Fed İmdada Yetişti

Parasal Sıkılaştırma Derken Nereye Geldik?
Çok değil 6 – 7 ay öncesine kadar ABD Merkez Bankası’nın (Fed) 2019 yılında 2 kez mi yoksa 3 kez mi faiz artıracağını tartışıyorduk. Parasal sıkılaştırmanın ikinci parçası olarak bilanço küçültme programı çerçevesinde 2019 yılında piyasadan çekip sterilize edeceği miktarın 600 milyar dolar olacağı ve bu aynı miktarın 2020 yılında da çekileceği açıklanmıştı. Bütün bunların dış piyasalarda likidite daralması yaratacağı, ABD tahvillerine ilgi oluşturacağı ve önce tahvil fiyatlarının sonra da faizlerinin yükseleceği konuşuluyordu. Bu gelişmelerin gelişmekte olan ekonomilerin dış kaynaklara erişimini zorlaştırması ve borçlanma maliyetlerini de artırması bekleniyordu.

Dünya Ekonomik Forumunun Ocak ayının üçüncü haftasında düzenlediği Davos toplantısı öncesinde bu beklentilerde bazı tereddütler oluşmaya başladı. ABD – Çin ticaret savaşının giderek ciddi bir hal alması, Avrupa’nın beklenen toparlanmayı tam olarak sağlayamaması, belirli bazı iyileşmeler görülse de Japonya’nın 30 yıllık uykudan tam olarak uyanamaması, İngiltere’nin Brexit’i nasıl yürüteceği konusunun belirsizliği, tek tek bazı gelişmekte olan ülkelerin ekonomik durumunun bozulması gibi bazı etkenler bu tereddütlerin başlıca nedenleriydi. Bazı yorumcular ABD’nin resesyona girebileceği olasılığını dile getirir olmuşlardı. Davos toplantıları sırasında Dünya Ekonomik Forumunun dünyanın en büyük 800 şirketinin CEO’ları arasında yaptığı bir anketi yayınlaması birden kulaktan kulağa fısıldanan resesyon meselesini gün yüzüne çıkarıverdi. CEO’ların çoğu 2019’da Uzakdoğu’nun ve Avrupa’nın resesyon yaşayacağını, ABD’nin de resesyonla karşılaşabileceğini öngörüyordu. Bu anket sonrasında işler ciddiyet kazanmaya başladı. Çünkü 800 büyük şirketin CEO’sunun karamsar olması demek dünyanın en büyük şirketlerinin karar alıcı makamında oturan bu kişilerin kararlarını bu karamsar görüşler doğrultusunda alacak olması demekti. Bu durumda bu şirketler yeni yatırımlara girmeyecek, muhtemelen bazı üretim birimlerini, şubelerini kapatacak, çalışanlarının bir bölümünü işten çıkaracak ve o korktukları resesyona gidişi doğrudan kendileri tetiklemiş olacaklardı.  

Davos’ta açıklanan bu anket sonrası birçok şey değişti. Resesyon bekleyenlerin sayısı hızla arttı. Bu beklenti, Fed yönetimini de etkiledi. Fed yönetiminde yer alan bazı üyeler Fed’in 2019’da bir defadan fazla faiz artırmasının doğru olmayacağını söylemeye başladılar. Zaman ilerledikçe 2019 yılında faiz artırmamak gerektiğini söyleyenler çıktı. O aralar Fed, faiz artırmama konusunda yavaş yavaş mesajlar vermenin yanı sıra bilanço küçültme programına 2020 yılında ara vereceğini, yani 2020 yılı için açıklanan 600 milyar dolarlık piyasadan para çekme hamlesini yapmayacağını açıkladı.

Son dönemlerde, özellikle ABD – Çin ticaret savaşının çözülmek bir yana tırmanması ve Avrupa’nın istenen çıkışı bir türlü yakalayamaması resesyon endişelerinin iyice artmasına yol açtı. Aslında ABD ekonomisinin temel verileri oldukça olumlu bir görünüm sunuyor. İşsizlik başvuruları gibi önemli ama ayrıntıdaki göstergeleri bir yana koyar da işsizlik oranı (yüzde 3,6), büyüme oranı (yüzde 2,5), enflasyon oranı (yüzde 1,9), bütçe açığı (yüzde 4,3), cari açık (yüzde 2,3) gibi temel verilere bakarsak ABD ekonomisinde bir resesyon görünümü olmadığını görürüz. Buna karşılık dünyanın eskisi gibi mal ve hizmet ticareti dışında kendi içine kapalı parçalardan oluşmadığını, sermaye hareketlerinin serbest kalmasıyla krizlerin bir ekonomiden ötekine hızla bulaşabildiğini dikkate alırsak Çin’de ve/veya Avrupa’da ortaya çıkacak bir krizin ABD’yi etkilememesi düşünülemez. 2008’den beri süregelen küresel krizin insanlar ve özellikleri iş dünyası üzerinde yarattığı ürkeklik, çekingenlik, içine kapanma duygusunun ortaya çıkardığı olumsuz hava da dikkate alınırsa ABD’nin yeni bir resesyon dalgasından korkmasının nedeni kolayca anlaşılabilir.     

Avrupa Merkez Bankası (AMB), geçen yılın son çeyreğinde Fed’in önceden yaptığı gibi faiz artırmanın ve parasal genişlemeye son vermenin ilk adımlarını atmaya başlamıştı. Buna karşılık Avrupa beklenen toparlanmayı bir türlü başaramadı. İzleyen aylarda AMB Başkanı Draghi, ortaya çıkan olumsuz gelişmeler karşısında parasal sıkılaştırma adımlarından vazgeçildiğini açıkladı. Draghi, son Fed toplantısından önce parasal genişleme ve faiz indirimlerinin uyguladıkları politikanın bir parçası olduğunu söyleyerek, AMB’nin, önümüzdeki dönemde faiz indirimine gitmesinin mümkün olduğunu açıkladı. Bu açıklamayla birlikte piyasalar AMB’nin Eylül ayında faiz indirimine gideceği beklentisine girdi. AMB’nin faizi halen sıfır. İndirim olursa AMB para vereceği bankalara üste faiz ödeyecek.

Bu hafta yapılan Fed toplantısından önümüzdeki dönemde faiz indirimine gidilebileceği yolunda net açıklamalar çıktı. Fed’in geçerli faiz oranı (Fed’s Fund Rate) yüzde 2,25 – 2,50 aralığında bulunsa da Fed faizi denildiğinde yüzde 2,50’lik üst limit anlaşılıyor.

Böylece ABD ve Avrupa’da parasal sıkılaştırma ve faiz artırımı olacağı beklentisiyle başladığımız yılın ortasında parasal gevşeme ve faiz indirimi beklentisine kadar gelmiş olduk.

Fed, ABD ekonomisindeki iyi görünüme karşın proaktif davranarak politika değişikliğine gidiyor. Bunun nedeni yukarıda değindiğimiz gibi Çin’de ve Avrupa’da resesyon eğilimlerinin ortaya çıkması ve bunun gerçekleşmesi halinde bu dalganın ABD ekonomisini de vuracak olması. Fed, bu hamlesiyle bir yandan ABD ekonomisini koruma altına almaya çalışırken bir yandan da dünyaya yeterli likidite bırakarak diğer ekonomilerde ortaya çıkabilecek olumsuzlukları önlemeye çalışıyor.  

Fed’in parasal sıkılaştırmayı askıya alması, AMB’nin parasal genişlemeye devam edilebileceğini ve her ikisinin de 2019 yılı için faiz indirebileceklerini açıklamış olmaları özellikle borsalarda yeni bir ralliye yol açmış bulunuyor.  

Bu Gelişmelerin Türkiye’ye Etkisi
Fed ve AMB’nin yeni bir faiz indirimi ve parasal gevşeme programına gireceklerine ilişkin gelişmeler, küresel sistemde beklentileri değiştirdi ve giderek yoğunlaşan olumsuz havayı da dağıttı. Özellikle Türkiye gibi dış kaynağa ihtiyaç duyan gelişmekte olan ülkeler için bu yeni durum olumlu bir hava yaratıyor. Likiditenin bollaşması, ABD ve Avrupa’da faizlerin düşmesi kaynakların yeniden yüksek faiz veren gelişmekte olan ekonomilere yönelmesine yol açıyor.

Bu, Türkiye için olumlu bir durum. Önümüzdeki bir yıllık sürede yaklaşık 177 milyar dolar tutarında dış yükümlülüğün vadesi geliyor. Bunların bir bölümü yenilenmesi nispeten kolay kalemler, bir kısmı ise maliyet artışlarından ve ülke riski artışlarından oldukça etkilenen kalemler. Fed ve AMB’nin kararlarının yarattığı olumlu hava bu yükümlülüklerin hem daha kolay hem de daha ucuza yenilenmesinin önünü açacak. Böylece Türkiye’ye döviz girişinde ortaya çıkacak artışlar kurların da düşmesini sağlayacak. Kurların düşmesi enflasyonun da düşüşünü hızlandıracak.  

Türkiye’nin dış borçlarının ağırlığı Dolarla, döviz gelirlerinin ağırlığı Euro ile olduğu için Euro/Dolar paritesinin Euro lehine gelişmesi de Türkiye’nin lehine olur. Fed’in, AMB’ye göre öncelik alması bu gelişmeyi tetikleyecek gibi görünüyor.   

Buna karşılık TL’nin dış değerinin yükselmesi ve ihracatımızın ağırlıklı merkezi olan Avrupa’da işlerin kötü gitmesi ihracatımızı olumsuz etkileyecek bir durum ortaya çıkarabilir.
Fed ve AMB’nin parasal uygulamalarındaki değişimin Türkiye’ye yönelik olumlu etkileri, olumsuz etkilerine göre daha fazla.

Özetle söylemek gerekirse dış kaynak ihtiyacı olan gelişmekte olan ekonomiler için işler kötüye giderken Fed imdada yetişmiş oldu.

Bu olumlu havayı bozmamak ve iyice lehimize çevirmek biraz da bizim elimizde.

Yorumlar

  1. Ayakta kalan son kale ihracata odaklanıp torbadan çıkan imdat düğmesini iyi değerlendirdik değerlendirdik yani

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen öyle

      Sil
    2. Çok faydalı olmuş hocam beceriksiz olanlar için yeni bir kapı daha sanki

      Sil
  2. Amerika sonunda anladı diyebilir miyiz hocam herkese ekonomik silah çekerek bu işten kârlı çıkamayacağını?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O kadar iyimser olmayın. ABD aslında bu hamleleri kendisini kurtarmak için yapıyor ama yan etki olarak da dünyaya yarıyor.

      Sil
    2. Hocam bende onu dedim zaten.

      Sil
  3. Demek ki dünya insanı bir vücut olmayı başarmış. Bu durum taktire değer, mutluluk verici

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence doğru tanım fed'de hastalığı yarabandiyla tedavi ediyor

      Sil
  4. uzun zamandır ilk defa olumlu bir gelişme birde ehil kişiler bunu iyi yönetirse de bizde millet olarak normal gelişmiş insan seviyesinde yaşayabilsek teşekurler hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umalım ki Türkiye bu fırsatı iyi kullansın.

