahsedilmez zaten en acidan o yonuyle tutarli.) Siz askerin kontrollu ya da degil, post-"modern" ya da arkaik olsun darbe yapmaya curet edebildigi bir ortamda demokrasinin var olabilecegini mi dusunuyorsunuz?
SilDemokrasinin var olmadigi bir ortamda ulke refahinin surdurulebilir olarak yukselmesinin, huzurlu bir yasamin mumkun oldugunu mu saniyorsunuz?
Sayet "simdi demokrasi mi var, darbeyi sadece asker mi yapar(!)" gibi cevaplar verecekler once neye cevap verdiklerini, ve yukaridakilerinin nesine karsi olduklarini bir daha dusunsunler. Sonra gene de yazacaklarsa yazsinlar tabi.
Adsız 14:03, ben sizin aksinize yukardaki yazıda geçen "Yapmamız gereken tek şey eğitim, hukuk, vergi, dış açığı dengeleyecek yatırımların teşviki gibi alanlarda .... yapısal reformları tamamlamaktı." cümlesinin tam da "DEMOKRASİ"den bahsettiğini düşünüyorum. Daha başka nasıl demokrasiden bahsedilir bir anlatın da anlayalım lütfen. Hoca eleştiriye "Asıl ironi..." diyerek cevabı verip oturtmuş, daha fazla çabalamayın isterseniz.
Silxanax 11:38, yaziyi tekrar okuyup demokrasi'den bahsedilmedigini teyit ettiginiz icin tesekkur ederim. Ben sizin ne dusundugunuzu degil, yazida gecip gecmedigini sormustum.
SilKesinlikle katılıyorum. Toplum ne yazık ki bin yıl önceki kafa yapısına sahip ve kolay değişecek gibi durmuyor. Bu yapıyı Atatürk çok kısıtlı süresinde değiştiremedi. Doksan yılda az sayıda değerli insan yetişmesinin önünü açabildi sadece. Sonradan gelen siyasetçilerin iyi niyetli olanları çapsız dı ve zaten sayıları azdı. Bir toplum tepeden çekiştirerek gelişemiyor ne yazık ki.
YanıtlaSiltren gelir hoş gider yaylalar yaylalar.....
YanıtlaSilElinize sağlık hocam, yine hem çok yalın hem çok sürükleyici hem de bilgilendirici bir yazı yazmışsınız.Yazınızın en beğendiğim kısmı da herkesin doğrularının farklı olduğunu belirttiğiniz kısmı.Gerçekten öyle hocam.Ben de çevreme bakınca, görüşünce, tartışınca aynı kanıya varıyorum.O yüzden de birçok konuda anlaşmanın, uzlaşmanın, ortak karar almanın mümkün olmadığını düşünüyorum. Saygılarımla
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilKütüphanelerin önemi kalmadı diyen MEB müdürü kütüphaneyi mescide çevirmiş. Al sana eğitim reformu !
YanıtlaSilEvet mesela eğitim reformunu böyle anlayanlar var.
Sildaha iyi iste sessizlik olur.
SilHocom son 15 yılı harika anlattınız
YanıtlaSilTeşekkür ediyorum.
Sağ olun.
SilÇok değerli hocam,biz ülke olarak hatalardan ders alan olsaydık tren kaçmadı.
YanıtlaSilİlk tren kacisina inaniyorum da sinraki yani 2014 lerdeki tren kacisi ulkenin geri donulmez donemine geldi. Bunu bilnek icin 2011den baslayarak 2013u milat kabul ederek gunluk siyasal atmosfere soyle bir goz ucuyla bakmak kâfî...trende zaten Bir de hizli gecti... expresti.
YanıtlaSilAma ilki yani 2003 ile 2006 arasindaki tren istasyonda cok bekledi. O donem reformlar devam etseydi. Ki oyle bir potansiyelimizde vardi.etmedi. manuel barossonun abnin genisleme surecinde oldugu 2006da soyle bir demeci var bizim politikacilara ve avrupa medyasina eger hwr sey yolinda giderse turkiye 2020- 2021 de en gec ab uyesi olur diye...bu internette mevcut bu demec...bugun o 2006lardaki ivmeyi devam ettirseydik enflasyonu yenmis paradan sifir atmis butce disiplini parmak isirtan demokrasi ozgurlukler cephesinde hevesi olan en azindan iskenceye kotu muameleye tarihinde en az tolerans gosteren bir ulke olarak o dobemleri devam ettirseydik reformlarla, bugun kisibasina gelirimiz rahat 15bin dolarlari bulurdu enflasyonumuz %4 leri rahat yakalardi. İssizligimiz %7civarlarinda rahat bulunurdu. Kurt sorunu vs gibi insani sorunlarimiz bu gazla da rahat cozulurdu Hatta abye vizesiz gidip gelme abdye vizesiz gidip gelme olanagina sahip olurduk suanda.
Simdi gelinen noktaya bakiyorum da
Ulke multeci pazari haline donmus durumda. Gelecegi belirsiz kendi insani multeci icerideki insanlarin multeci oldugu bir turkiye var. Bu turkiye tarihinin hic bir doneminde bu durumda olmamisti.
Bence bunda sonra tren gelse de ki sizin soyleminize gore 2014lerde gelmis. Uyumusuz. Hocam uyanik olsaydikta mi binecektik??? Allah askina....aklimiza bu soru geliyor. Koca bir HAYİR cunku yolcu yorgun hasta ayaga kalkacak umudu bile yok. 2006larda hem tren peronda uzun durdu anons yapti hemde biz umutluyduk ama tatli bir uykudaydik uyuyorduk bu dogru.
Bundan sinra tren gelsede biz baska bir trenin yolcusuyuz artik. O da ortadogu expresi .. Bknz muftulere nikah kiyma yetkisi guzel bir ornek olsa gerek...
Sayın Eğilmez, bence bu iktidar öbür dünya için çalışıyor, bu dünya için değil. Reformları da öbür dünya için düzenlemeye yani İslami yaşam şekline uyarlamaya çaba sarf ediyor. İslami yaşam şeklinin her şeyi düzelteceğini, batılın yok edilmesiyle yeni bir İslami düzen kurmayı hedeflemektedir. Bu dünya zihniyetiyle, öbür dünya zihniyeti tamamen farklıdır. Sizin düşündüğünüz reformlarla, İslami zihniyetin düşündüğü reformlar tamamen zıttır. Farklı dünyalarda yaşıyoruz. İslami yaşam şeklini uygulamaya çalışan bir sürü Tarikatlar, Cemaatler, gruplar var. Yalnız bunların hangisi gerçek İslami düşünceyi temsil ediyor? Neden bu Tarikatlar, Cemaatler, gruplar bir birine düşman? Her birinin yaşam şekli neden farklı, gerçek yaşam şekli nasıl olmalı? Bunlar açıklığa kavuşmadan her kesimin aklından geçen reformlar farklı olmaya devam edecektir. Sizin kaçtı dediğiniz tren için bazı gruplar tren bizi hedefimize bir adım yaklaştırıyor, yapacağımız daha çok işimiz var diyerek, hedefe doğru diğer trenleri kullanmaya devam ediyorlar. Konu bilimsel değil, ideolojiktir, zihinseldir.
YanıtlaSilSn.Adsız 12:03, çok doğru tesbitlerde bulunmuşsunuz. AB şu an: "Gelin sizi alalım" dese girmeyecekler aslında ama iç kamuoyunu "her şeyi yaptık bizi almadılar" diye uyutuyorlar. Bu yalanlara da inanan çok maalesef. Bunların işi gücü öbür dünya. Hocanın dediği gibi sorun çağdışı-yanlış eğitim; bu kafada olan milyonlar yetiştiriliyor...
SilAvrupa Birliği bir hayal olarak görünüyor hocam.
YanıtlaSilBence konu AB değil bizim uygarlık yarışında olup olmayacağımız meselesi.
SilYapısal reformları yapıp trene binmesek de olur.
YanıtlaSilMeselenin özü trene binmek değil o trene binecek yeterliliğe sahip olmak hocam
Yazı için emeğinize sağlık.
Aynen, tamamen katılıyorum. Benim kastettiğim de zaten AB treni değil uygarlık treni.
SilNeticede çoğunluğun seçimlerine göre yürütülüyor uygarlığa ulaşma politikaları yani halk trene binip ne yapayım atlarım arabama istediğim zaman ve yerde dururum kararını vermiş,
Silsağlık olsun.
Ülkemizde ki yapısal reformlara inanç penceresinden bakıldığı müddetçe trenin ülkemize uğrama olasılığı düşmeye devam edecek gibi gözüküyor. Umarım bu negatif görünüm içeren çerçeve önümüzdeki yıllarda değişir.
