Enflasyonla Göstermelik Mücadele
Türkiye, hiçbir zaman enflasyonla
gerçek anlamda mücadele etmedi. Hep mücadele eder gibi yaptı. 1980’lerde
enflasyon başını alıp giderken zamanın hükümetleri enflasyonu birinci sorun
olarak aldıklarını söyleseler de aslında birinci sorunları her zaman büyümeydi.
Turgut Özal başbakanken kendisine enflasyonu anlatan bürokratlara “siz bana büyümeyi
anlatın ben halka enflasyonu anlatırım” derdi. Bunun mantığı çok açıktı. Büyüme
demek yatırım, yeni iş sahaları ve dolayısıyla istihdam artışı demekti.
Enflasyonla mücadele uğruna büyümenin düşmesini dolayısıyla işsizliğin
artmasını göze alamıyordu siyasetçi. Böylece Türkiye büyüme uğruna giderek
yükselen bir enflasyonla yoluna devam etti. Sonunda büyümeyi kaybetti, elde enflasyon
kaldı.
2001 krizinden sonra Türkiye’nin
eline enflasyonla mücadele için tarihi bir fırsat geçti. IMF desteğiyle
uygulanan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programıyla Türkiye çift haneli enflasyonunu
tek hanelere düşürmeyi yüksek büyüme oranlarını yakalayarak başardı. Krizlerden
çıkışta böyle bir fırsat doğabiliyor. Bu dönemde Türkiye’nin enflasyonu, içinde
yer aldığı gelişmekte olan ekonomiler grubunun ortalama enflasyonuna çok
yaklaştı. Yine aynı dönemde Türkiye’nin büyümesi gelişmekte olan ekonomilerin
ortalama büyümesinin üzerinde seyretti. Bu gelişmeleri aşağıdaki grafiklerden
izlemek mümkün (grafikler, IMF WEO October 2018 Database tablolarından alınan
verilerle hazırlanmıştır.)
Büyüme grafiğinden Türkiye’nin
küresel krizde, gelişmekte olan ekonomiler ortalamasından çok daha fazla
etkilendiği görülebiliyor. O dönem dışında Türkiye’nin büyümesi sürekli olarak
gelişmekte olan ekonomiler ortalamasının üzerinde seyretmiş bulunuyor. Enflasyon
grafiğinde de bir ara gelişmekte olan ekonomiler ortalamasına oldukça yaklaşmış
bulunan Türkiye enflasyonu hep bu ortalamanın üzerinde kalmış ve son yıllarda ortalamadan
iyice uzaklaşmış görünüyor. Özellikle son iki yılın gelişmesine bakılırsa
Türkiye’nin ivme kaybı yaşayan büyümesini kollayabilmek için enflasyonu nasıl
gözden çıkardığını görmek mümkün.
Ne yazık ki enflasyonu göz ardı
edip büyüme peşinde koşmak tıpkı 2001 krizi öncesinde olduğu gibi büyümenin kaybedilmesini
önleyemiyor.
Hocam kasımda dış borç ödememiz başlıyordu ne oldu o iş? Dolar zirve yapar deniyordu dolar dipte.
YanıtlaSilValla ya 6.42 den aldım elimde patladı hala satmadım kasımda ödeme var dediler bekliyorum hala
SilUSD/TL kurunun 4,90'dan sonrası tamamen bizim yarattığımız yeni ve gereksiz risklerin ortaya çıkardığı farktı. (4,90 enflasyon + öngörülemeyenler). Bu risklerin çözülemeyeceği varsayımı üzerine kurulan tahminler kurun daha da yükseleceği beklentisi yaratmıştı. ABD ile ilişkilerin biraz olsun düzelmesiyle risklerde düşüş yaşanınca kur geri geldi. Bana sorarsanız hala yüksek. 5'e kadar gerilemesi gerekir.
SilGaliba bizim halk olarak yapımız, hep kısa süreli. İstikrar denilen 4 ay - 6 ay gibi bekleme tahammülümüz yok. Dolar 2 - 3 hafta yükselince hemen ayaklara fırlıyoruz, veya Dolar 2 - 3 hafta düşünce hemen telaşlanmaya başlıyoruz. Acelecilik yerine, biraz bekleyerek, istikrar durumunu gözlememiz, böyle çalkantılı dönemlerde çok önemlidir diye düşünüyorum. Yıllık ortalama döviz fiyatları , geçici çalkantılardan çok daha önemlidir.
SilMerhaba hocam, USD/TL kurunun olması gereken değerini (risklerden arındırılmış olarak) yaklaşık olarak hangi parametrelerle tahmin edebiliriz? Örneğin sizin dediğiniz gibi 4,90 olmalı ya da şu an halen yüksek diyebilmemiz için hangi verileri kullanabiliriz?
SilYeni kitabınız ne zaman satışa çıkacak acaba?
SilHocam 5.48'den aldığım dolarları zararına satmalımıyım? Dediğiniz 4,90 rakamını beklemeye geçmeyi düşünüyorum.
SilAdsız 15:18, kurun olması gereken seviye iki ülkenin enflasyon farkıyla belirlenir.
SilDolar kuru için geçmişe dönük enflasyondan (ABD ve Türkiye enflasyonu, sadece Türkiyeninkini alsanız da olur ABD ninki düşük) arındırılmış grafiğini çıkarıp uzun vadeli ortalamasını alırsanız bugün olması gereken seviyeyi tahmin edebilirsiniz.
merhaba hocam doların belli düşüşten sonra yakın zamanda 6.50 seviyelerine çıkmasını bekliyorum sizin düşünceniz nedir ?
Silhocam türkiye enflasyonu düşük kur-yüksek faiz yoluyla yani ucuz ithalat ile düşürdü. oysa kalıcı ve istikrarlı düşük enflasyon ancak üretim artışlarıyla mümkündür. sonuçta paranın değerini o ülkenin üretim gücü belirler. biz arz açığı yaşayan bir ekonomi olarak bu açığımızı ucuz ithalatla kapattık. içeride yerli üreticinin belini iyice büktük. şimdi kurlar zıplayınca pahalı hammadde ve ara malları ithalatı ve tüketim malları ithalatı yüzünden yükselen enflasyon sürecini yaşıyoruz. yükselen enflasyon buna paralel yükselen faiz maliyet artışlarıyla beraber yine yukarı yönlü baskı oluşuyor. bir fasit daireye girdik artık. hocam türkiye yüksek kur düşük faizli dönemler de yaşadık ve bir büyüme oldu ancak bu enflasyonlu büyüme oldu asla reel büyüme olmadı. cari fiyatlarla büyüme yaşamak sermaye birikimi olayını da çok kötü etkiliyor. reel büyüme ise kapital birikim yapabilme kapasitemizi artırıyor. yanılıyor muyum hocam?. reel büyüme için sürekli sıcak para girişleri gerekiyor. ki şu anda bu bağımlılığımız 2001 e nazaran daha da yüksektir.
YanıtlaSilBu kitap, dünya üzerindeki yaşamına 'tüketici' olarak başlayan insanın geçirdiği kültürel evrimi ve o yolda yaşanan ekonomik gelişmeleri ele alıp açıklamayı amaçlayan bir 'ekonomik olaylar', 'devrimler' ve 'teoriler tarihi' kitabıdır.
YanıtlaSilAlışılmış ekonomi tarihi kitaplarından farklı olarak, olaylar ve devrimlerle birlikte her paradigma değişiminden sonra ortaya çıkan ve dönemin ideolojisine dönüşen ekonomik düşünceleri de özetle ortaya koymayı amaçladım. Sanırım, ekonomi tarihiyle ekonomik düşünceler tarihini bir arada ele alan başka bir deneme yok.
Bu kitabı yazmamın nedeni, son 20-30 yılda üniversitelerde piyasa ekonomisi ağırlıklı bir ekonomi eğitimi verilmesinin, ekonomi biliminin temellerini oluşturan 'tüketim'in, 'üretim'in, 'değiştokuş'un, 'para'nın, 'ticaret'in, 'kent ekonomisi'nin, 'pazar'ın, 'piyasa'nın tarihini ve ortaya çıkış nedenlerini kenara itmeye başlamış olmasıdır. Kanımca, bunları atlayarak son birkaç yüzyılda ortaya çıkmış olan ekonomik düşüncelerin oluşturduğu tarihi incelemek, ekonomi bilimini anlamak için yeterli değildir.
Kapitalizm tek başına kalmadan önce bütün bu kavramların çıkışı ve gelişimi ekonomi biliminde Marksist bir 'artı zaman' ve 'artı değer' yaklaşımı çerçevesinde ele alınırdı. Sovyet blokunun dağılmasıyla birlikte ekonomi bilimi son yüzyıldaki gelişmelerle kısıtlanmaya başladı. Oysa Marksist analizin birçok konuda çok doğru yaklaşımları ve eleştirileri vardır.
Konulara 'siyah ve beyaz' gibi yaklaşım yapanların bu dediklerime şaşıracaklarının farkındayım. Çünkü günümüz anlayışı, eskisi kadar eleştiriyi kaldıramadığı gibi taraf tutmayı özendiriyor.
Oysa benim ekonomiye yaklaşımım, devlet müdahalesinden arındırılmış bir piyasa ekonomisi çerçevesinde biçimlenirken, yaşamın geri kalan sosyal bölümlerine yaklaşımım Marksist analizle iç içe geçmiş bir biçim taşıyor. Yani ne siyah ne de beyaz, daha çok gri bir ton taşıyor. Bu söylediklerim yalnızca Marks’ın değerlendirmeleriyle değil; Darwin, Freud ve Gordon Childe’ın düşünceleri çerçevesinde oluşan yaklaşımla ilgili.
