Yüksek Faiz - Düşük Kur

2020 yılında sosyal medyada bir paylaşım yapmışım: “Bir dönem yüksek faiz düşük kur vardı. Sonra düşük faiz yüksek kur dönemi geldi. Şimdi yüksek faiz yüksek kur var. Bütün bu dönemlerde riskler hep yüksekti. Riskleri düşüremediğimiz sürece faiz ve kurla oynayarak bir yere varamayız.”

Sanırım Türkiye’nin son 30 – 40 yılına ilişkin ekonomik durumunu bundan daha iyi özetleyecek bir yorum olamaz. 2020’den bu yana değişen tek şey yüksek faiz yüksek kurdan düşük faiz yüksek kura oradan da yüksek faiz düşük kura geçmiş olmamızdır. Yani aslında değişen hiçbir şey yok aynı döngüyü tekrarlayıp duruyoruz. Çünkü asıl değişmeyen şey risk yaratmaya devam ediyor olmamız.

Kur ve faiz arasındaki ilişki faizin ulusal paranın iç değerini, kurun ulusal paranın dış değerini belirlemesinden kaynaklanıyor. Faizi enflasyonun, kuru da paranın deş değer kaybının yansıması olarak kabul edersek iç ve dış değer kayıplarının eşitlenmesi gerektiğini de kabul etmiş oluruz. Her ikisini de belirleyen unsur ülkenin siyasal, sosyal ve ekonomik alanlarda karşılaştığı veya kendi başına yarattığı risklerin boyutudur. Eğer bir ülke büyük risklerle karşı karşıyaysa o zaman ulusal parasının iç değer kaybı da dış değer kaybı da yüksek olur. Normal koşullarda, risk yaratmayan ve mevcut riskleri düşürmeye çaba gösteren bir ekonomide ulusal paranın iç değer kaybı (enflasyon) ve dış değer kaybı[i] birbirine yakındır. O nedenle de faizler de kurlar da ne yüksek ne de düşük olur, normal olur.

Bizde koşullar normal olmadığı, ülke sürekli risk yaratan bir durumda olduğu için bu dengeler şaşar. Bunlara ek olarak yapılan ölçümlemeler de tartışmalıdır. Böyle bir durumda kurun ya da faizin yüksek mi düşük mü olduğu tam olarak bilinemez. Mayıs ayı itibarıyla ENAG, enflasyonu, TÜİK’in açıkladığının iki katı olarak buluyor. Bunların hangisi doğru? İkisini bir arada faiz ve kuru da alarak karşılaştırmalı olarak bir tabloda gösterelim:

Bu duruma göre eğer TÜİK’in ölçtüğü (TÜFE) enflasyon hesabı doğruysa TCMB’nin faizi düşürerek mevduat faizinin ve kredi faizinin düşürülmesinin önünü açması gerekiyor. Faizler düşerse kur da yükselir. Çünkü yüksek faiz özellikle sıcak parayı yurda çekerek kurun baskılanmasına yol açıyor. Bu durum işimize gelebilir çünkü ihracatçı kurun düşük kalmasından çok şikâyetçi, sanayici ve tüccar da faizin yüksek olmasından ve maliyetlerini bozmasından şikâyetçi. Böylece bir taşla iki kuş birden vurulabilir. Buna karşılık ENAG’ın yaptığı (e-TÜFE) enflasyon hesabı doğruysa faizler yeterince düşük, kurun yükselmesini sağlamak gerekiyor. O da faizi düşürmeden pek olacak bir şey değil. Öte yandan kurun tahminlerden hızlı yükselmesi demek GSYH’nin ve dolayısıyla kişi başına gelirin hesaplandığı düzeyin altına gelmesi anlamına gelir ki bu da bizi düşündüğümüz üst sıralara gitmekten alıkoyar.  

Bu aşamada sorulması gereken ilk soru şudur: Biz enflasyonu doğru ölçüyor ve doğru açıklıyor muyuz? Bu soruya vereceğimiz yanıt çok önemli.

Yalnızca ekonomi açısından değil her açıdan yapılması gereken en önemli şey gerçeği görmek ve paylaşmaktır. Bunu yapmadığımız anda sorunlara çözüm bulamayız, yukarıda yazdığım gibi kendimizi çözümsüzlük kısır döngüsünün içinde buluruz. Boyuna göre 20 kilo fazlası olan ve sağlığı için doktorlar tarafından diyet ve yürüyüş yaparak kilo vermesi önerilen bir insan düşünün. Her sabah kalkıp tartılması ve ona göre diyetini ve sporunu ayarlaması gerektiği söylenmiş olan bu kişi tartıyı on kilo düşük ayarladığında sorun çözülmüş gibi görünür. Oysa gerçek öyle değildir, kişi yalnızca kendisini kandırmış olur.  






[i] Buna devalüasyon (hatta kısaltarak deval) diyenler olmakla birlikte bu ifade doğru değildir. Çünkü devalüasyon idari bir kararla yapılan bir değer kaybıdır ve sabit kur rejimlerinin geçerli olduğu dönemlere özgüdür. Kurun dalgalı olduğu günümüz dünyasında ulusal paraların yabancı paralara karşı değer değişimi anlık olarak piyasada gerçekleşir. O nedenle buna devalüasyon denmesi doğru değildir.


Yorumlar

  1. Sn Eğilmez, faiz bu şekilde sonsuza dek yüksek tutulabilir mi? Zamana karşı da bir yarışımız yok mu, reel sektör yavaşladığında mecburen düşürmemiz gerekmeyecek mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Enflasyon yüksekse faiz de yüksek kalacak demektir. Sorun faiz değil enflasyon.

      Sil
    2. Kandırılmak İsteyenler % 29 Kandırılıyor !İstemeyenler %35 civarında .İç Cephe Kuvvetlensin ama Arka Cephe Ne Olacak??????, 10 milyon ne olduğu belli olmıyan Kaçaklar.

      Sil
  2. Murat DAĞLIOĞLU28 Haziran 2025 16:47

    Yazınız için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "ENAG’ın yaptığı (e-TÜFE) enflasyon hesabı doğruysa faizler yeterince düşük, kurun yükselmesini sağlamak gerekiyor. O da faizi düşürmeden pek olacak bir şey değil." demişsiniz nedenini anlayamadım. Bence arka kapısayçtışlatı bştse döviz yükselir. Sonuçta kur serbest piyasaya müdehale ile kontrol ediliyor. Açıklarsanız sevinirim.

