Çin, Osmanlı ve Türkiye
Son dönemde şu iddiayı sıklıkla
duyar olduk: Osmanlı İmparatorluğu bilim, teknoloji, sanat ve kültürde
ileriydi, Türkiye Cumhuriyeti kurulup da alfabe değişikliğine gidilince
geçmişin bilgi birikimi yok oldu, o nedenle bir türlü ileri gidemiyoruz. Bu
iddia doğru mu ya da hangi ölçüde doğru?
Teorik fizik profesörü Michio
Kaku ‘Geleceğin Fiziği’ adlı çok satan kitabında 16’ncı yüzyılda dünyadaki en
büyük iki gücün Çin İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu olduğunu öne
sürüyor. İddianın askeri güç açısından doğruluğunu biliyoruz. Ekonomik güç
açısından doğru olup olmadığını anlamak için en kestirme yol OECD tarafından
yürütülen Maddison projesinin hesaplamalarına bakmak (ekonomi tarihçisi Angus
Maddison, sağlığında yaptığı hesaplamalarda, 1 yılından başlayarak dünya nüfusu
ve GSYH’sını bölgelere ve ülkelere göre ortaya koymuştu.) Maddison projesinde
ortaya konan hesaplara baktığımızda (1990 Geary – Khamis Dolarına göre) 16’ncı
yüzyılda Çin, dünya GSYH’sının yüzde 25’ine, Osmanlı İmparatorluğu da yaklaşık
olarak yüzde 6’sına sahip bulunuyormuş. Bugünkü çerçevede düşünürsek Çin
günümüzün ABD’si, Osmanlı da günümüzün Japonya’sı büyüklüğünde görünüyor.
Kaku’ya göre 16’ncı yüzyılda Avrupa,
bilimsel de olsa din anlayışına karşı çıkabilecek düşüncelerin açıklanmasını ve
tartışılmasını yasaklamış ve tümüyle Hristiyanlığın ayrıntılarına boğulmuş
durumda iken Çin ve Osmanlı’da bilimsel icatlar, buluşlar yapılıyor, eğitim buna
göre biçimlendirilmiş bulunuyordu. Çin, baruttan pusulaya kadar uzanan birçok
buluşa imza atar, Çin donanması batılılardan çok önce keşiflerde bulunurken, Osmanlı
İmparatorluğunda bilim adamları yıldızlara isim verecek kadar ileri çalışmalar
içindeydiler. İstanbul medreseleri dünyanın birçok ülkesinden bilim adamları
için çekici bir merkez konumundaydı.
İzleyen dönemlerde işler tersine
gelişti. Avrupa Rönesans ve Reformla birlikte aydınlanma çağına girip de inancın
yerine bilimi öne çıkarırken, Çin, ekonomisinin ve askeri gücünün büyüklüğüne
aldanıp bilimden uzaklaştı. Osmanlı ise aşağı yukarı aynı dönemlerde bilimin
yerine dini öne çıkarmaya yöneldi. Pek çok alandaki bilimsel çaba hep dine
aykırılık nedeniyle kenara atıldı (en bilinen iki örnek: Hezarfen Ahmet Çelebi
ve Lagari Hasan Çelebinin çalışmalarıdır.)
Malezyalı siyasetçi (eski
başbakan) Mahathir bin Mohamad bu durumu şöyle vurguluyor: “Müslüman âlimlerin,
bilgi edinmeyi, sadece dini bilgi olarak yorumlamaları, dini bilgi dışındaki
bilgiyi İslam dışı bilgi olarak görmeleri sonucu büyük İslam uygarlığı düşüşe
geçti. Müslümanlar, bilim, matematik, tıp ve diğer sözde dünyevi öğretileri
çalışmayı bıraktılar. Bunun yerine, İslam’ın öğretileri ve yorumları üzerine,
İslam hukuku, İslami uygulamalar üzerine tartışmaya zaman harcar oldular.”
Sonuçta Avrupa bilim ve teknolojide ileri giderken Çin ve Osmanlı İmparatorlukları,
farklı nedenlerle de olsa sonuçta bilim ve teknolojiden uzaklaştıkları için, çöküşe
geçtiler.
Bu saptamalardan Osmanlı
İmparatorluğu’nun birçok alanda ileri olduğu fakat bu ileriliğini Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra kaybettiği iddiasının ilk bölümünün doğru
ikinci bölümünün yanlış olduğu ortaya çıkıyor. Osmanlı imparatorluğu bilim ve
teknolojideki ileriliğini Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından yaklaşık 400
yıl önce kaybetmeye başlamış.
Çin, son dönemde bilim yoluna
geri döndü. Bilime dönüş yolunda tavizsiz devam ettiği için bilim ve
teknolojiye katkı yapmaya başladı ve 16’ncı yüzyıldaki gücüne yeniden ulaşma aşamasına
yaklaştı.
Osmanlı İmparatorluğu yıkılıp da
yerine Türkiye Cumhuriyeti kurulunca Türkiye, yeniden bilime dönüş yaptı. Ne
var ki bu dönüş kesintisiz ve kararlı bir dönüş olamadı ve din ile bilim
arasında sürekli gel gitler yaşandı. O nedenle Türkiye, bilim yoluna Çin’den
daha erken girmiş görünse de, o yolda kararlı olarak yürüyemediği için, Çin’in
gösterdiği başarıya yaklaşamamış durumda bulunuyor.
Kaynaklar:
1. Michio Kaku, Geleceğin Fiziği,
TAV, ODTÜ Yayınları. Sayfa 333 – 336.
2. Angus Maddison, Maddison
Project (OECD) ve Angus Maddison database
http://www.ggdc.net/maddison/maddison-project/data.htm
Türk imparatorluğu , Çin İran , Hindistan.. Hep dünyanın zenginliklerinin asya da olduğuna inanıyorlardı. Mekanizması basit buhar makinesini bile taklit edememişler. Hollanda endonezyaya çıkarma yaparken . Osmanlı Afrikanın güneyine bile bir gemi gönderememiş. Çünkü dünyanın zenginliklerinin savaşla kazanıldığına inanıyorlar hep.
YanıtlaSilAslında savaşlar bir şekilde teknolojinin gelişmesine de yol açıyor.
SilHocam, sizce din bilime engel midir?...Bir de hocam kızmazsanız merak ettim:Siz dine karşı mısınız acaba? (İkinci soruma kızdıysanız cevapsız bırakabilirsiniz hocam)...
YanıtlaSilDin eğer siyasete veya çıkarlara alet edilirse bilime karşı hale getirilir. Bakınız Kopernik, Bruno, Galile, Hezarfen Ahmet Çelebi ve Lagari Hasan Çelebi olayları.
SilBen dine karşı değilim. Herkesin dinine ve inancına ve düşüncesine saygılıyım. Benim karşı olduğum şey dinin siyasete veya çıkarlara alet edilmesi ve o yolla bilimin ilerlemesine engel hale getirilmesidir.
Değerli Mahfi Hocam. Ben sizden daha radikal düşünüyorum. İslamiyete bu haliyle tümden karşıyım. Sorunlarımızın kaynağı onun kitleleri uyuşturucu etkisi, böylece iktidar için çok kullanışlı bir araç olmasıdır. Buradaki iktidar kavramı büyük küçük bütün güç odaklarını kapsamaktadır; Aileyi, işçi işveren ilişkisini, hükümetleri...
SilDinde reform yapıp onu salt kültür öğesi olarak insanları değerlendirme ve sınıflandırmada referans noktası olmaktan çıkarmadan bir yere varamayız.
Din değil "İnsanlar" engeldir..! Her işin insanda bittiğini anladığımız an anca adam oluruz..
SilMahfi hocaya katılıyorum "Din engel değildir". Dinin bilime ve bilimsel gelişmeye engel olduğunu düşünenler, aynı dinin Osmanlıyı dünya imparatorluğuna taşımasına nasıl bir açıklama getirecekler. Aynı din değil mi! Asıl sorun dinin esaslarından uzaklaşınca ortaya çıkıyor. Hıristiyanlıkla islamiyeti aynı kefeye koyarak Batının gerikalmışlığını dine bağlayıp, oradan islamiyeti şuçlu çıkarmak inandığı dini bilmemenin sonucudur. Senin dinin gelişmeye engel ise zaten inanma o zaman.
SilAvrupa'da hıristiyanlığa olanla islamiyeti aynı kefeye koyarak yorum yapma kısmına kendi fikrimi eklemek istiyorum.Dinler en temelde aynı değerler çevresinde bireyleri bir araya getirererk bir toplum oluşturma hedefindedir,3 semavi dininde haftalık cemaat toplanmaları olması buna örnektir.Sanayi devriminden sonra batıda insanlar doğal bir süreç içinde refahını artırmaya başlayınca yavaşça dinin bir araya getiriciliğine ihtiyaçları azaldı,neticede bugünün bireyselleşmesine kadar gelindi.
