Kapitalizmin Çelişkili Dünyası
Sanayi kapitalizminin yarattığı
en büyük çelişki refah artışı sağlarken çevre koşullarının bozulmasına yol
açması olarak karşımıza çıkıyor. Son elli yılda kapitalist sistemin
ekonomilerde ciddi büyüme sağladığını ama bu büyümeyi çevreyi tahrip ederek
gerçekleştirdiğini görüyoruz.
Bugün Çin, Hindistan, Bangladeş
gibi kalabalık nüfuslu ülkelerde yaşayan insanların büyük çoğunluğunun ortalama
refahın altında yaşadığını, zaman geçtikçe bu insanların refahında artış
olacağını ve dolayısıyla çevreyi zedeleyecek malları daha çok tüketeceklerini
düşünürsek bu çelişkinin giderek büyüyeceğini tahmin edebiliriz. Bugün refahı
artıran gelişmeler aynı zamanda ileride refah kaybına yol açacak olan
gelişmeler gibi duruyor. Kapitalizmin en önemli çelişkisi de buradan doğruyor.
Bu çelişkili durumu bir şekille
gösterelim.
Dikey eksende çevre koşulları yer
alıyor (bunu bir endeksle ölçtüğümüzü ve endekste hava kirliliği, sularda
kirlenme, ekilebilir toprakların azalması gibi çevre değerlerinin yer aldığını
varsayalım.) Yatay eksende de gelir (GSYH) reel olarak yer alıyor. Şekil bize gelir
artışının yani ekonomik büyümenin çevre koşullarını bozarak sağlandığını anlatıyor.
Başlangıçta X dengesinden Y dengesine geçilirken çevre koşullarındaki bozulma
artışına karşılık ekonomik büyümede çok daha fazla artış ortaya çıkarken
ilerleyen dönemlerde çevre koşullarında bozulmanın birikimli olumsuz etkisiyle
bu durum tersine dönüyor. Çevre koşullarıyla ekonomik büyümeyi birlikte
gösteren EY Eğrisinin Y noktasından sonra daha katı bir hal almasının nedeni
budur. Y noktasından sonra ekonomi büyümeye devam ettikçe (Z noktası) çevre
koşullarında daha büyük bozulmalara (e2’den e3’e geçiş) karşılık ekonomik
büyümede çok daha düşük artışlar (y2’den y3’e geçiş) ortaya çıkabilmektedir.
Bu durumda yeni kuşaklar çok daha
bozulmuş çevre koşullarıyla ve düşük büyüme oranlarıyla baş etmek zorunda
kalacaklardır.
Buradaki kritik soru şudur: Giderek
artan bir refahı geleceğin refah azalışıyla sağlayarak devam etmek doğru bir
karar mıdır? Kapitalizmin önemli çelişkilerinden birisi budur.
Hocam yine çok güzel bir yazı. Matematik diliyle Cevre bir gün verdiğini geri alırsa X Eğrisinin hali nice olur. Allah çocuklarımızı korusun. Biz bu akısın içinde onların geleceklerinden çok şey alıyoruz.
YanıtlaSilKaymak tabakanın birinci kolu:
SilİTÜ'de daha 40 yaşına basmamış bazı kişiler sırf mason oldukları için yangından mal kaçırılır gibi acele bir şekilde profesör yapıldılar. Bu ülkenin has evlatları ise onlarlarca yıl doçentlikte bekletilmektedirler.
Kaymak tabakanın ikinci kolu:
Ticari kısımda ihaleleri alan tarikat mensupları.
Sayın Hocam şimdi soruyorum:
Kimler için bu ülkeyi yeninden büyük yapmalıyız?
Bu iki kaymak tabaka rahatlıklarına devam etsin diye mi?
Kanuni Sultan Suleyman'dan bu yana bu topraklara hizmet etmiş akıncı birliğinden dedelerimin adına soruyorum !
Hocam bu konuda en iyi kitaplardan biri Joel Bakan'ın "Şirket" kitabını herkesin okuması kanaatindeyim. Siz de bunu söylerseniz daha çok kişiye ulaşmış olur
SilInsanoglu akisla beraber aktigi surece daha hirsli insanlarin malzemesi olmaya devam eder ve o daha hirsli insanlar da duvara toslayincaya kadar bu kisir donguyu surdurur, uzayda yasam alani arama cabalarinda da bunu goruyorum.. yani Hz.Muhammed a.s.'in buyurdugu gibi, "insanin gozunu ancak toprak doldurur!"
YanıtlaSilGiderek artan bir refahı geleceğin refah azalışıyla sağlayarak devam etmek doğru bir karar mıdır?
YanıtlaSilDeğildir, zaten çevreci gençlik akımı da bunun hilafına çalışıyor, ancak küresel sermayenin ve baskıcı yarı cahil egemen elitin boyunduruğu altındaki siyasetten pek az destek görüyor. Reel politik, küresel bir felakete doğru son hızla itiyor kitleleri ve demokrasinin pek de geçerli bir silahı yok buna karşı, hele ki Trump'in en güçlü insan olduğu şu dünyada hiç yok!
Bu makaleden ben finalde kesinlikle kalırdım.