      Sil
  5. terör faliyetleri ,ile turizm'in baltalanarak,doğrudan yatırımı bir şekilde engelleyerek . 3 sene öncesine kadar en sağlam ayağımız olan ekonomimizi zorlayarak, güdümlerinden çıkan/çıkmaya çalışan dış politikamıza yön vermek isteyenler'in baskısının sürdürebilir olmadığını yavaş yavaş görüyoruz. sayın hocam büyük hatamız, geçmişte bahsettiğiniz ucuz dolar günlerinde büyük rakamlar tutan ara malı ve hammadde ihtiyacımız karşılayacak tesis ve alt yapı kurulmamasıdır. burada sanayicinin hatası olduğu kadar amiyane tabirle elinde bu gibi konularda kırbaçla yön verecek bir devlet politikası olmamasıdır.bunların yanında hep örnek verdiğimiz gelişmiş ülkelere bakarsak. onlarda olmayan bir sorun bizde mevcut ahlak sorunu, ahlaksız bir milletiz hocam.ahlak mantalitemiz şark kurnazlığı kıvamında olduğu sürece dağlarımız maden , denizlerimiz petrol yatağı olsa hepsi boş . (bknz.ortadoğu)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özet mi lazım, işte Unknown 10.55. 👏👏

      Sil
    2. 10:55’e

      Terör faaliyetlerine destekçisi olduğun hükümet hendekler kazınırken, evlere bombalar saklanirken, silahlar tasinirken izin vermedi mi? Ve halki pkknin kucagina ittikten sonra o sehirleri kendisi bombalayarak sivil insanlarin da olmesine sebep olmadi mi?
      Turizm’i bizzat kendileri baltalamadi mi? Sit alani olan dogal guzellikleri Yakin cevresine peskes cekerek, liyakatsiz kadrolarin politikalariyla bu sektoru degersizlestirerek; avrupada kaymakamlık yardimi alan insanlarin tercih ettigi ekonomik tatil yeri haline getirmediler mi?
      Adalet kavramini kendi cikarlari dogrultusunda yok ederek dogrudan yatirimin aradigi guvenilir ortami mahvetmediler mi?
      Uc sene oncesine kadar en saglam ekonomi mi??? Artik daha fazla cevap veremeyecegim. Bu ulkede olan biten olumsuz durumlarin musebbibi bizzat hukumettir. Bize bir yon vermeye calisanlar varsa onlar halkin ahlakini ve egitimini sistematik olarak degersizlestirmeye calisan akp iktidaridir, bir baskasi degil.

      Sil
    3. Yorumunuzda herseye Katiliyorum, tek katilmadigim Nokta sanayicilere dedikleriniz. Hammadde tesis Kurulumu sanayiciyle yapilmaz, bunlar devletler eli ile desteklenir. En buyuk ornek 50 sene onceki Guney Kore ve Turkiye Ekonomisi arasinda hicbir fark yokken, bugun dunyanin sayili Saç Ureticilerinden biri olan Kore’nin bizim ekonomimizden cok daha buyuk oldugudur.
      Bu kadar rant ekonomisinin bol oldugu, devlet eliyle arsa alip, sadece zamani gelince fahis fiyatlara baskalarina satildigi ve butun ekonominin insaatla dondugu yerde sanayicinin uretim yapmasi donkisotluktur ve idealistliktir. Dediginizin aksine, TC’de, buyugu kucugu ihracat yapan tum sanayicilerimize bizden selam olsun ! Allah onlarin yollarini acik etsin demek en dogrusu olur.

      Sil
  6. Bu yazidan kurlar düşüşe devam edecek sonucu cikarttim, yaniliyor muyum?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Esasen ben yazıyı yazmaya başladığımdan şu ana kadar düşüş devam etti.

      Sil
    2. bu hatalı politika olur. kur düşerse cari açık artar; aldığımız borcu yiyioruz üretime harcamıyoruz ki?... para inşaat projelerine vs. gidecek, yapısal şeylere gitmeyecek...

      Sil
  7. Ellerinize,emeğinize sağlık hocam
    Şimdi bize "Güçlü ekonomiye geçiş programı" gibi bir program lazım
    Sanki bu senaryoyu hatırlıyorum ben

    YanıtlaSil
  8. "Aç tavuk kendini buğday ambarında sanırmış"

    YanıtlaSil
  9. Aynı senaryoları 2001 ve 2008 den sonra da gördük. TL değer kazandıkça dışa bağımlılığımız yani kırılganlığımız arttı. Böylece en ufak bir siyasi gerginlikte (Rahip Brunson) nelerle karşılaşacağımızı görmüş olduk. TL nin değerlenmesi bizim gibi dış kaynaklarını doğru kullanamayan bir ülke için çok sevindirici olmaması lazım. Birkaç yıllık bolluktan sonra yine bir siyasi gerginlikte kur enflasyon sarmalına girmemiz çok muhtemel olacak. Kuru rekabetçi bir düzeyde tutmak daha doğru olmaz mı hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kuru belli bir yerde tutacağız diye gerekli reformları yapmazsak ilerisi için çözüm üretemeyiz.

      Sil
    2. Tam küçük amerika olduk valla. Kapitalizm hunharca cirit atıyor.

      Sil
  10. Affınıza sığınarak. "Yapısal refom şart. " noktasından.... Herşey güllük gülistanlık ....olacağına dair fazla pozitif bir yazı olmuş hocam Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her şey son cümlede gizli. Yapısal reformlar da.

      Sil
    2. Hocam çok teşekkür ediyoruz. Yine güzel bir yazı. Bir sorum olacak hocam, Fed in gelecek toplantısında başka bir karar çıkma olasılığı da varmıdır sizce?Çünkü sürekli karar değiştiriyorlarda.

      Sil
    3. Hemen hemen hiç yok gibi.

      Sil
  11. Hocam samimiyetimle ifade etmek istiyorum. Haddim olmayarak endişemi tazelemek istiyorum. Pozitif tarafta yazınızın dayanağı FED Faiz artırmama veya düşürme OLASILIĞI var. Negatif tarafta da Yapısal Reformlarının hayata geçirilme koşulunun hayata geçirilebilme OLASILIĞI olması gerekmez miy di ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son cümlede saklı. 150 bininci kez yapısal reform dememek için oraya gizledim.

      Sil
    2. Teşekkür ederim hocam. saygılarımla.

      Sil
  12. ECBnin para basimina baslamasi dunyayi euroya bogmasi sarttir.
    Ancak FEd, bekle-gor hattinda kalmasini su asamada daha faydali buluyorum.

    YanıtlaSil
  13. Sadece zaman kazandık.
    Edilgen konumda olduğumuz küresel sermaye piyasasındaki şartlar,şu an nispeten lehimize döndü.

    Ama unutmayalım:
    Biz bu zamanları daha önce de kazanmıştık.
    Ama o zamanları ne için kullandığımızı bir hatırlayalım.
    Mahfi Bey’in kitaplarını okuyanların ve bu bloğu takip edenlerin,bu konuya çok daha hakim olduklarını düşünüyorum.

    Peki,
    O zaman Türkiye’nin asıl sorunu nedir?
    Uluslararası piyasalardan borçlanabildiğinde bile yapamadığı şey nedir?

    Sanırım en büyük sıkıntımız,bir planımızın ve stratejimizin olmayışıdır.
    Stratejinizin olmadığı bir konuda,günü birlik taktik adımlar işi yaramaz.

    Bizim,o kaynakları en efektif şekilde nasıl kullanabileceğimize dair uzun vadeli bir planlamamız,maalesef hiç olmadı.
    Uluslararası sermaye akımlarının sıcak rüzgarları bizi nereye savurdu ise,kendimizi orada bulduk.
    Edilgen kaldık.Kalmak zorundaydık.Çünkü hazırlığımız yoktu.

    En azından bu sefer,önce bu gerçeği bir kabul edelim.
    Sonra da o stratejiyi üretme niyetimizi ortaya koyalım.
    O stratejiyi üretmek için,ortak aklın şart olduğunu kabul edelim.
    O ortak aklı üretebilecek liyakattaki insanları mutlaka tespit edelim.
    Siyasi düşüncesine bakmadan,ötekileştirmeden,küstürmeden,kırmadan:bu aklın oluşumu için onları davet edelim.
    Türkiye’nin asgari müşterekleri konusunda hem fikir olmuş insanların biraraya gelmesi çok güzel bir şeydir.
    Öyle bir ortamda yaşanacak fikri gerilimler,tartışmalar ve eleştiriler bize sadece zenginlik katacaktır.
    Oradan ayrışma,ötekileştirme,diğerini yok etme çıkmaz.

    Türkiye’nin asgari müştereklerini doğru tespit edebildiğiniz ve bunu temele koyabildiğiniz noktada,orada üretilecek fikirlerden,yapılacak tartışmalardan,hatta kavgalardan bile hiç korkmayın.
    Bunu sadece büyük ve eşsiz bir zenginlik olarak görün.Sanırım bu tezimi destekleyebilecek en iyi tarihsel referans;ilk TBMM’dir.
    O meclisin demografik yapısını,yapılan tartışmaları,yaşanan kavgaları lütfen bir okuyunuz.Ne demek istediğimi daha iyi anlayabileceğinizi düşünüyorum.

    Burada ilk TBMM’ye atıf yaparken anlatmak istediğim,bir sistem tartışması değildir.
    Meclis mi başkanlık sistemi mi tartışması,hiç değildir.
    Türkiye bu konuda seçimini yapmıştır.Başkanlık sistemini seçmiştir.
    Bence de başkanlık sistemi,Türkiye şartlarında uygulanabilecek en ideal yönetim sistemidir.
    Buradaki sorunumuz başkadır.
    Sorun,nasıl bir başkanlık sistemi ile yönetileceğimiz sorunudur.
    Başkanlık sisteminin rehabilite edilmesi gerektiğini,Türkiye şartlarına en uygun ve en verimli hale getirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
    Yeni yasal düzenlemelere ihtiyaç vardır.
    Bu sistemde henüz yolun başındayız.
    O düzenlemelerin ivedilikle hayata geçirilebilmesi için ihtiyacımız olan tek şey ortak akıl ve iradedir.

    Bir önceki paragrafta anlatmaya çalıştığım ortak akıl ise daha homojen insanlardan oluşan bir yapıdır.
    Bu konudaki en iyi tarihsel referansta,Mustafa Kemal’in Sofralarıdır.
    Ortak aklın,devlet aklına dönüştüğünün ispatı olan o sofralardır.

    Lütfen Mustafa Kemal’in Sofraları’nı çok iyi okuyalım ve anlamaya çalışalım.
    Çalışalım ki;
    Bu aklın geçmişte nasıl üretilebildiğini,şimdi de nasıl üretilebileceğinin farkına varalım.🇹🇷

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel bir yorum ben de şöyle mevcut siyasi anlayışın bakışından ekleme yapayım.

      Öncesinde gelen paralar ile bunalan halkı rahatlatmak lazım ...

      Yani önce yine tüketime gider, millet bunaldı.
      Reis belediye başkanı bile seçtiremiyor artık,
      Ankara gitti, İzmir hiç gelmedi, İstanbul uçtu, uçuyor...

