Orta Sınıf Nereye Gitti?

Ne kadar yazıp çizip anlatsak da bazı arkadaşlar ısrarla sormaya devam ediyor: “Hocam AVM’ler, kafeler, restoranlar dolu, pahalı cep telefonlarını, saatleri, parfümleri, kılık kıyafeti insanlar kapış kapış alıyor, nerede kriz?” Gülüyorum “işte tam da orada” diyorum. Anlamıyorlar tabii, arkamdan beni bu sorularıyla alt etmiş olduklarını düşünerek kıs kıs gülüyorlar muhtemelen.  

Ruj etkisi (lipstick effect) ekonomik kriz hallerinde tüketicilerin nispeten düşük maliyetli lüks mallara olan talebinin arttığını öne süren bir tez. Bu tez, ünlü modaevi Estee Lauder’in Yönetim Kurulu Başkanı Leonard Lauder tarafından 2008 kriziyle birlikte ABD’de markalı rujlar, tırnak boyaları, maskara, parfüm gibi kozmetik ürünlerin satışlarında ortaya çıkan artışları gözlemleyerek geliştirilmiş. Özetle belirtmek gerekirse ruj etkisi kavramı ekonomide kriz dönemlerinde tüketicilerin, büyük harcamalardan kısarak, kendisini krizde değilmiş gibi hissettiren, nispeten küçük ama gösterişli harcamalara yönelmesini vurguluyor.  

Statü Endişesi Etkisi, Alain de Botton’un Statü Endişesi adlı kitabında ortaya attığı görüşlerden esinlenerek geliştirilmiş bir yaklaşımı ifade ediyor. Başkalarının bizim hakkımızda ne düşündüğü korkusu ve başarısızlığımızın toplum tarafından acımasızca yargılanacağı hissine dayanan bu endişe, insanın statüsünü yüksek gösterme çabasını açıklıyor. Alain de Botton’a göre kendimizi algılamamız, başkalarının bizi nasıl algıladığıyla birebir ilgilidir. Çoğumuz kendimize tahammül edebilmek için başkalarının bize saygı duyduğuna ilişkin işaretler arar, ona göre davranırız. Saygı duyulmasını sağlamak için pahalı cep telefonu sahibi olmaya, pahalı kafelere, restoranlara gitmeye, marka giyecekler giymeye çabalayan insanlar oldukça fazla sayıdadır. 

Alain de Botton’un statü endişesi etkisi tezi, bir anlamda Thostein Veblen’in ünlü eseri Aylak Sınıf Teorisi’nde öne sürdüğü gösteriş tüketimi teziyle fazlasıyla benzeşen bir yaklaşımdır. Çağımızın önemli eğilimlerinden birisi olan gösteriş tüketimi, kapitalizmin yarattığı bir olgudur. Gösteriş tüketimi; kişinin toplumdaki yerini veya durumunu olduğundan yüksek göstermek amacıyla yaptığı, çoğu kez ihtiyaçla ilgisi olmayan tüketim harcamalarını ifade eder. Bireyin bu tür tüketim harcamaları yapmasının nedenleri arasında yüksek gelirli, zengin ve başarılı görünme arzusu ön planda gelir. Yukarıda değindiğimiz gibi bunda da pahalı tüketim mallarının görünecek biçimde tüketilmesi, marka kıyafetler giyilmesi söz konusudur. Çoğu kez insanlar bu tür malları kredi kullanarak, borç alarak alırlar.

Giderek pahalı hale gelen ve erişilmesi giderek zorlaşan konut satın almak, araba satın almak imkânı olmadığını gören insanlar para biriktirmeyi bir yana bırakarak ellerine geçen parayı bu üç etkinin altında kalarak harcıyorlar. Hatta bu uğurda borç almaya, kredi kullanmaya yöneliyorlar. O nedenle restoranlar, kafeler dolu, pahalı cep telefonları yok satıyor, markalı kozmetik ürünler benzerlerine göre pahalı olmalarına karşın yüksek talep bulabiliyor. Bu davranışlar para biriktirmenin anlamsızlaştığı bir pahalılık döneminin getirdiği sonuçlar. Konut ve araba satışları hız kesmediğine, orta sınıf da bunları alamadığına göre bu konutları, pahalı arabaları kimler alıyor? Onları alanlar bir üst gelir grubunda yer alanlar. Onlar ikinci üçüncü konutlarını alıyor ve arabalarını her yıl yenileriyle değiştiriyor. Büyük olasılıkla gerçek enflasyonla faiz oranları arasında fark olduğunu düşündükleri için para biriktirmenin anlamsızlığını görerek ileride değerleneceğini düşündükleri bu tür malları edinmeye yöneliyor.    

