Demokrasiyle Ekonomik Gelişme Arasında Bir İlişki Var mı?
Demokrasiyle ekonomik
gelişme arasında ilişki var mı?
Demokrasiyle ekonomik gelişme arasında doğru yönlü bir
etkileşim olup olmadığı meselesi tartışmalıdır. Batılı ülkelerin demokrasi
sayesinde geliştiğini kanıt olarak ileri sürenlere karşı Çin ve Kore başta
olmak üzere doğulu ülkelerin otoriter rejimlerle hızlı ekonomik gelişme yakaladıklarını
kanıt olarak gösterenler de var. Bu ikinciler, geçmişte otoriter rejimlerle
hızlı ekonomik büyüme düzeyi yakalamış ülkeleri de kanıt göstererek
demokrasiyle ekonomik gelişme arasında bir ilişki olmadığını iddia ediyorlar.
Hangisinin doğru olduğunu tam olarak çıkaramıyorum. İki
tarafın da güçlü kanıtları var. Buna karşılık çıkarabildiğim bir şey var: Eğer
bir ülke rejim olarak demokrasiyi seçmişse onu en iyi şekliyle uygulamadıkça
gelişmesini yeterli düzeye çıkaramıyor. Bir başka ifadeyle yarım demokrasiyle
gelişme olmuyor. Tam gelişme için tam demokrasi gerekli.
Bu çerçeveden bakınca Türkiye’nin durumu hiçbir zaman tam
demokrasi olamadı. Temel nedeninin demokrasi anlayışımızdaki yanlışlık olduğunu
düşünüyorum. Biz demokrasi denilince seçimi anlıyoruz. Yani amaç ile aracı
karıştırıyoruz.
Demokrasinin
derecesinin ölçülmesi
Aşağıda ilk tabloda çeşitli kuruluşlarca dünyada demokrasiyi
ölçmekte kullanılan bazı endeksleri ve Türkiye’nin durumunu, ikinci tabloda da
demokrasinin olmazsa olmaz koşullarını ve bu koşullar karşısında Türkiye’nin
benim gözlerimle nasıl göründüğünü ortaya koymaya çalışıyorum.
Endeksler
|
Türkiye’deki
durum
|
2014 Dünyada özgürlük endeksi (2014
Freedom in the world)
http://www.freedomhouse.org/report/freedom-world/2014/turkey-0#.U10DgPl_vcg
|
Özgür değil
|
2014 Ekonomik özgürlük endeksi (2014
Index of economic freedom)
http://www.heritage.org/index/country/turkey
|
Orta derecede özgürlük
|
2014 Basın özgürlüğü endeksi (2014
Press freedom index)
https://rsf.org/index2014/en-index2014.php
|
Zor durum
|
2012 Demokrasi endeksi (2012
Democracy Index)
http://www.eiu.com/public/topical_report.aspx?campaignid=DemocracyIndex12
|
Hibrit rejim
|
Demokrasinin olmazsa olmaz koşulları
|
Türkiye’deki durum
|
Yasama,
yürütme ve yargı ayrımı
|
Giderek
kaybolmaya başladı
|
Yargı
bağımsızlığı
|
Giderek
kaybolmaya başladı
|
İfade
özgürlüğü
|
Kısıtlı
|
Basın
özgürlüğü
|
Kısıtlı
|
Hesap
verilebilirlik, denetime açıklık
|
Giderek
kısıtlı hale geliyor
|
Uzlaşma
kültürü
|
Son
derecede zayıf
|
Bireyin
korunması
|
Tersine
devlet korunuyor
|
Azınlık
haklarının korunması
|
Söz
konusu değil
|
Yasalar
önünde eşitlik
|
Çoğu
kez söz konusu olmuyor
|
İlk tablo, çoğu sivil toplum örgütü olan çeşitli
kuruluşların Türkiye’de demokrasiyi ve demokrasiyi etkileyen özgürlüklerin
derecesini nasıl gördüklerini anlatıyor. Bu tabloya baktığımızda Türkiye’nin
demokrasi ve onun gerekleri arasında en önemli yeri tutan özgürlükler konusunda
hiç de parlak bir durumda olmadığını görüyoruz.
İkinci tablo belirttiğim gibi benim bakışımı yansıtan bir
tablo. Bu tabloyu bir yıl önce yapmış olsaydım sanırım daha iyimser görüşler
belirtebilirdim. Gezi olayları ve sonrası o iyimserliğimi kökünden alıp
götürdü. Ne yazık ki son bir yılda Türkiye, demokrasi açısından ileriye değil
geriye gitti.
Ekonomide bazı
kararların siyasetten soyutlanması
Demokrasirin geliştiği ülkelerde ekonominin bazı
bölümlerinin de siyasetten soyutlanması geleneği yerleşiyor. Bunun en eski
örneği para basma ya da basılacak paraya karar verme yetkisinin siyaset
edenlerden alınıp merkez bankalarına verilmesidir. Buna kısaca merkez
bankasının bağımsızlığı diyoruz. Günümüzde bu bağımsızlık para basma yetkisini
aşarak para politikası araçlarının siyasetten bağımsız kullanılması gibi
noktalara gelmiştir. Bir başka örnek doğal tekellerin özelleştirilmesi sonrası
buralardaki üretimin, üretim politikasının belirlenmesi ve fiyatlandırılmasının
bağımsız kurumlara verilmesi meselesidir.