YanıtlaSilAkıllı devletler başkalarının hatalarından ders alır.Keşke biz kendi hatalarımızdan ders alabilsek treni kaçırmazdık.saygılar hocam.
YanıtlaSilDoğru diyorsunuz.
SilDeğerli hocam, emekli bir kurmay subayın;
YanıtlaSilSovyetler dağıldığında Nato subayı olarak bulunduğum Brükselde, Avrupalı subay arkadaşların bana hınçla siz Türkler Kıbrısta işgalcisiniz, Kürtlere zulum yapıyorsunuz diyerek moralini bozmuşlar.
Şunun adını koyalım, Marshall yardımlarını tarıma ve otobanlara yatırım yapmamız koşuluyla yapan bir ABD, terörü desteklediği çokça konuşulan Almanya ve ABD...
Ne kalkınmamız isteniyor ne de tamamen Rus güdümüne girmemiz kabul edilebiliyor.
Batı medeniyetine hepimiz hayranız, ancak başta bizim olmak üzere pek çok halkın kanıyla ve ulaşamadığı potansiyel refahla besleniyor.
"Kazanmak, rekabeti sistemli olarak yok etmektir." sistemiyle kendi dışlarındaki halkları espiyonajla sabote eden batı dünyayı ciddi bir medeniyetler çatışmasına itti.
Düşünün Suudilerde petrodoları desteklediği için ABD yardımı ile ayakta duran bir çarpık rejim.
O rejim dolarla işimiz yok dese o hanedanı bir gecede yok edecek bir küresel mafya babası.
Türkiye'de çok cevherler şüheli şekilde öldürüldü ya da kasetle siyaset sahnesinden tahliye edildi.
Hocam Batı kesinlikle bizi sabote ediyor bunun adını koyalım, misal siz siyasete girmek istemiyorsunuz ama oldu da istediniz, gerçekten ülkeyi iyi bir istikamete götürecek potasiyeliniz görülürse, ben görünmez bir elin size çok ciddi sıkıntılar çıkaracağına eminim.
Evet halkımız popülizme mahal veriyor, evet yanlış politikaları destekliyor ama eminim ki batı işi şansa bırakmamak için gelişmekte olan ülkelerin eşiği geçememesi için sabote ediyor.
Güney Kore örneği verecek olsak, adamlar sömürge ruhlu, batıya daha entegre ve kolay idare edilebilir ülke olduğu için ayağına çelme takılmamış olabilir mi?
İddia ediyorum çelme takılmasa çok farklı konumda olacak ülkelerin başındayız, bu çelmeler şeyh sait isyanına şadar uzanıyor...
Doğrudur çok çelme takıldı. Ama şu da bir gerçek ki biz de çelme takılsın diye ayağımızı uzatıyoruz.
SilArtik bu bati bizi cekemiyor, celme takiyor safsatalarini bir kenara biraksak? Bu dogru ya da yanlis oldugunu asla kanitlayamacagimiz sacma sapan komplo teorilerini sakiz gibi cignemekten vazgecip söyle bir aynaya baksak ve neleri yanlis yapiyoruz onu anlamaya calissak?
SilPek tabi ki yabanci bir ülke size yardim ederken kendi ekonomik cikarlarini düsünecektir. Ulus devletlerin ekonomik rasyonalitesi bunu gerektirir. Bu nedenle ABD`nin size Marshall yardimi yaparken, bu parayi suralara harcayacaksin demeye hakki vardir. Para kendilerine ait sonucta, o parayi sana verip vermemek, verecekse hangi amacla kullanilacagini belirlemek en tabi hakkidir. Isine geliyorsa bu parayi alirsin, isine gelmiyorsa almazsin bu kadar basit.
Biz kendimiz ne yapiyoruz ona bakalim. Türkiye`nin varolan sanayi altyapisinin cok büyük kismi o begenmediginiz batili devletler tarafindan (dogrudan ve dolayli olarak) kuruldu. Bugün yaptigimiz ihracatin önemli kismini Avrupa Birligi`nin endüstriyel standartlarina tabi olmamiz yardimiyla yapabiliyoruz. Bugün ülkemizde yetismis insan kaynaginin önemli kismi bu bilgi birikimlerini batili üniversitelerde ki egitimlerine borclular. Ülkemizde egitim alan kisilerin bilgilerini edindikleri kaynaklarin ekseriyeti batida yazilmis eserler.
Bugün Iran (petrol olmasina ragmen), Suriye ve ya Irak`a göre cok daha yüksek seviye`de bir refah düzeyine sahip olmamizi Bati ekonomik sistemine belli oranda entegre olabilmis olmamiza borcluyuz.
Cevherlerimizin süpheli sekilde öldürülüdügünden bahsetmissiniz, bunu batililar yapti demeye getirmissiniz. Bugün gelismis tüm ülkelerin, o ülkelerde üretilen gizli teknolojilerinin calinmasini engelleyen counter espiyonaj uzmani istihbarat sebekeleri vardir. Eger sizin böyle bir teskilatlanmaniz yoksa ürettiginiz teknolojileri veyahut yetismis insan kaynaginizi batililar calmazsa, ruslar calar, onlar calmazsa japonlar calar. Dünya da bu isler böyle yürür.
Gerci bizim calinacak pek bir gizli teknolojimiz de yok ama hadi neyse. Konumuza dönelim, baskalarinin yardimiyla / desteklemesiyle ancak bir yere kadar gelinir. Türkiye`de o gelinecek noktaya gelmistir. Bundan sonrasi köklü yapisal reformlarin gerceklestirilip her alanda bilim ve teknoloji üretebilen, bu teknolojileri ticari ürünlere dönüstürüp pazarlayabilen bir toplumun insaasindan gecer. Buna yapabilirsen zengin bir ülke olursun, yapamazsan bize celme takiyorlar diye aglamaya devam edersin.
Mantiksiz bir sekilde batili ülkelerin gelip seni gelistirmesini bekleyemezsin. Ya da sana havadan para verip gelismeni saglamasini. Kurdugun sirketler le rekabet etmeyip pazarlari sana birakmalarini vs. vs.
Aglayarak sizlayarak, baskalarini suclayarak hic bir yere gelemeyiz...
Amerika Marshall yardımı yapıyor diye Amerika'yı niye kötülüyorsun.Alma kardeşim.Boğazına bıçak mı dayadılar al diye
SilDevletler arasındaki mücadelenin kişisel mücadeleler gibi : o bize bunu yaptı, şu bize şunu yaptı vb. durumlarla açıklanamayacağını anladığımız ve buna göre plan program yaptığımız gün bu işi kotarmış olacağız.
SilTürkiye her zaman bölge ülkelerine tedirginlik veren bir ülke olacak. Enerji kaynaklarına bu kadar yakın olan ve potansiyeli olan bir ülkenin ayağına çelme takılmaması mümkün değil.
Japonlar da avrupalılardan değil, Çinliler de, Güney Koreliler de... Ama başardılar.
Farkında oldular, planladılar, uyguladılar. Güçlüler..
Adsiz 21:38, neyi basardilar? Cin'i ayri tutuyorum, Japonya'nin Guney Kore'nin ne gucu var? Avrupali demissiniz de, Avrupa'da kac farkli ulke var biliyor musunuz? (50'nin uzerinde) Guclu diyebilecekleriniz bir elin parmagini gecmez.
SilBizdeki kadar herkesi kendinden asagida gorenin, her seyi bildigini sananin yasadigi baska bir tanesi de yoktur ama.
Dis politika uzmanliginiza sapka cikartiyorum fakat neyin mumkun olup olmadigini, tarihe bakip gorebilirsiniz. Buraya yazmak isterdim ancak yayinlanip yayinlanmayacagini bilmedigim bir yerde fazla vakit harcamanin anlami yok.
Flyhigh landsafe
Silkatiliyorum sana
Adsiz 10:23:
SilJaponya ve Güney Kore`nin insanlarina rehaf icinde bir yasam saglamak icin gücü var. Cin halen daha fakir bir ülke, ve ekonomik gelisimini hukuki ve demokratik reformlar ile birlestiremezse orta gelir tuzagina takilip orada kalacak. Japon ya G. Kore icin konusursak eger, baska ne olmasi gerekiyor günümüz dünyasin da? Silahlanip diger ülkelere savas mi acmalari gerekiyor? Baska ülkeleri isgal mi etmeleri gerekiyor? ABD´ye bunun icin kizmiyormuyuz?
