Türkiye ve Rakipleri Karşılaştırması
Yazının altında gelişmekte olan ülkeler kategorisinin
gelişmiş ekonomiler ligine terfi etmeye en yakın durumda olan yükselen piyasa
ekonomilerine ilişkin önemli göstergeleri 1980 – 1990, 1991 – 2002, 2003 – 2014
yılları ortalamaları itibariyle paylaşıyorum. Ayrıca küresel krizin en
sıkıntılı dönemi olan 2010 – 2014 yılları ortalamasını da yine aynı tablo
içinde ayrı bir sıra olarak sunuyorum. Bu tabloya bakarak herkes, hangi
yükselen piyasa ekonomisinin önceki dönemlere göre daha başarılı performans
çizdiği konusunda kendi yargısını oluşturabilir. Verilerin tamamı IMF’nin WEO
database April 2015 setinden alınmış, ortalamalar tarafımdan hesaplanmıştır.
(Bu tabloda yer alan GSYH payları hesaplamasının satınalma gücü esasına göre
yapıldığına ve dolayısıyla bir önceki yazımda cari fiyatlarla yapıulan GSYH
paylarından farklı olduğuna dikkat edilmelidir.)
Veri kaynağı: (http://www.imf.org/external/pubs/ft/weo/2015/01/weodata/index.aspx).
Ben tablodan kendi çıkardıklarımı paylaşayım:
(1) Çin, 1980’den
bu yana bütün dönemlerin tartışmasız en başarılı yükselen piyasa ekonomisi.
Bugünkü görünümüyle gelişmiş ekonomiler liginden sadece birkaç adım uzaklıkta
bulunuyor. İkinci başarılı ekonomi Hindistan gibi görünse de kişi başına
gelirinin henüz çok düşük olması onun gelişmiş ekonomiler kategorisine terfi
etmek için daha çok yolu olduğu gösteriyor.
(2) Brezilya,
Macaristan, Meksika ve Güney Afrika 1980’den bu yana zemin kayıpları yaşadığı
görülebiliyor. Bu üç ülkenin dünya GSYH’sındaki payları geriliyor.
(3) Endonezya ve
Tayvan, uzakdoğunun yeni kaplanları olarak ciddi bir atılım içinde görünüyorlar.
Malezya, bunların gerisinde kalmış bulunuyor.
(4) Türkiye, Romanya
ve Rusya, yerlerini korumuş ama bir atılım hamlesi gerçekleştirememiş durumda
bulunuyorlar.
(5) İlk bakışta
tasarrufları yatırımlarından yüksek olan, dolayısıyla cari fazla veren ya da
cari açık sorunu yüksek olmayan ekonomilerin durumu iyiye gitmiş görünse de
Macaristan ve Malezya bunun bir gösterge olmadığının kanıtı gibi duruyorlar. Buna
karşılık yatırım tasarruf dengesinin Türkiye kadar bozuk olduğu başka bir ülke bulunmuyor.
Türkiye’nin bu sorunu mutlaka çözmesi gerektiği bu tablodan da anlaşılıyor.
Özetle söylemek gerekirse yükselen piyasa ekonomileri içinde
gelişmiş ekonomiler ligine terfi etmeye en yakın ekonomiler arasında Çin,
Endonezya ve Tayvan yer alıyor. Türkiye, terfi liginde yer alsa da üst sıralara
tırmanmakta en azından şimdilik başarılı olamamış görünüyor. Burada
değerlendirmeyi yalnızca ekonomik verilerle yapmış olduğumuz dikkatlerden
kaçmamalı. Gelişmişlik yalnızca ekonomik gelişmişlikle ölçülen bir kavram değil.
Gelişmiş ülkeler arasına girebilmek için demokrasi, insan hakları, adalet,
eşitlik gibi alanlarda onların düzeyine çıkmak ve örneğin eğitim kalitesini artırmak,
insani gelişmişlik endeksinde yükselmek gibi bir gelişme içine girmek de gerekiyor.
Bu tabloda yer alan bütün ülkelerin ekonomilerini geliştirmeye çalışmanın yanı
sıra bu konularda da yol alması zorunluluğu bulunuyor. Refah artışı, bu
sorunların çözülmesi için gerek şart olsa bile yeter şart değildir.
Ülkeler
|
Dünya Payı
|
Büyüme
|
Yatırım
|
Tasarruf
|
Enflasyon
|
İhracat Artışı
|
İşsizlik
|
Cari Denge
|
Brezilya
|
||||||||
1980 - 90
|
4,1
|
2,3
|
21,0
|
18,2
|
583,9
|
4,9
|
5,4
|
-2,8
|
1991 - 02
|
3,4
|
2,5
|
19,3
|
16,7
|
429,1
|
4,5
|
4,5
|
-2,1
|
2003 - 14
|
3,1
|
3,4
|
19,7
|
18,7
|
5,9
|
4,4
|
4,4
|
-0,9
|
2010 - 2014
|
3,1
|
3,2
|
21,0
|
18,3
|
6,1
|
2,7
|
5,7
|
-2,7
|
Çin
|
||||||||
1980 - 90
|
3,3
|
9,2
|
35,2
|
34,9
|
11,9
|
veri yok
|
2,6
|
0,0
|
1991 - 02
|
6,3
|
10,2
|
37,7
|
39,3
|
6,2
|
15,7
|
3,0
|
2,4
|
2003 - 14
|
12,4
|
10,0
|
44,9
|
49,6
|
2,9
|
13,8
|
4,1
|
4,7
|
2010 - 2014
|
15,0
|
8,5
|
47,8
|
50,2
|
3,0
|
12,0
|
4,1
|
2,5
|
Macaristan
|
||||||||
1980 - 90
|
0,5
|
1,1
|
28,4
|
24,1
|
25,8
|
3,2
|
0,4
|
-2,4
|
1991 - 02
|
0,3
|
1,1
|
24,9
|
18,7
|
17,1
|
10,0
|
8,3
|
-5,5
|
2003 - 14
|
0,3
|
1,5
|
22,8
|
19,9
|
4,2
|
7,9
|
8,6
|
-2,8
|
2010 - 2014
|
0,2
|
1,3
|
20,4
|
22,7
|
2,7
|
6,2
|
10,3
|
2,3
|
Hindistan
|
||||||||
1980 - 90
|
3,4
|
5,5
|
21,5
|
19,7
|
9,2
|
5,3
|
veri yok
|
-1,9
|
1991 - 02
|
5,0
|
5,4
|
24,2
|
23,6
|
7,7
|
10,0
|
veri yok
|
-0,6
|
2003 - 14
|
5,7
|
7,7
|
34,5
|
32,7
|
7,6
|
12,4
|
veri yok
|
-1,8
|
2010 - 2014
|
6,4
|
7,2
|
35,1
|
32,1
|
8,8
|
9,6
|
veri yok
|
-3,0
|
Endonezya
|
||||||||
1980 - 90