YanıtlaSilÜstdım müthiş bir analiz.. Burda bemce ekonomik sistemden ziyade insanın kendi önlenemez tüketim gereksinimini sorgulamqlıyız.. Acaba refah artışı insanlık için olmazsa olmazmıdır. Ya da adil bölüşüm bu sorunu bir nebze azaltabilirmi gibi sorgulamqlar yapılabilir. Üstadım benim asıl sormak istediğim acaba devlet ve hükümetlerin artık ekonomik küçülmeyi konusmaya başlamaları gerekmez mi.. Yoksa bu önlenemez büyüme sevdası dünyayı yiyip bitirecek
YanıtlaSilBiz hem büyüme sağlamadan hem gelişmeden çevreyi tahrip eden tek ülkeyiz galiba :)
YanıtlaSilKubilay, Number one bir yorum!
Silhem buyume yok hem de cevreyi tahrip cok
hem yuksek enflasyon hem yuksek issizlik
Bu kadar basarisizlik yemin ederim dillere destan
İşin özü.. Dünyanın kurtuluşu için fakirlerin zenginleşmesi değil zenginlerin fakirleşmesi gerekir.
Silunknown 03.22
Siltam olarak durum budur. Zenginliğin frenlenmesi gerekir. Bunun da yolu vergilerden geçer. Yani yılda 1 milyar dolar kazanan bir adamdan %70 vergi almak gerekir. Kalanı zaten o kişiye ne yapmak isterse yeter. Ama bu vergiyi toplamak için de vergi cennetlerinin ortadan kalkması gerekir. Ayrıca bu vergiyi toplayacak siyasal düzenin de topladığı vergiyi şeffaf ve adaletli harcayacağına dair güven vermesi gerekir.
Dünyanın en zengin adamlarından Bill Gates'de aynı şeyi söylüyor.
Silhttps://www.cnbc.com/2019/02/19/bill-gates-taxes-on-rich-should-be-much-higher-but-capitalism-works.html
Hocam 24 saat elektrik olsun istiyorsun ama termik santral çevreye zarar verir, nükleer santralde radyasyon tehlikesi var, hidro olsa su candır olmaz... E gel o zaman 12 saat elektriksiz yaşayalım, delimisin sen... açmazına benzemiş yazdığınız konu.Selamlar
YanıtlaSilYakında zaten ister istemez böyle olacak.
Sil"" Her sey cok güzel olacak.""
SilDaha guzel olacak
SilHem alkış istiyorlar hemde gürültü olmasın diyorlar.Nasıl olacak?
SilDaha güzel olacak::::)
SilEkolojik kapitalizm.
YanıtlaSilHocam bu kapitalizim denilen şey Madem bu kadar refah artışı yapıyor. Biz de bunun ekolojiğini yapsak.
Hem böylece arkamızdan söven olmaz ))
Eninde sonunda care Sosyalizm. Kahrolsun kapitalizm.
YanıtlaSilSosyalizmin çevreyi koruyacağına ilişkin elde bir kanıt yok. Bugüne kadar uygulandığı ülkelerde yarattığı çevre kirliliği kapitalizmin yarattığından az değil.
SilHocam kusura bakmayiniz ama verdiginiz cevap tam da bizim ülkemize uygun oldu. Tipki ülkemizi 17 yildirakp yi secmemize ragmen, ülke her alanda cöktügü halde kabahati chp ye, muhalefet yapamamasina, bir cözüm üretememesi suclamalarina benzedi. Ülke gözlerimizin önünde talan edilirken, her ama her alanda dip yapiyorken, üzerine bunu yapanlari ya da hicbirsey yapamayanlari sectik. bir defa dahi olsa chp ye sans vermedik. Ne yapacaklarini veya yapabileceklerini görmedik. Aslinda gördük. Eskisehir, Izmir gibi sehirlerin belediye yönetimlerinde gördügümüz halde ne dedik. Bu chp den birsey olmaz.. cözüm üretemiyor, lider yok, iyi muhalefet yapamiyor.
SilBen de diyorum ki bu kapitalizm Dünyayi 100 yilda ne hale getirdi.. Tüm dünyayi özellikle Fakir ülkeleri sömürüyor, sosyalizm, komünizm ya da baska bir yönetim sekillerini asla kabul etmiyor, eziyor, ambargo uyguluyor inim inim inletiyor .
Sonra..
Sosyalizmin cevreyi koruyacagina iliskin bir kanit yok..
Hocam kanit mi biraktilar.? Hem özgürlükten bahsederler hem de toplumlarin kendi yönetim bicimlerini secmesine müsaade etmezler. Adeta acliktan ölmeye mahkum ederler.
Sonra da, kanit yok ki.. Üstelik kim diyor bunu.. Mahfi Egilmez.
Ben de Mahfi Egilmeze soruyorum…
Hocam bu konuda nasil bir kanit ariyorsunuz da bulamadiniz? Yoksa sosyalizmde cevreyi yok edecek bir kanit mi buldunuz da bu hükmü verdiniz.
Son sorum.. Mahfi Egilmez Kapitalist bir Ekonomist midir ?
Hocam, bu durumda size göre bir kanit olmadigina göre.. Eski Ovacik yeni Dersim Belediye Baskani Macoglunun cevreyi katledecegi sonucunu cikarabilirmiyiz?
SilAdsiz 10:49, Cin dunyayi en fazla 'kirleten' ulkelerden bir tanesi. Herhalde Sovyet Rusya'nin olusturdugu nukleer kirlilikten haberiniz vardir? Baska kanit ister misiniz?