SilTürkiye ve orta doğuda bu süreç yavaş ve doğallığı tartışılır bir şekilde gelişince Yüksel Bey'in bahsettiği karşılaştırma olayı ortaya çıktı.Cahil dindarların bu karşılaştırmaya verdiği tepkinin ne kadar radikalleşebildiğini günümüzde görüyoruz.
Osmanlı ilerlediği dönemlerde de dindardı. İslam, ilim Çin'de de olsa gidip alınız der. Alimin uykusu cahilin ibadetinden daha iyidir, der. Alim ile normal kişi arasındaki fark, ay ile yıldız farkı gibidir (dolunay ile yıldızın görüntüdeki hacmi), der. Dolayısıyla İslam, ilmi her daim teşvik eder. Bunun neticesinde de 0 ve ondalık sayıları bile Müslüman bilim adamları bulmuş, tıpta ve diğer bilim dallarında Müslümanlar en ileri seviyede araştırmalar yapmıştır. Sorun İslam'da değil, özellikle son yüzyıllarda Müslümanların İslam'ı yanlış yorumlamalarındadır. Maalesef bunu da dış güçlerin kendi içlerine soktukları sahte ilim adamları ve menfaatleri peşinden koşan iktidar sahipleri yapmıştır. Müslümanlar bir gün yeniden özlerine dönerlerse yeniden büyük bir medeniyet kurabilir ve yeniden dünyaya kan ve göz yaşı değil huzur ve barış götürebilirler.
SilSorun bizzat islamdadır. Doğrunun tek kaynağının kendisi olduğu iddiasıyla değişime, sorgulanmaya, dönüşüme kapalıdır, donuktur. Yanlışlarından arınıp iyiye doğru evrilebilme özelliğini gösterememekte, toplumda varolan olumsuzlukları, haksızlıkları meşrulaştırmaktan öteye gidememektedir.
SilEğer bir yanlış varsa zaten o din değil sahte bir iddiadan ibarettir. Din evrilmez, eğrilmez bükülmez, hatta insanın kendi zevk tercihlerine göre bile yorumlanamaz. Doğrunun tek kaynağı, yaratıcıdır. Zamanı evreni ve insanı yaratan gelecekle geçmişi en iyi bilen de yaratıcıdır. İnsan bugün mutlak doğru dediğine yarın yanlış diyebiliyor. Oysa örneğin Kuranı Kerim 1400 yıl önce inzal edilmesine rağmen tek bir ayeti bile yalanlanamamış veya geçersiz olmuştur denilmemiştir. O günde bile evrenin sürekli genişlediği, her bir cismin bir yörüngede yüzdüğü ayetlerde açık olarak ifade edilmiştir. Hatta bir ayette karadaki binekler, denizdeki gemiler ve göktekiler diyerek o gün herhangi bir gök taşıtı olmamasına rağmen uçaklara vs. atıfta bulunmuştur.
SilAsıl konu bu değildir, asıl konu bazı İslamcıların İslamı kullanarak tahtlarını sağlamlaştırmaları ya da çıkarlar elde etmesi, diğerlerinin de onlara muhalefet adına İslam'ın kendisinde suç aramalarıdır.
Ekonomik anlamda çok önemli bir şey söyleyeyim. İslam da, İslam'ın kabul ettiği Peygamberlere inen diğer dinlerin asıl metinleri de faizi haram kabul eder. Bugün iktisatta da faiz ekonominin zehridir ve ekonomide ideal olan faiz sıfır faizdir. Çünkü bu durumda yalnızca emek yani alınteri kazanmış olacak, bir kuruş dahi rant ya da başka bir deyişle haksız kazanç olmayacaktır. Kalkınma ve refah olacaktır. Adil gelir dağılımı olacaktır. Faiz sıfıra inmez diye kabul etseniz bile eğer iktisatçı iseniz ideal sistemin faizin ve enflasyonun sıfır olduğu sistem olduğunu kabul etmek zorundasınız. Bu durum eskiden de böyleydi, bugün de böyle, kıyamete kadar da böyle olacak.
Bundan dolayı dini ön plana çıkararak faizci kapitalist ve adaletsiz düzeni sürdürenleri eleştireceğim diye İslam'ı eleştirmeye kalkmayın. Varın Müslümanları eleştirin ama İslam'ı eleştirmeyin çünkü onda bugüne kadar hiçbir bilim adamı bir hataya rastlamamıştır.
Eğer ideal olan faiz sıfır faiz olsaydı Japonya sıfır faizle 25 yıldır durgunluk içinde debelenip durmazdı değil mi? Arap ülkelerinde faiz yok. Ama en bozuk gelir dağılımı oralarda. Demek ki ideal sistem faizin sıfır olduğu bir sistem değil.
SilHocam durgunluk kavramı üretimin azalması ve işsizliğin yüksekliği değil midir? Talebin azalması, refah düzeyinin düşmesi değil midir? İktisat kavramları değişti de bizim haberimiz mi yok? Japonya'da toplam talepte daralma olabilir fakat bu düşük işsizlikle birlikte gerçekleşirse durgunluk değil olsa olsa doygunluk olabilir. Düşük işsizlik de aslında doğal işsizliktir yani tam istihdam söz konusudur.
SilEkonomilerin gelişme seviyelerine lütfen bakınız, gelişme düzeyi yükseldikçe, tam istihdama yaklaştıkça faiz sıfıra yaklaşmaktadır.
İkinci bir gösterge konjonktürel dalgalanmalardır. Kriz bölgesine yaklaştıkça faizler yükselmektedir. Zirve noktasına yaklaştıkça faizler düşmektedir.
Arap ekonomilerinden bahsetmişsiniz. Bugün o ekonomilerde İslam'ın gerekli kıldığı özel mülkiyetin kutsallığı, israfın haramlığı vb. kurallar gözardı edilerek faizin lafta yok sayılması birşey ifade etmemekte ve konumuz dışında kalmaktadır.
Sayın Hocam malesef bizim bilim diye okuduğumuz okuttuğumuz İktisatta bir karadelik bulunmaktadır. O da şudur.
Faiz oranı azalınca yatırımların arttığı bilinmekle birlikte faiz oranı sıfıra yaklaştıkça tasarruf azalmakta, tasarruflar azaldıkça da yatırım fonlanamamakta ve yatırımlar ve üretim azalmaktadır denmektedir. Oysa tasarrufun azalması ve gelirin tüketime yönelmesi sonucunda üreticinin gelirleri artacak ve zaten krediye olan ihtiyacı azalacaktır. Yine talebin canlanması ile devletin vergi gelirleri artacak, devletin bu artışı örneğin personeline harcama artışı ya da vergi oranlarını düşürme olarak aktarması yani gelir artışı ile tasarruflar yeniden artabilecektir.
Ayrıca tekrar tekrar ifade etmek istiyorum ki, bugün ülkede mevcut paranın kat be kat (8 kat olduğunu biliyorum) üzerinde kaydi para olması ve bu para üzerinden bankaların halktan ve ticari kesimden yıllık 200 milyar TL, devletten 50 milyar TL faiz geliri elde etmesi üzerine iktisatçıların konuşmaları gereken başka birşey olmadığına inanıyorum.
İlla din üzerinden gitmeye gerek yok, insanlığın gereği budur.
Amacımız ahkam kesmek değildir, tekrar ifade ediyorum ki yazılarınızdan çok üst düzeyde istifade etmekteyim.
Düşük faizle işin içinden çıkılabileceği inancı 16. yüzyılda merkantalist ekonomi düzeninde vardı. Hatta Keynes'in "para arzı, faiz oranı, yatırım miktarı arasındaki ilişki"yi anlatması
Silda belli ölçüde sistemden etkilendiğinin alametlerinden. Mahfi Hocam bu konuda haklı. Faizin düşük olması reel bir ölçü değil. Bir tarihçi olarak Osmanlı'nın bilim-teknolojideki ilerlemeyi 16.yüzyıldan itibaren kaybettiği görüşüne katılıyorum. Katılmadığım nokta şu alfabe değişikliği gereksizdi. Dünya'da alfabe değiştirirken eski alfabeyle birlikte yenisini kullanan "ikili alfabe" modeli örnekleri vardı. Bu da uygulanabilirdi.
Güzel ve aydınlatıcı bir yazı. Bloğunuzda her sabah yeni yazılar okumak dileğiyle saygılar hocam. Yeni kitabınızı sabırsızlıkla bekliyoruz.
YanıtlaSilTeşekkürler
SilPeki hocan ne oldu da Osmanlı bilimin yerine dini öne çıkarmaya yöneldi? Gerek Osmanlı tarihinde gerekse de İslâm tarihinde İbn-i Heysem,İbn eş-Şatir,Birûni,İbn-i Sina,İbn Rüşd,Farabi,Hârizmî gibi çok önemli bilim adamları vardı.Neden bu şekilde devam edemedik?:..
YanıtlaSilBilim korkusu. Bilim öne çıkarsa din erbabı iktidarı kaybediyor. Batıda olan budur.