      Sil
  3. Sayın hocam şu halde malum kişiler kendilerini değil, koskoca bir ülkeyi kandırmaya çalışıyorlar; iyi-kötü başarılı da oluyorlar…

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kandırılmaya uygun insanları kandırmak kolaydır.

      Sil
  4. Sn.Hocam benim bir türlü kabul edemediğim şey şu ; Çok iyi eğitim almış Merkez Bankası yöneticileri yanlış enflasyon oranını nasıl kabul ediyor ve çözüm üreteceğiz diyor . Bu insanların nasıl bir meslek etiği var . Merkez Bankası nın politikalarını yorumlayan ve hatta destekleyen üniversite hocaları var . Bunlar öğrencilerine ne öğretiyorlar ?

    YanıtlaSil
  5. Yanlış değerlendirme değerleri ve teraziyi düşük değere ayarlama bizi bu günlere getirdi , artık hiçbir kriterin önemi kalmadı.Görünen o ki bu resmi ekonomik veriler daha da gerçeklerden uzak sürecek. Kötü günler bitecek , daha kötüleri başlayacak. Hiçbir uyarı ve toplum tepkileri artık etkili olamıyor. Yazınız için sağolunuz....

    YanıtlaSil
  6. hem Sanayicinin istediği gibi faizi düşmek, hem ihracatçının isteğine uyup dövizi serbest bırakıp dövizin yükselmesine karışmamak, hem de halkın istediğini karşılayıp enflasyonu (gerçek olanı) gerçekten düşürmek mümkün mü?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer enflasyonu doğru ölçer, gerçekleri söyler, kamu israfını önler ve her gün yeni riskler yaratmayı bir yana bırakırsak mümkün.

      Sil
  7. Adaletten sapmış kötü yönetimler olduğu sürece Türkiye'deki riskler hiç bitmez. Taşıyıcı kolonlarımız çatlamış durumda. Sadece birkaç değişiklik yapıp, sıva ve yamayla işleri düzeltemeyiz. Binayı komple yıkıp, sağlam temeller üzerine yeniden inşa etmemiz gerekiyor. Bizi kaosa sürükleyen tüm sistem ve yapılara son vermeliyiz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Komple yıktığımızda altında kalma riskimiz çok yüksek.

      Sil
    2. Bizi kaosa sürükleyen tüm sistem ve yapılara son vermediğimiz taktirde taşıyıcı kolonlarımız yine çatlayacak. Adalet ve iyi yönetimden yoksun bu sistem ve yapılara son verip, adalet ve iyi yönetimi esas alan güçlü sistem ve yapıları inşa etmeliyiz. Binayı komple yıkmak derken, anlatmaya çalıştığım buydu, saygılar.

      Sil
    3. O açıdan haklısınız, sevgiler.

      Sil
  8. O zaman yapılacaklar listesi:
    - Enflasyon düşürülecek,
    - Faiz düşürülecek,
    - ihracatçının elini rahatlatmak için döviz serbest bırakılacak,
    - İşsizlik düşürülecek,
    - Asgari ücret, memur ve emekli maaşına zam yapılacak,
    - Büyüme sağlanacak,
    - hukukun üstünlüğü sağlanacak,
    ... ödev çok.
    Peki bunlar nasıl yapılacak?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok basit:
      Yeni risk yaratılmayacak
      Mevcut riskler tek tek ortadan kaldırılacak
      hepsinden önce hukukun tarafsızlığı, bağımsızlığı ve üstünlüğü sağlanacak.
      Bunlar yapılırsa ötekilerin çoğu kendiliğinden olur.

      Sil
    2. Değerli hocam, faiz düşerse kur da yükselir sanayici ve tüccar sevinir demişsiniz, fakat kur yükselince bizim hem tarımsal hem sanayi üretimi maliyetlerimiz de yükseliş olmayacak mı? Bu aynı zamanda tekrar enflasyonu yükselemez mi? Bu da yine faiz artışı gerektirmez mi? Bu sarmal nasıl çözülecek, maliye ve kamuda tasarrufun da olmadığı bir ekonomi de? Yazınız için teşekkürler

      Sil
  9. Önce faiz anlamsızlaştırıldı sonra enflasyonla tl şimdi sıra neye geldi dersiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Anlamsızlaştırılan o kadar çok şey oldu ki hangisi önceydi hangisi sonra karıştırır olduk.

      Sil
  10. Hocam merhabalar. Kamudaki gereksiz harcamayı önlersek yani bugün kamuda harcanan milyar dolarların %70’ini harcamayıp tasarruf yaparsak enflasyon da olduğu seviyeden %70 düşer mi? Yani ENAG %70’ten %21 civarlarına. Mümkün mü?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Enflasyonu tek başına hiçbir şey kalıcı olarak düşüremez. Geçici düşüşler sağlanabilir ama yapısal reformları yaşama geçirmeden kalıcı sonuç alınamaz.

      Sil
  11. Erdoğan iyi konuştuğunu ve kutuplaşmalarda kazanıp, ‘like’ alacağını biliyor. Hayatta kalma ve idame ettirme yönetimi bu. Özet olarak, Erdoğan iktidarda olduğu sürece, çalkantı bitmez. Çalkantılı yönetim, risk’i; risk ise yüksek faiz’i ve enflasyonu getiriyor. Son 25 yıllık Erdoğan döneminde sakin bir dönem olmadı. Hatta olmayacak şeyler oldu. Bundan sonra ise seçimler, anayasa, CHP’ye ve İmamoğlu’na yapılanlar riski iyice artıracak. Lunaparktaki bir aşağı bir yukarı giden muz kabuğu gibiyiz. Herkes sıkı tutunsun.

    YanıtlaSil
  12. Sayın Hocam,

    Ekonomiyi bizzat iyi bilen birisi olarak size sormak istiyorum.

    -2002 ile 2007 arası avrupa birliği neye dayanarak bize müzakereleri açtı?