      Akp il-ilçe yöneticileri ve teşkilatları durumun vahametini daha bilmiyor.
      İstanbul giderse, o yöneticiler işsiz hale gelirler.
      İstanbul giderse, hepsi çil yavrusu gibi dağılacak.

      Metrobüs şöföründen çöpçüsüne kadar hepsi ama hepsi temizlenecek, tıpkı Akp nin öncekileri temizlediği gibi. Bu işin kuralı budur, gelen kendi bekası için öncekini temizler.
      Meydanda ne denirse densin farketmez, bu kural işler. Şu anda canla başla çalışan CHP teşkilatı varken, yemiş oturmuş AKP teşkilatı mı belediye de çalışacak
      Buna kargalar bile güler.
      İşin öbür yanında, hepsinin yerine aday olarak gelebilecek insanlar boşta, hazır var.

      Akp li bir ilçe yönetimi parti küçülünce ne olacak?
      Kapanacak veya çekirdek 3-5 kişilik kadro kalacak, yüzlerce insan hoop kapının önüne ...
      Onlar ne yapacak, kapılanacak yeni bir siyasi oluşum bekleyecekler, o bekleme süresinde parası olmayan o yeni siyasi oluşum için kendilerinden bir şeyler vermek zorunda kalacaklar, tıpkı
      Refah Partililerin 80, 90 larda yaptığı gibi. Sonra yine bekleyecekler ki o siyasi hareket iktidar olsun diye, beklerken de iktidar bunların tepesine sürekli sürekli vuracak. Mal tatlı, can tatlı...

      İstanbul biterse AKP biter.

      Reis bunları en iyi bilen kişi,
      O inşaatçılar, Bimciler, THY kadroları, bakanlık kadroları, cemaatçiler, polis kadrosuna girenler nereden baksan en az 2.5- 3 milyon insan 5 seneye kalmadan temizlenecek , yerlerine diğer siyasi görüşten kimseler gelecek.

      Yani siyasette kim olursa olsun, para lazım, parayı halka tüketim olarak verip siyaseten ayakta durmak lazım.

      Reis demişti ya, atı alan Üsküdar ı geçti diye, şimdi at değil, Üsküdar gidiyor.
      Diğer taraf ise Üsküdar ı tutmak için Üsküdarlıya yağdıracak.
      Arada zaman kalır ise, yapısal konulara odaklanırlar.

      Ekrem İmamoğlu, hiç acımayacak, çünkü acırsa acınacak duruma düşeceğini çok iyi öğrendi.
      CHP teşkilatı, seçmeni kinlendi, onlar bir taraftan, halk öbür taraftan hepsini biçecekler.
      Dün TİM videosunu yazmıştık, Tim dir 3 -4 harfli diğer kısaltmalarda çalışanlardır, hepsinin köklerine kibrit suyu dökülür, zaten yalakalık ile gelmiş tipler, kovulduklarında kimse üzülmez. Bu kadrolar daha işin önemini kavramadılar. Yargıdakiler mesela...

      Akp için bu tipleri yerleştirmek için çok uğraşmıştı, çünkü parlamenter sistem vardı, denetim ve liyakat daha etkindi, daha öncesinde askeriye ile cumhurbaşkanlığı makamının sıkı kontrol ettiği bürokrasi vardı. Fetö cüler 40 yıldan fazla uğraştılar bu tipleri bürokrasiye sokabilmek için, yeri geldi kan döktüler.

      Şimdi başkanlık var, mevcut başkanlık ile bu işler çok kolay, iki KHK ya bakıyor, bir kaç yıla kalmadan hepsi gider.

      Sil
    2. Yazdıklarınızı okuyunca aklıma şu söz geldi:

      “Sular yükselince, balıklar karıncaları yer…
      Sular çekilince de karıncalar balıkları yer…
      Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir…
      Çünkü kimin kimi yiyeceğine.. “Suyun akışı” karar verir…”

      Bir doğa kanunudur bu.
      Ama siyasetin gerçeklerine ne kadar uyarlanabilir,onu bilemiyorum.
      Çünkü Türkiye’nin siyasi tarihinde,kaybedenlerin kadroları pek ortadan kalkmaz.
      Sadece biçim değiştirir.
      Saf değiştirir.
      Bu durumun o parti,bu parti gibi bir ayrımı da kalmamıştır artık.
      Çünkü neoliberalizmin,Türkiye’deki ideolojik bağları zayıflattı,hatta yok etti.
      İdealizmi de aldı götürdü.

      Siyasette artık sadece çıkarlar var.
      Ve o çıkarlarını(mevki,para,ulufe vs..) garanti altına almak isteyen ve gerçek bir mesleği olmayan milyonlar!
      Siyasetle uğraşmakta(hangi parti olduğu fark etmez) maalesef onların tek geçim kaynağı.

      Bu değişir mi veya ne zaman değişir bilmiyorum.
      Ama değişebilmesi için ne yapılması gerektiğini biliyorum.

      Sil
  14. Iraksama hipotezine göre Türkiye'nin gelişmekte olan ülkelerin ulaştığı seviyeye ulaşması mümkün görünmüyor. Sonuçta bir hipotez bu, her an her şey olabilir ama yılın yarısını seçimle geçiştirmeyecek bir kafa yapısına ulaşırsak mümkün olabilir.

    YanıtlaSil
  15. hocam bu kriz rubininin dediği gibi bir iflas krizi.verilen paralar dönmeyecek.dünya bedava parayla ölü yatırımda yapmamış beyaz fil almış.çölün ortasına kar pisti yap çim ek bu nekadar sürdürülebilir.türev ürünler dünya milli gelirinin kaç katı.japonyada enflasyon olmadığını düşünürdüm.dün bir yazı okudum sıradan insanlar için hayat çok pahalı.almanyadada öyle tüm dünyada öyle.enflasyon hayat pahalılığıysa neden sepeti değiştirmiyorlar.bir senatör grenspena sormuştu hiç markete gidiyormusun diye.demekki ordada hayat pahalı insanın zaruri ihtiyacı olan barınma yeme içme giyinme aile kurup çocuk sahibi olma dünyanın her yerinde sıradan insanlar için lüks olmuşken merkezbankaları neden varlık fiyatlarını yüksek tutmak için para basar.terkedilmiş bir kentin belgeselini seyrettim su bitmiş şehir gitmiş.ne yaparsan yap çölün ortasındaki kar pistini finanse edemezsin.bari parayı pul yapmasalar.muhakkak birinin şampanyaları toplaması lazım.

    YanıtlaSil
  16. akp ilk geldiğinde de piyasalarda para boldu ama bunu yatırım üretim için kullandırmak yerine tüketime yönlendirdi...ve suan ekonomi yerlerde umarım bu ikinci fırsatı daha akılcı bir şekilde yönetir ve yüksek teknolojik üretim sektörlerine yatırım yapar

    YanıtlaSil
  17. Kambiyo rejimi ve sabit kur ne zaman gelecek artik dolari ucuza almak istiyorum. Artik ithal mallara ucuza sahip olmak istiyorum. Serbest piyasa dolar kuru surekli sekil yapiyor degistiiryor. Sabit kur olursa isismiz daha rahat olur

    YanıtlaSil
  18. bu durumda altın fiyatları (lira bazında) ne olur hocam?

    YanıtlaSil
  19. FED'in siyasi baskıları azaltmak için oyalama taktiği uyguladığı söyleniyor. Aslında indirim gibi bir niyetleri yok deniyor.

    YanıtlaSil
  20. Her şey faizi indirip bindirmekte mi yatıyor ekonomi bu mu o zaman herkes ekonomist olur duruma göre indir bindir kararsızlık yaratmıyor mu faizi fazla indirince varlıklar da balon riski oluşmaz mı bir malın değeri 100 tl olması gerekirken 300 tl olursa buda ayrı bir risk değilmidir..

    YanıtlaSil
  21. dolar düşünce ihracat azalmaz mı. tek kurtuluşumuz dolar kaynağı açısından önce ihracatı büyütüp, sonra doları stabil halde bıraksak daha iyi olmazmıydı

    YanıtlaSil
  22. merhaba hocam Sıkılaştırma devam ediyor Eylüle kadar devam ediyor,faiz indirimi mi daha önemli yoksa genişleme mi?Birde piyasa zaten indirimi iskonto etti hatta 100 bps.Ne dersiniz

    YanıtlaSil
  23. Yaşasın sıcak para dönecek,inşaatlar devam edecek.

    YanıtlaSil
  24. Herkes kendi gemisini kurtarmaya çalışıyor.Sonuç olarak deniz kirliliği önlenmiş oluyor. Elinize sağlık hocam yine döktürmüşsünüz.

    YanıtlaSil
  25. Oncelikle Fed faiz arttiracak, 3 sefer, 5 sefer diye yazilar yazdiginiz donemde 'ABDnin dis borcu cok fazla, cari acik da veriyor ABD faizleri bu kadar hizli arttiramaz, bu yuzden MB faiz artisi yanlis hamle olur' diyorduk.

    Bugun gorunen o ki reel ekonomiye bakarak yapilan yorumlar 'The Economist'lerin yorumundan daha tutarli oluyor.

    Bugun hala dolar kuru duser, enflasyon duser diyorsunuz. Turkiye'de dolar kurunun dusmesi ise yaramiyor, ithalati arttiriyor, borclanmayi arttiriyor cunku Turkiye'nin bankalari kontrolsuz borclanamiyor, hangi kanattan siyasi iktidar olursa olsun lobileri cok saglam oldugu icinde yaptiklari seylerin bedelini halk oduyor.

    Bugun doviz artmasin diye yirtinanlarin basinda bankalar geliyor. Bir de onlarin yardakcilari.

    YanıtlaSil
  26. hocam, fed politika faizini sabit tutmaya devam edip buna karşın europen central bank politika faizini indirirse dolar/euro paritesi dolar lehine düşer diye düşünüyorum. elbette fed in son faiz kararı bu paritede bir miktar euro fazında açılma yaratacaktır. ancak dediğim gibi fed sabit tutma ecb ise düşürme politikasına dönerse bu paritede ciddi bir kapana marjı ortaya çıkabilir kanaatindeyim. ayrıca hocam bu iktidar çok ballı. ama bal hep dışarıdan geliyor bu balı kendileri üretse harika olacak ama yok bal yapmayan arı misali hükümet.

    YanıtlaSil
  27. Finans sektörüne gerçekler kurban veriliyor....REEL SEKTÖR kan ağlıyor....üretim teknoloji katma değerli ürünler bunlar yoksa sonu tefecinin elinde nefes almaya benziyor...Borç ekonomisi ile çark dönmez...

    YanıtlaSil
  28. Hocam öncelikle emeğinize sağlık.
    "ABD tahvillerine ilgi oluşturacağı ve önce tahvil fiyatlarının sonra da faizlerinin yükseleceği konuşuluyordu."
    Hocam tahvil fiyatlarıyla faiz oranı ters yönde hareket eder diye biliyorum. Tahvil fiyatlarının yükselmesinden sonra faizlerin yükselmesine neden olacak başka bir hamle mi bekliyorsunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ABD tahvillerine ilgi oluşunca yani talep artınca fiyatları yükselir. Bu faizlerin düşeceği anlamına gelir. Faizler düşünce bu kez elden çıkarmaya başlarlar o zaman da tahvil arzı artacağı için tahvil fiyatları düşer.