Sil"Bilim öne çıkarsa din erbabı iktidarı kaybediyor", bu konuyu açıklayan bugüne kadar duyduğum en güzel ifade. İnançlı olanlar için şu da ilave edilebilir, eğer varlığı Allah'ın yarattığına inanıyorsan, savına güveniyorsan dünyevi hiç bir bilim dalı bununla çelişemez, aksine her bilim dalı ayrı ayrı seni Yaratıcı'ya götürür. Diğer türlüsü korkaklıktır, aynı zamanda kendini kandırmaktan başka bir şey değildir.
SilTasavvuf akımının güçlenmesi Osmanlı' nın gelişmesini durdurdu. Ayrıca o yukarıda saydığınız bilim adamlarından İbn-i Sina, Farabi ve Harizmi deisttir. Bir çok kaynakta geçer hatta Gazali bu isimlere lanet eder.
Siltebrikler çok güzel ve açıklayıcı bir yazı olmuş hocam
YanıtlaSilTeşekkürler
SilBence bunu herkes biliyor da! Ah şu bireysel çıkar (nefis) yok mu?
YanıtlaSilEvet galiba öyle.
SilMahfi Hocam, Türkiye fiziki emek yani kol gücüne dayalı şeyler yaparken; Japonya düşünsel emek yani beyin gücüne dayalı şeyler yapıyor. En basit örnekle biz inşaatla kendimizi avuturken onlar robot teknolojisinde ustalaştılar. Bu durum hep mi böyle devam edecek, biz ne zaman radikal değişikler yapacağız? 2023 hedeflerimiz tutmadıktan sonra mı?
YanıtlaSilBilimi ön plana çıkarabilirsek ve eğitimimiz bilimsel temellere oturtabilirsek olur. Uzak doğru bunu yapıyor.
SilHocam Selamlar,
YanıtlaSilSadece Osmanlı değil, Endülüs İmparatorluğu döneminde de Müslüman bilim adamlar oldukça çarpıcı buluşlara imza atmışlar. Hatta bilim konusunda Osmanlı'dan çok daha ileride olduklarını söylemek mümkün. Özellikle Matematik, Astronomi ve Tıp alanında.
Meşhur Endülüs kütüphanesini duymuşsunuzdur.
Politikacılar yüzünden boşu boşuna Osmanlı İmparatorluğu ile Türkiye Cumhuriyeti çarpıştırılıp duruyor. Aslında ikisi de bizim tarihimiz, yeter ki tarihimizi doğru okuyalım.
Saygılar, sevgiler.
Esas değişim, nakilciler ve bilimciler diye ikiye bölünme ve nakilcilerin güçlülüğü ile oluşmuştur.
YanıtlaSilŞuanda islam toplumun durumunun nedenini anlamak için sizlere naçizane iki önerim var. Birincisi Gazali'nin "Felsefenin Tutarsızlığı" adlı eseri diğeri ise İbn-i Rüşd'ün "Tutarsızlığın Tutarsızlığı" adlı eseri. Gazali eserinde kısaca felsefeyi ve genel olarak ilmi bilimleri dini inancı zayıflattığı savıyla eleştirmiştir. İbni rüşd ise buna cevap olarak "Tutarsızlığın tutarsızlığı"nda felsefeyi suya benzeterek şöyle örnekler: Bir bardak soğuk su yeri geldiğinde bir insanı öldürebilir. Ancak bundan sebep suyu yasaklayamayız. Çünkü yaşam için en gerekli madde sudur. Felsefede su gibidir. Dini inancı zayıflatmanın tersine yaratanın insanlara verdiği en büyük hazine olan aklın gelişimine katkıda bulunarak bilimi ilerletir ve bu bilim sayesinde yaratanın gücünü daha iyi anlar ve buda dini inancı pekiştirir. Bu yüzden Müslümanlar felsefe ve bilim üzerinde çalışmalara devam etmek zorundadırlar der.
YanıtlaSilYaşadıkları çağın çok üzerinde bir felsefi düşünceyle birbirlerini eleştiren bu iki filozoftan maalesef Gazali'nin düşünceleri islam aleminde kalıcı oldu. 12. yyda yaşanan bu fikir çatışmasını ilk başta İbn Rüşd kazanmış gözüksede Endülüs devletinin çöküşü ve İspanyolları bu eserleri yok etmesi, yasaklaması ve İslamın Batı Avrupada yok olması bunda en önemli etkendir. Zira Gazali bugünkü Ortadoğu ve Anadolu bölgelerinde çalışmalar yaptığı için bu çoğrafyada daha etkili olmuştur. Neticede "islamın altın çağı" denilen (8yy ve 13yy arası)çağda yaşayan bu iki alimden sonra İslam dünyası bilimsel alanda 16yy a kadar liderliği korumuştur. Ancak 13yy-16yy arası hiçbir gelişme olmadığı için 16yydan sonra duraklama ve çöküş dönemine giren İslam dünyası bugünkü konumuna gelmiştir.
Yani olay Osmanlı kurulmadan daha çok önce belli olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu zirvedeki bir coğrafyanın son demlerinde kurulmuş ve bu süreci bir iki yüzyıl daha uzatmayı başarmıştır. Ancak bilimin tamamen terkedilmesi devletin sonunu hazırlamıştır.
Teşekkürler paylaşım ve katkı için.
SilMerhaba hocam,
SilOsmanlı imparatorluğunun yıkılışının sebeblerini en iyi anlatan eser mizanu'l hak(Katip Çelebi)'nin eseridir.Ayrıca Sigrid Hunke'nin Avrupa'nın üzerinde doğan İslam güneşi kitabıda önemli bir eser.
MAHFİ AMCA DOLAR NEDEN DÜŞÜYOR MAHFİ AMCA?
YanıtlaSil2,8015 - 2,79
Sen bu soruyu sorduktan yarım saat sonra yükselmeye başladı yeğenim. 2,79 - 2,8050
Sil:))
Sil2.95 hayirli olsun...Ahmet davutoglu'da gidiyor gibi gorunuyor.Acaba yeni biriyle mi devam yoksa yeni yonetim sistemimize hazirlik mi?Kulislerde ak parti icinde bayagi sorunlar oldugu konusuluyor gerci ama yakinda anlariz.
SilBugünkü durumumuzu neden ve nicinleri ile merak edenler icin, Ismail Cem'in " Türkiye'de Geri Kalmisligin Tarihi' adli kitabi okumalarini tavsiye ederim. Hersey cok güzel aciklaniyor.
YanıtlaSilSaygilarimla
1970'lerde okumuştum. İyi bir kitaptır. Belki tek kusuru, kusuru başkalarında araması, Türkiye'nin geri kalmışlığını geri bıraktırılmış olarak tanımlamasıdır. Oysa kusur çoğu kez bizdedir.
Silbuyrun buradan yakın
YanıtlaSilhttp://www.milliyet.com.tr/afgan-multeciler-turk-ogrenciye-/dunya/detay/2237521/default.htm
Hocam 1 mayıs için işgücü-emek-piyasa-ücret-işsizlik-oecd vs anahtar kelimelerini içeren günün anlam ve önemini yansıtan güncel bir yazı beklentisindeydim. Ama vaktiniz ve planlarınızla uyuşmadı sanırım. Neyse sağlık olsun.
YanıtlaSilEvet kitaba dalmıştım.
SilHocam karşılaştırmalı üstünlükler teorisinin dediği gibi her ülke mutlaka bir alanda mutlak üstünlüğe sahip olmasa bile karşılaştırmalı üstünlüğe sahip midir? Bunun istisnası var mıdır?
YanıtlaSilKarşılaştırmalı üstünlükler teorisi güçlü bir mantıksal temele sahip.
Silhocam bu yap işlet devret modeliyle ilgili düşünceniz nedir merak ediyorum, bütçeden hiç para çıkmadan yol köprü yapmak tabi bunun bir kısmı hazine garantili teminatlarla siyasi iktidar için bulunmaz hint kumaşı olduğunu düşünüyorum çünkü bütçeden para çıkmıyor ve insanlar da bunun yanılsama olarak devletin sunduğu hizmetler olarak yanlış algılayıp oylarını siyasi iktidar için verecekler. hazine garantisi ve devletin önemli menfaatlerinin yabancı firmalara geçmesi ve ileride bunun sorun yaratacağı dışında başka ne gibi sakıncaları vardır bu durumun hocam?
YanıtlaSilBu konuda bir yazım var. En başında itiraz etmiştim.
Silhttp://www.mahfiegilmez.com/2014/04/yap-islet-devret-ve-hazine-garantisi.html
Hocam okudum yazınızı garanti verilenler gizli sanırım peki bu garanti tutarları hazinenin sitesinde bulabilir miyim bir de bu garanti tutarları borç olarak brüt kamu borcunda mı yoksa özel sektör borcunda mı ya da ikisinde mi gösterilir?
SilBen bulamadım listesini.