'Artı zaman' olmaksızın fiziksel üretim dışındaki üretimin yapılması mümkün değil. Bunları incelemeden son iki yüzyılı anlamak söz konusu olamaz; pek fazla anlamadan ezberlemek söz konusu olabilir. Bu kitabın amacı bu tür bir ezber eğitimine karşı çıkmak ve düşünce özgürlüğüne dayalı bir analiz tekniği yerleştirebilmektir.
Kitapta karşınıza çıkabilecek hata ve eksikliklerin sorumluluğu bana aittir.
Mahfi Eğilmez, iktisatçı
Kasım 2018
Tarihsel Süreç İçinde Dünya Ekonomisi
Mahfi Eğilmez
Remzi Kitabevi
208 sayfa
(http://www.remzi.com.tr/kitap/dunya-ekonomisi)
Hocam 470 milyar dış borç çevrilebilinecek mi
SilÇevrilir, geçmişte çevrildi. Yeter ki daha fazla risk yaratıp maliyeti yükseltmeyelim.
SilÇok şükür kötü günleri atlattık, şimdi sırada daha kötü günler bizi bekliyor. Klişe bir cümle ama günümüz Türkiye ekonomisini iyi özetliyor.
YanıtlaSilTurkiyenin mali disiplinden vazgecerek butce acigi vererek buyumesi (2026,2017,2018/1,2 ) gorece daha iyi olan butce dengesini de bozmustur, kalkinmasiz ve potansiyelinin ustunde buyume istegi(zorlayarak) sonunda enflasyon ve durgunluk olarak turkiyenin onune gelmistir. Kriz sonrasi haric yuzde 5 ten fazla buyume enflasyon ve cari acik yaratir.
YanıtlaSilolay tam olarakta budur önemli olan büyüme halk nasılda enflasyona alışır hatta enflasyon gelirin alttan üste transferini sağladığı için arzulanır oldy
YanıtlaSilu hep bizde:((
Son zamanlarda paylaşılan tüm grafikler hiç umut verici değil... Ne zaman nasıl düzlüğe çıkacağız acaba...
YanıtlaSilReform şart hocam ama bu mesafeden bakınca hükümetin yakın tarihte reformist bir eylem içine girmeyeceği anlaşılıyor. Birkaç gün önce yapılan vergisel düzenlemeler bunun en güncel göstergesi. Peki vatandaş olarak biz ne yapmalıyız? Elimizi altına koyabileceğimiz bir taş var mıdır? Uzaktan seyir mi edeceğiz? Yapabileceğimiz tek şey sandıkta cezalandırmak ama o da olmuyor. Çaresizliğin verdiği mutsuzluk ülke olarak bizleri daha da zora sokmaz mı?
YanıtlaSilNe yazık ki bu sorularınıza tutarlı bir yanıtım yok.
SilTürk halkı çok uzun bir süredir,
Sildevlet sistemine duyduğu güveni kaybetmiştir,
Sivil itaatsizlik Türkiye'de çok yüksektir.
Esnaflar vergi vermez,
İş adamları özel araçlarını ve giderlerini şirket üzerinde gösterir, vergiden kaçınır,
Parası olan yurtdışına çıkarır, Türkiye'de çok az para tutar,
Askerden kaçar, kaçmak için eğitim sektörünü bozucu talep yaratır,
Evini kaçak yapar (gecekondu),
İmkanı olan devlet teşviklerini iç eder,
Vergi, SGK borcu varsa ödemez, af ile taksit yaptırır, taksitleri de ödemez,
Devlete borcu olan varlıklarını eşinin üzerine yapar, borçları kendi üzerine alır,
bu liste uzar gider...
Önceden fazla yoktu,
Başkanlığa izin veren anayasa düzenlemesi ile çok hızlı artış gösterdi;
Türkler gayrimenkulü yurtdışından almaya başladı.
(Londra'dan Türklere ait gayrimenkul sayısı o kadar arttı ki, artık
Londra siyasetçileri halka açık açık, İngiliz vatandaşı Londra'dan ev alamıyor,
parasını ülkesinden kaçıran 3. dünya ülkesi iş adamları evlerimizi alıyor, bunu
düzeltmek lazım demeye başladılar. )
Devlet ise; vatandaştan parayı alabilmek için yaptığı çarpıklık ile vatandaşın itaatsizliğinde haklı olduğu duygusunu sürekli pekiştirir, örn. her iki üç yılda bir çıkan kamu borcu afları gibi... Bedelli askerlik gibi... İmar affı gibi....
Bu mutsuz ve çarpık durumu hem devlet hem de vatandaşlar besler ve artırır.
Bu çarpıklığı düzeltecek tek bir şey vardır.
O da güven duyulan devlet idarecileri ve siyasetçilerdir.
Vatandaşımız güven duyduğu birini gördüğünde yavaş yavaş kötü alışkanlıklarını
bırakmaya başlar, kamu idarecilerinin de desteği ile sistem yoluna girer.
Güven sihirli kelimedir.
2001 yılı sonrasında benzeri bir durum oldu,
Halk Sn Cumhurbaşkanı Necdet Sezer'e güven duydu, laik kesim için bir lider oldu.
Başbakan Tayyip Erdoğan'da diğer tarafta güven veren bir lider olarak ortaya çıktı.
2002 ve 2007 yılları arasında, Türkiye şartlarına göre iyi denilebilecek bir siyasi
denge oluşmuştu.
sayın Ahmet Necdet sezer bana göre son cumhurbaşkanıdır. şatafattan uzak halkçı birisidir. halkçı derken 3000 koruma eşliğinde halkla buluşmak halkçılık değil halkçı imiş gibi yapmaktır. gerçek halkçı ne 3000 koruma ile gezer ne kırmızı ışıkta geçip vatandaşın geçiş hakkını gasp eder ne eskort konvoylarıyla ulaşımı felç eder ne de 1,5 milyar dolarlık saltanat sarayı yapar ve orada oturur. oğlunun düğününü çankayada yapan sayın sezer elektrik masrafını ve harcamalarını kendi cebinden yapmış bir liderdi. örtülü ödeneği en az harcayanların başında gelir kendisi. markette vatandaşla kuyruğa girer ve onlarla muhabbet ederdi. yolsuzluklara karşı ddk yı etkin kullanan bir cumhurbaşkanı idi. ama bizim halk maalesef şatafat içinde yaşayanları yücelttiği için kıymet olmamıştır. sayın sezeri sadece anayasa kitapçığı olayıyla hatırlarlar. kriz çıkardı derler. ama nedense gerçek krizi çıkaran bugünkü sözde cumhurbaşkanını hiç eleştirmezler. çünkü temel anlayış benim hırsızım diğerlerinden iyidir çünkü baba da sadaka verir anlayışı hakimdir. bu ülkeyi bitirmek için dış güçlere hiç gerek yok zaten bu halk bu ülkeyi bitirmeye yetiyor. boşuna 17 devlet kurmak zorunda kalmamışız. bir de utanmadan bununla övünüyoruz. önemli olan 17 devlet kurmak değil 1 devlet kurup onu kıyamete kadar ayakta dimdik tutabilmektir. bu da bizde olmayan ve olmayacak bir yetenektir.
SilHay bin yaşayın ikiniz de. Bu kadar güzel anlatılmazdı. Özellikle 17 devlet işinin bizim kurumsallaşamama hikayemiz olduğunu hep anlatırdım. Dıştan yıkılamayıp içten yıkılmak ne anlama gelir, bir düşünmek gerekir. Tamam devlet geleneğimiz güçlü ama toplumsal yapımız ve kurumlarımız rasyoneliteden uzak olmuştur her zaman. Zor zamanlarda ülkemizi savaşarak koruruz ama normal zamanlarda etkin bir yapı kurmayı ve sürdürülebilirliği sağlayamayız. Var gibi görünür ama zincirin halkaları o kadar sağlam değildir. Bu nedenle Atatürk gibi olağanüstü karakterler bizden çıkar. Keşke bu karakterlere ihtiyaç duymayacak yapıyı kurabilseydik. Atatürk’de bu arada her zaman çıkmaz. Şansımıza da çok güvenmeyelim bir dahakine. 12 Eylül öncesi olaylar, Yeniçeri isyanları, FETÖ gibi oluşumlar maalesef kurumsallaşamamış sosyal yapımızın tezahürleridir. Özellikle FETÖ gibi bir oluşum aklı başında hiç bir ülkede çıkamaz. Bizde darbe yaptılar açık açık. Herkesin oturup düşünmesi gerekir. FETÖ’nün kendisinden ziyade onun hayat bulmasına izin veren toplumsal gelişmeleri ve kişileri değerlendirmek gerekir. FETÖ kimlerin elinde nasıl büyüdü bunu görmek gerekir. Askeri bacak, bürokrasi bacağı vs konuşuluyor ama siyasi bacak konuşulmadan bir gıdım ileriye gidemeyiz. Akıllanmazsak daha çok çekeriz. Tarih tekerrürden ibarettir.
Sil1 devlet kurup onu kıyamete kadar ayakta tutmak insanın doğasına aykırıdır.önemli olan 17 devleti kuranların tek bir amaca hizmet etmesidir. işte o amaç uğruna bırakın 17 devlet, 117 devlet bile tekrar tekrar kurulur.
