İktisatçılar
İktisatçılar üçe ayrılır: 1) Ekonomi okumuş olanlar, 2)
Ekonomi okumuş ve bunu hem teori hem de pratikte ileri düzeye çıkarmış
olanlar, 3) İktisatçıymış gibi yapanlar. Bu üç grup içinde en kalabalık olanlar
üçüncü gruptakilerdir. İktisatçıymış gibi yapmanın pek bir zararı ya da bedeli
yoktur. Örneğin mühendismiş ya da doktormuş gibi yapamazsınız. Gelip size bir
binanın statik hesabının nasıl yapılması gerektiğini ya da safra kesesi
iltihabının nasıl iyileşeceğini sorarlarsa altından kalkamazsınız. Ama
iktisatçıymış gibi yaparsanız ve size örneğin “enflasyon nasıl düşer” diye
sorarlarsa vereceğiniz cevap, birinci gruptakilerle inanılmaz benzerlikler
gösterebilir. Aynı soruyu ikinci grupta yer alanlara sorarsanız alacağınız
cevap hem öteki iki grupta bulunanların yanıtlarına benzemeyebilir hem de sizi
hiç tatmin etmeyebilir. Çünkü ikinci grupta bulunanların kafası karışıktır.
Çünkü işin özü karışıktır. Ekonomide her sorunun mutlak doğru cevapları yoktur.
İkinci grupta yer alanlar size enflasyonu düşürmek için öyle şeyler anlatırlar
ki hiçbir şey anlamazsınız hatta bildiğinizi bile unutabilirsiniz.
İktisatçılar, isteseler de istemeseler de geleceğe ilişkin tahminler yapmak
zorundadır. Hiç niyetleri olmasa bile çevreleri zorlar bunu yapmaları için. İktisatçı
olduğunu bildikleri kişiye sorarlar “enflasyon bu yıl ne olur?” veya “cari
açığımız artmaya devam eder mi?” ya da “hangi yatırım aracı daha iyi getiri
sağlar?” Bu soruları yanıtlamak için iktisatçı, eğer falcılığa soyunmamışsa bir
takım varsayımlar ortaya koyarak ve geçmiş verilere dayanarak tahminler yapar.
İktisatçıyı falcıdan ayıran en temel ölçüt varsayımlara dayalı olarak geçmiş
verileri ve geleceğe yönelik beklentileri kullanarak tahmin yapmasıdır. Aslında
varsayım yapmak iktisatçıyı falcı karşısında bilimsel bir yere getirse de aynı
zamanda zayıf konuma düşüren şeylerin başında gelir. Çünkü varsayımların
sıralanması işin en sıkıcı bölümüdür ve soruyu soranın ya o bölümü
dinlememesine ya da iktisatçıyı ciddiye almamasına yol açar. İktisatçıyı
ciddiye almamanın bir zararı olmayabilir ama varsayımları dinlemeyip de
iktisatçıyı ciddiye almanın zararı olabilir.
Bu sıkıcı yanları nedeniyle çoğu kez iktisatçılar da tahminlerini açıklarken
varsayımları vurgulamayı ihmal ederler. Varsayımları sıralarken iktisatçıya “öyle
şartlar söylüyorsun ki bunları ben söylesem ben de tahmin yaparım” biçiminde itiraz
gelir. Çok doğrudur bu itiraz. O nedenle ben de diyorum ki eğer verileri ve
gelecekle ilgili beklentileri kullanmayı biliyorsanız kendi varsayımlarınızı ve
bunlara dayalı olarak kendi tahminlerinizi yapın. En tutarlısı budur. Yalnız
bunu yaparken objektif kalmaya çalışın. Yani duygusal olmayın, siyasal
yaklaşımınızı tahminlerinize karıştırmayın.
Kur tahmini yapmanın varsayımları sıralamaktan ve kabul ettirmekten öteye
iki güçlüğü daha vardır: Her şeyden önce Türkiye gibi sürprizlere açık
ekonomilerde yalnızca kur tahmini değil her türlü tahmin çok zordur. Ayrıca kur
tahmini hem Türkiye’nin, hem de rezerv paralara sahip ekonomilerin ve ticaret
ortağı olunan ülkelerin göstergelerini tahmin etmeyi ve onlardaki değişimin
etkilerini izlemeyi gerektirir.
Öneri: Bir
iktisatçının tahminlerine göre hareket etmeden önce varsayımlarını sorgulayın.
Eğer varsayımsız tahmin yapmışsa köşedeki falcının görüşlerini tercih edin.
Hocam elinize sağlık. Demek ki tarih iktisatçıların kaderini çok fazla değiştirmiyor. 200 yıl öncede iktisat teorisi ( Adam Smith,Jonh Stuart Mill vb..)varsayımlar üzerine kuruyordu teorilerini. Toplumsal dinamikler çok ciddi değişse de pozitif bilimler kesinliğinde tespitler yapmak gerçekten güç.
YanıtlaSilÇok doğru
Silİktisat sadece rasyonelliğe dayalı olmayıp irrasyonel riskleri varsayımlayarak öngörüde bulunmaktır.İktisatçı olmak hakikaten zor iş. 🤔
SilHocam şöyle dersem yanılırmıyım Türkiye dışarının tasarruflarını kullanmasını sebebi 1)döviz ihtiyacını karşılamak ve gerektiği düzeyde ithalat yapabilmek için 2) Türkiye nin tasarrufları içeride temel etken olan reel faizlerin düşüklüğünden dolayı az olduğu için Türkiye içeride yatırım yapmak istediğinde ve herhangi bir yatırıma finansman bulmak istediğinde dışarının tasarruflarından yararlanıyor .
YanıtlaSilHocam yani bizim tasarruflarımız yüksek olsa içeride yapacağımız yatırımlar için dışarının kaynaklarına ihtiyaç duymayacaktık ayrıca tasarrufların yüksek olması kısa dönemde cari açığımızı azaltmaz değil mi(uzun dönemde azaltabilir )
Evet özet doğrudur.
SilHocam aklıma şöyle bir soru takıldı ve bu soruya şöyle cevap veriyorum acaba doğru mu Türkiye'nin tasarrufları çok yüksek düzeyde olsa ithalatı yaparken dışarının tasarrufları yerine kendi tasarruflarını kullanabilir miydi ?benim buna cevabım; hayır kullanamaz dı tasarrufların yüksek olması yalnız içeride yapacağımız yatırımlar için dışarıdan kaynak bulmaya gerek kalmazdı onun dışında tasarruflarımız istediğimiz kadar yüksek olsada biz dışarıdan tasarruflarımız yüksek diye istediğimiz kadar ithalat yapamayız önemli olan bankada dövizin olması önemli olan ithalat yaparken dünyada geçerli olan doların bizde bulunması biz tasarruflarımızı artırarak ithalata kaynak sağlanamayız diye düşünüyorum ben bilmiyorum yanlış mı düşünüyorum
YanıtlaSilŞu olur tasarrufları artırarak bugün dışarıdan borçlanıpta ödediğimiz faizi ödemek zorunda kalmayız bu da cari açığa olumlu etki yapar hocam yanlışlarım varsa düzeltirseniz sevinirim
Bu soruyu defalarca yanıtladım ve bir de döviz olmazsa ne olur diye yazı yazdığım için bir daha aynı şeyleri izninizle tekrarlamayayım.
SilMahfi bey,
YanıtlaSilBir iktisatçının varsayımlara dayalı dahi olsa tahmin yapma güçlüğünü anlıyorum. Matematik ve Fizik bilimlerine ilgi duyan bir mühendis olarak belirtmek isterim ki, çok daha belirgin çizgileri olduğuna inanılan bu alanlar için dahi kesin çizgiler yok. 2 artı 2 bin 4 ettiği bir kabuldür sadece.. Oysa pratik hayatta gerçekliği yoktur.
Einstein ile ilgili çok hoşuma giden bir hikayeyi paylaşmak isterim son olarak. Bir önceki dönemden öğrencisi sınavda ki gelen soruya bakıp ünlü bilim adamını geçen yılki sınavda da aynı soruyu sorduğu için uyarmak istemiş. Einstein, öğrencisine hak vererek sorunun aynı olduğunu teyit ederken yanıtının ise geçen bir yılda değiştiğini de eklemiş.
Çok selamlar ve,
iyi hafta sonları
Cafer Demir
Çok doğru bir noktaya değindiniz. Einstein öyküsü de çok hoş bir öykü doğrusu.
SilAma insanlar genellikle 2x2'nin 4 ettiğini bir kabul olarak değil bir kesinlik olarak algılarlar. O nedenle fizik bilimler sokaktaki insan açısından sosyal bilimlere göre çok daha açık bir kesinlik ifade eder.
Hocam selamlar ve saygılar. Sizden bir ricam olacak. Bir dahaki yazınızda veya sonra bizlere BIST endeksinin nasıl işlediğini, BIST endeks değerinin nasıl hesaplandığı ve bunun neye göre inip çıktığına değinebilir msiniz?
YanıtlaSilMaalesef bu konuda BIST sitesinde bile yeterli bilgi yok.