    -ABD neye dayanarak Avrupa birliğine diplomatik baskı yaptırarak müzakereleri açtırdı?

    -Dünyanın sıcak parası neye dayanarak bizim ülkeye geldi de döviz uzun zaman düşük kaldı?

    -ABD kendi kafasında kurduğu projeyi en başta halk nezdinde parlatmak mı istedi?

    Benim kendi kurduğum mantık süzgecimden şu sonuç çıkıyor. Maalesef Proje Parti. Proje Devlet.

    Siz nasıl değerlendiriyorsunuz tüm bu durumları?

    YanıtlaSil
  13. Sn. Mahfi bey; Saygı ile.
    "Kedi aynı kiloda,
    Eti yiyen Nasreddin Hoca.."

    YanıtlaSil
  14. Hocam bu ay şapkadan tavşan çıkararak enflasyonu 0.9 ile 1.5 arasında açıklamalarını kesin olarak bekliyorum. Bu durumda da 250-350 bps indirim olacak. Enflasyon rakamlarının bu kadar tartışıldığı ortamda indirimi Eylül'e ertelemek daha mantıklı olmaz mı? Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haziran enflasyonu yüzde 2,3'ün altında çıkmayacak. Hesaplar bunu gösteriyor. Gerisini bilemem. Çünkü Türkiye'de hesaba uymayan çok şey var. En başta da enflasyon oranı.

      Sil
    2. Eliniz sağlık hocam. TÜİK yani AKP yi hafife almamak lazım. Eksi bile açıklayabilirler. Dediğiniz gibi "Çünkü Türkiye'de hesaba uyan hiçbirşey yok."

      Sil
    3. Hocam enflasyon 2.3'ün epey altında açıklandı. Nasıl oldu bu?

      Sil
  15. Sayın hocam piyasaların 2.5-3.5 arası faiz indirimini sipariş geçmesi, dikte etmesi doğru mudur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Reel sektör, özellikle de tekstil sektörü çok zor durumda. Onlar artık enflasyonla falan uğraşmayı bıraktı, kendi dertlerini çözme peşindeler, o nedenle faiz indirimi istiyorlar. Benzer bir durum ihracatçı için geçerli. Onlar da faiz inerse kurun yükseleceğini biliyorlar o nedenle aynı talepte bulunuyorlar. Bu aşamada tercih hükümette: Faizi düşürüp enflasyonla mücadeleyi bir kenara mı bırakacaklar yoksa her şeye katlanıp enflasyonu mu düşürecekler?

      Sil
    2. Türkiyede tekstil üretimi ne halde?
      Aldığım pamuklu tişörtlerde hep üretim Mısır ve özbekistan yazıyor, hatta geçen gün bir markanın tanıtımında kalitesini vurgularken MISIR PAMUĞU olduğunu ön plana çıkarıyordu.

      Sil
  16. Sayın Eğilmez Emlak ve araba fiyatları dolar-euro bazında 10 yıl öncesine göre yaklaşık 2 misline geldi acaba araba-emlak fiyatları serbest piyasa kuralları geregince gerçek fiyatlamayı faiz-kur-enflasyon üçlüsünün degerlerinden bagımsız olarak yapmaktadır demek mümkün müdür?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her ikisi de talebe göre belirleniyor. Talep güçlü. Araba fiyatları, alım gücü bizim üç katımız dört katımız olan Avrupa ülkelerine göre iki kat düzeyinde. Buna karşın talep güçlü. Talep güçlü olunca fiyatlar da artıyor. Talebin güçlü olmasının birkaç nedeni var. Her şeyden önce Türkiye, nüfusunun yüzde 10'u kadar göç aldı. Bu insanlar talebi artırdılar. İkinci olarak kara para, kayıt dışı ekonomi giderek arttı. Kara para aklamanın en kestirme yolları arasında emlak işi var. Faiz getirisi reel olarak (gerçek enflasyon açıklanandan yüksek olduğu için) eksi. Parası olanlar o nedenle paralarını faize koyacağına ev ve araba alıyorlar. Bütün bunlar ev ve araba fiyatlarını sürekli yükseltiyor.

      Sil
    2. Yeni (sıfır) binek otomobil satışlarının kırılımı verilmediği için artıyor gibi görünüyor. %30'u engelli indirimli (vergisiz), %35'i filo (kiralama şirketleri, özel kanun sayesinde KDV'yi mahsup edebiliyor ve ÖTV'yi ilk yıl kurumlar vergisinden düşebiliyorlar), %35'i ise bireysel. Hangi kısmı artıyor? Sanki kiralama şirketlerinin alımı artıyor. Otomobilleri 2 yıl kiralayıp ikinci el olarak piyasaya sürüyorlar, bireylerin 100 liraya aldığı otomobilin bu şirketlere (KDV mahsuplaşması ve ÖTV'nin kurumlar vergisine etkisinden sonra) maliyeti yaklaşık 70 lira. Gücü yeten o %35'lik bireysel satın alma grubunda, gücü yetmeyen ise araç gerektiğinde kiralayıp duruyor, bir çeşit mülksüzleştirme. Vergisiz engelli alımları ise çok suistimal ediliyor, dedelerine ninelerine türlü hastalıklarından dolayı engelli raporu alıp otomobil edinen çok, bir ülkedeki toplam sıfır binek otomobil satışının %30'unun engelliye satış olması normal bir durum gibi görünmüyor.