Tarihe bakip ney görelim? 500 yil önce kilicla kazandigimiz savaslarla mi övünelim halen? O devirler geceli cok oldu, siz ve sizin gibiler halen daha rüyadasiniz. Savassa savaslarin en büyügünü Avrupalilar, Amerikalilar, Ruslar ve Japonlar iki dünya savasinda aralarinda yaptilar. Bizim tahayyül dahi edemeyecegimiz büyüklükte ordular kurdular bu devletler, yillarca birbirlerini anlamsizca öldürdüler. Ne ise yaradi bu savaslar? Bizim savastigimiz savaslar bunlarin yaninda solda sifir kalir, buna canakkale`de dahil. 1. Dünya savasin esnasin`da Marne`de, Somme`de, Verdun`da, Almanlarin bahar taarruzunda canakkale`de ölen asker sayisinin kac kati asker öldü haberiniz varmi??
Bitti artik Osmanli devirleri anlayin sunu. Osmanli`nin yaptigi herhangi bir seyi yaparak bu devirde basarili olma sansiniz yok. Birakin bu devri 1800`ler dede yoktu. Kendi tarihimize bakarak gelecek icin ilham bulma sansimiz yok. Dünyadaki bilimsel birikimin yüzde 99`u son 300 yilda ortaya cikti, bunun binde 1`i bile bizim katkimiz degil. Neyi bulacaksiniz gecmiste bana söylermisiniz? Geciniz efendim..
Sn.Flyhigh landsafe, tüm söylediklerinize yürekten katılıyorum. Yetti artık şu komplo goygoyu, batı bizi kıskanıyor, Almanya bizi çekemiyor, Amerika çelme takıyor safsataları. Kafanı çalıştır, imam-hatiplere ağırlık vereceğine çağdaş eğitime ağırlık ver, her yerin başına imamları getireceğine liyakat sahibi kişileri koy, uyanık, bilen, sorgulan gençler yetiştir ki, kimse sana çelme takamasın, hatta gücün yetiyorsa sen Amerikaya çelme tak. Elini tutan mı var. Sana Amerika mı diyor "yüklen dağa taşa imam hatip aç" diye, "imamları iş başına getir" diye? Nedir bu ağlaklık, suçu-hatayı sürekli başkasına atma kolaycılığı bilemedim. Bir de buna inanan milyonlar yönetiyor ülkeyi ona yanıyorum.
SilAdsız 10:23 ;
SilJaponya'nın ne gücü mü var? Bu soruyu cevaplayalım : rakam,tarih ve bilim konusunda bir kaç örnek vermek isterim :
Japonya'nın nüfusu 120 milyon civarında , GSMH 2016 5 trilyon dolar civarında,
İlk uçak gemisini 1922'de yapan ülke,
Dünya'da ay ve mars projesi olan ender ülkelerden biri,
Sizin güç anlayışınız TV karşısında sağa sola mavra okumakla alakalı sanırım...
Ben bu ülkelere Avrupalı demedim, Avrupalı olmamalarına rağmen başardılar dedim.
Neyi başardılar biliyor musunuz? Kapalı sistemler olmalarına rağmen dünyadan kendilerini soyutlayıp hayali bir dönem yaşamadılar. Geçmişlerine hamaset için değil ders almak için baktılar. Durumu doğru değerlendirdiler ve ülkelerinin karakteristik özelliklerini minimum düzeyde bozarak dünyanın en büyük güçleri arasında yer aldılar. Adamlar bunları başardılar.
Siz ve biz neyi başardık? Ben onu merak ettim. Siz onu söyleyin bir hele...
Flyhigh landsafe 11:51,
SilSeul'de sabah metroda evsizlerin uzerinden atlayarak ilerlemek zorunda kalana kadar ben de sizin gibi dusunuyordum. Ya da gelecekten umutsuz olduklari icin ureyemeyen Japon'lar da sizle ayni goruste olmayabilirler. Refah icinde yasamak icin rakamlardan daha fazlasina ihtiyaciniz var. Dusundugunuzun aksine fakir dediginiz Cin'liler gelecekten daha umutlular. Belli ki daha mutlular.
Siz bu topraklara uzaydan spor olarak mi geldiniz bilmiyorum ancak bu topraklarda yuzyillardir yasayanlarsa biz dedikleriniz, tarih en kanli savaslarini Avrasya'da sahnelemistir. Ancak sunu unutmayin ki savaslarin etkisini olen insan sayisiyla hesaplayamazsiniz. Bu sekilde dusunurseniz ne demek istedigimi anlayamazsiniz.
Islam'da haksiz yere bir insani oldurmenin tum insanligi oldurmek oldugu inanci vardir. Emin diger dinlerde de benzer inanislar mevcuttur. Islami doktrindeki, yani Islam ogretisindeki "tum insanligi oldurme" abarti katmak icin degildir. Cok derin bir mana tasir. Siz oldurdugunuz, katlettiginiz kisilerin gelecekte insanliga nasil bir fayda getirecegini bilemezsiniz. Soz gelimi Canakkale'de o "sayica az" sehitlerimizden birisi yerine Mustafa Kemal olmus olsa idi demokratik, laik Turkiye Cumhuriyeti kurulabilir miydi sizce? Kimbilir belki sehadete kavusan sehitlerimiz yasasalardi insanliga nasil katkilari olacakti. O yuzden savaslari kucuk buyuk diye ayirmayin. Bu dogru bir bakis acisi degildir.
Bilimsel birikimi de kilo ile, ya da artik her nasil olcuyorsaniz olcmeye kalkarsaniz yanilirsiniz. Acaba Isaac Newton cicek hastaligi ile mucadele ediyor olsaydi gene de yer cekimi kanunu bulunabilir miydi? Baska bir soru daha sorayim; acaba Edison ampulu kesfetmeseydi, Tesla ampulu de kesfedebilir miydi?
Ilk soruyu sormamim sebebi, evrimsel ilerleyislerin oncekiler ile onem veya kiymet mukayesesinin mumkun olup olmadigini sorgulatmakdi. Evrimsel ilerlemeler ayni hizda olmazlar. Bilimsel gelismeler, evrimsel gelismelerdir. Bu tip ilerlemelerde bir misirin patlamasi gibi, ufak bir adim birden sizi fersah fersah ileriye tasir. Siyasal ilerlemeler gibi devinimsel (revolution) degildir. Tabi ki son yuzyillarda Bati devsirdigi varliklarla bilimsel calismalara katkisi oldukca fazladir.
Bununla baglantili olarak ikinci soruyu ise bir bilimsel bulusu kisilere baglamanin anlamini dusunmeniz icin soruyorum. Dunya'da ayni zaman diliminde farkli cografyalarda icat edilmis, bir suru bilimsel teorem, arac gerec var. Insanlar hayatta kalmayi cok iyi becerebilmislerdir, bilimsel buluslar da zaten bu yuzden var, ihracat artsin diye degil. Emin olun 500 sene once Internet gerekseydi, benzeri icat edilirdi. Her "bulus"un bir zamani var, ve o zaman diliminde o bulus icin kimin kaynagi varsa o icat ediyor. Bunun ne irkla, ne cografyayla ne de baska bir sey ile iliskisi var.
300-500 yil geriye gitmeden, size gore hemen her seyimizi borclu oldugumuz bati, kimlere ne borclu ogrenmek istiyorsaniz asagidaki bagi incelemenizi oneririm:
https://rarehistoricalphotos.com/father-hand-belgian-congo-1904/
Gordugunuz gibi, siz soyleyin nasil gecelim? Sizin o bir cirpida gectiginiz Osmanli olmasa idi, resimde gordugunuz o dusunceli Afrikali baba yerine bir Arap, Ermeni ya da Turk babanin olmamasi icin hicbir sebep yoktu. (Zira Osmanli'nin bariscil bir hal alip gucsuzlesmesinden sonra balkanlarda zulum gormus vatandaslarinin da acisi resimdeki Afrikali'dan pek farkli degildi herhalde.)
Onlarla bunlarla uğraşıp kötüden emsal göstereceğimiz yerde silkinip bize düşen ödevleri yapsak hedefe daha kolay yoldan ve çatışmadan ulaşıp cost(energy)saving yapamazmıyız
SilKonuyu o kadar dagitmis ve alakasiz yerlere cekmissiniz ki neresinde cevap vermeye baslasam hakikaten bilemiyorum. Neyse adim adim ilerleyelim:
Sil1. Insanlik tarihinin en kanli savasi ikinci dünya savasinin dogu cephesidir (20 milyonun üzerinde ölüm yarisi asker diger yarisi sivil). Mesela Stalingrad düsseydi ya da Almanya V2 roketleri yerine atom bombasi gelistirmeyi deneseydi, bugün fasist bir dünya da yasiyor olabilirdik. Her sey olmasaydi hersey olabilir di. Senaryolarin sonu yok anlayacagin. Savaslari karsilastirmamin sebebi, savasarak bir yere varilamayacagini göstermektir.