SilHocam elinize sağlık. Ben siyaset bilimi öğrencisiyim ve az çok ekonomi ve Finans alanında bilgi sahibi olabimek için bir çok haber ve veriyi takip etmeye çalışıyorum.ancak bunu yaparken benim gibi öğrenmek için çaba harcayan kişiler için en önemli sorun "falcilik" yapan üçüncü kesim. Umarım zamanla bu kesim azalır ve sizin gibi üstatlarimiz daha da ön plana çıkar. Iyi günler.
YanıtlaSilhocam japonyanın yeni ekonomı politikası ıcın yenın dıger para bırımlerıne gore daha degersız olması sonucu ıhracat artıp ulkeye daha az mal gırmesı sonucu enflasyon baskısı yaratmaz mı. enflasyon baskısı deflasyon surecındekı ulke ıcın ıyı bırseymıdır
YanıtlaSilJaponya yıllardır sıfır enflasyon çizgisinde gidiyor ve uğraşıp didiniyor ama enflasyon yaratamıyor. Herkes enflasyonu düşürmek için enflasyon hedeflemesi uygularken Japonya enflasyonu artırmak için uygulamaya çalışıyor.
SilEnflasyon kötüdür ama deflasyon ya da durgunluktan çıkmak için gerekebilir.
Hocam Merhabalar,
YanıtlaSilİktisat yüksek lisans öğrencisiyim. Sınıfımızda elektronik mühendisliğinden, matematik mühendisliğinden, kimya mühendisliğinden ve matematik bölümünden gelen pek çok öğrenci var. 15 kişilik sınıfta ben gibi iktisat kökenli sadece 5 kişi var. İktisat kökenli olmayan arkadaşlarla lisansını iktisatta almış bizler arasında bazı farklar var. En önemli öncelik zihnin çalışma yapısı farklı. Bizler iktisadı daha sosyal bilim olarak görürken onlar fen bilimlerine daha yakın görüyorlar. Çok iyi model kurabiliyorlar ama birçoğu iktisat tarihi okumamış. Marx'dan Weber'den haberleri bile yok. Bu tutum hocaların ders anlatışına da yansıyor. Sürekli ampirik çalışmalar okutuyorlar. Mesela bir hocamız ''human capital'' üzerine bir makale verdi okumamız için. 3 defa okuduktan sonra ufak tefek bir fikrim oldu. Çünkü makale regresyon'dan geçilmiyordu. Modellemeler önemli, ampirik çalışmalar bize gerçeği daha net gösteriyor ama hocam işin felsefesini bilmeden yapıyoruz. İktisadi hayatta modellere katamayacağımız önemli unsurlarda var. birşeyleri eksik yapıyoruz ve sonunda sizin 3 gruba ayırdığınız iktisatçılar çıkıyor. Sanırım 2. gruptakiler herşeyden önce işin felsefesini kavramış olanlar.
hocam zaten bu ülkenin başına ne geldiyse mühendislerden geldi kendi işlerini yapmaları belki daha akılcı olacaktır:)
SilEvet ikinci gruba girmek için sizin dediğiniz gibi işin felsefesini kavramak gerekiyor. Matematik bu işi anlamak için iyi bir araç ama yeterli değil. Ekonomi biliminin tam orta yerinde değer teorisi vardır. Bunu anlamak için de Marksist değer teorisini ve neoklasiklerin fayda değer yaklaşımını anlamak gerekir. Bunu anlamadan fiyatların nasıl oluştuğunu anlamak mümkün değildir.
SilEkonomiyi tarihiyle felsefesiyle sosyolojisiyle hatta psikolojisiyle birlikte okumayan kişiler finans uzmanı olabilirler. Hatta faiz, kur hesaplarını iktisatçılardan çok daha iyi yapabilirler ama bunlar iktisatçı olmak için yeterli değildir. Ben genelde bir kişinin iktisatçı olup olmadığını ilk ağızda anlayabilmek için "Marksist değer teorisiyle neoklasik değer teorisi arasındaki fark nedir?" diye sorarım. Bunu bilmiyorsa istediği kadar iyi matematik bilsin, istediği kadar hızlı faiz hesabı yapsın ya da matematiksel tahmin yapsın fazla bir anlamı yoktur benim için.
bu yaziyi kutuphaneden aldigim ligbt gunluk adli kitabinizdan okumustum. bana bazi ilhamlar verdi hocam. kendime yazilar 'i universite uc yada dorduncu sinifta yazmaya basladim dediniz. bana bir ilham olsu bu. bende iktisat ogrencisi olarak guncel konular hakkinda yazi yazmaya basliyacagim. tesekkurlee
YanıtlaSilMutlaka yapın yararını göreceksiniz. Başarılar.
SilMahfi Bey,
YanıtlaSilOrtalama bir yabanci marka aile sedan'ı alacak kadar birikimim var.Evli degilim,herhangi bir borcum yok.Elimdeki parayı mevduat faizi,bist,altın vs gibi kanallarla çoğaltıp biraz daha pahalı ve sportif özellikleri olan bir araba alabilirmiyim ? Mevcut şartlar böyle bir senaryoya uygunmu ?Yatırım,ekonomi kısaca para-pul işlerinden anlamam,ekmek alırken bile kazıklandığım olur.Bir tavsiyeniz olur mu,yoksa ben paşa paşa gidip o sedan'ı alıp keyfimemi bakayım ?(bulunduğum yerde trafik sorunu yok,ince uzun yollar çok)
İyi çalışmalar,
F.Ö.
Benim naçizane önerim gidip sedanı almanızdır. İki nedenle: (1) eldeki parayı büyütmek bu devirde o kadar kolay değil. (2) Spor araba hem sigortası hem kaskosu hem benzini derken çok daha masraflı olur. Benim jipim vardı satıp sedana döndüm 3 yıl önce.
Silbu yazınız üzerine yıllar önceden bir espri aklıma geldi: bir iktisatçı ile hava tahmincisi arasındaki fark nedir? cevap: hava tahmini yapan kişi hava tahmini yaptığı andaki havanın durumunu biliyor hiç değilse...
YanıtlaSilBu espriyi okuduğumda iktisat öğrencisiydim ve alınmıştım.Sevgiler,Yüksel Vural
Espri güzel. İktisatçıların geçmişe dönük yorumları bile birbirinden farklıdır.
SilHocam döviz yoksa ne olur adlı yazınızı okudum ama yinede tam emin olamadım kusura bakmayın hocam Türkiye'nin tasarrufları artsa cari açığın finasmanını içeriden sağlayabilir mi? Tasarrufların artmasının ne gibi bir artıları olur ? Eğer tasarrufların artmasıyla cari açığa finasman sağlanabiliyorsa neden merkez bankası para basıp ta ithalat yapacakların kullanımına sunmuyor? Son olarak istediğimiz kadar ithalat yapabilmek için bol tasarrufa sahip bir ülke mi olmak gerekir yoksa bol döviz cenneti olan bir ülke mi olmak gerekli ? Cevaplarsanız minnettar kalırım
YanıtlaSilTürkiye'nin bir yıl içinde bulması gereken dış finansman (160 milyar doları dış borç geri ödemesi ve 60 milyar doları da cari açık olmak üzere) 220 milyar dolar. Eğer iç kaynaklar yani iç tasarruflar yeteri olsaydı ve o 160 milyar doları borçlanmasaydık bulmamız gereken döviz 60 milyar dolar olacaktı.
SilTCMB para basıp ihtiyaç sahibinin kullanımına sunarsa enflasyon olur.
İç tasarruf bizi iç kullanım için borçlanmaktan kurtarır. Döviz kazancı ise ihtiyacımız olan dövizi edinmemize yardımcı olur.
Hocam normalde S-I arasındaki farka cari açık diyoruz ve cari açığı kapatmak için tasarrufları artırmak gerektiğini söylüyorsunuz hocam bunu denklemsel olarak anlıyorumda sözel olarak açıklamanız mümkün mü? Yani neden biz tasarruflarımızı artırınca cari açığımız kapanıyor yoksa içeride tasarruf bolluğu olduğunda en önemli maliyet kalemi olan finasman maliyeti kalemini düşüreceğimizden ve de içeride bol tasarrufların yatırımlara kanalize edilerek önceden üretilmeyen aramalarının girdilerin üretilmesi sağlanacak ve cari açığımızı düşürücü etki yapacağından mı tasarrufun bol olmasını istiyoruz . Hocam bu saydığım sebeblerden dolayı mı tasarrufun artması cari açığı düşürür diyoruz yoksa başka sebebleri de var mı? Varsa izah ederseniz çok sevinirim
YanıtlaSilHayırlı ramazanlar
Tasarrufu yüksek olan bir ekonomi az tüketiyor demektir. Az tüketen bir ekonomi az ithalat yapıyor demektir. Ayrıca tasarrufu yüksek olan bir ekonomi, iç tasarrufları yetmediği için dışarıdan tasarruf ithal ediyorsa iç tasarrufları arttığında bu ithalatı azaltacak demektir.
SilHocam merhabalar.Konu ile alakası yok ama bir soru sormak istiyorum.Ülke ya da şirketlerle ilgili veriler açıklanmadan önce beklentiler piyasaya sürülüyor.Bu beklentiler neye göre ve kimler tarafından hesaplanıyor ya da belirleniyor ?