      Sil
    2. Hocam FED faizleri dolaysız olarak mı belirliyor yoksa tahvil arz ve talebini ayarlayarak dolaylı olarak mı belirliyor? Yani direk faiz artırımına mı gidiyor yoksa tahvil ihracını artırıp tahvil arzını yükselterek tahvilin fiyatının düşmesine ve faizin artmasına mı neden oluyor? Çok mu karıştırdım ne:)

      Sil
  29. ''Kur rejimi bazen sabit bazen dagaıdır. Şu an için dagaı kur rejimindeyiz. MB bağımsız olmasından yanayım ama %24 poitika faizi yanıştır ve umarım bu hatadan dönülür''. Bu cümlelerin hepimizi tedirgin ettiği kesin. Sormak istediğim bu cümleler iç siyasete dönük değil tam aksine içeriye kapalı ortamda dış basına söylendiğine göre, yabancı yatırımcılar geçen sefer olduğu gibi bundan tedirginlik duyup daha da fazla kaçarlarmı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım onlar da anladı artık söylediğimizin tersini yaptığımızı.

      Sil
  30. Fatih Kömürcüoğlu20 Haziran 2019 16:43

    Elin FED'i ile gerdeğe girmemek lazım. Yapısal dönüşümden önce yapısal dönüşümü yapacakların zihinsel dönüşümü gerek. Ama gördüğüm kadarıyla hiç ümit yok. Yönetim kadrosunun en tepesi Pazar günü yapılacak seçimler için sembolik diyor (E madem sembolik biz 3 aydır ülke olarak ne uğraşıp duruyoruz.) Sembolik seçimlerin muhtemel kazananı için Topal Ördek diyor. Validen özür dilemezse o koltukta oturamaz diyor. Hiç bir şekilde yanlış yaptığını kabul etmeyen birinden doğru şeyler beklemek abesle iştigal.

    YanıtlaSil
  31. İhracat yaparak gelişmek isteyen bir ülke için USD değerinin düşmesi olumlu bir gelişme olarak mı değerlendirilmeli?
    Düşük kur bizi önceki yıllarda yaptıklarımız sonucunda bugün yaşadıklarımıza götürmedi mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her ikisinin de olumsuz yönleri var. Kur yükseldikçe döviz borcu olan şirketler batıyor ve ithalat bedeniyle de enflasyon yükseliyor.

      Sil
  32. Kredi notumuz çok düşük değil mi? gene de Türkiye'ye sıcak para girer mi?

    YanıtlaSil
  33. Yapisal reformlara baslarsak AKP aklini basina toplayip secmenlerinin de istegiyle Yapisal reformlara baslarsak ulkemizde demokrasi kulturu cagdas uygar esitlikci egitim kulturu ile ekonomi farkli bir yere evrilir mi?
    Tanidigim AKPliler iyi egitim alamk istiyor Avrupada gezmek yasamak istiyor cocuklarinin bilim adami olmasini istiyor Hatta almanyada yasayan AKPliler Almanyada sosyal demokrat partilere ve yesillere oy veriyor Avrupali sol partiler ve yesiller partisi de turkiyedeki AKPyi destekliyor. Avrupadaki Yesiller partileri AKPyi ve islamcilari destekliyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mutlaka evrilir. Bu destek konusunda bilgim yok.

      Sil
    2. Avrupadaki bir ya da iki ulkedeki Yesiller partisinde bazi ismini vermek istemedigim Turk vekiller AKPyi destekliyor. Dahasi Avrupadaki AKPliler de Yesiller partisine ve Sosyal Demokrat Partilere oy veriyor.

      Bunu goren Avrupadaki AKP muhalifi her turden Turkiyeli muhaliflerde asiri sag partilere ilgi gostermeye basladi. Cogu Turkiyede sol partileri destekleyen AKp karsitlarinin adresi artik asiri sag partiler bunu bizzat biliyorum. Cunku Yesiller ve Sosyal Demokratlar buralarda AKPli gocmenlere calisiyor bu da tepki doguruyor

      Sil
  34. Aynı zile basıp farklı bir kapının açılmasını beklemek aptallık olmuyor mu? Dünyayı anlamakta zorlanıyorum. Biz bu senaryoyu oynadık. Yeniden oynayınca filmin sonunun farklı olacağını nereden çıkarıyorsunuz. Hadi bizim oyunculuğumuzu beğenmediniz. Güzel oynayanlar da filmin sonunu trajedi ile bitirdi. Para basıp, faizleri düşürerek dünyayı krizden çıkaramadık(çıkaramadılar). Daha büyük bir krizin içine girdik. Günün sonunda para basıp, faizleri düşürerek dünyayı daha da büyük bir krizin içine sokacaklar. Size bu yazıyı yazdıran bakış açısını merak ediyorum doğrusu. ABD para basıp, faizleri düşürerek dünyayı krizden çıkarabilecekse, biz de para basıp, faizleri indirip ekonomimizi krizden çıkaralım.
    Bize farklı bir bakış açısı lazım. Ama benim ne bilgim ne de felsefi derinliğim buna yetmez. Yeni bakış açısını kimse de göstermiyor. Dolap beygiri gibi aynı yerde dönüp duruyoruz. (Yapısal reform demeyin, bu zil yapısal reform kapısını açtırmıyor. İsterseniz bir kere daha basıp görün.)

    YanıtlaSil
  35. Peki hocam bir de şunu sormak isterim her sıkıntılı durumda tekrar tekrar para basıp piyasaya sürmek ilerleyen dönemlerde daha büyük sorunlara sebebiyet vermez mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet tabii ama artık ok yaydan çıktı, sistem günü kurtarmaya döndü. Tek olumlu yanı enflasyonun çok düşük kalmaya devam etmesi.

      Sil
  36. reformu yapacak olanlarda yapmayacak olanlarda inşallah, bu ülkenin ekonomileriyle var olduklarını farkederler mi desem, görürler mi desem, anlarlar mı desem. bu ülke batarsa herkes batar...

    YanıtlaSil
  37. Mahfi bey

    FED sonrasi, Turkiye'de ekonomik buyumenin ivme kazanacagi ve issizligin dusecegi anlamina mi geliyor?

    Moody's'in karari sonrasi yazdiginiz yazida epey karamsardiniz, ondan sordum.

    Bu kadar kisa surede degismis olabilir mi konjonktur Mahfi bey, kafam karisti?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konjonktür çok hızlı değişiyor gerçi, akşamüstü yine değişti. Ama bu gelecek paralar da zaten yüksek faize geliyor. Doğrudan yabancı sermaye olarak gelmiyor ne yazık ki.

      Sil
  38. Olayin 'siyasi' yonu atlanip, sadece 'ekonomi' bakis acisiyla analiz yazinca olmuyor!

    'Turkiye'de yargi bagimsiz degil, hukukun ustunlugu yok.' diye sikayet eden, tereddut eden yabanci yatirimci, sirf FED faiz arttirmayacak diye mi Turkiye'ye kosa kosa gelecek ve yatirim yapacak?!

    Komik olmayin lutfen!

    Nerede 'ekonomi'...

    Nerede 'ekonomi-poilitik'...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yabancı yatırımcı Türkiye'nin o temel sorunlarından dolayı gelmiyor, bu doğrudur.

      Artan para ile beraber, finansçıların imkanları artıyor, o sebeple riskli yatırımlar arasında Türkiye ye de sıcak para akışı sağlıyorlar. Çünkü riske edebilecekleri para miktarı artmış oluyor.

      Gelenler Türkiye düzeldiği için değil, aksine Türkiye nin bozuk olması sebebi ile yükselen faizlerine, ellerinde artan paranın bir kısmına daha yüksek reel gelir almak için geliyorlar.

      Böyle açıklayınca komik geldi mi, taşlar yerine oturdu mu?

      Sil
    2. Nezaket sınırları içinde nasıl yanıtlasam diye düşünürken sizin aynı sınırlara dikkat eden müthiş yanıtınız geldi. Teşekkürler adsız 19:49

      Sil
    3. Suudi Arabistan'da da o dediğiniz yok ama gidiyor. Para hukuk demokrasi bilmez. Sadece kârı bilir. Bugüne kadar yabancıların bir kuruşuna halel getirdik mi? Asla. Getirmek isteyen de dünyanın hiçbir yerinde muhtar bile seçilemez. Hatta onların aleyhine iş yapmadan ülkenin çıkarlarını savunsan bile, değil mahalleyi binayı bile yönetmene izin vermezler. O yüzden endişeye gerek yok kâr varsa gelirler.

      Sil
    4. Selam 1956,

      1949 da da yukarda ben yazmıştım, Suudi Arabistan meselesi farklıdır.

      Suudi Arabistan, değerli doğal kaynak çıkan bir ülkedir. Kaynaklarının miktarı dünya genelinde kabul edilen ölçüler ile rezerv olarak bellidir.

      Buna ek olarak, bu kaynakları satmak için dünyadaki egemen pazar güçleri ile işbirliği yapmıştır. Yani müşterileri ile arasını da iyi tutmaktadır (Aksi için bkz İran).

      Bunlara da ek olarak Suudi Arabistan yatırımcılar için döviz rezervlerini yeterli miktarda tutmaktadır, yine güvence vermektedir.

      Onlara giden sermaye bu güven ile gider.

      Suudi Arabistan Hukuk, Demokrasi ve Eğitim imkanları Batı kadar olmadığı için bu avantajlarına rağmen ciddi bir direk sermaye yatırımı alamamakta,
      ciddi sanayi üretim yatırımları yatırım ortamı olmadığı için gitmemektedir.

      Her ülkeyi kendi özgü koşullarında değerlendirmek lazımdır.

      Para hukuk demokrasi bilmez derken, o paranın ve sermayenin yaratıldıkları topraklar hukuk, demokrasinin egemen oldukları ülkelerdir. O sebeple Türkiye'deki sanayi tornasında çalışan 19 yaşındaki gencinden, Suudi Arabistan kırsalındaki Deve Çobanına, Çin'in en zengin patronlarından, Brezilyanın futbolcusuna kadar herkes o ülkelerin paraları ile iş yapar.

      Demokrasi ve hukuk ile işleyen o ülkelerin isim verdikleri o kağıt parçalarına değer verir. Bir anlamda paraya ismini yazdıran Hukuk ve Demokrasidir, kurumsal güvendir.

      Aradaki fark şimdi daha belli oldu mu?

      Sil
    5. Mahfi beyin coğrafya ve ülke kıyaslaması yazısı vardı.

      O yazıyı okuyup, Türkiye ile İran 'ı kıyaslayabilirsiniz.

      40 yıl kadar önce iki ekonomi birbirine eşit üretim seviyesinde iken,
      şu anda Türkiye İran'ın 2 katı kadar büyüklüktedir.

      Eğer mesele sadece kar olsaydı, paranın Türkiye yerine İran a akması gerekirdi.

      Türkiye özelinde düşünürseniz, Türkiye'nin Batısı ile Doğusu arasında yatırım farkları var.
      Aynı hukuk, aynı sistem.
      Doğu da çok karlı işler var iken özel sektör Türkiye'nin doğusuna yatırım yapmıyor.