|
1,8
|
5,9
|
37,5
|
19,6
|
9,1
|
2,4
|
2,4
|
-2,3
|
1991 - 02
|
2,1
|
4,2
|
29,2
|
22,4
|
14,3
|
5,2
|
5,4
|
0,4
|
2003 - 14
|
2,2
|
5,7
|
31,2
|
29,3
|
7,2
|
1,9
|
8,2
|
0,3
|
2010 - 2014
|
2,4
|
5,8
|
33,8
|
32,1
|
6,2
|
3,2
|
6,4
|
-1,6
|
Malezya
|
||||||||
1980 - 90
|
0,4
|
6,2
|
31,4
|
30,1
|
3,8
|
9,6
|
7,2
|
-2,8
|
1991 - 02
|
0,6
|
6,5
|
33,9
|
34,7
|
3,1
|
10,4
|
3,3
|
0,9
|
2003 - 14
|
0,6
|
5,1
|
23,1
|
34,7
|
2,5
|
2,8
|
3,3
|
11,6
|
2010 - 2014
|
0,7
|
5,8
|
24,8
|
32,1
|
2,4
|
2,6
|
3,1
|
7,4
|
Meksika
|
||||||||
1980 - 90
|
2,8
|
2,6
|
22,0
|
21,0
|
69,6
|
9,9
|
3,6
|
-1,0
|
1991 - 02
|
2,5
|
2,9
|
20,2
|
17,2
|
15,9
|
8,4
|
3,5
|
-3,0
|
2003 - 14
|
2,1
|
2,5
|
22,7
|
21,4
|
4,2
|
4,8
|
4,3
|
-1,3
|
2010 - 2014
|
2,0
|
3,3
|
22,2
|
20,7
|
4,0
|
8,8
|
5,0
|
-1,5
|
Romanya
|
||||||||
1980 - 90
|
0,8
|
1,0
|
30,2
|
24,9
|
veri yok
|
-4,6
|
3,7
|
1,6
|
1991 - 02
|
0,4
|
-0,3
|
23,9
|
19,4
|
99,9
|
7,6
|
8,1
|
-4,6
|
2003 - 14
|
0,4
|
3,5
|
26,6
|
21,4
|
6,1
|
7,6
|
7,0
|
-6,3
|
2010 - 2014
|
0,4
|
1,4
|
25,8
|
22,8
|
3,7
|
10,2
|
7,2
|
-3,0
|
Rusya
|
||||||||
1980 - 90
|
veri yok
|
veri yok
|
31,9
|
veri yok
|
veri yok
|
veri yok
|
veri yok
|
veri yok
|
1991 - 02
|
3,5
|
-0,7
|
24,7
|
28,7
|
139,4
|
3,4
|
9,0
|
5,3
|
2003 - 14
|
3,5
|
4,1
|
21,6
|
27,6
|
9,7
|
4,9
|
6,7
|
6,0
|
2010 - 2014
|
3,4
|
2,8
|
22,2
|
25,8
|
7,9
|
4,1
|
6,0
|
3,6
|
Güney Afrika
|
||||||||
1980 - 90
|
1,0
|
2,0
|
21,6
|
23,0
|
14,5
|
1,3
|
14,4
|
0,9
|
1991 - 02
|
0,7
|
2,1
|
16,0
|
16,0
|
8,6
|
4,7
|
22,4
|
-0,1
|
2003 - 14
|
0,7
|
3,1
|
19,8
|
16,1
|
5,4
|
2,6
|
24,6
|
-3,7
|
2010 - 2014
|
0,7
|
2,4
|
19,8
|
15,9
|
5,2
|
3,9
|
24,9
|
-4,0
|
Tayvan
|
||||||||
1980 - 90
|
0,6
|
6,7
|
26,0
|
34,8
|
4,2
|
10,5
|
2,0
|
12,3
|
1991 - 02
|
0,9
|
6,0
|
26,2
|
29,8
|
2,1
|
8,1
|
2,6
|
3,8
|
2003 - 14
|
1,0
|
4,1
|
23,3
|
32,3
|
1,2
|
7,2
|
4,4
|
8,6
|
2010 - 2014
|
1,0
|
4,5
|
23,0
|
33,6
|
1,2
|
7,9
|
4,4
|
10,0
|
Tayland
|
||||||||
1980 - 90
|
0,7
|
7,6
|
28,9
|
24,4
|
3,4
|
12,9
|
veri yok
|
-4,3
|
1991 - 02
|
1,0
|
2,1
|
32,7
|
32,5
|
3,8
|
9,8
|
1,6
|
-0,3
|
2003 - 14
|
0,9
|
3,9
|
27,1
|
29,3
|
2,8
|
5,8
|
1,2
|
2,1
|
2010 - 2014
|
0,9
|
3,6
|
27,4
|
29,1
|
2,5
|
6,3
|
0,8
|
1,7
|
Türkiye
|
||||||||
1980 - 90
|
1,3
|
4,7
|
22,7
|
21,6
|
55,3
|
veri yok
|
7,7
|
-1,2
|
1991 - 02
|
1,3
|
3,2
|
21,2
|
20,4
|
71,2
|
10,0
|
7,5
|
-0,8
|
2003 - 14
|
1,4
|
4,8
|
20,0
|
14,5
|
9,1
|
8,1
|
9,7
|
-5,5
|
2010 - 2014
|
1,4
|
5,9
|
20,6
|
13,5
|
7,7
|
6,5
|
9,5
|
-7,1
|
Hocam Merhaba,
YanıtlaSilParti liderlerinin ekonomi ile ilgili vaadleri hakkında yazı yazmayı düşünüyor musunuz? Ne kadarının yapılabilirliğine inanmalıyız? Vaadlere aldanmamak ve halkı bilinçlendirmek konusunda bu konuyu tarafsız olarak en iyi ele alabilecek insanlardan biri olduğunuzu düşünüyorum.
Serdarke
SilYanlış hatırlamıyorsam Mahfi Bey, 2 yıl öncesindeki bir yazısında; İngiltere'deki ''national healt servisi'' nden bahsetmişti. Bugün için biz de belki bu tuzağa düşecektik ki; iktidar baktı ki olmuyor bazı düzenlemeler getirdi. Muhalefet kanalının vaatleri ise pek farklı değil ne yazık ki.
O yüzden Mahfi Bey'in o yazısına da göz gezdirmenizi naçizane tavsiye edebilirim.
1948 yılında İngiltere'nin düştüğü tuzağı görmezden gelip; 2015 yılında hala bu vaatlerle oy toplayacağını bilen liderleri! ve bu parti başkanlarına inanan halkımızı görmek maalesef ki çok üzücü.
Bu konuda yazmayacağım.
Silneden?
SilHocam teşekkürler. Ülkelerin yatırım açıkları dış borçlanmayla karşılanıyor. Daha önceki yazılarınızda siz de bahsetmiştiniz. Bu da kabaca cari dengeye denk geliyor. Peki tablodan gördüğüm kadarı ile Tayland gibi ülkelerde yüksek tasarruf oranlarına rağmen yatırım tutarları kabaca cari fazlaları kadar eksik kalmış. Çin'i biliyoruz. İhracat fazlaları ile en azından Amerikanın açıklarını finanse ediyor. Bono alıyor. İhracat fazlası veren ülkelerin aldığı yabancı bonolar dış yatırım anlamına mı geliyor? Dış ticaret fazlası veren ülkeler dünya yatırımlarını mı finanse ediyor?
YanıtlaSilAynen öyledir.
SilHocam elinize sağlık. Secimin yaklastigi su gunlerde turkiyede talep yetersizli yasaniyor mu ? Yatirimlar durgun onu hep söylüyoruz belirli riskler var seçimlerden dolayi diye falan talep ile nasil bir baglanti kurabiliriz
YanıtlaSilTalep yetersizliği yaşanıyor. Konu sadece seçimlerle ilgili değil. Doların yükselmesini insanlar risk artışı olarak algılıyor ve harcamayı kesiyor.