Geçenlerde, son dört beş aydır gidemediğimiz balık restoranına gittik. Restoranın sahibi, yıllardır gide gele artık hepimizin dostu olan genç bir arkadaş. Restoran, babasından kalma bir iş, otuz yıldır da bu işin içinde. Çok ilginç bir gözlemini paylaştı bizimle: “Son altı ayda restoranın müşteri yapısı değişti. Eskiden buranın müşterisi orta ve orta üst gelir grubundaki kişilerdi, şimdi artık orta üst ve üst gelir grubundakiler geliyor.” “Eskiden gelenler ne oldu?” diye sordum. “Onlar artık bir alt fiyatlı restoranlara gidiyorlar” dedi. Statü etkisi, gösteriş tüketimi falan da bir yere kadar, sonrasında sınıf değişikliği söz konusu.

Demek ki artık orta sınıfın değil üst gelir kategorisindekilerin statü endişesi yaşadığı, gösteriş tüketimine geçtiği döneme geldik. Eskiden orta sınıfın gittiği yerlere uğramayanlar şimdi onların boşalttığı yerlere gidiyorlar. Bir alt statüde de olsa statülerini korumaya çabalıyorlar.   Orta sınıf kayboldu derken yanılıyormuşuz aslında. Orta sınıf kaybolmuyor, bir alt sınıfa düşüyor, orta üst gelirliler ise artık yeni orta sınıfı oluşturuyor.


Yorumlar

  1. 2002 yılında asgari ücret 110 dolardı şimdi ise 500 dolardan fazla ediyor yılbaşında ise 600 dolar olacak. Mısırda ise 140 dolar. Bizde yılbaşında 600 dolar. İnsanlar Türkiyede çalışmak için can atan yabancilar varken bizim millet burun kıvırıyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doları biraz daha baskılarsak asgari ücret 1000 dolar da olur. Sormanız gereken soru şu: Dolar kuru doğru mu? Eğer o yanlışsa (ki yanlış olduğunu hepimiz biliyoruz) o zaman asgari ücret 600 dolar olur tabii. Dolar kurunu 60 yapın bakın ne oluyor asgari ücret?

      Sil
    2. Asgari ücret 600 değil 6000 dolar olsa ne değişecek kiralar 5000 dolar olduktan sonra. PPI a bakmak lazım

      Sil
    3. Türkiyedeki bankadan 42 bin TL aldığım 1000 Doları ile yurtdışından 1000 dolarlık hisse senedi alıyorsam doların sadece Türkiye deki değerinde problem var diye düşünüp yurtdışında yatırım daha cazip olmuyor mu?

      Sil
    4. Doları kimse zorla tutmuyor değeri serbest piyasada belirleniyor. Bu işler kağıt üstünde olsaydı bütün fakir ülkeler maaşları dolar bazında yükseltmeye çalışırdı.

      Sil
    5. Onun adı serbest piyasa. Öyle bir şey yok.

      Sil
    6. Mahfi Hocam öyle ya da böyle Türkiye yüksek gelirli ülkeler grubuna yükseldi Kişi başı gelir 17 bin dolar oldu. Bunun tadını çıkarmaya lım mı? Türkiye 300 yıldır bu anı bekliyordu. İlk defa gelişmiş ülkeler ligine yükseltiyoruz bırakın da tadını çıkaralım.

      Sil
    7. 17.000 Dolar yüksek gelirli ülkeler grubuna girmiyor. Üst orta gruba giriyor. Ama bence sevinmekte acele etmeyin iki yıl daha böyle yüksek enflasyon düşük kurla gidebilirsek 25 bin dolara geliriz o zaman yüksek gelirliler grubuna gireriz. İllüzyonda sınır yoktur yeter ki balon patlamasın.

      Sil
    8. 17.000 dolar gelirin tadını çıkarırken neler yapılabiliyor ? Örneğin yurt dışı gecilere yaz kış tatillerine gidip güzel bir evde oturup iyi bir araba alınıyor mu Türkiyede ? Şunun için soruyorum gerçekten kişi başı geliri 17 bin dolar olan ülke vatandaşları bunu yapabiliyorlar

      Sil
    9. 2002 yılında altının gramı 10 dolar civarında. Asgari ücret yaklaşık 10-11 gram altın alıyor. Bugün ise 3 gram alıyor. Zamdan sonra belki 4 gram alır. Bunun üzerine bir de doların kendi enflasyonunu koysanız, ki yüzde 70’i geçer, asgari ücretin bugün en az 17 gram altına denk gelmesi lazım. Bunun altında kaldığı takdirde 2002 yılından 5 kat daha fakirsiniz demektir. Aradaki farkta birinin cebine gitmiştir…

      Sil
    10. 2000 li yılların başında trafiğe kayıtlı araç sayısı 8.5 milyon idi. Şu anda 33 milyon araç var.