      Sil
  17. Merhaba Mahfi Bey yazınızı okuduğumda aklıma hemen birlikte prrogram yaptığınız Sevgili Ege Cansen’in Sözcü gazetesinde Yurtta Sulh Cihanda Sulh yazısının İkinci başlığı Ekonomide Rasyonel Beklentiler başlığı altındaki ifadeleri geldi. Sevgili Ege Abimiz der ki Makro iktisatta rasyonel beklentiler ışığında özetle hükümetin başarılı kararlar alması yetmez halkın beklentilerini de yönlendirmesi gerektiğini ifade etmiş buna bende bu yolda hşimdiki ekonomi yönetiminin yaptıklarından herşeyin mübah olduğu anlayışını görebiliyorum. Sorum şu “ Bir şeyi 40 kere söylersen olur mantığıyla Adalet bakanı hergün Türkiye hukuk devletidir der gibi algı mühendisliğiyle TÜİK’le vb şeylerle algı yönlendirmesiyle şunla bunla bu enflasyon düşermi? Yok eğer düşmez ise bu süre kaybı sonunda inancı olmayan halkın tepkisiyle bir döviz kıtlığı oluşmasın diye KKM,carry trade vb uygulamalar veya yastık altını ekonomiye kazandırmak maksatlı deval olur mu? Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hukuk devleti olduğunuzu lafla değil icraatla göstermeniz lazım. Her şeyden önce Adalet Bakanının Hakimler ve Savılar Kurulunda olmaması, hakim atamalarının kendi içlerinde yapılması, özetle hakim ve savcıların yürütmeden tamamen bağımsız olması lazım. İşte onu yapabilirsek Türkiye hukuk devletidir diyebiliriz. Enflasyon yalnızca ekonomik önlemlerle değil bizim her gün yarattığımız risklerin ortadan kaldırılmasıyla düşer. Böyle bir ortamda kimse yastık altındaki varlıklarını ortaya çıkarmaz. Enflasyon öyle sanıldığı gibi yalnızca ekonomik bir olgu değildir.

      Sil
    2. Yastık altı mı? Bu enflasyona ne dayanır?
      Yastığın altında bir tek uyuşan kolumuz kaldı :(

      Sil
  18. Kıymetli hocam, hem podcast hemde buradaki yayınlarınızınher paylaşımın Akabinde takip eden bir bankacıyım. Uzun zamandan beri bankalar ve NPL oranları ile paylaşımınız bulunmuyor. Özellikle de katılım bankaları ve konvansiyonel bankaların git gide artan NPL oranları ile ülkenin ekonomik değerleri ile birlikte bir çalışmanızı heyecanla okumak için bekliyorum. Saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız bunu bir planlayalım.

      Sil
    2. Mahfi bey

      Sıradan bir vatandaşım, iktisat eğitimi almadım.

      "NPL oranı"nın ne demek olduğunu bilmiyorum, zahmet olmazsa açıklar mısınız? (Uzun yazmak zorunda değilsiniz.)

      Sil
    3. NPL Non performing loans deyiminin kısaltılmış hali. Türkçe anlamı vadesi geldiği halde geri ödenmemiş krediler. Bu iki türlü olabilir: 1. Vadesinde geri ödenmemiş ama geri ödenme umudu olanlar. 2. Geri ödenme umudu kalmayanlar (batık krediler)
      Bankalar bu durumdaki krediler için zarar karşılığı ayırmak zorundadır.
      Bunların oranı yükseliyorsa bankacılık sistemi sıkıntıya giriyor olabilir.

      Sil
  19. Yüksek faiz-düşük kur gibi ikili durumları yalnızca risk üretimiyle açıklamak, ekonomi biliminin çok değişkenli doğasını göz ardı etmektir. Ekonometri bize gösteriyor ki, faiz, kur ve enflasyon arasındaki ilişki tek neden-sonuç zinciriyle açıklanamaz; bu değişkenler arasında eşanlılık (simultaneity) ve geri besleme döngüleri (feedback loops) vardır. Örneğin, bir VAR (Vector Autoregression) modeli ile Türkiye’nin 2005–2023 dönemi verileri analiz edildiğinde, kur şoklarının faizleri etkilediği kadar, faiz şoklarının da döviz kurunu gecikmeli olarak etkilediği görülür. Bu çok yönlü ilişki, politika yapıcının elini bağlar ve tek bir doğru faiz seviyesi belirlemeyi güçleştirir.

    Ayrıca Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerde sermaye hareketleri, faiz-kur dengesini doğrudan bozar. 2018'de ABD'nin faiz artırımları sonrası Türkiye'den çıkan sıcak para, TL'nin sert değer kaybına yol açmış, bu da kur üzerinde yapay bir baskı yaratmıştır. O dönem faizin yükseltilmesi sadece risk nedeniyle değil, global likidite daralmasına yanıt olarak yapılmıştır. Bu örnek, ülke içi risklerin her zaman birincil neden olmadığını gösterir.

    Enflasyon verisi konusuna gelirsek, ENAG ve TÜİK verileri arasındaki farkı baz alıp faiz politikasının doğruluğunu sorgulamak elbette değerlidir. Ancak burada unutulmaması gereken şey, beklentiler teorisidir: Piyasalar, hangi veriye güveniyorsa, o veri “gerçek” haline dönüşür. Eğer piyasa ağırlıklı olarak TÜİK verisini baz alıyor ve menkul kıymet fiyatlamalarını ona göre yapıyorsa, ENAG’ın haklılığı, politika etkisini değiştirmez.

    Sonuç olarak, faiz ve kur politikalarını yalnızca “risk yaratmak”la açıklamak yerine, çok değişkenli bir analiz yapmak gerekir. Türkiye’nin yüksek oynaklık içeren ekonomik yapısı, bu değişkenleri bir tür denge oyunu içinde hareket ettirir. Ekonomik karar alma süreci, Newton fiziğindeki gibi tekil nedenlerle değil; karmaşık sistem teorisi gibi çok sayıda etkileşen değişkenin eşzamanlı çalışmasıyla işler. Bu yüzden mesele yalnızca risk değildir; mesele, bu karmaşayı doğru yönetebilmektir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Birkaç konu var burada. Birincisi enflasyon olgusunu tek başına risk yaratmakla açıklamadım. Ama bunun en önemli nedenlerden birisi olduğunu söylüyorum. Risk artışı CDS priminizi yükseltir bu da borçlanma zorunda olan Hazinenin borçlanma faizini yükseltir. İkincisi insanlar risklerin arttığını görünce yatırım yapmamaya, ellerindeki paraları harcamaya başlarlar. Fiyatlar artmadan bir an önce mal almaya yönelirler. Eskiden üç yılda bir araba değiştirenler şimdi her yıl değiştirmeye yönelirler. Aynı şey dayanıksız tüketim malları için de söz konusu olur. İnsanlar ihtiyaç ötesi mal alıp fiyat artışından kurtulmaya yönelirler. Bu da fiyatların artmasına yol açar.
      Piyasanın hangi veriye güvendiği meselesine gelince ikisine de tam olarak güvenmediği çok açıktır. TCMB'nin sektörel enflasyon beklentileri anket sonuçlarına bakarsanız reel kesimin bu yılsonu enflasyon beklentisinin yüzde 46 olduğunu göreceksiniz. Dikkate alınması gereken reel kesim beklentisidir. Çünkü sonuçta fiyat kararını verenler onlardır.
      Ekonometri elbette çok önemli bir araçtır. Bütün mesele o faiz şoklarının ve kur şoklarının ardında neler olduğunda saklıdır. Onu VAR analizinden öteye geçerek görebilirsiniz. Dikkatle baktığınızda hepsinin altında risk artışlarını göreceksiniz. Mesela 2021 Eylül ayında enflasyon da faiz de % 19 iken ve enflasyon yükseliş eğilimindeyken faizi düşürmeye başlamayı faiz şoku olarak görebilirsiniz. ben bunu risk artışı olarak görürüm. Benzer şekilde bu indirim sonrasında ortaya çıkan kur artışını kur şoku olarak görebilirsiniz. Bu bir risk artışıdır. Türkiye, risklerini artırmıştır. Aynı şey İstanbul Belediye Başkanı konusunda da karşımıza çıkar. Orada ne bir faiz artışı ne de bir kur atışı vardır sadece risk artışı vardır. Ötekiler hep onu izlemiştir.
      Ekonomik analiz, görünenlerin arkasında neler olduğuna bakarak yapılırsa anlamlı sonuçlar verir.