      Sil
    6. İran a son 30 yıldır uygulananan amborgoların çok değil onda biri Turkiye ye uygulansın o zaman görürdük kim 2 kat büyümüş.

      Sil
    7. Ciddi bir hatanız var sayın Batırel,

      Büyüklüğü hatalı yorumluyorsunuz. Türkiye aslında Batı'nın istediği yani küresel sermayenin uygun gördüğü yolda ilerlemeyi kabul ettiği için o büyüklüğe sahip. Büyüklük kalkınma demek değil ve o rakamlara alınan borçlar da giriyor. Yani, aylık geliri 1000 TL olduğu halde cebinde 2 tane 1000 TL limitli kredi kartı taşıyan adamın hesapta 3000 TL'lik bir adam gibi görülmesi durumu. İran gerek siyasi-ideolojik gerekse de geleneksel ekonomisi gereği bu olaya biz kadar girmedi. Zaten hep biraz dışarıda kaldı ve son zamanlarda da yaptırımlar nedeniyle biz kadar sermayeye erişemiyor. Sonuçta biz görece daha zengin ama daha bağımlı görünüyoruz. İran ise daha fakir/küçük ama bağımsız.

      Sil
  39. Hocam cds de düşüyor .... kur da düşüyor.... içerde riskler devam ediyor mu daha önce bahsettiğiniz riskler??

    YanıtlaSil
  40. Tek ve Yek soru sizce FEDin Faiz indirmesine gerek var mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ABD için yok ama dünya için var. Sonuçta dünya olumsuz etkilenirse ABD'nin de olumsuz etkilenmesi söz konusu olacak.

      Sil
  41. Faiz oranlarının ekonomi üzerindeki tüm etkilerini dengelemeye çalışıyoruz. Faiz oranları şimdi çok düşük bir seviyeden yükseldiğinde, bu, Norveç ekonomisinin iyi çalıştığının bir işaretidir. Faiz oranlarını çok uzun süre düşük tutarsak, ekonomideki baskılar oluşabilir ve fiyat ve ücret artışı hızlanabilir. Düşük bir faiz oranı, konut fiyatlarında ve borçta keskin bir yükselişe de katkıda bulunabilir. Daha sonra, birçok insanın işini kaybetme tehlikesiyle birlikte, ekonomide ciddi bir düşüş riski artar.

    Bu ifadeye katilir misiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 2008'de büyük bir problem yaşadık. Çünkü her yerde çok fazla borç vardı. Ama o zamandan beri borçlar, her alanda çok çok daha yükseldi. Sadece ABD Merkez Bankası son 10 yılda, bastığı para miktarını yüzde 500 artırdı. Bu yüzden bir sonraki çöküş benim hayatımdaki en kötü kriz olacak." Jim rogers.Siz neler söyleyebilirsin sayın hocam

      Sil
  42. Yapısal reform derken TL yi çok değerlendirmeden belirli bir limitte dolar/tl yi 4/5/6 seviyelerinde tutup faizleri %10 lara düşürmek bizim ekonomimizi dinamik tutmaya yeterli olacaktır. Borçlanmalarımızıda düşük faizli krediyle çevirmek gerekiyor

    YanıtlaSil
  43. Merhaba hocam
    NATO'nun birbirine entegre hava savunma sisteminin bulunduğunu ve Türkiye'nin S-400'ü satın almasının maliyet, nitelik ve teknoloji transferi gibi birçok teknik sorunu beraberinde getireceğini gösteriyor. ABD nin lehimize olacak olan bu hareketi S400 ün teslimatı sonucunda aleyhimize çevireceğini gösterir mi



    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu işler göründüğü gibi olmuyor. Kapalı kapılar ardında farklı pazarlıklar dönebiliyor.

      Sil
    2. Selam Gamze TRZ,

      Askeri işler ile politika bizim asla bilemeyeceğimiz pazarlıkları içerir. Nato birliği olmasa Türkiye dağılırdı, tıpkı Balkan ülkeleri gibi. Türkiye dağılsaydı, İran, Irak, Suriye on yıllar önce parçalara ayrılırdı.

      Nato esasen Ortadoğu da barış iklimini Türkiye'yi ayakta tutarak son 50 yılda sağlamıştır.
      Şimdi dünya konjonktürü değişti, Batının kendi sorunları var, Türkiye'nin askeri olarak kendi ayakları üzerinde durmasını ve kendileri ile müttefik olmasını isterler. Böyle olmayınca daha mikro ölçekteki işbirlikleri ile maliyeti düşürmeye çalışıyor Batı.

      Rusya ve Çin'in tek parça halindeki Türkiye'yi isteyeceğini düşünmüyorum. Onların da öyle bir maddi gücü veya siyasi politik amacı yok. Çin ve Rusya için, mevcut Türkiye topraklarında kendilerine bağlı üretim yapabilecekleri büyük bir toprak ve onun Akdenize açılabilen bir limanları olması avantajlı olur.

      AB onların bu potansiyel avantajını, Kıbrıs'ı tek devlet olarak tanıyarak, Akdeniz kısmı için kapattı. Boğazlar için ise Montro var. Bunlar ile Batı, Türkiye'yi, -Türklere rağmen- bir koruma kalkanı altına aldı.

      Ekonomik güç olarak Türkiye 20 yıl önce Rusya ile eşdeğer iken şimdi Rusya daha güçlüdür. Türkiye kaynaklarını insan kalitesi ve gelecekte güçlü olması için kullanmadı. S400 ile büyük ihtimalle Rusya kendi gücünü test etmeye çalışıyor Batıya karşı. Türkiye pasif, edilgen konumda bu pazarlıklarda.

      Sil
  44. Hocam turkiyede yüzde 22 olan mevduat faizi ve yıllık yüzde 30 olan ihtiyaç kredi faizleri ne zaman düşmeye başlar bu konjoktürde

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kur 5,70'lere gerileyip oralarda durursa olabilir.

      Sil
  45. Çin,Almanya,Japonya,İtalya gibi ülkeler sürekli olarak hem büyüyor hem de cari fazla veriyor.

    Fed de artık ekonomiyi iyice kırılgan hale getiren Abd cari açığını azaltmak istiyor ve bu ülkeler gibi cari dengeyi koruyarak büyümek istiyor . Resesyon riski işin bahanesi..

    Bu sebeple Fed, Trump'un sözünü dinledi ve cari açığın pan zehiri olan düşük faiz yüksek kur(Abd için doların değersizlenmesi) silahını çekti...

    Şimdi bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için 2 seçenek var .

    Ya 2002-2008 döneminde , Imf ve bazı ekonomistlerimizin talimatıyla yaptığımız gibi , yüksek faiz düşük kur politikasını devam ettirip doları düşük tutarak yüksek büyümeye geçeceğiz ve yine bir süre sonra hem büyümeyi hem de cari dengeyi kaybedeceğiz,

    Ya da fedin ve ecb nin çektiği silaha aynı silahla karşılık verip faiz düşürerek Cari açık/gsyih oranının %1 'i geçmemesini sağlayacağız.

    Bu şekilde hem ekonominin çarkları tekrar dönmeye başlayacak hem de orta ve uzun vadede cari açığı cari dengeye veya cari fazlaya çevirip kur kaynaklı kırılganlık riskini ortadan kaldırmış olacağız.

    Madem Reis de bunu talep ediyor, Tcmb ,büyümeye,enflasyona ve dolar kuruna bakmadan gösterge faizi önce %20 ye ardından da %15' e çekmeli.

    Bu sayede
    1-) cari açığın %1'i geçmemesi mümkünse cari fazlaya geçme sağlanmalı
    2-) Tcmb , 2 yıllık borçlanma faizi(%22 )ile haftalık gösterge faizi (%15) arasındaki farktan oluşacak kamu zararının ortadan kalkması için yani 2 yıllık faizin de %15'e inmesi için hükümetin acı reçete uygulamasını sağlamalı.

    Acı reçete= Ciddi vergi artışları +elektrik ve doğalgaza zam+ yatırımların durması+ oy kazanma amacıyla yapılan kamuda gereksiz istihdamın sonlanması + özel sektör destek programlarının bitmesi..

    Tcmb bunu yaparsa hükümet , tarihte görülmemiş bir kamu mali disiplini uygulamak zorunda kalacak.Bunu yapmazlarsa faiz farkından dolayı bütçe açıkları ciddi anlamda artacak..

    Peki tüm bunlara rağmen büyüme ne olacak? Büyüme zaten başladı ... 2018 son çeyreğe göre 2019 ilk çeyrekte büyüdük. Demekki cari açık vermeden de büyüyebiliyormuşuz.

    Burası çok önemli...

    Eğer büyüme için cari dengeyi feda ederseniz, bir gün gelir her ikisini de kaybedersiniz.

    Ancak sabırlı olup cari fazla için büyümeyi feda ederseniz , bir gün mutlaka hem cari fazlanız olur hem de büyürsünüz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 16 yılda 567 milyar dolar cari açık biriktirmişsin. bunu da büyük ölçüde borçlanarak finanse etmişsin. sizin dediğiniz düşük faiz yüksek kur ancak bu kadar birikimli cari açık verilip de dış borç stoku 500 milyar dolara yaklaştırılmadan önce yapılabilirdi. bu saatten sonra faizler düşürülürse kur şokları kaçınılmazdır. bu da kambiyo zararlarının tavan yaparak ekonomide büyük yıkımı getirir. tek yol kurlaarın yükselmesine müsaade edilmesi ve kalan sağlar ile yola devam edilmesi bunlarla yapısal reform adımlarının samimi olarak atılması ve ekonominin adeta baştan resetlenmesidir. yani bedel ödemeden düzlüğe çıkmamız mümkün görünmemektedir. er ya da geç ciddi bir bedel ödeyeceğiz. 657 milyar dolar sermaye geldi yedik içtik tüketip betonlara gömdük. yapmayacaktık. yapılmaması gerekenlerin hepsini yaptık. artık yavaş yavaş hesap ödeme dönemi başlıyor. bu hesabı bir şekilde 82 milyon olarak maalesef ödeyeceğiz. ve beyaz bir sayfa açmaya çalışacağız tabi sadece iktisadi değil siyasal olarak da umarım beyaz sayfa açabiliriz.

      Sil
    2. Adsız 18.43

      Elbette inşaat bazlı büyüme doğru değildi.

      Ancak geçmişi değiştiremeyeceğimize göre oturup ağlayacağımıza yapılması gerekeni yapmalıyız.


      Binalar kağıt paradan yapılmıyor,yani parayı alıp binanın duvarına yapıştırmıyorsun. sonuçta inşaat için gelen para demire çimentoya seramiğe aluminyuma pvcye, inşaat ustasının işçiliğine gidiyor ve ekonomiye katılıyor .


      Kişi başı gelir 2500 usdden 8000 usdye gelmişse aldığımız dış borç toprağa gömüldü denemez.

      Abdnin 2008 yılında yaşadığı emlak balonunu yaşıyoruz şuanda.