      Sil
    11. 2003 yılında altının gramı 11 dolardı, bugün 150 dolara dayandı. 110 dolar asgari ücret 10 gram altın demek. Bugün 4 dolar bile değil. Son 23 yıldaki yüzde 70’i aşan dolar enflasyonunu bile saymadım. Saysanız bugün 2002 alım gücüne ulaşmak için asgari ücretin 17 dolar olması gerekir.

      Sil
    12. Ha gayret altını üstüne getirip bize 2002 yılındaki asgari ücretin 600 dolardan daha büyük olduğuna inandıracaksın. 2002 yılındaki 110 dolar bugünün 200 doları ediyor.

      Sil
    13. Sayın adsiz 13.59 anlamadığın işlerde çeneni tutmayı başardığın zaman hayatında bişeyler değişecek.
      Türkiyede kira fiyatları Amerikayi dolar bazında geçmiş birader sen ne saçmalıyorsun

      Sil
    14. Hocam GSYH'nın tüketim harcamaları ile İşgücü gelir payı arasındaki ilişkiyi açıklayan bir yazı yazar mısınız? Arkadaşlar bu 17.000 USD olayını daha iyi anlayacaktır.

      Sil
    15. Türkiyede milli gelir arttı keyfini sürelim şeklindeki yorumları hayretle ve üzüntüyle okuyorum.
      Milli gelir isterse 50.000 usd olsun gelir dağılımı bozuk olduktan sonra ne fayda…. aylık işçi ücreti isterse 2000 usd olsun bunun 1999 usd’sini hayatta kalmak için harcadıktan sonra ne fayda.
      Mevcut fiktif TL değeri ihracatçıyı ya öldürüyor ya kaçırıyor, alt gelir grubundakileri, çok usd kazanıyormuş gibi gösterip, döviz bazında aşırı yüksek fiyatlarla yoksulluğa mahkum ediyor.
      Sayılara değil de kafe ve restoranlara bakıp ekonomi ahkamı kesmek aklı başında hiç kimseye yakışmıyor… hele bu yazıların takipçilerine hiç !

      Sil
    16. bay/bayan Adsız 9 Aralık 2025 17:03
      sizin gelir seviyenizi bilemeyiz ancak tadını çıkarmaktan bahsettiğiniz mesele bir gün kafanızı tavana vurarak uyandığınız bir rüya olduğunu anladığınız da ne ortada rahat rahat keyfini süreceğiniz bir ülke ne de o rahatlığın içindeki parayı bulabileceksiniz. (inşallah yanılırım amin)...

      Sil
    17. Aylık 2000 dolar maaş alsan ne olacak ki diyerek hala şikayet edecek olan insanlar varsa bunu ancak şükür süzlükle açıklayabilirsin. Para sanki ağaçta yetişiyormuş gibi konuşan kantin solcuları var aramızda.

      Sil
    18. Bir insan anne ve babasının değerini çocukken anlamaz, gençlik döneminde de anlamaz ancak 40 yaşından sonra belli bir olgunluğa eriştiğinde anlar. Bu durumda anne ve baba da emekli çağına ve 65’lerine gelmiş olacaktır. Kimse 5 yaşındaki bir çocuğunun anne babasına verdiği değeri ölçmeye kalkmaz fakat çocuk 40 yaşına geldiğinde bu değeri ölçer. Dolayısıyla 100 yaşını aşmış bir ülkenin asıl değeri de emeklilerine verdiği değerle ölçülmelidir.

      Eğer bazı arkadaşların yaptığı gibi bir karşılaştırma yapılacaksa tek başına gelir karşılaştırması yetmez, gelir - gider karşılaştırmasının birlikte yapılması gerekir. Çünkü gerçek parametre hayat şartlarıdır ve bizim sormamız gereken soru da ‘’acaba gelirler hayat şartlarını ne derece karşılayabiliyor’’ sorusudur.

      2002’de en düşük emekli maaşı 257 TL idi. Aralık 2002 yoksulluk sınırı da 3,63 kat fazlaydı ve 935 TL idi. 2025’te ise en düşük emekli maaşı 16.881 TL. Yoksulluk sınırı da 5,75 kat fazla ve 97.159 TL. (Ki bu Kasım ayı verisi) Yılsonunda yaklaşık 103.000 TL olması bekleniyor. Bu durumda en düşük emekli maaşı yoksulluk sınırının 6,1 katı olmuş olacak. Dolayısıyla Aralık ayı yoksulluk sınırının 103.000 TL olarak gerçekleşmesi durumunda, emeklilerin gider yükü 2002’ye kıyasla 1,68 kat artmış oluyor.

