Üniversitelerin Durumu
Türkiye’de pek çok kurum son 20 –
30 yılda itibar kaybetti. Dünyadaki gelişmelerin tersine Türkiye birçok alanda
geriye gitti. Maddi imkânlar arttığı halde böyle bir gelişmenin yaşanması anlaşılması
pek kolay olmayan bir durum gibi görünse de gerçek bu.
Bana sorarsanız en fazla itibar
kaybeden kurumlardan birisi üniversite oldu. Ben bunda YÖK’ün büyük
sorumluluğunun olduğunu düşünüyorum. 12 Eylül darbesi sonrasında
üniversitelerde anarşiyi önleme amacıyla kurulan YÖK, ne yazık ki bilimsel
özgürlüğü önledi. Bugün üniversitelerin çoğu bilimsel araştırma yapmayan,
topluma yeni bir şeyler sunamayan kurumlar durumunda. Bunda ortaöğretimin
giderek zayıflamasının ve tümüyle ezbere dayalı bir yapıya dönüşmesinin büyük
etkisi var. Ortaöğretimden gerekli bilimsel altyapıyı, analiz yeteneğini
almadan gelen ve sorgulamayı bilmeyen öğrencilerin bu eksiklerini üniversitede
tamamlamak mümkün olamıyor. O nedenle çoğu üniversite, ders ezberleten, sınav
yapan ve öğrenci mezun eden okullar haline gelmiş bulunuyor. Böyle bir
üniversiteden topluma katkı yapacak araştırmalar yapmasını, analiz yapan,
sorgulayan, bilimle uğraşan öğrenciler yetiştirmesini beklemek mümkün değil. Öyle
olunca nedenlerle sonuçlar birbirine karışıyor, safsatalar, şehir efsaneleri ve
komplo teorileri bilimin yerini kolayca alıveriyor.
Son yıllarda her köşede
üniversite açıldı, bölüm kontenjanları inanılmayacak kadar artırıldı. Sınıflarda
öğrenci sayısı arttıkça hoca öğrenciyi tanıyamaz, öğrenci de derse ilgi
gösteremez hale geliyor. Sonunda hoca sıkılıyor ve kitapta ne varsa onu kısaca
anlatıp gidiyor, yılsonunda da yüzeysel bir sınavla herkesi geçirip ortalığa
salıveriyor. Sonra üniversite bitirdiğini ve dolayısıyla konuları bildiğini
zanneden ama aslında temel ilkeleri bile öğrenememiş onbinlerce öğrenci iş
bulamadığı için yaşama küsmüş olarak dolaşıyor.
Üniversite insana meslek değil
bilim öğretmeli. Üniversiteyi bitiren kişi kendi alanıyla ilgili olarak önüne
çıkan konuları alıp analiz edebilmeli. Ne var ki bunu yapabilen mezun sayısı
son derecede az. Konuları bilse de ezber yöntemiyle öğrendiği, sorgulama ve
analiz öğrenmediği için çoğu öğrenci karşısına çıkan olaylarda hemen ters
sonuçlara ulaşabiliyor. Faiz yükseldiğinde kısa dönemde bankalar zarar mı eder
kâr mı diye sorduğunuzda hiç düşünmeden kâr eder diye yanıtlayan öğrenci
sayısını tahmin edemezsiniz. Aynı soruyu sokaktaki vatandaş da aynı şekilde
yanıtlıyor. Dolayısıyla o çocuğun üniversitede ekonomi okumasının hiçbir anlamı
kalmıyor. Suçlu bu gençler mi? Kesinlikle değil. Suç onlara sorgulamayı,
inançla değil akılla hareket etmeyi, analiz yaparak sonuca varmayı öğretemeyen
eğitim sisteminde.
1980’ler öncesinde üniversite daha
bilgili, daha sorgulayıcı, analiz yeteneği kazanmış insanlar yetiştiriyordu. YÖK’ün
kurulmasıyla birlikte üniversiteyi depolitize etmek, öğrenciyi büyüklerinin
dediklerine göre hareket etmeye programlamak üzere biçimlendirilmiş bir modele
geçildi. Sonuçta bugüne kadar geldik. Sorgulayamayan, analiz yapamayan,
olaylara bilimsel açıdan bakmak yerine inanç açısından bakan ve objektif olamayan
insanlarla buluş yapamayız. Buluş yapamazsak hiçbir şey yapamayız.
Eğitim alanında yapılacak yapısal
reform; ortaöğretimden başlayarak üniversiteye kadar bilimsel, sorgulayıcı ve
analitik eğitimi yerleştirmekten ibarettir. Bunu yapabilirsek buluş yapan ve
hızla ilerleyen bir toplumsal yapıya geçebiliriz. Aksi takdirde “bir zamanlar kurtarmaya
gittiğimiz Kore’ye bak nerelere geldi” sohbetini yaparak uzun yılları daha
geride bırakırız.
Keşke tek sorun bu olsaydı ancak OHAL ile birlikte o kadar çok saçma kanun çıktı ki kanayan yaraya tuz basıldı. Canım ülkemin içler açısı haline çok üzülüyorum ve herşeyin daha da kötü olacağını görmek daha da acı veriyor.
YanıtlaSilHangi kanun cikti da sacma sapan size gore acaba? Kendisine militan yetistirmekten baska hicbir ise yaramayan kurumlari egitim kurumu mu saniyorsunuz?
SilHocam yazınız ülkemizin geri kalmasındaki en büyük etkeni açıklıyor.
YanıtlaSilÜniversitelerimiz bilim yapamıyor, ekseriyetle var olan bilgilerin
distribütörlüğünü yapmaktan öteye geçemiyor.
Celal Şengör hocanın ''Bir Toplum Nasıl İntihar Eder?'' adlı kitabını
henüz bitirdim. Sizin bu yazınızla paralellik gösteren birkaç kısım da
kitapta mevcut. Ülkemizin -sadece üniversiteler değil- birçok alanda geri
kalışını irdeliyor. Vaktiniz varsa ve okumadıysanız okumanızı öneriririm hocam.
Yazı için ayrı olarak teşekkür ederim.
Saygılar.
Bir zamanlar bir yazı yazmıştım. Adı Bilimden Ayrılanı Kurt Kapar idi. Türkiye'yi çoktan kurt kapmış. İşte sonuçları teker teker çıkıyor orta yere.
SilCelal Şengör'ün kitabını bitirmek üzereyim. İki kitap daha okuyorum. Onları bir yazıda ele alacağım.
Çok memnun olurum hocam.
SilHocam, yazdığınız bu konunun kısa vadede çözülemeyeceği kesin maalesef.
YanıtlaSilAma kısa vadede çözüm için adım atmazsak uzun vade gidiyor elden. Çünkü kısa vadeler birleşince uzun vade oluyor.
SilSayın Eğilmez, Akademisyen değilim ancak Üniversitelerin değerlendirilmesindeki en önemli kriterlerden biri olan, "Bilimsel Makaleler" yayınlanması ve bunların uluslararası "Bilimsel Kurumlarda" yer almasıdır. Bizim Üniversitelerimizin uluslarası yayınlanan makale sayısı ne kadardır, bunlar hangi Akademisyenler tarafından yayınlanmıştır. En çok uluslararası makale yayınlayan Akademisyenimiz kimdir? Bunların fakültelere, bölümlere göre dağılımını gösteren bir çalışma varmıdır? Yoksa bizler diğer konularda genellikle yaptığımız gibi karanlıkta el yordamıyla bilinçsizce döğüşüyor muyuz? Acaba Üniversitelerin "Bilimsel Makaleler" yayınlamasından daha önemli olan "Siyasi ve ideolojik" taraf tutması veya buluş yapması veya endüstri ile iş birliği yapması, mezunlarına iş bulması mıdır? Dünyanın önde gelen Üniversitelerinin bu açılardan durumu nedir?
YanıtlaSilBizdeki durum emin olun makale işinden çok daha vahim bir durumdur.
SilBu konuda birçok sıralama bulunuyor uluslar arası. Bu sıralamalara bakarsanız üniversitelerimizin acınası halini görebilirsiniz!
SilHocam, YÖK tam olarak ne gibi sorun oluşturuyor acaba? YÖK öncesi üniversitede ki öğrenci sayısına vs. kim karar veriyordu? Bugün YÖK kalksa ne gibi şeyler düzelir?...
YanıtlaSilTeşekkürler...
Ben her iki dönemi de biliyorum. YÖK öncesi dönemde okudum üniversitede. O dönemin üniversite kalitesiyle bugün arasında dağlar kadar fark var. YÖK her şeyi standartlaştırdı. Oysa eskiden bazı okullar notlarını, barajlarını, zorluk derecelerini kendileri ayarlarlar ve ona göre ayrışır ve tercih edilirlerdi.