SilMahfi bey kac gundur kafama takilan birsey var. Milli gelir hesaplamalarinda OTV veya satis fiyatina dahil edilen diger vergi ve harclarin etkisi nasil hesaplaniyor? OTV Oranlarinin farkli oldugu iki donem mukayese edilebilmesi icin bunun etkisinin yok edilmesi gerekir herhalde.
YanıtlaSilCari fiyatlarla hesaplama yapılırken malın satış fiyatı (piyasa fiyatı) esas alınıyor. Yani içinde her türlü vergi var.
SilKarşılaştırmalarda bu etkiler yok edilmiyor.
Meksika ve Brezilya szbit kalmak bir yana oranları düşmüş! oldukça ilginç
YanıtlaSilDoğru dürüst hiçbir markası ve üretimi olmayan Yunanistan nasıl 30 bin dolar mili gelire ve hayal edemeyeceğimiz bir refah düzeyine ulaştı? Bir türlü kafam almıyor.
YanıtlaSilİş gücünün sek-törel dağılımına bakmak gerek. Aslında hepimiz üretim değince tarım ve imalat sanayini düşünüyoruz. Ancak gelişmiş ülkeler artık hizmet sektörü ağırlıklı. Üretim aslında temelde bir insan faaliyeti. Bu nedenle işsizlik verileri, gelir dağılımı hesaplamaları çok gündemde. Mesela ülkelerin ekonomik büyüklüklerini kıyaslarken nüfusları çok karşılaştırıyoruz. Halbuki toplam iş gücü rakamlarını kıyaslamak gerek. Yunanistan hizmet sektörü ağırlıklı bir ülke. Turizm, gemi taşımacılığı, uluslar arası ticaret Yunanlıların geleneksel olarak olduğu sektörler. Kamu sektörünü de es geçmeyin. Özellikle Avrupa ülkelerinde Fransa, Finlandiya aklıma gelenler iş gücünün neredeyse beşte biri eğitim ve sağlık sektörlerinde istihdam ediliyor. Kamu çalışanlarının faaliyeti de sonuçta ekonomiye bir katkı.
SilYunanistanın batmasına izin verilse 10 bin dolara gerileyecek zaten.
SilHocam, fed neden piyasaya fazlaca sürdüğü doları geri çekmek istiyor? Devran zaten dönmüyor mu? İnsanlar zenginleşmişken neden parayı geri istiyor? Dolar daha da degerlenecek. Pahalı doların amerikaya olumsuz etkisi olmayacak mı?
YanıtlaSil1- fed bastığı doların %90'ını piyasaya sürmedi, fed bünyesinde aşırı rezerv olarak tutuluyor. zaten bu kadar para piyasaya sürülseydi enflasyon olurdu. şimdi fed, aşırı rezerv olarak tutulan paraya daha fazla faiz ödeyerek bankaların mevduat yarışına girmesini ve mevduat faizlerinin artmasını bekliyor.
Sil2- pahalı doların amerikaya maliyeti oldu. 2015'in ilk çeyreğinde sanayi üretimi, bir önceki çeyreğe kıyasla %0,25 oranında geriledi. kapasite kullanım oranı %79,5'ten %78,8'e düştü.
Genişlemeci para politikası hedeflerine kısmen ulaştı sayılır. İşsizlik belli bir düzeye geldi, enflasyon hala düşük ama o da artacak herhalde önümüzdeki aylarda. Tabi bu kadar büyük bir bilançoyu hiçbir merkez bankası ebediyen taşımak istemez. Zira bir başka krize aşırı şişik bir bilançoyla yakalanmak istemez diye düşünüyorum. O bilanço bir şekilde küçülmek zorunda.
SilAsıl konu sanırım Amerika'da siyasilerin FED'e "bizi kurtar" demelerinden kaynaklanıyor. Malum, Amerika'da belirli siyasi dengeler nedeniyle yapısal reform, vergi artışı, devalüasyon gibi şeyler yapmak mümkün değil. O zaman tek çare FED oluyor. Onun da parasal enstrümanlarla yapabileceği bu kadar. Aslında FED'in yaptığı şey Amerika'nın kendi krizini dünyaya yaymaktan başka bir şey değil. Kendilerini o sayede kurtardılar ama dünyayı ateşe attılar.
Eğer piyasadaki dolarları belirli bir programla çekmezse ve düzensiz bir çekiliş olur da o paraların hepsi piyasaya dönerse enflasyonu tutması mümkün olmaz. O nedenle feizi yavaş yavaş artırarak düzenli bir çekiliş sağlamak istiyor.
Silhocam merhaba.benim kafama takılan faiz-döviz kuru-enflasyon bu üçlü arasında nasıl bir bağlantı kurmak istersek nasıl bir bağlantı kurabiliriz ?
YanıtlaSilçünkü özellikle son bir aydır gündem bu üç kelime ilişkisi üzerinden gidiyor
Biri şeker, diğeri tansiyon ötekisi de kolesterol. Üçü de birbiriyle bağlantılı.
SilBunu bir kaç kez yazdım bir daha özetleyeyim. Kur yükselince ithalatı yüksek olan Türkiye'nin enflasyonu da yükseliyor. O yükselince ister istemez faiz de yükseliyor.
Silhocam ben önceki yazılarınızı okudum enflasyon ve faiz ile ilgili. talep enflasyonu ve maliyet enflasyonunun olduğu iki farklı durum söz konusu. kur artışından dolayı oluşan enflasyon maliyet enflasyonu. faiz de bir maliyet unsuru olduğu için enflasyonu arttırır yazıyordu yazınızda. fakat enflasyon neden faiz artışına neden oluyor ?
SilEnflasyon, faizden çok olursa faize para yatıran kişi zarar etmiş olur. Eğer enflasyonla faiz oranı aynı olursa kişi faize yatırdığı paradan kazanç elde edememiş olur. Doğal olarak faiz enflasyondan büyük olmalı ki, kişi faize para yatırdığında kazanç elde edebilsin. bu sebeple enflasyon artarsa faiz de artar.
SilHocam kafa tatiline çıkmıştım ama CHP'nin ekonomik vaatlerini görünce dayanamadım. Bir sol partinin sosyal yardım odaklı bur secim vaadi ortaya koyması sizi karamsarlığa düşürmüyor mu? Sol cenahdan bir tane entelektüel çıkıp da popülizm uyarısı yapmıyor. Muhalefetin ekonomik bağlamda iktidarın popülist gömleğini giymesi, Bilkent-Sabancı gibi üniversitelerin iktisat öğretim üyelerinin çıkıp bunu alkışlamasınin ekonomi eğitimi acısından tehlikeli olduğunu düşünmüyor musunuz ? Sosyal devlet ile sosyal yardım arasındaki uçurumu idrak edememiş bir toplum olarak durumumuz gülünç degil mi? Ayrıca AKP'nin 12 yılını yazdığınız gibi , CHP nin ve diğer partilerin ekonomik vaatlerini değerlendirecek misiniz? Eğer böyle bir değerlendirme yapmayacaksanız sessizliğinizin taraf olduğunu düşünmemiz gerekir mi? Faiz borçlarına, kamu maliyesine ve üretime dair ilginç vaatler var. Yapılan yorumlar bilimsel olmaktan uzak ve iki yüzlü. Cok büyük bir açlık var parti programlarının ekonomik vaatleriyle ilgili lütfen açlığı bilimsel verilerle doyurun. Sevgiler
YanıtlaSilÇok doğru bir değerlendirme. Maalesef günümüzün gerçeği sosyal yardımlar. Bundan bir 20 yıl önce 15 milyon kişinin devlet desteğiyle ve o da açlık sınırının altında olmak üzere yaşayacağını söyleseler gülerdik herhalde.