      Eğer hükümet, destek üstüne destek verip bu balonun inmesine izin vermezse bu kanser tüm sektörlere yayılacak ki otomotiv sektörü ilk hastalanan sektörlerden biri oldu...

      Hükümet emlak balonunun inmesine izin vermiyor ve bu balonu şişik tutmak için kamu bankalarına ciddi zararlar yaptırıyor bu da faizlerin yüksek olmasına yol açarak reel sektörü bitiriyor..
      Bundan vazgeçilmeli kamu maliyesinde genişleme hiç iyi değil sıkılaşma lazım..

      Ayrıca dolar artarsa eririz biteriz düşüncesiyle yıllarca düşük kur yüksek faiz politikası uygulandı ve ekonominin geldiği yer ortada.

      Artık bu düşünceyi terk etmemiz lazım. Eğer 2002 yılından itibaren faizler en düşük seviyede tutulsaydı,kur artacaktı kişi başı gelirimiz düşük kalacaktı ve bugün apple,mercedes, vw, hp ,Wallmart, fabrikalarını Çin'e değil Türkiye'ye kuracaktı ve biz , Çin gibi Cari fazla vererek büyüyecektik. Hala geç değil. Eğer biz yargı reformunu yapabilirsek, seçim sonuçlarını kabullenirsek,kamu mali disipliniyle birlikte faizleri düşük tutup kuru yükseltirsek, dolar bazında dünyada en düşük asgari ücretli ülkelerden biri olacağız ve ülkeye rahatlıkla doğrudan yatırım çekebileceğiz bununla birlikte düşük faizle ekonominin büyümesinide sağlayacağız .


      Bir hedefimiz olmalı bizim. O hedefte şu olmalı:

      Cari denge /gsyih oranı -1 ile 1 arasında olmalı.

      Anlamı şu; cari açığımız gsyih nın %1inden fazla olmamalı.
      Yine birgün cari fazla verirsek bu cari fazla da gsyih nin %1inden fazla olmamalı çünkü bu da düşük faiz yüksek kur politikasının abartıldığı ve paramızın haddinden fazla değersizleştiği anlamına gelir.

      Bu da iyi değil çünkü bu durumda da Çin ve Japonya gibi ciddi borç yükü altına giriyorsunuz ve ürettiğiniz ürünün katma değeri düşük olduğundan borçlarınızı kapatamıyorsunuz...

      Bana göre ekonominin altın kuralı "Herşey olması gerektiği gibi olmalı "
      Bunu en iyi sağlayan sistem serbest piyasa olduğu için serbest piyasadan ve dalgalı kurdan asla vazgeçilmemeli..


      Sonuç olarak düşük faiz yüksek kur politikasına geçmek için ya para basıp enflasyonu azdıracaksınız ya da kamu mali disiplini ile bu geçişi sağlayacaksınız. 1. Seçenek çılgınlık. 2. Seçenek en mantıklısı. Kamu mali disiplinini sağlamadan borç verme faizini düşürmek ya da faizi düşürdükten sonra kamu mali disiplinini sağlayamamak da ayrı bir yıkım demek.

      Çünkü banka sizden haftalık ta %15 le parayı alır, öte yandan size verirken % 25 le verir ve siz büyük bir kamu zararına imza atmış olursunuz.

      Ekonominin düzelmesi için kamu mali disiplinini sağlamak şart.Bu sağlanmadan düzelme olmaz.Düşük faiz yüksek kur modeli de çalışmaz..

      Sil
    3. Tabii ki geçmişi değiştiremeyiz ama hatayı kabul edersek geleceği değiştirebiliriz. Bizdeki sıkıntı geçmişte yaptığımız hatayı reddedip geleceğe yönelmekten kaynaklanıyor. Ki bu durumda gelecekte de aynı hatayı tekrarlamaktan kurtulamıyoruz.

      Sil
    4. Evet hocam. Hatalardan ders çıkartmamız gerekiyor.

      Global ekonomide ticaret savaşlarından sonra 2. Büyük savaş süreci başladı..

      Bu savaşın adı ,cari fazla savaşları. Gelecek, bu savaşı kazanacak ülkelerin olacak.

      Hangi ülkeler bu savaşı kazanacak? Faizini düşürebilen, yani kamu bütçe dengesini kurabilen ülkeler.Imf ye gitmeden bunu başarabilecekmiyiz zaman gösterecek...

      Sil
  46. ABD parayı toplayıp herkesi kendine mahkum edeceğini zannetti ama olmadı ÇİN bu tavizi vermedi ve ÇİN direnince dünya ekonomisi yavaşladı dünyada ABD hariç ekonomi durgunluğa gitmeye başlayınca ABD de tehlikenin kendine bulaşacağını anlayınca işler değişti.

    Yinede çok sevinmeyin bunlar kapitalizmin krizi her seferinde kendine kazanç çıkarır birilerini batırır. Erken IMF kapısına gidip çağıran pişman olur ABD tuzağına düşer ve yine para ister siyasi olarak kendinide teslim eder, ne demişler borç alan emir alır Türkiye gibi borçlanıyorsak bize güveniyorlardır lafı hikaye kalır.

    Yakın zamanda para ortadan kalkacak Sanal para ortaya çıkacak ve kripto paralar dolaşıma girince ABD doları miyadı dolacak petrol altın herşey kripto pralara bağlanacak zaten ABD nin sahte parası olan dolar karşılıksız olarak istediği kadar bol miktarda var tüm piyasa balon hisseler balon tahviller türev piyasaları yeteri kadar balon oldu. ABD nin yaptığı anı kurtarmak ve yeni sistemi dolaşıma sokana kadar eskisi ile idare etmek.

    ABD eğer bu sahte para operasyonunu yapmasaydı ve para toplamaya devam etseydi 2020 yılında dünya ekonomik krizi çıkacaktı bunu biliyor şimdilik geçici çözümlerle uğraşıyor. Fakat artık dünya ile kavgalı ve kimse dolara güvenmiyor ABD istediği zaman doları silah olarak sıkıyor. Rusya İran Çin bu ülkelerin canı yandıysa yeni çözümlerde arayışlarda olacaklardır. NEW WORLD MONEY çıkana kadar bekleyin yeni para birimi tüm dünya tarafından onaylanınca artık doların ömrü bitmiş olacak.

    BİTCOİN deneme sürümleri devam ediyor. 2025 yılına kadar FİNTECH bitecek ve bankalar artık olmayacak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kriz 2020 de yine çıkacak ki!. dünyada yüzbinlerce zombi şirket ve hatta bankalar dahi var. büyük bir tahvil balonu mevcuttur. şirketler sürekli borçlanıp gidip borsalarda kote ettikleri kendi hisselerini alarak piyasa değerlerini korumaya çalışıyorlar. piyasalar zaten en ufak bir olumlu gelişmeyi dahi abartarak taşıdıkları riskleri riski az olanlara ve hiç olmayan dar kesimlere taşımaya çalışıyorlar. fed yanlış yaptı. çünkü bu sadece ve sadece aşırı yükselmiş bulunan finansal kaldıraçların biraz daha yükselerek çatırdamasına neden olacaktır. eğer kaldıraç 1 yıl geç kırılırsa yaklaşan büyük küresel çaplı iktisadi ve finansal kökenli kriz derinleşmiş olacak ve yıkım gücü artacaktır. fed faiz artırmalıydı. bunu yapmayarak piyasa oyuncularına risk iştahınızı azaltmamaya devam edin demiştir. üstelik abd ekonomisinde de ücret artışları saatlik olsun aylık ve yıllık olsun enflasyonun ve çekirdek enflasyon olan pce nin fazlasıyla üzerine çıkmış bulunmaktadır. petrol fiyatları yakında yükselip 80-90 dolarları görürse abd enflasyon rahatlıkla %2 yi aşabilir derim. bence fed gecikerek de olsa bir süre sonra dünyadan giderek olumlu ayrışma yaşaması muhtemel olarak abd ekonomisi odaklı politika faizini yükseltecektir.

      Sil
  47. Mahfi Bey
    Dünya ekonomisi malum .Bu adımlar gelişmekte olan ülkelere para girişi anlamında olduğunu düşünmüyorum.Her ülke bu molayı durumu düzeltmek için kullanacağı varsayılıyor.Bu durum popülist politikacılara daha fazla oyun alanı demektir. Fed in faiz bir disiplin aracıydı.Geçmiş politikacı davranışlarını referans alırsak.Bu gevşemenin sonu pek iç açıcı görünmüyor.Görüşünüzü sabırsızlıkla bekliyor ve yarattığınız değere öykünüyorum.
    Sevgi ve saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız, bunu biraz çaresizlikten yapıyor ama bu kadar fazla gevşemenin sonu iyi olmayabilir.

      Sil
  48. Sevgili üstat,

    içerik olarak ABDnin Çin ile başlattığı ticaret savaşında haklılık payı olduğunu düşünsem de yaratmak istediği dengelenme sürecini doğru yönetemediğini yada yönetmek istemediğini düşünüyorum. Zira, Çin’in elinden almak istediği Dünya liderliğine engel olmak yada yavaşlatmak da istiyor bu vesile ile.
    Ne olursa olsun ortada bir yanlışlık var ve küresel büyümeyi en olumsuz etkileyen unsur bu gibi duruyor.
    Yazınızda belirttiğiniz gibi Amerikan ekonomisi genel olarak iyi durumda ve Fed’in faiz indirmesini gerektirecek bir durum yok aslında. Fed, siyaseten atılan yanlış bir adımın olumsuz sonuçlarını düzeltmek için atmasına normal koşullarda hiç ihtiyaç duymayacağı bir adımı atıyor.
    Yani bir yanlışı bir başka yanlış ile düzeltmeye çalışıyor bence.
    Atılan bu adım kısa vadede çalışsa da orta ve uzun vadede sorunu uzamasına yada derinleşmesine sebebiyet verebilir mi?
    Sizde böyle düşünüyorsanız, ne gibi sonuçları olur?

    Çok selamlar.

    YanıtlaSil
  49. ".....ABD tahvillerine ilgi oluşturacağı ve önce tahvil fiyatlarının sonra da faizlerinin yükseleceği konuşuluyordu." tahvil fiyatlarıyla faizlerini aynı yöne de soktunuz tebrikler hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cümleyi bir kez daha okursanız ilk okumada yanlış anladığınızı anlayacağınıza eminim.

      Sil
  50. Hocam

    Ekonomik kriz bitti mi, bunu mu demek istiyorsunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yazıdan bunu mu anladınız?

      Sil
    2. domestik karar vericiler artık daha fazla saçmalayamaz ve güvercin fed ışığında toparlanma yaşanır olarak algıladım ben de. orta vadeli pozitif beklentiler yani. Lakin siz finansal yönden bahsediyorsunuz sanırım ? reel kısımda da iyi gidişata yol açacak mı bu sıcak para? Şirketlerimiz problemi gerçekten likidite eksikliği mi? Hane halkının eline para gelmeden istihdam oranları oecd standartlarına ulaşmadan kriz mriz bitmez , orta gelir bataklığını mumla ararız.

