Dış Borçlarımız
En çok tartışılan,
üzerinde en çok spekülasyon yapılan konuların başında dış borçlarımız geliyor.
Dış borçlarımızı, eldeki en son veriler olan 2013 yılının ortası itibariyle
mevcut verilere dayanarak aşağıdaki tabloda sunuyorum (Veriler Hazine
Müsteşarlığı’nın www.hazine.gov.tr
sitesinden alınmıştır. Milyon USD)
YILLAR
|
KAMU
|
TCMB
|
ÖZEL
|
||||||
KV
|
UV
|
TOP
|
TOP
|
KV
|
UV
|
TOP
|
TR TOP
|
TR TOP/GSYH
|
|
1989
|
0
|
29.446
|
29.446
|
7.827
|
4.946
|
1.692
|
6.638
|
43.911
|
30,8
|
1990
|
0
|
33.268
|
33.268
|
8.342
|
8.645
|
2.125
|
10.770
|
52.381
|
26,1
|
1991
|
281
|
34.999
|
35.280
|
7.215
|
8.279
|
2.849
|
11.128
|
53.623
|
26,7
|
1992
|
400
|
36.076
|
36.476
|
6.730
|
11.688
|
3.702
|
15.390
|
58.595
|
27,8
|
1993
|
65
|
39.575
|
39.640
|
7.293
|
17.741
|
5.838
|
23.579
|
70.512
|
29,6
|
1994
|
36
|
41.705
|
41.741
|
9.777
|
10.323
|
6.863
|
17.186
|
68.705
|
38,8
|
1995
|
250
|
41.753
|
42.003
|
12.171
|
14.257
|
7.517
|
21.774
|
75.948
|
33,6
|
1996
|
0
|
40.192
|
40.192
|
12.381
|
16.088
|
10.637
|
26.725
|
79.299
|
32,6
|
1997
|
204
|
38.864
|
39.068
|
11.765
|
16.598
|
16.925
|
33.523
|
84.356
|
33,2
|
1998
|
1.602
|
39.737
|
41.339
|
12.986
|
18.267
|
23.760
|
42.026
|
96.351
|
35,6
|
1999
|
1.581
|
42.526
|
44.107
|
11.006
|
20.654
|
27.357
|
48.011
|
103.123
|
41,7
|
2000
|
2.461
|
47.621
|
50.081
|
14.090
|
25.187
|
29.244
|
54.431
|
118.602
|
44,7
|
2001
|
1.019
|
46.110
|
47.129
|
24.351
|
14.832
|
27.480
|
42.112
|
113.592
|
57,7
|
2002
|
915
|
63.618
|
64.533
|
22.003
|
13.854
|
29.207
|
43.061
|
129.597
|
56,2
|
2003
|
1.341
|
69.503
|
70.844
|
24.373
|
18.812
|
30.063
|
48.875
|
144.092
|
47,3
|
2004
|
1.840
|
73.828
|
75.668
|
21.410
|
27.076
|
36.856
|
63.932
|
161.010
|
41,2
|
2005
|
2.133
|
68.278
|
70.411
|
15.425
|
34.020
|
50.643
|
84.663
|
170.500
|
35,4
|
2006
|
1.750
|
69.837
|
71.587
|
15.678
|
38.542
|
82.554
|
121.096
|
208.361
|
39,6
|
2007
|
2.163
|
71.362
|
73.525
|
15.801
|
38.703
|
122.367
|
161.070
|
250.396
|
38,6
|
2008
|
3.248
|
75.058
|
78.306
|
14.066
|
47.400
|
141.326
|
188.726
|
281.098
|
37,9
|
2009
|
3.598
|
79.884
|
83.482
|
13.162
|
43.631
|
128.816
|
172.447
|
269.091
|
43,6
|
2010
|
4.290
|
84.791
|
89.081
|
11.565
|
71.469
|
119.805
|
191.274
|
291.920
|
39,9
|
2011
|
7.013
|
87.268
|
94.281
|
9.334
|
73.661
|
127.153
|
200.814
|
304.428
|
39,3
|
2012
|
11.040
|
92.995
|
104.035
|
7.088
|
88.885
|
139.009
|
227.894
|
339.018
|
43,1
|
2013 Ç2
|
15.382
|
93.213
|
108.595
|
6.395
|
109.342
|
143.011
|
252.353
|
367.343
|
44,0
|
Tablodan görüleceği üzere
2005’e kadar kamu kesimi ağırlıklı bir dış borç stoku yapısı söz konusuyken bu
tarihten sonra yapı değişmeye ve özel kesim dış borçlanması öne geçmeye
başlamıştır.
Bu gelişimi bir grafik
yardımıyla daha görünür hale getirelim. Aşağıdaki grafik Türkiye’nin 1989
yılından bu yana dış borçlarının gelişimini ve kendi içindeki dağılımda yaşanan
değişimi sergilemektedir. 2004 yılından 2005 yılına geçiş dönüm noktası olarak
karşımıza çıkıyor. Bu tarihten başlayarak kamu kesimi borç stokundaki artış
hızı düşüyor, azalma eğilimine girmiş olan TCMB dış borç stokunun azalma
eğilimi hızlanıyor, bunlara karşılık özel kesimin dış borçlanması hızlı bir
artış eğilimi içine giriyor.
Bu tablo ve grafik öteden
beri ileri sürdüğümüz model değişikliğinin bir başka açıdan kanıtı gibi
duruyor. Türkiye 2000’ler öncesinde uyguladığı kamu kesimi ağırlıklı, bütçe
açığına dayalı ve kamu kesimi borçlanmasıyla yürütmeye çalıştığı ekonomi
politikasını terk ederek, özel kesim ağırlıklı, özel kesim tasarruf yatırım
açığına ve dolayısıyla cari açığa dayalı ve özel kesim borçlanmasıyla yürüyen
yeni bir ekonomi modeline geçmiştir. Bunun sonucu olarak da kamu kesimi dış
borçlanma hızı düşerken özel kesim dış borçlanma hızı artmıştır. 2005 yılında
2005 yılında 70 milyar dolar olan kamu kesimi dış borç stoku yüzde 54 dolayında
artışla 2013 yılı ortasında 108 milyar dolara çıkarken, 2005 yılında 50 milyar
dolar dolayında bulunan özel kesim dış borcu 5 kat artarak 252 milyar dolara
çıkmış bulunuyor.
Bu tablo ve grafik bize
Fed’in tahvil alımlarını kısması olasılığının niçin kamu kesiminden çok özel
kesimi tedirgin ettiğini de anlatıyor.
Hocam günaydın.Yine çok net ve güzel bir anlatım olmuş .Emeğinize sağlık.Hocam bu yazılarınızı neden bir kitapda toplamayı düşünmüyorsunuz.Yakın tarih Türkiye 'nin ekonomik gelişmelerini aynı zamanda iktisat bilimi hakkında da bilgi edinilmiş olunur.Saygılarımla
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilBu yazıları bir kitapta toplamak yerine bunlardan yararlanarak yeni kitap yazmayı tercih ediyorum. Böylece hem güncellemiş hem de gözden geçirmiş oluyorum.
Ustad hukumetin azda olsa dogru yaptigi seylerden birisi yerli parayla borclanma.bazilari diyo kamu dis borcu yok artik diye.bu yerli paradan borclandigi icin otomatik olarak ozel kesim disardan borc aliyor turk parasina cevirip devlete borc veriyor.aslinda degisen bisey yok ama surdurulebilirlik olarak dogru bi olay.
YanıtlaSilHazinenin iç borçlanması da oran olarak düştü. Devlet borçlanmayı özel kesime devretti. Bütçe açığı cari açıkla yer değiştirdi. Oysa doğrusu açıkların ikisini de şürebilmekti.