2. „Islam'da haksiz yere bir insani oldurmenin tum insanligi oldurmek oldugu inanci vardir.“ Islami doktrin bunu diyebilir. Ama müslümanlar da güclü olduklari süre boyunca siyasi güc ve para icin milyonlarca masum insani öldürmüs ve ya sömürmüstür. Bana müslümanlarin kendileri savuna savuna ispanya`yi isgal ettigini, diger yandan hindistan`a vardigini anlatmayacaksiniz herhalde? Allah askina Osmanli viyana kapilarinda ne yapiyordu? Kendini mu savunuyordu? Yoksa güc ve para icin avrupanin en önemli sehirlerinden birini elemi gecirmeye calisiyordu?
3. Bilimsel birikimi pek tabiki de ölcebiliriz. Ölcmek demek karsilastirmak demektir. Bugün`ün bilimsel birikimi 500 yil öncesine göre cok cok daha fazladir. Bu birikimin cok cok büyük bir kisminin kaynagi da batidir. Bati`da bilimin gelismesinin temel sebebi aydinlanma`dir sömürgecilik degil. Öyle olsaydi, ilk sömürgeciler Portekiz ve Ispanya agbad olurdu. Ama pek de bir sömürgeci gecmisi olmayan Almanya´nin bilim ve teknolojiye katkisi bu iki ülkeye göre cok cok daha fazladir.
4. Ama bati`daki düsünsel gelisim ayni zamanda insan haklari, hukuk devleti, esit vatandaslik, düsünce özgürlügü, vicdan özgürlügü gibi fikirlerin de ortaya cikmasini saglamistir. Bati`yi bugünün dünyasinda halen daha farkli kilan yegane temel budur zaten.
5. 500 sene önce internet ve ya ona uzaktan yakindan benzeyen hic bir teknoloji varolamazdi. Insanlarin pek tabi ki ihtiyaci vardi o zaman da internete. Herseyden önce iletisim icin, fakat internetin varolmasini saglayan 10 binlerce teknolojik gelisim ve bu gelisimlerin bilimsel altyapilari yoktu 500 yil önce, bir anda hop diye internetin ortaya cikmasinada imkan yoktu.
6. Buluslarin irkla degil düsünce yapisiyla alakasi vardir. Bunun yaninda cografyanin da etkisi büyüktür. Biraz economic geography okuyun Paul Krugmann`dan
7. Dünya üzerinde köleligin kaldirilmasi icin savasan tek grup gene batililardir (bkz. Amerikan Ic Savasi). Atlantik köle ticaretini agzimiza sakiz yapmisizdir yillarca, amerikalara köle tacirleri diyerek hakli olarak, peki hic müslümanlar tarafindan isletilen dogu afrika köle ticareti konusunda agzimizi actik mi? Osmanli`ya köleligi yasaklamasi icin baski yapanlar kimdi peki? Müslümanlar mi, batililar mi?
8. Batililar da hepimiz gibi insanlar. Hepimiz gibi onlarin da zaaflari var, onlarda daha fazla güc daha fazla para icin tarih boyunca bir cok suc islediler. Tipki bizler gibi. Aslinda hic farkimiz yok birbirimizden. Belcikali afrikalilara her türlü zulmü yapan Leopold ile, kendisine itaat etmedigi / yada müslüman olmayi kabul etmedigi icin binlerce Türkün kafasini vurduran Kuteybe bin Müslim arasinda ne fark? Hic.
9. Sonuc olarak batiyi farkli kilan yegane bir sey var, o da “insan yasamini ve insan düsüncesini, yani seküler düzeni” tüm inanc sistemlerinden ayiran ve hayatin temeline koyan hukuk düzenidir. Ha bu düzen mükemmel degildir, gelisime aciktir. Zaten en büyük avantaji da. Zaman ve toplumsal dönüsümlere göre bu hukuk düzeni de ana temellerini (düsünce, tesebbüs ve vicdan hürriyeti) koruyarak kendini adapte ediyor.
10. Neyse sen halen daha 500 senelik ninnilerle uyumaya devam et ben uyandirmayayim seni. Uyanmana da gerek yok zaten Mahfi hocanin yazdigi gibi tren coktan kacti gitti.
Sayın Flyhigh landsafe; Çok uzunca yorumlar, metinler yazıyorsunuz.Ben size yer kalsın diye,fazla uzatmadan bir küçük soru ve bir küçük hatırlatma da bulunacağım.Soru;Başkalarının sömürgeleştiremediği,fakat kendi kendisini sömürgeleştiren bir toplululuk,bir kişi var mıdır? diy e sorsalar,hiç etrafınıza bakmadan, ben varım dermisiniz?
SilHatırlatma; Yaşınız müsait mi bilmiyorum?1999 yılında Haçlı seferlerinin 1000.yıldönümü nedeni ile o zamanki papa Jan Pol bütün müslümanlardan özür diledi.Aslında Haçlı seferleri,ilk dünya savaşıdır.1. olarak sömürgecilerin öğrettiği 2,yine sömürgecilerin 2. olarak öğrettiği 3.dünya savaşıdır.Şuanda da,4.dünya savaşını, vesayet savaşları şeklinde,eski sömürgeci güçler terör örgütlerini,organize edip,silahlandırıp cepheye sürerek devam ettiriyorlar.Dört savaşında başlatıcısı, sizin'onlar yaptı ise bizde yaptık' diyerek temize çıkarıp,masumlaştırmaya çalıştığın sömürgeci devletlerdir.Bir küçük hatırlatma daha; Osmanlı Devleti'nin yönettiği topraklardan çekildikten sonra,dilini, dinini, kültürünü kısacası, kimliğini kaybetmiş bir, millet gösteremezsiniz.O topraklarda bugün 35-40 yakın millet,milli kimliğini kaybetmeksizin bir devlet olarak varlığını sürdürüyor.Büyük bir kısmı da, eğer Osmanlı yönetiminde kalmasalar,bizler milli kimliğimizi koruyamayabilirdik,diyerek kadirşinaslık göstermekten geri kalmıyorlar.Örnek, Sırplar, Macarlar, Makedonlar..
Tartışmaya katılmak için değil ama bir gerçeği söylemeden geçemeyeceğim. İslâm'da "insan" derken sadece müslümanlar kastedilir. Bu durum genelde gözardı edilir ve islâm'ın ne kadar hümanist bir din olduğuna temel olarak bu tip sözler gösterilir. Aslında islâm, kendi dışındakileri insandan saymaz. Aynen yahudilerin goyimleri gibi. Bu iddiayı kanıtlayan ayet isterseniz tevbe 5'i okuyabilirsiniz.
SilFlyhigh landsafe, acikcasi batiya bu kadar hayran yetistirilmis bir kafanin bu topraklarda yasamasi kadar aci verici bir durum goremiyorum, sizin adiniza uzuluyorum. Batinin en buyuk icadinin boyle nesiller yetistirebilecek siyasi duzen oldugunu dusunuyorum. Umarim milyonlarca gocmen gibi siz de tez zamanda sevdiklerinize kavusursunuz. Gitmek isteyen icin ulasim araci cok fazla, tren beklemeye gerek yok. Osmanli'yi da cumhuriyetci bakis acisi ile degil, daha objektif, ozellikle bati kaynaklarindan arastirirsaniz, kandirilmislik duygusu ile kabullenmeniz zor olabilir ama eminim bakis aciniz degisecektir. Osmanli Islam'in referansi degildir, ancak sizin yetistiginiz ortamin bu ikisini ayirt edebilmesi pek mumkun degil farkindayim. Dedigim gibi buralarda kendinize fazla eziyet etmeyin, buralar ve buralarin insani sevabiyla gunahiyla boyle, ve hep boyleydi. Ben sahsen bu topraklardan da, insanlarindan da hosnutum ve kendimi burada bulundugum icin sansli hissediyorum. Kimsenin beni ya da cocuklarimi buraya zincirle baglamadiginin da farkindayim. Birileri gibi gitmek icin tren beklemiyorum. Cunku gitmek isteyene kapi yuzyillardir acik.
SilAdsiz 10:49, Islam'da "insan" derken muslumanlar felan kastedilmez. Simdi merak ediyorum bunu dusunen birisi acaba Osmanli'yi Islam Devleti olarak goruyor mu? Ya da ne bileyim Suudi Arabistan'i, BAE'yi, Katar'i, Iran'i?
SilSiz anladiniz Tevbe suresini ama bu ulkelerin yoneticileri anlamadi mi? Anladilarsa, bu ulkelerde yasayan gayri-muslimler nerede yasiyorlar topragin altinda mi? Osmali'da yasamis olan gayri-muslim'ler bugun laik Turkiye'de yasayandan kat ve kat fazlaydi, Osmanli'da Kuran'i okuyabilecek bir alim, bir molla yok muydu?
Bir seyi size yapilan propaganda ile degilde, azicik akil yuruterek kabul ederseniz boyle yanilgilar icerisine girmezsiniz. O surede anlatilan seyi ogrenmeye calismaniza bile gerek yok, o derece basit bir durum yani.