YanıtlaSilBeklentiler, kamu kesiminde anketlerle belirleniyor. Örneğin bizde TCMB ve TÜİK'in yaptığı tüketici güven anketi, reel kesim beklenti anketi gibi anketler var. Ayrıca özel bir kuruluşun dünya çapında yaptırdığı Satınalma Yöneticileri Endeksi anketi (PMI)bizde de yapılıyor. CNBCe'nin yaptırdığı tüketici beklentileri anketi var. Bu anketlere verilen cevaplara göre bu alanlardaki beklentiler belirleniyor ve yayınlanıyor.
SilHocam şimdi merkez bankası piyasaya ihaleyle döviz satarak kuru etkiliyebikdiğini biliyorumda bu mekanizmanın nasıl işlediğine dair eksikliklerim var örneğin m. B ihaleyle verilen fiyatlara göre bir bankaya örneğin 5 milyar dolayında satış yapmış olsun bu bankada aldığı dövize bağlı olarak kendisinde dövizin bollaşmasından dolayı kuru düşük fiyattan satmaya başladı diyelim diğer bankalar bu kura bir anda nasıl ayak uyduruyorlar ?
YanıtlaSilYani hocam bir bankada döviz kıtlığı olsa bazı banlalar da da döviz bolluğu olsa kur düşük mü olur yüksek mi? Nasıl oluyor da her bankada kurlar eşit oluyor anlayamıyorum ?
Bir banka döviz kurunu düşük tutarsa diğer bankalar da dahil herkes ondan almaya başlar. O zaman o bankanın da kuru yükselir. Döviz kıtlığı olan banka öteki bankadan satın alır ve kıtlığı aşar. O zaman TCMB yeniden ihale açar.
SilHocam sizin bir ara şiddetle tavsiye ettiğiniz alaaddetin şenelin kitabı vardı hocam ismini hatırlayamadım rica etsem hangi kitap olduğunu söyleyebilirmisiniz ?
YanıtlaSil"İlkel Toplumdan Uygar Topluma"
SilSevgili hocam "beş dakikada iktisat" tadında bir yazı ve bir o kadar güzel yorumlar... Ben de büyüyünce iktisatçı olmak istiyorum.
YanıtlaSilÇok teşekkürler.
SilSevgili hocam "beş dakikada iktisat" tadında bir yazı ve bir o kadar güzel yorumlar... Ben de büyüyünce iktisatçı olmak istiyorum.
YanıtlaSilTeşekkürler
SilHocam ekonomi okumakta olanlara tavsiyeniz nedir? Malum ekonomi bölümlerinde gösterilen döngülerden tezlerden gerçek hayatta ne olup bittiğine bakamıyoruz, baksak da anlayamıyoruz. Teoriyi pratikle destekleyemiyoruz, bu noktada ciddi bir bilgi açığındaymış hissine kapılıyoruz. Bize öğretilenlerle tahmin yapılamadığını düşünüyorum, siz ne düşünüyorsunuz? Belki ayrı bir yazıda Türkiye'deki ekonomi eğitimi ve öğrencilerine tavsiyeler başlıklı bir yazı kaleme alırsanız memnun oluruz.
YanıtlaSilSelamlar
Ayrıca yazarım
Sil2 yildir finansin iceriseinde olan bir ikrisatci olarak tum verileri herseyi ama herseyi bir yana birakip tum siyasi sorunlardan politikalardan issizlikten tasarrufsuzluktan karsizliktan verimsizlikten her seyden ote okudugum rek sey "Surdurulebilr kalkinma" oldu. ithal kalemlerimizi yalnizca ortaokul cocuguna kaba taslak anlatsak peki neden daha fazla enerji uretmiyoruz? diye soracaktir. Bu ulkenin en ciddi sorunu kanayan yarasi enerjiye odedigi paralardir, 12 ayi yagmursuz gecmeyen almanya gunes enerjisiyle milyonlarca kwat enerji uretirken biz vaemizi yogumuzu koyup sadece enerji uretmeliyiz tesbihinde bulunasim var affiniza siginarak sayin hocam.
YanıtlaSilAslında enerji en önemli sorunlarımızdan birisi. Ama Almanya güneş enrjisiyle değil büyük ölçüde nükleer enerjiyle çözüyor sorununu.
SilGüneşlenme süresi bizden daha az olan Almanya güneş enerjisinden gerçekten iyi yararlanıyor.Bizde de yavaş yavaş yaygınlaşmaya başladı.Eğer kısa süre içerisinde başarılı olursak önümüzde güzel günlerin olacağını düşünüyorum.Cari açığı düşürmenin bence tek yolu enerji için ödediğimiz faturayı düşürmektir.
YanıtlaSilBen sizi new age iktisatçı olarak goruyorum.:)Uzun süredir programlarınız takip ediyorum ama bloğunuzu takip etmek benim gibi iktisatçı olamayan sade vatandaşlar için daha yararlı oluyor.Umarım bloğunuza devam edersiniz.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilKendi kendime yazdığım için devam edeceğim.
hocam elinize sağlık çok güzel bir yazı ve gerçekten bi blog sayesinde bir çok ekonomi öğrencisine ya da ekonomi ile ilgilenen insanlara inanılmaz bir iyilik yaptığınızı özellikle belirtmek isterim.
YanıtlaSilhocam benim bi kaç sorum olacak konu ile ilgisi olmasa da iki hafta önce mb nin yaptığı faiz artırımı ile ilgili. mb temmuzun son haftası bilindiği üzere faiz koridoru üst limitini 0.75 puan yukarı çıkartmıştı6.5 tan 7.25 e.ve şöyle bir duyuru yaptı ek parasal sıkılaştırma olan günlerde döviz satışı yapılmayacak hocam bu ek parasal sıkılaştırmadan kasıt nedir ve ne amaçla bugünlerde döviz satışı yapılmayacak?
ve gene ek parasal sıkılaştırma olan günlerde bankalara api aracılığı ile repo yollu fonlama yapılmaycağı söylendi ve bankaların ek sıkılaştırma günlerinde repo yolu ile de finansman alamayacağı kurala baglandığından her yerde, ekonomi sayfalarında onların faizleri gerçekte yüzde 6 düzeyinden yüzde 7.25 düzeyine yükselmiş oldu, yani net faiz artışı 1.25 boyutunda gerçekleşti tarzında yorumlara neden oldu. benim anlamadığım bu gerçekte 6 iken şimdi 7.25 e yükseldiği söylenen faiz hangi faiz neyin faizi hocam bu yüzde 6 lık faizi anlayamadım sonuçta 1 haftalık repo faizi 4.5 te sabit kalmadımı bu 1.25 puanlık artış olarak yorumlanan faizi açıklayabilir misiniz hocam.şimdi saygılarımla
Teşekkür ederim. Elimden geldiğince bir şeyler yapmaya çalışıyorum.
SilParasal sıkılaştırma MB'nın piyasadaki para miktarını (likidite) azaltması demek. MB, normal olarak piyasadaki likidite ihtiyacını karşılamak için piyasadan tahvil alıp karşılığında para veriyor (APİ işlemi) bunu yapmadığında piyasada likidite eksikliği oluşuyor ve parasal sıkılaştırma söz konusu oluyor.
TCMB'nin iki önemli faizi var: (1) PĞolitika fazizi (haftlaık repo ihalesinde uygulanıyor) (2) Gecelik borçlanma ve borç verme faizi (Her gece TCMB'den borç alan bankalara uygulanmıyor.) Önceden 6,5 olup şimdi 7,25'e yükselen faiz TCMB'nin bankalara gecelik fonlama çerçevesinde verdiği borcun faizi. TCMB, bunun faizini artırarak bankaların bunu almaları halinde ödeyecekleri faizi yükseltti.
peki net faiz artışı aslında repo yolu ile 6 dan 7.25 e çıktı yorumunun açıklaması nedir hocam çoğu yerde böyle okudum halbuki sizin dediğiniz gibi 6.5 tan çıktı ek parasal sıkılaştırma olan günlnlerde neden döviz satışı olmuycak hocam bu döviz satışı halbuki tl bazında likiditeyi kısmaz mı?
Silben akşam proğramında mahfi hocamdan dinlediğime göre yanlış anlamadıysam.piyasa yapıcı bankalara 50 puan indirim uygulanıyormuş faiz 6,5 ken onlar 6 dan alıyolarmış.artık bu istisnayı kaldırmışlar onlar 50 puan indirimle 6,75 alcakken artık alamayacaklarmış.
SilEvet doğru. TCMB gecelik borç verme faizini genelde % 6,5 fakat piyasa yapıcı bankalar için 6 olarak uyguluyordu. Bunları sırasıyla 7,25 ve 6,75'e yükseltti. Ek parasal sıkılaştırma uyguladığı günlerde herkese % 7,25 uygulayacağını açıkladı. Yani o günler için piyasa yapıcı bankalara da ötekilerle aynı faizden borç verecek.