      Sil
    2. Sayın 02.03 hangi ülkede yaşıyor merak ediyorum ama burası olmadığı kesin.

      2018 yılında abd faiz artırımı sonucu tl de hangi sert değer kaybına yol açmış?

      Siyaset bilmez yönetim anlayışı önce rahibi vermek istemedi mi? Trump sadece parmaklarını oynatıp twit atıp da kur zıplama moduna geçmedi mi?

      Siyaset bilmez yönetim anlayışı tırsıp hemen rahibi iade etmedi mi?

      Sen neyden bahsediyorsun birader.

      Süslü ekonomi terimlerini kullanınca ekonomi bilmiş olmuyorsun. Bilim adına konuşacaksan önce tarafsız olacaksın.

      Sil
    3. Newton fiziğinde de tekil nedenler değil çok sayıda etkileşen değişkenler söz konusu olabilir. Örneğin üç cisim problemi. Özellikle cisim sayısı daha da arttıkça öngörüde bulunmak mevcut çok güçlü bilgisayarlar ve hesaplama yöntemleriyle bile mümkün olmayabilir.

      Sil
  20. Ben ekonomide bu kadar yanlışın beceriksizlik sonucu olduğuna inanmıyorum. Hepsi bilerek v isteyerek yapıldı, millet fakirleştirildi, kendi adamlarına servet transferi yapıldı. Böylece toplumu yönetmek daha kolaylaştı. Şimdi milyonlarca sosyal yardım alan insan iktidar değişirse aç kalırız diye düşünüyor ve oyunu değiştirmiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böyle düşünen çok insan var.

      Sil
    2. adsız 05.28 in paragrafını chatgpt ye yorumlattım. Karşılığında şu terimleri açıklamalı olarak verdi:
      -Rejimsel Yoksullaştırma
      -Popülist Refahçılık
      -Crony Capitalism (Eş-Dost Kapitalizmi)
      -Ekonomik Otoritaryanizm

      Sil
  21. Mehmet Şimşek görevi devralırken, "Türkiye'nin rasyonel zemine geçmekten başka çaresi kalmadığını" söyleyerek işe başlamıştı. Türkiye'nin bu siyasi yapıda rasyonel zemine geçme ihtimali olmadığını anlamıştır herhalde geçen 2 yıllık sürede...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. rasyonel zeminde olmadıgımızı zaten ilk gun anladıgı icin donuş yapılması gerektiğini soylemişti ama soylemekle yapabilmek cok farklı seyler . Ustelik hersey tek kişinin oluruna baglıyken Aslında kotu gidişin herkes farkında . Kendi pozisyonu bozulmadıgı surece kimse yanlısa yanlış demiyor bu ulkede. Sorunun temel kaynagı burası. Yıllarca protestolarına devam eden bogazici hocalarına anlamlı bir destek geldi mi toplumdan. Maaslılar haric hangi esnaf vergisini tam veriyor? Hangimiz yeterince camii var artık kaynakları daha faydalı yerlere kaydırın diyebiliyor? Can Atalay ın arkasında hangimiz durabildik? Hep yanımızdakinin arkasına saklanıp sonra da şikayet ediyoruz

      Sil
    2. Mehmet Beyin rasyonel zeminden kastettiği tam olarak neydi bilmiyorum ama sadece faizle veya birkaç yan destekle rasyonel zemine geçileceğini düşünmüşse teşhisi yanlış koymuş demektir. Bilemeyiz ne düşündüğünü. Ama rasyonel zemin çok kapsamlı bir şey.

      Sil
  22. Burada bahsettiğiniz riskleri biraz detaylandırabilir misiniz Mahfi Bey

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hukukun çiğnenmesi
      Demokrasinin askıya alınması
      Kamu görevlerine liyakatsiz insanların getirilmemesi
      Basının kısıtlanması
      Faizin sebep sanılıp ona göre hareket edilmesi
      Kara paraya önlem alınmaması
      Komşularla sürekli didişilmesi


      Sil
    2. Popülist yatirimlara devam edilmesini de ekleyebilirim

      Sil
    3. Evet çok doğru. Kamu israfı.

      Sil
  23. Hocam , faiz , kur , enflasyon , düşük gelir . Nasıl bir sarmalın içine girmişiz ? Sonsuz döngü .

    YanıtlaSil
  24. Hocam bu düşük kurun artısı tekstil endüstrisi gibi daha çok sömürü ve nerdeyse sıfır katma değerli endüstrilerin Türkiye'den süpürülmesi, sanayiciyi ve hizmet sektörü çalışanlarını da daha üst düzey katma değerli üretime geçirmeye zorlaması bakımından uzun vadede iyi değil mi? Sanki devlet bir zorlama yapıyor gibi geliyor. Turizm de keza öyle. Bu kur ve faiz ile dönüşmekten başka çare bırakılmayarak yeni bir seviyeye geçme zorlaması yapılıyor gibime geliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düşük kuru bu amaçla tutturduklarını düşünmüyorum. Bence iki amaç var: (1) Enflasyonu denetlemek (ithal girdi maliyetlerini düşük tutarak) (2) GSYH'yi ve kişi başına geliri dolar cinsinden yüksek göstermek.