SilBen Mülkiye'de okudum. Her dersten 2 kez sınava girme hakkınız vardı. Sınıf geçmek için zayıfsız olarak 10 üzerinden 7 ortalama tutturmanız gerekiyordu (üssü mizan.) Bir dersten zayıf alsanız ya da hiç zayıfınız olmadan her dersten 6,5 alsanız bile bütün derslerden sınıfta kalıyordunuz. 2. sınıfta 2 kez kalmışsanız okuldan atılıyordunuz. Mülkiye'de 2. sınıfta ortalama 40 dolayında öğrenci okuldan atılır belge alırdı. Bu sistem öğrenciyi çalışmaya iter kaliteyi yükseltirdi. Bütün bunlar YÖK ile birlikte yok oldu. Ne üssü mizan kaldı ne okuldan atılma. Üniversiteye kapağı attınız mı mezuniyet neredeyse garanti.
YÖK kalksa neler düzelir bilmiyorum çünkü o kadar çok üniversite ve o kadar fazla sayıda öğrenci var ki çözüm çok zorlaştı. Sadece YÖK ü kaldırmak yeterli değil, öğrenci sayısını azaltmak ve sanırım üniversiteyi biraz zorlaştırmak lazım.
öğrenci sayısını azaltmak güzel bir düşünce değil bence. okumayalım mı hocam?
SilHocam bende mülkiyeden mezununuyum. Şimdi sınavdan önce soruları veren profesör hocalarımız var. Diğer fakülteleri düşünemiyorum bile :(
SilBunu nedeni üniversitelerin olabildiğince hızlı diploma dağıtan kurslara dönüşmüş olması ve başta YÖK olmak üzere genelde devletin de buna destek vermesidir. Aslında bunun nedeni o çok takdir ettiğiniz "piyasa beklentileri" hocam. Artık bunlar para etmiyor diye sosyal bilimleri horgörmek vb bir çok sorunun temelinde "bir şeyin piyasada ne kadar para ettiği ya da değerli kabul edildiği" şeklindeki piyasacı düşünce var. Kimse düşünen ve sorgulayan öğrenci istemiyor ve aksine öğrenciler artık müşteri statüsünde. Hiçbir konuda fikri olmadığı halde üniversiteye gelip dersin ne şekilde işlenmesi gerektiğini o dersi 10 yıldır veren hocaya anlatmaya kalkan bir kuşak var. Şımartılan bir önemlilik hissi nedeniyle artık üniversite insanlara tepsi üstünde sunuluyor ve dolayısıyla kalite de düşüyor. Hocalar artık idealistliği falan bırakmış durumda, bilim için değil ünvan için çalışıyorlar. Doktorasını alan ve Yardımcı Doçent olan adama verdiğiniz maaş o adamın yeni mezun ettiği öğrencinin piyasada standart aldığı maaştan azsa o adam orada durur mu? O adamın seçtiği dekanı veya rektörü Cumhurbaşkanı veya YÖK atamayıp kendi ideolojik beklentileri ile 2. hatta 3. sıradaki adamları atarsa o adamın çalıştığı ortama saygısı ve inancı kalır mı?
SilDevlet bilim falan istemiyor. Bilim bize fazla. İtaat ve bahane ile tüm hayatımızı geçirebiliriz. Üniversite bir tarihte bir şanstı. O zamanlar ülkenin kaderini değiştirme olasılığı vardı. Artık insanlar değişim falan istemediği gibi okulda okuyacağı konuları dahi sipariş usulü istiyor. "Milli değerleri öğreten bilim" nedir bilen varsa bizde öğrenelim. Saygılar.
'mülkiyeden mezunuyum' cevabı zaten sorunun kalite ile ilgili sorunsalını belli ediyor.Adsız için özür dilerim ama tüm TR için yeni nesil olarak 99% olarak süper kalitesiz bir nesil.Ne gramer biliyorlar ne kendilerini ifade edebiliyorlar nede ne istediklerini biliyorlar.Bildikleri tek şey hak etmedikleri tüketim .Ama temennim değil ve istemem nihayetinde ,sonuç emeksiz ekmeğin olmadığını bir şekilde bu halk öğrenecek gibi geliyor bana..ME
SilUniversitelerin uluslararasi makale sayilarina baktiginizda YOK sonrasi inanilmaz bir artis var. Inanmiyorsaniz arastirin gorun.
SilBiliyorum ama dünya çapında ses getirmiş teoriye katkı yapmış bir tane makale yok.
SilNiceliksel artış var çünkü akademik atamalar için yayın sayısı getirildi. Buna karşın niteliksel bir gelişme yok çünkü karşılığında bir kazanç olmayınca akademisyenler sadece kadroyu kaybetmeyecek kadar yayın yapıyorlar. Bu yayınların etki faktörü ise son derece düşük çünkü görünürlüğü az yayın organlarında ve görece kapalı çevrelerde kalıyorlar. Bu nedenle Türkiye'nin bilime etki faktörü Yunanistan gibi ülkelerin gerisinde kalıyor. Ayrıca bu niceliksel baskı yüzünden ihtihal (akademik düşünce hırsızlığı) ve sahte konferans/yayın sayısında da patlama var. Herşeyi sayıya yani performansa dökünce ortaya çıkan durum budur.
SilSayın Eğilmez o son yorumunuz biraz gaddarca olmuş yalnız.
Söylediklerimiz sizinle aynı şeyler ama ben belki dozu daha sert tutmuş olabilirim.
SilHocam kolay gelsin. Bankacılık alanında sizinkine benzer bir blog var mıdır bildiğiniz? Yoksa, sizin biraz daha bankacılıkla ilgilere konulara değinmeniz mümkün olur mu? Buda olmazsa bu işi genç bankacılar olarak bizim yapmamız gerekecek :)
YanıtlaSilBildiğim kadarıyla böyle bir blog yok. Bence siz yapın çok yararlı olur.
SilAcı ama gerçek bir analiz. :(
YanıtlaSilHocam bu yazının altına imzamı kesinlikle atarım. Dedikleriniz harfiyen doğru. Yök dediğiniz amaçla kurulmuş olabilir falan şuanda üniversitelerde siyaset hat safhada. Örgütlenmeler, kulüplerdeki yarışlar, yönetim ve alt kadro arasında bikeza aynı. Ama ben yine de umutsuz değilim. Daha önce bir yazınızda yine konuşmuştuk. Size şöyle demiştim:"Bence bu nesil şimdiye kadar ki en iyi nesil." Hala bunun arkasındayım ve bunun sağlam dayanakları var benim için. Benim düşünceme göre zor şartlar altında sıyrılıp, engelleri aşan insanlar her zaman başarılı olma eğilimindedir. Onları potansiyelleri aştıkları zorlukların büyüklüğü ile doğru orantılı artar. Bu potansiyel onları başarılı kılmak için yeter mi? Yetmez! Potansiyel enerjiyi kinetik enerjiye dönüştürmedikçe başarılı olma şansımız yok. Peki bu nasıl olacak? Kimi zaman toplum sayesinde, kimi zaman hayat şartları sayesinde. Bizim bu karmakarışık, ne olduğu belirsiz eğitim sistemimiz, kaos ile yaşamayı öğrenmiş toplumumuz kimi insanı çok kötü etkilerken kimisini de çok olumlu yönde etkileyip itici güç oluşturuyor. Beni de ilgilendiren o olumlu yönde etkileyenler. Bende üniversite öğrencisiyim. Şöyle bir genelleme yapabilirim sanırım: Öğrencilerin %20si tamamen ne için üniversitede olduğunu bilmeyen, hayatı eğlenmek ve saçmalıklar üzerine kurulu ileride bir çoğu başarısız olacak insanlar. %70'i eğlenmek ve diğer şeyleri yaparken derslerine de az da olsa vakit ayırıp ileride orta düzey bir eleman olabilecek insanlar. %7si derslerine çalışıp, bir hedefi olan ve bu bilinçle hareket edecek olan ileride üst düzey yönetici olabilecek insanlar. Geriye kalan %3 Beni en çok ilgilendiren kısım. O kesim sadece kendi dersleri ile yetinmeyip, mesela mühendis ise işletme, ekonomi ve diğer mühendislik alanları ile ilgilenen, hayalleri ve hedefleri birçok kişiye göre uçuk, kaçık olan. Hayallerini tam anlamıyla başaramasa bile çok iyi noktalara gelecek insanlar. Benim işte umut kaynağım o %3'lük kesim. Bu %3 içinden Elon Musklar, Steve Jobslar, Warren Buffetler çıkabilirmi? Bence çıkabilir ama kolay mı? Tabikide değil.
YanıtlaSilGüzel bir değerlendirme, paylaşım için teşekkür ederim. Saptamanız doğru % 3 benim de değerlendirmeme uyuyor. Sorunların birisi de bizim o % 3'ü değerlendiremiyor olmamız. Yoksa dünyanın hiç bir yerinde üniversitede okuyan herkes bilim adamı olmuyor. Ama ABD, İngiltere, Fransa, Kore vb bunlar o yüzde 3' ü ya da belki onlarda yüzde 15'in içinden en parlak adamları seçip yönlendirebiliyor.