SilMahfi Bey Merhabalar;
YanıtlaSilDuygu ve düşüncelere tercüme olmuşsunuz,elinize sağlık
Teşekkürler
SilHocam enflasyon göstergelerinden üfe ve tüfe ile alakalı bir sorum olacaktı ; 1) üfe(üretici fiyatları endeksi) hesaplanırken aynı tüfedeki gibi sepet bazında mı hesaplanıyor tam olarak açabilirmisiniz hocam ağırlığı en fazla olan girdi hangisidir ?
YanıtlaSil2) üfenin tüfeden büyük çıkmasının sebebi tam olarak ne olabilir hocam açıklayabilirmisiniz ?
1) ÜFE'de üreticilerden toplanan fiyatlar tarım, sanayi, hizmetler gibi alt sektörlerde toplanıyor. Ayrıntısı için buradan metaveriyi tıklayın. http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1076
Sil2) Eğer ÜFE, TÜFE'den büyükse bunun en önemli nedeni üreticinin, talep sıkıntısı ya da başka nedenlerle gelen maliyet artışlarını perakendeciye yansıtamayarak kendi bünyesinde taşımaya razı olmasıdır.
Hocam merhabalar,
YanıtlaSilTCMB'nin Politika faizi aracılığıyla banka ve finans kurumlarının piyasada uyguladığı faiz oranlarını, bankalardan alınan kredilerin miktarını, hisse senedi ve döviz gibi varlıkların fiyatlarını etkileyebildiğini ezber bir bilgi olarak biliyoruz..Nasıl etkilediğini açıklayabilirmisiniz?
İyi bir hafta dileğiyle...
TCMB'nin faizini artırması sonucunda buradan fon kullanan bankaların maliyetleri de artmış olur.
Silhocam teşekkürler ama hisse senedi ve döviz fiyatlarını politika faizi nasıl etkiliyor? o kısım biraz karanlık kalıyor benim için.
YanıtlaSilBizim gibi yabancı fon girişine bağlı ekonomilerde tahvil ve döviz fiyatlarını yabancı fonların giriş çıkışı etkiler. TCMB'nin döviz fiyatları üzerindeki etkisi ancak döviz alıp satarak olabilir. O da sınırlıdır.
SilBuna karşılık TCMB faizi artırdığında piyasa faizi artarsa o zaman insanlar borsadan çıkıp yüksek faiz için tahvil veya hisse senedi alışına gidebilir.
Serdar;
YanıtlaSilO zaman biraz da özeleştiri yapalım. Bir de 4.gruptakiler var benim gibi ekonomi okumuş ancak yeterli bilgiye sahip olmamasına rağmen kesin tahminlerde bulunanlar. Bu tahminler bir de genelde tutuyorsa o zaman çevrenizdekiler sizi daha da teşvik etmekte. (bu da acemi şansı oluyor maalesef)
Özel bir bankada çalışıyorum, ekonomi okumayı çok seviyorum. Müşterilerle diyaloglarımız doğal olarak para üstüne. Onların da istekleri genelde yönlendirilmek.
Son zamanlarda tüm dünyada ekonomistler tarafından hemfikir olunan altın konusunda ayrı düştüğüm bir konu var lütfen ukalalık olarak adlandırmayın tam aksine yukarıda bahsettiğim 4. gruptan varsayın beni Mahfi Bey.
Okuduğum tüm krizlerde insanların paraya olan güvenleri azaldığı anlarda altına olan talebin arttığını gördüm. Şimdi dünya hala krizden çıkamadı olası krizler de önümüzdeyken ekonomistler altında neden hala düşüş öngörüyorlar? Olası kriz ve kriz beklentilerinde insanlar değerli madenlere yönlenmezler mi?
Genellikle kendisini 4. gruba koyanlar biraz da tevazu gösterenlerdir.
SilAltın meselesi karışık. Eğer insanlar sistem bir çöküş öngörseler o zaman dediğiniz olabilir. Ama eğer bunun çöküşün sonu ve çıkışın başlangıcı olduğunu düşünüyorlarsa o zaman altına ilgi azalıyor.
Sanırım şimdilerde düşünce çıkışın başladığı yönünde.
Bu konuların çoğu maddi gerçeklerden çok beklentilerle ilgili.
iktisatçılar aynı olaylara farklı yaklaşımlar sergiledikçe; olacakları değil de olmuş olanları yorumlamada yüksek başarı sağladıkça herkes kendinde biraz da olsa ekonomist bir yan bulacak haliyle. Kendine iktisatçı diyen biri bile bu kadar yanılıyorsa ben de yanılırım diyordur herhalde haliyle.
YanıtlaSilAslında olanları yorumlamak da sanıldığı kadar kolay bir şey değildir.
SilO kadar naifsiniz ki. Hayatımda edinmek istediğim hemen hemen tüm erdemleri bu blog üzerinden de olsa sizde gördüm. Köşenizde ya da twitterınızdaki eleştirilere dahi inanılmaz bir sabırla yaklaşıp, değer verip cevam vermeniz takdire şayan bir davranış. Bu inanın bizim gözümüzde daha çok fark yaratmanızı sağlıyor.
YanıtlaSilSizinle ilk tanışmam ablam sayesinde olmuştu. Askerdeyken bana bolca kitap getirmişti. Futbol ve birkaç sevdiğim fransız ve rus yazarın kitapları... (Simon Kuper,Ivan Gonçarov,(oblomov;kesinlikle tavsiye ederim.)Tolstoy, Jean Paul Sartre,Edgar Allen Poe ve MAHFİ EĞİLMEZ)Diğer kitaplar çok hoşuma gitmiş ama bugün için utanarak söylüyorum ki ''Mahfi Eğilmez kim'' demiştim. Ablam da ''oku zevk alacaksın'' demişti. Okudum ve askerde ablama ''Mahfi Eğilmez'in başka kitabı var mı sende? diye sordum. O da tüm kitaplarınızı bana getirmişti. Sonrasında çıkan kitaplarınızı da ben aldım şu an kütüphanemde Mahfi Eğilmez serisi mevcut (askerde okuduklarım dahil) durumda. Hattuşaş ve Hazine okunmayı bekliyor:) Hazineyi okumamamın sebebi biraz ağır diye düşünmem. Anlamamak ve sonrasında yorumlayamamak...
Bu forumda; görüşlerimiz yanlış da olsa 2 senedir şevkimizi kırmadan doğruyu anlatmaya çalıştınız (işte en çok bu özelliğinizi sevdim, biz yanlış söylesek de siz onun yanlış olduğunuzu bildiğiniz halde; doğruyu sanki bizim söylediğimiz de doğruymuş da sizinki daha doğruymuş gibi anlattınız:)) ama inanın bana bu yaptığınız incelik bizim tarafımızdan fark ediliyor daha önemlisi takdir ediliyor ve sizi daha değerli kılıyor.
Biliyorum siz red edeceksiniz ancak bu benim görüşümdür. ilgi alanım ve naçizane yazarlığım olduğu için teşbihimi futboldan yana yapmak durumundayım.(Teşbihte hata olmaz). Bir spor yazarı için İslam Çupi neyse benim iktisat alanındaki duayenim de siz oldunuz.
Bana iktisatı sevdirdiğiniz için size minnnetarım. Saygılarımla.
Çok teşekkür ederim. Ne mutlu bana.
SilHazine teknik bir kitap ama eminim okursanız Hazinenin ne işler yaptığı konusunda yazdıklarımı kolaylıkla anlayacaksınız.
Bana yazı yazan ve benden yanıt bekleyen insan bu çabayı hak ediyor demektir. Ben de elden geleni yapmaya çalışıyorum.
Tekrar teşekkür ederim nazik sözleriniz için.
Hocam öncelikle selamlar. Dikkatimi çeken bir nokta yıllar geçtikçe otoritelerin kullandığı politika araçları daha cok beklentileri yönetme üzerine yoğunlaşıyor. Bu da geniş kitleleri etkileyen ve güvenilirliği yüksek olan iktisatçı ya da uygulayıcıların daha başarılı olmasını sağlıyor. Sizin de belirttiğiniz iktisatta ki belirsizlikler en kolay bu sekilde kontrol edilebiliyor. Bunun en onemli sebebi iletişim araçlarının çeşitliliği ve kolay ulasilabilirligi. Bu kadar uzattıktan sonra su noktaya gelecegim. 10-15 sene once iktisat icin matematik ve dalları daha onemli iken simdi sosyoloji de oldukca etkin hale gelmiştir. İktisat henuz tamamlanmamış bir bilim dalidir. 2. Grupta olanlar da bunun farkında olanlardır.
YanıtlaSilGüzel bir özet yapmışsınız. Sosyoloji eskiden de etkindi ama bir ara yerini matematiğe kaptırmıştı. Şimdilerde psikolojiyle birlikte yeri daha yükseklere geldi ekonomide.
Silhocam, artık küresel ekonomi için yepyeni bir iktisat ekolu oluşturmanın zamanı gelmedi mi?. saygılar... ayrıca ramazan bayramınız mübarek olsun.
YanıtlaSilHer büyük dönüşümde ekonomi teorisinin yenilenmesi gerekiyor. Son büyük dönüşüm sermaye hareketlerinin serbestleşmesi ve küreselleşmedir ama buna uygun bir teorik altyapı henüz geliştirilemedi. Bayramınız kutlu olsun.