SilHocam selamlar.
YanıtlaSilHocam aylardır FED' in kararı nasıl etkiler, alımlar azalırsa neler olur bunları tartışıyoruz. En nihayetinde özel kesim borçları bu düzeyde kalsa, borsa ve kurun düzeyi de halihazırdaki gibi olsa ve de FED alımlarını martta azaltsa hatta ilerleyen aylarda faiz arttırımına da gitse kısaca 'en kötü' olursa bizde genel etkisi ne olur. Finansman maliyetlerinin artacağı, kurun artacağı için ithalatın azalacağı dolayısıyla ara malı satın alamayan ülkemizin bir süre sonra ihracatı ve dolayısıyla büyümenin de olumsuz etkileneceği tahmin edilebilir sanırım. Merak ettiğim bu şok etki kalıcı mı olur, minik bir krize mi döner?
Vaktiniz için teşekkürler.
Herkesin merak ettiği de bu zaten. Nasıl yürütüleceğiyle çok yakından ilgili.
SilSon zamanlarda çok kullanılan, daha önce pek duymadığımız "Toplam Dış Yükümlülükler" gibi bir kavram var bir de. Bununla dış borç arasındaki farklar nedir? Bu konuya açıklık getirebilir misiniz?
YanıtlaSilBu konu için bu blogda yayınladığım uluslararası yatırım pozisyonu yazıma bakın.
SilHocam konuyla bire bir bağlantısı olmasa da bir şey sormak istiyorum. Türkiye ekonomisinin bir kurtarıcıya ihtiyacı kesin. Siz de gerçek anlamda teknokrat bir ekonomi yönetiminin Türkiye ekonomisini düze çıkarabileceğini düşünüyor musunuz? Yoksa bu ülkenin yetişmiş iktisatçıları hiç bir insani felsefesi bulunmayan neoklasizme saplanıp, hisse senetleri ve borsa peşinde koşarak mı ülkesine hizmet edecek.
SilTeknokrat hükümetler geçmişte her yerde denendi ve çözüm getiremedi.
SilÇin Merkez Bankası Bitcoin'i yasaklamış...
YanıtlaSilSelamlar...
Bu yasaklamalar yayılacaktır.
SilHocam elinize sağlık. Kamu kesiminin borcunun azaldığı ve özel kesimin borcunun arttığı bir konjonktürde büyümeden bir nebze feragat etmek daha mantıklı olmaz mı? Çünkü özel kesim borcunun arttığı bir durumda ülkedeki insanların borcu artıyor ve bunun biraz dizginlenmesi gerek diye düşünüyorum. Ayrıca faiz konusunda halka yanlış bilgiler verip aynı zamanda kapitalist düzenin çarklarından biri olan (ki verdiğiniz tabloda gayet açık gözüküyor) hükümetimiz kendi içinde çelişmiyor mu? Ekonomiye biraz daha bilimsel yaklaşmak gerek diye düşünüyorum.
YanıtlaSilHaklısınız. Zaten karar alınp da büyümeden feragat edilmezse koşullar onu zorluyor.
SilFaiz konusunda Türkiye bu takıntıyı geçmişte aşmayı başarnmıştı ama yine gelip aynı yerlere takılmaktan kurtulamıyoruz.
Fed parasal sıkılaştırmaya gitmesiyle beraber Borcların GSYH' ya oranı artacaktır. özel sektörün borç yükü de öyle. peki bu konu da alınan tedbir varmıdır ? ne olmalıdır ? bunun sıradan vatandaşa yansıması nasıl olacaktır ?
YanıtlaSilKamu kesiminin aldığı bir önlem pek yok. Özel kesim ise açık pozisyon kapatmaya devam ediyor. Vatandaşa yansıması kurların yükselmesi biçiminde olacak.
Silfed in parasal sıkılaştırması başladığında özel sektörün canı epeyce sıkılacak. bunun sıradan vatandaşa yansıması işsizlik, hayat pahalılığı vs yansıyacak gibi. 2014 gelmeden her vatandaş sahip olduğu kuruşu bile dikkatli harcama ciddiyetine sahip olmalı. evet para herkese lazım ama 2014 de çok daha fazla lazım olacak.
YanıtlaSilKatılıyorum.
SilHocam elinize sağlık..
YanıtlaSilHocam sizce tasarruflarımızı artırmak ve kayıt dışılığı azaltmak için, ilköğretimde; iktisat,vergi ahlakı,vergi bilinci gibi temel dersler verilirse ve mevcut durumda da halkımıza ücretsiz finans okuryazarlığı kazandırılsa nasıl olur acaba? İnsanlarımız ufak da olsa birikimlerini borsada değerlendirmeyi öğrenirse daha iyi olmaz mı?
Teşekkür ederim
Hangi dersi hangi düzeyde verirseniz verin faiz gibi ekonomik kavramları ekonomi dışında farklı amaçlarla kullanma meselesini çözemediğinizde bu dersler pek bir işe yaramaz.
SilHocam ben şunu sormak istiyorum şu an sermaye akımları serbest olduğundan dışardan maliyetine katlanıldığı sürece borç para bulmak mümkün hatta zor durumda kalınsa bile faizleri yükselterek yine para bulabiliriz çünkü dolar serbest dolaşımı olan bir mal ve fiyatına katlanıldığı sürece bulunabilir .benim merak ettiğim 70 li yıllarda ülkenin 70 cente muhtaç kaldığı dönemde rezervler erimiş ve döviz stokları tükenmişti bu dönemde sermaye akımı serbest olmadığından faizleri yükseltipde içeri dolar çekmemiz mümkün değil bunu biliyorum . Peki hocam bu dönemde döviz kıtlığının olduğu yıllarda borçlanma ile dövizi bulamazmıydık ? Yoksa dolar o dönemde dolaşımı serbest olmayan bir mal olduğu için bugünkü gibi kolay borçlanıp bulamazmıydık ?
YanıtlaSilO dönemde bugünkü gibi piyasadan borçlanma yapılamıyordu. Devletlerarası borçlanma söz konusuydu bir de IMF'ye başvurmak. Türkiye o dönemlerde bu yollarla borçlanıyordu ama bu borçlanma sınırlıydı. Dolayısıyla sınırı aştığınızda borç bulamaz hale geliyorsunuz ve döviz krizi çıkıyordu.
SilHocam bugün dışardan sermaye girişleri ile para girmektedir gerek doğrudan yatırım , portföy yatırımı gereksede borçlanama ile ben şunu merak ediyorum 1960 ile 1980 yılları arasında da bugünkü gibi ülkeye kısıtlıda olsa sermaye gelmektemiydi ?
YanıtlaSilAB ile müzakere sürecinin başladığı 2005 yılına kadar Türkiye'ye yılda ortalama 1 milyar dolar dolayında doğrudan yabancı sermaye giriyor kalan miktar diğer şekilllerde (tahvil, hisse yatırımı, borç, kredi vb) giriyordu. AB ile müzakerelere başlandıktan sonraki üç yılda her yıl yaklaşık 20 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye girişi yaşandı. Sonraları bu miktar azaldı ve bugün 8 - 10 milyar dolar düzeyine düştü.
Silhocam selamlar; izninizle iki sorum olacak;
YanıtlaSilİMF den alınan borçlar kamu borcumudur, TCMB borcumudur ? nerde takip edilir
birde özel kesim dış borcu kırılımları incelendiğinde ne kadarı finans kesimin dış borcudur, bankaların sendikasyonları v.b.?
çok teşekkür ederim.
sayg.