SilAynen öyle hocam. Ben o değerlendiremeyişimizi topluma bağladım. Halk arasında hep birilerinin zengin olmasından rahatsızlık duyulması gibi saçma bir algı var. Hep birileri cebini dolduruyor, şöyle yapıyor böyle yapıyor gibi laflar duymuşuzdur. Ne güzel abi. Çalışan adam parasını hakkıyla kazansın zengin olsun vergi versin ülke kalkınsın. ama yok. Toplumda bu algı yok.
SilElon Musk, Steve Jobs anladik da Warren Buffet cikartip ne yapacagiz? Kimin ne isine yarayacak, borsa spekulatoru istemediginiz kadar cok bizde.
SilMahfi hocamın kalemine, düşüncelerine sağlık Kadir Bey'de güzel değerlendirmiş. Lakin o %3 hatta %7 Türkiye'de kalmıyor malesef. Elon Musklar, Steve Jobslar, Mark Zuckenbergler, Bill Gatesler bakıyorlar ülkede kalsalar, üretseler millet takdir etsede farklı sorunlar yaşayabiliyorlar. Bu nedenle beyinler göç ediyor bu topraklardan..
SilSaygıdeğer Hocam, sonuna kadar katılıyorum size. Geçtiğimiz hafta Makro İktisat 1 dersi sınavını yaptım. Durumun vehametini anlamak için, soruların birini temel kavramların tanımına ayırdım (enflasyon, işsizlik, GSYİH, Döviz kuru, devalüasyon). Enflasyon kavramını doğru olarak tanımlayabilen öğrenci sayısı 98'de 4 maalesef.
YanıtlaSilSayın S. Emre,
SilSanırım yaptığınız sınav yaz okuluma kalmış öğrenvilere yönelik. Aynı dersi ikinci defa alan öğrenci henüz enflasyon tanımını öğrenememiş ise ;
1- bu başarısızlıkta sizin payınız nedir?
2- ders anlatma yönteminizde ne gibi değişiklik yapmayı düşünüyorsunuz?
Samimi şekilde yargılama amacı gütmediğim bu sorulara samimi cevap verirseniz mahfi hocamızın yukardaki makalesini daha iyi özümsemiş olacağız.
Saygılarımla.
Süleyman bey samimi paylaşımınız için teşekkür ederim. Benzer sorunlarla ben de karşılıyorum. Adsız arkadaşımızın sorusuna mutlaka sizin de yanıtınız vardır ama ben kendi açımdan yanıtlamak istiyorum.
SilEnflasyonu tanımlama konusunda hocayı sorgulamak bence anlamlı olmaz. Çünkü enflasyon mutlaka derste tanımlanmış, kitapta da yer alan bir kavramdır. Daha teknik bir şey olsa hoca öğretemedi mi diye soru işareti oluşabilirdi.
Sayın Mahfi hocam, ben adsız 10:30
Sil98 de 4 sayılara dikkatinizi çekerim. İktisadın en temel kavramlarından enflasyonu tanımlayamıyor bu öğrenciler.Elbette kitapta yazıyor, elbette daha önce çok defa tanımlamıştır. Ben hocayı suçlamıyorum ama bu başarısızlıkta kendine pay biçiyor mu onu merak ediyorum.
Belkide geriye dönük kendini ders anlatışını sorguladığında bu kavramı sadece tanımlayıp geçtiğini fark edecek.
Belki bu kavramları anlatırken daha geniş bir çerçeveden alacak enflasyon rakamlarını verecek, kimin-nerde-nezaman-hangi yöntemle bu rakamı belirlediğini ve enflasyonun olası etkilerini gösterecek.
Tekrarlıyorum evet kitapta yazıyor, evet kesinlikle sınıfta sayın hocamız tanımlamıştır ama dediğim gibi bu kavramın içini o tanımla birlikte doldurdu mu? Bilgi ayrıntılarla öğrenilir.
Ek olarak merakım bu dersi nasıl çalışmaları gerektiğini anlattı mı?
İktisada girişte bile yer alan bu kavram neden 98 kişiden sadece ve sadece 4'ü tek öğrenebilmiş bunu sorguladı mı, ben bunları merak ediyorum.
Yoksa haddime değil Süleyman Emre hocanın hocalığını sorgulayıp suçlamak. Ama madem paylaşımda bulunmuş merakımı gidermesini rica ederim.
Her ikinize de saygılarımı sunuyorum hocam umarım yanlış anlamamışsınızdır beni.
Hocam üniversitelerde bilimi sevdiren insan sayısı gittikçe azalıyor. Teknolojik gelişimle birlikte projeksiyon makinelerinden ders anlatan lazer ile ekranı gösterip sözel olarak ezber yaptıran bir sürü hoca var. Teknolojiyi analizle birleştirebilme hünerini sergilemek gerekirken kısa sürede ders saatleri nasıl doldurulur düşüncesi verimi sürekli aşağı çekiyor. Üniversitelerde köklü bir yenilenme olmalı diye düşünüyorum.
YanıtlaSilDoğru ama üniversitedeki hoca da çoğu kez çaresiz. Normal olarak bir ders 20 - 30 kişiyle yapılır. Oysa bizdeki sınıflarda 150 kişi var. 150 kişiye ders anlatmak kolay değil. Yani bu kadar nüfus artışının sonunda ortaya çıkan vahim bir durum da var.
Silnufusu azalmak yerine sınıfları öğretmen sayısını artırsak...
Silöyle de olsa sonuçta üniversitenin iç işleyişini belirleyen öğretim üyeleridir. ayrıca da buradakilerin çoğu üniversite değil teknik okul olup, öğretim üyeleri de bilim insanı değildir. mezun olanlar da teknikerdir.
SilÜniversitenin iç işleyişini belirleyen öğretim üyeleri değildir. Ne yapılacağı YÖK adı verilen kurum ve atadığı kişilerce belirtilir. Öğretim üyelerine ayıp olması diye "nabız yoklaması" vb adlarla görüş sorulur ama bu görüşlerin dikkate alındığı çok nadirdir. Yukarısı bildiğini yapar. Mesela öğretim üyelerinden bir grup bir konuda kamuoyunda görüş belirtirse ve bu siyasi kadroların hoşuna gitmezse bu otomatikman bir "yanlış" olarak değerlendirilir ve söz konusu kişiler hakkında işlem başlatılır. Yüksek eğitimli bu kişilerin görüşünün değerlendirilmeye alınması gerektiği düşünülmez. Öğretim üyelerinin en büyük talebi üst makamlarca ciddiye alınmaktır.
SilMerhaba hocam,
YanıtlaSilBen Anadolu'daki üniversitelerden birinde iktisat okudum.
Öğrencilik dönemimde çok dikkatimi çekmiş ve üzülmüştür. 1.sınıfta Edebiyat ve Tarih gibi haftada iki saatlik derslerimiz vardı. Sınıftaki arkadaşlarımız bu derslere karşı inanılmaz derecede ilgisiz ve hatta bir an önce bitse de gitsek havasındaydı.
Buluş yapma gerekliliğimiz doğru fakat aynı zamanda da kişilik/şuur oluşturmaya katkı yapan Edebiyat ve Tarih gibi sosyal bilimlere de önem vermemiz gerekmez mi? Bu konuda da eksiğimiz olduğunu düşünüyor musunuz?
Kesinlikle gerekir. Ben Mülkiye'de okuduğu yıllarda ilk 2 yıl, son 2 yılı iktisat - maliye, siyaset bilimi kamu yönetimi, uluslararası ilişkiler bölümünde okuyacak öğrenciler için ortaktı. Ben iktisat ve maliye bölümüne gittiğim halde ilk 2 yılda anayasa hukuku, sosyoloji, siyasal tarih, siyaset bilimi, siyasal düşünceler tarihi, ceza hukuku, idare hukuku, borçlar hukuku gibi dersleri zorunlu ders olarak okudum. Öteki iki bölüm de benimle birlikte ekonomi, maliye gibi dersler okudu. Bu olay bize müthiş bir bilgi zenginliği kattı. Ve maalesef YÖK bu modeli bozdu ve herkes ilk yıldan bölüme ayrılmaya başlayınca bu bilgi zenginliği kayboldu gitti.
SilBence hangi bölüm olursa olsun bir insana hayatı boyunca lazım olcak bilgiler vardır. Bunları bilen insan hem daha bilinçli hemde hangi bilimde veya meslekte ilerlemek isterse başarılı olur. Gözlemlerime göre temel bilgiler şu şekildedir.
YanıtlaSilAnalitik düşünce
Temel Matematik
Temel Hukuk (özellikle temel hak ve özgürlükler ile insan hakları)
Temel Ekonomi (finansal okur yazarlık)
Yabancı dil
Çok doğru.
SilAlperen Bey'e kesinlikle katılıyorum. Hatta bunların ömür boyu öğrenme programında olması lazım :) Ayrıca şunlarda olabilir.
SilTemel Bilgisayar, Ofis programları vs.