SilAdsiz 11:13, Herhalde adinda komunist var diye Macoglu'nun kominizmle yonettigini felan dusunmuyorsunuz. Eger o is parti adi ile bitseydi, AKP, adaletli bir yonetimle ulkeyi kalkindirirdi.
Haklisiniz.. Cin ve Rusya Dünyayi en fazla kirleten ülkeler ABD ve Avrupanin 150 yil önce yapmaya basladiklarini yapinca mi tu kaka oluyorlar.
SilTüm dünyayi sömür kaynaklarini bir sülük gibi cek. her türlü gelisimini saglarken Dünyanin icine et. Nükleer gücü kendileri kullanirken diger ülkelere yasak ve ambargo koy. Bugün de Afrikayi sömür. Digerleri seyredecek öyle mi.
150 yil once bunlarin gectikleri yoldan simdi digerleri geciyor. Bunun baska yolu yok. Rusyanin nükleer artiklari kirli digerlerinin temiz mi?
Yok öyle yagma. Bugünkü seviyelerine gelmek icin Dünyanin icine edenler simdi melaike mi oldu.
Almanyaya gitmis de ördekleri kazlari görmüs de..
O Almanya 70 80 yil önce özellikle ruhr bölgesinde neler yapmis haberin var mi Haci Abi. Ya digerleri.. ABD ne yapmis. Nükleer güc ve silahlari ile Dünyanin tüm kaynaklarini kendine aktarirken etrafa cicekler mi dagitiyordu.
Bugün de aynisini yapmiyorlar mi? Özellikle Afrikanin dogal kaynaklarini hem de kaynaginda talan etmiyorlar mi? Fransanin orman katliamlarini bilen birisi anlatsinda neler oldugunu anlarsiniz.
Herseye ragmen anlasiliyor ki. Dünyanin basindaki en büyük bela Kapitalist ve emperylist düzen basarmis gözüküyor.
Hala tek suclu Rusya ve Cin. Cici ABD ve Avrupa.. Kaka Rusya ve Cin.Dünyada ne kadar kirlilik ve kötülük varsa tek sorumlusu rusya ve Cin.
Iste bu yüzden icinde bulundugumuz sekilde yasamaya ve yönetilmeye müstehakiz. Almanyaya gider, sanki hayatinda ilk defa ördek ve kaz görüyormus gibi anlatiriz.
Paris iklim anlasmasina kim imza atmiyor ilk önce ögrenin sonra Rusya ve Cin i suclayin.
SilHocam yazı için teşekkürler. KKTC'nin makro ekonomik değerleri hakkında bir inceleme gerçekleştirme imkanınız olursa, Kıbrıs'ta yeşayan insanların bilinçlenmesine öncülük sağlayabilir. İyi çalışmalar dilerim.
YanıtlaSilBir düşünelim bunu.
SilNüfüs artışını önleyecek yasal tedbirler alınmalı yoksa kısıtlı kaynakların bu derece fütursuzca tüketilmesi ileride kaçınılmaz ciddi savaşlara neden olacak. Silah ve teknoloji gücü olan galip çıkacak kaybeden ise büyük insan kaybedecek.
YanıtlaSilYasal tedbir beklemeyin, kendinizden başlayın.
SilBu durum komunizm ya da sosyalizmde ayni. Dogayi en cok kirleten ulkelerin biri kapitalistse digeri de sosyalist.
YanıtlaSilDoğru.
Silkarl marx ın da dediği gibi kapitalizmin önündeki engel yine kapitalizmin kendisidir.
YanıtlaSilhocam sanayi kapitalizmi egemenken refah artışı daha belirgindi. sanayi kapitalizmi iktisadi büyümeyi tabana daha iyi yayıyordu. reel ekonomi tabanı genişti çünkü. oysa son 35-40 yıllık süreçte giderek finans kapital genleşti ve reel tabanı fazlasıyla aştı. bu yüzden de karlılığın kaynağı üretim protezlerinden çıkmaya ve spekülatif ve manipülatif protezler olmaya başladı. ücret artışlarının yerini borçlanma artışları aldı. çok daha fazla finansal kaldıraçlı küresel ekonomi ortaya çıktı. parasal girdilerle daha çok mal ve hizmet çıktılarından çok daha fazla para ve paraya konvertibl finansal türev çıktıları oluştu. tüm dünyada reel - finans dengesi finans fazında aşırı dengesizliğe dönüştürüldü. son 35 yıldır refah artışında belirgin yavaşlama bu nedenle yaşanıyor.
YanıtlaSilSanayileşme ile kas güçü yerine makina gücü yerleştirme işlemi büyük oranda tamamlandı. Şimdi yapay zeka ile beyin gücü yerine makina gücü yerleştirme süreci başladı, 1000 insan yerine 1 insan (makinayı programlayan, bakimini yapan) beyinle ilgili işleri ve hem kas hemde beyin gücü gerektiren işleri yapar duruma gelecek. İşini kaybetme kaderiyle yüz yüze gelen geniş kitleler tüketimden düştükçe yeni krizler kaçınılmaz.
SilYıl olmuş 2019, genç olduğunu tahmin ettiğim insanların arkaik finansal kapitalizm analizleri yapması çok umut kırıcı.