      Buradaki 1,68 katsayısının anlamı şudur: 2002 ve 2025’teki en düşük emekli maaşlarını eşitleyip aynı satın alma gücü üzerinden karşılaştırdığımızda, 2025’te bir ailenin geçinmek için ihtiyaç duyduğu giderlerin 2002’ye göre tam 1,68 kat arttığı ortaya çıkmaktadır. Yani gelirler sabit tutulduğunda, asıl artan emeklinin gider yüküdür.

      Ayrıca 2002 dönemini doğru değerlendirmek için o yılların koşullarına da bakmak lazım. Türkiye, 2001’de tarihinin en ağır ekonomik krizlerinden birini yaşamıştı. Krizin ardından, 4 Şubat 2002’de yapılan stand-by anlaşmasıyla IMF destekli istikrar programı resmen devreye girdi. Ancak krizin yarattığı ekonomik tahribat 2002 yılında da etkisini sürdürmüş ve ülke bu dönemi hala toparlanma sürecinin bir parçası olarak geçirmişti. Dolayısıyla krizin hemen sonrasındaki döneme rağmen, emeklilerin gelirleri ailenin temel giderlerini karşılama açısından günümüze göre 1,68 kat daha iyiydi. O halde bizim asıl sormamız gereken soru şudur:

      2001 krizinden sadece bir yıl sonraki şartlarla günümüzü karşılaştırdığımızda, biz şu anda neyin içerisinde bulunuyoruz ve nereye doğru gidiyoruz?

      Sil
    19. Sayın 15.51. O kantin solcuları dediğin adamlar yüzünden fazladan tatil yapıyorsun işçi hakların var ücret yönergen var. Asıl sen sukursuzluk yapıyorsun. Yan hakları adamlar mücadele edince sen kazan keyfini sür sonra işine gelince kantinci solcular. Ne güzel İstanbul be.

      Sil
    20. 2002 yılında en düşük emekli maaşı 66 lira idi yani o günkü kurla 40 dolar. Yani o dönem Amerika'da bir babanın çocuklarına vereceği harçlık bizde tarım emeklisine veriliyordu. Ayrıca o dönem asgari ücret 184 lira iken emekli olunca SGK 257 lira veriyordu. Dünyanın hangi gelişmiş ülkesinde emekli olunca çalışırken alamadığı maaşı emekli olunca almış. 103 bin lira fakirlik sınırı saçma bir söylem. Bugün 103 bin lira maaş alana zengin gözüyle bakyorlar.

      Sil
    21. Bu durumda tüm emekliler, (24 yıl önceki krizden 1 yıl sonrasına dönmek için) mevcut maaşlarını 1,68 ile çarpsınlar ve şimdiki durumlarının kriz döneminden bile ne kadar berbat bir seviyede olduğunu görsünler.

      Sil
    22. bu dolar manüpülasyonları yapanlar bilerek çarpıtıyor konuyu. Kriz zamanında anlık en düşük dolar kurunu alıp kıyaslamış. Ona bakarsan 2018 de asgari ücret 270 dolara kadar düşmüştü onu al kıyasla o zaman. Şimdi Dolar tutulduğu için ordan hesaplıyorlar akıllarınca. Ben size söylüyim dolar hesabını bırakın açın 2000 market fiyatlarını bölün asgari ücrete maksimum 1.5 2 kat alım gücünün attığını görceksiniz. Ev fiyatlarına bakarsak ondan bile emin değilim. Ha tüm dünyada bu oldu kendinizi gene kandırmayın. Pakistandaki adamın da 2 kat artmıştır.. 2000 ile 1990 ı kıyaslarsan ordada 2 kat artış görürsün. Kısacası ortada müthiş bir atılım falan yok ama müthiş propaganda var.

      Sil
    23. 66 TL gerçek anlamda ''en düşük işçi/SSK emekli maaşı'' değildi.
      Bu rakam, çok spesifik ve az sayıdaki bazı tarım Bağ-Kur emeklilerinin aldığı kök aylıktı. Yani hem kapsamı çok dardı, hem de emeklinin eline geçen net maaşı temsil etmiyordu.
      Dolayısıyla 66 TL, 2002’deki ''en düşük emekli maaşı'' değildir.
      En düşük SSK işçi emeklisi maaşı = 257 TL'dir.
      Bu durum TBMM’de dönemsel bütçe ve SGK sunumlarında da aynen böyle geçmektedir.
      Dolayısıyla 66 TL'nin SSK emeklisiyle hiçbir ilgisi yoktur.
      Elma ile armutu karıştırmamak, karşılaştırmayı doğru yapmak gerekir.
      2002'de en düşük SSK emekli maaşı 257 TL iken, bugün en düşük SSK emekli maaşı 16.881 TL'dir.
      Bu iki veriyi ailenin temel giderleri (yoksulluk sınırı) ile birlikte değerlendirdiğimizde, 2025’te emeklinin gider yükünün 2002’ye göre 1,68 kat arttığı görülmektedir.

