Kayıtlar

Aralık, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Asgari Ücret Artışı ve Enflasyona Etkisi

Resim
Üretim, dört unsurun katılmasıyla yapılır: Emek, sermaye, doğal kaynaklar ve girişimcilik. Bunlar, katıldıkları üretim faaliyeti sonucunda ortaya çıkan değerden pay alırlar: Emek ücret alır, sermaye faiz alır, doğal kaynakların sahipleri rant alır, girişimciler de kâr alır. Böylece ekonomide gelir bölüşümü dediğimiz olgu ortaya çıkar. Bu dört üretim unsuru içinde maddi açıdan en güçsüz olanı emek olduğu için üretimden alacağı payın (ücretin) belirli bir düzeyin altına düşürülmemesini sağlamak üzere devletler asgari ücret adı altında bir uygulama yaparlar. Buna göre işverenler, istihdam edecekleri emekçiye belirlenen asgari ücretin altında ödeme yapamazlar. Asgari ücret, ekonomide yaşanan enflasyona göre ayarlanarak belirli sürelerde yeniden belirlenir. Enflasyonun düşürülemediği bir ortamda özellikle gelirini buna göre ayarlama olanağı olmayan ücretli kesimin satın alma gücünde ortaya çıkacak düşüşlerin ücret artırımlarıyla ayarlanması gerekmektedir. Bu, yalnızca ücretlinin desteklen

Enflasyon Düşecek mi?

Bu yılın tam ortasına gelindiğinde uygulanan para politikasının yanlışlığını, daha doğrusu bu politikanın yarattığı hızlı enflasyon artışıyla ülkeyi çıkmaz sokaklara sürüklediğini fark eden siyasal iktidar politika değişikliğine gidilmesi için ekonomi yönetiminde değişikliğe gitti. 2021 yılının son çeyreğinden 2023 yılı ortasına kadar ekonomi yönetimi ve merkez bankasının politika faizini düşürerek yarattığı ekonomik çöküşü girebilmek üzere eskiye dönüş çabasıyla başlayan bu yeni dönemde dönüşün sanıldığı kadar kolay olmayacağı ortaya çıktı. Türkiye’de enflasyon hem talep hem de maliyet etkilerini taşıyor. Yüksek enflasyonun yarattığı paradan kaçış ve öne çekilmiş tüketim etkileri sonucunda talep canlılığı görülüyor. Bunu çevremizdeki restoranların, kafelerin, AVM’lerin doluluğundan, alış verişin canlılığından ve trafiğin durumundan gözlemleyebiliyoruz. Enflasyondaki yükseliş ve bütün çabalara karşın devam eden döviz talebi kurların artmasına, bu da maliyetlerin yükselmesine ve maliyet

Bir Dosta Veda Yazısı

Bu yazı, dürüst, tertemiz bir gazeteciye, sevgili bir dosta veda yazısıdır. Türkiye’de gazetelerde ekonomi sayfalarının yer alması 24 Ocak 1980 kararları sonrasında oldu. Ondan önce ekonomi haberleri gazetelerin çeşitli sayfalarına dağılmış olarak tek tük yer alır, daha çok ücretler ve sendika haberlerini, grevleri lokavtları kapsar, faiz, kur (onlar da sabitti zaten) ve altın fiyatlarını gösteren birkaç satır ve sütunluk tablolara yer verilirdi. Hazine’de ekonomik göstergeler altı ayda bir kitapçık halinde yayınlanırdı. Üstelik o kitapçıktaki veriler de üç ay öncesinin verileri olurdu. Merkez Bankası, bastığı para miktarını (emisyon) bile haftada bir yayınlardı. Yayınlanan veriler uzak geçmişi gösterir, geleceğe ışık tutmaya yaramazdı. 24 Ocak kararları sonrasında işler ciddileşti ekonomi çok daha ön plana çıktı. Basın aslında devletten daha önce güncel verileri kullanmaya başladı. Ardından önce yarım sayfa derken tam sayfa olarak ekonomi sayfaları oluşturulmaya başlandı. İş orada

Son 3 Yılın Ekonomi Politikası

2021 Eylül Ayından 2023 Ortalarına Kadar Uygulanan Ekonomi Politikasının Özeti: 2021 Eylül ayında enflasyon yüzde 19 iken ve yükselme eğilimi gösterirken Merkez Bankası, daha önce defalarca denenip hiçbir zaman başarıya ulaşmamış bir yola girerek yüzde 19 olan politika faizini düşürmeye başladı. Bunu yapmasının altında yatan neden faizi düşürünce enflasyonun da düşeceğine olan inançtı. Bu hamle politika faizi yüzde 8,5’e ininceye kadar aylarca devam etti. Bankalar da Merkez Bankası’nın bu uygulamasına uygun biçimde hem mevduat hem de kredi faizlerini düşürdü. Böylece, tasarrufa negatif reel faiz uygulama dönemi başladı ve bunun sonucu olarak kredi faizleri enflasyonun altına indi. Bu gelişme Türkiye’de ucuz kredi döneminin kapısını açtı. Parası olanlar paralarının satın alma gücünü faizle koruyamayacağını görünce konut, araba veya diğer malları satın almaya yöneldiler, parası olmayanlar ise ucuz krediden yararlanarak kredi alıp ve konut, araba, diğer malları satın aldılar. Faiz ile b