SilHocam sonda diyorsunuz ki..
YanıtlaSil""Ne yazık ki enflasyonu göz ardı edip büyüme peşinde koşmak tıpkı 2001 krizi öncesinde olduğu gibi büyümenin kaybedilmesini önleyemiyor.""
Bu durumda veriler 2001 krizi öncesi ile uyusuyor demektir.
Büyük bir kriz kapiya dayandi diyebilirmiyiz?
Sanırım yavaş yavaş o kapıdan içeri giriyoruz. Avm lerde boş mağazalar, konkortado talep eden büyük şirketler, iflas eden firmalar, kapanan e ticaret siteleri ki sektörün büyüklerinden 1y1v, benim işim gereği duyduğum gördüğüm batan küçük lobiler. ...
SilBen yanıtlayayım, uluslararası kuruluşlar genelde bütün krizlerde Türkiye'nin büyümesini negatif tahmin eder. 94, 2001, 2008 (sonrası) hep böyle oldu. Şimdi 2018 yine negatif tahmin ediyor uluslararası kuruluşlar. Uluslararası alanda diyebiliriz, krizin varlığı kabul edildi.
SilEsasen krizde gibi görünmesek de krizden farklı bir durumda değiliz.
SilDurum, post-modern; kriz, ‘post-mortem’...
Silmerhaba hocam,
YanıtlaSilkur arttığında enflasyon artarken kur düştüğünde enflasyon neden düşmüyor.
Çünkü kurda enflasyonda olduğundan çok daha fazla risk unsuru var. O unsurlar azaldığında kur düşüyor.
SilHocam finansal sisteme neden ihtiyaç duyarız ?
YanıtlaSilAksi takdirde yatırım için gerekli parayı kapı kapı toplayıp bulmak gerekir.
SilHocam
YanıtlaSilRihanna arkadaşınız mı?
Evet ama artık görüşemiyoruz. Ne onun zamanı var ne de benim.
SilGoool. !
SilRihanna gibi bir fıstıkla arkadaş olmak...
SilHocaya imrendim gerçekten..
Belki birlikte karaoke bile yapmışsınızdır Hocam, keşke instagramdan foto gönderseniz ;-)
Mahfi bey Rihanna'yla arkadaş olduğunuzu yazmışsınız.
SilPeki Paulo Coelho'yla da arkadaşlığınız var mı? Twitter'da yazıştığınızı hatırlıyorum.
Sizin gibi değerli bir kişinin dünya çapında tanıdığı olmasına şaşırmamalı. Rihanna ile nerede ve nasıl tanıştınız Mahfi bey?
Hocam öncelikle meehaba size bir sorum olucaktı cevaplarsanız şimdiden teşekkür ederim. Finansal piyasalarda hangi kurumlar vardır?
YanıtlaSilBankalar, sigorta şirketleri, finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri, menkul kıymet şirketleri, yatırım bankaları, yatırım fonları.
SilHocam yine kısa,öz ve etkili bir yazı olmuş ancak insan yıllardır aynı olayları yaşayınca yüreği burkuluyor.Elbet ekonomimiz bir şekilde toparlacak lakin biz yazınızda belirttiğiniz gibi enflasyonla mücadelede kesin çözüm aramadıkça her 10-15 yılda bir aynı olayları kısır döngü gibi yaşamaya devam edeceğiz.
YanıtlaSilHocam gerceklesen enflasyon beklenen enflasyondan düşük olursa bono-tahvil ve döviz piyasalarinda tepki nasıl olur? Teşekkürler
YanıtlaSilBeklenen dış yatırım karşısında Katar'dan gerçekleşen bir dış yatırım gelince döviz fiyatları ne olursa, diğer piyasalarda da aynı olur.
SilYorumlama yapamadığım icin sordum ama siz daha komplike hale getirmişsiniz açabilir misiniz Faizler, stoklar, talep, Gsyih bu açılardan yorum yaparsanız sevinirim
SilGerçekleşen enflasyon beklenen enflasyondan düşük olursa bono ve tahvile talep artacağı için bono ve tahvillerin ikincil piyasada fiyatları artar. Bu, bono ve tahvil faizlerinin düşmesi demektir (tahvil fiyatlarıyla faizleri ters yönde hareket eder.)
SilDöviz kurları da (başka bir gelişme olmamışsa) düşer. Çünkü kurların içinde teorik olarak enflasyon da vardır.
Hocam affınıza sığınarak bono ve tahvile talep artacağı için bono ve tahvillerin fiyatı artar dedik.Faizlerin düşmesi capital inflow decreases bu da döviz kurlarına yukarı yönlü baskı yapacağı için döviz kurlarının yükselmesi de beklenmez mi ?
SilSayın hocam, ne kadar doğru bir tespit yazısı yazmış olduğunuzu üzülerek takdir ediyorum. Ama maalesef, bu hükümetlerin neden böyle adım atmakta ısrarcı olduklarını da bir türlü anlamış değilim. Umarım en yakın zamanda doğru bir yol izlerler ☹️
YanıtlaSilÇünkü büyüme, oy oranlarını enflasyondan daha fazla etkiliyor.
SilHaklısınız hocam, büyüme ile oy oranları arasinda bir korelasyon mevcut fakat bu bir tek bizde mi var acaba? Ingiltere neden/nasil bu konularda stabil kalabiliyor? Bu krizler bizim kaderimiz mi? Bu döngüyü kirmak için halk ne yapmalı?
SilBunlar hep ekonomik bilgi eksikliğinden.
SilSiyasetçiler hep hormonlu büyüme peşinde koşmuşlar
YanıtlaSilTeşekkür ederiz hocam
YanıtlaSil.
Hocam "merkez doları düşürmek için döviz mevduatlarını da kullanıyor" deniyor. böyle bişey kanunen veya fiilen mümkün mü?
YanıtlaSilMB döviz satabilir buna engel bir şey yok.
SilSanırım arkadaş brüt ve net döviz rezervinden bahsediyor. Evet merkez bankası net döviz rezervi sıfırın altına inerse,bankaların merkez bankasına karşılık olarak koyduğu ve vatandaşa ait doları kullanmaya başlayacak MB.Bu durumda bankalar Yunanistandaki gibi vatandaşa limitli dolar ödemesi yapacak. Yani bankaya 1 milyon dolar para yatırmışsın.MB ;net döviz rezervini bitirdiğinde; bankadan dolarını çekmek istediğinde banka bunu sana vermeyecek günde 500 dolar alabilirsin diyecek mesela...
Silhacı bey, teşekkürler... hocanın anlamadığını siz anlamışsınız, sormak istediğim tam da buydu.
SilRica ederim. Hocamıza çok fazla soru geldiği için olabilir. Bu kapsamda bir cevap verecektir. Ben de merak ediyorum. Net döviz rezervinin bitmesi durumunda olası senaryolar ne olur? Çünkü kurun inmesiyle cari açığın artmasına bağlı olarak iş oraya gidiyor gibi
Silgörünüyor. MB rezervleri hızla eriyor..
Sanırım ilk seçenek İMF olmalı.
Türkiye'de enflasyon, ücretli kesimlerden sermaye veya ticaret erbabına,
YanıtlaSilbunlar arasında da düşük sermayeliden yüksek olana,
küçük esnaftan büyüğüne kaynak transferini sağlar.
Siyaseten düşük enflasyonu tercih etmek demek,
Tüm Türk siyasetinin baştan aşağı değişmesini
kabul etmek demektir.
Akp şu anda parti devletini inşaa etti,
Bu yapının devam etmesi için enflasyonu keşfetmeye başladılar,
Yapının sürekliliği için çalışıyorlar,
Önümüzdeki seçimlerde olumlu bir sonuç alırlar ise,
Olası rakiplerinin siyasi tabanını zayıflatmak için sürekli enflasyon
politikasına devam edeceklerdir.
Bana göre AKP önümüzdeki belediye seçimlerinde önceki siyasi gücünü koruyacak veya
daha güçlü bir şekilde gelecektir. Bunun sinyalleri alındı ki, AKP eski belediye
başkanlarının tekrar aday olmasını istemiyor. İnşaa ettiği yeni devlet düzenine daha
fazla destek olacak ve bu yeni düzen ile gelişecek yeni başkanlar ile yola devam edecek.
Eski başkanların eski düzenini silmek istiyor.
Iyi de bu kokusmus talan düzeni daha nereye kadar.?
SilBicagin kemige dayanma anina kadar sorun yok.. Dediginiz Dogru.. Kemige dayandiginda nelerin olabilecegini düsünebiliyormusunuz.
Bahsettiginiz, adeta sirat köprüsünde siyaset daha nereye kadar. Gercekten AKP kadrolarinin bunu yapabilecek siyasi zekaya sahip oldugunu söyleyebilirmisiniz?
Görünen köy, kılavuz istemez:
SilAdım adım yaklaştığımız bir iç savaş var. Kan çıkacak.
Burada mesele, iç savaş esnasında akacak kanı minimum seviyede tutabilmek.
'Hangi taraf kazanacak?' diye sorarsanız, 'hiçkimse' cevabını verebilirim.
İç savaş bittikten sonra, mevcut iktidarın devam etmesini isteyenler ve istemeyenler kendi kurtarılmış bölgelerinin bağımsızlığını ilan ederek, birbirlerine karşı diş bileye bileye yaşamaya devam edecek yıllar boyu..