SilBunlar değil miydi devletin ekonomiye müdahale etmesini istemeyen, bunlar değil miydi devlette çok israf var diyen. yüzsüzler ya işlerine gelince devlet komünist işlerine, gelince makam arabaları bütçede çerez parası. hocam genel olarak memlekette herkes işine geleni savunuyor öyle olunca da dün ak dediğine bugün kara diyebiliyor. zaten toplum balık hafızalı kimse de hatırlamıyor. böyle bir toplumda bilime güvenmeyeceksin de kime güveneceksin. islamı bile türk kültürüyle yoğurup işine geleni helal işine geleni haram yapıyorlar. ülke olarak reziliz hocam maalesef arada sizin gibi çok değerli insanlar bu ülkeyi bir yere kadar getirebilirse getirir, diğerlerinden umudu çoktan kestim yaşım genç olmasına rağmen.
SilTeşekkürler hocam hep merak ettiğim bir konuydu. aslında ben osmanlı ya bakışın daha hamasi olduğunu düşünüyordum ama yinede makul sayılabilirmiş. konudan ayrı olarak 10 da ekonomi proğramınızı internetten izleyebileceğimiz başka bir yer var mı ntvpara.com sitesi haricinde? çunku hem izlemekte zorlanıyorum çok takılıyor karışıyor hemde eksik yüklüyorlar mesela bugunun videosu yarıda kesiliyor. teşekkürler iyi çalışmalar.
YanıtlaSilMaalesef yok.
SilŞu günlerde analiz kitabını yazıyorsunuz galiba hocam.
YanıtlaSilEğer sakıncası yoksa, Baltic Exchange Ltd.'nin verileri, analiz yaparken nasıl kullanılır? Bu konuyu da kitabınızda ayrı bir başlık açarak, örneklerle, siteden alacağınız data-setleri ile izah eder misiniz?
http://www.balticexchange.com/
Küresel Krizin Üçüncü Aşamasının Öncü Sinyalleri
http://www.mahfiegilmez.com/2015/11/krizin-ucuncu-asamasnn-oncu-sinyalleri.html
Hocam selamlar.. Son paragraf sanki biraz fazla indirgemeci ve yüzeysel kalmış. Nitekim bizde bilimdeki ilerleyememe, dini sebeplerden ziyade karar alıcıların eğitime ve bilime yeterince önem vermemelerinden kaynaklanıyor gibi gözüküyor ki bu sadece eğitimde değil birçok alan için geçerli.
YanıtlaSilİkisi birbiriyle iç içe.
SilOsmanlının kapital sisteme geçmemesi ve dolayısıyla batının gerisinde kalmasının sebebi kapital sisteme geçişin bedelini halka ödetmek istememesidir nitekim o dönemin faiz ve vergi oranları batıya göre çok düşüktür (araştırabilirsiniz) ayrıca fiyatlarda düşük olduğundan sermaye batıya kaymıştır
YanıtlaSilOsmanlının iki dönemi var bence.İlk dönem beylikten devlete geçtiği dönem ki bu dönem 2.murat'a kadar olan dönem.İkinci dönem ise imparatorluk dönemi olup 2.Mehmet ile başlayıp çöküşe kadar giden dönem.Beylikten devlete giden dönemde Osmanlıda hakim inanç hümanist Anadolu İslamı idi.Tasavvuf imgeleri kuvvetli Alevi inancı idi bu.Türkmenlerin yörüklerin desteklediği,halktan gücünü alan bir yapı vardı.Kırılma anı ise 1.Selim'in Şah İsmail'e karşı inanç önderliğinde durumu eşitlemek için Mısır seferi ile hilafeti saltanat ile birleştirmesiydi.Mısır'dan beraberinde gelen Sünni ulema ve anlayışı çok geçmeden imparatorluğun resmi dini haline geldi ve kendi halkına sırtını dönen,bilime ve felsefeye kapılarını kapatan bir yönetim anlayışı tezahür etti.Sonrası malum,Murphy kanunu işledi,Avrupa rönesansı gerçekleştirdi,Amerika ve Ümit burnunun keşfi ile ticari avantajlar elden gitti,yeni kıtadan gelen altın tüm Avrupa ve Osmanlıda enflasyon olgusunu kamçıladı,ekonomik huzursuzluklar dini baskı ile birleşerek çalkantıyı artırdı.Fransız İhtilali ile gelen milliyetçilik ve monarşizme karşı akımlar ise tabuta çakılan son çivilerdi.Cumhuriyet bu topraklar için son şansdı bence,sanırım o şansı 1938 de yitirdik.
YanıtlaSilHocam Niall Ferguson "Medeniyet" isimli eserinde tam da bu konuya ve sizin bakış açınızla yaklaşıyor.
YanıtlaSilMahfi hocam,
YanıtlaSilYaklaşık 5 veya 10 sene sonra küresel para piyasasının çökeceği iddası var sizce bu doğrumudur?
Günümüzde sistemin tıkanmış olması buna
İsaretmi ?
Katkılarınız için teşekkürler.
Sevgi ve dua ile.
Gelecekte kriz olacağı doğrudur. İyi iktisatçı burada durur. Tarih vermez.
SilSkolastik düşünce sarıyor her tarafımızı eğer bu ülkenin aydın geçinen kesimi sessiz durmaya devam edeceklerse olacaklardan sonra da bence hiç şikayet etmesinler.
YanıtlaSilHocam Dan Brown un melekler ve şeytanlar kitabını okudunuz mu bilmiyorum ama bana bu yazınız onu hatırlattı
YanıtlaSilOkumadım.
Silosmanlı imparatorlugunun ve islam ülkelerinin bilime,teknolojiye ne katkıları olmuş.alfabe degişince osmanlı imparatorlugunun bilgi birikimi kaybolmuş.yalanında bu kadarına yuh yani.eger dünyada bilim teknoloji,medeniyet,çagdaşlık osmanlıya ,islam ülkelerine veya dinle yönetilen ülkelere kalsa emin olun şu an TAŞ DEVRİNDEYDİK.dinlere göre her şey haram,allaha şirk koşmak,günah, böylemi medeni olacagız ,teknolojide ,bilimde çag atlayacagız.dinle yönetilen ülkelerde insanlar ve bilim,teknoloji özgür olabilirmi.dinler,bilimin ve teknolojinin önünde engeldir.dini manevi alan kabul edip insanlar içinde yaşamalıdır.dini hayatın her bölümüne adapte etmeye kalkarsanız yanlış yaparsanız ve ilkel bir ülke olursunuz.bu gün bakın dünyadaki islam ülkelerine ve dinle yönetilen ülkelere hangisi gelişmiş yada teknolojiye bilime ne katkıları olmuş. hepsi teknoloji ,bilim ,medeniyet ve çagdaşlık olarak ,demokrasi,özgürlük ve insan hakları olarak hepsi yerlerde.insanlar tam aksine bu ülkelerden dinini özgürce yaşayacagı ve medeniyetten bilimden teknolojiden faydalanacagı ülkelere ölümü göze alarak okyanuslar aşarak kaçmaya çalışıyor bu bile tek başına dinle yönetilen ülkelerin kafa yapısını göstermeye yeter.islam ülkelerinde ve dinle yönetilen ülkelerde hayat bu kadar iyiyse bu insanlar ölümü göze alıp batılı ülkelere niye kaçmaya çalışıyor.birileri beni ikna edecek şeyler yazarsa emin olun sizlere minnattarlıgımı sunarım ve hiçte gocunmam.iyi günler sayın hocam saygılar
YanıtlaSilTürkiye'deki insanlar kendilerini ilginç biçimde dünyanın merkezi sanıyorlar,her an dünya Türkiye konuşuşuyor sanıyorlar.Bunun sebebi kendilerine anlatılan palavra resmi tarih,ülkelerinin ortalama bir ülke olduğunu ancak yurt dışına çıkanlar anlıyor.İstanbul dünyanın en güzel şehri diye öğretirler mesela içinden boğaz geçiyormuş.Sonra bakıyorsun ki New York'un içinden iki boğaz geçiyor.
YanıtlaSilBu dediğinizi nedeni resmi tarih değil. Bilim dışılık.
SilArkadaşın dediğine katılıyorum. Çevremde çok gördüm. Görmek istediğimiz gibi bakıyoruz, ama hiçte öyle değil.
SilHocam damping yapmak ne zaman uluslararası düzenleyici kurumlar tarafından suç olarak kabul edilmeye başlanmıştır?
YanıtlaSilBu makalede var.
Silhttp://www.ankarabarosu.org.tr/siteler/ankarabarosu/frmmakale/2010-1/1.pdf
hocam meslek liseleri neden bu kadar berbat bu eğitimle bilim çok zor görünüyor nerede köklü değişiklikler yapacak insanlar
YanıtlaSilSadece meslek liseleri mi? Üniversite de aynı durumda.
SilTebrikler hocam. Cok guzel bir yazi olmus.
YanıtlaSilTeşekkürler
SilHocam size bir konu hakkında danışmak istiyorum 2000 yılından sonraki makro ekonomik olaylarla ilgili bir araştırma yapmam gerekiyor sizin bu konuda bir yazınız var mı acaba teşekkürler
YanıtlaSilBenim yazım yok.