SilBu vaatlerinin nasıl popülist politikalar oluyor ? Sen popilizm nedir biliyormusun ? Bütçe uzmanımısınız yoksa ?
SilTürkiye'de neden hep sağ partiler seçim kazanıyor? Bunun sınıfsal, ekonomik ve kültürel gerekçeleri var. Bizde ücretliler dışında gelir vergisi toplanamıyor. Kurumlar vergisini de Bankalar ve büyük gruplar dışında kimse ödemiyor pek. CHP'nin büyük sermaye kesimleri ve beyaz yakalılardan destek görmesi tesadüf değil. Diğer kesimler sadece dolaylı vergiler ödüyor. KDV, ÖTV, İthalat KDV'si gibi. Bizdeki sağ partiler popülist partiler. tabanlar da vergi vermeyen kesimler. Bu nedenle vergi anlamında bu kitlelerin üzerine gidemiyor. CHP'nin bu vaatleri bence mevcut tabanını rahatsız edebilir. Vergi tabanını yaymadan bu politikaları gerçekleştirmesi zor.
Silİktidarın 12 yıllık ve hatta Türkiye'nin 1980'den beri diğer ülkelerle karşılaştırılması bana çok doğal geliyor. Buna taraf tutmak denmemeli diye düşünüyorum. İş idaresinde "benchmarking" diye bir kavram var. Firma olarak kendinizi rakip firmalar ile karşılaştırıyorsunuz. Bu karşılaştırma sonunda rakiplerinize oranla ne yaptığınızı, ne kadar başarılı veya başarısız olduğunuzu anlayabiliyorsunuz. Biz satışlarımızı ve/veya karımızı iki katına çıkarttık demeniz yeterli değil, diğerleri bunu beş katına çıkarttıysa, biz neden beş katına çıkartamadık diye düşünmek gerekli. Mahfi Hocamızın yaptığı çalışmaları buna benzetebiliriz. Bu sonuçlardan gocunmamak gerekli, kendinizi etkin olarak değerlendirmek istiyorsanız. Bu ve buna benzer çalışmalar gösteriyor ki Türkiye'de mucize diye reklamı yapılan durum, yerinde saymanın sadece bir adım ötesi belki o bile değil. Kendini sınamak isteyen insanların, şirketlerin veya ülkelerin düzenli yapması gereken bir çalışma, ama maalesef yetiştirilme tarzımız çok tepkisel, analitik olmaktan uzak. İlerleme ve başarı maalesef şiir okumakla olmuyor, çalışmak, üretmek, yenilikçi olmak, eleştirel bir zihniyete sahip olmak ve belki de en az diğerleri kadar önemli rasyonel olmak ve rasyonel nesiller yetiştirmekten geçiyor. O nedenle onu yaptın bunu neden yapmıyorsun yorumuna değil, durumumuz buymuş, daha iyi nasıl yapılabilir diye kafa yormamız gerekli. Kimse Türkiye'nin kötülüğünü istemiyor, sadece gerçekçi bir resmini çekiyor. Saygılarımla.
SilBen vaatleri değerlendirmiyorum, çünkü onların şimdilik ne zararı ne de yararı var. Ama uygulamaların yararı ve zararı değerlendirilebilecek durumda. O nedenle iktidarın yaptıklarını artısıyla eksisiyle değerlendirmeye çalışıyorum. CHP iktidar olur da bunları uygulamaya başlarsa onları da değerlendiririm.
SilArkadaslar uygulamanın 12 yıllık eleştirisini eleştirmedim. Ama bu kadar gündem oluşturan ve önem taşıyan bir husus hakkında hocanın insiyatif alıp bir kelam etmemesini acizane doğru bulmuyorum. Bu bana entelektüel bir ikiyüzlülük gibi geliyor. İktidarın yanlışlarını bilimsel verilerle irdelediğiniz gibi muhalefetin vaatlerini de bilimsel yöntemle irdelemeye ihtiyacımız var. Ama hoca uygulama/vaat gibi bir basit bir ayrıma giderek kendi kendine otosansur yapıyor. Asgari ücret 1500 lira olacaksa, Fiat artışları hangi üretimle finanse edilebilir, döviz erirse mazot hangi kaynakla ithal edilebilir, merkez Bankası yeni bir bütçe açığında enflasyonla mücadele etmek icin ne tür bir strateji izleyebilir? Oy kullanacaksınız hocanın böyle kritik bir noktada susmasını doğru buluyor musunuz ?
SilBen iktidarın verdiği sözleri değil uygulamasını değerlendiriyorum. Siz şimdiye kadar benden örneğin Kanal İstanbul projesiyle ilgili bir yazı okudunuz mu? Kanal İstanbul vaadi sırasında dövizin eriyeceğini yazmayıp da şimdi asgari ücret artarken bunu gündeme getirmem doğru bir yaklaşım olur mu? Ama madem sordunuz söyleyeyim. Ekonomide mutlak doğrular ve yanlışlar yoktur. Ekonomide her kararın bir getiri (kazanç) bir de maliyet yönü vardır. Asgari ücret artırılırsa bu, bütçe açığının artmasına ve faiz dışı fazlanın azalmasına yol açar. Ama öte yandan bu parayı alanların tüketim eşiği yüzde 100 olduğu için bu para talep artışı yaratır. Talep artışı iki sonuç verir: (1) Enflasyon artar (2) Üretim, yatırım ve dolayısıyla büyüme yükselir. Bunların yükselmesi istihdamı artırır, işsizliği azaltır.
SilGetiri artışını mı tercih edeceğiniz maliyet artışını mı gözönünde tutacağınız size kalmış bir tercihtir. Bu tercihe göre oyunuzu kullanabilirsiniz.
Hocam merhaba,
YanıtlaSilKuresel Finans Krizi kitabinizda cok ilginc bir tespitiniz var. diyorsunuz ki, ekonomik krizlerde ilk ve en buyuk darbeyi esnaf yer. Bu sebeple kendi iktidarina son verecek tek guc de yine esnafin kendisidir.
1. Su anki iktidarin bu durumda esnaf iktidar oldugunu iddia edebilir miyiz?
2. Esnaf su anda can cekisiyor. Mutlu esnaf gormuyorum. Bir konjonktur degisikligi olacagini gozlemliyor musunuz?
3. Kitabinizda yine krizden alacagi darbenin etkisine bagli olarak, ulkenin yon degistirebilecegini soyluyorsunuz. burada "yon"le kastettiginiz sey siyasi egilim mi? Yoksa nedir?
Saygilar,
ng
Ben yanitlayayim musadenizle. Hoca daha onceki bir yazisinda iktidarin esnaf iktidar oldugunu yazmisti zaten (son 1 ay icerisindeki bir yazi yanilmiyorsam). Konjonktur degisikligi olmayacak, hersey daha olumsuz yonde devam edecek USD kuru yukseldigi surece (halkin alim gucu dustugu surece). Siyasi; herhangi bir koalisyon veya daha guclu muhalefet bu yon degisikligi icin baslangic olacaktir. Selamlar.