Darılmaca gücenmece yok, sonuç bu olacak.
yüksek enflasyon yüksek faize neden olur. bu faizler bütçe giderlerini artırır ve bu da giderek vergi artırımlarını getirir. o da yeni enflasyon yaratır ve o da tekrar yükselmesi gereken faizi. giderek kamu faiz sarmalına girer ve böylece de devlet yüksek enflasyonla bizlerden gizli vergiler alır bunun da ciddi kısmını faiz üzerinden sermayedara yani tasarrufu daha bol olana tasarrufunu kiraya vermesini isteyerek alır kullanılır ve yüksek kira bedelini (faiz) öder. işte burada ödenen faiz de yine bizlerden sermayedarlara tasarruf transferlerini sağlar. kısacası enflasyon, özellikle liberal ekonomik modelde önce bizden devlete ve kapitale doğru gizli vergi transferidir sonra da bütçe açık finansmanı adı altında faizle tamamen kapitale doğru bağlanan tasarruf transferidir. burada kapital hem devlet üzerinden hem de geniş halk kesimleri yani işçi emekçi kesimlerden ciddi miktarda tasarruf transferi yapmış oluyor ki tasarruflar giderek çok daha az kesimde ve oldukça dar iktisadi tabanda toplanmış oluyor. zaten 24 ocak 1980 kararları ve bunun uygulanması için yapılan 12 eylül darbesi bugünkü sonuçların ortaya çıkması için kurgulanmamış mıydı?.
SilŞahabeddin Beyefendiciğim;Böyle adam akıllı laflar isminize de fesinize de yakışmıyor azizim.Eski üslubunuzla yorumlar yapmanızı hasretle bekliyorum.
Sil24 Ocak 1980 kararları ve 12 Eylül ihtilalleri,
SilBana göre gerçek anlamda Türk halkının katılımcı demokrasiden uzaklaşması için yukardan indirilmiş ve halka kabul ettirilmiş bir sistemin uygulanmasıdır. Aynı zamanda sermayenin de kontrol altında tutulmasını desteklemişlerdir.
24 Ocak 1980 kararları tarihini buradaki herkes kendisine referans alsın.
O tarihte Türkiye'nin en güçlü 10 tane markasını, ailesini ve şirketini not etsin.
Referans için 3 tane de gelişmiş ülkenin 10 tane marka ve şirketini not alsın.
Sonra 24 Ocak 2018 tarihi için aynı ülkelerin 10 şirketini alalım.
Türkiye'de en zengin 10 firma ve ailesinin kaç tanesi yerini korudu?
Kaç tane yeni kişi girebildi listeye?
Girenlerin siyasi bağlantıları var mı yok mu?
İşte bu bize sermayenin kontrol altında tutulduğunun en güzel ispatını veriyor.
Demokratik toplumun ekonomik ayağına kurşun sıkılmış o tarihte.
Şimdi siyaset ayağına baktığımızda;
Türkiye'de o tarihten sonra parti liderinin isteği dışında hiç bir aday partisinden seçilebilmiş midir?
Demokrasi nedir?
Hakkari kırsalındaki insanın kendi kırsalındaki yöneticiyi,
İstanbul Bebek'teki insanın kendi bölgesindeki yöneticiyi seçmeleri değil midir?
1980 darbesi sonrasında, hangi İstanbul'lu kendi yöneticisini seçebildi?
Hangi Hakkari'li kendi yöneticisini seçebildi?
Hiç kimse kendisini yönetecek insanı seçemiyor. Demek ki toplumun siyaset ayağına da kurşunu sıkmışlar.
Bu blog yazarı Mahfi Eğilmez, bir fert olarak beğendiği bir siyasi görüşün parti ilçe
teşkilatına gitse, "Ben mesleğinde saygın bir ekonomist'im, partinizin teşkilatlarında cumartesi günleri 3 er saat gençlere ücretsiz ekonomi seminerleri verip partinin çalışmasına katkıda bulunmak istiyorum" der ise, Türkiye'de hangi parti böyle bir katılımcı isteğe cevap verebilir? Peki siz okuyucu olarak, kendi mesleğiniz ile ilgili bir konuyu paylaşarak parti teşkilatınıza destek olmak isterseniz, hangi parti size destek olabilir?
Cevap hiçbiri.
Demek ki, Türkiye'de bilgisi ve görgüsü ile tecrübelerini aktarmak isteyen insanların siyasete katılımları engellenmiş. Günümüz şartlarında hepimiz okuyoruz, "Mahfi Eğilmez" ben siyasete girmem diyor. Bu ülkenin milyonlarca eğitimli insanını particilikten, derneklerden, sendikalardan, sivil toplum kuruluşlarından ve toplu örgüt (kurumsal yapı) kurmaktan uzaklaştırmışlar.
Mahfi Eğilmez, Amerika'lı, Alman veya İngiliz bir akademisyen olsa ve bir siyasi partiye gitse, iyi kötü bir seminer salonu ayarlanır, parti sempatizanları ile buluşması sağlanır. Aynısı bu yazıyı okuyan diğer meslek sahipleri için de geçerlidir.
İşin ekonomi bacağı da bu temellerin üzerinde güçleniyor, sermaye birikimi sağlanabiliyor. Adalet, bu tarz katılım ile hem hızlı hem de toplum geneline yayılan bir şekilde gidiyor.
Bunlar ne yaptılar?
Bu ülkenin en güzel ve verimli insanlarını, hatta Avrupa seviyesinde hizmet üreten insanlarını, siyaset sistemi dışına attılar.
1980 ile 2018, 38 yıl sürmüş.
38 yılda bir nesil değişti.
38 yılda gençler siyaseti unuttu.
38 yılda siyasi birikim bitirildi.
38 yılda iş bilen kadrolar emekli oldu.
38 yılda ülke beşeri ve kurumsal bilgisini azar azar kaybetti.
38 yıl sonunda, ülkeye tek adam geldi, oturdu.
Şimdi Akp kadrolarından hiç bir genç nasıl siyasi mücadele verilir bilmiyor.
Şimdi Chp kadrolarından hiç bir genç nasıl siyaset üretilir bilmiyor.
Şimdi, siyasetteki gençler, bir üst yöneticileri ne derse onu yapıyor,
sıralı yöneticilerine rapor veriyor, bir üst yöneticisinin istemediği hiç bir konu hakkında konuşmuyor.
Akp'nin bu seçimde eski belediye başkanlarını temizlemek istemesinin bir sebebi de budur. Eskiler siyaseti idare eder seviyede biliyor. Yeni yapıda onların tamamen temizlenmesi gerekiyor. Hepsi temizlenecekler.
Biz Türkiye'de artık başkanlık sistemini getirdik. Her seçimde artık halkımıza Karagöz Hacivat gösterisi oynuyorlar. Halkımızın hoşuna gidiyor. Hacivat belli, uzun boylu. Karagözleri kendi belirliyor, karagözlerini her seçimde değiştiriyor.
12 eylül 1980 darbesi esasen türkiyenin yaratıcılığını katletti.
SilŞehabettin batarel arkadaş kendine blog kur orada yaz en iyisi. Sen herşeyi biliyorsun maşallah. 1980 kararları 24 Ocak kararları arkasında kimler var isimlerini de yazsaydınız ya Turgut Özal diye başla devamını getir mesela aynı zamanda turgut Özal ile bağlantılı olanların Şirket kurduklarını Otel açtıklarını birçok açılımda kendi tarafları olanları zenginleştirdiğini yazsaydın mesela kendi oğlu Ahmet Özala Kanal 6 TV kurdurduğunu falan yazsan nasıl olurdu. yada şöyle yapalım turgut Özal abisi Korkut Özal'ın bugünkü siyasi parti yani iktidar partisi olan partiyi kurdurduğunu aslında 1980 sonrası siyasi ve ekonomik değişimin devam ettiğini yazamamışsınız eksik kalmış. ABD sevici 2 adam yaz desem hemen aklına geldi dimi Adanan Menderes ilk ABD yi Türkiyeye getiren şahış Marshal yardımları ile sonrası Turgut Özal Ve bugünkü İktidar yaa herkes biliyor artık ABD sevicileri yalnız bu siyasi karakterler burada yazmaya gerek yok burası ekonomi bloğu siz kendinize yeni bir blog kurun sizi siyasi blog olarak takip edelim olur mu.
SilTurkiye artik enflasyonlu done girmistir, burdan da kolay kolay cikis yoktur.
YanıtlaSil2001den sonra enflasyonu inmesi
Guclu Butce dengeleri
Dunyada ucuzlayan mal bollugu ozellikle Cin mallari
Dolarin bol olmasi ozellikle 2001 11 eylulden sonra
2000lerin ortasindan itibaren Gelisen teknolojinin ozellikle e-ticaretin rekabeti arttirmasi
Uyguladigimiz dusuk kur yuksek faiz politikasi
Neticesinde Turkiye belli bir sure dusuk enflasyonla yasamistir. 2004-2017
Bundan sonra yukaridaki sartlar olmayacaktir.
kurun artması enflasyon artisını getirdi kurun dusmesi zamanla enflasyonu dusurecek ve dusen kur ithalati artirip hormonlu buyume devam mı edecek, ulke olarak bu donguden cıkamayacakmıyız? yoksa bu defa hikaye farklı mı eskisi gibi borclanamayacak miyiz? saygılar hocam
YanıtlaSilEnflasyon bütün bunların tek belirleyicisi değil tabii ki. Başka göstergelere de bakacağız.