Gelişmiş ülkelerde bu şekilde uygulanan bağımsızlık meselesi
acaba Türkiye’de nasıl uygulanıyor? Bu konudaki değerlendirmelerimi aşağıdaki
tabloda özetliyorum.
Ekonominin siyasetten soyutlanması
|
Türkiye’deki durum
|
Merkez
Bankası bağımsızlığı
|
İnandırıcı
değil. Özellikle faiz konusunda geciken kararlar bunun kanıtı kabul edilebilir.
|
Bağımsız
kurumların (BDDK, SPK, EPDK, RTÜK, TAPDK, KİK, BTK) bağımsızlığı
|
Çoğu
kez zedeleniyor. SPK’daki son görevden almalar gibi uygulamalar bu eğilime
kanıtı sayılabilir.
|
Para
politikasının siyasal müdahaleden arındırılması
|
Zedeleniyor.
Faizin artırılmaması, düşürülmesi yolundaki açıklamalar bunun kanıtı sayılabilir.
|
Ekonomik
kararların bağımsız olarak yargısal denetimi (Sayıştay denetimi)
|
Siyasal
müdahale söz konusu olmaya başladı. Sayıştay raporlarının durumu bunun kanıtı
kabul edilebilir.
|
Bir soru
Türkiye’de demokrasi bir türlü gelişemezken ve ekonomideki
bazı kararların siyasetten soyutlanmak yerine siyasete konu olması söz konusu
olmuşken bakalım ekonomik gelişme ne yönde gidecek? Bu konudaki gelişme ilk
bölümde sorup da yanıtını bulamadığımız demokrasiyle ekonomik gelişme arasında
doğru yönlü bir ilişki olup olmadığı sorusunun yanıtını bulmamızda yardımcı olabilir.
Hocam bütün bunların kökeninde ''Sanayisizleşme'' kavramı vardır diyebilir miyiz? Modernite süreci ile birlikte endüstriyel ilişkilerin çerçevelediği toplu sözleşme sürecine dayalı kitle örgütleri olarak sendikalar, meslek odaları, sivil toplum örgütleri gibi katılımcı demokrasinin unsurları, bizde sanayi kavramı tam olarak sağlanamadığı için gelişmemiştir. Bu bakımdan da demokrasi anlayışı toplumumuzun hiçbir kesiminde tam olarak benimsenememiştir. Demokrasinin olmayışı haliyle tüm alanlara olumsuz biçimde sirayet etmiştir. Ekonomi de bunlardan bir tanesidir.
YanıtlaSilEvet bunlar doğru ama demokrasinin olmadığı 1923 - 1938 arası dönem Türkiye'nin ekonomik alanda en hızlı geliştiği dönemdir.
SilHocam ama bahsettiğiniz dönemlerde şartlar şimdikinden farklıydı, çoğu şeyi devlet eliyle planlı programlı biçimde yaptık. Şimdi daha liberal bir dünya ile iç içeyiz. Demokrasiye her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olduğu bir dönemdeyiz. Demokrasimizin de çağa ayak uyduramadığını hesaba katarsak her alanda geri kalmaya mecburuz, buna ekonomi de dahil.
SilDemokrasi ile ekonomik gelisme arasinda iliski kurmak tam bir zırva
YanıtlaSilKapitalizmin,Merkantilizm,Klasik ve Neo-Klasik evrelerinde Batida cagdas anlamda demokrasimi vardi
Hem sonra sermaye yogunlasmis bir emek ve sermayeyi buyuten"Art Deger"dir
Batida cagdas anlamda bastan itibaren demokrasi olsa ki olmadi kadinlarin cocuklarin acimasizca somuruldugu 12 saat calistirildigi donemler olmustur
Haklısınız batıda demokrasinin çıkışı 20. yüzyılda oldu. Ama zaten batının da ekonomik anlamda batı olması o çıkıştan sonra olmadı mı?
SilKadri yilmaz 28.4.2014
SilBatinin bati olmasi endustrilesme surecini tamamlamasindan sonra olmustur.Yani Bati feodal kulturu tam anlamiyla tasfiye ettikten ve buna bagli olarak Uluslasma Hareketini tamaladiktan sonra bati olmustur.Bunun demokrasi ile alakasi yoktur.Demokrasi kapitalist uretim biciminin bir kurumu endustrilesme surecine parele olarak gelisir.Cunku bir ulke ne kadar endustrilesmisse o denli feodal kulturu tasfiye etmis demektir
Cin in bu gunku basarisinin nedeni bizim gibi demokratik devrimleri yarida birakmadi demokratik devrimleri tamaladi ustelik yasayanlarda devam eden fodal kulturu silmek icin Kultur Devrimini gerceklestirdi
Hocam bu konuyla ilgili çok ilginç bir anım var:
YanıtlaSilbabam apartman yöneticiliği yaptığı yıllarda önemli bir tadilat yapılması gerekiyordu. ancak yönetim toplantılarına sadece 3-5 kişi katılıyordu. karar almak için daha çok sayıda kişinin görüşüne ihtiyaç vardı. babam katılımı artırmak için ilginç bir yöntem buldu. apartman sakinlerine "aidatlara %50 zam yapılacağına" ilişkin kağıt gönderildi. normal zamanlarda 3-5 kişinin katıldığı toplantıya bir hafta sonraki toplantıda 25-30 civarı katılım olmuştu. babam durumu izah etti, aidat artışı olmadığını ve yapılacak çok önemli bir tadilat işini görüşmek ve katılımı artırmak için kendisine başka çare bırakmadıklarını söyledi.