Temel Yazılım [Giriş seviyesinde kodlama]
Temel Tarih [Geçmişe bakarak siyasi okuryazarlık]
Bu yazıyı okumamıştım. Benim gibi yeni öğrenenler için:
YanıtlaSilhttp://www.mahfiegilmez.com/2013/06/faiz-yukselince-kim-kazanr-kim-kaybeder.html
:))
Hocam "Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz." sözünü bilir misiniz?
YanıtlaSilBilirim ama ben zaten eğri cetveli bırakıp doğru cetveli almak gerektiğine yani bilim temelli eğitime dönmemiz gerektiğine değiniyorum.
Silhocam saygılar
YanıtlaSilPiyasada yıllardır çalışan bir mühendis olarak yazıyorum.
Bence çözülmesi gereken çok daha köklü problemlerimiz var. O problemler çözüldüğünde eğitim, sağlık ve adalet sistemi de kendiliğinden normale dönecektir.
Türkiye'de üniversite eğitimi aslında diploma edindirme sistemi olarak çalışıyor. Hatta bazı özel üniversite reklamlarında bir değil iki diploma birden verildiği vurgulanıyor. (iki diplomanın aynı anda verilmesinin mantıksızlığını anlatmaya gerek yok sanırım) üniversite tercihi yapacak gençler (aslında aileler) bölüm seçimini, ilgi ve yetenek kriterine göre değil, mezun olduğu zamanki iş olanakları ve olası alınacak maaş kriterine göre yapıyor. Böyle bir sistemde bilim ve buluş son sıralarda, sadece idealist öğrenci ve akademik personel ile icra edilmeye çalışılıyor.
Başka bir grup ise, KPSS odaklı bir yol belirliyor. Garanti iş, garanti maaş, işsizlik korkusu yada işten atılma korkusu olmadan çalışma. uzun süreli tatiller. devletin ve özel sektörün verdiği ekstra olanaklar vs. vs. ancak yıllarca girilen sınavlar, atama bekleme, kura bekleme, atanamama... bilim, buluş, icat.. sözü bile edilmiyor.
İşte köklü problem burada yatıyor. Gelecek kaygısı. İş bulamama endişesi. İşsiz kalma korkusu. Çok düşük ücretler ile insanlık dışı ortamlarında çalışmak zorunda kalma korkusu. Gençler bu korkudan kaçıyor ve son derce haklılar.
İşte devlet bu korku ve endişeleri giderdiği gün gelecek için umutlanabiliriz. Nasıl yapılır, ne kadar zaman alır, neler getirir neler götürür gerçekten bilmiyorum ancak, üç dil bilen bir yüksek mühendisi asgari ücret ile vasıfsız işlerde çalışmaya zorlayan bu sistem devam ederse, ne bilimden, ne buluştan, nede gelecekten söz etmemiz imkansızın ötesinde kalır.
Paylaşım için teşekkür ederim, önemli gözlemler.
SilEvet universitelerin ekonomiye,katma degere artirmaya yonelik hic bir faydasi olmadi sadece ders anlatma kurumu onun disinda bir ekonomiye faydasi olacak bir seyler yaratma durumlari hic olmadi ama bu belki de 20-30 sene de boyle ,universite-ekonomi iliskisi batinin tam tersi olmustur 20 -30 yil oncesini bilmiyorum ekonomik rakamlar bakmak lazim durumu okumak icin
YanıtlaSilTanrı Türk'ü korusun.
YanıtlaSil6-7 yılda okutmanlık yaptığı üniversitenin rektörlüğüne gelebilen prof.ların olabildiği bir sistemden bahsediyoruz.Sorun çok yazmakla tahlil etmekle bitmez,asıl tehlike bu sorunların "normal ve iyi durumdayız" gibi bizlere sunulması.Karar alıcı kurum ve yapılarda;her alanda olmakla beraber sorunlara yönelik farkında olma ve empati kurma konusunda büyük eksiklikler mevcut.Üzücü bir tablo.
YanıtlaSilHocam, İzmir'de bir devlet okulunda maliye okuyorum. Konulara kolay diyemem ama sınavlarımızda inanın tamamen ezber soruluyor. Yoruma dair sınav yapan çok az hoca var. Sınıfımızda derece yapan arkadaşlarım maalesef iki kelimeyi bir araya zor getiren türden ve hoca derste ani bir soru sorduğunda heyecandan kitlenen arkadaşlar. Bu saydığınız sorunların üstesinden nasıl gelinebilir
YanıtlaSilKendi başınıza geleceksiniz. Bu bloğu izleyin. Yeni çıkacak kitabımı okuyun ve analiz yapmayı öğrenmeye çalışın.
SilOKU=anla ,yorumla, analiz yap,yoksa 'seni pisliğe boğarım'...ME
SilKatılıyorum . Fakat yök kalksa bile üniversite yönetimi de Yök gibi davranabilir. Ayrıca öğrencinin şuan ki sistemde hiçbir gücü olduğunu düşünmüyorum.
YanıtlaSilYÖK gibi davranan üniversite kaybeder. Yani kimse oraya gitmemeye başlar, puanları düşer ve onlar da mecburen değişirler. Öte yandan öğrencinin mutlaka yönetime katılması gerektiğini düşünüyorum.
Silbence öğrenci öğrenciliğini yapsın yani okusun...
SilHocam iktisat bölümünü bitiren biri için özel şirkette ne yapılabilir ?
YanıtlaSilNasıl bitirdiği önemlidir.
SilHocam yine güzel bir yazı yazmışsınız. Üniversitenin eğitim kurumu olma vasfından önce bilim yapılan araştırma merkezleri olduğu gerçeğini hep gözardı ettik. Bugünün üniversitelerinin faaliyetleri niteliksel olmaktan çok niceliksel bir olgu olmakta malesef. Bu işlerin başındaki ve bu politikaları yürüten yöneticilerimiz üniversitelerin uluslararası başarılarından ve düzeylerinden çok öğrencilerinin çokluğu ile iftihar ediyorlar. Aynı şekilde siyasilerde 81 ilde üniversite kurduk diye niceliksel bir ifade ile politik haklılıklarını ifade etmeye çalışıyorlar. Diğer taraftan üniversitelerimiz ne kadar nitelikli ne kadar işlevsel bunun özeleştirisi yapması gerekenler malesef bu özeleştiriyi yapmıyorlar. Belki biliyorsunuzdur; bir masa, bir sandalye eşittir İİBF diye bir deyim var ülkemizde. Herhalde bu yaklaşım bizim üniversitelere bakışımızı ve vizyonumuzu gösteren ibretlik bir yaklaşımlardan sadece biri olsa gerek.
YanıtlaSilBilmez olur muyum? Maalesef böyle bu durum.
SilBunun çözümü işsizlik maaşıdır. Devletin her bireye minimum geçinebileceği düzeyde maaşı garanti olarak vermeyi kabul etmesiyle, yatmak isteyen, tembel, uyuşuk bireylerin üniversitede, devlette koltuk zaptetmesi olayı sona erer.
YanıtlaSilBöylece gerçekten istediği için veya bir amacı, hırsı olan bireylere üst kapılar açılmaya başlar. Üniversiteler garanti iş için orada bulunanlara değil o işi sevenlere eğitim verir.
Bir hocamın lafı vardı Türkiye'deki en temel eksiklik garaj zihniyetinin olmamasıdır diye. Garajımız yok, yani hobimiz, keyfimiz yok. Ancak hayatta kalma mücadelesi ile ortadoğu felsefesi olan yatayım, rahat edeyim düşünceleri birleşince sonuç bu durum oluyor.
Hocam şöylede bir durum var. Bugün üniversite örencilerine sorun çok kuvvetli bir çoğunluğu belkide yüzde doksanı Türkiyede ezberci sistem olduğunu söyleyecekler. Buraya kadar doğru. Fakat Türkiyede ezberci bir eğitim olduğunu söyleyen aynı öğrencilerin kuvvetli çoğunluğu ellerinde fotokopi kağıtları ile ezber yapıp sınavlara giren kişilerdir. Dediklerinize sonuna kadar katılıyorum daha ilk okuldan itibaren sorgulamaya ve araştırmaya dayanan şüpheci bir eğitim sistemi ile öğrenciler yetiştirilmeli. İlk okul orta okul veya lise öğrencisi bunu yapamayabilir fakat üniversite öğrencisi kendini değiştirebilir. En azından eğitim sisteminin ezberci olduğunu düşünen bir üniversite öğrencisi ezberlemeyi bırakıp daha detaylı bir çalışma yöntemi izleyebilir. İğneyi birde hocalara batırmak gerekir ise Yüksek lisans da dahi ezbere dayalı sorular soran hoca sayısı az değil. O ne demektir, bunu tanımlayınız, şunun faydalarını yazınız gibi soru tarzları ile resmen ezbere teşvik pirimi gibiler. Ülkemizdeki tüm sınav sistemleri hocalar öğrenciler yök el birliği ile ezberci bir yol ile gidiyoruz. hadi hepsini görmezden geldik ama yüksek lisansa giden öğrenci ( askerlikten kaçmak için gidenler hariç ) bilim yapmak için gidiyor. En azından çoğunluğu. Birçok hocanın yüksek lisansta akla ziyan torpiller ile kendi öğrencilerini doldurmalarını da hesaba katarsak, bilim yolunda kendimizi göstermek için hem mantıken hem ahlaken sınıf atlamamız gerektiğini düşünüyorum.