Silhocam, ekonomiler hep böyle sanayi-finans arasında mı gidip gelecek?. mesela aetık kapitalist sistem bilgi ekonomisi moduna sokulamaz mı?. saygılar....
YanıtlaSilNe kadar üretim yapılacağına bağlı. Eğer bilgi, ekonomisi yoluyla yapılacak üretim ötekilere yetişirse mümkündür.
Silhocam, cari işlemler açığına dayalı büyüme yapısına sahip bir ekonomide sabit kur sistemi, dalgalı kur sistemine nazaran daha büyük riskler içeriyor diyebilir miyiz?. saygılar...
YanıtlaSilKesinlikle
Silhocam, teoride olsun pratikte olsun ekonomilerde temel sorunlardan birinin yatırım-tasarruf stabilitesinin sağlanamaması olduğunu söyleyebilir miyiz?. 2- hocam,bir ekonomide dış borç stoğu hiç yok fakat; iç borç stoğu çok yüksek ise yine de o ekonomi cari işlemler açığı verir mi?. bayramınız kutlu olsun hocam, saygılar.....
YanıtlaSilEvet temel sorunlardan birisi bu.
SilDenklemi hatırlayalım:
(S - I) + (T - G) = (X - M)
Ekonomide iç borç stoku yok demek (cari dönemde de iç borç ihtiyacı yok diye anlıyorum) bu denklemde S + T'nin I + G'den büyük olması yani denklemin sol tarafının + işaret taşıması demek. Bu durumda denklemin sağ tarafı da artı işaret taşır ve bu ekonomi cari açık vermez. İyi bayramlar.
hocam,türkiyenin daha önce iç borç stoğu yüksekti.şu anda ise dış borç stoğu yüksek durumdadır. o halde; 1- iç borç stoğunun büyük olasılıkla dış borç stoğunun şişirilmesiyle düşürüldüğünü söyleyebilir miyiz?. 2-türkiyenin kümülatif borç stoğu kalitesinin düştüğünü söyleyebilir miyiz?. bayramınız mübarek olsun, saygılar.....
YanıtlaSilTürkiye'nin iç borç stokunu bilmiyoruz. Bildiğimiz şey Hazinenin iç borç stoku. O da 396 milyar TL.
SilDış borç stoku ise kamu kesimi 103 milyar dolar, özel kesim 226 milyar dolar (2012 sonu.)
İç borç stokunun düşürülmesiyle dış borç stoku artmadı ama kamu kesiminin dış borç stokunun düşürülmesiyle özel kesimin dış borç stoku arttı.
Türkiye'nin dış borç stokunun miktarında artış olmasına karşılık kalitesinde vade ve faiz olarak artış oldu. İç borç stokunda da aynı şey geçerli.
hocam, finansal krizleri 3 temel başlıkta toplayabiliyoruz. para krizi, bankacılık krizi ve borç krizi şeklinde. buna göre; abd ekonomisindeki krizi bankacılık krizi ve ab ekonomisindeki krizi borç krizi olarak değerlendirebilir miyiz?. gerçi abd finans sisteminde ilk olarak likidite sıkışıklıkları da yaşandı fakat hemen sonra genel bir finansal krize dönüştü!. bu konudaki fikriniz nedir hocam?. saygılar...
YanıtlaSilBu tür kesin sınıflandırmalar yapmak çok zor. Para krizi, bankacılık krizi ve borç krizi genellikle birbiriyle iç içe geçmiş ve birbirini besleyen krizlerdir. Ama ağırlık hangisindedir dersek eve ABD krizi bir bankacılık ya da daha doğru ifadeyle mali sektör krizidir ab krizi ise borç krizidir diyebiliriz.
Silhocam, benim dikkatimi çeken bir nokta var: ekonomik krizler sanki az ya da fazla finansal genleşmelere sebep oluyor.reel iktisadi krizler daha düşük yoğunlukta olmak üzere finansal krizler yüksek yoğunlukta olmak üzere finansal genişleme zemini meydana getirerek adeta; ekonomilerin finansallaşma moduna girmelerine neden oluyor gibi geliyor bana!. ne dersiniz hocam?. saygılar....
YanıtlaSilEvet çünkü büyümenin düşmesiyle ve ekonominin ivme kaybıyla sonuçlanan bütün krizlerden çıkış çabaları ve ekonomiyi canlandırma çabaları talebi arttırmak için para basarak ya da parasal genişleme yaratılarak sağlanmaya çalışılıyor.
Silsayın eğilmez, küresel ekonomide finansal sistem o kadar çok niceliksel sermaye üretti ki; en sonunda kendi ürettiği bu aşırı sermayeyi absorbe edemeyerek büyük bir çöküş yaşadı dersem bu rasyonel olur mu?. saygılar.....
YanıtlaSilBence olur. Balon dediğimiz şeye de bu neden oluyor. Örneğin emlak fiyatları inanılmaz biçimde artıyor. Sonra bir gün geliyor bunlara alıcı çıkmayınca sistem geri sarmaya başlıyor.
SilBunun tipik örneği 17. yy da Hollanda'da yaşanan Lale Çılgınlığı'dır. Bu konuda Radikal'de bir yazım çıkmıştı. İleride buraya alırım.
hocam, türk ekonomisindeki borçları iç ve dış diye ayırmanın sanki pek de bir anlamı kalmadı gibi geliyor bana!. zira: günümüzde hsbc, citibank, deutsche bank v.b gibi küresel finans sisteminin en büyük çarkları hazine tahvillerimiz ve bonolarımızı satın alarak stoklayabiliyor.ve bu dev finans işletmeleri ülkemizde de son derece aktifler. bu nedenle de esasen iç borç stoğumuzun büyük kısmının da bu kurumlara karşı olduğu aşikardır.bu durumda buna iç borç demek yerine sanırım sadece kümülatif borç stoğu demek daha doğru bir yaklaşım olacaktır ne dersiniz hocam?. saygılar...
YanıtlaSilBu dediğiniz bizim gibi parası rezerv para olmayan ekonomiler için çok doğru değil. DİBS'leri elinde bulunduran kim olursa olsun bunları ağırlıklı olarak TL ile ödemek durumundayız. Oysa dış borçları ödemek için USD ya da Euro bulmamız gerekiyor.
SilSizin dediğiniz farksızlık mesela ABD için doğrudur. Çünkü onların i,ç borcu da dış borcu da USD cinsinden olduğu için hepsi onların bastığı parayla ödenecek borçlardır.
İç borçları, enflasyona razı olursanız basar parayı ödersiniz ama dış borçları ödemek için dolar basamazsınız.
hocam, 2008 krizinin reel ekonomimize yansıması doğal olarak 2009 yılında olmuştu.hocam, bildiğim kadarıyla imalat sanayi üretim endeksi şubat 2001 krizinden bu yana ve hatta bu endeksin kullanılmaya başladığı 1991 yılından sonra en düşük seviyeyi 2009 yılı genelinde görmüştür.o zmana kadar çoğunlukla uluslararası mali piyasalardan kaynak sağlayan reel işletmeler kriz nedeniyle dış finansman sorunu yaşamıştı ve iç mali piyasalarda da ciddi bir ihtiyatlı yaklaşım mevcuttu.hem finansman kanallarının tıkanması ve hem de özellikle yüksek düzeydeki döviz cinsinde açık pozisyonların bulunması türk reel sistemini sert etkilemişti.hocam, sizce bir karşılaştırma yaparsak: dış finansman kanallarını daralması mı yoksa yüksek düzeydeki döviz cinsinden açık pozisyonlar mı reel ekonomimizi daha negatif fazda etkilemiştir?. saygılar....
YanıtlaSilAsıl olarak ABD'de yaşanan 2006 ve 2008 krizi sonrasında dış kaynaklarda bir kuruma oldu. Sonrasında ise sizin dediğiniz gibi ikisi birbirini tetikledi. Açık pozisyonları farkeden yabancı yatırımcılar eskisi kadar finansman sunmamaya başladı. Finansman eksikliği de sanayi üretimini ve dolayısıyla büyümeyi etkiledi.
Silhocam,türkiyenin ortalama büyüme ivmesi ortalama cari açığının büyüme ivmesinin ortalamasının altındadır. bu durumda: türkiye, büyümesi için gerekli olan dış sermaye hacminden daha fazlasını borçlanmıştır diyebilir miyiz?. saygılar.....
YanıtlaSilBiraz zorlama olur. Ama Türkiye'ye gelen yabancı kaynakların cari açığın finansmanı gereksiniminden fazla olduğu doğrudur.
Silhocam, kısa vadeli dışsal sermaye akımları döviz kurları üzerinde aşağı yönlü baskı oluşturan akımlar olduğu için ucuz ithalatı ve pahalı ihracatı beraberinde getirebiliyor.hocam, ülkemiz ekonomisindeki yapısal sorunları saymazsak; sıcak para akımları bu özelliğiyle hem cari açığa neden olup hem de bu açığın finansmanını sağlıyor demek mümkün müdür?. saygılar.....
YanıtlaSilEvet kur cari açığın tek nedeni olmasa da önemli bir nedenidir.