SilÜniversitede tamamen ezbere dayalı teorik bilgiler verilirken bilime yönelmemiz çok zor.Uygulamayla teoriyi birleştirmek öğrencinin işiymiş maalesef
YanıtlaSilDin tanım olarak bilime karşıdır bence. Bir yerden sonra ''sorma!'', ''çok fazla merak etme!'' diye dogmalar dayatan bir şeyin hakim olduğu yerde bilim nasıl gelişir? Korkularımızdan ve endişelerimizden arınarak biran önce yaşadığımız dünyayı daha iyi anlamamız ona göre çözümler üretmemiz gerekiyor. Bence o zaman daha makul insanlar haline geliriz. Yazınız için teşekkürler hocam.
YanıtlaSilurdun, irak, suriye, lubnan, magreb vs. bunlar da osmanli'nin parcasiydi, hicbirinin de alfabesi filan degismedi ve goruyoruz ki o topraklardan bugun bilim akiyor, safahat icinde dunyanin en ileri ulkeleri, medeniyetleri bu topraklarda yasiyor...
YanıtlaSilinsanlarla bu kadar dalga gecmek artik ayibinda da otesinde. sanki osmanli varligini tum gucuyle devam ettirebiliyordu da '1923 darbesi' nedeniyle parcalandi..
topraklarini, zenginligini, butunlugunu koruyamayan, kurulusundan sonra 300 yil topraklarini ve varligini buyutup sonraki 300 yilda da bunlarin hepsini kaybeden bir imparatorluktan bahsetmiyoruz sanki... sanki hala ayakta kalabilen cin, birlesik krallik vs'den bahsediyoruz...
ama bize mustahak. cunku bize gore fuzeler yercekimi nedeniyle 'dusuyor', baska biri onlari bize dogru firlattigi icin degil.. bize mustahak..
İki şeye ağırlık vermedikçe Ülkemizin ivme kazanması çok zor görünüyor: Bilim ve Ahlak.
YanıtlaSilParası olanın değil ahlakı olanın itibar gördüğü bir toplum yapısı oluşturulmadıkça ahlaki çöküş durdurulabilir mi?
Yazınız için teşekkür ediyorum. Kaynakçada yer alan Maddison Project database'ini incelediğim zaman, özellikle yakın tarihteki datada bazı ilginç noktalar gördüm. Örneğin Almanya'nın hemen 2 Dünya Savaşı sonrası kişi başı milli geliri 2,217 USD, Türkiye'nin 1,430 USD. Türkiye 1960 yılında 2,247 USD kişi başı milli gelire ulaşarak ancak savaş sonrası Almanya'nın kişi başı milli gelirini yakalıyor. ABD'nin verileri daha da ilginç: 1919-1928 arası ABD'nin ve Dünya'nın hızlı büyüdüğü dönemde kişi başı milli gelir 5600 USD'dan 6550 USD'a yani 9 yılda sadece %17 büyümüş. yine 2. Dünya Savaşı sonrasındaki 20 yılda, Batı Dünyasının hızlı büyüdüğünü biliyoruz. ABD ekonomisinde kişi başı milli gelir artışı çok hızlı görünmüyor. Sanki data, genel olarak bilinenlerden farklı eğilimler ve değerler oluşturmuş gibi görünüyor.
YanıtlaSilKapsayıcı siyasal kurumlar ve merkezi otoriteyi bir arada bulunduran devletler başarılı olabilir. Bizdeki sorun kapsayıcı siyasi kurumlarımızın olmayışı ve merkezi otoritenin ülkenin belli bölgelerinde zayıf olması. Devlet bunun mücadelesini verirken kapsayıcı siyasal kurumları oluşturabilmek için gerekli kaynak ayrımını yapamıyor.Çünkü siyasi otorite için tavizler vermesi gerekiyor. Ne zaman ki gerçek anlamda merkezi otorite sağlanır o zaman kapsayıcı siyasal kurumlar oluşturulur. İşte öyle bir devlette bilim de ilerler ekonomik olarak da kalkınırız.Saygılarımla
YanıtlaSilHocam konu dışı ama borsa istanbulun bu kadar deger kaybetmesinin nedeni aşırı şekılde fon cıkısından mı kaynaklanıyor yoksa baska sebepler mi var?Ayrıca dolarda asagı yönlü seyir devam ediyor altın asırı yükseldi.ENFLASYON 2013TEN BERİ YILLIK BAZDA EN DÜŞÜK SEVİYEDE BU DURUMU NASIL YORUMLARSINIZ?
YanıtlaSilSELAM HOCAM EMEĞİNİZE SAĞLIK DOĞRU BİR TESPİT KESİNLİKLE.
YanıtlaSilNİYEYSE ÜLKEMİZİN DİNCİ KESİMİ BÜTÜN SUÇU YENİ KURULAN TÜRKİYE YE BULUR.HERŞEY BİTTİĞİ ANDA ATATÜRK VE SİLAH ARKADAŞLARININ YAPTIKLARINI BU KADAR HİÇE SAYMAK,OLMASAYDI OLURDUK DEMEYE GETİRMEK HANGİ MANTIĞA SIĞAR BEN ANLAMIYORUM.EVET OSMANLI ZAMANINDA SÜPER GÜÇTÜ.AMA DEVAMINI GETİREMEDİM.ADALETİNİ,İLERİ GÖRÜŞLÜLÜĞÜNÜ KAYBEDİNCE ZAYIFLAMAYA BAŞLADI.TABİ BUNU GÖREN AKBABALAR SÜRECİ HIZLANDIRDI.
AMA ŞU BİR GERÇEKÇİ ALFABE DEĞİŞİKLİĞİ BİZİ GEÇMİŞİMİZDEN KOPARDI.BIÇAK KESİĞİ GİBİ KESİLDİK GEÇMİŞTEN.ESKİ EVRAKLARI,KİTAPLARI DOĞRU KAYNAK OLARAK GÖREBİLECEĞİMİZ NE VARSA OKUYAMAZ OLDUK.KEŞKE O DENGEYİ KURABİLSEYDİK,GEÇMİŞİMİZDEN BU KADAR KORKMASAYDIK DA KOPMASAYDIK.BİZ OSMANLININ TORUNLARIYIZ.SADECE KANUNİ NİN VEYA FATİH İN DEĞİL TÜM OSMANLI BİZİM ATAMIZ.İYİSİYLE KÖTÜSÜYLE.İŞTE BU KONUDA ATAÜRK E SORMAK İSTERDİM NEDEN BU KADAR KOLAY VAZGEÇEBİLDİK GEÇMİŞTEN DİYE...........
Geçmişimizden vazgeçtiğimiz filan yok. Atatürk'e böyle bir suçlama yöneltmek son derecede yanlış. Sizi kim inandırdı bunlara bilmiyorum. Öyle anlatılıyor ki bu millet sanki derya denizdi de alfabe değişince birden koptu gitti. Sanki alfabe değişmemiş olsa bütün arşivlere dalıp okuyacaklar ve geçmişlerini öğrenecekler. Yok böyle bir durum. Hayal kurmayın. Kimsenin bir şey okuduğu ettiği, merak ettiği, geçmişiyle ilgilendiği filan yok. Adama mikrofon uzatıp soruyorlar Kanuni kim diye kanun çalıyordu herhalde diyor. Hangi merak hangi okuma hangi öğrenme? Meraklısı gidip Arapçayı öğrenip arşivin tozlu sayfalarına giriyor zaten. Onların sayısı da iki elin parmakları kadar ya var ya yok.
SilYANLIŞ ANLAMANIZI İSTEMEM ATATÜRKE SUÇLAMA YAPMIYORUM KESİNLİKLE SADECE MERAK EDİYORUM BAŞKA BİR ŞEKİLDE DE OLABİLİR MİYDİ DİYE,ŞURASI BİR GERÇEK HOCAM KOPUK BİR NESİL OLUK GEÇMİŞTEN,BUNDA BİZLERİN PAYI DA ÇOK AMA KEŞKE İLKOKULLARDA İNGİLİZCE DERSİ OLANA KADAR OSMANLICA DERSİ OLSAYDI ÇOK MU KÖTÜ OLURDU.
SilOsmanlıca öğrenip ne olacaktı? Bu insanlar hep birlikte Osmanlı arşivlerine mi gireceklerdi? Osmanlıca basılıp da bugünün Tükçesine çevrilmediği için okunamamış kaç kitap olduğunu düşünüyorsunuz? Arşivleri saymazsanız çok azdır. Arşivlere de zaten herkes giremez, esasen girmemeli de. Osmanlıca geçmişi, İngilizce bugünü ve biraz da geleceği temsil ediyor. Geçmişi bilip anlatacak olanlar tarihçilerdir. Onlar da zaten Osmanlıcayı öğreniyorlar. Bugün bütün bilim kitaplarının yüzde 90'ı İngilizce yazılıyor. Keşke bu nesil doğru dürüst İngilizceyi öğrenip de bu kitapları okusa. Belki bilime teknolojiye ve ülkesine biraz katkı yapar.