SilÜFE ile TÜFE arasındaki makası göz önünde bulundurursak, üreticiler fiyatları tüketiciye yansıtmakta zorlandığı için ücretleri düşürmeye ve işçi çıkartma yoluna gitmeyecek midir? Bu da üretimin aksamasına, konkordatoların devam etmesine ve büyümenin düşmesine etki etmeyecek midir? Büyümenin düşeceği kaçınılmaz bir gerçek artık fakat beklenen düşüşten ne kadar fazlası(oran olarak) olabileceğinden korkuluyor olabilir ki hala ısrarlı bir şekilde böyle devam ediliyor?
YanıtlaSilSaygılarımla hocam..
Ediyor zaten. Her gün batan firma ve kobileri izliyoruz.
SilHocam hükümet hiçbirşeyi tercih etmiyor, Ekonomi kontrolden çıktı artık gittiği yere kadar gider seçimden sonrası zaten IMF olacağı için cari açık düşmüş Mali disiplin varmış yok efendim hükümet enflasyonla mücadele etmiyor dahası enflasyonu talebi azdırıyormuş bunlar umurlarında değil, Sebebi de zaten IMF lik olduk bundan sonra seçimi kazanalım IMF ile anlaşma yapılınca yeni senaryo kurarız IMF çok ucuz imkan sağladı bizde kabul ettik niye etmeyelim bunda kötü birşey yok ki denir görürsünüz.
YanıtlaSil94'de öyle olmuştu.
SilYani IMF mecbur seçenek mi oldu hocam?
SilTürkiye'nin gercekten bir rotasi var mi Hocam? Bir hedefi ya da. Siyasi olarak veya ekonomik olarak varmak istedigi bir yer var mi? Donald Trump iki gun once ara secim konusmalarinda "deep state", " silent majority" kavramlarini kullanarak halkina tuzaga dusmemelerini soyledi. Butun bu benzerlikler bir tesaduf mu sizce? Turkiyede 3 milyonun uzerinde Suriyeli, sayisini bilmedigimiz kadar Afgan varmis. Ulkenin demografisi degisiyor. Hocam, enflasyon veya daralma degil de 20-30 yil icinde bunlardan cok daha buyuk buyuk felaketler mi var bizi bekleyen? Bir ongorunuz varsa paylasir misiniz?
YanıtlaSilBen öngörülerimi Değişim Sürecinde Türkiye kitabımda paylaştım. Kısa bir şeyler olsa burada da yazardım.
SilHocam size reel sektörden bir örnek vermek istiyorum. Kendi çapında bir dönerci olarak 2015 yılı ile 2018 yılının karşılaştırmasını yapıyorum:
YanıtlaSil2015 yılında 1 kg eti 24 TL den alıyordum. Aylık 2 ton karkas et için 48.000 TL ödüyordum.
2 ton karkas et kemiklerinden ayıklanınca 1,5 ton döner için terbiyeli et çıkar. Yani 500 kg fire var.
1,5 ton terbiyeli eti döner olarak satınca ateşin karşısındaki firesi 500 kg oluyor. Sonuçta 2 ton etten 1 ton döner çıkıyor.
2015 yılında dönerin kg fiyatı 160 TL idi. Özet olarak 2 ton karkas et için 48.000 TL verip karşılığında 1 ton döner satıp 160.000 TL ciro yapıyordum. Sadece et maliyetini çıkınca bana kalan tutar 112.000 TL idi ki, o parayla 2015 yılında 4,67 ton et ya da 700 kg döner alabilirdiniz.
Gelelim 2018 yılına yine 2 ton et alıp 1 ton döner satıyorum.
Etin kg fiyatı 43 TL, dönerin kg fiyatı 200 TL.
Karkas et için ödenen tutar 86.000 TL
Döner satışından elde edilen ciro 200.000 TL
Fark 114.000 TL yani 2,65 ton et ya da 570 kg döner!
4,67 ton et-----2,65 ton et
700 kg döner-----570 kg döner
Şimdi sorum şu ben yarın dükkanı açayım mı?
Ne diyebilirim bilmiyorum.
SilSiz galiba dün Sayın Cumhurbaşkanı'mızın et fiyatları hakkındaki konuşmasını dinlememişsiniz. Cumhurbaşkanımıza göre et fiyatlarının artması, ete olan talebin artmasıymış. malum talep ,
Silarzdan çok artarsa, et fiyatlarının yükselmesi normal karşılıyor. Demek ki halkımız daha iyi besleniyor, daha çok et yiyor. Siz neden sızlanıyorsunuz? Neden iş yerinizi kapatmayı düşünüyorsunuz? İşlerinizin daha çok artması sizi neden memnun etmiyor?
Adsız 07:59'a,
SilVegan ve vejetaryenlerin sık sık uğradığı bir caddeye dükkan açmak için maddi gücünüz varsa, 'et döner'den vazgeçip farklı menü seçenekleriyle işinize devam etmeyi düşünebilirsiniz.
Bilirsiniz, 'etsiz çiğköfte' konsepti son 5 yılda tuttu. 'Et'in kullanılmaması, çiğköfte işletmecilerinin maliyetlerini büyük oranda azalttı. Siz de aynı şeyi yapmak zorunda değilsiniz.
Veganlık, vejetaryenlikle ilgili bilgilenmenizi öneririm. Ne tür yemekleri-içecekleri tercih ettiklerini, Türkiye'deki vegan ve vejetaryenlerin damak tadına uyarlanmış özgün menüleri uygun fiyata nasıl satabilirsiniz, bütün bunları analiz edin isterseniz.
Türkiye'deki veganlık, vejetaryenliği de kapsayacak şekilde hazırlanmış iki kaynak sunuyorum:
Tabağındaki Yüz: Gıda Hakkındaki Gerçekler
https://www.kitapyurdu.com/kitap/tabagindaki-yuz-amp-gida-hakkindaki-gercekler/377086.html
Vegan Devrimi ve Hayvan Özgürlüğü
https://www.kitapyurdu.com/kitap/vegan-devrimi-ve-hayvan-ozgurlugu/481231.html
(Not: Bu işi, Konya, Erzurum, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin gibi İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yapamazsınız, batarsınız. Ankara'da dükkan açmak bile sizi kurtaramayabilir.
İstanbul'un belli başlı caddelerini, İzmir'i veya Ege-Akdeniz'deki turistik yerleri kendinize konum olarak seçebilirsiniz.)
Yani diyorsunuz ki zamanında parayı cukkalıyorduk, artık musluğu kıstılar daha az kar ediyorum işime devam etmeli miyim.
SilTabii sizin tercihiniz ancak zaten ne çekiyorsak açgözlülükten çekiyoruz.
Fahiş fiyata satış yapıp kısa yoldan köşeyi dönmeye çalışan akbabalar yüzünden geliyor başımıza ne geliyorsa. İşin kötü yanı adaletsiz düzen dün de böyleydi, bugün de böyle, yarın da böyle olacak.
Dönerci arkadaşım, kar ettiğiniz sürece işe devam etmelisiniz. Zarar ediyorsanız da yakın gelecekte kar etme umudunuz varsa yine devam etmelisiniz. Zarar ediyorsanız ve zarara devam edecek gibi görünüyorsanız kapatmalısınız. Devam edecekseniz de ciroyu artırma, karlılığı artırma, masrafları azaltma konusunda işinizi iyileştirmeye çalışın.
SilRakamlara göre Üfe artmış, Tüfe bu artışı karşılamıyor.
SilTabi dükkan giderleri, personel vs hesapta görünmüyor, ürün alıp, hizmet üretmek arasında malzeme fiyat farkları verilmiş, karlılık gösteren rakamlar yok.
Merhabalar,
YanıtlaSilAşağıda linkte yer alan yazı çok açıklayıcı. Türkçe olarak okunabilir.
https://www.al-monitor.com/pulse/tr/contents/articles/originals/2018/10/turkey-construction-sector-threatens-big-fallout.html
Hocam Merhaba, Ülkemizin ihracatının ithalata bağımlı olduğu söyleniyordu. Ancak son rakamlar ithalatın azalmasına rağmen ihracatın arttığını gösteriyor. Tüketim malı ithalatının da son ay 1,3 milyar dolar olduğunu göz önünde bulundurursak ihracat artışı nasıl sağlanıyor?
YanıtlaSil(Daron Acemoğlu'nun Ulusların Düşüşü kitabını okuyorum. Eğer gerçekten Tarih tekerrürden ibaretse bizi ülke olarak çok zor günler bekliyor. Gıda stoklamakta fayda var.)
Üretimin % 65'i ithal girdilerden oluşuyor. İthalat azalıyor ama hal ihracattan çok yukarıda.
SilSon ay rakamlarına göre ihracatın ithalatı karşılama oranı %96,5. İthalatın azalan kalemlerine bakıyorum enerji, tüketim malı mı diye o da değil. Ara malı ithalatının azalmış olması gerekiyor. Belki de artık ithal ikamesine geçtik. Kim bilir?
