Kayıtlar

Türk'e Başka Yabancıya Başka Reel Faiz

Faiz, bir kişi ya da kurumun tasarruf ettiği fonları, ihtiyacı olanlara belirli bir süre için ödünç vermesi karşılığında aldığı bedeldir. Bu ödünç verme eylemi bankalara tasarruf mevduatı yatırmak biçiminde olabileceği gibi, kurumların çıkardığı tahvil ve bonoları satın almak suretiyle de olabilir. Bankaların bir yıllık mevduata verdiği yüzde 10 dolayındaki faiz nominal (görünürdeki, üstünde yazılı olan) faizdir. Nominal faizden Türkiye’de yüzde 15 gelir vergisi kesintisi (stopaj) yapılır. Bu durumda kişinin eline geçecek faiz yüzde 8,5’e iner. Buna da net nominal faiz denir. Yani yılbaşında bankaya 100 TL yatıran bir kişi yılsonunda parasını 108,5 TL olarak geri alacak demektir. Reel faiz, nominal faizden enflasyonun arındırılmasıyla bulunan faizdir. Şöyle bir formülle hesaplanır: Reel faiz = (1 + nominal faiz) / (1 + beklenen enflasyon) – 1. Buradan çıkan sonucu 100 ile çarparsak reel faizi yüzde cinsinden görmüş oluruz. Yukarıdaki örnekten gidersek, o yıl gerçekleşen enfla...

Maliye Politikası Devreye Giriyor

Para politikası niçin maliye politikasına tercih ediliyor başlıklı yazımda bunun nedeni olarak şu şekilde özetleyebileceğim üç konuya değinmiştim: (1) Maliye politikasında kararı hükümet alıyor ve dolayısıyla fatura hükümete çıkıyor. Oysa para politikasında kararı Merkez Bankası alıyor ve husumet Merkez Bankası’na yöneliyor. (2) Halkın büyük çoğunluğu para politikasının faiz oranları, APİ ve karşılıklar politikası gibi araçlarının ayrıntılarını bilmediği için alınan kararların nereye varacağını bilmiyor. Oysa maliye politikasında örneğin vergileri artırınca hükümete yönelik tepkiler hemen büyüyor. (3) Para politikasında karar alma, uygulama ve sonuca gitme süreleri maliye politikasına göre çok daha kısa ve hızlıdır. ( http://www.mahfiegilmez.com/2012/08/para-politikas-nicin-maliye-politikasna.html ) Aynı yazının sonunda şöyle bir cümle vardı: “ Önceliği para politikasına vermek ve maliye politikasını da onu destekleyecek biçimde yönlendirmek günümüz ekonomi politikası yaklaşımını...

Gelir Dağılımında Düzelme Yok

Resim
Gelir Dağılımı Eşitliği Nasıl Ölçülüyor? Gini katsayısı ve Lorenz eğrisi Gelir dağılımı eşitliğini ölçmek için kullanılan araçlar içinde en yaygın kullanılanı Gini katsayısıdır. Bir kare çizerek soldaki dikey eksene yüzde 10 ya da 20’lik bölümler halinde GSYH’dan alınan payları, alttaki yatay eksene de yine yüzde 20’lik paylar halinde nüfusu yerleştirelim. Her bir yüzde 20’lik nüfus payının gelirden ne kadar pay aldığını bu eksenlerin arasında kalan alanda işaretlersek karşımıza bir eğri çıkar. Buna Lorenz Eğrisi adını veriyoruz. Şimdi de soldan sağa doğru karenin köşegen çizgisini çizelim. Buna da mutlak eşitlik çizgisi diyoruz. Yani bütün işaretlerimiz bu çizginin üzerine gelirse o toplumda gelir dağılımı eşittir. Lorenz eğrisi mutlak eşitlik çizgisinden ne kadar uzaklaşıyorsa gelir dağılımı o kadar bozuluyor demektir. Aşağıdaki şekilde hayali bir ülke için çizilmiş Lorenz eğrisi yer alıyor. Lorenz eğrisi ile mutlak eşitlik çizgisi arasında kalan alanın büyüklüğünü (şekilde A ala...