çok teşekkürler
IMF'den alınan borçlar kamu borcudur ancak TCMB hesaplarında durur ve TCMB tarafından Hazine hesabına ödenir. Ödemeler dengesinde rezervler bölümünde yapılan kullanım ve ödemeler yer alır.
Sil2013 yılı ortası itibariyle mevcut 252 milyar dolarlık özel kesim dış borç stokunun 132 milyar doları finansal kuruluşlara 120 milyar doları da reel sektöre ait bulunuyor.
Hocam ,
YanıtlaSilMerkez Bankasının 2013 son çeyreği itibari ile uygulamaya koyduğu Rezerv opsiyon Mekanizmasının Özel sektörün yabancı para cinsinden borçlanmasının önüne geçebilecek bir politika olabilir mi ? En azından önümüzdeki yıllar itibari ile artacak R.O.O lar ile veya düşecek R.O.K lar ile bu sağlanabilir mi ?
Özel sektörün borçlanmasına engel olmak bir çözüm değil. Çözüm borçlanmayı zorunlu kılan yapıdan kurtulmak olmalı. Yapısal reformları yapamayan Türkiye sürekli geçici çözümler arıyor ne yazık ki.
SilHocam şunu sormak istiyorum: bugün birçok ekonomi yorumcusu "borç devletin değil özel sektörün, rahatız" vb. gibi söylemler kullanıyorlar. diyelim ki özel sektör borç çevirmede veya yatırım yapacak döviz bulmakta çok zorlanıyor. bu durumda devlet topa girer mi? yani başta IMF olmak üzere dış kaynaklara başvurur mu? neticede özel sektör dışarıdan borçlanıp yatırım yapınca, istihdam artınca, ekonomi büyüyünce siyasetçi meydanlarda bunun havasını atıyor. "büyümenin şu kadarı devletten şu kadarı özel sektörden" demiyor. ama borca gelince hemen "şu kadarı devlet şu kadarı özel sektör" deniyor. özel sektör dış borcu ödeyemez hale gelirse devletin "bana ne, beni ilgilendirmez" demesi mümkün mü?
YanıtlaSilÖzel kesimin dış borcu ilk bakışta bizi ilgilendirmez gibi görünse de sonradan kurları artması onun da enflasyona yansıması gibi gelişmelerle sonunda gelip vatandaşa fatura çıkarıyor.
SilBilgileriniz için teşekkürler hocam
YanıtlaSil1) Kamu kesimi borcunun azalıp özel kesim borcunun artması son senelerde özelleştirmelere verilen ağırlık yüzünden artmış olduğunu söylemek doğru olduğunu düşünüyorum ama tamamende özelleştirmeler yüzünden olduğunu söylemek ne kadar doğru olur? Bunun sebepleri nelerdir? Ayrıca devlet özel kesimin borcunu neden düşürmek istemesin ki veya tam tersine kendisi neden borçlanmıyor?
2) Diğer ülkelere baktığımızda kamu ve özel kesim borçları hakkında özelleştirmeye ağırlık veren ülkelerin borçları hangi kesimde ağırlıklı olarak toplanmıştır? Diğer açıdan yaklaştığımda mesela Amerika'da yerleiklern dış borcu fazla olmayabilir mi çünkü zaten kendi paraları rezerv para değil mi?
Cevabınız için şimdiden teşekkürler
(1) Bu değişimde özelleştirmelerin mutlaka etkisi var ama bunu ölçen bir çalışma henüz görmedim. Devletin borçlarının düşmesinin bir nedeni de yine özelleştirmeler. Bütçe açıkları kapandıkça devlet daha az borçlanır oldu.
Sil(2) ABD dünyanın en borçlu devleti. GSYH'sının yüzde 100'üne yakın borcu var ki bu kabaca 16 - 17 trilyon dolar ediyor. ABD'nin borcunda iç ya da dış borç ayrımı olmaz çünkü hepsi dolarla.
Öteki ülkeler için ayrımı gösteren bir çalışma görmedim.
Hocam meraba ,
YanıtlaSil2002 de top/GSYH oranı 56,2 olmasında devalüasyondan mı kaynaklanıyor ?
Kamunun borç stoku 2000 yılında 50.081 2013 de 108,595 iki katından fazla bir borç artışı var. Nasıl kamunun borç stoku azalıyor diyebiliriz ?
1989-1999 arasına baktığımızda iki katından az bir artış var.Üstelik kısa vadeli borçlarda 2002 sonrası ciddi bir artış var.
Birde hocam kamu 2002 öncesi daha çok borçlandığı halde nasıl bütçe açığı daha fazla veriyor.
Teşekkür ederim emeğiniz için
2002'deki yükselmenin devalüasyonla ilgisi yok çünkü dış borçlar zaten dolarla ifade ediliyor. Bu, IMF'den kullanımların yükselmesiyle ilgili.
SilKamu kesiminin borç stoku azalıyor denmiyor kamu kesimi borç yükü azalıyor deniyor. Oran olarak (GSYH daha hızlı arttığı için GSYH'ya oran azalıyor.)
Kamu 2002 öncesi büyük bütçe açığı verdiği için fazla borçlanıyordu.
Hocam, konumuzla pek alakası yok ancak cevaplayacağınızı umuyorum! MB otogaza yapılan zammın enflasyonu arttıracağını ifade etti! Hangi kanallardan böyle büyük bir etki yaratacağını anlamadım yardımcı olur musunuz?
YanıtlaSilBüyük etki olarak değil ama benzine, otogaza vb yapılan zamlar enflasyonu artırıyor çünkü bunlar yalnız kullananların değil taşıma yaptıran vb nin de maliyetini artırıyor.
SilMahfi Bey sitenizde yazılarınız arasında arama yapamıyorum. Teknik bir sorun mu var acaba?
YanıtlaSilBenden ya da siteden kaynaklanan bir sorun yok ama rada bir böyle teknik eksiklikler oluşuyor.
Silhocam kur ile altın fiyatı arasında nasıl bir ilişki var. teşekkürler
YanıtlaSilVarsa bile son dönemde bu ilişki koptu.
SilHocam ekonomi öğreniminin başında biri olarak bir konu hakkında bilginize başvuracaktım . Örneğin hayali bir şirketimiz olsun ve sermayesinin 100 lira olduğunu varsayarsak ve bu şirketin hisse senedini çıkartacağını varsayarsak süreç şu şekilde mi işlemektedir ; örneğin 100 liralık sermayesi ile 100 tane hisse senedi çıkartacağını düşünürsek hisseler 1 tl den işlem görecektir daha sonra 2. Piyasada arz ve talebe göre bunun fiyatı dalgalanacaktır . Bu 100 hisse bireyler tarafından alındığında şirket sermayesini artırmış olacak ve sermayesi 100 liradan 200 liraya çıkmış olacak . Hocam bu verdiğim örnekte yanlış yada eksik düşündüğüm yerler neresidir eğer zahmet olmassa söylerseniz çok memmun olurum
YanıtlaSilHiçbir yanlışlık yok mantık ve kurgu doğru.
Silhocam merhaba. şuan uygulanan para politikası enflasyon hedeflemesıyle malıye polıtıkasının ilişkisi nasıldır. bu para polıtıkasınn uygulandıgı yerde malıye polıtıkasının gevsek mı yoksa sıkı mı olması gerekır yoksa bu ulkenın tasarruf vergı durumuna gore degısır mı. bız tasarruf acıgı verdıgımız ıcın cari açıkla da buyudugumuz ıcın sıkı malıye polıtıkası uygulamak zorunda mıyız. gevsek malıye polıtıkası uygularsak devletın borcu artarsa pıyasaya para cıkacagı ıcın enflasyon artar dıyebılırmıyız hocam. saygılar
YanıtlaSilEnflasyon hedeflemesi yapılan yerde maliye politikası da sıkı olmalıdır.