      Sil
    24. Sen o yıllara dönmek istiyorsan atla Mısır'a git. Orada asgari ücret 140 dolar. 2002 yılında Türkiye'de asgari ücret 110 dolardı. Git Mısır'a anyayı konyayı gör. Asgari ücret 600 dolar olacak yılbaşında. Sen kalkmış 110 dolarlíıkTürkiye ekonomisini özluyorsun. Hangi insan 600 dolar asgari ücreti bırakıp 110 dolar asgari ücret veren eski Türkiye'ye dönmek ister? Bu kadar da matematik düşmanı olunmaz!

      Sil
    25. Bu adsız 15.56 beyın özürlü sanırım. Birader ülkedkei kira fiyatı dolar cinsinden Amerikayı geçmiş sen Marsta mı yaşıyorsun?

      Sil
    26. Yine aynı yanlışları yapmaya devam ediyorsunuz. Sadece gelirleri karşılaştırıyorsunuz fakat ailenin giderlerini karşılaştırmıyorsunuz. Oysaki doğru bir karşılaştırma için gelir ve gider karşılaştırmasının birlikte yapılması gerekir ki, gelirlerin giderleri ne derece karşıladığı sorusu net bir biçimde ortaya çıkmış olsun.

      Şimdi herkesin daha iyi anlayacağı bir karşılaştırma ile 2002'deki en düşük SSK emeklisi maaşı ve asgari ücret şartlarını 2025'e taşıyalım. Gelir karşılaştırması yapabilmek için önce giderleri eşitlememiz gerekiyor. 2025'te en düşük SSK emeklisinin gider yükü, 2002'deki en düşük SSK emeklisinin gider yükünden 1,68 kat fazlaydı. Bu nedenle 2002 ve 2025’i aynı satın alma gücü düzeyine getirmek için, 2025'teki en düşük SSK emekli maaşını 1,68 ile çarpmamız gerekir.

      16.881 x 1,68 = 28.360 TL çıkıyor. Yani 2002 şartlarını günümüze taşıdığımızda en düşük SSK emeklisinin bugünkü karşılığı 28.360 TL olur.

      Peki, asgari ücret ne olur? 2002'deki en düşük SSK emeklisi maaşı ile asgari ücret arasındaki oranı koruduğumuzda, bugünkü asgari ücret karşılığı 28.360 / 257 x 184,25 = 20.332 TL olur.

      Kısacası, gider yükünü eşitlediğimizde ortaya çıkan tüm sonuçlar şöyledir:
      1- 2025 en düşük SSK emekli maaşı: 16.881 TL
      2- 2002 en düşük SSK emekli maaşının 2025 karşılığı: 28.360 TL
      3- 2025 asgari ücret: 22.104 TL
      4- 2002 asgari ücretinin 2025 karşılığı: 20.332 TL

      Şimdi siz 2001 krizinden sadece 1 yıl sonraki şartlarla günümüzü kıyasladığınızda, ortaya çıkan bu tabloyla mı övünüyorsunuz?

      Bu verileri herhangi bir dünya vatandaşına versek ve ''Türkiye’nin krizden çıktıktan 1 yıl sonraki dönemi sizce hangi yıldır?'' desek, büyük ihtimalle 2025 yılıdır der. Neden mi? Çünkü giderler eşitlendiğinde asgari ücret yalnızca %8,7 artarken, en düşük SSK emekli maaşı ise reel olarak %68 oranında düşürülmüştür. Emekli-çalışan refahının 23 yılda geldiği nokta maalesef budur.

      Sil
    27. Şimdi aynı gelir ve gider hesabını doların günümüzdeki reel karşılığına göre yapalım.

      2002'de ortalama döviz kuru 1.505.839,53 TL idi. 2025'teki ortalama döviz kuru (henüz yıl tamamlanmadı fakat günümüz itibariyle) 39,24 TL seviyesindedir. 2002'deki dolarının 2025 karşılığını bulmak için ise 2002 dolarını, dolar enflasyonu olan 1,8054 ile çarpmamız gerekir. Tüm bu hesaplamaları yaptığımızda ortaya çıkan sonuçlar şunlar olur:

      2002 en düşük SSK emeklisi maaşının 2025'teki dolar karşılığı: 308,13 USD
      2002 asgari ücretinin 2025'teki dolar karşılığı: 220,9 USD
      2002 yoksulluk sınırının 2025'teki dolar karşılığı: 1121 USD
      2025 en düşük SSK emeklisinin dolar karşılığı: 430,2 USD
      2025 asgari ücretinin dolar karşılığı: 563.3 USD
      2025 yoksulluk sınırının dolar karşılığı: 2624,87 USD