Hocam biz "demokratik gelişmişlik ekonomiyi etkiliyor" aşamasına daha gelmedik. hala "ekonomi demokratik gelişmişliği etkiliyor" aşamasındayız. hayatımızda ilkeleri değil maddi çıkarlarımızı esas alıyoruz.
Son derecede güzel ve çarpıcı bir örnek. Paylaştığınız için teşekkürler. Ayrıca son cümleniz de ne yazık ki gerçeği çok güzel özetliyor.
SilEkonomi gelismeden demokratik gelismislik olmaz
SilEkonomideki gelisme toplumlarin sosyal siyasi kulturel ve hukuksal yapilanmalarini etkiler
toplumsal gelismelerde tekrar ekonomiyi etkiler Ekonomi ile toplumsal gelismisligin kurumlari arasinda bir etkilesim vardir
hocam konumuz değil ama...
YanıtlaSil%25 devlet katkısı var diye bes' e girdim. ama duydum ki devlet katısı önce %18 sonra % 10 sonra da tamamen kalkacakmış..... ne yapmalı hocam... saygılar...
Devlet katkısının sonsuza kadar sürmesi beklenemez ama yine de ben ne zaman bu dediklerinizin olacağını bilmiyorum. Kalksın sonra düşünürsünüz.
SilEkonomik gelişmenin gerekliliği tartışılmaz, ama bizim derdimiz medenice yaşamak ise Çin ve Kore'nin değil, Hollanda'da vb. ülkelerdeki yaşamın peşine düşmemiz gerekir. Sonuç olarak, birey olarak ekonomik gelişmeden tabi ki kazanımlarımız olur, ama yeterli düzeyde demokrasi olmadığı takdirde 3-5 kuruş kazanımınız da adil olmayan şekilde hapse tıkılmanızla uçup gidebilir.
YanıtlaSilAynı kanıdayım. Onun için de demokrasi yoluna girince sonuna kadar gitmek gerekir.
SilUmarım gidişatımız tekrardan demokrasi yönüne döner Hocam. Saygılar.
SilEn mantıklı yorum. Istediğim kadar zengin olayım, eşitliğin adaletin özgürlüğün yani demokrasinin olmadıgı yerde yaşamak istemem. Tam tersi de geçerli
SilMerhabalar,
YanıtlaSilIki nokta dikkatimi cekmekte ;
1- Kita Avrupasinin ekonomik gelismesinde demokrasinin payinin az oldugu hipotezini, Kita Avrupasinin ekonomik atilimini, cografi kesifler, kolecilik ve somurgecilik gibi anti-demokratik kavramlara dayandirarak yaptigini goz onunde tutarak savunabilir miyiz ?
2- Nazi Almanyasinda ekonominin toparlamis olmasi empirik bir gercek (ref. Suresh Naidu, Columbia Uni.)
Bu iki nokta hakkindaki degerli goruslerinizi rica ediyorum
(1) Bence savunamayız çünkü kıta Avrupası'nın asıl gelişimi 20 yy da oldu. Ama tabii altyapıda bunların etkisini inkar etme mümkün değil.
Sil(2) Nazi Almanya'sında ekonomi toparlanmış olsa da bugünkü Almanya o Almanya'dan çok daha demokratik ve çok daha gelişmiş bir ekonomiye sahip.
YanıtlaSilHAZİNE MÜSTEŞARLIĞI tarafından gerçekleştirilecek "borç üstlenimine ilişkin usul
ve esasları belirleyen Yönetmelik" hakkındaki birçok platformda konu oldu. Ama sizinde yorumlarınız benim için önemli ne dersiz bu konu hakkın da Hocam.
Yap İşlet Devret ve Hazine Garantisi başlıklı yazımda bunu değerlendirdim. O yazıya bir göz atın.
Silgenelde economic freedom ile growth arasında yapılan çalışmalarda doğru yönlü bir ilişki bulunsa bile aksi yöndeki çalışmalar da yok değil. bu daha çok yapılan çalışmaların kapsadığı coğrafya ve zaman aralığına göre değişiyor. master tezimde ekonomik özgürlükler ile kalkınma arasındaki ilişkiyi inceliyorum ve henüz çalışmanın veri ayıklama ve literatür kısmında olsam da ekonomik özgürlükler ile kalkınma arasında doğru, büyüme oranları arasında ters yönlü bir ilişki gözlemledim. ancak büyüme verilerinin konjonktür dalgalanmaları nedeniyle oynak olduğunu ve son birkaç yılın olağan dışı bir büyüme trendi yansıttığını da unutmamak gerek. daha geniş bir zaman aralığı içeren çalışmalar genelde doğru yönlü bir ilişkiye işaret ediyor.