SilEVET OSMANLI GEÇMİŞİ TEMSİL EDİYOR,EVET BIRAKALIM TARİHÇİLER BİZİM İÇİN ÇEVİRSİN AMA ONLAR BİLE ÇEVİRİRKEN SADE BİR TÜRKÇEYLE ÇEVİREMİYORLAR.ARAYA OSMANLI KELİMELER KARIŞTIRILIYO BELKİ DE ONU TAM ANLAMIYLA ÇEVİRECEK KELİME BULAMADIKLARI İÇİNDİR.BANA DİYECEKSİNİZ Kİ O ZAMAN KENDİN ÖĞREN ÇOK MERAKLIYSAN,BEN KÜÇÜK BİR ŞEHİRDE BÜYÜDÜM İMKANLAR KISITLIYDI BELLİ BİR YAŞTAN SONRA DA ZOR OLUYOR AMA ÇABALIYORUM ÖĞRENMEK İÇİN.ONUN YERİNE İNGİLİZCEYİ BECEREBİLDİK Mİ O DA ELİMİZDE PATLADI ATATÜRK Ü BU KONU DA ELEŞTİRMİYORUM ZATEN BU HADSİZLİK OLUR ASIL KORKTUĞU VE KARŞI OLDUĞU BAĞNAZLIKTI AMA ARAPÇA,OSMANLICA SAFİ DİN OLARAK DA GÖRMEMEK GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM.
SilBU ARADA KONUŞMANIN HARARETİNDE UNUTTUM KUSURA BAKMAYIN MİRAÇ KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN......
Emin olun Osmanlıcayı kendiniz öğrenebilirsiniz. Bu bizler için İngilizceden daha kolay öğrenilebilecek bir dil. Nereden biliyorsun derseniz hukukla çok uğraşmış birisi olarak biraz bilgim var ve iddiam yok ama okuduğumun önemli kısmını anlayabiliyorum. Tümüyle de kendi kendime öğrendim.
SilBen de sizin kandilinizi kutlarım.
İNANIN BENDE BUNUN İÇİN ÇABALIYORUM.CEVAP VERİP YORUM YAPTIĞINIZ İÇİN TEŞEKÜR EDERİM.YANLIŞ ANLAMAYIN BENİ LÜTFEN ATATÜRK E HİÇ BİR SÖZÜM YOK OLAMAZDA ZATEN.ONA SEVGİMDE SAYGIMDA SONSUZ.KÜÇÜKLÜKTEN BERİ FARKLI BİR BAĞIM VAR ONA KARŞI.BEN SADECE FARKLI BİR PENCEREDEN BAKMAYA ÇALIŞIYORUM O DÖNEMİN ŞARTLARI NE GEREKTİRDİ DE BÖYLE BU DURUM ÇIKTI BİLEMEYİZ.AMA DURUP GEÇMİŞE BAKINCA ÜZÜLDÜĞÜM KONULARDAN BİRİ OLDUĞU İÇİN PAYLAŞMAK İSTEMİŞTİM.
SilTEŞEKÜRLER HERŞEY İÇİN...
Aynı şeyleri düşünsek de düşünmesek de birbirimizin görüşüne saygıyla yaklaştığımız sürece tartışmaktan zarar çıkmaz tam tersine yarar çıkar.
SilBu uygarca tartışma için ben de size teşekkür ederim.
Hocam İlber Ortaylı bunu söylerken yanlı mı, yansız mı emin değilim:
SilOsmanlı varken bile, osmanlıca konuşan/yazan kesimlerin çoğu, araştırmaya, okumaya, incelemeye o kadar meraklı değildi.
'Türkiye Cumhuriyeti eğer latin harflerine geçmemiş olsaydı, bugün çok ileride olurduk', diyenler Osmanlı da bile durumun vahim olduğundan habersiz.
Hocam merhaba,
YanıtlaSilYazı başlığıyla alakasız olarak TUFE ile ilgili bir sorum var. Cevaplarsanız sevinirim:
Gıda enflasyonu derken Gıda ve Alkolsüz İçecekler Endeksi kastedilirken, Gıda Dışı Enflasyon hangi endeksi ifade ediyor acaba?
Gıda ve alkolsüz içecekler dışında kalan mallardan oluşan sepet.
SilHocam merhaba gene güzel bir yazı kaleme almışsınız, zevkle okudum. Hocam belli başlı gözden kaçırılan konular var hem sizin hemde İslam medeniyetine sahip çıkmak isteyenlerin kaçırdığı konular, mesela Hindistan ve Pakistan coğrafyasının tamamına hakim olan Babür Şahlığı, veya 4 tane şah ailesi değiştiren büyük imparatorluk İran veyahut Çin'in doğusu Pakistan'ın kuzeyinden Sibirya dahil Kafkasya'nın kuzeyine kadar ulaşan Orta Asya devletleri. Önce şu fikirde sulh yapmak lazım ''daha önce hiç olmayan bir şey oldu bir kıta Sanayi Devrimlerinin getirileri sayesinde tüm dünyayı sömürgeleştirdi veya sömürge haline getirmesine engel olabilecek bir güç bırakmadı'' diyelim. Avrupa'da din kendi kutsal metinlerinde yer almayan kendi öğretisinden olmayan her kitabı yakmış ve bilime gerçekten de karşı. Peki İslam dünyası bilime nasıl engel olmuş bu sorunun Avrupa'daki gibi cevabı yok, yazılıp çizilen bazı olan olaylarda çok uç örnekler ve kalıcı uygulamalar değil. Daha açık ifade edelim engizisyon gibi kurumsallaşmış bilim düşmanı bir yapı yok, belki bir kral, şah, padişah, din adamı çıkmıştır bilim düşmanı, ama kurumsallaşmış bir yapı yok. Peki doğu medeniyetlerinden sadece birisi ve İslam dünyasının parçalarından olan Osmanlının hiç mi hatası yok tabii de var kimse savunmaya kalkmasın, Osmanlının da var hemde çok fazla var yok değil ama unutmayalım ki Mustafa Kemal gibi aydın bir şahsı, çocuk yaşta alıp eğiten kim??? Peki sadece Mustafa Kemal'mi asla daha niceleri onlarca nesil. Birinci Cihan harbinin Gazi Mareşali....Kurtuluş savaşının Mimarı....Cumhuriyetin Atası.... Mustafa Kemal.... ve eseri olan Türkiye Cumhuriyeti sadece bir devamıdır DEVLET-İ ALİYYE'nin. Kızmayın hemen ağalar Osmanlı, Selçuklunun ne kadar devamı ise Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı'nın o kadar devamıdır.... Şüphesiz ki Atanın kurduğu Türkiye Cumhuriyetinin temel hedefi Çağdaş Medeniyetler seviyesine ulaşmak fikri üzerine inşa edilmiş ve koşar adım ilerliyor. Atayı sevmeyenler eleştirenler bile sadece bu emele hizmet ediyor, Büyük Resime Bakarsak. Türkiye Cumhuriyeti Taaa Hunlara değin varan devlet geleneğiyle devam ediyor geleceğin meçhul günlerine hiç ayak değiştirmeyen Rahvan KIRAT gibi... esenlikle kalın hocam saygılar, keşke sizin gibi işini doğru yapan daha çok Alim insan olsa sevgiyle.
YanıtlaSilNiye kızalım gerçek olanı söylüyorsunuz Türkiye Cumhuriyeti elbette Osmanlı'nın devamıdır. Osmanlı da bizim atamızdır elbette. Sevabıyla ve günahıyla. Kanuni ve Fatih ne kadar atamızsa deli İbrahim de atamızdır. İyisini sahiplenip kötüsünü kenara itecek halimiz yok kuşkusuz. Buralarda engizisyon yoktu dediğiniz gibi ama 5 yaşında çocuklara bu dünya yalan diye eğitim vermeye başladınız mı zaten olay bitiyor. Bu dünyanın yalan olduğuna asıl olanın öteki dünya olduğuna ve öteki dünya için çalışmak gerektiğine inandırılan O çocuklardan bu dünya için düşünebilen ve bir şeyler yapıp buluş çıkarmaya yönelen sayısı o kadar azalıyor ki engizisyona gerek kalmıyor. Kitapların yakılmadığı da doğrudur. Esasen din kitabı dışında o kadar az kitap yazılmıştı ki yakmaya değecek sayıda değildi.
SilYani kısaca Allah'ın verdiği tüm zeki insanları, din alimi yetiştirmek temeline dayalı kurumlarda okutursanız onu yetiştirir, gerisini koyverirsiniz. geri kalmamız bir nedeni de budur benim anladığım. Atatürk alfabeyi ve eğitim sistemini değiştirerek belkide buna dur diyor.
SilHocam kusura bakmayın yazınıza yorum bırakmanın heyecanıyla unuttum. Miraç kandiliniz mübarek olsun, aileniz ve sevdiklerinizle daha çok kandiller geçirmeniz dileği ile esenlikle kalın.
SilEstağfurullah, sağolun, sizin de kandiliniz kutlu olsun ben de size ve ailenize sağlık ve esenlikler dilerim.