SilErkin Şahinöz ve Murat Muratoğlu'nun hazırlayıp sunduğu "EkoParazit" programına konuk olan EGE CANSEN tespit ve uyarılarıyla damga vurdu:
YanıtlaSil[1. Bölüm] Ege Cansen: Enflasyon Duvarları Yıkılır Mı?
https://www.youtube.com/watch?v=dvW50dYlrzo
[2. Bölüm] Yerel Seçimlerin Ekonomiye Etkisi?
https://www.youtube.com/watch?v=5nQg_t0r4Es
hocam, aslında en iyi tasarruf üretim değil midir?. bir de hocam tükerim yaparken de tasarruf yaratamaz mıyız?. mesela balık yemek için boğazda lüks bir restaurant yerine aynı balığı daha optimum fiyata yemekle de tasarruf yaratabiliriz. lüks tutkusu ciddi tasarruf kaybı yaratıyor kanaatimce. iktisat biraz da tercihlerin toplam faydası ila zararı arasındaki fark değil midir hocam?. iyi çalışmalar.
YanıtlaSilÜretirken zaten tüketirsiniz, Tüketmeden üretim olmaz. Burada mesele Türkettiğinizden fazla üretmek ve dışarı da satmak zorundasınız ozaman kalan tasarrufu değerlendirirsiniz. Dünyanın heryerinde Tekelleşme ve Lüks yaşam sermayenin bir yerde toplanması demektir ve zamanla sıkışan sermaye piyasayı bozar sonrasında da sermaye sahipleri para satarak herkesi köle yapar.
Silhocam piyasalarda atıyorum 50.000 kişi karar alıyor ve yönlendiriyor. ve bu karar alıcılar asimetrik bilgi paylaşımını sınırlı olarak yapıyorlar. ve bu genellikle büyük çoğunluğun menfaatlerine zarar verebiliyor. o halde hocam bunu önlemenin en etkin yolu büyük çoğunluğa da en azından temel ekonomik bilgileri öğretmekten geçmiyor mu?. yani mesela temel ekonomi adı altında lise ve dengi okullarda mecburi ders uygulaması yapılamaz mı?. çünkü büyük çoğunluğun, küçük ama karar alıcı çevreyi denetleyebilmesi ve onların marjinal faydayı değil sosyal faydayı artırıcı kararlar almalarını sağlayabilmeleri için bu şart gibi geliyor bana!. ne dersiniz hocam?. iyi çalışmalar.
YanıtlaSilPiyasada tahmin yapıp pozisyon almak temel ekonomi dersleriyle sağlanacak kadar basit bir hesaplamayla yapılmıyor . Piyasada işlem yapanlar bireysel fayda sağlamak amacıyla paralarını ve zamanlarını harcıyorlar . Sosyal fayda artırma devletin üstlenmesi gereken bir görev .
SilSayın Eğilmez, ekonomik durumumuzu ve siyasi durumumuzu, halkımızın bunlara reaksiyonunu çok açık ve basit olarak açıklamışsınız, çok teşekkür ederim. Sizin verdiğiniz bilgilere ilave olarak benim naçiz görüşüm; 2001 yılındaki Güçlü Ekonomiye Geçiş programından hemen sonra, Güçlü Lidere geçiş programını yaşadık. Güçlü Liderle sorunlarımızın hemen çözüleceğini, daha refah içinde yaşayacağımızı zannettik. Ancak Güçlü Liderin, faydalı değil, zararlı olduğunu gördük. Çünkü Güçlü Demokrasilerde, güçlü Kurumlara ihtiyaç olduğunu düşünemedik. Hatta Güçlü Kurumların faydalı değil, zararlı olduğu, Güçlü Lidere ayak bağı olduğu bize yutturuldu. Bu sebepten Kurumlarımızın (zaten Güçlü bile değillerdi) birer, birer ortadan kaldırıldıklarını memnuniyetle karşıladık. Halbuki Demokrasilerde Güçlü Lider değil, Güçlü Kurumlar olması gerektiğini öngöremedik. Hatta Liderlerin FANİ, Kurumların ise BAKİ olduklarını bile akıl edemedik. Neticede bu günlere kadar geldik. Güçlü Lider ile Güçlü Ekonomiye geçilemeyeceğini anlamaya başlıyoruz. Acaba yanılıyor muyum?
YanıtlaSilAyılıyorsunuz, Önceden yanılmışsınız zaten şuan ise Ayılma dönemindesiniz ama iş işten geçti be bahtiyarrr
SilAdsız 11:38 Iraklı, Suriyeli ve Afganlarla birlikte nice mutlu ve huzurlu yıllar dilerim.
SilKahraman Türk Milleti ektigini biciyor bahtiyar..
SilBu blogda yorum yazan herkes yargı vesayeti bürokratik oligarşi laflarını bilir. 10 yıllardır özellikle sağ ve muhafazakar politikacıların bu konulardan şikayet ettiğini duyarız. Ben de bundan 10 yıl önceye kadar bu laflara kısmen inanırdım.
SilFakat şimdi anlıyorum ki bu kurumlar ( yargı ve bürokrasi) aslında yönetimde dengeyi sağlayan ve başıboşluğu önleyen kurumlarmış. Ama ne yazık ki bunlardan vazgeçtik ve tüm geleceğimizi tek kişi idaresinin eline bıraktık. Adına da başkanlık sistemi dedik.
Bugun yabanci bir arkadasim internet uzerinden konusmak icin daha once ismini duymadigim ama yasadigi ulkede (BAE) izin verilen bir uygulamayi onerdi.
YanıtlaSilVe ben biraz dusundukten sonra ne olur ne olmaz diye uygulamayi indirmekten vazgectim. Sebebini tahmin edebiliyorsunuzdur.
Turkiye'de ekonomi konusmak lukstur.
Hazine ve Maliye Bakanlığınin "2018 yılı dış finansman programı çerçevesinde Avro cinsinden 2026 vadeli bir tahvil ihracı gerçekleştirmek amacıyla bugün BNP Paribas, HSBC ve ING'ye yetki vermiştir"
YanıtlaSilAciklamasi, biz bu tahvil ihracini gerceklestiremiyoruz… Eyyy Dis Güclerin Bankalariii.. Alin size yetki.. Devlet garantili bu tahvillerimizi pazarlayin, finansman ihtiyacimizi karsilayin demek midir.?
Hayır değil. Bir ülke tahvil ihracı yaparken bu tür bankalara yetki verir, satışı onlar yapar. Bu normal uygulamadır.
SilHocam iktisat son sınıf öğrencisiyim.Talihsizlik mi desem kadermi desem mezun olup iş hayatına ayak basmanın hayallerini kurarken işten çıkarılmalar başladı.Ne yapalım hiç bilmiyoruz
YanıtlaSilDaha çok çalışın. Alınacak o çok az kişinin arasına girmeye çabalayın.
SilBen çocukken de aynı sorunlar vardı, Turgut Özal İcraatın İçinden’de biraz daha kemer sıkın yakında düzeleceğiz derdi. Üniversite yıllarında Tansu Çiller’le krizi yaşadık, şimdi de RTE ile benzer zorlukları yaşıyoruz. Emekliler, öğrenciler, çalışanlar da inanırdı söylenenlere umutla. Kemal Sunal filmleriyle oyalanıp geleceğe umutla bakardı herkes. Ama maalesef bir dayanağı yoktu. Aynı tas aynı hamam. Türkiyenin sıralaması dünya ülkeleri içinde hala 17 gibi aynı yerde duruyor. 15-20 sene sonra benim çocuğum da aynı sorunları yaşar. EYT’liler niye bağırıyor bunun için. 50 yaşından sonra iş bulamıyorlar ve Türkiye de ayakta durmak çok zor, aynı 20-25 yaşında yeni üniversite mezunlarında olduğu gibi. Umutlarını kırmak istemem ama çok çalışıp o az kişinin arasına girsen bile sonrası vesselam zor. Pastanın kremasını maalesef hakkı olmayan kişiler yiyor. Pasta da zaten verimsizlik ve rant nedeniyle küçüldükçe küçülüyor. Bu arada çok çalışıp o az kişinin arasına girmekten başka şansınız yok gibi ya da yurtdışı.
SilAynı tas aynı hamam. Yurtdışına
Hocam, ilk yorumunuzdan zorlarsak 4,90 üstü köpük anlamı da çıkarılabilir mi?
YanıtlaSilKöpük diye bir şey yoktur. Hata vardır.
SilBir analiz yapalım:Bu durumda pidenin kalınlığı artarak et miktarı azalacak. Enerjisi yüksek ama proteini az olacak. Bunu yiyen gelecek nesiller hareketli ama ufak tefek olacak.
YanıtlaSilSonuç: Bence aç.
Katılıyorum. Büyümenin niteliksiz olduğu da böylece tanıtlanmış oluyor.
YanıtlaSilSoru 1: Sizin gözleminize göre, Ali Nesin'in öncülüğünde devam eden "Matematik Köyü", sivil inisiyatifle ayakta duran ve küçük çaplı bir reform olsa da "yapısal reform" mu Mahfi bey? "Matematik Köyü"nü destekliyor musunuz?
YanıtlaSilSoru 2: 1940'lardaki Köy Enstitüleri, yapısal reform mu?
1. Değildir ama çok iyi bir iştir. Bütün ülkede matematik ve bilim köyleri kurup çocuklarımızı buralarda yetiştirirsek işte o yapısal reform olur.
Sil2. Köy Enstitüleri yapısal reformun gerçek bir örneğidir.
Köy Enstitülerini komünistler savunur.
SilSiz komünist misiniz Mahfi bey?