SilGevşek maliye politikası daha az vergi toplayan ve daha çok harcama yapan ve dolayısıyla daha büyük bütçe açığı veren bir politikadır ve bu enflasyon hedeflemesi yapan bir para politikasıyla çelişkilidir.
Hocam grafikleri oluştururken kullandığınız spesifik bir program var mı, yoksa excel mi? Teşekkürler..
YanıtlaSilExcel.
SilHocam, bu konularla ilgili yeni kitap yazmayı tercih ediyorum demişsiniz. Ben kendi adıma buna çok sevindim. Gerçekten bu konularda etkin anlatımı olan güncel verileri içeren benim bildiğim kaynak yok. İnşallah en kısa zamanda yeni kitaplarınız bizlerle buluşur.
YanıtlaSilSaygılarımla
Yorumlara da yer verecek bir çalışma yapıyorum.
SilHocam oncelikle yazilariniz icin cok tesekkur ediyorum bu paylasimlar ve kullandiginiz sade dil sayesinde bizler ekonomiyi sayenizde daha iyi anliyor ve analiz edebiliyoruz.Konudan bagimsiz olarak sizden Balassa-Samuelson etkisine kisaca deginmenizi istiyorum.Bu konuya dair buldugum makaleler agir bi dille yazildigi icin malesef anlayamadim ve kafamda oturtamadim.Ayrica bu etki gunumuz Dunya ve Turkiye ekonomisinde hala gecerli midir? Teşekkür ediyorum simdiden
YanıtlaSilHer ekonomi teorisi ve yaklaşımı koşullara göre geçerliliğini koruyabilir. Balassa Samuelson yaklaşımı da böyledir. Konu ağır bir konu olduğu için makalelerin de ağır olması ormaldir. Ben de pek basite indirgeyebileceğimi sanmıyorum açıkçası.
SilHocam 2001 verileri neden yok merak ettim ? Hocam emeğinize sağlık... biz Genç Maliye bölümü öğrencileri olarak sizde öğreneceğiz çok şey var. Bu güzel yazılarınız için çok teşekkürler..
YanıtlaSilTabloyu yaparken atlamışım, sizin sorunuz üzerine ekledim. Teşekkürler.
SilDöviz yükümlülüklerimizin nerede kullanıldıkları da çok önemli olduğunu düşünüyorum. Hele ki, bu kısa vadeli borçlarımızı çevirip çeviremeyeceğimiz hususunun cevabını, yapılan yatırımların döviz üretme kapasitesine bağlı. Özellikle de bu yük, yani 252 milyarUSD ödeme yükü reel sektörün üzerindedir.
YanıtlaSilFinans sektörünün kısa vadede yapabileceği tek şey bu borcu çevirmekten başka bir şey değil. Ödemesi için, tahsil etmesi gerek.
Belki bu kredileri değil ama kaynağı döviz olan TL kredileri de hanehalkı kullandı. Ama harcadıkları tüketim olduğu için, onlarda ödeyemezler.
Yanlış düşünmüyorsam, evet 132 milyarUSD finans kuruluşlarına ait, ama sonuçta da bu kredinin bir bölümünü yurt içinde reel sektöre verdiler. Banka hem bu krediyi reel sektöre döviz cinsinden verdi, hem de açık pozisyon riskini göze alarak TL cinsinden verdi. Çünkü bu açık pozisyon riskini almayı kolaylaştıran bir süreç yaşadık. Döviz bol, içeride kur düşüktü. Bol dövizin kaynağı ihracat kazançlarımız değil, ithal tasarruflardı.
Diyebiliriz ki kaynağı ithal tasarruf olan bir süreçte, açık pozisyon riski alarak büyümeyi tercih ettik.
Eğer kaynağı ihracat kazançları olan bir süreçte, açık pozisyonu tercih etseydik, kardan zarara düşme riskinde olurduk. Şimdi ise, zarardan daha çok zarara düşme ihtimalimiz var.
Açık pozisyonlar kapatılıyor denildiğinde, bir cari fazlamız yok, rezervlerde de bir azalma yok, bu açık pozisyon nasıl kapanıyor?
Sanırım bunun cevabının bir kısmını Net hata ve noksan kaleminde görüyoruz. Diğer kısmını da yanlış mantık yürütmüyorsam, yabancıların almış oldukları açık pozisyonlar sayesinde kapanıyor. Şirketlerin açık pozisyonları kapanıyor ama, ülkenin döviz yükümlülükleri artıyor.
Bu 252 milyar USD kullananlar bu borçları ödeyebilecekler mi? Bu sorunun yanıtının derinlemesine araştırılması gerekir.
Bu 252 milyarUSD nin ne kadarı döviz kazandırıcı alanlarda kullanıldı?
Açık pozisyon bir anlamda özel kesimin döviz varlıklarıyla döviz yükümlülükleri arasındaki farkı gösteriyor. Tümüyle finansal bir olgu. Cari açık ise sattıklarımız karşılığında elde ettiğimiz dövizlerle aldıklarımıza karşı ödediğimiz dövizler arasındaki farkı gösteriyor. Tümüyle reel bir olgu. Özel kesimin pozisyon kapatması cari açığın miktarıyla doğrudan ilgili değil.
SilBorçlanma öyle bir şeydir ki başlangıçta yararlı atılımlar sağlar ama zaman geçtikçe borcu ödemek için borçlanmaya başlarsınız ve aslında o borcu niye aldığınızı bile unutursunuz.
Doğrudan ilgisi olmayabilir, ama cari açığı besleyen bir olgu olduğu da gerçek. Daha önceden de söylediğiniz için bunu söylüyorum, tasaruflarımız yatırımlarımızı karşılamadığı için cari açık veriyoruz. Yani ithal tasarruf kullandığımız için cari açık veriyoruz. Ülkemize çeşitli yollardan gelen ithal tasarruf yani göze alınan döviz yükümlülüğü, yatırıma dönüşüyor. Bu yatırım olması gerektiği kadar döviz varlığı artışına neden olmuyor. Bu da kendini tasarruf açığında gösteriyor.
SilDövizle borçlanıp, TL ile kredi kullandırdığı için açık pozisyon ile cari açık arasında ilişki kurdum. Bu dönemde açık pozisyon almak karlı olmasaydı, bu kadar ithal tasarruf kullanmazdık diye düşünüyorum. Birde Açık pozisyon da döviz ihtiyacını gösteriyor, cari açıkta.
Göze alınan döviz yükümlülükleri, döviz varlıklarına dönüşebilseydi, cari açığıda finanse eder bir yapıya da dönüşebilirdi.
Elbetteki ithal tasarruf kullanmasaydık bu kadar istihdam yaratabilir miydik?
Ve döviz kazandırıcı yatırımlar şimdi bir yılda (2013 Ç2) 109 milyarUSD kısa vadeli borcu ödeyebilecekler mi?
YanıtlaSilBankalar yurtdışından kredi kullanmamış olsalardı, bizlere 10 yıllık konut kredisi veremezlerdi. Yani kredinin kaynağı döviz, ama yapılan yatırım döviz kazandırmıyor.
Bu kredilerin bir kısmı da ihracat kapasitesini arttırmak için değil, yurtiçine dönük üretimi, satışı arttırıcı alanlarda kullanıldı. Yani bu yatırımlar TL kazandırıyor, ama pek bir döviz kazandırmıyor.