SilYanıt, benim yazacağım yanıttan daha iyi olmuş. Onun için ben yazmıyorum.
Silhocam seçimlerden sonra faizler yükselir diyebilir miyiz... saygılar...
YanıtlaSilSeçimlere kalmayabilir.
SilHocam merhaba,
YanıtlaSilKar realizasyonu nasıl yapılır? Atıyorum 2.50den 1000 dolar aldım, 2.70 oldu. Elimdeki 1000 doların hepsini satıp bir süre tl araçlarına mı girerim yoksa bir kısmını mı böyle yaparım?
Teşekkürler.
İkisi de kar realizasyonu olur. İlki tam kar realizasyonu ikincisi kısmi kar realizasyonu.
SilPeki siz bu senaryoda ne onerirsiniz? Dolarin yonu hala yukari sanirim, bekle ve gor daha mantikli gibime geliyor.
SilTÜRKİYE'DE KARŞILIKSIZ ÇEKLER REKOR KIRMAYA TÜM HIZIYLA DEVAM EDİYOR!
YanıtlaSilTürkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi Ocak-Mart dönemine ait karşılıksız çek verilerine göre, Ocak - Mart 2015 döneminde, karşılıksız çek adedi, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 15 artarken, karşılıksız çıkan çeklerin tutarı ise yine aynı dönemde yüzde 74 artışla 7.5 milyar liraya çıktı.
ÇEK YAPRAKLARI BÜYÜYOR
Bankalara bu yılın ilk çeyreğinde ibraz edilen çek sayısı, geçen yıl olduğu gibi 5.4 milyon adette kaldı. Ancak, bu dönemde, bankalara ibraz edilen toplam çek tutarları, geçen yılın aynı dönemindeki 133.5 milyar liradan, yüzde 14 artarak 152.2 milyar liraya çıktı.
Böylece, geçen yılın ilk çeyreğinde ortalama 24 bin 720 lira düzeyindeyken, bu yılın aynı döneminde 28 bin 185 liraya yükseldi.
Buna göre, Ocak - Mart 2015 döneminde, karşılıksız çek adedi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 14 artarken, karşılıksız işlemi yapılan çeklerin tutarı ise yüzde 74 oranında artışla 4.3 milyar liradan, 7.5 milyar liraya yükseldi.
Karşılık işlemi yapıldıktan sonra ödenen çek sayısı da eridi.
Ocak - Mart 2015 döneminde, parasal tutarı 7.5 milyar lira olan 173 bin adet çek için karşılıksız işlemi yapıldı. Karşılıksız işlemi yapıldıktan sonra ödenen çek sayısı yılın ilk çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 50 gerileyerek 25 bin 262 adete düştü.
Karşılıksız çıktıktan sonra ödenen çeklerde miktar bazında ise büyük düşüş yaşandı. Aynı dönemler itibarıyla karşılıksız işlemi yapıldıktan sonra ödenen çeklerin tutarı yüzde 69 gerileme ile 650 milyon lira oldu.
Mart 2015 döneminde karşılıksız işlemi yapılan çeklerin bankalara ibraz edilen çeklere oranı, adet olarak yüzde 3.2 ve tutar olarak yüzde 4.3 oldu. 2014 yılı sonunda bu oranlar adet olarak yüzde 2.9 tutar olarak yüzde 3.3 idi.
http://odatv.com/n.php?n=turkiyede-karsiliksiz-cekler-rekor-kirdi-2104151200
Evet piyasada çok şikayet var.
SilHocam,
YanıtlaSilİktisat (binyıllar boyunca adına 'iktisat' demesek de) hep vardı, var olacak.
Ama keşke 'para'yı hiç icat etmemiş, edememiş olsaydık! Bunu bütün samimiyetimle yazdım Hocam!
Saygılarımla.
Bana sorarsanız para insanoğlunun ateşten ve tekerlekten sonra en önemli buluşudur. Aksi takdirde malları mallarla değiştirmek için saçma sapan işler peşinde koşacaktık.
SilHocam, n'olur yapmayın!
SilSize yakışmıyor Hocam!
Lütfen sözünüzü geri alın Hocam!
Para pis, para kanlı, para leş, para çirkef, para düzenbaz, para hırs küpü, para hırsız, para savaş bezirgânı, para çirkin, para hastalık, para kirli, para tüketim canavarını besleyici, para tembelliği artırıcı, para göbek yağlandırıcı, para deccâl, para emperyalist, para ölümcül...
Belki geçmişte saçma sapan işler peşinde koşardık; ama insanlığın 10 bin yıllar boyu tecrübesinden sonra, şu içinde yaşadığımız gün içinde; daha müreffeh, daha adil, daha barışçıl bir sistem kurabiliriz! Bu, artık mümkün!
'Para'nın miadını doldurduğunu niçin kabul edemiyoruz Hocam?
Pis olan, kanlı olan, düzenbaz olan, kirli olan, hasta olan para değil insan. Yanlış yere odaklanıyorsunuz.
SilÖyleyse bizleri:
SilGeçmişin hatalarını tekrarlamadan;
Sağlam bir "devrim" bekliyor!
Ancak bundan sonra; parayı ve parasal sistemi aşama aşama kaldırmayı ciddi ciddi düşünebiliriz!
Devrimci sevgi ve saygılarımızla...
Öncelikle merhabalar hocam,
YanıtlaSilBiliyorsunuz ki asgari ücret konusunda insanlarda çok yanlış algılar var, arttırılması durumunda oluşabilecek negatif etkiler bilinmemekte. Türkiye'nin güncel durumunu ele alırsak asgari ücret hangi seviyeye çıkarılabilir? Şuan ki seviye ideal midir? Arttırılması işsizliği arttırır mı, üretimi azaltır mı, özel kesim bunu karşılayabilecek durumda mıdır?
Şimdiden teşekkürler.
Asgari ücretin artırılması büyümeyi olumlu etkileyebilir. Daha yüksek asgari ücret daha çok harcama demektir. Daha çok harcama talebin artması ve ekonominin canlanması demektir. Ekonomiye bu şekilde gelecek canlılık ise büyümeyi artırır. Tabii bu işin getiri yanı. İşin bir de maliyet yanı var. Daha yüksek asgari ücret daha yüksek bütçe açığı ve daha yüksek kamu borçlanması demek. Ya da vergilerin artırılması demek. Ekonomide her tercihi yeni bir maliyet demektir.
SilAsgari ücretin artırılmasıyla harcama artacağı için talep, talep artacağı için de üretim artar. Üretim artışı devam ederse daha fazla istihdam gerekir, işsizlik azalabilir.
Kamu borclarinin giderek rahatladigi günümüz ekonomisinde böyle bir kamu harcamasi yapilabilir aslinda hem buyume icin hem issizlik için. Talep artacagi icin uretim artacak yani istihdam cogalir diyoruz hocam ama kisa donem etkisi olarak asgari ucret artacagi icin isten cikarmalar da meydana gelmez mi
SilHocam en basit sekliyle 1-tasarruflarimizi nasil artirabiliriz? Tasarruf açığımızı nasıl kapatabiliriz tasarruf ithali yapmadan? 2-yatırımları azaltsak ne kadar mantıklı olur daha az yatırım yaparak 13 14 lere getirsek bunun ne gibi zararları olur?