      Sil
    3. türkiyede reel ekonominin en büyük sorunlarından birisi yüksek girdiyle dahi nispeten düşük çıktıyla çalışabilmesidir. üstelik bu yapısallık fazlaca dış borç stoku biriktirdi. bu üretim yapısallığına şimdi de bolca banka kredileri verilerek bankalar da ciddi bir risk altına sokuluyor. sorunlu yapı finanse ediliyor teşvik edilmiş olunuyor bu da sorunları büyütüyor maalesef.

      Sil
  51. Avrupa beklenen toparlamayo gerceklestiremedi mi bir yunanistana verdikleri kredi notu ve borclanma faizine bakin

    YanıtlaSil
  52. Tabiata hersey dalgalidir faiz artirimi da dikey olarak gidemeyegine gore asagi cekilmesi beklenmedik bir sey tabi olmaz

    YanıtlaSil
  53. Bir onceki konuyla alakali cevap hakkimi kulaniyorum Ihracat ettigimiz mal fiyat hizli artiyor bu katma degerin dustugu anlamina gepmiyor gelismis bir ekonomide para degerini dusurdu zaman ihracat ettigi mal para deger artisinin uzerine cikiyor bu ihracatindaki katma deger azalisini gostermes ornek cep telfonu ihracat rekabeti

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Katma değer düşüşü oradan hesaplanmıyor. Eğer bir ülkenin ihraç ettiği malların miktarı fiyatlarından hızlı artıyorsa o zaman katma değer düşüşü ortaya çıkar. Diyelim ki eskiden 100 mt kumaşı 100 USD'ye ihraç ediyordunuz. Şimdi 120 mt kumaşı 115 USD'ye satıyorsanız o zaman ihracatınız artmış ama kazanç oranınız nispi olarak düşmüş olur.

      Sil
  54. FED hamle yaparken, dünyadaki diğer piyasaları da hesaplamak zorunda kalıyor.

    Avrupa MB ve Avrupa cari fazla vermeyi tercih ettiler, Avrupa daki durgunluktan çekindikleri için.
    FED bu hamle ile faizleri yükseltemezdi, beklemeyi tercih etmesi normaldir.

    FED iç piyasada, borçlu hanehalklarına ve firmalara süre tanımış oldu. İleriki bir dönemde oluşabilecek işsizlik artışı ve durgunluğa karşı önlemlerini almalarını istedi.

    Esasında şu anda olması gereken Avrupa'nın faizleri artırması veya parasal genişlemeyi durdurması.
    Sorunun temelinde Avrupa'nın siyasi ve ekonomik birliğini tam olarak sağlayamaması yatıyor.

    Çin ürünleri, Batı için vazgeçilmez ürünler değil, Batı da üretilme imkanı olan ürünler, stratejik bir ürününü Batı dünyası Çin'de hiç ürettirmedi. Batı dünyasının Çin de büyük yatırımları var, banka borçluluklarının bir sebebi bu, Çin'in yavaşça, borçları alabilecek şekilde indirilmesi gerekiyor. Çin deki gölge bankacılığın boyutları bu yüzden ciddi bir sorun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar

    1. Avrupada ECBnin tam gaz parasal genislemeye devam etmesi lazimdi. Yanlis yaptilar erken sonlandirdilar.
      Bu asamadan sonra Yunanistani da icine alan bir genisleme olmali belki bazi ulkelere on sart kosul sunarak icine alacak en az aylik 30 milyar euroluk 1 yil surecek genisleme yeterli diye dusunuyorum belki bu 1.5 sene surebilir. On kosuldan kasit Basta Italya Ispanyaya yap bakalim butcende bir 3 milyar euroluk tasarruf enflasyonunun uzerinde arttirma asgari ucreti dondur tarzinda basit populizme itibar etmeyen sartlari kosup ulke tahvilleri alinmalidir.Bu durum bundesbanki da rahatlatan bir uygulama olur. Yuannaistan su asamada parsal genisleme programina dahil olmayi coktan hak ettigini dusunuyorum.Yunanaistan yeni parasal genislemede yer almalidir disinda tutulmamalidir hakkidir haketmistir yeni parasal genislemenin nimetlerini.Aksi halde kuresel capta Olasi bir sendelemede Yuanjstan buyuk sorunlara neden olur basedilmesi imkansiz olur. ECB en erken bu ekimden once karar alip ekimden itibaren en az 30milyar euro bana kalirsa 45milyar euroluk 1 yil surecek tahvil alimina baslamalidir. Faiz indirimi acikcasi cocuk kandirmaca olur ki ECB neyin faizini indirecek hangi faizi indirecek faiz mi kaldi dusuncesi de kafalari kurcalamaktadir indirirse de dostalar alis veriste gorsun heyecanlanmasin biz burdayiz itibarini saglar bankaya. ECBnin parasal genislemeye ihtiyaci var.

      Fede gelince fed bekle-gore devam etmelidir. Piyasadaki kosullari izleyip araliga kadar beklemelidir kesinlikle faiz indirimine girmemelidir. Ortalik yatisinca aralikta 0.25 belki 2020 baharinda arttirilabilir.
      Fedin faiz indirmesi emtia gida fiyatlarini arttirir ABD ekonomisinin asiri isinmasina neden olur. Piyasalarda kuresel krize mi giriliyor havasi beklentisi efekti yaratilir ABDde enflasyonu azdirabilir. Olmayan issizligi daha da dusurerek maliyet eksenli baski olusur. Fedin yapacagi en buyuk hata faiz indirmektir. Fed bekle-gorde kalmalidir

      Sil

    2. Avrupada ECBnin tam gaz parasal genislemeye devam etmesi lazimdi. Yanlis yaptilar erken sonlandirdilar.
      Bu asamadan sonra Yunanistani da icine alan bir genisleme olmali belki bazi ulkelere on sart kosul sunarak icine alacak en az aylik 30 milyar euroluk 1 yil surecek genisleme yeterli diye dusunuyorum belki bu 1.5 sene surebilir. On kosuldan kasit Basta Italya Ispanyaya yap bakalim butcende bir 3 milyar euroluk tasarruf enflasyonunun uzerinde arttirma asgari ucreti dondur tarzinda basit populizme itibar etmeyen sartlari kosup ulke tahvilleri alinmalidir.Bu durum bundesbanki da rahatlatan bir uygulama olur. Yuannaistan su asamada parsal genisleme programina dahil olmayi coktan hak ettigini dusunuyorum.Yunanaistan yeni parasal genislemede yer almalidir disinda tutulmamalidir hakkidir haketmistir yeni parasal genislemenin nimetlerini.Aksi halde kuresel capta Olasi bir sendelemede Yuanjstan buyuk sorunlara neden olur basedilmesi imkansiz olur. ECB en erken bu ekimden once karar alip ekimden itibaren en az 30milyar euro bana kalirsa 45milyar euroluk 1 yil surecek tahvil alimina baslamalidir. Faiz indirimi acikcasi cocuk kandirmaca olur ki ECB neyin faizini indirecek hangi faizi indirecek faiz mi kaldi dusuncesi de kafalari kurcalamaktadir indirirse de dostalar alis veriste gorsun heyecanlanmasin biz burdayiz itibarini saglar bankaya. ECBnin parasal genislemeye ihtiyaci var.

      Fede gelince fed bekle-gore devam etmelidir. Piyasadaki kosullari izleyip araliga kadar beklemelidir kesinlikle faiz indirimine girmemelidir. Ortalik yatisinca aralikta 0.25 belki 2020 baharinda arttirilabilir.
      Fedin faiz indirmesi emtia gida fiyatlarini arttirir ABD ekonomisinin asiri isinmasina neden olur. Piyasalarda kuresel krize mi giriliyor havasi beklentisi efekti yaratilir ABDde enflasyonu azdirabilir. Olmayan issizligi daha da dusurerek maliyet eksenli baski olusur. Fedin yapacagi en buyuk hata faiz indirmektir. Fed bekle-gorde kalmalidir

      Sil
  55. Hocam, TL'nin kolay değer kaybeden zor değer kazanan bir durumda olması bu dalgalanmalarla beraber daha riskli hale gelir mi?

    Yarın FED bu durumu tersine çevirse şu anki stabil haldekinden daha zor zamanlar yaşamaz mıyız?

    Yatırımcılar paralarının bir kısmıyla riski de kazancı da yüksek diye Türkiye'ye gelir diyorsunuz ancak ilk terk edecekleri yer de Türkiye olmaz mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bunların hepsi önemli riskler tabii. Bunları tersine çevirebilmenin yolu işi dışarının kararlarından mümkün olduğunca kuratarmak, doğru sistemi kurmak ve yapısal reformları yapmaktan geçiyor.

      Sil
    2. “... Hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatleriyle,yabancıların planlarıyla yükselebilsin?
      Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir...”(Mustafa Kemal,6 Mart 1922)

      Mustafa Kemal’in 6 Mart 1922’deki TBMM konuşması linki.
      http://www.guncelmeydan.com/pano/ataturk-un-6-mart-1922-de-yaptigi-tbmm-konusmasi-t9572.html

      Sil
  56. Sayın hocam, vaktiniz varsa birşey sormak isterim. AMB gibi '0' faiz veya negatif faiz olan ülkelerde, merkez bankası, ticari banka, hane halkı arasındaki döngü nasıl oluyor. Karşılıksız mı borç veriyorlar?
    Yanıtlarsanız çok sevinirim hocam. Saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bankalar, AMB'den sıfır faizle para kullanıyor ve çok düşük faizle (% 1,5 - 2) kredi kullandırıyorlar. Enflasyon da çok düşük olduğu (% 1,3 - 1,5) için sorun olmuyor.

      Sil
    2. Yanitiniz için çok teşekkür ederim hocam. Bilgilerinizi bizimle paylaşarak toplumu bilinçlendirdiğiniz için minnettarız. Emeğinize sağlık.

      Sil
  57. inşallah FED'in bu kararı hakkımızda hayırlı olur. Çölde bir bardak su gibi algılayabilir miyiz hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Isallah ABD, ABS gibi geldi

      Sil
    2. Ardından da Trump S400 lere sesini çıkarmadı mı, tadından yenmez.

      Sil
  58. Hocam emeginize saglik. Piyasalardaki cosku haber bazli su noktada. Draghi ve Powell gevseme sinyali verdi ama faizler ne zaman, ne kadar dusurulecek elbet bilmiyoruz. Ote yandan, ana gostergeler asagi yonlu olmaya devam ediyor. ABD enflasyon %1.5, gdp growth %2.1 civarina geldi. Bugun ABD, PMI rakamini 51 olarak acikladi (50 sinirinin alti, gerileme). Avrupa'nin gostergeleri daha zayif. Cin bir muddet trade war ve yuksek borc sikintilarini cekmeye devam edecege benziyor ki ekonomisini dolar bagimliligindan kurtarip servis ekonomisine gecene kadar bekledigi ekonomik ziplamayi yasayamayabilir. Bunlarin hepsi tahmin tabi ama sanki onumizdeki bir iki yil asagi yonlu yaris gibi. Kim daha az zarar gorurse o iyi gorunecek gibi. Ornegin, ABD dolarini dusurmek istiyor ama AB'nin zayiflamasi buna musade etmiyor gibi. Kisacasi, bu ortam kimseye fayda getirmez gorunuyor. Yeni normal, yillar suren (anemik) dusuk buyume, dusuk enflasyon, yuksek borc olabilir (gelismis ulkeler icin). Katilmadiginiz bir nokta varsa bilmek isterim. Emeginiz icin tekrar tesekkurler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru tespitler, teşekkürler.