YanıtlaSilöte yandan demokrasi, temel haklar ve özgürlükler gibi değişkenlerin de kurumsal değişkenler olduğu ve kurumsal faktörlerin de büyümeyi uzun vadede etkilediği hesaba katılmalı. bu vesileyle konuyla ilgilenenlere acemoğlu ve robinson'ın "why nations fail" kitabını şiddetle tavsiye ediyorum.
mahfi hocanın yazısıyla ilgili de şu cümledeki bir noktaya itirazım var: "Batılı ülkelerin demokrasi sayesinde geliştiğini kanıt olarak ileri sürenlere karşı Çin ve Kore başta olmak üzere doğulu ülkelerin otoriter rejimlerle hızlı ekonomik gelişme yakaladıklarını kanıt olarak gösterenler de var." türkiye'de yaşayıp da kore'nin otoriter bir rejime sahip olduğunu iddia etmek çok doğru bir yaklaşım değil diye düşünüyorum. (çok taze bir örnek: http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2014/04/140427_gkore_istifa.shtml) çin konusunda ise çin'in otoriterlikten, ekonomik merkeziyetçilik/devletçilikten bir miktar uzaklaşması ve dışa açılmasının yüksek büyümeyi beraberinde getirdiğini düşünüyorum. çin demokratikleştikçe, özgürleştikçe hem kendisine hem de dünya ekonomisine kazandırdıkları arttı ve artmaya devam edecek gibi duruyor.
saygılarımla.
Çin ve Kore konusundaki yorumunuza katılıyorum ama bu adımlardan önce de iki ülke hızlı ekonomik gelişme sergiliyordu.
SilGüzel bir konu hocam teşekkürler.
YanıtlaSildemokrasinin; daha iyisi bulunana kadar en iyi yönetim biçimi olduğundan ( en geniş anlamda) herkes hemfikir olmakla birlikte, Bizde demokrasi uygulamasında kimse elindeki gücü bırakmak istemiyor, yada fırsatını bulduğunda gücü kendinde toplamak istiyor. Bizim gibi toplumlarda gücü ekonomik menfaate çevirmek daha kolay olsa gerek.
Yazının sonundaki sorunun cevabını sanırım hepimiz ekonomik bedel ödeyerek öğrenebileğiz.
saygılar.
Teşekkürler.
SilSon cümleniz işin özeti gibi.
Hocam,
YanıtlaSilBatıdaki gelişmişliği, batının 19. ve 20. yüzyıldaki emperyalizminden dışlamak yanlış olur. Bu emperyalizm hala bugün belli şekillerde devam etmektedir. Bu zenginliğin esas temeli emperyalizmdir, daha sonra demokrasi gelmiştir diye düşünüyorum.
Bugün ABD, Rusya ile siyasi sorunlarını Rus şirketlere yansıtabiliyor. Bizim gibi ülkelerde kendi markanızı çıkartıp her yere rahat rahat satamıyorsunuz ama onlar satıyor. AVMler ve kendi markaları üzerinden ve ülkelerinin yerli burjuvazilerini belli bir seviyede tutma politikalarıyla bizim gelişmemizi engelleyip bizi tüketim toplumu haline getiriyorlar. Bir de hain, misyoner, işbirlikçi, BOP eş başkanı siyasetçileri de buna eklersek biz 3. dünya ülkesi olmaktan çıkamıyoruz.
Biz batı emperyalizmine karşı siyasi bağımsızlığımızı kazansak ve orta doğu politikalarına uymasak ve bunun yanında hak ve özgürlükte büyük değişimleri bile yapsak bize demokrat demeyeceklerdir. Daha düne kadar İsviçre'de Ermeni soykırımı yalandır dediğinizde hapse giriliyordu.
Ben çözümü Doğu ülkelerinin Batı emperyalizmine karşı birleşmesinde buluyorum. Yoksa demokrasimiz var ama ABD'nin bölücü politikalarına alet olmadınız mı gene aynı şey oluyor. Bence bu nokta çok önemli.
İki ayrı cephedeyiz ve tarihten bu yana hiçbir zaman bizler Batı olmadık biz Batı'nın gözünde ötekiyiz. ABD ve Avrupa nasıl bir birlik ise bize de birlik bütünlük olmadan onların seviyesine gelmemiz mümkün değildir.
Evet haklı olduğunuz yönler çok ama düne kadar öteki konumunda olan Japonya artık öteki değil. Ve bu işi tek başına yaptı. Bugün ekonomik sıkıntı çekse de gelişmiş ülke olarak en önlerde yer alıyor. Sanırım bir süre sonra Çin de oraya gelecek.
SilSayın Hocam,
YanıtlaSilYukarıda emparyelizme vurgu yapan arkadaşıma katılıyorum. Neticede demokrasisiyle övünen ülkeler 20. yüzyıldan sonra gelişme kaydetmiş ancak süreçlerini hiç değiştirmemişlerdir.
Almanyadaki Türkleri
Fransadaki Cezayir-Afrikalıları
İngilteredeki Müslümanları
Yukarıda sayılan her üç batı ülkesinin kendi vatandaşları (özür dilerim onların anlayışları ile ırkdaşları) dışındaki sayılan kesimlere aynı endeksi uyguluyorum,
İfade özgürlüğü Kısıtlı
Basın özgürlüğü Kısıtlı
Hesap verilebilirlik, denetime açıklık Giderek kısıtlı hale geliyor (almanyadaki naziler ve iç güvenlik birimleri gündemde)
Uzlaşma kültürü Son derecede zayıf
Bireyin korunması Tersine devlet korunuyor
Azınlık haklarının korunması Söz konusu değil
Yasalar önünde eşitlik Çoğu kez söz konusu olmuyor
Bütün Avrupa için geçerli vatandaşları (vatandaşları diyorum ama doğru kelime ırkdaşları) haricinde
demokrasilerinin olmadığını, asyalılar-afrikalılar ve ortadoğulular defalarca görmüşlerdir. En yakın dönemde vatandaşları olan musevi halkına da en ağır acıları yaşatmışlardır. Şimdi soruyorum acaba bu gelişmişlik düzeylerini tarih boyu anti demokratik uygulamalarımı sonucu mu? Aydınlatırsanız, sevinirim.