YanıtlaSilEn basit şekliyle tasarrufları artırmanın yolu faizi yükseltmekten geçer. Ama bu yatırımları da düşürebilir.
SilYatırımları azaltırsak büyüme daha da düşer. Zaten düşük büyüme dönemine giren ekonomide büyüme sıfıra doğru gelir ve işsizlik iyice yükselir. Bu eğilim ekonomiyi resesyona götürebilir.
Çok teşekkür ederim hocam
SilMuhalefetin ekonomik vaatlerine birçok pencereden bakmak gerekebilir;
YanıtlaSil1- İktidar olabilmek için başka seçenekleri kaldı mı? Yani diyelim ki muhalefet bu seçimlerin favorisi. Bu durumda bu vaatleri verir miydi? Birkaçını vermezdi diye düşünüyorum. Cumhuriyet dedi olmadı, 2023 de 2,5 trilyon USD dedi olmadı. Ekonomik yönden karamsar olduğumuz bu dönemde doğru ya da yanlış bu vaatleri vermekten başka çaresi kaldı mı? Vermese bu seçim Ak parti ile HDP arasında geçmeyecek miydi?
2- Evine bir asgari ücret giren aileler, 850 ila 1000 TL alan emekliler Mahfi Bey'in bu yazılarını okuyorsa, şimdi biz de dersek bunlar olmaz, onların bize göstereceği tepki karşısında ne söyleyebiliriz?
3- Gelir dağılımı bozukluğu düzelmezse, pasta büyümezse, yapısal reformlar yapılmazsa mecbur kalırız tabi bu tür ekonomik vaatlere.
4- Hangi eğilimde olursak olalım, ekonomiden anlamamız gerekiyor, verileri okuyabilmemiz gerekiyor. Gerekiyor ki, siyasetçiler bize bir şey söylerken iki kez üç kez düşünmeliler, Bu halk zehir gibi, bu lafa inanmaz, uyutamayız bari işin doğrusunu yapalım, düşüncesine yol açmamız gerekiyor. Biraz da biz yol açıyoruz kısa yolu seçmelerine.
5- Vaatleri değerlendirirken, bütçe üzerinden değerlendirmemiz gerekiyor. Önceki bütçeleri hiç değerlendirdik mi? Sahip çıkmadık. Etkin bir bütçe mi, enflasyona katkısı ne, istihdama katkısı ne, gelir dağılımına katkısı ne, sürdürebilir mi, daha iyi bir noktaya mı geliriz, pastamız büyür mü, dünyadaki payımız artar mı, borçlarımız azalır mı, yapısal reformları daha kolay mı yaparız? Bu sorulara yanıt aramalıyız. Pasta büyüten bir bütçe ise, gelir dağılımı esas alan bir bütçe ise, enflasyonu dizginleyecek bir bütçe ise her katmana çok olumlu yansımaları olacaktır zaten. Böyle bir ortamda Asgari ücret de artacaktır, o asgari ücretle daha çok şey satın alınabilecektir, kadınlarımızın istihdama katkısı artacak ve sonuçta bir eve iki maaş girecektir.
5- Salt kaynak bulmaya odaklanmamız gerekir. Kaynak her durumda bulunabilir. Ülkemiz borç ödeyen bir ekonomi değil. Çünkü daha çok yatırım yapmamız gerekiyor, istihdamı daha çok arttırmamız gerekiyor. Borcumuz hiç azalmayacak, pastayı gerçek anlamda büyütürsek oranı azalacak. Önemli olan sonraki dönemlerde de bu artış başımıza bela olur mu?
6- Ağırlığı İç tüketime dayalı, ithalatla büyüyen bir ekonomiden kurtulmaya çalışıyorduk değil mi? Kobilerin istihdam yükünü arttırarak, bir yıl iki yıl sıfır faizli kredi desteği sağlanmasını çok anlamlı bulmuyorum.
7- Sözleşmeliler kadroya alınması yerine, kadroluya geçmenin maliyetini düşünürsek, o maliyetle daha çok sözleşmeli işçi alınabilir değil mi? Amaç işsizlere de pastadan pay alabilmesini sağlamak değil mi? Gerçi devlet eliyle değil de özel sektör eliyle istihdamın artmasından yanayım.
8- İktidar da bu 12 senede yapısal reformları neden yapamadığının hesabını vermelidir.
9- Son olarak şu kutuplaşmalardan, operasyonlardan bıktım artık. Sakin huzurlu bir 4 yıl vaat ediyorum diyen, vaatlerini gerçekleştireceğine inandığım bir partiye oyumu vereceğim. Artık şerbetimi rahat rahat içmek istiyorum:)
Saygılarımla.
Çok güzel bir değerlendirme. Emeğinize sağlık.
SilSadece 9. maddede yazdığınızın gerçekleşmeyeceği kanısındayım. Zaten siz de o kanıda olmalısınız ki sonuna :) işareti yapmışsınız. Bu coğrafyada ne yazık ki öyle bir durum sadece bir hayalden ibaret.
Bir de bir şey ekleyeyim: Önümüzdeki dönem artık ekonominin yanına bir şeyler koyma dönemi olmak zorunda. Eğer biz eğitimi bugünkü durumdan çıkarıp da bilimsel eğitim düzeyine çekemezsek, yargıyı, demokrasiyi gelişmiş ülkeler düzeyine çıkaramazsak ekonomiyi de bundan ileri götüremeyiz ve orta gelir tuzağından çıkamayız.
Evinizde kileriniz yok ise,
SilBuzdolabınızın büyüklüğüne göre,
Şerbet stoğu yapmaya şimdiden başlasanız iyi edersiniz sayın Çimen!
Uç üslup kullandığım algısı oluşmasın diye en baştan belirteyim; uç değil:
İç çamaşırı satın almak için cebinizde para kalmayacak!
Geçelim iç çamaşırını; kıtlık içinde ekmek almak için bile kuyruğa giderken, yol üzerinde açlığın getirdiği hâlsizlik sebebiyle düşüp bayılma (ve ne yazık ki hayatınızı kaybetme) riskiniz var!
Türkiye başta olmak üzere; ilk önce bütün 'gelişme yolundaki ülkelere' ve peşi sıra 'gelişmiş ülkelerin büyük çoğunluğuna'; 2008'de başlayıp devam eden krizin, ikinci (ve en ölümcül) safhası geliyor!
9 değil, 9999 madde de yazsanız faydasız! Çünkü konformistsiniz!
Anlaşılan o ki; şu an (hâlâ iyi zamanlardayız) şerbetiniz var, ve bir müddet daha gelecek.
Bu nedenle:
Siz yine de şerbetlenmeye devam edebilirsiniz!
Ekim başından itibaren (şahsınız da dahil olmak üzere) çoğumuzun çürümeye başlamasından sonra; 'internet faturası'nı ödeyebilecek kadar maaşımızdan para ayırabileceğimiz işimize hâlen sahip olabilirsek; görüşmek üzere!
Bol (ve boş) hayaller, tatlı rüyalar!
Hoşçakalın...