Silhocam, resesyondan abd ve ab ekonomilerinin U tipi çıkış yapmasını ve genel olarak gelişmekte olan ekonomilerin ise V tipi çıkış yapmasını beklemek doğru mudur?. 2- hocam, bu krizden kanca tipi çıkış yapan ya da yapabilecek bir ekonomi görünüyor mu?. saygılar..
YanıtlaSilABD sanki U tipi bir çıkış yapabilecek gibi görünüyor. Bence AB'nin ki biraz daha tabanı uzun bir U tipine yakın görünüyor.
SilGelişmekte olan ekonomiler eğer krize birlikte girerlerse V tipi çıkış yapmaları çok zor olur.
hocam, ülkemizdeki yatırım portföylerine baktığımızda; gayrimenkul, avm, ofis vb gibi yatırımlara dönük sermaye mobilizasyonlarının yoğun olduğunu görüyoruz.oysa bu yatırımların prodüktivitesel potansiyelleri bildiğim kadarıyla düşüktür.tasarrufların daha verimli ve optimum iktisadi sahalara kanalize edilmesi gerekmez mi?. mesela: sanayi alanında sermaye yığılımlarının artırılması daha prodüktif bir sermaye mobilizasyonu olmaz mı?. saygılar.....
YanıtlaSilÇok doğru da bu dediğinizi yapmak hem çok zaman alıcı hem de zahmetli bir iş. Oysa gayrimenkul ve AVM işi hemen sonuç veren zahmetsiz yatırımlar. Elbette ki kalıcılık için ilkinin tercih edilmesi gerekiyor. Ama dünya artık zahmet çekmeden büyümek istiyor. Yani bizde çok yaygın olduğunu düşündüğümüz "kısa zamanda köşe dönmecilik" yaklaşımı ekonomi yönetimlerine de egemen oldu. Üstelik bu gelişmiş ekonomilerde bile egemen artık. Zaten bu küresel krizin nedeni de büyük ölçüde bu eğilim.
Silhocam, fordist üretim metodu sizce dünya ekonomisinde halen etkin mi?. saygılar....
YanıtlaSilYerine başka bir yöntem konulmadı henüz. Ya da konulmaya çalışılanlar o kadar yaygınlaşamadı.
Silhocam, abd ekonomisi için ikiz açıklardan birisi olan kamu bütçe açığının diğer açık olan cari açığa nazaran daha negatif etkiler barındırdığını söyleyebilir miyiz?. şu bakımdan hocam ; abd , cari açığının finasmanını dolar ihraç ederek finanse ediyor ve bu durumda abd bir nevi dış ekonomilere enflasyon ihraç etmiş oluyor. fakat ; bütçe açığının finansmanında likidite iç piyasalarda kalarak dolaşımda olduğundan enflasyonist eğilimlere neden olabiliyor!.. yani; abd için bu nedenle bütçe açığı, cari açıktan daha risklidir diyebilir miyiz?. saygılar....
YanıtlaSilŞu andaki görünümde enflasyonist bir etki olmadığı için ve ABD her iki açığı da dolarla finanse edebildiği için ikisi açısından da fazla sorun yok gibi duruyor. Asıl sorun krizden çıkışta başlayacak.
Silhocam, john maynard Keynes bir zamanlar finans bir ulusal meseledir diyordu.. sermayenin önündeki engeller kalkıp da sermaye uluslararası hale gelince de küresel bir sorun haline dönüştü sanırım. hocam, sizce dünyada finansal olarak keynesgil uygulamalara tekrar başvurulacak mı?. saygılar....
YanıtlaSilKüresel sistemin önceki sistemlerden farkı sermayenin serbest dolaşımı. Bununla ilgili bir düzenleme yok. Yani sorun sermayenin serbest dolaşımının önündeki engellerin kaldırılmasından çok bu yeni düzenin kurallarının geliştirilememiş olmasından doğuyor.
SilGelişmiş ülkeler (ABD, EU, İngiltere ve Japonya)parasal genişlemeye başvurarak bir çeşit Keynesyen çıkış modeli uyguluyorlar.
hocam, çinin iktisadi olarak karma ekonomik modeli yani bir nevi Keynes iktisat modelini benimsediğini söyleyebilir miyiz?. saygılar....
YanıtlaSilDünyada bütün ekonomiler karma ekonomik modeli benimsiyor. Kimisinde özel kesim çok daha ağırlıklı kimisinde kamu kesimi. Çin'de kamu kesimi ekonomideki karar alma sürecinde çok daha ağırlıklı bir yere sahip. ABD'de ise özel kesim.
Silhocam, bir ülkenin ulusal para birimin değerini total üretim hacmi belirlemiyor mu?. normalde tl nin dolardan daha değersiz olması gerekir. fakat tl dolardan dağa değerli oluyor.bunun temel nedeni sermaye hareketlerinin serbest olması sonucunda spekülatif hareketlerin suni değerlenmeler meydana getirir güce ulaşmış olması mıdır?. ya da tamamen para ekonomisine geçilmiş olmasından mı kaynaklanmaktadır hocam?. saygılar....
YanıtlaSil1 USD = 1,92 TL ya da 1 TL = 0,52 USD olunca TL nasıl dolardan daha değerli oluyor?
Silhocam, fordist üretim malum yığın üretime daha çok dayanan ve buna paralel olarak da yığın tüketme fazlasıyla bağımlı olan bir üretim sistemidir. hocam, bugün itibariyle bu üretim sistemi yığın tüketim tarafında sorunlar yaşıyor mu? yani bir nevi; aşırı üretimin krizini mi yaşıyor dünya?. yoksa aşırı tüketimi mi?. ve bu krizde fordist üretimin dışında daha elastikiyeti yüksek bir üretim sisteminin bulunamamış olması da bu krizde ekili olmuş mudur?. saygılar....
YanıtlaSilŞu anda Marksist anlamda bir aşırı üretim ya da tüketim sorunu görülmüyor. Ya da bu sorunlar reklamla veya çeşitli yollarla aşılabiliyor.
SilKüresel krizde etkili olan şeyin daha ziyade sermaye hareketlerinin serbest kalmasının altyapısının (yani kurallarının, denetiminin vb) tamamlanmamış olması diye düşünüyorum. Yani uygulama değişti ama kurallar, düzenlemeler buna ayak uyduramadı. Ker önemli değişimde yaşanan olay burada da yaşanıyor.
Bu konuya değinen bir yazım var: http://www.mahfiegilmez.com/2012/03/kapitalizm-ve-uc-buyuk-kriz.html
hocam, eğer tl dolardan daha değersiz ise neden son yıllarda sürekli artan bir cari açığımız var.. saygılar....
YanıtlaSilBir ülkenin cari açığı sadece kendi parasının değerinin düşük olmasıyla açıklanamaz. Eğer ithal ettiğiniz mallar ihraç ettikleriniz daha fazlaysa veya ithal ettiğimiz malların fiyatları daha hızlı artmışsa cari açık vermeniz kaçınılmazdır.
Silhocam, ayrıca bir ülkenin ürettiği mal-hizmet arttıkça mal-hizmet bollaştığından fiyatları da düşer ve böylece paranın satın alma gücü artar yani reel değerinde artış olur.oysa biz abd den daha fazla mal-hizmet üretiyormuyuz ki; tl dolara karşı reel olarak değer kazanıyor.saygılar...
YanıtlaSilBu ilişkiler bu kadar mekanik değil. ABD ekonomisinin iyiye ya da kötüye gidişi veya diğer ülkelerin ekonomileriyle ilişkileri de parasal ilişkiyi şekillendiriyor.
SilABD hem çok yüksek bütçe açığı hem de yüksek cari açık veriyor.
hocam, sabit kur sisteminde ya da başka bir deyimle kur çapasında, bir ülke parasını başka bir ülkenin parasına bağladığında; o ülkedeki enflasyon değişimlerinden, o ülkede uygulanan para politikası değişimlerinden yani kısacası makro iktisadi değişimlerinden doğrudan etkilenir mi?. saygılar.....
YanıtlaSilEğer bu dediğiniz bağlanma (yani peg) sabit peg ise etkilenir. Ama oynak peg, yani bir bant içinde hareket etme biçiminde uygulanıyorsa etki biraz azalır.
SilHocam elinize sağlık.
YanıtlaSilBir konuda düşüncenizi almak isterim. Bugün bir haber okudum Dünya gazetesinde...
2013'ün ilk 6 ayında sigara tüketimi (içilen sigara adeti) geçtiğimiz yıla oranla %10 azaldığı bilgisi yer alıyor haberde. Sizce bu sevinilecek bir haber mi? Bende sigaranın fiyat elastikiyeti olmayan bir ürün olduğu düşüncesiyle, insanların kayıt dışı kaçak/karaborsa tütün ürünlerine yöneleceği için gerçek tüketimin ölçümünde sıkıtı olabileceği ve sağlık sorunlarına yol açabileceği algısı oluştu. Ayrıca devletin vergi kaybı da işin diğer yüzü.
Siz bu konuda ne dersiniz?