Sayın Flyhigh landsafe, bu arkadaşlara göre batı medeniyeti tüm kötülüklerin anasıdır, insan ne kadar müslümanlaşırsa o kadar kâmil insan olur, v.s. v.s.....Tüm uygarlık tarihi ve son 1400 yıllık insanlık tarihi bunların tezlerinin tersini kanıtlıyor olsa da farketmez, onlar gene bildiklerini okurlar. Bu nedenle yorma kendini kardeşim, şu güzel hafta sonunu daha keyifli şeylerle geçir.
SilAdsız 14:29
SilBir şeyi savunmaya çalışırken bile karşı tezi güçlendirdiğinizin farkında değilsiniz. "Gayri-müslim" ne demek hiç düşündünüz mü? Ya da düşünme yeteneğiniz var mı? Neyse, böyle derin konular sizi aşıyor anladığım kadarı ile.
Adsiz 19:36, musluman olmayan demek. Bu kelimenin anlamini bilemeyeceginizi dusunememistim. Demek ki dil devrimi gercekten basarili olmus.
SilHasili haklisiniz beni asiyor.
Pek tabiki herkes biliyor gayrimüslim ne demek. Sizin hayal ettiginiz toplum bu zaten insanlarin müslüman ya da müslüman degil degil ayrilip farkli muamele görmeleri. Neyse girmeyelim bu konuya.
SilBeni bu sekilde yaftalamayi birakip söylediklerimin hangisinin yanlis oldugunu belirtseydiniz daha iyi olurdu. Ne zaman gercekleri söyleyen insanlari "hayranlik", ve ya "kendi kafasini sömürgelestirmek" gibi sacma sapan sekilde yaftalamayi birakip ne söylendigine dikkat ederseniz belki bir umut bir sonraki trene binebilirsiniz.
Ben hic bir zaman batinin sömürgeciligini, katliamlarini vs. yalanlamadim kücük de görmedim. Ama tarihe tek taraftan bakip tarih boyunca yapilmis tüm kötülükleri batililar yapmis gibi algi var bu yanlis, onlari sucladigimiz herseyi tarihte bizde yaptik dedim. Adina cihat deyip ispanyayi isgal etmekle, sömürgecilik yapip koloni haline getirmek arasinda pek bir fark yok.
Yüzyillarca cihat ederek hristiyan topraklarini savasla ele gecirdikten sonra, buna tepki olarak düzenlenen hristiyanlarin kendi cihadi olan hacli seferlerini elestirmekte oldukca iki yüzlü bir davranis. Senelerce cocuklarini calarak kendinize asker yaptiginiz sirplarin, yunanlarin, bulgarlarin vs. sizin yönetiminizden memnun oldugunu iddia etmekte ayri bir sacmalik. Birazdan kücücük cocuklarin ailelerinden zorla alinim müslüman yapilmasi olan devsirme sistemini de savunmaya baslarsininiz siz ama. Sonra da bu adamlar ilk firsatta senden bagimsiz olmak icin herseyi yapmis olmasina ragmen, osmanli yönetimi altinda cok mutluydular dersin. Dillerini kültürlerini kaybetmediler falan filan dersin. Bati sömürgelerinde yerlesik dili olan, bu dili yazili haberlesmede ve egitimde kullanan hangi millet dilini kaybetmis? Pakistan, Hindistan, Vietnam, Philipinler???
Ha simdi olayi tersinden anlama ama, ben ne güzel sömürülmüs bunlar demiyorum, sömürgecilik ve ya isgal (senin deyiminle fetih) hepsi yanlistir diyorum. Bir bölge de yasayan insanlarin kendi kaderini kendilerinin teyin etme hakki olmalidir diyorum.
Osmanli`yi da ya bunlar zamaninda cok kötü seyler yapmislar, oraya buraya saldirip insanlarin ülkelerini isgal etmisler falan da demiyorum. O devrin sartlari kosullarinin gerektirdigi buydu, onlarda onu yaptilar. Ama günümüz de halen daha bu düzene sempati besleyen, bu insanlarin bir padisahin kulu olarak görüldügü sistemi bugün halen daha savunan sizin gibilere karsiyim.
Osmanli yasadi ve bitti, cünkü osmanli devletinin düzeni, ekonomik yapisi, egitim sistemi, hukuk sistemi vs. modern dünya ile örtüsmüyordu. Osmanli`yi zaten tamamen batili kaynaklardan okudum, ve hic bir önyargim ya da düsmanligimda yok. Osmanli her devlet gibi güc ve para icin elinden gelen herseyi yapmistir. Tipki batililar gibi. Batililarin elinden gelen osmanli`dan daha fazla oldugu icin dünyanin osmanli`ya göre daha büyük bir kismini boyundurugu altina alip, daha efektif sekilde sömürmüstür. Sömürgecilik tarihi, kronolojik olarak günümüze daha yakin oldugu ve daha iyi kayit altina alindigi icin, dogal olarak insanlar tarafindan daha iyi bilinir, ve daha güclü bir tepki yaratir buda dogaldir.
Sizin tarihe bakis aciniz yanlis. Siz benim atalarimin ve ya müslüman olanlarin yaptigi hersey dogru ve haklidir, bize karsi gelenlerin yaptigi hersey kötü ve haksizdir noktasindan hareket ediyorsunuz. O yüzden ordularinizin size ait olmayan topraklari zor kullanarak ele gecirmesi sizin icin fetih, gaza veya cihat gibi kutsallik itaf eden kelimelerle aciklanirken, hristiyanlar ayni sekilde onlara ait olmayan bir topragi ele gecirip insanlari boyundurugu altina almaya calisinca bu sizin icin isgal, hacli seferi, sömürgecilik vs. oluyor.
O nedenle batiya düsmansiniz, ve batiya sizin kadar düsman olmayan, tarihi inceleyip ya hepimiz birbirimizin aynisiyiz, güc ve para icin tarih boyunca birbirimizi öldürmüsüz artik bunu yapmayalim diyen insanlari da bati hayrani olmakla sucluyorsunuz. Icinde bulundugunuz celiskinin farkinda bile degilsiniz.
Hocam Merhaba,
YanıtlaSilYazınız için çok teşekkürler. Yazınızın içine AB yorumları ekleyince söylemek istediğiniz asıl konudan ziyade yine işin AB'e girilir mi girilmez mi gibi polemik kısmı yorumlarda ön plana çıkmış. Bizler tarihte sürekli Asker devletleri kurmuşuz ve bu özelliğimizi ön plana çıkararak tarihte etkili olmuşuz. Endüstri devriminden sonra oluşan yeni dünyayı anlama ve adaptasyon sürecimizin henüz tamamlanmadığını sizin bu yazınızdan bir kez daha anlamış bulunuyoruz.
Japonlar batıyla 1900'lerde karşılaştı ve o kapalı sistem oturup ne yapması gerektiğini anladı ve kendi trenlerini yaptılar. Aynı meşhur örnek Güney Kore için de geçerli. Hatta Çin bir kaç kez kendi trenini yaptı ve şuan bu tren önümüzdeki 15 yıla en öndeki tren olmak üzere hızla ilerliyor.
Tüm bu örneklerden başka bir treni yakalamak yerine kendi trenimizi yapmamız gerektiği aksi taktirde başkalarının trenine muhtaç olacağımız ortaya çıkıyor. Siz de diyorsunuz ki kendi trenimizi yapmak için şuan başkalarının trenine muhtacız. Haklısınız. Bu daha gerçekçi bir bakış açısı.
Lakin ben bizim iç salonda beklediğimizi dahi düşünmüyorum. Bir tren olduğunun bile farkında değiliz. Ne yazık ki Orta Doğu geleneğinde dibe vurmadan bu farkındalık oluşmuyor. Hatırlatmak isterim ki 2001 krizinde yaptık dediğiniz reformlar da bir dibe vurma sonucunda yapılan Siyasi kararlarla verilmeyen daha çok bir mesih gelsin bizi kurtarsın ( Kemal Derviş benzeri ) gibi teknokrat hareketleri sonucudur. Benim ne yazık ki bu konuda umudum kalmadı. Tren yapmak veya bir trene atlamak için yeni krizimizi ve dibe vuruşu bekliyoruz.
Hocam, köy olarak müteahhitlerden alacaklarımızı alamıyoruz çünkü DSİ ve Karayolları "hakedişlerini" aylardır ödemiyormuş ve ortada dolaşan dedikodulara göre müteahhitler devlette kalmış hakedişlerini ta Nisan 2018' de alacakmış. Bunu tesadüfen anahtar yaptırırken anahtarcı ile paylaştım. O da çilingirlerin emniyetten alacağını aylardır alamadığını söyledi.