Köy Enstitülerini savunmak komünistlikse evet komünistim. Ama bana sorarsanız Köy Enstitülerini savunmak komünistlik değil akıllılıktır. Köy Enstitülerine karşı çıkmak ise akıl işi değildir.
Silbi de köy enstitülerini savunmanın komünizmle bağlantısını teorik ve pratik olarak ortaya koysanız, tadından yenmeyecek...
SilMustafa Kemal Atatürk'ün şu fotoğrafını görmüş müydünüz Mahfi bey?
YanıtlaSil(Virüs yok) https://s3.eksiup.com/483409075752.jpeg
Çok düşünceli görünüyor, dalmış gitmiş gibi.. Kim bilir aklından neler geçiyordu o anda?...
Haklısınız. Son yıllarına doğru o fırtınalarla savaşlarla mücadelelerle geçmiş yaşamın yorgunluğu gözlerinden ve yüzünden belli oluyor. Bu fotoğrafta yüzü önden görünmese de yorgunluk belli. Ama ona rağmen düşüncesinde ülkesi olduğundan kendisini düşünmediğinden eminim.
SilBen uzun zamandır Atatürk'ün çabalarının boşuna olduğuna ve adeta çorak bir toprağa tohum atmak gibi sonuçsuz kaldığını düşünüyorum.
SilHocam harikasınız herzaman ki gibi, bir konu ancak bukadar net anlatılabilir. Ben ise size önümüzdeki yerel seçimde seçim sonuçları dôviz kurlarını nasıl etkiler diye sormak istiyorum. Bu konu hakkında benim düşüncem çok etki etmeyeceği yönünde ancak birçok ekonomist dalgalanma olacağını ve bunun yukarı yönlü opabileceğini söylüyorlar sizin bu konuda ki okumalarınız nelerdir bizimle paylaşırsanız çok mutlu olurum.
YanıtlaSilDöviz kurlarını seçim sonuçlarından çok sonrasında neler yapılacağı etkileyecek. Türkiye, dış kaynağa fazlasıyla ihtiyacı olan bir ekonomi. Bu kaynağı iki türlü çekmek mümkün: (a) Borçlanarak (b) Doğrudan yatırımları çekerek. Eğer seçim sonrasında da yapısal reformları yapmaya başlamazsak (a) şıkkı geçerli olmaya devam edecek demektir. Ki bu kuru yükseltecektir. Eğer seçimden sonra yapısal reformlara (ama gerçek anlamda yapısal reformlara) girişirsek o zaman 8b) şıkkı geçerli olacak demektir. Ki bu kuru düşürür.
SilHocam, ülkemizin durumu belli.. Yapisal reformlarin yapilmasi neden secimlere bagli.. Secimlerden önce yapilmamasinin bir sebebi mi var.?
SilSecimlere 6 ay var. Bu Kadar beklemenin geregi var mi.?
Hocam malumunuz üfe ile tüfe arasındaki fark fevkalade açılmış durumda bununla alakalı Bi yazı kaleme alabilir misiniz.
YanıtlaSilBu konuyu yazdım.
SilHocam yazımızın linkini paylaşabilir misiniz
Silhocam, orta öğretimde temel ekonomi bilgisi dersi verilemez mi?. en azından ileriye yönelik olarak toplumda iktisat kültü oluşturabilmek için iyi olabilir. ayrıca iktisat mezunu - işletme mezunu olup da işsizlik içerisinde çırpınan üniversite mezunu vatandaşa da vekil öğretmenlik yoluyla iş de sağlanmış olur. olamaz mı hocam?. gerçi cehaleti lütuf olarak algılayan bir idareci takımı var ülkemizde ama ne dersiniz hocam yararlı olmaz mı?. saygılar.
YanıtlaSilOlabilir.
SilMahfi bey peki 5,00 da yapılan hata ile 7,00 a gittik. Bunun ekonomimiz üzerin de düzeltildi eski hale döndük diyebilir miyiz ? Saygılar, Sevgiler
YanıtlaSilGeçmişe dönüş hemen olmaz. Ama üzülmeyin hükümet 1994'e dönmek için elinden gelen her şeyi yapıyor. İki üç seneye varırız.
SilHatayı 5'de yapmadık, 3,78 de yaptık. Düzeltme için 4,70'lere inmemiz lazım. Öte yandan bir hata eğer ekonomiye kalıcı zararlar vermişse eskiye dönüş kolay olmaz. Birçok firma konkordato ilan etti. Yani aslında iflası erteledi. Bu durum kur tekrar eskiye doğru gidince düzelecek bir durum değil.
SilMerhaba Hocam,
YanıtlaSilYunanistan ekonomisinde işsizlik oranı % 19, devlet borcunun GSYİH na oranı % 179, özel sektör borcu /GSYH oranı % 132, ticari işlemler dengesi -1.872 milyon euro, kişibaşı gelir 23 bin usd, gelişmiş sanayi, katma değerli ürün yok iken enflasyonunu % 1,1 olması normal midir?
Şu açıdan düşün. Yunanistana sıcak para girişi olsa, giren para da euro ülkenin parası da euro. Sıcak para girişi çıkışı euroyu zıplatamayacağı için orada bir kur geçişgenliği yok.
SilBizde de kur geçişgenliği olmasa
enflasyon kaç olurdu? Yüzde 8 ler seviyesinde olurdu. Bu aşamadayken birde büyümeye öncelik vermediğimizi düşün. Bizde her yıl 1 milyon kişi istihdama katılıyor, Yunanistan'da böyle bir baskı yok. Bunu da düşünürsek 8'in çok altında olması pekala olabilir.
Yurtdışında 30 milyon vatandaşları var. Göç etmişler. Şimdi turist olarak dönüp para bırakıyorlar.
SilNormal. Yunanistanın para birimi euro.
SilYunanistan disinda yasayan 30 milyon Yunanli mi varmis?
SilBuda sivasligeyigi gibi Türkiye'nin dışında yaşayan kaç milyon turk var o zaman
SilMahfi bey varsayalım ki mc kinsey çalışmalarına aynen devam ediyor ve varsayalım ki yabancı yatırımcı ve imf borç vermeye ikna edildi, bu durumda faiz,enflasyon be büyüme ile ilgili öngörülerinizi alabilirmiyim. Teşekkür ederim.
YanıtlaSilIMF biliyorsunuz hükümetle imzalanmış bir düzenleme olmadan borç vermez. Bir ortak program yapılır ve ondan sonra IMF desteği devreye girer. O ortak program birçok ekonomik düzeltmeyi öngörür. Bunlardan bazıları yapısaldır. Bu olursa zaten işler düzelecek demektir. O zaman yabancı yatırımcıyı iknaya gerek kalmaz, onlar kendisi ikna olur zaten.
SilIML ile yapilacak bir anlasma olursa islerin zaten düzelecegini, yabanci yatirimciyi iknaya gerek kalmayacagini yaziyorsunuz..
SilBu yazdiklariniz gercek mi? Yani siz mi yazdiniz bunu?
Siz IMF yi ülkelere yatirimci ceken bir hayir kurumu oldugunu mu diyorsunuz simdi?
16 yildir ülkemizi tek basina yöneten hükümet IMF veya buna Benzer küresel sülükler üzerinden ne Kadar yatirim saglamistir.
Yatirim derken yüksek faizli borc verme mi? yoksa ciddi anlamda ülkenin dört bir yanina milyarlarca Dolarlik üretime dayali yatirimlardan mi bahsediyorsunuz?
""O zaman yabancı yatırımcıyı iknaya gerek kalmaz, onlar kendisi ikna olur"" derken.. Sizin de IMF ile anlasmadan yana bir tavir aldiginizi görüyorum.
Yaniliyormuyum?
Ne desem boş. Size doğrusunu anlatamam. En iyisi hiç anlatmaya çalışmayayım.
SilIMF'nin borcu ödeyebilmemiz için yapacağı şeylerin bazıları yapısal reformda olacağından yabancı yatırımcı otomatikman gelicektir demiş bunun neresini anlamadın neden gözleriniz kapalı yorum yapar,ufkunuzu genişletmez doğruyu aramaz,araştırmazsınız anlayamıyorum gerçekten
SilAdsız8 Kasım 2018 09:25 !!!
SilMahfi Bey bilimsel verilerle burada bir şeyden bahsediyor sen ise "hamaset yapıp Venezuela" gibi olmak istiyorsun.
Madem hükümet muhteşem yatırımcı çekiyor neden ağır durgunluğa girdik şu an. Dur ben söyleyim cevabın hazır senin "dış mihraklar"
Kendi cenahınızdaki arkadaşlarınızla sohbete devam edin. Bu mekan size uygun değil.
Degerli Hocam,
YanıtlaSilBazilari Turkiye`nin 2002`den sonra yakalidigi 1 dolar = 1.5 TL gibi degerlerin aslinda Turk ekonomisi icin zararli oldugunu soyluyor. O donemde Turk parasinin degerli olmasindan dolayi dovizle borclanmalarin artmasi gerek de hane bazinda alinan ucuz iphonelar, bmwler gibi luks tuketim urunleri gibi. Sizce mumkun olsa o seviyelere tekrar donmek mi iyidir yoksa dolarin belki bu kadar yuksek degil ama gorece yuksek seyretmesi mi iyidir? Tesekkur ederim, siradan bir vatandas olarak yazilarinizi keyifle okuyoruz.