Silhocam yazı için teşekkürler ve yorumunuzu okuyunca 'iki günü eşit olan zarardadır' hadisi aklıma geldi ve şunu söyledim kendime; böyle bir dünya görüşüne sahip bir peygamberin ümmeti olarak bugün nasıl dini her türlü amaç için araç olan bir kurum haline getirdik de bu yüzden dini ne siyasete ne bilime ne de insanın hayal gücüne yaklaştıramıyoruz.
Silhttps://twitter.com/ttractatus/status/727415898919829504 İzleyin hocam
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilYorumlara bakiyorum, herkes konuyu bugune, Turkiye Cumhuriyetine baglamis. Yazinin basi ve sonu bilimsel olarak osmanli neden geri kaldi sorusunu inceliyor, guzel de istatistikler var. Ama ortasinda o yine bildik temcit pilavi yorumu var: Osmanli din yuzunden geri kaldi... Ici oldukca bos bir yorum bu, kucuklukten beri hepimize ögretilen, Turk aydininin agzina sakiz ettigi yorum...Peki ici dolu mu? Suclu din diyerek konuyu hemen bugune baglamak cok ucuz bir yaklasim. Geri kalan sadece Osmanli degil, Cin de geri kaldi, Arjantin de, Ispanya da portekiz de (eski ihtisamlarina göre). Bu konuda yapilan ciddi arastirmalar var ve hicbirinde dinden bahsetmiyor. Osmanli hep muslumandi, öyleyse baslangicta nasil ilerledi? Ustelik zamanla giderek batiya yaklasti, reformlar yapildi, sultanlar piyano calmaya, haremde beethoven dinlemeye basladilar. Niall Ferguson'un BBC'de yaptigi bir dizi-belgesel var, batinin nasil ilerledigini, eski devlerin nasil geride kaldigini anlatiyor, bir bölumu de Osmanli hakkinda, tavsiye ederim.
YanıtlaSilYorum bana ait değil. Michio Kaku'nun yorumu. Ama bende büyük ölçüde katılıyorum. Beş yaşında çocuklara bu dünyanın yalan olduğunu öğretmeye başladığınız andan itibaren o çocukların bilimle, bu dünyaya ait araştırma yapmayla ilgisini kesmiş oluyorsunuz. Hepsinin değil belki ama büyük çoğunluğunun.
SilBeyefendi kızmanızın sebebi Osmanlı'nın eleştirilmesi ise yorumuzu anlayamıyorum. Yok eğer geri kalmışlığın eleştirilmesi ise gene anlayamıyorum ben kendi adıma şöyle açıklamaya çalışayım Devlet-i Aliyye de Askeri okullar çok kaliteli askerler yetiştirmeyi başarmış, evet medreselerde çok kaliteli din alimleri yetiştirmiş. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren muhalif düşen Din Alimlerinin hepsi medrese mezunu ve iyi yetişmiş eğitimlerinin hakkını veren ilimi şüphe götürmeyen Alimler. Doktorlar ve Baytarlar da işini iyi yapan, Alman ekolünden ekseriyetle başarılılar. Eğitimli kadro yüksek teknoloji üretemeyen insanlardan oluşuyor Matematikçi, Fizikçi, Kimyacı, vb yok. Yorumlarımı bir kere daha oku İslam'ı bende Mahfi beyde eleştirmiyoruz,eleştirdiğimiz Eğitim sistemi!!! Eğitim sistemini din temeline oturtarak çağdaş bilimleri öğretmez hale getiren biz değiliz oda doğrusuyla hatasıyla ecdadımız!!!
SilPortekiz ve Ispanya'nin dolayisi ile Arjantin'in geri kalmasinin nedenini din ile aciklayanlar var. Yukaridaki sav dogru degil. Alman sosyolog Max Weber sanayi devrimi ve dolayisiyla kapitalizmin gelisimini Protestanlik ile aciklar. Yukarida adi gecen ulkeler Katoliktir ve 16.yuzyildan itibaren Protestan ulkelerden daha yavas buyumuslerdir. 20 yuzyilin sadece 70ler doneminde Protestan ulkelerin buyume hizina erismistir Katolik ulkelet. Hatta gunumuze gelirsek son finansal krizde ayni durumu goruruz. Ortodoks Yunanistan ve Katolik Irlanda iflas asamasindadir. Katolik Ispanya, pPortekiz ve Italya cok zor durumdadir. Katolik agirlikli Fransa zorlanmaktadir(Aslinda bu ulke ozel bir durumdur devrimden oturu).sadece Katolik Avusturya fena durumda degildir. Protestan ulkeler Ingilter, Almanya, Hollanda ve Iskandinavlar ise goreli olarak iyi durumdadir. Protestanlar tarafindan yonetilen ABD ise cikisa baslamistir.
SilBuda tamamen din merkezli bir yaklaşım bu yaklaşımın sadece Hıristiyan dünyasını karşılaştırmayı içerdiği aşikar. SSBC olarak kabul edip Rusya'ya bile değinmiyor gibi. Japonya, Çin'de,Kore'de hatta Hindistan'da mevzu bahis değil! Bugün bilim sadece Hıristiyan milletlerle sınırlı olsaydı, 1800-1900 arası olduğu gibi yüzde yüz size hak verirdim ama şuan sadece bir yorum ve Hıristiyan medeniyetlerini iceren bir yorum teşekkürler.
SilYazdigim sadece bir ustteki yorumcuya yanitti. Yani gelismisligi veya kapitalizmi dinle aciklayanlar var demek icindi. Ayrica Weber bu kuraminda kapitalizmin doğuşunu protestanliga baglar. 19. Ve 20. Yuzyilin basinda yasamistir. Hristiyanlik, yahudilik, hinduizm, çin ve muslumanligi inceleyip bu kurami ortaya atar. Avrupa merkezci oldugu dogrudur ama sosyolojinin kurucu babalarindandir. Ciddi okumalar gerektirir, yazdiklarinin hepsini anladigim iddasinda degilim.
Silhttp://m.abcgazetesi.com/laiklik-dusmani-ismail-kahraman-cumhuriyeti-kuran-kadro-dinsizdi-14944h.htm hocam bunu da mutlaka izleyin aynı süreç devam ediyor ve edecek yönetim onlarda olacak maalesef
YanıtlaSilTek katılmadığım nokta, her iki imparatorluğun çöküş sürecini tanımlarken, çin'in askeri ve ekonomik gücüne güvenmesini, ve osmanlı'nın da dine dönmesi olarak vermeniz. Bu kısım zayıf ve dayanaktan yoksun gibi..
YanıtlaSilMerhaba Mahfi Hocam,
YanıtlaSilSanayi devriminin denen İslam coğrafyasında gerçekleşmediği sorusunu Timur Kuran "Yollar Ayrılırken" adlı eserinde de sormuş. Fırsatınız olursa okumanızı öneririm. Timur hoca 1800'lü yıllarda gerikalmışlıktan kurtulmak için çabalar bulunduğunu ancak kurumsal durgunluk sürecine aslında günümüzden 1000 yıl önce girildiğini söylüyor. Örnek olarak Avrupada gelişen korporasyon tipi dinamik şirketler karşısında islam alemindeki vakıfların dinamizme engel olduğunu öne sürüyor. Bir diğer örneği ise miras sistemi üzerinden veriyor. Özetle Osmanlının son dönemlerinde aydınlar geri kalmışlığın farkındaydılar ama yapılan kısmi reform denemeleri bu reformların yeşereceği formel ya da informel kurumsal ortam mevcut olmadığından başarılı olamadı.
Orta Doğu’daki Ekonomik Azgelişmişliğin Kurumsal Kökenleri
https://econ.duke.edu/uploads/assets/People/Kuran/Timur_Kuran_Konusma_Metni.pdf
Yollar Ayrılırken
http://www.idefix.com/kitap/yollar-ayrilirken-timur-kuran/tanim.asp?sid=TXQNHGU8BA7ARCTDHPYT
Mahfi hocam,öncelikle kandiliniz mubarek olsun.
YanıtlaSilBaşkan obama geçen günlerde"istersek esatı askeri darbe ile devirebilirdik"
Şeklinde bir tarihi itirafta bulundu.
Bu cümle önceki yıllarda ülkemizde yaşanan siyasi ve politik yıkımlar(darbe,idam vs.) ile ilgili bir ipucu olur ?(o günleri bizzat yaşamış biri olarak yorumlarınızı merak ediyorum.)
Geç kalmış olsam da ben de sizin kandilinizi kutlarım.
SilBence bu cümle sadece o günler için değil bugünler için de itiraf niteliğindedir.