YanıtlaSilYapısal reform mu demiştiniz? ÇED' in laçkalaştırılması, orman yağması, tarla yağması, müftü nikahı gibi yasalar geçmiş dün mecliste...
2007 yılında:
?ZINISIM ADNIKRAF NINEKILHET
yazıyorduk. Haklılığımız ortaya çıktı da şimdi iş farklı bir hal aldı:
T€H₺IK€NIN FARKINDA MI$INIZ?
Artık bu şekilde yazmak lazım.
Arasıra içinizden soruyor musunuz kendinize Mahfi bey:
YanıtlaSil"Keşke Yeni Zelanda, Kanada gibi ülkelerde doğup büyüseymişim, bari kıymetimi bilenler olurdu, belki Nobel bile alırdım. Türkiye gibi bir yerde çürüyüp gideceğim. Ahh ömrüm ahh..."
Böyle bir şeyi hiç düşünmedim. ABD'de 2 + 4 yıl iki kez görevde bulundum. Bu dediğiniz fırsatlar çok çıktı ama hiç düşünmedim.
SilÖte yandan benim burada da kıymetimi bilen çok var. O konularda hiç şikayetim yok. Benim üzüntüm çok daha iyi yerlere layık olan bu ülkenin ileri gideceğine sürekli geri sarması.
Hocam yanlış anlamayın ama eğer başka bir ülkede doğsaydınız sizde Nobel potansiyeli vardı. Çalışkanlığınız ve analitik düşünme beceriniz nedeniyle.
SilEstağfurullah, başka ülkede doğsaydım bu kadar fazla konuyla uğraşır olmazdım. Burası sosyal bilimciler için yaşayan bir laboratuvar gibi.
SilHocam, bu son yazdığınıza kahkaha attım. evet içinde yaşamasak ilginç bir ülke burası. Sadece suriyeli mültecileri, devlet işleyişinin içine yerleştirme deneyimi bile bir araştırma konusu olabilir diyorlar.
SilHocam merhaba. Milli gelir hesaplamalarında fiyat hareketleri arındırılıyor. Mesela yeni seriyi bir kenara bırakıp 98 bazlı hesaplandığı düşünelim. İşin ihracat tarafı aklıma yatmadı. 98 yılında 100 birim mal sattığımızı düşünelim 2017de yine 100 birim sattığımızı düşünelim. 20 senede ihracatın milli gelire bir katkısı yok. Ama ihraç ettiğimiz malı o zaman 1 $'a şimdi 4$'a sattığımızı düşünelim. Yani daha kaliteli mallar üretip 100 birim ihracattan eskisine göre daha fazla gelir elde ettiğimizi düşünelim. Bu durumda miktar değişmediği için milli gelire bir katkısı yok ama sattığımız maldan daha fazla gelir elde ediyoruz. Bu durumda bir çelişki yok mu?
YanıtlaSilO nedenle milli gelir iki ayrı şekilde hesaplanıyor birisi nominal hesaplama ki bunda sizin dediğiniz gibi fiyat artışlarıyla milli gelir artmış görünüyor. İkincisi sabit ya da zincirleme endeks hesabıyla hesaplama burada bir baz yılına göre sabitleme yapıldığı için fiyat artışları dikkate alınmamış oluyor.
SilBüyüme de fiyat hareketlerinden arındırılmış fiziksel artış üzerinden hesaplanıyor.
Bu durumda uzun vadede dolar/tl 'de ciddi yükselmeler görmemiz beklenir diyebilir miyiz mahfi hocam?
YanıtlaSilOlabilir.
SilKonut Fiyatları da faizler yukarı hareket ettikçe düşecektir. En azından yatırım amaçlı konut artık makul değil.
YanıtlaSilAynı kanıdayım.
SilSayın Hocam maalesef ben sizin kadar iyimser(!) değilim. Siz treni kaçırdığımızı söylüyorsunuz. Ama ben o trene binmeye hiç niyetimiz olmadı diye düşünüyorum...
YanıtlaSilBelki de
Silhocam Dünyayı Allahın kendileri için yarattığını düşünen egemenlerle bu günden sonra nasıl bir mücadele içinde olmamız gerektiğini düşünüyorsunuz ? çünkü yarış çok adil değil !!!!!!!!!!
YanıtlaSildeğerli üstat çok güzel bir yazı olmuş. Ülkemizin ekonomik gerçekleri bu. Bizde bunları anlatıyoruz yıllardır.Sizden bunları duyunca doğru düşündüğümüz bir kez daha teyitlendi.Ama ülkemiz malesef ekonomik olarak kötü yönetildi ve hala yanlışlar devam ediyor.Mesela bu kadar saçma sapan ve içi boş teşvik olan bir ülkede başarı olurmu. tabii ki hayır. sonuç ortada. üstadım tekrar bu muhtesem yazı için teşekkürler
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilHocam tskler. Bir soru.
YanıtlaSilFed'in faiz artirimi dönemine girmesiyle,
enflasyon oranlarin bu nispeten yuksek buyume oranlariyla ve borclanmanin yukselmesiyle - TL'de de faizin artacagini dusunmek mumkun mu?
saygilar
FED’in faiz artırımına gitmesi tepkisel olarak bizde de benzer artırımlara neden olur. Yüksek enflasyon oranları da buna katkıda bulunur. Dış borçlanmadan artışlara ve dünyada artan faizlere paralel olarak dışarıdan borçlanma faizlerimiz de artar.
SilYanıt doğrudur
SilHocam 90'larda da dolarizasyon vardı. O dönemlerde pozitif reel faiz de vardı neden insanlar dolara yöneliyordu.
YanıtlaSilVade kısıtı ( vadesinden önce paraya ihtiyaç duyulursa faiz kaybetme riski) dolar aldığınızda böyle bir şey olmaz ayrıca o dönemde ev kiraları okul ücretleri dolar cinsinden tercih ediliyordu . Yani insanlar tasarruf amaçlı yüksek reel faizden yararlanmak için vadeli mevduat tercih edebilirler ama faizlerin istikrarlı olacağı bir ortamda dolara çok talep olmaz bence. Siz faizlerin ve kurun bir gecede fırlayacağını beklerseniz ( rasyonel bekleyişler teorisi) paranızı değer kazanacağını düşündüğünüz para biriminde tutmayı tercih edersiniz ya da tl de kalıp parayı belli bir vadeye kilitlemezsiniz .
Silbunun bana kalirsa iki temel nedeni vardi
Sil1) pozitif reel faiz ne kadar yuksek olursa olsun Enflasyon yani paranin satin alma gucundeki erime rekor ve suregiden bir bicimde devamli oluyorsa ki oluyordu 25 senden beri suren enflasyon ve buna mukabil surekli develuasyon beklentisi ile insanlar yerel para birimlerinde durmaz alternatiflere yonelir Altin doviz cinsi ve hizli tuketme. Boyle ulkelerde dolarizasyon guclu olur herkes yerel paradan kacar isterse dunyanin en yuksek reel faizini versin
2) 90larda Turkiyede Bankacilik yapisi simdiyle kiyasla bu kadar cok guvenilir denetlenebilir degildi. Her an her sey olabilirdi nitekimde oluyordu bir gecede banka acilan ulkede bir gecede bankalar iflas edebiliyordu bu beklenti insanlarda kendi parasini bankada tutma istedigini zayiflatti. Hatta insanlarin banka uzerinden islem yapma para yatirma para cekme vs.. gibi aliskanligi da yoktu bugune kiyasla
Son tahlilde Doviz burolarina gidip dolar ve mark cinsinden para almak daha ongorulebilir daha guvenli bir davranisti. Hatta finanstan anlayan bazi insanlar o donem gelismis ulkelerin(almanya ABD gibi) simdiye kiyasla yuksek verdikleri faizler sayesinde doviz burosundan aldiklari dolari bankalara dolar/ mark olarak yatiriyor bir de dolarin markin faizinden kazaniyordu.
Dovizine Doviz kat adli motto ile rekalm yapan bankalarda mevcuttu!
Siradan insanlar finans bilgisi az olan kisiler bildigim kadariyla sadece doviz alip yastik altina atiyordu.
İşler kötüye gidince ana parayı koruma güdüsü yüksek faiz alma güdüsünü bastırır.
SilHocam iyi günler 2013/2016 yılları arasında Türkiye'nin %2,4 düşen GSMH'sının nedenini araştırıyorum.Bu konuda kaynak ya da bilgi verebilmeniz mümkün müdür? iyi çalışmalar :)
YanıtlaSilTamamen TL'nin değer kaybetmesinden dolayıdır.
SilEvet TL'nin Dolar karşısındaki değer kaybına bakın.
Sil"Yapmamız gereken tek şey eğitim, hukuk, vergi, dış açığı dengeleyecek yatırımların teşviki gibi alanlarda tıpkı bütçe, kamu borç yükü ve bankacılık alanında yaptığımız reformların benzerlerini yaparak yapısal reformları tamamlamaktı"
YanıtlaSilHocam, yapısal reformlar böyle bir çırpıda yapılabilecek kolay şeyler midir?