Bir kısmı ithalatı azaltıcı alanlarda kullanıldı. Evet cari açığı azaltıcı bir yatırımın ülkeye faydası var. Ama şimdi şirket bazında düşünüyoruz. Eğer yatırım yurtiçine yönelik ise, bir ihracat geliri yok ise, bu döviz kredisinin kapanacağı vakte kadar, şirket dövizi baştan hesapladığı kurdan bulduğu sürece, bir sorun yaşamaz. Ama kur, şirketi zarara sokacak seviyeye gelirse, o şirket artık borcunu ödeyemez duruma gelebilir.
Bu durumlar çoğaltılabilir. Döviz kazandırıcı yatırımların devreye alınamaması, dünya ticaretinde yaşanacak bir daralma, yapılan yanlış yatırımlar gibi daha birçok etmenler var.
Tabi burada bahsedilen herşey döviz borcunun ödenmesiyle ilgili. Yani eski döviz borçların yapılmış yatırımlarının döviz kazancıyla kapatılması, alınan yeni döviz borçların borç çevirmede değil, yeni döviz kazandırıcı yatırımlarda kullanılmasıdır.
Ben sizin "borçlanmayı zorunlu kılan yapıdan kurtulmak olmalı" cümlenizi şu şekilde anlıyorum.
Kredilerin kaynağı ülke tasarrufu olmalı. Ülke bazında borç, sadece dış borçtur, ithal tasarruftur.
Benim çıkardığım diğer bir sonuçta, ithal tasaruflar döviz kazandırıcı alanlarda kullanıldığı müddetçe ülkeye bir fayda sağlıyor.
Tüketime giderse, döviz geliri yaratmayan alanlarda harcanırsa, döviz borcunu ödeyemez duruma düşüyoruz.
Matematiği şu şekilde işliyor;
Bir döviz kredisi, döviz kazandırıcı başarılı bir yatırımda kullanıldığında, belli bir vadede cari açığa katkısı, faiz kadar oluyor. Vade sonrasında da ödenen faiz de ülkeye kazandırılmış oluyor, hem de fazlasıyla.
Bir döviz kredisi, döviz kazandırmayan yuriçi tüketime yönelik bir yatırımda kullanıldığında, cari açığa katkısı ana para ve faiz tutarı kadar oluyor.
Bilmiyorum yanlış mı düşünüyorum?
Bu arada ben borcun birşekilde çevrileceğine inanıyorum. Ama borcu dış borçla, sıcak parayla çevirmek borcu azaltmıyor.
Evet demek istediğim buydu. Yani cari açığa ya da bütçe açığına ve dolayısıyla ya kamu kesimi açığına ya da özel kesim açığına dayalı yapıdan kurtulmak hedef olmalı. Türkiye'nin önündeki yapısal reformları ekonomik alanda en önemli olanı bunu sağlamaktır.
SilTürkiye benzeri durumlarda bu tür borçları çevirdi. Ne var ki bunlar hep sorunun köküne inip de çözüm getirmeyi önlüyor.
Üstad merhabalar,
YanıtlaSilKonuyla bağımsız, belki de bununla ilgili makale yazdınız. Ben bir konuda görüşünüzü merak ediyorum: kamu bankaları özelleştirilmeli midir? veya özelleştirilecekse en azında % 51 gibi hakim hisse yine devlette kalarak % 49'u halka arz edilmeli midir?
Saygılarımla...
Ben kamu kesiminin mal ve hizmet üretiminde yer almasına karşı bir düşünceye sahibim. Bence kamu kesimi politika üretmek ve sistemi denetlemek için var olmalı. Eğer koşullar zorunlu kılmıyorsa kamu kesimi denetimini yapacağı özel kesimle birlikte aynı mal ve hizmetleri üretmemeli çünkü üretirse o zaman denetimi doğru yapamaz.
SilBunu bence günümüzdeki istisnası doğu ve güneydeoğu bölgesi olmalıdır. Özel kesimin rağbet etmediği bu bölgelerde kamu kesimi KİT'ler kurarak ve gerekirse bir süre zararı göze alarak üretim yapmalıdır. Bu hem bölgeye hem de orada yayanlara kazanç ve istihdam sağlayarak bölgesel kalkınmaya yardımcı olabilir diye düşünüyorum.
Yazıyı okuyunca aklıma bir atasözü geldi. Bizim özel sektöre uygun; Arpacıya borç eden, atını tez satar...
YanıtlaSilBunu hiç duymamıştım, güzelmiş.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilHocam, yeni yayınlayacağını kitabı sabırsızlıkla bekliyorum. Yazılarınız için çok teşekkür ederim, çok faydalı oluyor. Benim bir dize sorum var. Yön gösterebilirseniz çok sevinirim.
YanıtlaSil1) Neden borç stoku diye bir terim var. Stok denmesinin ardında bir neden var mı biliyor musunuz? Sadece Borç denilse yanlış mı ifade etmiş oluruz?
2) Bankalar son zamanlarda yurtdışından TL cinsinden de tahvil ihracı yapmaya başladılar. Bu tarz bir borçlanma iç borç mudur dış borç mu?
3) Dış borç ve iç borç kavramı hep kafamda bir kavram kargaşası yaratıyor. Hesaplamaları nasıl dublikasyon yapmadan yapabiliyorlar? Örneğin x şirketi ABC bankasından 100 TL kredi alıyor. Bu bir iç borç. ABC bankası yurt dışından 50 USD borç alıyor. Bu da dış borç. İç borç ve dış borç toplamımız 100 TL + 50 USD’ mıdır? Sonuçta aynı para değil mi? ABC bankası, x şirketine borç verdi çünkü.
4) Tabanda kemikleşmiş bir borç var mı özel sektörün ya da kamunun sürekli roll ettiği. Biliyor musunuz? 2002 yılından sonra kamunun borcu hiç 70.000’in altına inmemiş. Hatta 2’ye katlanmış. Bunların hepsi yeni yatırımlar için mi yoksa aşağıda yapısal olarak yeterli kaynak yaratılamadığı için aynı krediler sürekli döndürülüyor mu dersiniz?
Teşekkür ederim.
Sil(1) Ekonomide birikmiş değerlere stok günlük aylı yıllık değerlere akım değişken deniyor. Örneğin borç stoku stok kavramdır ama borç o gün için alınıp ödenecek bir akım kavramdır. Ya da servet stok kavramdır gelir ise o güne aya ya da yıla aittir.
(2) İç ve dış borç ayırımında kullanılan ölçü yerleşikliktir. Eğer borcunuz Türkiye'de yerleşik kişilere ise bu iç borç. sayılıyor, dışarıda yerleşik kişilereyse bu dış borç sayılıyor.
(3) Özel kesimin iç borcu hesaplanmıyor. Sadece dış borcu hesaplanıyor. İç ve dış borcu hesaplanan kamu kesimidir.
Orada da netleştirme yapılarak net dış borç bulunabiliyor.
(4) Kamu kesiminin borcunu sıfırlaması diye bir şey pek yok. Özel kesim için de öyle. Yatırım yapan sürekli dışarıyla alış verişi olan şirketler sürekli borç alacak ilişkisi içindeler. Bunda tuhaf bir şey yok. Bütün mesele bırçların geri ödenemeyecek noktalara getirilmemesi.
Hocam elinize sağlık. Her zamanki gibi muhteşem yazmışsınız.
YanıtlaSilSizi başkalarına anlatırken ekonominin Tolstoy'u olarak tanıtıyorum:)
Bir yorumum olacak.
Kriz durumunda kamu dış borcunun fazla olmasının kişilere etkisi dolaylı oluyor.
Özel kesimin dış borcunun fazla olması durumunda ise krizden direkt etkileniliyor.