SilHocam güzel yazınız için teşekkürler, ellerinize sağlık. Bir sorum olacak, yazınızda belirttiğiniz "kapitalist sistemin ekonomilerde ciddi büyüme sağladığını ama bu büyümeyi çevreyi tahrip ederek gerçekleştirdiğini görüyoruz" ifadesine karşı, büyüme sağlayıp aynı zamanda çevreyi de koruyan örnekler var mı acaba ? Şimdiden cevabınız için teşekkürler, sevgiler :))
YanıtlaSilKuzey ülkeleri yani İsveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya bunun en iyi örnekleri.
SilGüneyde örnek yok,hocam.
SilYalnız bu dört ülkenin nüfuslarına da bir bakmak lazım.
SilDördünün toplam nüfusu 27 milyon!
Görece düşük bir nüfusa sahip olan bu ülkelerde,yönetimlerin çevreye duyarlı olması acaba biraz daha kolay olabilir mi?
Yani nüfusu 50,100,300 milyon olan ülkelerde,bu işi yönetmek bu kadar kolay olmayabilir.
Dünya gerçeklerine baktığımda,Kuzey Avrupa ülkeleri bu anlamda hep biraz ütopik gelir hep bana.
Kerem bey, yaklaşık 8 aydır Almanya'da yaşıyorum. Köyünü ve doğayı çok seven biri olarak buralara ilk geldiğimde, sürüler halinde oradan oraya uçan kazları ve diğer göçmen kuşları, kanallarda yüzen ördek ve yavrularını, ormandaki yaban hayatı gördükçe ve evimizden hiç eksik olmayan kuş seslerini dinledikçe doğanın ne demek olduğunu daha iyi anladım. Halka bir tüketim alışkanlığı kazandırılır ve halk çevreye duyarlı şekilde eğitilirse hem refah, hem temiz çevre neden olmasın. ( Benim gözlemin yarı çapı 200 km olan bir cember içinde yer alan şehirler için geçerli. Almanya'nın diğer yerleri henüz görmedim).
SilAdsiz 00:49, San fransisco'dan Kanada'ya tasinan adamin hikayesi geldi aklima yorumunuzu okuyunca.
SilPeki hocam, neden diger ulkeler bu duzgun kuzey ulkelerini model alip dogru duzgun ilerlemiyorlar? Durduran nedir, simdi bir de bu populist liderler akimi ile iyice dibe vuracak dunya. Bu global dibe vurma duzgun gelisen kuzey ulkelerini de bitirecek sonunda.
SilGeleceğimiz parlak değil, tabiat ananın intikamı çok acı olacak.
YanıtlaSilÖyle görünüyor.
SilKapitalist üretim tarzının karlılığı azamileştirici niteliği göz önünde bulundurulduğunda sonuç şaşırtıcı değil. Bu durumda çevreye duyarlı refah artışı beklentisi de başka sorgulamaları gerektirmekte...sanki mülkiyeti toplumsallaştırmadan çözüm aramak da beyhude bir çaba. Konuyu matematiksel argümanlarla desteklemek çözümüne ışık tutmuyor. Üretimin toplumsal niteliği aşikar iken mülkiyetin özel karakterini sorgulama sırası gelmedi mi Mahfi bey?
YanıtlaSilBence sorun mülkiyet sahipliği değil. Sorun devletin düzenleme ve denetim görevini doğru yapıp yapmamak hatta benimseyip benimsememesi.
SilDevlet toplumsal ilişkilerden ve eşitsizliklerden azade bir yapı, kendinden menkul bir oluşum değil. Tam da bu eşitsizliklerin ürünü. Denetleyici ve düzenleyici faaliyetleri sonucu toplumsal eşitsizliği ortadan kaldırmış veya asıl konumuza geri dönersek doğanın kendini yeniden üretmesine fırsat verecek biçimde üretimin organize etmiş bir Denetleyici düzenleyici devlet örneği verebilir misiniz?
SilHocam iyi akşamlar kapitalizmin artan refahı kimlere getirdiği belli.Refah tüm insanlığa hakça paylaşılmalı çevreyi kazananlsr değil hakça paylaşım için mücadele edenler korumaya çalışıyor herhalde gerçek bir sosyalizm ve insan bilincini geliştirecek eğitim kültür birikimi gerekiyor. Dousun aryık şu yiyici zenginler.
YanıtlaSilTek yol enternasyonel
YanıtlaSilEnternasyonelle kurtulur insanlik
Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla bu çıkmaza bir çözüm üretilebilir.Sadece açgözlü olmayalım yeter.
YanıtlaSilBu nüfus artışıyla o da zor.
SilHocam bilimin geldiği nokta ve burjuva sınıfının ulaştığı gücün birleşmesiyle ortaya çıkacak yeni bir insan ırkına, bir çeşit hitler oligarşisine gidiyor gibiyiz. Doğal seleksiyonun yerini alacak seçili bir seleksiyonla bu yeni ırk dünyayı insandan kurtaracak sanki. Nietchze’nin üstün insan idealinin dramatik senaryoyla gerçekleşmesi gibi ve belkide olması gereken bu mu? Daha ideal çözümler var ama en gerçekçi çözüm bu galiba. Sizce hocam.
YanıtlaSilBenimsediğim bir görüş değil Nietzche"nin görüşü.
SilNietschze’nin üstün insan görüşü özetle ahlakı bireyselleştirmeyi ve malcılığı bırakmayı tavsiye eder. Toplumsallaşmış ahlakın ve zenginleşme hırsının insanı ahlaksızlaştırdığını söyler. Yazınızda ki kaygılara çözüm sunan bir görüş aslında. Siz nietschze’nin kriterleriyle üstün insansınız örneğin. Dünya vatandaşlarının sizin gibi insanlardan oluştuğunu düşününce çok iyi olmaz mıydı?