Ben yazıda demokrasiyle ekonomik gelişme arasında paralel bir ilişki olduğunu söylemedim. Sadece iddialardan birisinin bu olduğunu vurguladım. Dediğim şuydu: Bir kez demokrasi yoluna girince orada ilerlemek gerekir.
SilSizin dediklerinize genelde katılmakla birlikte Almanya'daki Türklerin oraya kendi istekleriyle gittiklerini, buradaki koşullardan daha iyisini orada bulmaya gittiklerini hatırlamakta da yarar var.
Hocam yazı için teşekkürler! Bir gerçekliğin tespitini yapmaya çalışalım. Bence demokrasi girift, yüzlerce satırlık cümlelerle ifade edilmemelidir. Tanımım basit, demokrasi: " Birey,topluluk ve toplum olarak kendinizi; bireylere topluluklara,toplumlara ve devlete karşı güvende hissetmenizdir". Demokrasiye çok fazla anlam yüklüyoruz dolayısıyla ulaşılması zor " ütopya" haline geliyor. Bunun bir ileri aşamasında, demokrasinin aslında olamayacağını düşünerek, kendimizi kandırdığımıza inanıp var olan eşitsizlikleri,adeletsizlikleri olumlamak durumunda kalıyoruz. Artık daha yaşanabilir bir toplum oluşturmak için uğrunda mücadele edilebilecek bir hayattan da bahsetmek mümkün olmuyor. Sürdürelebilir iktisadi gelişme açısından da günümüz şartlarında bahsettiğim "güven" kavramı hayati öneme sahiptir. Birey,grup,yatırımcı,işçi vs (ne isterseniz ekleyebilirsiniz), kendini güvende hissetmediği bir sistem sağlıklı kalamaz. Otoriter sistemler ekonomik gelişme sağladıkça,devamlılık adına tanımladığım manasıyla demokratik sisteme evrilmek durumunda kalacaktır. Selamlar!
YanıtlaSilYorum için de benden teşekkürler.
SilAsıl önemli olan istikrar. Elbette mülkiyet haklarını koruyan bir sistemin istikrarından bahsediyoruz. Bu durumda siyasi ve hukuki açısından şimdi ve ileride herhangi bir olumsuz gelişme beklenmiyorsa işler iyi gidiyor. Demokrasi, o ülkede yaşayan bireylere söz hakkı verdiğinden dolayı daha çok arzu ediliyor. fakat istikrar olduğu sürece otoriter rejimler de başarılı olabilir.
YanıtlaSilEvet ama antidemokratik uygulamalar söz konusu olursa istikrarı uzun dönemde sürdürmek mümkün olamıyor.
SilKADRİ YİLMAZ
YanıtlaSilEkonomik yapilanmalar toplumlarin sosyal siyasi kulturel hukuksal yapilanmalarini belirler.Sosyal siyasi kulturel dinsel ve hukusal yapilanmlarada donup ekonomiyi etkiler.Toplumlarin dinamigi bu etkilesime baglidir.Demokratik kalkinmisligi ekonomik kalkinmislikla oranlamak dogru bir yaklasim degildir.Uretimin araclari emek sosyalizme gore sermaye,bilim ve teknoloji kapitalizme gore emek sermaye girisimci ve topraktir.Uretimi olusturan araclar icinde demokrasi yoktur.Eger olan demokraside Neo-Liberalizm uzerine oturmussa yandik demktir
Ta baslangicinde soyledim demokrasi iel kalkinmisligi demokrasi ile korele etmek tam bir zirvadir
Hocam, bu tartismanin sagilikli bicimde yapilmasi icin once demokrasinin sadece oy vermekten, oy coklugundan ve nihayet cogunlugun egemenliginden ibaret olmadigini, siyaset yapmak icin de mutlaka siyasi parti uyesi olmak, secim meydanlarinda veya televizyon ekranlarinda bagirmak gerekmedigini bilmemiz gerekiyor.
YanıtlaSilHenuz demokrasi tanimi - siyasi kurumlarin en tepesinde dahi - yerlesmemisken boyle bi tartismaya girmek emeklemeden kosmaya calismak olmuyor mu?
Aynı şeyler ekonomik gelişme için de söylenebilir.
SilBana göre mülkiyet haklarının korunduğu, hukuk kurallarının toplumun tüm kesimleri için adil bir şekilde uygulandığı bir sistemin istikrarlı gidişatı ekonomik gelişme için en önemli unsur. Böyle bir ortamda demokrasi, tüm vatandaşlara söz hakkı tanıdığı için daha arzu edilir olabilir fakat otoriter rejimler de gayet başarılı olabilir.
YanıtlaSilDemokrasiyle ekonomik gelişme arasında bağ var mıdır yok mudur sorusunun cevabı tabiki vardır olmalı.
YanıtlaSilDaron Acemoğlu'nun yazarlarından biri olduğu "Why Nations Fails" zaten bu konuyu anlatıyor. Okuma fırsatı olanlar kaçırmasın.