Daha önceki krizlerde sokağa dökülen bir halk hareketi yaşanmamıştı.
Tahvil alımının durdurulması durumunda bile 2014'e olumlu bakılıyor. Fakat kötü senaryolar gerçekleşir ya da Türkiye'de bir kriz durumu olursa geçmişteki gibi atlatılmasının çok zor olacağını düşünüyorum. Özel kesim dış borcundan kaynaklı sokağa dökülecek binler olabilir kanısındayım. Bilmem katılır mısınız?
Çok teşekkür ederim. Ama bu çok iddialı bir ifade. Tolstoy'un kemiklerini de sızlatmayalım.
SilŞimdilik durum sizin çizdiğiniz tablo kadar karamsar görünmüyor. Sıkıntılar olacak ama bu çapta bir sıkıntı beklenmiyor. Tabii bu şu andaki beklentilere ve gidişata göre böyle. İşler daha kötüye giderse neler olur kimse tahmin edemez.
Hocam ben şunu merak ediyorum devlet yada hazine dışardan borçlandığında bunu merkez bankasında tutuyor ve bu paranın bir kısmını tl olarak içeride ki harcamalarında kullanıyor bir kısmınıda döviz olarak dışardan mal yada hizmet ithal etmek için kullanıyor diyebilirmiyiz ?
YanıtlaSil2)eğer doğruysa devlet borçlandığı dövizin bir kısmını merkez bankasında yatırıp karşılığımda aldığı tl yi içeride harcamalarında kullanıyor dedim. Dışardan borçlanıp bunun bir kısmı tl olarak kullanılıpta içeriden direk tl ile borçlanma yapılmamasının sebebini şöyle özetleyebilirmiyiz ; 1) dışardan uzun vadeli ve daha ucuza borçlanma imkanı var 2) devletin tl ihtiyacı için dışardan borçlanmayı tercih etmesinin sebebi eğer borçlanmasının büyük kısmını içeriden yaparsa crowding out (dışlama etkisi ) etkisi ortaya çıkabileceğinden faizler yükselip özel kesimin dışarıya itileceğinden kaynaklanıyor diyebilirmiyiz . Bu sebebler devleti tl ihtiyacı olsa bile dışardan borçlanmaya itiyor diyebilirmiyiz ?
3) bankalarda içeride tasarruf yetersizliği olduğundan tasarruf mevduatı vereceği kredilere yetmediğinden dışarıdan borçlanıp aldığı bu dövizi merkez bankasına yatırma hakkına sahipmidir eğer aldığı borcu merkez bankasına yatırıyorsa vereceği krediler artıyordur ve bu durum tasarruf eksikliğini ikame etmektedir bunu anlarım . Yok aldığı borcu merkez bankasına yatıramıyorsa bankalara verip karşılığında tl alıyorsa bu kredi miktarını artırmaz herhalde çünkü piyasaya fazla para çıkmadığından , para bir bankadan çıkıp diğerine girdiği için etkilemez diye düşünüyorum . Hocam bu na katılırmısınız eksik olam yerleri düzeltirseniz çok sevinirim
4)kısaca şöyle özetleyebilirmiyiz bankalar , hane halkı , devlet dışarıdan borçlanmasının sebebi ya direk o dövizi kullanıp dışardan mal yada hizmet alımında bulunacak ya özellikle hane halkı o dövizleri döviz cinsinden yatırarak faiz geliri elde etmek için kullanacak ya bankalar döviz cinsinden kredi vermek için kullanacak ya hane halkı dış borç ödemelerinde kullanacak
Yada alınan bu dövizler ülke de direk tl cinsine çevirilerek bankalar tarafından tl kredisi vermede devlet tarafından harcamaları finanse etmede kullanılacak dersem yanılırmıyım
Kısacası dışardan alınan bu borçlar ihtiyaca göre ya döviz üzerinden kullanılacak ya da bizzat Türkiye'de kullanılmak isteniyorsa tl ye çevrilip Türk lirası cinsinden kullanılıyor diyebilirmiyiz son soru acaba hangisi daha sıklıkla kullanılıyor dövizle borçlanıp direk dövizi kullanmak mı yoksa alınan borcu tl ye geçirerek kullanmak mı ?
Kusura bakmayın biraz uzun oldu uzun zamandır borçlar ile ilgili kafamda soru işaretleri vardı ben de sormak için bu yazıyı bekliyordum esenlikte kalın
(1) Hazine dış borçlanma yaptığında bunu TCMB'de tutuyor ama ithlata yapmak için değil dış ve iç ödemelerini yapmak için kullanıyor.
Sil(2) Doğru. Dışarıdan borçlanma çok da ucuz değil ama vadesi uzun. Yani içeriden bir veya iki yıl vadeli borçlanırken dışarıdan 7 - 10 yıl vadeli borçlanabiliyor. Crowding out etkisinin dışarıya yönelmekte katkısı var. Ama asıl olan vadde uzunluğu.
(3) Bankalar dışarıdan aldığı krediyi MB ye de yatırabilir kendi de kredi olarak kullanabilir. Şimdi MB ROK uygulaması yaptığı için bu dövizleri zorunlu karşılık olarak MB'ye yatırıp eldeki TL leri serbest kullanmayı da tercih ediyorlar. Çünkü TL kredisine talep daha yüksek.
(4) Buradaki özetiniz doğru. Her ikisi de kullanılıyor hangisinin daha fazla kullanıldığı zamana ve koşullara göre değişiyor. Şu sıralarda TL ye çevirip kulllanmak daha yaygın.
üstad yazınızdan istifade ettim teşekkür ederim.benim bir sorum olacak bu var olan toplam borçun bir limiti veya oranı var mı ? yani bu oranı aştığı zaman çevrilemez diyebilir miyiz? geçmişte duyunu umumiye gibi bir heyet kurulma ihtimali var mı?
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilTürkiye'nin kamu borç yükü (yani stokun GSYH'ya oranı) yüzde 40'ın altında. Bu oran Avrupa'nın en düşük oranlarından birisi. Burada sorun yok. Özel kesim borcu da çok yüksek değil. Sorunumuz bir yıl içinde vadesi gelecek geri ödeme miktarının 165 milyar dolar dolayında olması. Buna yaklaşık 55 - 60 milyar dolarlık cari açığı da ekleyince bir yıl içinde bulunması gereken dış finansman 220 - 225 milyar dolara çıkıyor. Bunu bir yılda çevirmek kolay değil. Eğer Fed faktörü olmasa bu döndürülebilir ama Fed kısıntıya giderse sıkıntı oluşabilir.
Düyun'u Umumiye geçmişte kaldı. Artık modern Düyun-u Umumiye IMF biliyorsunuz. O da parayı almaya çalışırken özüm yollarını da öneriyor. Gerçi o yollar pek sevilmiyor ama.
hocam yazınızdan anladığım kadarıyla özel sektör ciddi bir kur riski içerisinde. peki size sorum şu olacak. özel sektörün bu riski en aza indirmek için kullanabileceği future ve swap gibi vadeli işlem sözleşmelerini kullanma yoğunluğu nedir? bu konu hakkındaki verilere nereden ulaşabiliriz?
YanıtlaSilSaygılarımla...
Evet özel kesim kur riski altında o nedenle de son aylarda pozisyon kapatmaya uğraşıyorlar. Bu tür veri yayınlanıyor mu emin değilim. Ama piyasa tahmini olarak söyleyeyim bugünkü koşullarda özel kesimde mevcut yükümlülüklerin yarıya yakını bu araçlarla sağlamlaştırılmış görünüyor.