YanıtlaSilDoğru diyorsunuz.
SilHocam ben ekonomi bölümünü derece ile bitirdim ve ekonomik konularda fikir yürütme ve yorumlama konularında kendime güveniyorum sizin ve diğer önemli ekonımistlerin kitaplarını hep okuyorum özel şirkette ne yapabilirim ?
YanıtlaSilPek çok departmanda göreve başlarsınız ve eğer üniversitedeki başarınızı tekrarlarsanız yükselebilirsiniz.
SilPara basıp ülke borçlarını ödemeyi düşünenlerin, paradan 6 sıfır atıp "-İşte paramız değerlendiiiğğğ" nutukları atıp alkış toplayanların varlığı korkunç bir seviyede... Kuşkusuz bu sorgulamayan/eleştirel düşünemeyen bireyler üreten sistemin bir ürünü.
YanıtlaSilİstanbul İktisat Mezunuyum. "Üniversiteye Girdiği Gibi Çıkılmaması" gerektiğini öğrenmiş şanslı bireylerden biriyim. (Allahtan beni yönlendiren biri vardı ailemde) Ne bileyim, Adam Smith'in Milletlerin Zenginliği kitabını bizzat okumuştum, Irving Fisher'in Debt-Deflation Theory of Great Depressions kitabını bilirdim, Milton Friedman'ın neden nobel ödülü aldığını da... Ha-Joon Chang'ın Merdiveni İtme, sizin ve Dr.Ercan Kumcu'nun yazdığı Ekonomi Politikası kitaplarını okumadan mesela mezun olanlara şaşıyorum... Sadece kitap okuman değil, insan kendini geliştirirken çok yönlü olmalı. Bir müzik aleti çalmayı öğrenmeli, bir spor dalıyla ilgilenmeli... Bilgisayarı Facebook, Film veya Oyun haricinde kullanabilmeli, ne bileyim Excel öğrenmeli mesela... Hatta abartıp programlama dilini öğrenmeye bile başlamalı (ki bugün 14 yaşında canavar gibi kod yazan çocuklar var bu dünyada)
Neyse çok uzattım, özetle: Üniversite yıllarımdan hatırladığım, beni en çok üzen şey İktisat fakültesi derslerinin cidden zorlayıcı/akıl kullandırıcı olabilecekken niçin bu kadar kolayca, üstünkörü anlatıldığı/işlendiğidir. Bence asıl sorun burda: Herkes üniversite mezunu olmasın... Bu ülkenin "Üniversite diploması sahibi" olmayan insanlara da ihtiyacı var.
O kadar doğru ki yazdıklarınız.
SilOysa ben Mülkiye'de öğrenciyken Mülkiye ile İktisat Fakültesi birer efsaneydi. Çok zordu mezun olmak buralardan.
Örneğin ilkokul ve ortaokulda da matematik derslerinin ön koşullu olması gerek. Rasyonel sayıları yapamayan denklemleri yapamaz. Matematik üstüne eklenerek giden bir bilim olduğu için 5 üzerinden 2 aldım 3 aldım geçtim olmamalı. Geçme notu en az 70 olacak, ondan sonra geçeceksin bir sonraki seviyeye.
YanıtlaSilHocam… 2001 yılında ekodiyalog programında tanıştık sizinle. Tanıştık derken ekran gerisinden sizi takip eden, İktisat bölümünde okuyan henüz toy bir üniversite öğrencisiydim. Yukarıda ifade ettiklerinizi üniversitenin ilk yıllarında fark edip (maalesef lise üstü lise eğitimi aldığımızı görüp) birkaç arkadaşımla çalışmalarımızı farklılaştırmaya karar vermiştik. Neredeyse 15 yıl olmuş. Sınavlara özellikle de mülakatlara yazılarınızı okuyarak çalıştım, fikir edindim. Okuduğum bölümü ilk günden itibaren sevdim ama bu sevgi katlanarak arttıysa sizin de katkınız büyüktür bilmenizi isterim. Şu anda bir bankada başmüfettiş aynı zamanda finans üzerine doktorasını tamamlamaya çalışan bir öğrenciyim. Tanışmıyoruz belki ama bugüne kadar hep yanımdaydınız. Size ne kadar teşekkür etsem az ama her daim öğrenciniz olarak her anlamda ufkumun gelişmesine katkıda bulunduğunuz ve diğer her türlü katkılarınız, yardımlarınız için binlerce kez teşekkür ederim. İyi ki varsınız..
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Gurur duydum.
SilHocam ingilizcede working papers ile articles farkı ne? İkisi de makale mi?
YanıtlaSilWorking paper daha çok bir iç çalışma gibi ama dışarıya da açılıyor. Article daha bilimsel daha iddialı bir çalışma, bilimsel makale.
SilHocam iyi günler,
YanıtlaSilKonudan bağımsız bir soru sormak istiyorum. Bu konu ile alakalı yazını var ama eski olduğu için daha güncel olduğu için bu yazınızın altına yorum giriyorum. Emisyon hacmi ile ilgili bir sunum hazırlıyorum. 2016 mayıs ayı 102 milyar olan emisyon hacmi haziranda 116 milyara çıkmış. diğer yıllarda ve aylarda yıl içi böyle ciddi bir artış yok. Temmuzda da 121 milyara ulaşmış. bunun temel nedeni nedir?
teşekkür ederim.
Bazen aylar arasında bu tür sıçramalar olabiliyor. Ramazan, bayram vb etkileri olabiliyor. Yıl bazında baktığımda normal görünüyor.
SilHocam, ülkenin şu durumunda yaşamak için yurt dışına çıkanlar ülkesini satmış mı oluyor?
YanıtlaSilKanada ve Amerika'da yaşamak için araştırmalara başladım ben de ama bir de olayın bu yönünü düşününce gönlüm el vermiyor doğrusu.
Ben yurt dışında da, kişiliğimle, karakterimle Türklüğü, Müslümanlığı güzel bir şekilde temsil etsem, ülkeme hizmet etmiş sayılmaz mıyım?
Teşekkürler.
Ben buna bir şey diyemem. Karar sizindir. Aslında hiç kimse bir şey diyemez. Sonuçta seçme hakkı tabii ki size ait. Bu tercihi satma veya satmama gibi bir sonuca getirmek bence yanlış.
SilMerhaba Mahfi hocam sonbaharda beklediğimiz yeni kitabınızı umarım ertelemezsiniz.
YanıtlaSilYok ben zaten kitabevine teslim ettim onlar okumasını yapıyorlar sonra baskıya geçilecek. Eylül'de çıkar diye tahmin ediyorum.
SilÜniversite demeye dilim varmıyor çok büyük bir çoğunluğuna! Eskiden liseler daha iyiymiş birçoğundan!
YanıtlaSilBu sorun çözülmez çünkü ülkemizde kimse düşünen insan istemiyor. O yüzdendir ki ülke vatandaşları içerisinde başarı göstermişlerimizin çok çok büyük kısmı yurt dışında eğitim almışlarımızdır!
Burada eğitim almış olanlarımız bilirki, eğer düzene uymaz ise dışlanır, işsiz kalır, deli muamelesi görür!
Değişmesi için ne yapmak lazım; tabiki eğitim sistemini ilköğretimden başlayarak yenilemek gerekiyor! Bu değişikliklerle ancak bir iki kuşak sonra üniversitelerimiz var diyebiliriz.
Merhaba hocam,
YanıtlaSilKoridordaki yılan yazınızı okudum. Aklıma yattı fakat bugünkü verilerle ilgili sorun yaşadım. Bugünkü değerlere göre; üst limit olan gecelik fonlama faizi (MBGF) 8.75, alt limit olan haftalık repo ihalesi faizi (MBPF) 7.50.
Herhangi bir siteye gördüğümde faiz 9.28 olarak gözüküyor. Faiz yukarıdaki limitler arasında kalması gerekmiyor mu? Yanlış anladığım bir şey var sanırım ama ne olduğunu bulamıyorum.
Hayır. Bu limitler arasında kalması gereken MB'nın ortalama fonlama maliyeti. Ki onun bugünkü değeri 8,0. Sizin gördüğünüz faiz serbest piyasada oluşan gösterge faiz.
Silhocam merhaba,
YanıtlaSiltüm eğitim hayatımda katıldığım hemen hemen her sınavda şaibe olduğunu, soruların önceden birilerine servis edildiğini, şifreyi/kombinasyonu bilenlerin soruları dahi okumadan sınavlardan tam not alabildiğini... öğrenmek benim için bir yıkım oldu.