Türkiye’ye Yönelik Yabancı Sermaye Yatırımları

Resim
Bir ülkeye yönelik yabancı sermaye yatırımlarını ikiye ayırarak incelemek gerekir: (1) Doğrudan yabancı sermaye yatırımları (DYS); bir ülke sınırları dışındaki yatırımcıların ilgili ülkeye fabrika gibi üretim tesisleri kurarak, şube açarak, taşınmaz edinerek veya var olan bir şirketi tamamen ya da kısmen satın alarak yaptıkları yatırımlardır. (2) Dolaylı yabancı sermaye yatırımları ise hisse senedi alımı, tahvil alımı gibi yollarla gerçekleştirilen portföy yatırımlarını kapsamaktadır. Doğrudan ve dolaylı yabancı sermaye yatırımları arasındaki üç temel fark vardır: (1) Doğrudan yatırımlar kalıcıdır (uzun vadeli) buna karşılık dolaylı yatırımlar geçicidir (kısa vadeli.) O nedenle dolaylı yabancı sermaye yatırımlarına sıcak para da denir. (2) Doğrudan yatırımlar, yatırımcısına yönetim yetkisi vermesine karşılık dolaylı yatırımlar yatırımcısına yönetime karışma yetkisi vermez. (3) Doğrudan yatırımlar, kârlılığı artırmak için verimliliği artırmaya dolayısıyla yeni teknoloji getirmeye veya

Tüketim Patlaması

Resim
2021 Eylül ayında enflasyon ve faiz yüzde 19 olarak eşit düzeydeyken geçmişte birkaç kez deneyip de [i] enflasyonu iyice azdırdığımız yaklaşım olan “faizi düşürerek enflasyonu düşürme” denemesini bir kez daha yaşama geçirince yüksek enflasyonu çok yüksek enflasyona dönüştürmüştük. İşte o gün bugündür enflasyonla uğraşıyoruz. Oysa 2021 Eylülünde faizi düşürmeye başlayacak yerde mesela 2 puan artırsaydık bugün içinde bulunduğumuz ekonomik sorunların çoğu olmayacaktı. Aşağıdaki grafik yazının eki olarak paylaştığım tablodaki verilerden tarafımca hazırlanmıştır. Grafiğe göre 1999 ile 2021 yılları arası esas alındığında GSYH ve tüketim harcamalarının bir önceki yıla göre artışları arasında 0,92 ile ölçülebilen bir korelasyon katsayısı [ii] görülüyor. Yani tüketim harcamaları, gelirdeki artışa paralel ve çok yakın bir yol izlemiş, onunla birlikte artmış bulunuyor. Buna karşılık bu seriye 2022 yılını eklediğimizde görünüm değişiyor, GSYH’nin artış hızı bir önceki yıla göre ciddi bir düş

Nüfus ve İstihdam Dosyası

Resim
Dünya nüfusu 7,9 milyar dolayında tahmin ediliyor. Türkiye nüfusu 85.279.553’tür. Buna göre Türkiye nüfusu dünya nüfusunun kabaca yüzde 1,1’ini oluşturuyor. Türkiye nüfusunun yüzde 49,9’unu kadın, yüzde 50,1’ini erkek nüfus oluşturuyor. Yaklaşık 1,9 milyon kişi okuma yazma bilmiyor. 7,6 milyon kişi okuma yazma bilmekle birlikte bir okul bitirmemiş durumda. İlkokul mezunu 17 milyon, ortaokul mezunu 13,7 milyon, ilköğretim mezunu 5,1 milyon, lise mezunu 17,9 milyon, üniversite ve yüksekokul mezunu, 12,3 milyon, yüksek lisans ve üzeri eğitim görmüş 1,8 milyon kişi bulunuyor. (Burada sayılanların toplamının toplam nüfustan düşük olmasının nedeni 6 yaşından küçüklerle eğitim durumu bilinmeyenlerin varlığıdır.) 2019 – 2021 arası dönemde Türkiye’de doğuşta beklenen yaşam süresi 77,7’dir. Türkiye 2022 yılında dünyada nüfus açısından 18’inci büyük ülke konumunda (grafik TÜİK, Dünya Nüfus Günü, 2023, 6 Temmuz 2023 Haber Bülteni’nden alınmıştır): Türkiye’de nüfus Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Siste

Fenerbahçe'ye Açık Mektup

Fenerbahçe Yönetim Kuruluna ve Futbol Takımı Teknik Heyetine; Çoğumuzun adını Fenerbahçe ile aynı gruba düştüğünde duyduğumuz sıradan bir takım olan Nordsjaelland’a 6 – 1 yenilerek tarihinin en ağır yenilgilerinden birisini alan Fenerbahçe’nin bu duruma düşme nedenini kaç kişi tam olarak görüyor bilmiyorum.  Konuşulanları izleyip de çoğu kişinin sistemden ziyade oyuncuların form durumu, sakatların sorunları, hava koşulları gibi konulara ağırlık verdiğini görünce bu mektubu yazmaya karar verdim. Aslında Fenerbahçe’nin sorunu bana göre çok açık: Fenerbahçe 10 kişiyle hücum edecek bir takım değil. Bir başka ifadeyle total futbol denilen on kişiyle hücum edip on kişiyle savunma yapabilme yeteneğine sahip oyuncuları yok. Total futbol oynayabilmek için çok süratli oyunculara ihtiyaç vardır. Oysa Fenerbahçe’nin oyuncuları bir iki oyuncu dışında bu tarz futbol oynayabilecek süratli oyuncular değil. On kişiyle hücuma çıkıldığı zaman rakip oyunculardan birisi topu alıp Fenerbahçe savunmasını