SilHocam Amerikan merkez bankası fedin tahvil alımında azaltmaya gitmesi ve genişletici para politikasını terk etmesi durumunda (ki er yada geç terk edecek )Türkiye'nin eskisi kadar borçlanamayacağını ve cari açık vermeyeceğini söyleyenler var .sizce eskisi kadar cari açık vermezmiyiz ?
YanıtlaSilBunun sebebi de dışarıda bol likiditenin kesilmesi ve dolar faizleride yükseleceğinden dolayı maliyetlerin yükselmesinden kaynaklanır diyebilirmiyiz ?
2) hocam birde deniyor ki tahvil alımının azaltımı sonrasında dışardan eskisi kadar borçlanılamaz deniyor .hocam burada maliyetler eskisine göre yükseleceğinden bireyler yada bankalar bu maliyete katlanmayacağından eskisi kadar borçlanmazlar değil mi yani burada bu kastediliyor değil mi? Yani şu kastedilmiyor herhalde fed tahvil alımını azaltması durumunda bireyler istesede borçlanamayacak bu kastedilmiyor değil mi hocam . Çünkü buradaki bireyler yada bankalar maliyetine katlandığı sürece o dövizi bulabilme hakkına sahiptir değil mi ? Yanlışım varsa düzeltin lütfen
(1) Cari açık verebilmek için o açığın finansmanını da dışarıdan bulmak gerekiyor. Ne var ki Türkiye'nin tek ihtiyacı cari açığı finanse etmek değil aynı zaman 165 milyar dolar tutarında vadesi gelecek olan borcu da finanse etmek gerekiyor. Bu kolay bir manzara değil. Bu arada Fed likidite sunumunu azaltırsa dış kaynak azalması olacak ki o da kurların yükselmesi demek.
Sil(2) Bazen maliyetine katlansanız bile yeterince döviz bulamazsınız. Çünkü Türkiye tek başına değil. Benzer durumda dış finansman arayan birçok ülke var. Yani rekabet söz konusu. Eğer bir ülkede riskler yükseliyorsa dövizin fiyatı artar. Ama bazen riskler öyle yükselir ki kimse borç vermeye yanaşmaz.
Hocam yani şunu mu anlamalıyım maliyetine katlansak bile dövizi bulamamamızın sebebi borç isteyen ülkede risklerin aşırı derecede yükselmesi ve diğer ülkelerce bu borç isteyen ülkenin bu borcunu ödeyemeyecek diye değerlendirilmesinden kaynaklanmaktadır değil mi yoksa onun haricinde sizde söylüyordunuz ülke çok zor duruma düşmediği sürece (Yunanistan gibi ) maliyetine katlanıldığı sürece döviz bulunur herhalde .örneğin Yunanistan gibi zor duruma düşsek ve diğer ülkeler bizim aldığımız borcu ödeyemeyeceğimiz kanısına kapılırsa biz %50 faiz versekte kimse bize borç vermeye yanaşmaz değil mi ? Böylemi düşünemeliyim ve dediklerinizden bunu mu çıkarmalıyım ?
Sil2) yani önümüzdeki dönemde fed tahvil alımını kıssa ve kurlar yükselse ama bizim de ülke olarak riskimiz yüksek olmasa
Maliyete katlanıldığı sürece bulunabilir herhalde değil mi hocam .
(1) Borç alma bir maliyet ve risk meselesidir. Faizler yükselince borç vermek isteyenler çoğalır. Buna karşılık eğer aynı anda riskler faizlerden daha hızlı yükselmişse borç vermek isteyenler azalır. Bazen öyle bir noktaya gelinir ki faiz nereye çıkarsa çıksın borç verecek kimse çıkmaz. Mesela Yunanistan son aşamada bu noktaya gelmişti. İşte o zaman IMF'nin kapısını çalmak zorunda kalırsınız.
Sil(2) Evet maliyete katlanılırsa borç bulmakta bu aşamada herhangi bir sorun yok. Türkiye riskli görünse de borç verilmeyecek kadar riskli bir ülke değil.
teşekkürler hocam
YanıtlaSilKonu dışı olacak ama bir ekonomik tetikçinin itiraflarını okudunuz mu düşünceleriniz nelerdir?
Okumadım.
SilHocam 2009 Radikal'daki "Kırk katır mı kırk satır mı?" yazınızdan alıntı yaparak "Ortada devletin net borçlanması için konulmuş bir limit, yani bir mali kural var. Bu kural ve onun getirdiği limit değiştirilmemiş bulunuyor. Buna karşılık Hazine bu limiti ilk dört ayda yüzde 100 fazlasıyla aşmış durumda." diyordunuz. Burada borç limiti 10 Milyor $ civarı idi. Şimdi 2014 bütçe kanununun 12. maddesine göre " 2013 yılında, 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanuna göre sağlanacak; garantili imkân ve dış borcun ikrazı limiti 3 milyar ABD Dolarını aşamaz." diyor. Bu konuda 2013 verileri, 2014 beklentileri ve Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi açısından hükümetin politikaları konusunda bir yazınızı yada yorumunuzu alabilir miyiz?
YanıtlaSilBuradaki limit Hazine'nin vereceği garantilerin toplam büyüklüğüyle ilgili limit. Bu konuda bir yazı planlayayım.
SilTeşekkür ederim Hocam merakla bekliyorum
Silhocam özel sektör açık pozisyonunu kapamaya çalışmakta ve hatta piyasada Kurun düşmemesinin sebeblerinden biride buna bağlanmaktadır ,benim sorum 1) özel sektör pozisyonunu kaparken dışardan borçlanma yolunu da seçmektemidir ?
YanıtlaSil2) özel sektör döviz yükümlülükleri olduğundan dolayı ileride kurların daha da yükselmesi tehlikesine karşın şimdiden piyasadan döviz talep etmekte diyebilirmiyiz ?yani piyasadan döviz talep edip mevduat olarak banka da tutmaktadır diyebilirmiyiz ?
3) hocam illa özel sektörün mü açık pozisyonunu kapaması söz konusudur ? Devlette dışardan borçlanmaktadır ve onunda vadesi gelen borçları vardır devlette piyasadan döviz talebinde bulunarak pozisyonunu kapamaya çalışmaktamıdır ve hatta kurun yüksek seviyelerde kalmasına devlette katkı yapıyor diyebilirmiyiz ? Yoksa devlet borç ödemelerini hazine vasıtasıyla merkez bankası hesaplarından mı yapmaktadır hiç döviz piyasasına girmemektemidir ?
(1) Açık pozisyon denilen olay bir şirketin döviz varlıklarının döviz yükümlülüklerinden düşük olması demektir. Bu durumda dışarıdan yapılacak döviz borçlanması döviz yükümlülüklerini azaltmaz tam tersine artırır. Şirketlerin pozisyon kapatmak için yaptıkları şey tam tersine döviz borçlarını ödemek ya da TL satıp döviz alarak döviz varlıklarını artırmaya çalışmak.
Sil(2) Evet bu tehlikeye karşı döviz talep ediyor özel sektör. Bir bölümü bankada tutuyor bir bölümü ise alıp dış borçlarını ödemeye çalışıyor.
(3) Devletin açık pozisyonu yine özel kesim şirketleri gibi döviz varlıklarıyla yükümlülükleri arasında yükümlülükler lehine olan farkla hesaplanabilir. MB'nı da kamu kesiminin bir parçası olarak kabul edersek tam tersine MB piyasaya döviz satarak özel kesimin talebini karşılamaya çalışıyor diyebiliriz.
Hazine döviz alım satımı yapmaz. Dış borç öderken TL'yi verir TCMB'ye transferi yaptırır. Dışarıdan dövizle borçlandığında da bunları TCMB deki hesaplarında muhafaza eder.