Böyle bir ortamda kurduğumuz her cümle anlamsız kalır bence.
İlk ve hemen olması gereken, şeffaf ve adil bir sınav sistemi. Seçme ve eleme kısmı böyle olunca, insanın nerede ve nasıl yetiştiğinin bir önemi kalmıyor!
Bu tarz olayların tek bir kez dahi tekrarlanmaması dileği ile.
En azından bizden sonraki nesil, adil bir yarıştı, hak eden kazandı diyebilsin!
Saygılar sevgiler...
Maalesef sınavlarda bu durum var. Bunu zaten devlet itiraf ediyor artık. Tam bir rezalet. Ama siz yine de kendinizi yetiştirmeye çabalayın. Çünkü hakka hukuka uygun sınavlar da yapılıyor.
SilBen Bilgisayar Müh. öğrencisiyim ve projelerimize bölümümüzden destek alamıyoruz. Elektrikli araç veya çeşitli alanlarda projeler yapmaya çalışıyoruz ancak önümüz kesiliyor. Bu sadece benim okulumda değil, birçok okulda oluyor. Bu ödenekler nereye gidiyor? O kadar çok karmaşık durum var ki ortada!
YanıtlaSilBunlar da bilmediğimiz konular. Yazık.
Silİzninizle, bir mühendislik fakültesi mezunu olarak bu soruya ben cevap veriyim. Öncelikle ne yazık ki bölümlerin bu tip projeleri desteklemesi için bütçeleri genelde olmaz.(çok iyi vakıf üniversiteleri ve istisnalar hariç).
SilBu nedenle bölümünüz dışındaki kaynakları araştırmanızı tavsiye ederim. Örneğin Üniversitenizin bilimsel araştırmalar birimi, teknoloji geliştirme merkezleri, Tubitak (son sınıf öğrencilerine proje desteği), Sanayi Bakanlığı destekleri, Kosgeb veya özel sektördeki ilgili firmalar (ar-ge, sponsorluk, vs). Bunları araştırmak ve başvuru yapmak için ciddi zaman ayırmanız gerekecektir. (Araştırma, başvurma, proje önerisi yazma gibi süreçler için). Ayrıca hocalarınıza danışın, belki ellerindeki uygun bir projeden destek sağlayabilirler. Bu nedenle proje takımınızdaki bir kişiyi bu işler ile görevlendirip, en uygun kaynakları araştırmasını isteyebilirsiniz.
Hocam öncelikle size teşekkürü bir borç bilirim. Sizden çok şey öğrendim, öğrenmeye devam edeceğim. En büyük idolümsünüz. Bu sene üniversite sınavına girdim ve iktisat yazmayı düşünüyorum ama sıralamam vasat. Orta derece bir vakıf üniversitesinde yarı burslu okuma imkanım var. Ama sizin de dediğiniz gibi üniversiteye girdiğim gibi çıkmayacağım. Başka okullarında kitabını alıp kendimi hukuk ve muhasebede de geliştireceğim. Elimden gelen her şeyi yapacağım yani. Ama çevremde bazı kişiler büyük üniversitelerde okumassan bir şey olmaz diyorlar. Sizce hocam bir sene daha hazırlanıp o üniversiteleri mi kovalamalı mıyım veya dediğim gibi orta duzey vakıfta elimden geleni yaparak çalışmalı mıyım? Şimdiden çok teşekkür ederim iyiki varsınız...
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim.
SilEğer seneye daha iyi bir üniversiteyi kazanacağınıza aklınız yatıyorsa bunu uygulayın. Tamam insan kendisini yetiştirmek için elden geleni yapmalı ama bazen iyi bir üniversite de insana büyük katkı verebiliyor. Karar sizin tabii. En iyisini yapacağınızı düşünüyorum. Başarılar.
Çok teşekkür ederim hocam. Fikrinizi değerlendireceğim. Zahmet olmazsa bir soru daha sormak istiyorum hocam. Gerek forumlarda gerek medyada İİBF hakkında çok olumsuz düşünceler var 4-5 sene sonrasını İİBF için kaos olarak görüyorlar. Ben bu olumsuz düşünceleri sizin sayenizde yıkıyorum hocam, çok da çalışacağım ama yine de kötü düşünceler rahatsız ediyor beni. Yani ailem maddi zorluklar çekerek beni okutacak ve mezun olduktan sonraki süreçte onları utandırmak istemiyorum. Sizin bu konu hakkındaki düşünceleriniz neler hocam? Kamuda ve özel sektörde sıyrılabilir miyim bu kadar mezun içerisinden? Özellikle de GS, ODTÜ, Boğaziçi, Bilkent gibi üniversitelerin mezunlarının içerisinden? Çünkü bazı şirketler işe alacakları elemanlar için direk bu üniversiteler üzerinden filtreleme yapıyormuş. Yani sözlüklerden forumlardan duyduğum kadarıyla. Biraz uzun yazdım kusura bakmayın. Teşekkür ederim tekrardan.
SilEvet bu üniversite mezunları en çok tercih edilenler. Öteki üniversitelerde okuyanlar için farkı kapatmak adına çok da fazla ve çeşitlemeye dayalı çalışma yapmak gerekiyor. Çok ve yaygın çalışarak İİBF'liler içinden sıyrılmak mümkün.
SilPeki hocam özel sektörü dışarda tutarsak sadece kamuda çalışmak için girilen sınavlarda diğer üniversiteler arasında çok avantajları var mı? Aldıkları eğitim dışında tabii.
SilKamu sınavlarında yoktur yalnızca mülakat aşamasında oluyor. Özel kesimde okula bakılıyor.
SilHocam voxeu.org sitesindeki makaleleri takip ediyormusunuz? Önerirmisiniz?
YanıtlaSilTakip ettiğim bir site değil.
SilSayın Mahfi Eğilmez,
YanıtlaSilyazılarınızı keyifle okuyorum. Hem bilgimi arttırmaya, hem de burada sorulan sorulardan ve farklı perspektifteki yorumlardan faydalanarak düşünce dünyamı zenginleştirmeye çalışıyorum. Bu nedenle bu blog için size çok teşekkür ederim. Soruma gelince, oğlum Lise 11. sınıf öğrencisi olacak ve temel bilimlerde üniversite almayı hedefliyor. Türkiye'deki üniversitelerin bu ezberci ve eleştirel bakışı, bilimsel yaklaşımı öncelemeyen, üniversite hocalarının da "ben sana ne anlattıysam sen de sınavda bana onu yaz" yaklaşımından dolayı imkanlarımızı zorlayarak üniversite eğitimini yurtdışında yapmasını hedefliyoruz. (Amerika, Kanada,Avrupa )Tabii onların da kaliteli olanlarını seçmek gerekiyor. Bu konuda sizin görüşünüzü alabilir miyim?
Benim önerim üniversiteyi burada okuyup yüksek lisans için yurtdışına gitmesidir. Ham daha az masraflı olur (2 yıl) hem de daha yararlı olur.
SilEski link arşivimin içinde denk geldim: Güncellenmiyor ama yinede içinde ilgi çekebilecek makaleler var. İlgililerine tavsiye olunur
YanıtlaSilhttp://www.bagimsizsosyalbilimciler.org/bsbtoplum.html
Hocam iyi gunler.
YanıtlaSilBen mulkiyede 1. Sinifta okurken aziz koklu salonunda merkez vali mulkiye müfettişleri konuk olarak gelen bir konferans duzenlendi.koskoca aziz koklu salonunda 15 veya bilemediniz 20 kisi vardi bu durum nereye gittigimizi illa ki gosteriyordur.bu durum sadece yeni acilan universitelerin durumu olmadigini belirtmek icin bu örneği verdim.
Esas sorum: Ben universite sayisinin illa ki sizin söylediginiz gibi nitelik acisindan zayiflama oldugu bir gercekliktir. Bir baska acisindan baktigimda ise univesite sayini abd 5000 uzeinde ve bu nu bir kalkinmislik gostergesi olarak analiz edilginde bizde de boyle dusunebilir miyiz? Ben dogrusu bu sekilde bakiyorum bu olaya dissallik yaratmaz mu ahlaki olarak cok etkilemese de hirsizlik adam oldurme toplumdaki suc orani azalmaz mi
Bir taraftan rekabet artisi kaliteyi beraberinde getirecektir.olaya bireysel acidan bakıldığında evet issiz olabiliruz ama toplum acisindan kalkinmada onemli olmayacak midir
Tesekkurler saygimlarimla
Ben tam öyle düşünmüyorum. Bizde üniversite bitiren öğrenci hiç bir şey öğrenmemiş olduğunu fark ettiğinde müthiş bir boşluğa düşüyor.