Son Dönemde Sık Kullanılan Ekonomik Deyimler

Yumuşak iniş (soft landing), sert iniş (hard landing), ekonominin soğutulması ya da ekonomide frene basılması  Bir ekonominin kaynaklarını ideal düzeyde kullandığı bir dengede gerçekleştirdiği büyüme oranına o ekonominin potansiyel büyüme oranı adı verilir. Genellikle bir ülke potansiyel büyüme oranı dolayında bir büyüme sürekliliği yakalarsa sağlıklı bir ekonomik denge içinde büyüyebileceği kabul edilir. Bu tanımdan giderek bir hesaplama yapmak çok kolay olmadığı için uzun yılların büyüme ortalaması bir çeşit potansiyel büyüme oranı olarak kabul edilir. Bu oran Türkiye için yaklaşık olarak yüzde 5 dolayında bir orandır. Türkiye bu oran dolayında bir büyüme serisi yakaladığında ekonomik dengesini bozmadan büyümeyi sürdürebilir. Türkiye 2010 yılında yüzde 9, 2011 yılında yüzde 8,5 oranında büyüdü. Yani Türkiye son iki yılda potansiyel büyüme oranının çok üstünde bir oranda büyümeye ulaştı. Potansiyel büyümenin bu kadar zorlanması cari açığın yüzde 10’lara geli...

Parasal Genişleme

Geçmişte para politikasıyla maliye politikasının hangisinin öncelikli olduğu tartışılırdı. Son yıllarda para politikası oldukça öne geçti. Bunun temel nedenlerine bu blogda yayınlanan Para Politikası Niçin Maliye Politikasına Tercih Ediliyor başlıklı yazımda değinmiştim ( http://www.mahfiegilmez.com/2012/08/para-politikas-nicin-maliye-politikasna.html ) Küresel krizin çıkışıyla birlikte para politikası birinci sıradaki önemini tartışılmaz biçimde kabul ettirdi ve maliye politikasını kendisine yardım etmek üzere yönetilen ikinci dereceden bir politika haline getirdi. Özellikle ABD Merkez Bankası’nın (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB) parasal genişleme kararları ve bunlara dayanarak yaptıkları uygulamalar para politikasını doruk noktasına taşıdı. Küresel krizin başlangıcı kabul edilen 2007 yılı Ağustos ayında 866 milyar dolar olan Fed’in bilanço büyüklüğü QE3 (üçüncü niceliksel gevşeme) olarak adlandırılan bu son karar öncesinde 2,9 trilyon dolara gelip dayanmıştı. Yani...

Az Biraz Büyümüşüz

Resim
Türkiye’nin 2012 yılı ilk çeyrek reel büyümesi yüzde 3,2 olarak açıklanmıştı. Buradaki yüzde 3,2, 2011 yılının ilk çeyreğindeki GSYH’sına göre olan büyümedir. TÜİK, ikinci, çeyrek büyümesini yüzde 2,9 olarak açıkladı. Yani Türkiye, 2011 yılının ikinci çeyreğindeki GSYH’sını yüzde 2,9 oranında artırmış bulunuyor.    Yüzde 2,9’luk büyüme benim yüzde 4’e yakın olmasını beklediğim büyüme oranının oldukça altında kaldı. Birkaç önemli alt sektöre değineyim: Geçen dönemleri yukarı çeken inşaat sektörü çok düşük bir büyüme sergilemiş (yüzde 0,4.) Geçen yılın aynı döneminde inşaat sektörünün büyümesi yüzde 13,1 idi. Tarım kesimi geçen yılın 2. çeyreğinde yüzde 6,5 büyüdüğü halde bu yıl yüzde 3,5 büyümüş. Yine geçen yılın 2. çeyreğinde yüzde 9,3 büyüyen imalat sanayi sektörü bu yıl yalnızca 3,4 büyümüş. Hizmetler kesiminde de ciddi bir daralma söz konusu. Geçen yılın 2. çeyreğinde yüzde 13,7 büyüyen ticaret kesimi bu yıl yüzde 1,2’de kalmış. Mali aracı kuruluşların faaliyetle...

Büyüme Başka Şey Gelişme Başka

Günlük konuşmada çoğu kez birbiri yerine kullandığımız bu üç kelime ekonomi biliminde üç farklı durumu ifade ediyor. Ekonomik kalkınma, ekonomik gelişme ve ekonomik büyüme. Önce bunları tanımlayalım. Ekonomik kalkınma, bir ülkede ya da bölgede yaşam standartlarının yükselmesidir. Yaşam standartları dediğimiz zaman gelir, tüketim ve tasarruf gücü gibi maddi kavramların yanı sıra eğitim, sağlık, kaliteli yiyecek ve su gibi genel kavramları da kastediyoruz. Bunu ölçmek için önerilen birçok endeks arasında en çok kabul göreni Birleşmiş Milletler tarafından yayımlanan “insani gelişmişlik endeksi” dir. Ekonomik gelişme, aslında ekonomik kalkınmadan çok farklı bir kavram değildir. Daha çok kalkınma aşamasını tamamlamış ve yapısal değişim içine girmiş ekonomilerin durumunu anlatmak için kullanılır. Gelir ve refah sorununu bir anlamda çözmüş olan ekonomilerin, sosyal alanlarda, eğitimde, hukuk alanında, demokraside, kültürel yaşamda ilerlemesini tanımlamakta kullanılır. Birleşmiş Mill...