      Bu durumda 2025 en düşük SSK emeklisinin dolar karşılığı, 2002 en düşük SSK emeklisinin dolar karşılığına göre 1,39 kat artmıştır. Fakat bu nominal artış refah artışı değildir. Çünkü ailenin giderleri de 2,34 kat artmıştır. Bu durumda emeklinin refahı %68 oranında azalmış olmaktadır. Asgari ücret ise aynı dolar hesabına göre 2025 yılında 2,55 kat artmış fakat giderler 2,34 kat arttığı için de yine yukarıdaki TL hesabı gibi %8-9 oranında bir iyileşme olmuştur. Ki bu da 23 yıl için neredeyse 0 reel artış demektir. 2025 yılı ortalama dolar kurunu 100 TL olarak alsaydık da oranlar yine aynı olurdu. Çünkü hem geliri hem de gideri aynı anda değerlendiriyoruz. Bu yüzden yukarıdaki TL hesabı aslında tek başına yeterliydi.

      Şimdi siz deseniz ki 2002’deki asgari ücret 220,9 dolarmış 2025'te ise 563,3 dolara çıkmış deseniz, bu nominal artış tek başına hiçbir şey ifade etmez. Çünkü giderler de yaklaşık oranlarda artmışsa, ortada herhangi bir refah artışı yok demektir. Asgari ücretlinin veya emeklinin cebine daha fazla TL veya daha fazla dolar geliyor olabilir. Fakat bu gelir artışı benzer hızla artan giderler yüzünden bir sonuç üretmiyorsa, ortaya şu tablo çıkar: Maaşlar artıyor görünüyor, reel yaşam standardı ise asgari ücret bazında fazla değişmiyor, emeklide ise düşüyor. Yani kişi daha çok kazanmasına rağmen daha zengin hissetmiyor. Bu durum literatürde ''fiyat şişmesi içerisinde gelir erozyonu'' olarak geçer. Halk arasında ise bolluk içinde fakirleşme olarak bilinir.

      Eğer gelir-gider artış hızı birbirine yakınsa bu durum ekonomide iki anlama gelir 1- Ücretler enflasyona göre ayarlanmıştır. Bir başka ifadeyle ücretler minimum telafi üzerine kuruludur. Emeklide olduğu gibi artan maliyetlerin gerisinde kalınca da refah düşmüştür. 2- Reel refah üretmeyen bir büyüme dönemi vardır. Gelir de gider de yakın oranlarda artmışsa, ekonomide fiyat şişmesi yaşanmıştır. Bu bir refah büyümesi değil, fiyat büyümesidir.

      Kısaca gelirin ve giderin yaklaşık oranlarda artmış olması, 23 yılda ekonomik refahın ciddi biçimde ilerlemediğini; gelir artışlarının sadece yükselen hayat pahalılığını telafi etmek için harcandığını gösterir. Bu dönemde en büyük refah kaybını ise emekliler yaşamıştır.

      Sil
    28. Bu arada yaptığım hesapları kontrol ettim. 2002 yoksulluk sınırı için 935 TL demiştim fakat bu Ocak ayı verisiymiş. Aralık ayı yoksulluk sınırı verisi ise 1155 TL imiş. Bu durumda Aralık 2025 yoksulluk sınırının 103.000 TL olması takdirinde 2002 şartlarını 2025'e güncellersek;

      2002 en düşük SSK emekli maaşının 2025 karşılığı: 22.919 TL
      2002 asgari ücretin 2025 karşılığı: 16.431 TL oluyor.

      Bu durumda asgari ücrette 23 yılda %34,52 oranında iyileşme görülürken, en düşük SSK emekli maaşında ise %35,77 oranında kötüleşme görüldüğü ortaya çıkıyor. Hem geliri hem de ailenin temel giderlerini birlikte karşılaştırdığımız için dolar hesabı yapınca da bu değerler değişmeyecektir. Sadece 2002 yoksulluk sınırının 2025'teki reel karşılığı 1121 USD değil, 1384,77 USD olacaktır. Bu durumda emekli ve çalışanın gider yükü 2025'te 2,34 kat değil, 1,9 kat artmış olur.

      Fakat yukarıda yaptığım açıklamalar maalesef hala geçerliliğini korumaktadır. Çünkü ortada övünülecek bir tablo yoktur. Krizden 1 yıl sonrasına göre asgari ücrette 23 yılda %35'e yakın refah artışı görülürken, emeklide ise %36'ya yakın refah düşüşü yaşanmıştır. Aslında bu tablo bize açıkça şunu söylemektedir: Türkiye, 23 yıl sonra geldiği noktada krizden çıkmış değildir; kriz yükü sadece toplum içinde yeniden dağıtılmıştır. Asgari ücretli 23 yılda mevcut refahını çok daha fazla artırması gerekirken, emeklinin refahı dramatik biçimde gerilemiştir. Böyle bir tabloyu ''başarı'' diye sunmak da, ekonomik gerçeklikle asla bağdaşmamaktadır.