Evet haklısınız, uzunca bir süre TL'nin nispeten yüksek sayılan bir enflasyona karşın 1 USD = 1,5 TL kurla devam etmesi bu tür sorunlar yarattı. İşin doğrusu riskleri kontrol ederek enflasyon kadar ya da onun yakınında bir yerde bir dış değer kaybı oluşacak biçimde politikayı yürütmektir.
SilÇok teşekkür ederim.
Hocam biz 2001'den sonrada sağlıklı bir büyümeyi yapamadık ki zaten şuan onun sorunlarını yaşamaya başladık. dışarıdan aldığımız ve özelleştirmeden aldığımız tüm kaynakları yol, hastane köprü gibi harcamalara aktardık. ithalatı azaltacak ihracatı artıracak fabrika gibi yatırımları çok az yaptık. Bunun sonucunda da bu durumlara geldik ve 2019 yılında daha da zorlanacağımızı düşünüyorum.
YanıtlaSilMerhaba Hocam,
YanıtlaSilTürkiye'nin aldığı döviz kredilerde ortalama faiz oranı nedir? IMF ile anlaşmaya gidilse onların vereceği oran sizce nedir?
Bir de bu faiz seviyeleriyle, bir de dolar düşerse çok büyük bir reel kazanç fırsatı var. Bu kadar havadan para dağıtmayı ülke ekon8misi ne kadar kaldırabilir?
Hazinenin son borçlanmasında yüzde 5,5 olarak açıklandı. IMF, piyasanın rakibi değildir. Yani bana daha ucuza borç ver diye IMF'ye gidilmez. Ama IMF'nin faizi daha düşüktür.
Silİyi ki varsınız Hocam. Saygılar
YanıtlaSilSağ olun.
SilHocam AMB 'nin son kararını nasıl okumak lazım?
YanıtlaSilAMB sıkılaştırmaya hazırlanıyor.
SilO halde Euro değer kazanacak(dolardan Euro ya geçmek iyi olur) diyebilir miyiz?
SilHocam grafiğinize baktığımızda büyüme konusunda diğer gelişen ekonomilere göre (son 15 yılda) ortalamada bariz bir üstünlüğümüz var. Bu büyüme oranlarının bizi bir yerlere taşımış olması gerekiyor. Fazla büyüdüğümüz dönemlerde katma değerli ürünler üretip, teknolojik gelişmişliğimizi geliştirebilmiş miyiz? Rekabetçi üretimi yakalayabilmiş miyiz? Büyüme oranları bizi gelecek için ümitlendirecek kalitede mi olmuş? Yoksa birilerinin cebi para gördü ama ülke olarak bu fırsatı değerlendiremedik mi? Treni kaçırdık mı?
YanıtlaSilBizim büyüme modelimiz sağlıklı değil. Başkasının arasıyla büyüdüğümüz için borçlarımız da artıyor.
SilHocam merhaba, faizler bu seviyelerde oldugu surece yatirimlar ve ticaret olumsuz etkileniyor. Sizce ne zaman faiz indiimi gundeme gelecektir? Faiz indirimi yapildigi surecte doviz fiyatlari tekrara artisa gecer mi? Tesekkurler
YanıtlaSilNegatif reel faiz veriyoruz. Faiz arttırımı gelmezse dolar hızla yukarı doğru gider.
Silseçimlere kadar ekonomiyi bir şekilde idare ediliyor kur düşüşü,ötv indirimleri,sosyal para aktarimi cocuk parasi vb.... bu dediklerimi cogaltabiliriz seçimler için bizim ülkede bir parmak bal çalma ekonomik programi var ve her defasinda tutuyor bu ekonomi litarütüründe bunun bir ad varmidir? başka ülkelerdede böylemi çünkü seçimden sonra büyük düzeltmeler oluyor ötv zammi kur yükselmesi ve faiz artişi gibi
YanıtlaSilHocam banka aylık TL mevduat faizi % 23 e kadar geriledi. Açıklanan enflasyon rakamının altında mevduat faizi olunca, yani bankalar enflasyonun altında faiz verince, mevduat sahipleri TL den Yabancı para mevduata örneğin USD ye yönelmezler mi? Bu durumda kurların artması gerektiği halde USD kuru neden düşüyor???
YanıtlaSilÇünkü USD/TL kuru olması gerekenden çok yukarı gitti.
SilHocam, katma değeri yüksek en az 36 kalem sanayi malının ülkemizde üretilmediğini (üretilemediğini?, ürettirilmediğini?)okumuştum. İnternette araştırdım, hangi mallar olduğuyla ilgili sağlıklı, güvenilir bilgi bulamadım. Sizde bilgi varsa paylaşabilir misiniz?
YanıtlaSilMaalesef bende de bilgi yok bu konuda.
Silhocam, 2001 krizinde kemal derviş önderliğinde bankacılık sisteminin gerek işletme sermayesi gerek sermaye yeterlilik oranları gerekse de kur riskleri gibi konularda ciddi derecede risk algılama kapasiteleri yükseltilmişti. bilanço yönetimi daha kaliteli ve etkin kılındı. ve yeniden kredi mekanizması çalışır hale getirildi. ancak gerçek ekonomi yani reel ekonomi tarafındaki ciddi yapısal sorunlara hiç dokunulmadı. reel ekonomideki teknik alt-yapı, üretim teknolojisi, insan kaynakları yönetimi, prodüktivite , bilanço yönetimi ve hele de üretim organizasyon yapısallığı üzerinde hiç çalışılmadı. oysa kredi veren tarafta ciddi düzeltme ve belli bir yapısal güçlenme sağlandı ancak hocam krediyi kullanan reel tarafta hiçbir çalışma yapılmaması beraberinde yapısal sorunları olan reel tarafın aktifleştirilen bu kaynaklarla daha fazla sorun ürettiğini gördük. yapısal sorunları adeta daha da ağırlaş ve finansal genleşmenin giderek negatif fazlı dışsal finansallaşmaya dönüşmesini artırmaya devam et dedik. bu konuda düşünceniz nedir hocam?. saygılar.
YanıtlaSilMaalesef gerçek bu. O nedenle yıllardır yapısal reform deyip duruyorum.
SilHocam ABD parasal genişleme döneminde bizim gibi ülkelere baya bir giriş olmuştu. Sizce bu dönemi sonlandırmasından dolayıda bu krizde önemli bir etkisi değil mi. Likidite darlığına girmemizdeki en büyük neden geniş açı baktığımızda bu değil midir?
YanıtlaSilNormal usd değeri 4,5 lar deniyor ama birincisi enflasyon rakamlarla oynanarak düşük hesaplanıyor ikincisi fed faiz artırıyor üçüncüsü piyasadan para çekiyor. Dolar aslında Olması gereken noktanın altında seneye 8-9 lar konuşuluyor olacak.
SilMahfi bey
YanıtlaSilKahvehane & Kıraathanelerde Atatürk'ün çerçevesinin duvarda olduğunu görürüz genellikle.
Bu, işletmecilerin içlerinden gelerek sergiledikleri bir davranış mı? Yoksa kanuni bir uygulama mı? Resmi kurumlardaki çerçeveler için kanun var ama sivilde durum nedir?
Art niyetim yok, sebebini belki biliyorsunuzdur diye sordum.
Ben, manevî miras olarak hiçbir âyet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum.
YanıtlaSilBenim manevi mirasım ilim ve akıldır.
Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında belki gayelere tamamen erişemediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir.
Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar.
Mustafa Kemal Atatürk
Dikkat edin Türkiye, ABD deki faiz oranının 10 katını politika faizi olarak uygulamak zorunda kalıyor. Biz böyle güçlü bir ekonomiyiz işte.
YanıtlaSilHocam yazılarınız için tşk ler.Elinize sağlık benim iki tane sorum olacak birisi 2002 den beri Amerika ve Türkiye arasındaki enflasyon farklarını üst üste koyunca dolar kuru 7100-7200 yapıyor ordan enflasyonu çıkarınca veya faizi koyunca 5Tl civarında yapıyor bu doğrumu sizce?
YanıtlaSilBirde döviz depo ihalesi ne demektir acaba çok tşk
Hocam merhaba;
YanıtlaSilEkim 2018 otomobil ve hafif ticari satış rakamları açıklandı.Bu rakam;Ekim 2017 rakamına göre %75 düşmüş Yani Ekim 2017de 100.000 araç satılmışsa, Ekim 2018de bu rakam 25.000 olmuş. Gümrükte yüz binlerce araç bekliyor .Bayiler satış yapamadığı için bu araçları çekemiyorlar. 31 Aralığa kadar bu araçlar bayilere gönderilmezse ülkelerine gönderilmek zorunda kalacak...
Nereye gidiyoruz? Ufukta bir resesyon var diyebilirmiyiz?
Bana göre dış borçla büyüyeceğimize dış borç kullanmadan resesyona girelim daha iyidir. Çünkü dış borçla büyümek, balon büyümedir ve birgün mutlaka sönecektir.
Bana göre enflasyonun sebepleri şunlardır:
1-)Kurun yükselmesine bağlı maliyet enflasyonu
2-)Merkez bankasının gereksiz yere para basımı
3-)Piyasaya dış borçlanma yoluyla yüksek miktarda ve düşük faizle para girişi..
Son yıllarda ülkemizdeki enflasyonun sebebi 3 numaradır diyebilirmiyiz?
Hocam IMF'den maddi destek almadan ancak IMF ekonomik politikalarını uygulayarak içinde bulunduğumuz durumdan çıkmak mümkün olur mu?
YanıtlaSil