Hocam açık pozisyon derken şu kastedilmekte değil mi; daha önceden dışardan borçlanmış ve vadesi gelen bu döviz yükümlülüklerini yerine getirmek için piyasadan döviz talebinde bulunulması ya da yurtdışından döviz talebinde bulunulması bunu mu anlamalıyım
YanıtlaSilDöviz açık pozisyonu bir şirketin döviz varlıklarıyla döviz yükümlülükleri arasındaki negatif farktır. Yani döviz yükümlülükleri döviz varlıklarından fazlaysa açık pozisyon var demektir. Diyelim ki X şirketinin 100 USD döviz alacağına karşılık 200 USD döviz borcu var. Bu durumda açık pozisyonu 100 USD'dir. 1 USD = 2 TL iken bu şirket alacağını tahsil ettiğinde 200 TL eline geçevek buna karşılık borcunu öderken 400 TL'ye ihtiyaç duyacaktır. Şimdi birden 1 USD = 3 TL olursa bu şirket 100 USD alacağını tahsil ettiğinde 300 TL alacak buna karşılık 200 USD borcunu ödemek için 600 TL'ye ihtiyaç duyacaktır. Bu durumda eski duruma göre 100 TL ilave para bulması gerekecektir. Açık pozisyon taşımanın riski buradadır.
SilHocam ben şunu çok merak ediyorum cari açığın finansman yöntemlerinden biriside dış borçlanma diyoruz ve hatta ihracat ve turizm gelirlerinden elde edilen dövizden daha fazla yapılan harcamaları sıcak para ile doğrudan yabancı yatırımı ile onlarda olmassa dışardan borçlanma ile bireylerin ithalatları finanse ediliyor .Bireyler mal ithal ederlerken ithal edeceği malın tutarını tl olarak bankaya yatırıyor bunu anlıyorum daha sonra banka da bunun karşılığı dövizi ilgili ülkeye yollaması lazım bankanın dışardan borçlanması şurada mı devreye giriyor eğer o ay sınırlı miktarda sıcak para ve doğrudan yatırım girmişse elinde de bankanın yeterince dövizi yoksa banka dışardan borçlanacak ve döviz bu sayede bulunmuş olacak diyebilirmiyiz .
YanıtlaSil2) yukarıda ki örnekte bankaya o ay sıcak para ile yada soğuk para ile az döviz girmişse ve elinde ki döviz stoklarıda kendilerine gelen ithalat taleplerini karşılamada yetersiz kalıyorsa bireylerinde ithalat taleplerini karşılamak zorunda ise geriye bir tek yol kalıyor dedik borçlanmak acaba hocam banka burada şu Yoluda seçemez mi dışardan borçlanılıpta o döviz bulunulacağına bankanın merkez bankasında olan dövizlerini kullanabilir mi ? Yoksa bankanın merkez Bankasından kullanacağı döviz sınırlı olduğundan gelen ithalat taleplerini karşılamada yetersiz kalacağından borçlanmak en makul olanı mı ?
(1) Evet tabii. Eğer bunu da yapamıyorsa o zaman döviz fiyatları artar, ithalatçıların bir bölümü de ithalattan vazgeçer zaten.
Sil(2) Eğer bankanın MB de serbest döviz hesabı varsa kullanabilir. Ama eğer zorunlu karşılıklar olarak yatırdığı dövizleri kastediyorsanız onları kullanamaz.
Bu hiçbir zaman ya şu ya da bu şeklinde yürümez. Banka, eğer MB'de serbest döviz tevdiat hesabı varsa oradan kullanır, yetmezse bir miktar borçlanır onu kullanır.
Hocam şunu merak ettim bir yorumunuzda devlet dışardan mal ve hizmet alımı yapmak için borçlanmaz dediniz .hocam devlet belirli bir proje gerçekleştirecek olsa ve bu projede de kullanılacak yatırım malları yada aramalları Türkiye'de üretilmediğinden ithalat yapılacağı planlansa devletin bu ithalatı yapması için dövize ihtiyaç duyacaktır bunun içinde bu dövizi borçlanarak karşılamak bir yöntem değilmidir. Sonuçta devlet yaptığı dış borçlanmaları bütçe açığında yani mal ve hizmet alımlarında kullanıyor bu mal ve hizmet için yapılan harcamalar gerek Türkiye'de üretilen gereksede yabancı ülkede üretilen mallara yapılan harcamalar değilmidir ? Yani dışardan yapılan borçlanma ile dışarıda üretilen mallarda alınmıyor mu ? Burasını açıklığa kavuşturamadım hocam aydınlatırsanız sevinirim
YanıtlaSilDiyelim ki devlet bir hastane yaptırıyor ve bu hastanenin bazı aletleri dışarıdan ithal edilecek. Devlet hastaneyi kendisi yapmaz. İhale eder ve ihaleyi kazanan müteahhide yaptırır. Ona TL ödemesi yapar. Müteahhit aldığı o parayı bankada dövize çevirtir ve gerekli malzemeyi dışarıdan ithal ederek hastaneye yerleştirir. Sistem böyle çalışır.
Silhocam verdiğiniz bilgiler mülakatta çok yardımcı oldu çok teşekkürler...
YanıtlaSilTeşekkürler.
Silhocam elinize sağık tekrardan
YanıtlaSilhocam peki bu yeni ekonomi politikasının orta ve uzun vadede yan etkileri neler olur. mesela bir yazınızda Türkiye'nin emsali olan gelişmekte olan ülkelere göre daha yüksek cari açık oranı ve daha düşük tasarruf düzeyine sahip bulunduğundan bahsetmiştiniz yanlış hatırlamıyorsam.
YanıtlaSilDoğru hatırlıyorsunuz.
SilEski politikanın yan etkisi enflasyonun yükselmesiydi. Bu yeni politikanın yan etkisi de kurların denetimden çıkması olabilir.
sayın hocam ımf göre toplam dış borc bölü milli gelir yüzde40 üstü tehlikeli bizde şu an yüzde 50 sevyesinde 2001 değerleri zanerdersem yanlış hatırlamıyorsam yüzde 56 idi, şu an kısa vadeli dış borclar uzun vadeli dış borcun yüzde25 olaşmış durumda, yolun sonu görünüyor gibi sayın hocam sizin fikrinizi alablirmiyim saygılarımla
YanıtlaSilMerhaba hocam verdiginiz bilgiler icin tesekkurler size bir sorum olacak cevaplarsaniz cok sevinirim borclanma politikasindaki donusumun ekonomi uzerindeki etkileri nelerdir?
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilhocam mrb bısey sormak ıstıorum..2000sonrası turkıye ekonomısınde meydana gelen donusumun dıs tıcaret yapısı uzerındekı etkısını nasıl degerlendırısınız
YanıtlaSilHocam merhaba, iktisat alanında pek uzman olmadığımdan belki basit bir soru olacak ;
YanıtlaSilBu açıklanan dış borç rakamları sadece anaparalar değil mi? Faizler buna dahil değil sanırım yanılıyor muyum? Onlar sanırım gider olarak değerlendiriliyordur. Eğer durum böyle ise, bu kredilerin faizlerinin bilgilerine nereden ulaşırım?
Teşekkürler
Saygılarımla.
Evet bunlar sadece anaparalar. Faizler ayrıca bütçeye ödendikçe gider yazılıyor.
SilHazine sitesindeki kamu finansmanı istatistikleri içinde bulunabilir.
Hocam merhaba,
YanıtlaSilKurların yükseldiği bir ortamda açık pozisyonda olmak her zaman kötü müdür? Ne zamana kadar açık pozisyonu devam ettirebilir bir firma?