SilZaten 2004-2008 arasinda gorduk dunya ekonomisi biraz fazla buyudu cevre dogal sorunlar meydana gelmeye basladi. Gida krizi buna en guzel ornektir.
YanıtlaSilSimdilerde millet diyor dunya ekonomisi niye eskisi gibi buyumuyor diye.
Suanki durum stabil normal en kotu ihtimal rolantide olmak tabiri...Ki bence boyle devam etmesi daha yerinde hizli buyurse mazallah, dunya ekonomisi cevre sorunlari gida sorunlari ve daha teknik olarak balonlar olusacak ardin sira kriz olacak. Yani bu suanki seviye son derece yerinde dunya ekonomisinin buyume sureci ve orani
Onumuzdeki donem ben dunya ekonomisinin eskiye oranla(son 50 yila gore) daha dusuk faiz daha dusuk buyume surecinde devam edecegini dusunuyorum.
Cevre sorunlarinin daha gundeme gelebilirliginin artacagini dahasi buyumenin sektorel bazda bu alanda yasanacagini yani buralarda ekmek tureyecegini tahmin ediyorum. Mesela ruzgar enerji santralleri gunes enerjisi geri donusumculuk, elektrikli otomobiller belki is makineleri, organik tarim, bahcecilik ormancilik, bireysel tarim yetistiricilik vs buralarda sektorlerin olusacagini ve varolan sektorlerin canlanacagini yeni ekmek kapilari dogacagini on goruyorum.
Siyaset mekanizmasinda da cevre politikalari olan bu hususda vaadleri olan aktorlerin basta gencler olmak uzere secmenlerden ilgi alaka hatta samimiyet gorecegini dusunuyorum.
Artik konvensiyonel siyasetin ve ekonominin suanki basat mevcut paradigmanin suanki sorunlara verebilecek ne bir cevabi ne de hikmetli bir cozumu var.Varsa ben sahsen duymadim gormedim.
Ekonomi biliminde ise cevre ekonomisinin tarim ekonomisinin emekli ekonomisinin dahasi yeni paradigmalarin dusuk faiz dusuk buyume uzerine dusuncelerin yeni teorilerin tartisilacagini dusunuyorum.
Hocam bu yazınızdan çıkardığımız sonuç: "Degrowth"un insanlığın olduğu kadar, kapitalizminde elzem bir ihtiyacı olduğu mudur?
YanıtlaSilDoğaya,insana ve hayvana duyarlı; gelir uçurumu yaratmayan. Adaletli ve hukuk karşısında herkesin eşit olduğu. Kimsenin banka borcunun olmadığı bir dünya aslında vardı ama insan yaratılmamıştı. İlk 5 milyar yıl bu şekilde geçti.
YanıtlaSilBurada cevap ifrat ve tefrit ekseninden uzaklaşarak vasat eksenine yaklaşmaktır. Sınırlı kaynaklar ile sınırsız istekler, neticesinde sınırsız tüketim eğilimi Hocamızın dikkatini çektiği bolgeye sokuyor. Haddini (eksenini) aşan zıddına înkılab eder, kaidesi grafiği, efrâdinı camî âğyarını manî olarak açıklıyor. İktifâ etmeyi, iktisat (tasarruf) etmeyi öğrenip hayatımızda uygulamayı becerir isek dünya daha birkaç katı insanı beslemeye yeter. Saygılarımla
YanıtlaSilDegerli Hocam,
YanıtlaSilYazınızı üzulerek okudum. Üzulmemin sebebi yazınızda hicbir bilimsel atif, kaynak göstermeden "varsayım" üzerinden çıkarımınızı kanıtla(yama)manızdır. Örneğin tersini niye varsaymıyor musunuz? Ya da bu ilişkiler doğrusal mı olmak zorunda ? Varsaymınızın istatistiksel kanıtları mevcut mudur? Yoksa bunlar hisleriniz midır?
Bazı konularda gösterdiğiniz cesaretin toplumsal faydasını, yazdığınız makalelerde bilimsellik konusunda da gösterirseniz sorgulama bilincine benzer bir katkı ve etkiniz olacaktır. Yazınız ile örneği olan aksi durumun, sizi takip eden gençlerin ve bireylerin sorgulama ve gerçeği ayırt edebilme alışkanlıklarına zarar verdiğini belirtmek ister, cesaretiniz ile kimi zaman gösterdiğiniz titizliğin devamını, bilimsel rol modeli olarak da sizden beklerim.
Saygılarımı Sunarım.
Bu o kadar açıkça gözlemlenebilen bir konu ki sanayi devrimi sonrası büyüme geçere bozulmasına bakmak yeterli.
SilBazı yorumlara cevap vermek yazıyı yazmak kadar zor gibi geliyor bana.Am I right hocam?
SilSevgili Hocam,
YanıtlaSilGüne sizin taze yazınızla başlamak ayrı bir keyif veriyor önce bu hissiyatı yaşattığınız için teşekkürler.
Buradan yaptığımız çıkarım refah artarken çevreye verdiğimiz zarar daha da artıyor. Malesef yer yüzünde sağlıklı bir yaşam ihtimalimiz her yeni gün bir öncekinden azalıyor. Sanırım dünyada önceden yaşamın bugünkü gibi olduğunu anlatan bilim kurgular tahminimizden daha da yakın süre içinde gerçekleşecek gibi duruyor.