SilRahmetli Süleyman Demirel'in bir beyanı vardı: "Ben istedim ki bu halk konuşsun, fikrini beyan etsin. Belki en başta sağduyulu konuşmayı bilemeyecek ama zamanla onu da öğrenecek. Yeter ki önce halk konuşsun, benim gayem bu idi"
SilBen üniversitelerimizin sayıca çokluğunda da bunu görüyorum. Bırakınız Anadolu'nun 4 bir yanında üniversiteler kurulsun. Evet, başlangıçta;
1. Bu okullardaki akademisyenler niteliksiz olacak.
2. Bu okullarda düzgün bir araştırma ortamı olmayacak.
3. Bu okullarda öğrenciler gerçek bir eğitim sürecinden geçmeyecekler.
4. Bu üniversiteler yeterli değerlerle (akademik özgürlük vs.) donatılmış olnayacak ve bölgelerini değiştiremeyecekler.
Fakat bunlar zamanla olacaktır. Zamanla YÖK de kalkacaktır. Öncelikle bu üniversiteleri kuralım, kampüsler, yeterli sayıda öğretim elemanı, mümkün mertebe kütüphane ve yurtlar sağlayalım. Sonrasında buralarda yetişen insanlar elbet olacaktır. Elbet buralarda nitelikli öğretim elemanı olacak, şehrine katma değerler katacaklar, o bölge insanının zihin dünyasını genişleteceklerdir.
Üniversitelerimizin hali içler acısıdır, doğru. Fakat ben umutluyum. Boğaziçileri, Odtüleri, Koçları, Sabancıları Anadoluya taşıyamasak da, görün yakın gelecekte Anadolu Üniversiteleri kendilerini toparlayacaklardır. (ne idüğü belirsiz bazı vakıf üniversiteleri yazımın kapsamı dışındadır.)
Hocam çalışmaktan canınız sıkılırsa akıllara zarar bu photoshop uygulamalarını (montelerini) gezerek biraz kafa dağıtırsınız:
YanıtlaSilhttps://www.bobiler.org/
Hocam universitelerdeki probleme bir de su sekilde bakmak gerekir. Turkiyede universiteleri onceliklerine gore 2 ana gruba gore kategorize etmek lazim 1. Arastirma odakli universiteler. 2. Egitim odakli universiteler. 1. Gruptaki universiteler daha ziyade arastirma ve gelistirmeye yonelik yuksek lisans ve doktora programlarina ciddi agirlik vermeliler. 2. Kategorideki universiteler ise ogretim kapasitesi iyi ilgilendigi sektoru yakindan bilen hocalari istihdam etmeliler. Yoksa hocaya hem haftalik 20 30 saat ders verdirip ayni hocadan bilimsel olarak da performans beklemek beyhude olur.
YanıtlaSilEvet maalesef hocalar da bıkkın durumda.
SilHocam 11 eylül saldırıları sonucu mu abd lıkıdıte boşluğuna gitti ve 2008 krizi oldu. Bu durmda 2001 abd rezervleri ile 2008 abd rezervleri arasında ciddi fark var midir
YanıtlaSilHocam tam rekabet piyasasında normal kar karın hiç olmadığı toplam gelirle toplam maliyetin eşit olduğu durum mudur?
YanıtlaSilHayır hocam o başabaş noktasıdır. Normal karda da kar vardır ama cüZi birşey sektöre göre değişiyor.
SilHocam merhaba ben bu sene üniversiteli olacağım inşallah ve sanırım Gazi Üniversitesi İktisat bölümü öğrencisiyim tercihler yarın başlıyor. Üniversitelerin durumundan ne yazık ki biz öğrenciler de sıkıntılıyız ama gel görelim ki kendimizi geliştirmek için gidiyoruz, yani en azından bir çok meslektaşımın da yapması gereken budur. Size sorum, bu okulun ve bölümün bana getireceği olanakları en iyi Nasıl değerlendirebilirim? Beni yönlendireceğiniz bir kitap, örnek göstereceğiniz bir isim ya da öneri var mı? Çok teşekkür ederim.
YanıtlaSilGazi iibf seçerken dikkatli ol. Artık boğaziçi odtü hariç istanbul ve ankaradaki iibf bölümleri bile kan ağlıyor söliyim hele hele sen mezun olduğunda ne olur bilmiyorum . Üniversite seni yanıltmasın. Devlet düşünüyorsan daha az çabayla atanacağın bölüm düşün bence. Yine de sen bilirsin.
SilÜniversitelere uzak olmayan hatta sistemin olumsuz etkilenen paydaşlarından biri olarak maddeler halinde yazıyorum sorunları.
YanıtlaSil1- Üniversitelerin birinci önceliği insanları meslek sahibi yapmak değil bilim üretmektir. (Bunu yanlış anlayıp film çeviren akademisyenlerde mevcut.) Akademik kadrolar bunun fazla bilincinde değil yada bulunduklara yerlere liyakat ile değil ibadetle ve ideolojik kayırmayla geldikleri için öyle sanıyorlar.
2- Gelelim piyasa meslek sahibi insan kaynağı yetiştirmeye. Piyasanın ihtiyaç duyduğu insan kaynağı ile üniversitenin yetiştirdiği insan kaynağı tamamen apayrı. Uygulamadan bihaber pratik çözüm üretemeyen analitik düşünce yapısına sahip olmayan diplomalı insan yığınları. Özel sektör piyasa birbirinden kopuk, verilen dersler piyasa ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak. Kimler başarı oluyor; sorgulamayı, araştırmayı, bilgiye ulaşmayı bilenler.
3- Üniversitede asıl amaç yönetimine yakın olup büyük pastadan en fazla payı almak. Sistem başarı olanı değil yönetime yakın olan liyakat sahibi olmayan insanları asansör hızıyla yükseltiyor. Başında prof ünvanlı içi boş insanlar karşımıza çıkıyor. (Türkiye de prof. olmak kolay). İşi ehline, ödülü hak edene vermek gerekiyor.
4- Üniversitelerde büyümeyi fiziksel anlamda büyüme olarak görüyorlar. Toplam kaç fakülte var, kapalı alanın kaç m2 vs vs.. Niteliksel değil niceliksel büyüme öncelikli olmalı. Yıllık bütçenin %50 insan kaynağına kalan kısmı ise sermaye ve cari giderlere harcanıyor. Kamu kaynaklarının etkinlik, etkililik, verimlilik gibi kriterlere göre harcanması gerekiyor ancak bu kaynağı gizli işsizleri finanse etmek için harcıyoruz. Emeğin karşılığı ücrettir. Ancak ücretin karşılığı bilim olarak dönüyor mu tartışılır. Devlet karşılığını almadan hane halkına transfer yapıyor gibi bir durum var ortada. Stratejik planlama, performans bir şeyler çıkardılar gereğini gibi yapılmıyor. Olayın felsefesi bile kavranmamış kimse, dostlar alışverişte görsün. Ne ödüyoruz karşılığında neden bir şey üretilemiyor, neden sonuca ulaşılamıyor bunun sorgulaması yapılarak sonuca yönelik reformlar yapılmalıdır.
5- Üniversitede olmayan il kalmadı. İİBF, Mühendislik, Fen Edebiyat Fakültesi her yerde standart var. Çok komik puanlara öğrenci alıyorlar, dört işlemi zor yapan insanlar buralardan mezun oluyor. Fakültelerin belli bir taban puanı olacak, kalanlar ara eleman olarak yetiştirilecek. Fakülte sayıları ihtiyaca göre düzenlenecek. Kamu ve özel ihtiyacına uyumlu planlama yapılacak.
6- Bilimsel araştırmalarda planlama yok. Benzer konularda bir çok üniversitesi aynı araştırmayı yapıyor. Zaman ve insan kaynağı boşuna harcanıyor. Bilimsel araştırma merkezleri kurulması gerekiyor belli seviyede yetkinliği ulaşmış bilim adamları buralarda çalışsın, her türlü imkan sağlansın. Vasat düzeyde olanlar öğrenci yetiştirsin.
7- Akademisyen olacak öğrencide, piyasa çalışacak öğrencide aynı eğitimi alıyor. Belli bir sınıftan sonra bunlar ayrılsın farklı müfredat uygulansın.
8- Rektör ve akademisyenlere idari işlerden el çektirirsin. Gerçek alanlarına dönsünler. Yönetimi işi profesyonellere bırakılsın.
Hocam saygılarımla.
Hocam Taha Akyol tarih alanında kendini geliştirmiş iyi bir gazeteci ama kitaplarında Atatürke sert eleştiriler var. Kendisi Atatürk düşmanı mı? Atatürk hakkındaki görüşlerinde haklılık payı var mı?
YanıtlaSilBütün kitaplarını okumadım ama Akyol'un eleştirileri genelde gerçekçidir. Atatürk düşmanı olduğunu sanmıyorum.