Haber bu linkte: http://www.dunya.com/sigara-tuketimi-yuzde-10-geriledi-200238h.htm
Sigara tüketimindeki azalma sigara tüketimini azaltmaya yönelik kampanyaların bir sonucu. Yani buradan kayıtdışı/karaborsa tüketime geçişin bir sonucu değil bence. Evet devletin vergi kaybı var ama sigara tüketimi sağlıkla kıyaslandığı için burada vergi ikinci planda kalıyor.
SilTeşekkürler. Bana yine de %10 çok çarpıcı ve yakalanması zor bir düşüş gibi geliyor. 46 milyar 325 milyon 44 bin 100 adetten ---> 41 milyar 779 milyon 190 bin 560 adede gerilemiş.
SilHaklısınız aslında çok hızlı ve ciddi düşüş. Bana da çok anlamlı gelmiyor.
Silhocam,1990 lı yılların büyük bölümünde abd ihtiyatlı makro iktisadi politikalar uygulanmış ve bu nedenle iç talep çok da yüksek seyretmemişti bildiğim kadarıyla!. ve bu durum abd finans sistemine yönelik talebin nispeten düşük kalmasına neden olmuş ve abd finans kapital genel olarak uluslararası piyasalara dayalı krediler servis ederek büyümüştü.ve bunun sonucunda da büyük bir finansal sermaye stoğu hacmi oluştu. ancak;iç talebin çok da istenilen düzeyde olmaması sistemin daha çok atıl sermaye biriktirmesine neden olacağından sürekli dışsallaşan bir mali genleşme ivmesi oluşmuştu.2001 den itibaren ise ihtiyatsız makro politikalar izlenmeye başlanınca bu ivme tam tersine dönmüş ve devasa bir finansal sermaye çok yoğun biçimde içselleştirilmiştir. aynı zaman zarfında ise a.b finans sisteminde bunun neredeyse tam zıttı olan bir süreç yaşanmıştı. bu durumun genel olarak 2008 krizi öncesinde; abd ekonomisinde iç piyasalara aşırı mali sermaye yığılımlarına ve a.b ekonomisinde ise başta abd mali piyasalarına doğru olmak üzere dış piyasalara yoğun mali yığılımlanma ve bunun sonucunda kar maximizasyonları ile a.b kamu ekonomisini çok yoğun biçimde finanse etme ve bu şekilde mali sermaye aktifleştirilmesi sonucunda bu mali kriz çıkmıştır.hatta a.b kamu ekonomisinin sürekli artan bütçe açıklarının yarattığı yüksek borçlanma gereksinimlerini, a.b bankaları önemli ölçüde abd seküritizasyonlarından sağladığı karlara dayalı olarak sürekli finanse etmiştir.yani sürekli yüksek risk-sürekli yüksek kar politikaları bu krizi hazırlamıştır bence hocam... saygılar....
YanıtlaSilEvet hızlı ve yüksek oranlı büyüme arzusu (yani bir anlamda hırs) bu sonucu hazırldı.
Silhocam, kapitalizmin her krizde tek taraflı da olsa (finans) güçlendiğini düşünüyorum.kapitalist sistem öyle bir sistem ki; kendi krizlerini besleyen ancak bu krizlerle daha da güçlenen ve bir nevi negatif geri beslemeden dahi pozitif besleme eylemi çıkarabilen bir yapısallığa sahip sanki!. karl max, boşuna; kapitalizmin önündeki tek engel yine kapitalizmin kendisidir sözünü sanırım bundan yola çıkarak söylemiş olmalı!. ne dersiniz hocam?. saygılar....
YanıtlaSilKapitalizm son derecede esnek bir yapıya sahip ve krizleri de bu esneklik sayesinde atlatabiliyor.
Silhocam, ilk krizler genellikle; iktisadi yükün büyük kısmı kamuda olduğu için kamu krizleri olarak yaşanırdı. ikinci tip krizler ise; finansal deregülasyon nedeniyle, sıcak para hareketlerinin neden olduğu krizlerdi.şu an yaşanan kriz üçüncü tip yeni bir kriz şekli midir?. ya da bu ilk iki tip krizin bir karışımı hali midir hocam?. saygılar....
YanıtlaSilYeni değil. Bu kriz uzakdoğuda 1997'de yaşandı: Özel kesim krizi.
Silhocam, 1997 de g.d.asya da yaşanan kriz yanlış hatırlamıyorsam kısa vadeli yabancı fonların borsalardan çıkmasıyla tetiklenen ancak özellikle de fazla yüksek finansal kaldıraçlara dayanan ve bu dayanakları da gayrimenkul v.b gibi düşük verimlilik arzeden iktisadi sahalara yığılımlayan işletmelerin, döviz açık pozisyonlarını kapatamamsıyla büyüyen ve derinleşen bir krizdi.temelde finans kriziydi.2008 krizi de çok net finansal kriz!.aslında 1997 krizinin nedenlerinde farklılıklarda bulunuyor fakat bu iki krizin bence sebeplerinde ayrışmalar olmakla birlikte sonuçları bakımından aynı sanırım hocam!. sonuçta her ikisi de finansal kökenli krizler değil mi?. saygılar....
YanıtlaSilBütün krizler finansal kökenli görünür ama altında mutlaka başka şeyler vardır. Bu saydığınız krizlerin hepsinde hızlı büyüme hırsına kapılan hükümetlerin ve kamu kurumlarının denetim ve kural uygulama görevlerini ihmal etmelerinin katkısı finans kesimi katkısından büyüktür.
Silhocam, a.b Euro bölgesi ekonomisinde olsun Japonya ekonomisinde olsun; son 15-16 yıla bakacak olursak özellikle de iç talepteki ciddi yavaşlamaya bağlı olarak özel sektör yatırımlarını hayli daraltmış ve adeta iktisadi yük kamu ekonomisinin üzerine yıkılmış gibi görünüyor. ve bu ekonomilerde aşırı kamu borç stoğunun temelinde de sanki bu olumsuzluk yatıyor hocam. ne dersiniz?. saygılar.....
YanıtlaSilEvet bu gelişmenin etkisiyle kamu borçları arttı.
Silhocam, 1999 aralık ayında ımf ile yapılan stand-by anlaşmasında yanlış hatırlamıyorsam; para arzı önemli ölçüde mal-hizmet ihracatına dayandırılmış ve döviz girdileriyle parasal tabanın genişlemesine rağmen özellikle reel ekonomiden gelecek parasal talepler yoluyla bu likiditesel genişlemenin enflasyonist baskılar yaratamadan yine reel yollardan ihracat yoluyla yeniden dış satıma mobilize edileceğini ve bu şekilde dez-enflasyon hedefine ulaşmayı hedefleyen bir parasal politikayı öngörüyordu.hocam, bu yaklaşım ödemeler dengesine dönük bir monetarist yaklaşım mıdır?. saygılar...
YanıtlaSilBir açıdan öyle de denebilir.
Silhocam, öncelikle size sevgimi ve saygılarımı sunuyorum. hocam, abd ekonomisinin bütçe açığı 97,6 milyar dolar oldu. üstelik bu aylık bazda verilen bir kamu bütçe açığı yanılmıyorsam.cari açık azalmakla beraber bütçe açığı artıyor mu hocam?.abd ekonomisindeki ikiz açık birbirini besleyen açık diye biliyordum.fakat: bu iki açık arasındaki korelasyonda zayıflama mı var acaba?. sanki abd, türk ekonomisi gibi cari açık azalınca kamu bütçe açığı artan bir ters yönlü ivmemi kazandı?. 2-hocam, bir de abd ekonomisinde sizce mali uçurum kısır döngüsü tam olarak kırıldı mı?. saygılar....
YanıtlaSilİkiz açık birbirini beslemez. Üçüz açık birbirini besler. Yani örneğin iç ekonomik dengede özel kesim dengesi fazla veriyorsa bu fazlayla bütçe açığı kapanır ve dolayısıyla dış denge de bunlara uyar.
Silhocam, sizce abd mali uçurumun kıyısından döndü mü? yoksa hala o uçurumdan yuvarlanma riskleri bulunuyor mu?. saygılar....
YanıtlaSilABD mali uçurumdan döndü demek için henüz çok erken. Siyasal çekişme devam ediyor, henüz Obama'ya Kongre desteği yok. ABD, ekonomi politikasını mali politikanın eksikliği içinde yalnızca para politikasıyla idare ediyor.. Ve şu kadarını söyleyeyim şimdiye kadar iyi idare etti. Ama bu sorunların çözüldüğü anlamına gelmiyor. Hala pek çok sorun var.
Silhocam, doların tek küresel rezerv para olmasının; abd ekonomisinin hem en güçlü yanını oluşturduğunu hem de abd nin finans iktisat baskın yapıda olmasına neden olan en büyük etkenlereen birisi olduğunu düşünüyorum. ve en önemlisi abd ye ciddi derecede iktisadi esneklik kazandırdığı kanaatindeyim..
YanıtlaSilKesinlikle öyle.