Sevgiler ve Saygılar.
Çok teşekkür ederim.
SilMaalesef dediğiniz gibi duruyor.
ulkeler arasi ekonomik teknolojik rekabet kalkinmayi gelismeyi saglarken beraberinde de ekolojik yikimi getiriyor ve bu rekabet kapitalist rejimlerde bireysel duzeyde de yogun oldugu icin dolayisiyla yikim daha fazla oluyor.
YanıtlaSilkisacasi rekabetin kontrol altina alinmadi lazim ama nasil?
Burada uluslararası işbirliği ve kurallar geliştirmek lazım ama ne yazık ki ABD bu işbirliğine ve kural geliştirme yaklaşımına yanaşmıyor.
SilKapitalizim, tüm insan ırkının karar alma noktasında en doğru şekilde davranacağı, davranmaz ise gerekli cezaların devlet tarafından uygulanarak olumsuz durumların önüne geçileceği varsayımına dayanarak, insan ırkının vahşiliğini, açgözlülüğünü görmezden geleerek dünyanın her anlamda ırzına geçmiştir. Bunlar iyi günlerimiz hocam...
YanıtlaSilInsan bir irk degildir, turdur.
SilBu seviyede bir insan düşmanlığı sağlıklı değil.
SilNüfusun azalması lazım.
YanıtlaSilÇocuk yapmayın o zaman.
SilHocam doğrusu william nordhaus un dediği gibi büyüme oranıyla orantılı bir vergi uygulayıp, bunu çevreye etki ile mücadele için kullanmak olabilir mi? Tabi bunun uygulanabilirliği nedir sizce?
YanıtlaSilÇok uzak bir olasılık.
SilTeşekkürler hocam. Kapitalizm daha çok tuketmemizi istiyor; doga daha az. Çok tuketirsek talep artar üretim artar iş buluruz.
YanıtlaSilAz insan olursa az tuketim olur. En iyisi tek çocuk. Dünyada olması gerekenin 10 katı insan var. Küresel ısınma gerekli düzeltmeyi yapacak. az kaldı.
Hocam zaten Dünya'dan aslında umutları kalmadığı için Mars projeleri hızla ilerlemiyor mu?
YanıtlaSilAdamlar bu gezegeni cehenneme çevirip çekip gitmeyi planlıyorlar.
doğal seçilim anlık çıkarları düşünür geleceğin hesabını yapmaz, burada da aynısı geçerli olur.
YanıtlaSilHocam maliyete duyarlı değiliz.
YanıtlaSilHocam bu güzel yazınıza olayın bir de gıda tarafında gördüklerimi eklemekle katkı yapmak isterim.
YanıtlaSilInsanoğlu yaşadığı çevreyi bozmak pahasına konforunu artırmak için çabalarken aynı zamanda ucuz gıda için de birtaraftan çevreyi tahrip ederken diğer taraftan gıdaların niteliğini bozuyor. Dünya üzerinde milyarlarca yılda oluşmuş bitki ve hayvanları yok ediyor. Yarattığı canlıların yuzde birini bile tanımasa, oluşabilecek istenmeyen sonuçlar hakkında bilgisi olmasa bile, arzu ettiği işlevi yapabilen hayvan ve bitkileri hibritleme ve gen çalişmalarıyla ortaya çıkarıyor.
Domatesten örnek vermek istiyorum; raf ömrü ve üretim miktarı yüksek olsun diye piyasaya sürülen hibrit tohumlar ata tohumlarını bir taraftan rekabet edememesi diğer taraftan çapraz ďöllenmeler sebebiyle genetik olarak yok etti. Kendilerinin raf ömrü çok uzun fakat bu özelliğe sebep olan yapıları sebebiyle tuta denen böcek zararlisinin üremesine uygun ortam sağlıyor. Ata tohumları olsa bu zararlı domates gödesini delip yumurta bıraktığinda meyva çürür ve böcek üreyemeden yok olur gider. Simdi 3 günde bir kimyasal zehir verilen, bir dal domatesten 20 kg, dışı çok çekici içi zehir ve azot hariç fakir domatesler tüketmek zorunda kalıyoruz. Çifçi ektiği hibrid domatesin fide masrafını çikarmakta zorlanırken, eski domates tarlalarının çoğunu para kazanabileceği başka bir ürün yetiştirmekte kullanmaya çalişiyor.
Kaynakları sınırlı bir dünyada sürekli bir büyüme mümkün müdür? Demiş hocamız
YanıtlaSilAynen
SilÇözüm insanları kısırlaştırma galiba☺️
YanıtlaSilBu ruh hali sağlıklı değil.
SilŞuan kazananların umrunda olmaz 50 yıl sonrakilerin işini zorlaştırıp kolaylaştırdığı. Asıl kapitalizm budur.
YanıtlaSilBunun kapitalizmle ilgisi yok. İnsanın doğasında var bu aşırılık. Aşırı tüketim ve aşırı üreme.
SilNüfus artışındaki kontrolsüz büyümeye dur demek mi gerekiyor ? Çin'in bundan yıllar önce 1'den fazla çocuk sahibi olan ailelere ceza kesmesi gibi bir döneme geri mi gitmemiz gerekecek. Her aileye 3 çocuk politikamızın da sorgulanması gerekecektir.