      Sil
    29. İnsanlara normalde sorsan 110 dolar mı daha büyük yoksa 600 dolar mı. Cevap verenler böyle saçma soru mu olur tabi ki 600 dolar der. Ama 2002 deki 110 dolarlık asgari ücret mı daha büyük yoksa yılbaşında 600 dolar olması beklenen asgari ücret mı daha büyük? İşte burada siyasi yobazlık devreye giriyor.

      Sil
    30. Yapmış olduğunuz hesaplamaları titizlikle inceledim. Hatalı olan tek nokta emeklinin 23 yıldaki refah kaybının 22919-16881=6038, 6038/22919x100= %26,36 olduğudur. Siz büyük sayıyı küçük sayıya bölerek artış hesabı mantığını yapmışsınız oysaki burada artış değil reel düşüş var. Bunun haricindeki işlemlerde bir hata göremedim Açıklamalarınız da gayet yerinde ve tatmin edici. Emeğiniz için teşekkür ederim. Umarım artık sadece gelir karşılaştırması yapanlar, tek başına gelir artışının refah getirmeyeceğini anlamışlardır. Refah artışı için mevcut gelirin, mevcut giderlerden daha iyi seviyeye gelmesi gerekmektedir. Sevgiler.

      Sil
    31. Düzeltme için teşekkür ederim. Aynen öyle. Mesela TÜİK verilerine göre Türkiye ekonomisi 2002 - 2024 döneminde kişi başı gelir açısından yaklaşık 4,28 kat büyümüştür ve 2025'te bu artışın daha da devam etmesi beklenmektedir. Ne var ki kişi başına gelir artışı ve maaşlardaki nominal artış, refah artışı demek değildir. Refah artışı olması için sizin de belirttiğiniz gibi gelir artışının, temel harcamaların ve yaşam maliyetinin üzerine çıkması gerekir.

      Nitekim 23 yıl sonra gelinen noktadaki bu büyüme artışı, temel harcamaların hızla artması nedeniyle özellikle toplumun düşük gelirli kesimleri için bir refah artışına dönüşmemiştir. Bu büyüme rakamları toplumun yüksek gelir gruplarına yaramış, düşük gelirli kesimlerin yaşam standartları büyük ölçüde aynı kalmış hatta emeklide olduğu gibi düşmüştür.

      Sil
    32. 2024 yılında kişi başı milli gelir 15.463 dolardı. 2025'te bu tutarın 16.709 dolara çıkması bekleniyor. Bu artış, kişi başına düşen gelirde yaklaşık %8'lik bir yükselişe karşılık geliyor. Ancak bu artıştan yalnızca yüksek gelir gruplarının faydalanması, toplumdaki gelir eşitsizliğini daha da derinleştirir. Bu nedenle kişi başı gelir artışı toplumun tamamına yayılmalı; gelir dağılımındaki makası kapatmak için gelir dağılımına göre birinci ve ikinci basamakta yer alan alt gelir gruplarına daha yüksek pay ayrılmalıdır.

      Bunun ilk şartı, ücretlerin enflasyon karşısında yaşadığı alım gücü kaybının eksiksiz biçimde telafi edilmesidir. Son 12 aylık ortalama enflasyon %35,91'dir. Bu oran, gelirlerin korunabilmesi için 1,3591 katsayısıyla güncellenmesi gerektiğini gösterir. Örneğin 22.104 TL olan bir gelir, yalnızca alım gücünü korumak amacıyla 30.042 TL'ye çıkarılmalıdır. Böylece 1 Ocak 2025'teki 22.104 TL, 31 Aralık 2025'te 30.042 TL ile aynı satın alma gücüne sahip olur; bu aşamada henüz bir zam yapılmaz, sadece kayıp telafi edilir.

      Bu telafinin ardından maaşlara, kişi başı gelirdeki %8'lik artışın iki katı oranında yani %16'lık refah payı eklendiğinde, emekliler dahil en düşük ücretler 34.850 TL seviyesine yükseltilebilir. Bu artış bir ayrıcalık değil, gelir dağılımındaki bozulmayı gidermeye yönelik zorunlu bir düzeltmedir.

      Bu yaklaşım, alt gelir gruplarının refahını her yıl kişi başı gelir artışından daha hızlı artırmayı hedefler. Özellikle gelir dağılımında birinci ve ikinci basamakta yer alan kesimlere, kişi başı gelir artışının iki katı oranında refah payı verilmesinin yaklaşık 10 yıl boyunca istikrarlı biçimde uygulanması gerekmektedir. Bu sayede alt gelir grupları insani yaşam düzeyine yaklaşır. Toplumdaki gelir eşitsizliği de büyük ölçüde azalır.