Hocam sizin de dediğiniz çelişkiye gelecek olursak, (neden demokrasisi gelişmemiş ülkelerin ekonomileri hızlı büyüyor?) geçenlerde izlediğim ve bence konuyu oldukça isabetli bir şekilde açıklayan TED videosunu izlemelerini öneriyorum.
Şahsi fikrim ise zayıf bir demokrasi ile ancak belli bir çıtaya kadar büyümek mümkün. Bizim son yıllarda gördüğümüz bu zayıf demokrasili ancak hızlı büyüyen ekonomilerin yaptığı da bu. O hayali çıtaya kadar potansiyellerini tam anlamıyla ortaya koyuyorlar. Bu da hızlı büyüme olarak yansıyor. Ancak yine başa dönecek olursak, belli bir noktadan sonra zayıf demokrasi, ve bunun bir sonucu olan devlet kurumlarının sağlıklı ve tarafsız işleyemeyişi ekonominin büyüme hızını kesecektir. Hele ki işe sadece büyüme değil de, gelişmiş bir ekonomi olmak olarak bakarsak sağlıklı işleyen bir demokrasi bu hedefe ulaşmak için kaçınılmazdır.
https://www.ted.com/talks/dambisa_moyo_is_china_the_new_idol_for_emerging_economies
Dünyanın en gelişmiş demokrasilerinin (Kuzey Avrupa Ülkeleri) aynı zamanda dünyanın en gelişmiş ekonomileri olması tesadüf değil.
YanıtlaSilTürkiye'ye gelince ;
O, hızla, Suudi Arabistan, Malezya, Endonezya ekseninde ilerliyor.......
Bol gökdelenli, bol camili, bol gemili, bol jipli, ama az eğitimli, az sinemalı, az tiyatrolu, az operalı bir eksende........
Hocam merhaba,
YanıtlaSilBelki de "Ekonomik Gelişme" kavramı tek başına demokrasinin ekonomi üzerindeki etkisini açıklamakta yeterli değildir.
Kişi başına düşen milli geliri bugün için örnek olarak 2000-3000 USD seviyesinde olan bir ülkede yeterince gelişmiş bir demokrasi olmadan da 10K USD milli gelir seviyelerine ulaşabiliyor olabilirsiniz. Bunu da "Bakın demokrasi olmadan da ekonomi gelişebiliyor" olarak savunanlar çıkabilir. Hatta mesela zengin doğal kaynaklarınız varsa çok daha rahat yapabilirsiniz.
Ancak moda terim "Orta Gelir Tuzağı" na yakalanmışsanız, artık 15.000 - 20.000 USD seviyelerine çıkmanız için yüksek katma değerli ürünleriniz, şirketleriniz, markalarınız olmalı; ki bu da ancak bilgi üreterek olabilir.
Demokrasi ve özgür düşüncenin olmadığı bir ortamda bu yapılabilir mi, bunu tartışmak Türkiye için daha önemli olabilir...
Ekonomik gelişme ile ekonomik büyümenin aynı şey olmadığını anlatan, ekonomik gelişmenin toplumsal kalite artışını da kapsadığını içeren şu yazıma bakılabilir. http://www.mahfiegilmez.com/2012/09/buyume-baska-sey-gelisme-baska.html
SilHocam bahsettiğiniz doğu ülkelerinin batı ülkelerine göre çok daha köklü devlet geleneği var bunu da unutmmak gerekiyor
YanıtlaSilEvet ama konu bu değil.
SilHocam, Merhaba !
YanıtlaSilDemokrasi ile ekonomik gelişme arasındaki ilişki, bana göre tavuk-yumurta hikayesine benziyor. Ekonomik gelişmenin ana unsuru bana görei, katma değer yaratabilen bir nüfusa (işgücüne) sahip olabilmek. En başta eğitim sistemini ve kamu düzenini buna göre dizayn etmek gerekiyor.Örneğin Amerika'da sistem fırsat eşitliği üzerine kurulmuş, eğitim buna göre dizayn edilmiş, herkes ekmeğini taştan çıkarmak zorunda.Bu yüzden rekabetçi bir düzen var. Avrupa'da ise sistem imkan eşitliği üzerine kurulu, eğitim sistemi de buna göre şekillendirilmiş ve eşitlikçi bir sosyal düzen var. Ekonomik kalkınma Amerika'ya göre daha yavaş.Hem Avrupa hem de Amerika'da üreten katma değer yaratan ve böylelikle kamu finansmanına katkı yapanlar her türlü desteği alabiliyor. Ekonomik gelişme için özgürlükler çok önemli ve vazgeçilemez. TUİK'in istatistiklerine göre ülkemizde niteliği tartışmalı yaklaşık 5.5 milyon Üniversite mezunu (açık öğretim vb dahil) var. Yapılan araştırmalar ülkemizde insanların daha kolay iş bulabilmek için üniversiteya gitmek istediğini gösteriyor. Bir anlamda kendi istediği için değil, ekonomik şartların zorlaması ile yüksek öğrenim okumak istiyor. İnsanlarımızda '' varolmak için varlıklı olmak '' şeklinde bir düşünce-kültür oluşmuş. Bu da doğal olarak hayal kırıklıklarını artırıyor...
Yine ezber olmuş hocam. Ekonomi matematik bilimi değildir. Modelleyemezsiniz ekonomiyi. ekonomi toplum bilimidir. bu yüzden de olgular size göre farklı bana göre farklıdır.