YanıtlaSilbugün her aileye 3 çocuk istemek kanaatimce ancak sermaye sahiplerine çok ucuz işgücü sağlamaktan başka bir işe yaramaz. hatta yapay zekanın giderek insan zekasının yerini almaya başlayacak olmasıyla ucuz insan gücüne de ihtiyaç kalmayacaktır. eh o zaman savaşmak için mi üç çocuk olsun ailelerin. önemli olan çocuk sayısı değil nitelikli nesiller sayısıdır.
SilHocam bugün için baktığımızda bahsettiğiniz yoğun nüfuslu ülkeler zaten büyük ve ucuz üretim alanları olduğu için çevreyi kirletiyorlar. Bu ülke vatandaşlarının gelirlerinin artması demek ucuz iş gücünün azalması demek olacaktır ve bu durumda daha az çevre kirliliğine neden olacaklardır. Ancak, mutlaka ki bu ülkelerin yerini dolduracak başka ülkeler ortaya çıkacaktır. Bu durumda çevreye verilen zarar artacak ancak yer değiştirecektir. Bu şekilde bir düşünce doğru mudur? Bir de aslında gelir artıyor olabilir ama refah artmıyor gördüğüm kadarıyla. Bu durum düşük refahlı olan ülkelerin çevreyi daha fazla kirletmesini sağlar diyebilir miyiz? Syg
YanıtlaSilGelir artışı tüketimi artırıyor o da çevrenin daha fazla kirlenmesine yol açıyor.
SilRomalılar da kaynakları (ağaçları) tüketip çevreyi kirletmişler,kömür öncesi Avrupalılar da...Eski Çin de çevreyi kirletip kaynaklarını tüketmiş Sovyetler de...Kaynakların tükenmesini,çevrenin bozulmasını ve artık 'büyüyememeyi' kapitalizme bağlamak eksik teşhis değil mi?
YanıtlaSilÜretilen bütün ürünler için üretim aşamasından başlayıp doğada yok olana kadar ki süreçte çevreye ne kadar zarar verdiği üzerinden bir puanlama yapılsa ve buna göre vergilendirse,bu ürünleri tüketenlerde bu bedeli ödeyerek satın alsa mesela.Ve de yine aynı ürünü üreten iki firma için üretim modellerinin çevreye verdikleri zarar göz önüne alarak yapılan puanlamaya göre farklı oranlarda vergilendirmeler yapılsa,bu konuda duyarlı olan firmalar ödüllendirilse ve teşvik edilse
YanıtlaSilhocam, ivme finansman paketi açıklandı. ama bu paketin de diğerleri gibi patlak olabileceğini düşünüyorum. neden mi hocam;1- böyle bir paketin olumlu etkilerinin olabilmesi için herşeyden önce piyasada talebin canlı olması lazımdır. ancak talepte belirgin düşüş ivmesi bulunuyor.2- belirsizliklerin minimum olması gerekir. kurlar, siyasal gelişmeler, dış politika vs gibi konularda müteşebbisin önünü görebilmesi gerekir. eh bu da en azından bir süre daha olmayacak gibi görünüyor. 3- piyasa kurallarının tam olarak işlemesi gerekir. yani bu finansmanı kullanacak işletme faiz dışındaki maliyetleri fiyatlamalara yansıttığında başına sopa yerse diğerleri gibi neden üretim yapsın ki !. serbest piyasa ikliminin yeniden kurulmuş olması gerekir bu paketin biraz da olsa işlemesi ve bir nebze canlılık kazandırması için ekonomiye.4- yine kamu bankaları finansör yapılıyor. piyasanın altında faizlerle finansman sağlamak demek bu bankaların görev zararlarının artırılması demektir. bu da hazineye ve oradan da temel kaynak olarak bizlere zarar demektir. asıl finansör vatandaş olmuş oluyor. kaldı ki bu finansmanı alacak olan tüzel kişilerin şahsen çoğunlukla düşük faizden alacakları bu fonları ya daha yüksek faizle bankacılık sistemine yönlendireceğini ya da döviz satın alıp beklemede kalacağını tahmin ediyorum. çünkü yatırım iklimi bozuk durumdadır. dolayısıyla da ivme paketinin istenilen sonuçları verme olasılığının düşük olduğunu düşünüyorum. ayrıca hükümet hala şunu anlayamıyor hocam: sorunlarla dolu sistemi sürekli finanse ederek sorunları desteklemiş oluyorlar ve sorun giderek derinleşiyor. reel sistemin çalışma alt yapısı ve anlayışı ve zayıf bilanço yönetimiyle ve yine yüksek girdilerle düşük çıktı sağlama sorunları giderilmeden finansmanla yani sadece monetarist yaklaşımlarla sorunlarımız büyütülüyor düşüncesindeyim. ne dersiniz hocam bu hususta?. saygılar.
YanıtlaSilNe yazık ki bu paket de öncekilerden farksız, etkisiz ve son derecede zayıf bir paket.
SilSanayi 4.0'a geçen üretim, çevre ve dünyayla uyumlu üretim metodları bulacaktır. Zaten aksi takdirde Mars' a taşınmak zorundayız.