      Sil
    2. Ne amaçla tutarlarsa tutsunlar sonuç: emek sömürülü ve nerdeyse 0 katma değerli sektörlerin Türkiye'de artık barınamaması olacak. Bu da iyi bir şey gibi uzun vadede.

      Sil
    3. Bu dediğinizin hiçbir zaman olmayacağının kanıtı kuru düşük tutma amaçlarında yer alıyor da onun için amaçları ortaya koymaya çalıştım. Öte yandan Türkiye'de katma değer üretmeyen sektörler elenirse zaten geriye de fazla bir şey kalmaz.

      Sil
  25. Hocam yil sonu dolar tahmininiz hala ayni mi? (45)

    YanıtlaSil
  26. En büyük risk halkın kafa yapısı maalesef. Ekonomi programlarında hala çıkıp CHP'ye kayyum atanırsa borsa böyle etkilenir, para piyasası fonlarının getirileri böyle değişir diye senaryo çiziyorlar. Kimsede büyük resme bakmayı akıl edemiyor. Yav neden kayyum atanıyor, böyle iş mi olur diyenini daha hiç duymadım. Kafa yapısı, günü kurtarmalık ufak hesaplar yapmaya çalışınca, siyasete de yansıması aynı şekilde oluyor. Siyasetteki adamlarda bizim eşimiz dostumuz komşumuz sonuçta, oraya uzaydan gelmediler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Büyük çoğunluk kendi kısa vadeli çıkarlarını düşünüyor. Bu, hep böyledir.

      Sil
  27. Yarın, 30 Haziran'da riskler daha da artar mı sizce? Kendi ikballeri uğruna ülke tekrar ateşe atılmaya çalışılır mı? Atatürk'ün partisiyle neden bu kadar uğraşıyorlar? Sürekli milli irade vurgusu yapanlar, birinciliği kaybetmeyi neden sindiremiyorlar? Masumiyet karinesi olduğu halde görevden alma ve kayyım atamaları, demokrasinin hiçe sayılması, tüm bunlar zulüm değil mi? Halk bunları görmüyor mu? O sandık eninde sonunda halkın önüne gelmeyecek mi?

    Sıkıştıklarında sarıldıkları tek bir argüman var: ''Türkiye bir hukuk devletidir'' Nasıl bir hukuk devleti ki, kimsenin bilmediğini Cumhurbaşkanı biliyor, daha olaylar patlak vermemişken turpun büyüğünden bahsediyordu; suçu ispatlanmamış kişilerin masumiyet karinesi varken, insan içine çıkacak yüzleri olmayacak diyordu. Bu mu hukuk devleti?

    Nasıl bir hukuk devleti ki HSK'nın 13 üyesi var ve kurulun başkanı da bizzat Adalet Bakanı'nın kendisi. Adalet Bakanı yardımcısı da kurul üyelerinden biri. 4 üye Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor. Geri kalan 7 üyeyi de TBMM seçiyor ki mecliste zaten cumhur ittifakı çoğunlukta. Bu mu bağımsız ve tarafsız hukuk devleti?

    Nasıl bir hukuk devleti ki Anayasa Mahkemesi kararlarını bile tanımıyor.



    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son cümleniz aslında bütün sorularınızın da yanıtı aynı zamanda.

      Sil
  28. Doğrular siyasi çıkara göre şekillendiği için bu milletin yüzü gülmüyor.. Ve gerçeklere göre hareket edilmiyor. Gerçeklere göre hareket edilmediği için de zaman kaybediliyor.. Mahfi hoca ne yapsın ? Aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık.. Ama oda her iki duruma göre analizini yapmış. Sağol Mahfi hocam, var ol. Kıymetiniz nezdimizde üst düzey.. Sevgi, saygılarımla.

    YanıtlaSil
  29. Sayın mahfi hocam biz sürekli sonuçları konuşuyoruz. Tartışıyoruz. Bu bahsettiginiz son konu da esasen sonuçtur. Sebeplere odaklanmak gerekir kanaatindeyim. En önemli sebep üretim organizasyonun dış girdilere bağımlılığının artirilmasidir. Sürekli yüksek dış girdi demek de sürekli ve artan oranlarda yüksek dış finansman gereksinimi demek. Artık öyle bir hale getirildi ki reel ekonomi tarafi 100 birim mal hizmet uretmek icin 80 birim ithalat yapmak zorunda kalmaktadır. Bu hastalik artik ne yazık ki kansere dönüştürüldü son 20 yilda ki yanlış iktisat ve para politikalarıyla. Ama asıl büyük hata 24 ocak 1980 kararlariydi. Bir ülke önce liberal olup sonra kapitalist olamaz önce kapitalist olma aşamasını tamamlar sonra liberalleşmeye gidilir. Önce sanayi toplumu olunur yeterli sermaye birikimi sağlanır sonra dis dünya ile finansal ve ticari bütünleşmeye açılır bir ülke. Biz at arabasinda at ile arabasınin yerini değiştirdik. Sonuçlarını konuşup tartışıyoruz. Ve bu anlayışla ülke olarak daha çok ama çok havanda su döveriz ne yazik ki. Yaziniz icin tesekkur ederim mahfi hocam. Saygılar..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız ama bazen sonuçlar dönüp sebep olabiliyor. Mesela faiz sebep enflasyon sonuçtur diye 2021 Eylülünde çıktığımız yolda faizi düşürdük. Sonra enflasyon fırladı. Yani faizi düşürmek enflasyonun fırlamasına sebep oldu. Asıl sebep o muydu? Değildi ama o da sebepler arasına girmiş oldu. Eğer ortaya çıkan sonuca sebep olan o yola girilmesini ve devam edilmesini sağlayanlar ise o zaman çözüm çok zor demektir.