YanıtlaSilŞunu demek istiyorum tam olarak: bir toplum demokratik bir modelle kalkınır belki ama bir başka toplum da anti-demokratik bir yapıyla kalkınabilir. Toplumdan topluma, kültürden kültüre farklılık gösterir. Bu yüzden de ekonomi modelleri bir matematiksel modele uydurulup her yerde aynı şekilde uygulanamaz. Her coğrafyanın her toplumun farklı bir modeli oluşturulmalıdır. İşte politikacılarımız da yapması gereken budur, gerek ekonomi gerekse diğer politikalarını toplum uygun şekilde yapılandırmalıdırlar. Aksi halde başarısız olurlar. başka toplumların başarı hikayesi, bizim toplumun başarısızlık hikayesi olabilir. Tüm bu gerekçelerden dolayı, POLİTİKACILAR POLİTİKA YAPMAKTAN ÇOK, TOPLUMU TANIMAYA ODAKLANMALILAR.
Burada anlatılanların matematikle hiçbir ilgisi yoktur ve anlattıklarımız Türkiye ile ilgilidir, genel bir model değildir.
SilHocam , MB nin faiz indiriminden sonra kurlarda ciddi bir yükseliş olur mu? Faizler direk kur üzerinde etkili mi ?
YanıtlaSilKısa vadede Dolar kuru 2,10 altını görebilir mi ?
Şimdiden teşekkürler cevabınız için ,
Ne yazık ki bu yıl çok bilinmeyenli denklemlere belirsizliklerin eklendiği bir yıl. O nedenle kur konusunda sağlıklı tahmin yapmak mümkün değil. Ben dolar kurunun 2 ile 2,20 arasında dalgalanacağını tahmin ediyorum. Ki böyle geniş aralıklı bir tahmin işe yaramaz.
Silİnsanoğlunun öncelikli amacı "rahat" yaşamaktır diyebiliriz sanırım.
YanıtlaSilBunun yolu en kaba saba anlatım ile özgürlük ve refahtan geçer,ikisinin birlikte olması gerekir.
Normal şartlarda ekonomi-demokrasi ilişkisinde , hangisi hangisini tetikler ? Bu cevabı mutlak olan bir soru olmayabilir.
Ama laboratuvar ortamı biraz değiştirilirse ;
Her ekonomide yaşanan olası geçici bozuklukların ortaya çıktığı bir ortamda bunun cevabını vermek daha kolay olabilir.
Örneğin ;
Demokrasinin en güzel ve asli özelliklerinden olan kurum ve kişilerin hesap sorulabilir olması..
Devletin yaptırımları ya da başına buyrukluğu ,hesap vermeyişi alacağı kararları rehavet ile almasına sebep olabilir , bu da ekonomi ile ilgili tüm unsurları etkiler diye düşünüyorum.
Tüm bunları düşününce demokrasinin özelliklerinin ortadan kalkması(kaldırılması) şu soruyu sorma gerekliliği doğuruyor:
quis custodiet ipsos custodes ("Denetleyeni kim denetleyecek ? " )
Hocam konuyla alakalı degil ama bir galatasaraylı olarak şampiyonlugunuzu tebrik ederim:)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Ben de Galatasaray kadın basketbol takımının Avrupa şampiyonluğunu kutlarım. Türkiye'de ikinci planda kaldığına bakmayın. Bu çok önemli bir şampiyonluk. İkinci kupaları, üçüncü kupaları bir yana koyarsak bu bir Türk takımının dördüncü Avrupa şampiyonluğudur ve çok değerlidir (Önceki Avrupa şampiyonlukları kadın voleybolda 2 kez Vakıfbank'tan 1 kez de Fenerbahçe'den gelmişti.)
SilHer demokratik gelişme insana yapılan bi yatırımdır ve bu beraberinde bazen konjektürel dalgalanmalar olsada muhakkak sürdürülebilir bir ekonomik gelişmeyi ,ekonomik kalkınmayı doğurur öte yandan amacın ekonomik gelişme olduğu durumlarda demokrasinin olacağı bi olasılık olur ve ekonomik gelişmeninde uzun vadede sürdürülebilirliği mümkün değildir.Elinize, yüreğinize sağlık hocam yazılarınız için...
YanıtlaSilTeşekkürler
Silkonuyla ilgili kapsamlı bir kitap var " why nations fails" -ulusların düşüşü- adında ..okunmasını tavsiye ederim. Ben söz konusu kitapta anladıklarıma katılıyorum. nedir peki özetle? demoktarik kapsayıcı kurumları olmayan uluslar bir noktaya kadar gelişir. Yani gelişimleri sınırlıdır. Mesele Nazi Almanya'sı ekonomik olarak atılım yapmıştı. demekki gelişim için demokrasiye gerek yokmuş demek mantıksızdır. bu gelişim sınırlı kalmıştır hatta akabinde yıkım getirmiştir. Sorunun cevabı basit demokrasiyle ekonomik gelişmişlik doğru orantılıdır. demokrasi olmadan ekonomi ancak sömürücü bir şekilde sınırlı olarak gelişir.