YanıtlaSilHocam merhaba, sizden bir konuda danışmak istiyorum, ben Şırnak üniversitesinde bu yıl iktisat bölümünden mezun olacağım, aynı zamanda şırnaklıyım. Yüksek Lisans yapıp akademik hayata katılmak istiyorum, Şırnak üniversitesinde mi yoksa başka üniversite te yüksek lisans yapmalıyım, küçük bir yerde yüksek lisans yapmanın zararı olur mu, tşk ederim not:sıkı takipçinizim
YanıtlaSilBence başka üniversitede yapın. Böylece lisansta ders aldığınız hocalardan farklı kişilerden ders alarak olaya farklı bakışlar geliştirme şansınız olur.
SilMahfi Hocam merhaba,
YanıtlaSilZorunlu karşılıkların kullanılarak dolara nasıl müdahale edildiğini tam olarak anlatabilir misiniz. Benim öğrenmek istediğim paranın maliyeti nedeniyle TL nin değerli tutulması değil.
Bankalar bildiğim kadarıyla ZK'yı hesaben tutuyor, gün sonunda MB'ye yatırılan fiziki transferlerin bu yükümlülük içindeki oranını bilmiyorum. Kamu bankaları dövizi frenlemek için dolar satıyor, deniyor. Kamu bankalarına açılmış limitler üzerinden hesaben işlem yapılmış olsa bile 4-5 milyar dolar gibi rakamlardan bahsediliyor. Fiziki birtakım transferler yapılmadan bu işlemler yapılabilir mi? Ya da TCMB ZK ile arttırdığı rezervini kullanarak dolar likidite sağlayabilir mi? Daha doğrusu bunu bankalara açtığı limit ile mi sağlıyor yoksa fiziki olarak da sağlayabiliyor mu?
Teşekkürler.
Hocam milletler de ne yapacağını şaşırdı.
YanıtlaSilEskiden savaşırlardı, dünya nüfusunu törpülerlerdi,
Sonra birileri çıktı,
"Savaşma Seviş" dedi,
Tamam dediler, Sevişince de ortaya böyle bir nüfus çıktı, insan sayısı milyar milyar arttı.
Bu da olmadı diyorlar şimdi, ne yapsınlar bari siz söyleyin,
Sevişmeyi bırakın tekrar Savaşın mı diyecekler?
hocam merkez bankasının net döviz rezervi eksi bakiyede ise kurları nasıl hala bastırabiliyor. yine swap işlemleriyle döviz mi borçlanıp da bastırıyor. ya da gerçek ve tüzel kişilerin tevdiat hesapları mı kullanılmaya başladı. yoksa yabancılar mı şu anda zararda olanlar piyasadan çıkamadığı için doların daha da düşmesini mi bekliyorlar ve bu yüzden mi kurda sakinlik var. veya döviz açık pozisyonu olan işletmeler kar elde edemedikleri için mi döviz alamıyorlar.
YanıtlaSilÇok daha basit bir açıklaması var. Ülke cari fazla veriyor, dolayısıyla giren döviz, çıkan dövizden fazla. Arz-talep kanunu, arzı artan şeyin fiyatı düşüyor.
SilMüsaadenizle bir kitap tavsiyesinde bulunacağım.
YanıtlaSilKanaatkar Bolluk Toplumuna Doğru: Küçülme Üzerine Yanlış Yorumlar ve Tartışmalar
by Serge Latouche, Tahir Karakaş (Translator)
"Gayrı safi yurtiçi hasılayı temel gösterge alan büyüme ekonomisini ve büyüme ideolojisini eleştirince ortama bir şaşkınlık hâkim olur. Birçok iktisatçı ve siyasetçi için büyüme ekonomisinin eleştirisi cahiliye döneminin bir kalıntısıdır. Sürekli büyüme amacı etrafında örgütlenmiş toplumu eleştirmenin, tarihin karanlıklarına, genel yoksullaşmaya ve herkesin herkesle savaştığı bir ortama geri dönmek olduğuna inanırlar.
İktisadi büyüme hedefine odaklanmayınca, dünyada yokluk ve sefalet ortadan nasıl kaldırılacaktır? Büyümeme fikri Güney toplumlarında ne anlama gelir? Büyümeme projesini kim destekleyecektir? İşçiler mi, karnı tok sırtı pek bir orta sınıf mı yoksa giderek sayıları azalan köylüler mi? Büyüme ekonomisini eleştirince, buna tepkiler sağdan olduğu kadar soldan da gelir.
Serge Latouche, bu kitapta ekonomik büyüme toplumundan çıkma projesiyle ilgili gerçek kaygıların ve yanlış bilgi ve kanaatlerin dökümünü yaptıktan sonra, bu konuda ortalıkta dolaşan hayal mahsulü endişelere son verecek, belgelere dayanan güçlü yanıtlar getiriyor. Hayır, “küçülme” sıfır büyüme demek değildir? Ne taş devrine dönüşü hedefler ne de bizi cemaatçi ve ataerkil bir düzene götürür. Hayır, “küçülme” ne teknoloji düşmanıdır ne de herkesi işsizler ordusuna katmanın aracıdır.
Serge Latouche “küçülme stratejisi”ni kanaatkâr bolluk toplumu olarak tanımlıyor. Önümüzde bir gereklilik olarak duran iktisadi ve siyasal dönüşümü, enerji kullanımıyla ilgili değişimi gerçekleştirecek bir toplum projesi üzerine düşünmeye davet ediyor."
Yabancı yatırımcıların bir ülkeni para birimine karşı kısa pozisyon alması o ülkeye nasıl fayda sağlar, somut bir örnek ?
YanıtlaSil