Silhocam, ben iç borcun azalarak dış borcun artırılmasının olumsuz olduğunu düşünüyorum. şöyle ki: iç borca ödenen ana para + faiz yine iç piyasadaki bir başka iktisadi dinamiğe transfer olmuş oluyor. fakat; dış borçlanmada anapara + faiz yurt dışına transfer edilmiş oluyor ki bu çok daha fazla tasarruf azalışına neden olabiliyor. yani: faiz v.b gibi maliyetini bir kenarda tutarsak, kanaatimce ülkemizin borç yapısının yeni borçlanma ihtiyaçlarını fazlasıyla besleyen bir yapıda görüyorum. saygılar...
YanıtlaSilİç tasarrufların yetmediği bir ortamda dış tasarrufları borçlanarak kullanmak, bu kullanım sonunda verimlilik artışı, yeni teknoloji kullanımı ya da ithalatı ikame edebilecek bir iş için kullanılıyorsa sonucu yararlı olabilir. Ondan ötesi sıkıntılıdır. Çünkü sonuçta iç borcu para basıp ödersiniz. Enflasyon olur ama ödersiniz. Dış borcu para basıp ödeme imkanınız olmaz.
Silhocam, bizim dış borcu artırdığımız oranda verimlilik artışları ve reel üretim artışları sağlayamadığımız bir gerçek. yani; dışarıdan ithal edilen tasarrufların prodüktif kullanılamadığı gerçeği var bence!. ancak; tabi ki, bu durumda çoğunlukla kısa vadeli sermaye akımlarına olan yüksek bağımlılığımızın da ciddi etkileri vardır. bu sermaye akımlarının, daha uzun vadeli ve katma değer yaratıcı reel yatırımları daraltıcı negatif fazlı etkilere neden olduğunu da göz önünde bulundurmak sanırım elzemdir.. saygılar....
YanıtlaSilDoğrudur. Genel görünüm böyle.
Silhocam, penetrasyon nedir?. pazarlamayla ilgili bir terim mi?. saygılar.....
YanıtlaSilPenetrasyon birçok bilim dalında hatta spordsa kullanılan bir deyim. Örneğin basketbolda boyalı alana girmeye penetre etmek deniyor. Yani bir yere girmek anlamında.
SilSosyal bilimlerde daha çok bir pazara girmek anlamında kullanılıyor. Örneğin bir bankanın penetrasyon oranı dendiğinde bankanın piyasadaki pazar payı büyüklüğü ve piyasadaki yaygınlığı kastediliyor.
hocam, ılımlı bir enflasyon deflasyondan daha iyidir diyebilir miyiz?. mesela: japon ekonomisi neredeyse 19-20 yıldır deflasyon tehdidi altında.kamu borç stoğunun GSYH sinin %240 lara kadar büyümüş olmasında enflasyonsuzluğun ciddi bir etkisi var aslında!. dış talepte olması japon ekonomisi negatif faza geçerek daralacak hani!. Kamu da hem çok fazla personel çalıştırıyor hem de kamunun harcamalar yoluyla tasarruf yaratma kapasitesi özel sermaye kadar yüksek değil sanırım.kamu mali destabilizesi yaşıyorlar ve borç yükleri artıyor bu sebeplerden dolayı ve tüketimin çok daralmış olması da vergi gelirlerinin hep düşük kalmasına neden oluyor ve güçlü yen aslında dış ticaretteki rekabetini de negatif etkiliyor.galiba japonyanın her halükarda iç talebini artırması ve iç-dış talep stabilitesi kurması elzem halini aldı.hızla yaşlanan büyük bir nüfus kitlesini de düşününce önümüzdeki yıllarda kamu ekonomisinin yükü çok daha fazla artacak gibi hocam ne dersiniz?.. saygılar....
YanıtlaSil% 1 - 3 aralığında bir enflasyon genel olarak iyi kabul ediliyor. Ekonomiyi uyardığı düşünülüyor.
YanıtlaSilJaponya çok ivme kaybetti, yeniden eski parlak günlerine dönmesi zor görünüyor.
hocam, reel sektörün dış borç stoğu 170 milyar doları dahi aşmış durumda!. bu çok fazla dövizde açık pozisyonu beraberinde getirmez mi?. olası bir kur şoku, reel krize neden olarak zamanla finans sistemine de sirayet etmez m hocam?. yani 2001 krizi şekil değiştirerek yeniden başımıza gelebilir diye korkum var açıkçası hocam!. ne dersiniz?. saygılar...
YanıtlaSilÖzel kesimin dış borç stoku 2012 sonu itibariyle 226 milyar dolar. Açık pozisyonu ise Haziran ayı itibariyle 160 milyar dolar. Kur değişimi bu borç yükünü ve açık pozisyonu (hedge edilmemiş kısmını)olumsuz etkiliyor. Sadece biz değil bütün gelişme yolundaki ekonomiler şu an tehdit altında.
Silhocam, küresel ekonomide reel tarafta hizmet sektörü son yıllarda net şekilde genişledi. hizmet, haliyle mal gibi stoklanamayan ve muhafaza edilemeyen bir özellik içerdiği için bir nevi sıcak satışa daha bağımlı ve genel olarak imalat sanayine nazaran daha istikrarlı bir talep gereksinimi olan bir reel iktisadi yapıya sahiptir.hocam, ben naçizane olarak bu durumun ; küresel düzeyde resesyon yaşandığı zaman ya da genel talep seviyelerinde azalma olduğu dönemlerde, hizmet sektörünün hem defter değerlerinde hem de halka açık hizmet işletmelerinin piyasa değerlerinde net daralmalara yol açarak reel daralmayı keskin hale getirdiğini düşünüyorum.bu özellikleri sanki hizmet sektörünü reel ekonominin yumuşak karnı haline getiriyor hocam. ne dersiniz?. saygılar....
YanıtlaSilBu işler arz ve talep meselesi biliyorsunuz. Eğer reel sektörün üretimine olan talepte düşüş olursa orası da batar. Yani hizmetler sektörü ile reel sektör arasındaki fark çok fazla değildir. İşler iyi giderken hizmet talebi yükselir kötü giderken düşer. Benzer olgular reel sektörde de yaşanır.
Silhocam, enflasyonist eğilimlerin artmasında; işletmelerin maliyetleri fiyatlamalarındaki politika yanlışlarının da az yada çok etkileri var diye düşünüyorum. tabii ki ithal girdilere bağımlılığımız çok yüksek olduğu için kurlardaki değişimler enflasyon üzerinde çok belirleyici oluyor fakat bence, tali etkenlerden birisi de işletmelerin fiyatlama politikalarında yapmış olabilecekleri hatalar veya bu konudaki zaaflarıdır. hocam, bu konudaki düşünceniz nedir?. saygılar.....
YanıtlaSilBen işletmelerin hepsinin aynı konuda aynı hataları yapacağını sanmıyorum. Mutlaka fiyatlama hataları olabilir ama bunların genelleşip birikerek maliyet enflasyonuna yol açma olasılığı yüksek olmaz diye düşünüyorum. Ama bu sadece düşünce oturup genel bir inceleme yapmadan sonuca varmamak gerekir.
Silhocam, dolar kuru yükseldi. sanırım yavaş yavaş yükselerek 2014 yılında genel olarak 1 dolar= 2.2 tl yi görmesi sürpriz olmaz. özellikle de abd ekonomisinde, konut piyasasında canlanma başladığı için ve istihdamda artış olduğu için fed para arzını yavaş yavaş daraltmaya başlayabilir. ve dolayısıyla da özellikle de bizim gibi yüksek cari dengesizliği olan kırılgan ekonomilerden n sermaye çıkışları yaşanması riski artıyor. hocam, ben 2015 ten itibaren fed'in parasal sıkılaşmaya başlayacağını düşünüyordum.siz ise; 2015 e kalmaz muhtemelen 2014'ten itibaren sıkılaşmalar başlayacaktır demiştiniz.galiba haklı çıkacaksınız hocam?.sizin 2014 başlarındaki döviz kuru beklentileriniz nedir hocam?. saygılar....
YanıtlaSilÇok zor bunu tahmin etmek ama sanırım 2,05 - 2,10 arasında olacak.
SilGüzel bir makale olmuş, çok güzel açıklamışsınız Hocam, teşekkürler...
YanıtlaSilHocam yazdıklarınıza tamamen katılıyorum. Ama ufak bir not eklemekte kanımca fayda görüyorum.
YanıtlaSilHocam, 54 yaşındayım. Elektrik bölümünü bitirdim, işletme okudum, pazarlama yüksek lisans yaptım. Ama iktisat konularına o kadar çok meraklıydım ki iktisat sınavlarında, kendi hocamın kitabı dışındaki kitaplardan grafik ve yorumlarla yanıtlar veriyordum. Ders hocam, kendi kitabındaki grafiklerden farklı çizdiğim küçük ayrıntıları farketmiş ve biraz yadırgayarak "neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsun?" demişti. Aslında taktir etmesi gerekirdi. Ama o olgunluk yoktu... İktisata olan ilgimi hiç kaybetmedim. Hatta kızım da an itibariyle iktisat son sınıf öğrencisi.
Ben işletmeciyim ama iktisadi konulara, ortalama bir iktisatçı gibi hakim olduğumu iddia edebilirim. Hatta kızım, "bazı hocalardan daha iyi anlatıyorsun" diyor. 😊
Saygılarımla.