Bence en büyük yapısal reform eğitim sistemi ve demokratik, güvenilir ortamdır. Yapısal reformların ekonomik olmayan ayağı ekonomik ayaktan çok daha öndedir.
SilAma iktidarların yapısal reformlara bakışı ideolojiktir, ya kendi çıkarlarını düşünürler ya da yaratmak istedikleri toplumun çıkarını düşünürler. Bu yüzden yapısal reformları hemen harekete geçirmek zordur.
Bir çırpıda yapılabilecek kolay şeyler değildir elbette ama biz sizin bu sorduğunuz soruyu 1980'den beri soruyoruz. Soru soracağımıza işe başlasak şimdiye çoktan bitirmiş ve sonucunu almış olurduk.
SilHocam, yazınız için teşekkürler, emeğinize sağlık. Ben de Türkiye'nin o trene hiç binmek istemediğini düşünenlerdenim. Ne 2001 de ne de daha sonrasında. Yöneten kesim bunu Türkiye için hiçbir dönem istemedi bana göre. Her seferinde ileri sürülen bahanelerimiz oldu bizim. Yoksa yapısal reformların yapılması, gerçekleştirilmesi için kimse elimizi kolumuzu bağlamadı. Şunu da unutmamak gerekir ki, ülkenin pastadan en çok payı alan kesimi de, kendi paylarını arttırdıkları sürece, etliye sütlüye karışmadılar. Zengin kesim için önemli olan varlıklarının artması idi, çünkü onlar diledikleri kalitede eğitim hizmetini, sağlık hizmetini, ulaştırma hizmetini vs. sahip oldukları ile alabiliyorlardı. Devletin verdiği hizmetlere ihtiyacı olan bizlerin ise yapısal reformların gerçekleş-tirilmemesi sebebiyle canı çok yandı ve daha çok yanmaya devam edecek. Teşekkürler.
YanıtlaSilTeşekkürler
SilHocam bu şarkıyıda dipnot olarak ekler misiniz?
YanıtlaSilİbrahim Tatlıses - Tren Gelir Hoş Gelir
https://m.youtube.com/watch?v=Xw1Vao-RjW8
Sayın Eğilmez; söylediğiniz yapısal refomlar AB olsun olmasın yapılması gerekirdi, sonuna kadar katılıyorum, ancak ne yaparsak yapalım AB üyesi olamayacağımızı göz önünde bulundurmanız gerektiğini düşünüyorum, ABile imzalanana Anakra anlşamasına uymayan AB Türkiye'ye karşı hangi sözünü tutmuştur, AB malesef basiretsiz yöneticiler sayesinde Türkiye'den istediği tavizleri sürekli koparmış ancak turması gerekn sözleri tutmamıştır. AB üyesi olmadan hangi ülke sadece gümrük birliği üyesi olmuştur? Bugün yaşadıklarımızın bir çoğu AB üyesi olmak hayalliyle üniter devlet yapısından sürekli tavizler verilerek bu noktalara gelmiştir.Bizim gibi düşünenler AB uğruna verilen tavizlerin bu ülkeyi yıkıma götüreceğini hep söyledik.Tanzimat Fermanı gibi istekler gerçekleştirilerken buna itiraz edenler geri kafalı vemedeniyet düşmanı olarak adlandırılmış idi. Bugün bir kez daha haklı çıkmanın üzüntüsünü yaşıyoruz. Bu konuda Erol Manisalı ve Metin Aydoğan isimli yazarların kitapları da mevcuttur.
YanıtlaSilAB bize karşı sözlerini tutmamış olabilir, doğrudur da tutmamıştır ama biz AB'ye sözlerimizi tuttuk mu? Mesela Türkiye bugün 20 yıl öncesine göre daha demokratik bir ülke mi? Eğitimde AB gibi bir eğitim mi veriyoruz? Yargımız Bağımsız mı? Bu konularda ileri mi gittik geri mi?
SilYine aynı fıkra :
YanıtlaSilHakim idamına karar verdiği Temel'e sormuş, son bir arzun var mı? Temel sessiz... Sonra bir daha sormuş son bir arzun var mı? Temel sessiz... Sonra idam aşamasında imam gelmiş , son bir arzun var mı evladın diye sormuş.. Temel sessiz. En son cellat vurmuş tabureye ve Temel boğulmaya başlamış ama bir yandan deli gibi çırpınıyor, bir şey söylemeye çalışıyor, şunu kaldırın ne diyecek demişler, cellat kaldırmış :
Temel : Az daha boğuluyordum, napıyorsunuz demiş...
Sizce bu Temel o trene biner mi?
hacı dayı/teyze
SilPaylaşıp durma şu fıkrayı kimse gülmüyor daaa.
Hacı Temel,
SilGül diye değil anla diye paylaşıyorum, sen yine fıkranın öznesi olmuşun daaa :)
Abisi Temel Dursun'u mahkemeye vermiş, ha ben de sani tanımayrum, bu da bana ders olsun demiş daaa...
SilSayın Eğilmez, insanlık tarihi bize 100 yılın bile uluslar için kısa bir dönem olduğunu anlatıyor. Çin'den örnek vermek isterim. 18yy. ortasına kadar dünyanın en büyük GSYH2'ına sahip olan bu kadim devlet, Afyon Savaşları, Boxer isyanları, I. Japon-Çin Savaşının yaşandığı 100 yıl içinde dizlerinin üzerine çöktü. II. Dünya Savaşından hemen önceki dramatik olaylar ve savaş sırasında Çin neredeyse parçalanır durumdaydı. Daha sonra kanlı bir iç savaş, Kore Savaşı ve ardından Kültür Devrimi. Şu anki Çin neredeyse son 200 yıllık tarihini geri çevirmiş durumda. Ben eminim ki Türkiye de doğru fırsatları yakalayacaktır. Saygılar ile...
YanıtlaSilMuhtemeldir ama her geçen gün kayıp değil mi?
SilArtık arap trenine biner selefi alemlerine gidip vahabicilik oynarız. her yer okul ve bilim yerine, türbe ve tekkeyle dolar. 10 yıla kalmadan da suriye gibi iç savaşla boğuşan bir ülke oluruz gibime geliyor. umarım yanılıyorumdur ama sanmam.
YanıtlaSilHocam, FED bahsettiginiz donemlerde neden piyasadaki dolar arzini arttirdi ve simdi neden geri topluyor?
YanıtlaSilKrizden çıkmak için. Bankaların paraya ihtiyacı vardı. Bu yüzden para arzını artırdı. Bu paralar da faizin yüksek olduğu ülkelere gitti. Şimdi geri dönüyorlar. Bu bolluk da enflasyon yaratmasın diye fed Faizi artırıyor.
SilHocam Öncelikle eğitim trenine binmezsek, bu trenler buradan geçmeyecek bile. Ne demişler, ''Borç yiyen kesesinden yer.'' Şimdi ise yukarıda bahsettiğiniz yüklüce gelen borçların ödeme süreci başlıyor bu süreç biraz uzun sürecek gibi. Çok zor da gözükse Umarım bu süreç bir kriz çıkmadan atlatılır.
YanıtlaSilTarih; yaşanılmamış bir deney olsaydı, insanları/toplumu açıklamak için sosoyolojiye gerek kalmaz zooloji yeterli olurdu.
YanıtlaSilYani benim oğlum bina okur, döner döner bir daha okur.
ECB gevsek para politakasindab vazgecse bile gevici olur cunku yukselen bu oranla akdeniz ulkelerin borcu dusurmek icin ihtiyac duyduklari buyume yi bulamazlar diye dusunuyorum cunku yapisal reformlari yapamadilar ekonomik yapilari da cok klasik tarzda , diye dusunuyorum
YanıtlaSilHocam, finans sektöründe ülkeye 3 yoldan döviz giriyor. Bankaların aldığı krediler, eurobond tahvil satışları ve sıcak para. (Doğrudan yatırım nerdeyse yok) Ben şunu merak ediyorum. TR esas olarak kısa vadeli sıcak parayamı yoksa eurobond tahvillerinden gelen parayamı muhtaç. Kısa vadeli gelen para teorik olarak 24 saat sonra bile çıkabilir. TCMB bu yolla gelen parayı bazı borçlarını ödemek için kullanıyormu yoksa sadece koruyormu? Heran çıkabilecek bir para vasfında olması sebebiyle bunu harcamaktan korkması lazım değilmi? Ayrıca bu sıcak para esas itibarı ile borsaya fayda sağlıyor herhalde ve dovizin baskılanmasını sağlıyor. Yani şunu sormak istiyorum. Yabancı yatırımıcının eurobond almasıı yoksa sıcak parayı ülkeye sokmasımı bize daha faydalı. Kötünün daha iyisi hangisi yani? Yada biz eurobond faizlerinin yükseldiğini gözlemlediğimizdemi yoksa sıcak paranın azalmasınımı gözlemlediğimizde daha çok tedirgin olmalıyız?