      Sil
  30. Krizleri kendimiz yaratıyoruz, riskleri kendimiz oluşturuyoruz; sonra da tüm bunlar bizim yüzümüzden değilmiş gibi iç ve dış cenahları suçluyoruz. Eğitim seviyemiz yüksek olsaydı ve olayları neden-sonuç ilişkisiyle değerlendirseydik, bu algı yönetimine kanmazdık fakat kanıyoruz. Oysaki neden-sonuç ilişkisini maksimum 8. sınıfı bitirdikten sonra kavrayabilmemiz gerekirdi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru. Çocukluğundan beri mucizelere inandırılarak yetiştirilmiş insanlar hep bir mucize bekliyor. Asıl mucizenin kendisinden kaynaklandığını asla göremiyor.

      Sil
    2. "Çocukluğundan beri mucizelere inandırılarak yetiştirilmiş insanlar.."
      Hocam burda kastettiğiniz mucizeler, kainatın yaratıcısının insanlara ibret olsun diye vasıtalar aracılığıyla bize gösterdiği ispat nişaneleridir. Keşke böyle bir dil kullanmasaydınız.
      Biz yine de çocuklarımızı, bu mucizeleri anlatarak yetiştireceğiz. Sayg.

      Sil
    3. Şu kadarını söyleyebilirim: Bilimde mucizeye yer yoktur.
      Çocuklarımızı "sihirli değnek" mucizelerine inanarak yetiştirmeye devam ettiğimiz sürece bu durumdan daha iyi bir duruma geçmemiz mümkün değildir.

      Sil
    4. Hoca mucize derken, ''Gerçek patron sizsiniz; bir kurtarıcı beklemenize gerek yok'' demek istemiş. ''Sandık geldiğinde bilinçli olun ve düzeni değiştirin'' demek istemiş.

      Sil
  31. Turizm de durum nedir hocam? Bu sene turizm geliri beklentileri nasıl?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok iyi olmadığına ilişkin görüşler geliyor.

      Sil
  32. Sn.Hocam,
    Ekonomi yönetimi zamana oynuyor,kur sabit kalmak üzere bilinçli bir şekilde tüm olasılıkları deniyor,baskılanan kur ile enflasyon bu seviyede ise,kur arttığında olacakların riskini kimse almak istemiyor.Aslında kur baskılandığı için enflasyonun patladığı görülmek istenmiyor.
    Hatırlarsanız,Başbakanımız Ecevit’e yazar kasanın atıldığı 2001 yılında 1 $=1,23 TL,Tüfe %68,işsizlik %8,faiz %60,dış borç 114 milyar $,büyüme de -%6 idi.2001 yılında büyüme negatif olduğundan sonraki yıllarda yüksek büyüme oranları gördük.Kısaca dibi gördük ve yüzeye çıktık.Şu an henüz dibi görmediğimizden yüzeye,yani feraha çıkamıyoruz.2001 yılında kur sabit tutulsaydı krizden çıkış çok uzun sürecekti ve derinleşip fakirleşmeye neden olacaktı tıpkı şimdi olduğu gibi.Mevcut durumda dünyanın hemen her yerinde 100 $ verip aldığımız bir mal veya hizmeti ülkemizde en az 300 $ ile alabiliyoruz.
    Sisteme sürekli kayıtdışı para giriyor,çuvalla para kazanan,vergi kaçırandan,rant zenginlerinden vergi alınamadığı için Ötv,Kdv gibi toplam vergi gelirinin %50’sini oluşturan vergilere yükleniliyor.10 milyonluk araç ile 1 milyonluk araç aynı Mtv’yi ödüyor.Öyle ki,2002 yılı Haziran ayında ÖTV ilk devreye alındığında %27 olan 1600 cc otomobil vergisi şimdi %45-80 bandında.Vergi adaleti sağlanamadığı için hukuki adalet de tesis edilemiyor ve toplumda hukuksuzluk, adaletsizlik,cezasızlık ve “yapanın yanına kâr kalıyor” algısı git gide yayılarak ekonomik faaliyetlere yansıyor. Hâl böyle olunca da, Prof.Osman Altuğ hocamızın kulakları çınlasın,literatüre kazandırdığı 3 kağıt ekonomisi (döviz-faiz-borsa) ile maalesef bir sonuç elde edilemiyor.
    Özetle kur gerçek değerine gelmeden başta tarım,hayvancılık, turizm ve üretim olmak üzere hiçbir alanda ilerleme kaydedilemez, kur baskılandıkça da alım gücü düşer,fakirleşme yayılarak devam eder.Saygılarımla,Fatih Gülşen

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, enflasyon ve kur gerçek değerlerine gelmeden ve bu gerçek değerlere göre önlem alınmadan bu kısır döngüden çıkış kolay değil.

      Sil
  33. Herhangi bir komplo teorisi değil, sadece gözlemimin doğru olup / olmadığını soruyorum size Mahfi bey. Çünkü "uzman", sizsiniz:

    Alışverişe çıktığım zaman, pazarda, markette, mağazalarda vb. heryerde; dolaşımda olan parayı gözlemlediğimde:

    • Küçük birimli paraların (25 kuruş, 50 kuruş, 1 TL, 5 TL, 10 TL, 20 TL) azaldığını görüyorum. Esnaf bana sürekli; "Yanınızda 5 TL var mı? Eğer varsa, siz bana 5 TL'yi verin. Ben para üstünü size 50 TL olarak geri vereyim." diyor. Yani, küçük birimli para miktarı az.

    • Yukarıda aktardığım gözlemle beraber aynı anda; "Keşke, 500 TL kâğıt para, 750 TL kâğıt para, 1000 TL kâğıt para nihayet piyasaya dolaşıma sürülse de; küçük birimli paraların işkencesiyle uğraşmaktan kurtulsak." diyen esnaf sayısında epey artış var.

    Bu gözlemlerim doğru mu?

    Çözüm önerileri olarak ne demek istersiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gözlemleriniz doğru. Aynı şeyleri biz 1980'lerde de yaşamıştır. Dolmuşlarda para üstü yerine kibrit, sakız falan verilir olmuştu. Enflasyon böyle bir şey. Çok yükseldiğinde küçük kupürlü paraları basmak paranın taşıdığı değerden daha pahalı hale geldiği için basmamaya başlıyorlar.