Sayın Eğilmez, gelişmişlik durumumuzu hep ekonomik açıdan, ekonomik göstergelere bakarak değerlendiriyorsunuz, ki olması gerekende bence budur. Ancak halkımızın bir kesimi, büyükçe bir kesimi ekonomiden ziyade dini açıdan değerlendirme yapıyor. Bu kesim için gelişmişlik pek bir önem taşımıyor, bu kesim için sadece alnı secdeye varmış bir yönetim tarafından yönetilmek önem taşıyor, veya en azından alnı secdeye varmamış bir kesime yönetim yetkisi vermemek önem taşıyor. Siyaset adamları bu durumu çok iyi bildiklerinden, dini duygularımızı sömürüyorlar ve popülizme kayıyorlar. Böylece ülkemizde refah ve huzur dan ziyade dini bir ortam oluşması daha çok önem taşıyor. Yolsuzluk yapılsa dahi, din için Allah için yapıldı yani mübah tır deniyor. doğal olarak bu husus demokrasiye, hukuka ve ekonomiye etki ediyor ve bir risk oluşturuyor diye düşünüyorum. Acaba bütün ekonomik göstergelerimiz iyi olsa, din etkilerimiz sebebiyle oluşacak risk sebebiyle gelişmiş ülkeler seviyesine çıkmamız mümkün olabilecek mi? Yani petrol zengini Arap ülkelerinin kişi başı geliri gelişmiş ülkelerin kişi başı gelirinden yüksek olsa da bu ülkeler gelişmiş ülke sınıfında sayılabilir mi? Acaba dini inancımız, ekonomik ve yaşam şeklimize hakim olduğu sürece demokrasi, ekonomi, adalet ve siyaset açılarından gelişmiş ülkeler sınıfına geçebilir miyiz? Dünyada böyle ülke örnekleri var mıdır?
YanıtlaSilKesinlikle sayılmaz. Gelişmişlik demek sadece ekonomik gelişmişlik demek değil. Demokrasi, insan hakları, kadın - erkek eşitliği, eğitim, yargı bağımsızlığı, gelir dağılımının düzeltilmesi gibi bir dizi mesele var gelişmiş sayılabilmek için çözülmesi gereken. Ayrıca ekonomide gelişebilmek için de buluş yapmak, teknolojiye katkı yapmak gerekiyor. Ne yazık ki inançların öne çıkarılması bu tür buluşların ya da gereklerin önünü açmıyor. Bu coğrafyadan son 200 yılda tek bir buluş çıkmamış olması, teknolojiye tek bir katkı yapılamamış olması tesadüf mü yoksa bilim dışına itilmekten mi kaynaklanıyor? Bu sorunun yanıtı bizi doğruyu bulmaya götürebilir.
SilBu aralar TV.de dönen Çanakkale Savaşı 100. yıl dönümü klibini bile yöneticilerimizin iktidarda kalmak için en çok neye bel bağladıklarının açık örneği.Ki ülkemizin geleceği adına dehşete düştüm.Bazı değerlerin pazara çıkarılmasını düşünmek bile benim kanımı donduruyor.Umutsuzluğa düşürüyor.Yaşanan -din afyondur- falan değil artık. yaşanan afyon dindir falan.
SilDünyanın üretim çöplüğü Çin ile Hindistanı diğer ülkelerle kıyaslamak ne kadar doğru sizce ? Veriler iyi güzel ama orada vahşi bir üretim söz konusu yani çevreyi hiçe sayan bir üretim. Aynı üretim bizde yapılmak istense herhalde ortada bişi kalmazdı.
YanıtlaSilBizdeki durum da çok farklı değil. Kentlerimizin AVM ve beton çöplüğü haline geldiğini görüyoruz.
SilO uretim coplugu dediginiz ulkelerden biri Mars'a uydu gonderdi, digeri 50 sene sonra Ay'a ilk ayak basan taikonot'u yetistirmeye calisiyor.
Silhocam abdde de bizdeki gibi ay sonunda asgari ücret var mı yoksa saat başı asgari ücret uygulaması mı var ve sizce hangi yöntem daha iyidir? saygılar.
YanıtlaSilABD'de de asgari ücret uygulaması var. Hangi ülkede ne kadar olduğunu bu linkten bulabilirsiniz: http://www.sabah.com.tr/fotohaber/ekonomi/hangi-ulkede-asgari-ucret-ne-kadar
SilSaat başı ücret asgari ücretin alternatifi değil. O sadece bir ücretlendirme yöntemi.
ABD'de $5-10 arasi her eyalet icin farkli saatlik asgari ucret uygulamasi var. Haftada 40 saatten dort hafta calisildigini dusunursek, kisinin eline brut gecen para $800-1600 arasi. Vergiler dusrugunde bu rakam $700-1350 arasi kalir. Bu rakamlari kisinin tam zamanli calistigini varsayarak yaziyorum. ABD'de minimum ucret veren cogu is, tam zamanli degildir. Ornegin 20 saat Starbucks'ta, 20 saat McDonald's da, 15 saatte markette calisan insanlar gorebilirsiniz. Bunun nedeni, tam zamanli calisanlarin saglik sigortasi masraflari cok yuksektir. Sirkhttp://www.mahfiegilmez.com/logout?d=http://www.blogger.com/logout-redirect.g?blogID%3D2709216080693648313%26postID%3D7889660233440541199etler bir tam zamanli eleman almak yerine iki yari zamanli elemani tercih ederler. Saatlik ucret daha verimlidir. Cunku, ekonomideki atil is gucunu harekete gecirir.
SilMahfi bey ABD faizleri artırmak istemesinin sebebi nedir. Faiz arttığında neyi duzeltmeyi bekliyor.
YanıtlaSilDağıtılan milyarlarca doların enflasyona neden olacağını düşünüp şimdiden önlem almayı planlıyor Fed.
SilHiçbir kapitalist ekonomide faiz %0'a yakın düzeyde olmaz. O anormal bir durumu işaret eder. Faizleri artırması normalleşmeye geçişin bir aşamasıdır. Ekonomide çarkların dönmeye başladığının da bir göstergesidir.
SilHocam Türk Bankacılık sektöründe karlılık sorunları belirmeye başladı. Bir konsolidasyon olabilir mi? Sektöre siyasiler zaman zaman çok yükleniyor. Bankalar ciddi istihdam sağlayan kurumlar. Ekonomik istikrar için de çok önemliler. Türkiye'de klasik evrensel bankacılık yapıyorlar. Öcü gösterilip karlılıklarını kırpmak çok doğru mu oldu? Kredi kartı faizlerine sınır getirilmesi doğru olabilir de komisyon ve masraflarını yasayla kırpmak ne derece doğru?
YanıtlaSilBankacılıkta karlılık sorunları daha yeni başladı. Hemen konsolidasyona yol açmaz. Ne yazık ki işler karışınca öcüler yaratmak Türk siyasetinin temel taşlarından birisidir. Elbette ki iyi olmadı.
SilBankalar "fiktif" bir yüksek kâr yazma dönemini geride bırakıyorlar. Dünyadan ucuza para bulma dönemi sona erdi veya eriyor. Gerçeklerle yüzleşmenin zamanı geliyor. Parayı daha pahalıya bulacaklar ve daha pahalıya satacaklar, tabi eğer satabililecek birlerini bulabilirlerse.
SilHocam,
YanıtlaSilBugün kitapçıya gittim.
Paul Krugman'ın mikro ekonomi kitabı ile Türkiye'den bir akademisyenimizin mikro kitabını karşılaştırmalı olarak inceledim.
Amacım; hangisi iyi hangisi kötü muhasebesini yapmak değil.