Osmanlı imparatorluğundaki gerileme 17. yüzyılda başlamış olup, dinden dolayı değil din anlayışından kaynaklanmıştır. Medreselerde maturidi - vahdeti vücut anlayışının önüne set çekilmiş olup, eşariliğe yol verilmiştir. Bu iki anlayış arasındaki temel fark bilim ve akıla verilen önemdir. Her yazıda sorunun dinden kaynaklandığının ifade edilmesi ve derinlemesine bir analiz ve araştırma yapılmamasını eleştiriyorum. Aydınımız öyle bir hal almış ki Türk medeniyetine hep batının gözü ile bakıyor, arşivlere girip araştırma zahmetinde bulunmuyor ve çok basit argümanlarla açıklama yolunu tercih ediyor. Türkiye'de önemli bir aydın sorunu var, Cumhuriyet esası itibariyle beraber öze dönüşü simgeler. Fakat, Atatürk hem yalnız kalmıştır hem de etrafındakiler onu anlamamıştır. Türkçülük üzerine kurulan sistem Atatürk sonrası evrilerek batıcılığa kaymıştır.
YanıtlaSilHarf devrimi'nin gelecek nesillere bıraktığı en önemli sonuç;dünya'yı anlamak için dünya dillerinden herhangi birini öğrenmek gibi kendini anlamak içinde değişikliğe uğrayan "eski" alfabeyi'sini öğrenme mecburiyetinin oluşmasıdır.
YanıtlaSilÇok büyük bir süzgeçten geçirilmiş tarihi öğretiye sahip, tarihi kaynakları anlama noktasında bireysel erişimimizin oldukça kısıtlı olduğu bir türk toplumu'nu eminim ki Atatürk'te istemezdi.
İlgiyle takip ediyoruz Mahfi bey , teşekkürler yazılarınız için..
Çok teşekkür ederim.
SilDeğerli Müsteşarımız ve Hocamız ve en sorumlu Aydınlarımızdan Mahfi Hocam,
YanıtlaSilBu platformunuz, her ne kadar, "KENDİME YAZILAR" olsa da, hepimizin benimsemesiyle "Hepimize Yazılar" oldu, okurun gönüllü isteği, ilgisi ve sahiplenmesiyle); çok seviyeli, dinamik, en az icraat yapmak, yatırım yapmak, sanat eseri üretmek denli ciddi bir sütun (veya blog), yanıtları ve yazınızı izlemekten onur duydum, ümit veriyor.
2 Mayıs tarihli yazınızdaki içerik; Osmanlı X Cumhuriyet, görece ya da kısmen de olsa yapay bu gündem nasıl ortaya çıktı, neden kafamızı toplum olarak bu konuya taktık, onun mekanizmalarını anlamaya çalışıyorum kendimce. Bunun sosyalpsikolojik, sosyolojik, kimbilir belki de sosyokültürel, yetişmiş insangücümüzün yapısıyla bir ilgisi var belki de. Yoksa, dışarıdan özellikle mi, enjekte edildi bu iç çatışkı (conflict) bizlere bir türlü anlayamıyorum, çözemiyorum da. Diğer alanlardan, sektörlerden, disiplinlerden aydın, öncü, seçkin hocalarımız da kesişen bu türden konularda yazı sütunu hazırlayıp, sizin özgün, açıksözlü, oldukça birikimli ve egosunu aşmış seçkin dinleyici ve okur kitlenizle buluşturabilse kanımca o kadar faydalı olabilecek ki...
Bu forum ortamınız en başta, dikotomiyi aşmış, farklı görüşlerden de olsa, ortak amacı yaşayan, hisseden gençler ve birimleri olan, okumaya emek vermiş kişiler, arkadaşlar. Ben iktisatçı olmadığım için sizden ve onlardan çok faydalı değerlendirmeleri öğreniyorum, ansiklopedik bilgilerin de ötesinde.
Dünya Bankasının bir kaç İngilizce forumuna katılmıştım Wolfhenson döneminde (biri GDNET, Global development network üzerineydi, katılımcılar arasında hem kalkınmacılar, çevreciler, hem de iktisatçılar vb. sosyal bilimlerden mensuplar da vardı), işte orada bu seviyeyi görememiştim, hırslı, çatışan insanlar çoktu, birbirlerine nasihat veren, yukarıdan buyuran tipler de bir hayli vardı. Osmanlı da, Cumhuriyet de, siz Mahfi Hocamız da uygarca, insani seviyeli bir forum, yani görüş alışverişi ortamı oluşturdunuz, içtenlikle kutlarım. Ben de dahil AB'nin çevre kurumu Avrupa Çevre Ajansına, maaşlı mensubu olmadan da hizmetleri bulunmuş biri olarak, dürtü, drive sözcüğünü, terimini çevre yönetimi ve ekosistem üzerindeki baskılar, tepkiler, politikalar, göstergelerle vb. ile çok sık kullanırız (www.eea.europa.eu "DSIP indicators). Bu seçkin ve tam da gündem belirleyen, suni gündemi yapıştığı yerden söküp çıkaran, iyi zamanlanmış yazınız bende bir drive etkisi ( ya da "impact") yarattı. Nasıl teknoloji, bilim geliştirebiliriz? diye... Geçmişin muhasebesi elbet yapılacak ama, Demirel gibi, "Nerede kalmıştık?" deyip, teknoloji, temel bilim, eğitim ve bunu inhibe eden faktörleri hızla kabaca belirleyerek bir yerden nasıl yola çıkabiliriz, innovasyon yapmak ve bireyleri bilime üretime ekonomik katma değeri en yüksek olan ürünleri üretme kabiliyetine yönlendirmek, için işe nereden imece ile başlayabiliriz, gerçek gündemimizin (Sizin yazınızın ontolojik ruhu, yeniden üretimi) gerektirdiği eylemleri belirlemekten, bir yol haritası belirlemekten işe başlasak ve her sektörden her disiplinden destek alsak, diyorum. ne ki, siyasa adamını da suçlamadan, onlar da bu toplumun ürünü, biziz yani. Eski Devlet bakanı ANAPLı Tınaz TİTİZ'in Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji Dergisinde yazdığı gibi, çağımızın sorunları çok komplike, siyasetçiyi aştı, siyasi partiler bu devasa sorunları çözemezler.
Çok selamlar saygılar efendim.
Çok teşekkür ederim. Değerli paylaşımınıza ayrıca teşekkürler.
SilSteven Weinberg "to Explain the World" isimli kitabında müslüman dünyasındaki bilimsel gerilemelerin nedenlerini kaku'dan çok daha detaylı bir şekilde işliyor. Tavsiye etmek haddime değil ama haberdar edeyim en azından :)
YanıtlaSilhocam işler eskisi gibi değil sanırım.
YanıtlaSilhttp://www.finansofisi.com/2016/05/04/cinin-ticaret-ve-finans-hacmi-dunyayi-domine-ediyor/
http://www.finansofisi.com/
Hocam benim sizden bir ricam olacak. Türkiye dünyanın kaçıncı ekonomisi falan deniyor. Tabii dünya değişti çoktan ben biraz ilkel kaldım, fakat benim sorum şu olacak. Türkiyenin üretim sattığının ne kadarı bize ait ne kadarını yabancılar kar transferi olarak götürüryor. Sanayi gücümüzün yüzde kaçı T.C. ye ait. Bize yıl sonu ne kalıyor... Bizim bu borcu ödememiz ne şekilde olacak. Birde Türk zenginlerin yüz milyarlarca Usd dışarıda parası var deniyor. Ben bu işi anlamıyorum. Bu paralar gökten mi yağıyor. Bankalarımızın yüzde 50 sinden fazla yabancıların deniyor. Bizim bu sanayi gücümüzün ne kadarı bize ait. Bize don mu kalıyor pantolon mu ? . Off.....
YanıtlaSilHocam,ilk cumhuriyetçiler,tıpkı ilk komünistler gibi idealistdiler mutlaka.Fakat ya sonraki liderler?Cumhuriyetimiz neden bürokratik bir oligarşiye dönüştü?Onyıllarca,neden bu ülkede;asker-sivil elitler ve istanbul burjuvasının her dediği kanun-kural oldu?Anadoludan artık toprak doyurmadığı için büyük şehirlere göçeden milyonlar;akla ve bilime düşman mıydılar?Acaba,cumhuriyetimizin,kurulduktan mesela yirmi-otuz yıl sonra;dalga dalga büyüyerek gelen sosyoekonomik sorunları çözecek kurum-kural ve kapasitesi var mıydı?Devleti,vatandaşa karşı koruyan ilerici(!)cumhuriyet anayasalarımıza karşı;yargıçlarımız ve akademisyenlerimiz kaç defa manifesto yayınladılar?Yoksa hep baş mı salladılar?Maddi ve beşeri sermayeyi neden biriktiremedik?Onyıllarca neden köylüler ve elitlerden oluşan iki kategoriye hapsolduk?Din ve bilim çatışması mıdır bu ülkeyi,nerdeyse cumhuriyet kurulalı beri azgelişmişliğe mahkum eden?Kazandığıni;milletle-devletle paylaşan milli burjuvamız neden olmadı?Devlet kapitalizmi ile stratejik alan seçerek,bir kaç dünya markası çıkaramaz mıydık?...
YanıtlaSilHocam merhaba,
YanıtlaSilattığınız linki okudum fakat toplam gdp değil de dgp per capita rakamı verilmiş. bu durumda %6 ve %25 rakamlarını nasıl elde ettiniz?
teşekkürler