      Sil
    2. Dunyanin dusuk buyume surecine girmesi zaten cok uzun suredir kabul edilmesi gereken bir realite.
      Maalesef bir cok uzman ekonomist yorumcu hala dunyadaki buyume surecini oranini 2007 oncesi yillarla karsilastirmaktadir. Bu cok yanlis bir mantik.
      Nasil ABDnin bundan 20-30 sene once %3.5- 4lerde buyumek isimizi gorur asamasindan bugun %2.5 hatta %2 bile buyusek bize yeter asamasina geldiyse nasil TR 90li yillarda %7-8 buyume anca isimizi gorur dusuncesinden uzun vadede uzun yillar %5 buyume de fena degil mantigina geldiysek nasil Cin %8lerden 6ya Almanya keza 70li yillarda 4-5lerde bugun 1.5 kadar raziysa bugunde bu durum dunya icin gecerli
      Bunun bir cok nedeni var. Bana gore en onemli etkenlerin basinda dunyada demografik bir degisim soz konusu bu sadece Avrupa ABD ozelinde degil keskin olarak hatta daha net olarak Uzakdogu ve Cin hattinda da var(japonyayi saymiyorum orasi allahlik). Cinde ciddi bir yaslanma soz konusu. Dunyanin dusuk buyume trendinin bir baska sebebi ise kuresel iklimsel sebebler artik kabul edilmesi gereken bir gercek var ki dunya yuksek buyumeyi kaldirabilecek ekolojik durabiliteye sahip degil. Bugun hizli buyume(dunya buyumesi %5 ve ustune ciksa) trendine girilse tum dunyada acik ve net iklim buna derhal tepki gosteriyor gida fiyatlari emtialar firliyor.Bu da balonlasmalari sosyal sorunlari ortaya cikariyor.Kontrol disina itiyor.

      Dahasi yuksek buyuyen dunya bunu kaldiramiyor ertesi yillarda resesyona egilim gosteriyor.

      Bu asamada onumuzdeki surec dunyada dusuk buyume(%3-3.5 altina inmesinde ne olursa olsun hesaplari hatta yeri gelir %2.5 bile isimizi gorur) Dusuk enflasyon(Gelismislerde %1-1.8 arasinda salinan bir turlu %2 ve 2.5leri uzun vadede goremeyen enf.) Dusuk faizler(al iste gorduk fed bir turlu gonul rahatligiyla 2.50nin uzerine oynayamiyor diger ulkeer ab icin faiz arttirma adeta bir hayal) kisaca cok uzun yazmaya gerek yok tipik Japonya sendromu durumu soz konusu...Japonya son 30 yilda ne yasadiysa bugun gelismisler ve dunya bugun neredeyse bunu yasiyor.
      Bu asamadan sonra zaten bol para basilip enflasyon yaratmayan dusuk faizle, dusuk buyume yuksek borc orani ile yoluna gidilecek bir surece girdik once bunu kabul etmesi lazim dunyanin. Bence dusuk buyume trendinde gitmek cok da kotu degil dunya %3.5un altina inmesin yeter

      Sil
    3. Dunya icin artik yeni normal, %3-3.5 buyumedir. Dunyada artik kolay kolay %4lere cikan bir yillik buyume kolay kolay gorulemez.
      Gorulmesi icin dunyanin yapisal reformlara ihtiyaci var.
      Bu yapisal reformlar
      1)Ulkeler kendi iclerindeki hitap ettigi nufusun gelir dagilimini duzeltecek vergi reformlari sosyal sistemleri olusturmalidir.
      2)Cevre politikalari agirlik kazanmali ruzgar gunes ve bilumum cevreci yatirimlara yonelmelidir
      3)Gelismekte olana ve geri kalmis ulkelerde nufus planlamasi yapilmali
      4)Uluslarasi kuruluslar sosyal calismalara daha fazla kaynak aktarmali bunu ulkelerdeki yerel orgutlerle organize yapmalidir

      Sil
  59. Hocam teşekkür ediyoruz. Biz rusyada calisan tektil firmasi finansman birimindeyiz. Mal alis satis tl usd farklarini guncel dalgalanmalardan istifade etmeye calisarak minimum zararda ve bazen de karda bitiriyoruz. Fed in durusu tl mal aliminda bizi stop dugmesine basmaya tahsilatta da ruble ye donmeye tesvik ediyor. Bunda sebebp rus rublesinin tl ye gore goreceli olarak daha ivmeli degerlenmesi.

    Bunlar gunluk planlarimiz. Size sorumuz orta ve uzun vade de fed kararlarinin ruble davranisina etkisi ne olur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rusya fena gitmiyor, o nedenle görünür gelecekte Ruble TL'ye göre daha iyi gitmeye devam edecek gibi görünüyor. Yine de görünür geleceğin hala görünmeyen çok bölümü var. S400'ler meselesi, ABD'nin yaklaşımı, D. Akdeniz'deki doğal gaz arama meselesi.

      Sil
  60. Hocam affiniza siginarak bir soru daha sormak istiyorum. Fed in bu davranisinin altin fiyatlarina etkisi ne olur..?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Altına ilgi artıyor. Çünkü küresele ekonomi karışık bir görünüm içinde. Resesyon bekleyenlerin sayısı oldukça fazla. Fed de faiz kararıyla bu beklentiye katılmış oluyor. Ortadoğu zaten karışık, şimdi bunlara doğu Akdenizde doğal gaz - petrol arama gerilimi de ekleniyor. Bu durumda altın fiyatları yükselmeye devam edecek gibi görünüyor.

      Sil
  61. Merhaba Mahfi bey. Email adresinizi alabilir miyim lütfen. Yasemin. Selamlar.

    YanıtlaSil
  62. Ben yine sizin gibi olumlu düşünemiyorum sevgili hocam. s400 ile gelecek olan yaptırımın sıcak para girişlerini kısıtlayacak yaptırım türlerinden olduğu inancındayım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu söyledikleriniz yüzyılın küçümsemesi olmuş. CAATSA yaptırımları sadece iran, kuzey kore ve rusya'ya uygulanıyor. Rusya zaten yaptırımların ana hedefi. Eğer bu yaptırımlar uygulanırsa, İran ve Kuzey Kore'ye ne kadar sıcak para soğuk para ılık para geliyorsa bize de ancak o kadar gelir.

      Sil
  63. Elinize sağlık hocam, başımızdakiler sizce hep dört ayağının üstüne mi düşüyorlar yoksa bu federal rezerv, trump vb. dış görüntüyü öngördükleri için mi bu kadar pervasız davranıyorlar yani içteki temel-teknik zaiyatı nasılsa dıştaki temel-teknik konjonktürle absorbe ederiz mi diyorlar soran olursa alemlerde doları bak nasıl düşürdük mü diyecekler tekrar yapısal reform kokan ruhunuza sağlık😀

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geç kalmışlığın çaresizliği var gibi. Önlem almakta geç kalınca hatanın kabulü giderek zorlaşır.

      Sil
  64. Hocam havanın bile neredeyse parayla olduğu bu memlekette birinci kalite bilgiyi bedava veriyorsunuz. Allah sizden razı olsun. Takibe devam.

    YanıtlaSil
  65. KARA PAZARTESİ (1987)
    hatirliyor musunuz?

    YanıtlaSil
  66. Sonra büyümenin büyüsü falan. Sonra bir kriz daha

    YanıtlaSil
  67. fed faiz indirse bile kredi derecelendirme kurumları kredimizi yatırım yapılamaz derecelere düşürmüş durumda. dolayısıyla bu saatten sonra ancak çok yüksek reel faiz verirsek sıcak para çekebiliriz ki sabit dış sermaye yatırımını zaten unutunuz. biz çok gereksiz şekilde tl yi çok uzun süre değerli tuttuk. üstelik kirli dalgalı kur rejimi uyguladığımız halde. adeta sabit kur rejimi gibi yaşandı süreç çünkü uzun süre devasa ulular arası sermaye girişleri oldu. ucuz ithalat yoluyla içeride yerli üretimi öldürdük rekabet güçlerini sürekli baltaladık. hep kolay yöntemi seçtik yani. düşük kurla yapay biçimde ithalatı patlat ve suni şekilde üretimi artırmadan geçici olarak enflasyonu düşür. ve yüksek reel faiz vererek ciddi şekilde yurt dışına tasarruf transferleri yap. sürekli tasarruf açığını büyüt cari açığını büyüt böylece bütçe açığı da küçülsün. ortada kesin bir gerçek var: üretimini artırmadan hele de üretim al-yapını güçlendirmeden ulusal paranı değerli tutmayacaksın. ne zaman içeride arz fazlası vermeye başlarsan o zaman o zaman paranın değerlenmesine müsaade edeceksin. çünkü işte o zaman katma değer yaratma kapasiten yükselebilir. yoksa bugünkü gibi ihracatta niceliksel artış olsa dahi nitelik düşüşü yaşarsın miktar artar ama ihracatta birim başına karlılığın giderek geriler. paranın gerçek değerini üretim ve üretim niteliklerin belirler. diğer değerlenme tamamen spekülatif zararı yararından fazla olan değerlenmedir. çin gibi g.kore bibi ülkeler enayimi idi ki; paralarını dolar euroya karşı belli dönemlerde devalüe ettiler. önce yerli üreticilerini korudular teşvik ettiler ciddi kontrol mekanizmaları kurdular. gümrük duvarlarını kademeli şekilde indirdiler. içeride tam rekabet piyasası kurmak için çabaladılar. ve dış rekabete ciddi hazırlıklar yaptılar hem reel olarak hem finansal olarak hem alt yapılar olarak hem de hukuki müeyyideler olarak. eğitim sistemlerini ekonomik modelle uyumlu yapmaya çalıştılar bilhassa da g.kore bu konuda harika bir modeldir. Osmanlı devleti nasıl ki sorunları hep palyatif çözdü daha doğrusu çözermiş gibi yaptı oysa sorunları ağırlaştırdı aynısı şimdi de bizler yapıyoruz. tüm ekonomiyi olduğu gibi küresel sermayeye bırakmayı çözüm gören bir zihniyetle karşı karşıyayız maalesef. oysa tarih diyor ki ; ey türk! sen ekonomide hep zayıftın. ekonomiyi ve önemini hiç kavramadın kavramaya da çalışmadın. bu yüzden de sürekli devlet yıktın yeniden kurdun yıktın yeniden kurdun. ama hiç akıllanmadın. ekonomiyi güçlü tutmazsan asla ayakta kalamazsın!.

    YanıtlaSil
  68. AMB’nin faizi halen sıfır. İndirim olursa AMB para vereceği bankalara üste faiz ödeyecek.”

    Burası bankalar amb ye verdikleri paradan yüzde eksi faiz kadar feragat edecekler olmayacak mı?

    YanıtlaSil
  69. Merhabalar hocam konuyla alakalı değil de abd nin resesyon beklentisinin kaynağı bilanço küçültmesi olabilir mi?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Paradan Para Kaybetme Dönemi

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!