YanıtlaSilAciklama geldiginden beri tedirginiz.
SilKötünün iyisi paranın özel kesime yönelmesi. Devletin nerede kullandığının hesabı bile sorulamaz oldu.
SilHocam bankaların tasarrufu mesela hazine tahvili alması toplam tasarruflar/gsyh içinde yer alır mı?
YanıtlaSilİnsanların parasını bankaya yatırması tasarruf olarak sayıldığında bankaların o paralarla tahvil alması da tasarruf sayılırsa çifte sayma söz konusu olur.
SilTurkiye Afrika Egitim Konferansinda stratejik konular konusuluyor. Zararin neresinden donulse kardir.
YanıtlaSilhocam merhabalar;
YanıtlaSilelimden geldiği kadar tüm yazılarınızı ve kitaplarınızı okuyorum. Okuduğum ve anladığım kadarıyla ekonomik büyüme ve kalkınmanın birlikte olacağını savunduğunuzu düşünüyorum.(yanlış bir kritikte yapmış olabilirim.) ama gerçek dünyaya baktığımızda kalkınmalarını tamamlamış ülkelerin geneli ilk olarak ekonomik kalkınmalarını tamamladıktan sonra kültürel kalkınmalarını tamamlamış görüyoruz. Şuan en canlı örneğimiz çin ; diğer ülkeler ekonomik kalkınmayı ,sermaye birikimini başka ülkeleri sömürerek gerçekleştirmiş ve çin ise kendi halkını sömürerek daha düşük ücret ve daha düşük yaşam şartlarıyla bu sermaye birikimini sağlama çabasında.Peki ya biz bu sermaye birikimini portföy yatırımlarla yapamayacağımıza göre ; bu sermaye birikimi ve kalkınmayı nasıl sağlayacağız?
Doğru tespit etmişsiniz. Bir ekonomi büyüdükçe refahı artar refahı arttıkça da kalkınma artar. Çünkü zenginleşen insanlar daha iyi şeyler talep etmeye yönelir.
SilMerhaba hocam bütçe açığı ve cari açığın toplamı kadar mı yoksa sadece bütçe açığı kadar mı borçlanma yapılır?
YanıtlaSilKamuyu kastediyorsanız bütçe açığı + vadesi gelen borçlar kadar borçlanma yapılır. Kamu cari açık veriyorsa bu zaten bütçe açığında da gözükür.
SilBen farkli bir yorumda bulunmak istiyorum :
YanıtlaSilDünyada en gelişmiş Devletler Araba sanayisi olanlardır, tabi kendine ait olan .
Bence bu alanda biz Treni kacirdik ,maalesef .
Merhaba Hocam, yaziniz icin cok tesekkurler. Biz halen nikahi kim kiyacak diye tartisalim, egitim sistemini nasil icinden cikilmaz hala getirebilecegimizi dusunelim. Hak ve hukuk pesinde kosalim hatta yollara duselim. Insanlara sahip olduklari varliklara gore deger verelim...
YanıtlaSilGeçen onca zamanda (ters yöne giden)birden fazla trene binildi ve inildi.tren neydi? Araçtı. Amaca giden yolda çok biletler kesildi, hepside sırası geldikçe burusturulup atıldı. Artık son trendeyiz ve hala ters yöne gidiyor kimileri trenin içinde doğru yöne ilerlemeye çalışıyor ama bilirsiniz işte derler ya ters yöne giden trenin içinde doğru istikamete ilerlesende varacağın yer aynıdır...
YanıtlaSilHocam merhaba. Hocam faiz oranlarındaki ve kur artışlarındaki zararlar bizim gibi ülkelerde nasıl karşılanıyor?
YanıtlaSilMuhasebe yapıp açıklayabiliriz. Muhasebede bunun anlamı var.
Silülke her işte olduğu gibi ekonomide de başta yapması gerekeni yine sonra yapmaya çalışmaktadır.İlk yıllarda yüksek faiz düşük kur politikası ülkenin ekonomisinin altını boşalttı.5 yıl boyunca enflasyon artarken kur sürekli düşerek yerli üreticiyi rekabet edemez hale getirdi.Şimdide başta yapmadıklarını yapmaya çalışıyorlar ama iş işten geçti.Yakında ekonomi politikamız tamamen yanlışmış derlerse şaşırmayın
YanıtlaSilhttps://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=382323 Bu ve Stephanos Yerasimos Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye adlı kitabı gibi oldukça kolay bulunanacak eserlere bakarsak Osmanlı hatta onun daha öncesinde bütün Türk devletlerinin parası kurulduğu zamandan itibaren sürekli olarak değer kaybetmiştir. Kötü ekonomi yönetimi nerdeyse bizim tarihimizdir. Aslında neşter vuracak meseleler doğru öğretilmiyor. Öşür nedir, osmanlı devrinde bir köylünün eğitim şansı var mıydı ? Biz bireyselleştik mi ? Bireysel gelişimin önemi nedir ? Bunlar öğretileceği yerde yok bilmemne savaşı kimle kim arasında olmuştur gibi genel kültür dışında hiçbir faydası olmayan ufuk açmayan bilgiler öğretilmiştir. Avarız nedir ? Osmanlı'nın vergi toplamayı özelleştirmesinin sonuçları neler olmuştur bunlar yok okul kitaplarında.
YanıtlaSilHocam Meral Hanım sizden bahsetti sanırım?
YanıtlaSilHocam, Meral Akşener konuşmasında bu yazınıza atıf yaptı. Yapısal reformlar konusunda ya da başka bir konuda düşüncelerinize başvurdular mı diye merak ettim.
YanıtlaSilYeni tren ABDnin ve saz ekibinin negatif faiz uygulamalarında, -3-5 gibi gelecektir. Fed öyle bir genişleme izleyecek ki almayanı dövecek :) Bu konuda kredi kuruluşları gelişmekte olan ülkelere fazla parayı yönlendirmek için yıldızlı A notları göreceğiz. Hayalleri bir kenara koyup gerçeklere odaklanmak gerekirse, fedin bilanço küçültmesi sonuna kadar konuşacağımız tek konu "sermaye darboğazı nasıl aşılır?" olacaktır. 10yıla kim öle kim kala... Bu konuya değindiğiniz için teşşekkür ederim hocam.
YanıtlaSilHocam emeğinize sağlık, Geçmişte yaşanan krizler hakkında bilgi alırken 90'lı yıllarda Meksika'nın ekonomisinde meydana gelen olaylarla Türye'nin şuanki durumu arasında bir benzerlik sezdim. Sıcak paranın ülkeye girmesi, para biriminin değerli hale gelmesi, cari açığın artması, ithal mala talebin artması ve sıcak paranın çıkışıyla Meksika'da krizin meydana gelmesi( Türkiye'de de doların hızla artışı)....Bu anlattıklarınızdan anladığım kadarıyla bu gelen para doğru alanlara yönlendirilmeliydi ama olmadı. Meksika ile kıyasladğımda orada sabit kur rejimi olması tabi ciddi bir farklılık ancak benzerlik kurmam sizce de doğru mu? Ayrıca bazı ekonomistler Meksika'da devalüasyonda geç kalındı şeklinde makalelerinde fikirler sunmuşlardı. sabit kur rejimi uygularken Meksika'nın parasının değerli olup olmadığını anlamak için enflasyona bakmak yeterli değil midir? Yani sabit kur rejiminde merkez bankaları enflasyona bakarak paranın değerine müdahale etmesi gerekmez mi?
YanıtlaSilPeki Türkiye yapısal reform dışında ne yapmalıydı? dolar çok düşük kaldığı yıllar ithal mal cazip halde iken özel sektör öyle bir durumda neden üretsin? Paramızın değerli olma riskini azaltmanın yolu yokmudur? tek çare saydğınız yapısal reformlar mıdır? Bol para girişi var kur düşük ama özel sektör rasyonel olanı yapar ve üretmek yerine almayı tercih eder?
Hocam çok kısa bir soru soracağım cevap verirseniz cok sevinirim.
YanıtlaSilAbd reza z. Davasinda turk bankalarina ekonomik yaptirim uygularsa sonuclari neler olur ?
Saygilar.
dünyanın para hacmi bir zaman dilimde 10 milyon baloncuk tl diyelim. Bu birim zamanda birinin yada bir ülkenin zengin olması bir başkasının fakir olmasına anlamına gelmiyor mu? Yada ekonomik büyüme nedir bilmiyorum
YanıtlaSil