SilDersleri zorlastirmanin veya belli kısıtlar getirmenin kaliteye bir etkisi söz konusu olabilse de bilim yaptıracak,yeni buluşlara zemin hazırlanacağını dusunmuyorum.İnsanların sorgulaması konusunun en az 4 nesil sonra gerçekleşeceği bir ulkedeyiz.Bu sureyi kısaltmak çok daha köklü reformlar gerektirir.İnsanlarin alt benliğinde gizlediği korkularin onların yeni şeyler düşünmesini engellediği açıktır.Ayni zamanda alt benlikteki önce ben duygusu iktisat biliminin de ortaya koyduğu bir gercekken pek çok bilim adamının yalnız ve inançlarından arınmış olması bu gerçeği kanıtlar nitelikte.Fakat bu bilim adamlamlarinin dünya nüfusuna oranla çok küçük bir sayı olması da insanlığın yavaş gelişmesi sorunsalini ortaya koymakta.Ne diyelim dünya gelişirken bizim 80 lerden beri yerimizde sayıyor olmamız uzucu.Keske 80 öncesi bir dönemde dogsaymisiz hocam.En azından dünyaya biraz daha fazla ayak uydurabiliyor olurduk bilimsel anlamda.
YanıtlaSilHocam ekonomi %4.8 buyurken sirketler borçlarını niye ödeyemiyor?
YanıtlaSilŞirketlerin borçlanması arttığı için ekonomi % 4,8 büyüyor.
SilHocam gıda fiyatlarındaki artış restoranların da fiyatları artırmasına yol açar. O zaman gıda fiyatlarındaki artış TÜFE'de hizmetler sektörüne mi girer yoksa %24'lük paya sahip gıda sektörune mi girer?
YanıtlaSilGıda fiyatları TÜFE'de gıda ve alkolsüz içecekler grubuna giriyor. Otel ve lokantalardaki fiyatlar ise otel ve lokantalar grubuna giriyor.
Silhocam iyi günler ankarada yaşıyorum. İşletme bölümü tercih etmeyi düşünüyorum.
YanıtlaSilMARMARA,HACETTEPE,İSTANBUL,GAZİ,ANKARA MÜLKİYE ARASINDAN HANGİ ÜNİVERSİTELER ÖNE ÇIKIYOR?
Bunların hepsi de iyi. Bölümün kontenjanına ve puanına bakın. Kontenjanı az puanı yüksek olanı tercih edin.
SilHocam bir firma, marjinal maliyetin ortalama maliyeti en düşük olduğu noktada kestiği üretim düzeyinde mi üretim yapmak ister?
YanıtlaSilEvet
SilMahfi hocam felsefeye sıfırdan başlahan birisi için Sofia'nın Dünyası iyi bir seçim mi?
YanıtlaSilEvet Sofie'nin Dünyası eğlenceli bir kitapla başlamak iyidir. Ayrıca N. Warburton'un Felsefenin Kısa Tarihi de hoş bir kitaptır.
SilHocam merhaba, sorum büyümeyle alakalı, bu başlıktan bağımsız ama son yazı bu olduğu için görmeniz daha kolay diye düşündüm.
YanıtlaSilTürkiye'de tasarrufların olması gerekenden çok daha düşük olduğu bir gerçek. MB ya da hükümet içinde ekonomiden anlayanlar da sıklıkla dile getiriyorlar bu durumu. Taksit sınırlaması gibi harcamayı düşürecek tedbirler alındığını da gördük fakat ne kadar işe yaradığı şüpheli. Bu durumu düzeltmek için hükümetin savunduğunun aksine faizlerin yüksek olması gerekmiyor mu? Bu da aslında büyümeyi düşürecek(en azından kısa vadede?) fakat daha sağlıklı bir büyüme hızı sağlayacak. Dolayısıyla şu an sürdürebilir olandan daha fazla büyüdüğümüzü, bu fazlalığın da gelecekte çıkacak krizlerle geri alınacağını söyleyebilir miyiz?
Çok doğru. Zaten tasarrufların yüksek olduğu 2000'ler öncesinde de reel faizlerin yüksek olduğunu görüyoruz. Ne var ki yüksek reel faiz sürdürülebilir bir durum değil. Dediğiniz gibi yüksek reel faiz tasarrufu artırır ama yatırımı düşürür. Bu çelişkiyi çözebilmenin bir tek yolu var: O da enflasyonu düşürmek. Bizim gibi dış finansmana aşırı bağlı ve dolayısıyla kur değişiminden çok etkilenen ülkelere bunun yolu riskleri azaltmak. Son darbe girişimi bunun tam tersini yaptığımızı ortaya koydu.
SilEğer riskleri düşüremezsek haklısınız.Bu fazlalığı ileride geri veririz.
Hocam ODTÜ'de prof olabilmek için yurtdışında iyi bir üniversitede, doktora veya master yapmak gerekiyor. Bu prensibi siz nasıl değerlendirirsiniz. Yazınız için teşekkürler hocam, esenlikler dilerim.
YanıtlaSilBöyle bir prensip var mı bilmiyorum. Bence doğru bir yaklaşım değil. O zaman o üniversite kendisini inkar etmiş olur. Niye ODTÜ'de master veya doktora yapmış olan birisini prof yapmasınlar?
SilHocam yurt dışında alanında seviyesi odtu veya üzeri olan saygın bir üniversitede 2-3 yıl eğitim alınması kendini inkar etmek değil bilakis tastik etmektir?
SilGünaydın hocam, ayrıca hayırlı cumalar.
YanıtlaSilHocam, şirketlerde, toplantılarda, görüyoruz ki plaza dili almış başını gitmiş, çoğu arkadaş bir şey biliyormuş edasıyla, çoğu da özentilikten cümle içine saçma sapan İngilizce kelimeler sokup konuşuyorlar.
Türkçe dilimize sahip çıkmalıyız, her yerde de bu konuyu dile getirmeli, teşvik etmeliyiz.
Rahmetli Oktay Sinanoğlu kendisini bu amaç uğruna parçaladı, kitaplar yazdı, "Türkçe giderse Türkiye gider." dedi.
Bu konuyla ilgili ufak da olsa bir uyarı/dikkat amacıyla bir yazı/tweet yazabilir misiniz?
Atatürk'ün bize bıraktığı en değerli miraslardan birisi de dilimizdir.
Saygılarımla.
Ben elimden geldiğince buna özen gösteriyorum ama yazı da yazmak gerekir doğru diyorsunuz.
SilOrtaöğretim zayıf olabilir ama iyi bir üniversiteye girmiş öğrenci kendi çabasını da ekleyerek bu açığı kapatamaz mı? Çaba sarf eden gayet bir alana hakim, sorgulayan, analiz yapabilen biri olabilir bence, bunu çok kısıtlı bir formal eğitimi olan veya hiç olmayan bile başarılabilir, neden olmasın ki?
YanıtlaSilHocam yazınıza katılmamak elde değil. Ben Maliye öğrencisiyim, son dönemim Üniversitede. İstanbul'da bir devlet üniversitesinde okuyorum. Üniversiteye hazırlanırken oldukça hevesliydim. Siyasete ve sosyal bilimlere ilgi duyuyordum ve Maliye bölümünün bana bu konuda pek çok şey kazandıracağını düşünüyordum. Bu durum ben Üniversiteye ilk geldiğimde bir hayal kırıklığına dönüşmüştü.
YanıtlaSilÖğrenciler bilim değil meslek talep eder hale gelmiş ve hocalar da buna artık diretmiyor ve müfredatını işliyor sadece. Dahası, asistanlar oldukça kalitesiz. Biz yine iyiyiz hocam ama 10 sene sonra bu asistanların öğretmenlik yapacak olması beni çok üzüyor.
Aklıma paramparça bilgiler, bir ordan aldım bir burdan ama birleştiremiyorum. İşin arkaplanını hep sizin de yaptığınız gibi kitaplarla telafi etmeye çalışıyorum. Üzülerek söylüyorum, bu eğitim sistemi devam ettikçe bu ülkenin geleceği hep karanlık olacak.
Bilimi daha ileriye taşımamız gerekirken, bırakın ilerisini, var olan birikimine bile ulaşamıyoruz.
Hocam Ecevit sağcımıydı solcumuydu?
YanıtlaSilHocam Merhabalar ben bankacılık 1. Sınıf öğrencisiyim ve ekonomiye karşı ilgim oldukça yüksek fakat dediginiz gibi okullarımızda eğitim tamamiyle ezbere dayalı bu konuda ki ilk sıkıntımı suan da yapmakta olduğum staj programımda yaşadım bile geçtiğim 1 senede aslında hiç birşey öğrenmediğimi farkettim. Hocam bu yüzden kendi bilgim kendim bulmaya, araştırmalarımı kendi çapımda yapıp ezbercı eğitime bağlı kalmamaya karar verdim fakat bunun için nereden başlayacağımı bilmiyorum bana bölümüm veya alanımla ilgili giriş aşaması olarak önerebileceginiz eser veya yazar var mıdır? Veyahut bana hangi kitapları önerirsiniz?
YanıtlaSilBankacı olmak isteyenler için hazırlanan şu yazının çok faydalı olduğunu düşünüyorum.
YanıtlaSilhttp://paramagg.com/bankaci-olmak-isteyenler-icin-dev-rehber-bankaci-nasil-olunur-3-bolum-ve-13-adimda-anlattik/