YanıtlaSilDemokrasi ve ekonomik gelisme uzun tartisilacak bir konu. Mahfi hocanin aciklamalarinin genel cerceveyi cok guzel cizmis fakat bir noktadan sonra "demokrasi" kavrami acisindan bazi ilavelerin olabilecegini belirtebilirim. Aciklamalarim su sekilde:
YanıtlaSil1. Oncelikle Daron hocanin-Turkceye cevrilen kitabinin kaynak olarak gosterilmesine katiliyorum- fakat eger konuyla ilgili -biraz genis- bir kaynak siralamasi yapilacaksa onerilerim su sekilde,
a.David Hume, “Essays Moral, Political and Literary”, 1742
b. Mancur Lloyd Olson, Jr. “The The Logic of Collective Action: Public Goods and the Theory of Groups” , 1971
c.Amartya Sen "Development as Freedom, Oxford, 1999
d.Daron Acemoğlu "Economic Origins of Dictatorship and Democracy" (joint with James A. Robinson), 2005
e.Daron Acemoğlu "Why Nations Fail: The Origins of Power, Prosperity, and Poverty (joint with James A. Robinson)" 2012.
Ozellikle Daron hocanin 2005 yilindaki kitabi muthis.
2.Oncelikle lisans duzeyindeki public finance yada public economics derslerinde anlatilan noktadan hareket edersek demos=halk, kratos= iktidar, demokrasi= halkin iktidari ise sivil haklar- demokratik siyasi sisteme katılma- ve devlet projelerinin performansı arasında bir iliskinin olduğunu söyleyebiliriz-fakat aynı zamanda bu konu cok karmasik bu yuzden uzun bir tartisma gerektiriyor. Yani temsili demokratik sistemlerde devletin temel amacı kamu yararına mal ve hizmetleri uretmekse temsili demokrasilerde de siyasetci, soz verdigi harcamaları yapmak icin vergi odeyicilerinden yetki alıyor demektir. O halde kaynakları yine halkın tercihleri yonunde kullanmak ve bu kaynakların nasıl kullanıldıgını hesabını vermek durumundadır.
3.Ayrica burada bence “demokratik siyasi sisteme katılma” anahtar nokta ve bu cumle cok onemli. Soru su :neye katilim? Bu sorunun cevabi kamu harcamalarina katilim olarak verilebilir. Kamu harcamalarina katilim ve kamu harcamalarinin etkin kullanimina imkan saglayacak ve genel anlamda ekonomik gelisme gerceklesebilecektir.(Bu konuda Klitgaard, R. “Controlling Corruption” makalesini oneriyorum.Gerci son donemde bazi acilardan elestiri aldi ama yinede temel bilgi acisindan rahatlikla okunabilir)
Dünya Bankası tarafından yurutulen projelerin performanslarıyla sivil haklar arasında cok güclü bir baglantının olduğunu goruyoruz. Eger bir ülke yetersiz ya da kotu sivil hak yapısından daha iyi sivil hak yapısına geçerse kamu harcamalarının ekonomiye dönüs oranı yüzde sekiz ile yüzde yirmi arasında olacagi belirtiliyor (bizim bu konuda yaptigimiz calismalar da bize benzer sonuclari gosterdi). Son olarak eger demokrasiyi guclu katilim (populer tanimla iyi yonetisim) acisindan ne kadar etkinkilarsak ekonomik gelismenin daha fazla olabilecegini soyleyebiliriz.
Cumhur Dulger
Hocam merhaba,
YanıtlaSillinkteki yazi konu ile ilintili, okumakta fayda var,
Hakan Gok
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/26369775.asp
Hocam merhaba,
YanıtlaSil"Batılı ülkelerin demokrasi sayesinde geliştiğini kanıt olarak ileri sürenlere karşı Çin ve Kore başta olmak üzere doğulu ülkelerin otoriter rejimlerle hızlı ekonomik gelişme yakaladıklarını kanıt olarak gösterenler de var."
Bu cümlenizde bahsettiğiniz demokrasiyle gelişen Batılı ülkeler hangileridir? Bir İngiltere, bir Hollanda, Fransa, İtalya? Yani bunlar belli bir gelişme düzeyi yakaladıktan sonra demokrasiyi benimseyen ülkeler değil mi? Öncesinde nasıl bir demokrasileri vardı?
Demokrasi de kapitalizm gibi bir süreçtir. Kapitalistleşme süreçlerini çoktan tamamlamış Batı ülkeleri yaratılan "artı değerin" paylaşımı konusunda birbiriyle kıyasıya mücadele etmiş(acımasız sömürü karşısında verilen emek mücadelesi) sosyal sınıflar bir denge durumuna gelmiştir. İşte biz buna demokrasi diyoruz. Bizde sosyal sınıflar henüz ne tam olarak gelişti ne de tam olarak paylaşım kavgası yaşadı. Emek mücadelesinin yoğunlaştığı dönemlerde devlet zor gücünü kullanarak boğdu(darbeler yaparak) ve her şey kapitalist sınıf lehine gelişti. Bundan en çok da kendi dinamikleri üzerinde gelişmeyen işbirlikçi sermaye ve onu destekleyen Batılı kurumlar(emperyalist ülkeler) yarar gördü. Kısaca bu süreç tam demokrasiye ulaşıncaya kadar sürecek,yönünü sosyal sınıflar belirleyecek diye düşünüyorum.
YanıtlaSilMerhaba hocam bnde bir soru sormak istiyorum.suanki konudan bagimsiz bir soru olacak ama sormak istiyorum.İnsan isterse köle olabilir mi? Bir insan köle olmak istiyorsa ekonomik sebebi var mıdır
YanıtlaSil