Krugman'ın kitabı Türkiye'den geniş bir akademisyenler kurulu tarafından özene bezene Türkçe'ye çevrilmiş ve kuşe kağıda basılmış. Eğer geçmişin "Anadolu Lisesi" ve "Fen Lisesi" yabancı dil hazırlık sınıfı kitaplarını hatırlarsanız; Pearson Longman'ın "Snapshot" ve Oxford'un "Headway" ismli dizi dizi basılmış "elementary", "pre-intermediate", "intermediate", "upper-intermediate", "advanced" setleri vardı; Krugman'ın Türkçe çevirisini az önce bahsettiğim şekilde hazırlamışlar.
Aynı anda bizim akademisyenimizin kitabını da inceledim. Kısa bir örnek verecek olursam; Krugman "Talep Eğrisi" başlığını izah ederken kahve çekirdeğini örnek seçerek ve Amerikan ticaret kültürü ile yoğurarak ilerlerken, bizim akademisyenimiz kumaşı örnek seçerek fakat hiçbir kültürü işin içine karıştırmadan ilerlemiş.
"Her yiğidin yoğurt yemesi farklıdır." der Atalarımız. Ben, bir amatör olarak, kimim ki; Krugman ile Türkiye'deki akademisyenimizi bilimsel düzlemde tartabileyim.
Şunu söylemek zorundayım:
İki kitaptan birini seçmeye çabaladım. Beni vazgeçiren birinci husus; iki kitabın da çok pahalı olmasıydı Hocam! İkinci husus; parama kıyıp bir tanesini almaya yeltenecektim işte tam o anda aklıma siz geldiniz. Eylül 2015 gibi mikro ekonomi kitabınızı yayınlayacağınızı söylemiştiniz.
Hocam,
Amacım doğmamış çocuğa kayak malzemesi almak değil. Ümit ederim sizin kitabınız onlar kadar pahalı olmaz (?)
İkinci sorum:
Siz mikro kitabınızı yazarken tabii ki bilimsel üslubun getirdiği ağırbaşlılığı, yol göstericiliği elden bırakmazsınız. Yayınlanacak kitabınızı sadece üniversitede eğitim alanlara yönelik bir üslupta mı hazırladınız, yoksa en azından şu blog sitenizde size gelen soruları dağarcığınızda test ede ede; üslubunuzu konuyla ilgilenen çoğu kişiye yetebilecek gibi mi kullandınız?
Mikoekonomi kitabımda mümkün mertebe Türkiye'ye uygun örnekler üzerinden gitmeye çalışıyorum. Kitap orta düzeyli bir mikroekonomi kitabı olacak. Mikroekonomi çok basitleştirilebilecek bir dal değil. Elimden geldiğince kolay anlaşılabilir bir üslupla yazıyorum. Umarım anlaşılabilir bir kitap olur. Fiyatı ise benim takdirimde değil kitabevi nasıl fiyatlandıracak bilmiyorum. Şekillerin anlaşılabilirliğini artırmak için renkli yapıyorum bu biraz maliyeti artırabilir.
SilSizi şimdiden haberdar edelim de; sonra dargınlık, kızgınlık, dava açmak vb. meydana gelmesin.
SilEylül 2015'te kitabınız piyasaya sürüldüğü saniyeden itibaren;
3 milyon adet (yanlış okumadınız "üç milyon adet") korsan baskısını (aynı kalitede) hazırlayıp,
T.C. ve Türki cumhuriyetlerde, yayınevinizin biçtiği satış fiyatının 3'te 1'i oranında okurlara sunacağız.
Bu 3 milyon baskıyı satın alanlar; hem kendileri okuyacak, hem de eşlerine/dostlarına okumaları için ödünç verecek (tahmini "5 milyon kişi"ye ulaşmış olacak).
Böylelikle, "iktisada giriş"te bir yapı taşı olan "mikro" tam manâsıyla öğrenilmiş olacak.
Elde edilen gelir ise:
Hepsi (yanlış okumadınız "hepsi") eğitim ile ilgili canlarını dişlerine takarak mücadele eden sivil toplum kuruluşlarının banka hesaplarına yatırılacak.
Peki bu 3 milyon baskıyı hazırlayan bizlerin elde edeceği "kazanç" ne?
Hiç.
Çünkü amacımız para kazanmak değil!
(Not: "Para kazanmayı reddetmek" kerizlik değildir. Kapitalistlerin içine düştüğü bir numaralı hata budur!)
Saygılarımızla
cehape nin seçim vaatlerinin mevcut türkiye şartları altında "ekonomi" bilimine küfür olduğunu açıklayan bir yazı bekliyorum sizden hocam halkı bilgilendirmelisiniz
YanıtlaSilMutlaka bir yorum bekliyorsanız söyleyeyim: Ekonomi bilimine hakaret faiz ile enflasyon arasındaki neden sonuç ilişkisini ters çevirerek faizin bugünkü düzeyine gelmesine yol açmaktır. Mevcut Türkiye şartları altında Kanal İstanbul projesi gibi lüks ve gereksiz bir projeyi ekonomi bilimine hakaret olarak saymıyorsanız CHP'nin vaatlerini de saymamalısınız derim. Bunlar sonuçta siyasal tercihlerdir.
SilAkp nin ne vaadi var anca ahbap cavus kapitalizmi ,rant, adam kayirma, yolsuzluk,hirsizlik, her seye bi kilif uydurma, ekonomik verileri nasil daha dusuk gosterebilirim cabasi vb. Bu ulkede bir suru universite mezunu genc issiz var ve hicbirisi 950 liraya asgari ucrete calismak istemiyor asgari ucret 1500 olsun hatta 1800 1900 de olabilir kaynagi umrumda degil cari acik vere vere batmadiysak son 12 yilda butce acigi vererek de batmayiz rahat ol
SilFaiz dışı fazla bizim için vazgeçilmez bir olgu artık. Eskisi gibi az borçlu bir ülke değiliz. Vergiler ciddi oranda artırıldı son on yılda hatta bunun sonucunda birçok iş kolu tasfiye oldu ancak o da yetmiyor. Önümüzdeki dönemde ücretlerin enflasyon karşısında eridiğini kaçınılmaz bir şekilde göreceğiz.Yunanistan değiliz. Dışarıdan her yıl 70-80 milyar dolar enjekte edecek "abilerimiz" yok. Dikkatli olmak durumundayız.
YanıtlaSilBogazda trafik yogun ayrica bogazlardan gecen tasit trafiginden para toplayimiyoruz kanal Istanbul buna cozum
YanıtlaSilHocam, kitaplarinizi veya yeni kitabinizi e-kitap, kindle tarzi basmayi dusundunuz mu? Kindle'da yayinci derdi yok. Goreceli olarak daha ucuz, aninda kitaba erisim soz konusu. Arti yazara kalan telif haklari, normal kitaplara gore cok daha yuksek.
YanıtlaSilhocam merhabalar,
YanıtlaSil2000 ler öncesi enflasyon oranlarının dünya genelinde yüksek olmasının nedeni nedir?
milenyum sonrası enflasyon oranlarının sanki sihirli bir değnek değmişcesine düşmesinin ve genel ekonomik konjonktürün tüm dünyada çok iyi gitmesinin nedenleri konularına değinen bir yazı yazmanız Türkiye ekonomisi gerçeklerini insanların görmesi açısından ekonomik manipülasyon ve dezenformasyonun sıkça yapıldığı şu günlerde çok faydalı olacaktır.
Teşekkürler saygılar.