      Sil
  34. "Enflasyon" ile "faiz" arasındaki bağlantıyı incelemeden önce:

    Biliminsanlarının "putperest" olduğunu söyleyenler hâlâ var!

    Siz, bu zihniyetle nasıl mücadele edeceksiniz ki Mahfi bey?!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konu benim uğraştığım bilim dalını aşar ve başka bir bilim dalı olan psikiyatrinin uğraşı alanına girer.

      Sil
  35. Adsız 11:11 . Rahmetli ecevit devlet adamiydi. O yüzden koltuğunu düşünmedi. Devalüasyona izin verdi. Vermeseydi orta ve uzun vadede ekonomi çok daha kötü olacakti aynen şu anda hizla gitmekte olduğumuz konum gibi. Bankacılık sistemini yeniden yapilandirdi kamu maliyesinde reform merkez bankasi özerkliği gibi işlere el atti. İşsizlik fonunu kurdu. Bddk vb gibi kurumsallik artırıldı. Ab ye entegrasyona hiz verdi. Su anda ülkemiz devlet adamı degil siyasetçi tayfalarinca yönetildiği için yapilmasi gerekenler ne finansal tarafta ne de reel tarafta yapılmıyor.

    YanıtlaSil
  36. Hocam, bana kızmayınız.

    Kemal Kılıçdaroğlu ile bir de siz konuşsanız, lütfen Hocam?

    Siz, "CHP üyesi" değilsiniz; tam da bu sebeple Kemal bey'le konuşmanızı istiyoruz sizden. Bağımsız olduğunuz için, Kemal bey'le konuşmanızı istiyoruz.

    Siz sakin karakterli birisiniz ve rasyonelliği daima önplânda tutarak hamleler yapıyorsunuz.

    Hem, Kemal bey ile yaşlarınız birbirine yakın, belki sizin tecrübe dolu ifadelerinizden etkilenip kararını değiştirebilir, ve size teşekkür eder.

    Lütfen hocam, konuşur musunuz Kemal bey'le?

    YanıtlaSil
  37. Mahfi Bey, finansal piyasalarda beklentileriniz nelerdir, rakam ile ifade eder misiniz? Dolar, euro, faiz, ons altın, S1 darphane...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her gün hem dışarıda hem içeride yeni riskler oluşuyor sonra bazıları erteleniyor (çözüleni pek yok.) Mesela düne kadar CHP kapatılır mı, kayyum atanır mı diye bir endişe vardı ve borsa düşük gidiyordu, bugün duruşma Eylül'e ertelendi ve borsa hızla yükseldi. Oysa yasa gereği YSK kararları zaten dava konusu yapılamıyor. Yani bu iddia ilk çıktığında bile boşa çıkarılmalıydı ama burada işler öyle yürümüyor, bırakın yasayı Anayasa bile uygulanmayabiliyor. Onun için burada böyle tahminleri günü birlik yapmak gerekiyor. Onun için de ülkeye yabancı yatırımcı ancak sıcak para formatında geliyor.
      Özetle burası tahmin yapılıp da o tahminlere güvenilerek gidilecek bir yer değil. Burada günü birlik yaşanıyor.

      Sil
  38. Nasilsiniz hocam? Anadilimiz turkce oldugu icin "Turklerin varolma mucadelesi" diye bir manifesto yazip yaysak nasil olur? Kulturel olarak degisim gerekiyor yoksa yok olacaz (ve oluyoruz zaten). Cahillik aptallik o kadar cok ki beni rahatsiz ediyor.

    Batinin veya dinlerin yalanlariyla kirlenmemis, hayatin gerceklerini ogreten bir manifesto.
    Lidersiz bir akim olmali bu malum sebeplerden oturu.

    Turklerle olmuyorsa da yeni bir kimlik uretmek lazim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konunun Türklükle, batılılıkla ilgisi yok. Konu bağımsız düşünce sahibi ve kişilikli olma konusu.

      Sil
    2. Yahudiler ne kadar bağımsız düşünce sahibi ve kişiliklilerdir? Peki yahudilerin gücü nedir? Hayatta kalma yetenekleri nedir?

      Sil
  39. Mahfi Hocam yazınız için teşekkürler. 2024 Haziranda TÜİK enflasyonu 1,64 belirlemiş. “Distorth the figure “ yasasına göre Haziran 2025 enflasyonunu 1,63 belirlemesi gerekiyor!
    Saygılarımla, Önder

    YanıtlaSil
  40. Merhaba,

    Türkiye sürekli cari açık veriyor, bu cari açığı kapatmayı sağlayacak mal satamıyor, cari açık kadar borçlanıp daha fazla yükümlülük ediniyor. Kısır döngü, düşük faiz, düşük kur, yüksek faiz yüksek kur değil bence sayım hocam. Türkiyenin sürekli olarak Yükümlülük edinmesi kısır döngüdür.

    Türkiye Cari fazla verecek duruma gelmedikçe bunların hepsi yaşanmaya devam edecek ne yazıkki

    Saygılarımla

    YanıtlaSil
  41. Ülkede hiçbir şeyi düzeltmek konusunda bir çaba yok ki bunu düzeltmek için uğraşsınlar. Bir örnek verin ki bu hükümet, vatandaşın bir problemini, ülkenin bir problemini "şöyle şöyle yaptı da düzeltti" diyebilelim. Çok basit konularda bile bir adım attıkları yok. Dertleri ülke/vatandaş değil. Fakirleştirme, bölme, ayrıştırma... Suçlular, vergi kaçakçıları, katiller, gaspçılar, gıdaya zehir katanlar, dolandırıcılar hepsi dışarıda, iki basit slogan atan liseli/üniversiteli talebeler içeride. Adamına göre hukuk sisteminin olduğu yere kim yatırım yapar? Güzelim ülkenin turizmini de bitirdiler. Bitmeyen ne kaldı acaba? Bununla birlikte bu hükümet gitse bile gelmeye talep eden diğerleri de ayrı vasat. Tünelin sonuna doğru bir noktada ışık görünür. Bizim ülkede o tünelin ne sonu var ne de o ışık.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı

II. Abdülhamid ve Osmanlı Maliyesinin İflası