      Sil
  2. Yazınız için çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  3. Hocam nereden baksan tutarsızlık, neresinden tutsan elinde kalıyor. Daha acımasızlar, caniler, dolandırıcılar, hırsızlar, kötüye ve kötülüğe göz yumanlar yükseliyor. İyiler, hassas insanlar, durun doğayı mahfediyorsunuz diyenler, adalet ve huzur isteyenler eziliyor. Daha önceleri solcuları durduranlar, bu gün sol görüşlü gibi konuşuyor. Ülkedeki en önemli şey, beşeri sermaye, eğitimli ve yaratıcı kişiler ülkeyi hızla terk ediyor. Siz buna daha fazla şahit olmuşsunuzdur. Nihayetinde bir sürü öğrenciniz de gitmiştir. Ortalık ite köpeğe kaldı. Onların elinden gelen de bu. Sokakta yürürken kulak misafiri olduğum sözlerden utanıyorum. Çocuklar ve yetişkinler ipini koparmış gibi konuşuyor. Küfürsüz çok az cümle duyar olduk. En azından dilini bilmediğimiz bir yere mi göçsek bu rezillikten kurtulmak için. Batı hiç bir medeniyet kuramamış, silahların, sömürünün oluşturduğu sarayların medeniyeti ancak bu kadar oluyor. Biz de onların peşinden koşturuyor biz sizin kurduğunuz kapitalizme ancak böyle eşlik edebiliyoruz diyoruz. Bir sürü büyük baş yıllarca sömürgeciler için çalıştı. Tvlerde sistemin savunuculuğunu yaptı. Karşılarındaki bir avuç insanı astı, yaktı, açık oturumlarda alay etti. Ne için, Batı'nın dayattığı kapitalizmi savunmak için. Avcı toplayıcı Afrika'nın basit yerlileri tüm medeniyetten binlerce kez ahlaklı, iyi, mutlu, huzurlu. Bunca pisliğe ne gerek vardı. Hepi topu yüz yıl yaşıyoruz. Kura kura bir köle sahip düzeni inşa ettik. Kaçamıyoruz da. Sistem global ya... Ekonomi de global. Resmen bir disutopyada yaşıyoruz. Tek bir sığınak kaldı. O da insanın özü.

    YanıtlaSil
  4. Kaleminize sağlık, bu tür bir ekonomik kriz, değişim vb. yaşayan tüm ülkelerde siyasi iktidar değişirken bizde neden değişmediğiyle ilgili analizlerinizi merakla bekliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Katılıyorum.Kader(!) Curl Jung kader için güzel bir ifade kullanır. ^Siz bilinçaltınızı bilince dönüştürene kadar, o sizin hayatınızı yönlendirecek ve siz ona 'kader' diyeceksiniz.”

      Sil
  5. Bunu yazdığım için lütfen bana darılmayınız:

    2027 & 2028 seçimlerinde; yine AKP'ye oy verecekler! Göreceksiniz!

    Not: Muhalif bir vatandaş olarak yazıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Niye darılayım? Ben de sizin gibi düşünüyorum.

      Sil
    2. Ben vermicem / vermeyeceğim / vermicez / vermeyeceğiz. Görüldüğü üzere bayağı bir kalabalığız. Millet artık uyandı. Anketlere bakınız, açık ara fark var. Onlar da artık bu gerçeği biliyor. Bu yüzden de tüm engelleme tuşlarına aynı anda basmaya çalışıyorlar. İstedikleri kadar algı da yapsınlar artık millet yemiyor. Hala yiyenler varsa da bunların sayısı azaldıkça azalıyor.

      Dikkat ederseniz bu yazıdaki ilk yorum da bir algı. Baskılanan kurla, asgari ücretin iyi durumda olduğunu anlatmaya çalışmış. (Oysaki asgari ücret açlık sınırının bile altında) Akp 3 Kasım 2002'de başa geçtiği için de özellikle 2002 karşılaştırması yaparak niyetini fazlasıyla belli etmiş. Aynı arkadaş (baskılanan dolara rağmen) bu dolar hesabını giderler üzerinden de yapsın. 2025'te ev araba fiyatları kaç dolara denk geliyor, 2002'de kaç dolara denk geliyordu? Kiralar bu kadar yüksek miydi? İnsanlar emekli ikramiyesiyle 2002'de ne alabiliyordu, şimdi ne alabiliyorlar? 2002'de asgari ücretle kaç gr altın alınabiliyordu, şimdi ne kadar alınabiliyor? Eğer niyeti algı oluşturmak değilse, tüm bu karşılaştırmaları da yapsın. O zaman görecek ki gelirler giderleri karşılamaya yetmiyor, çünkü giderler daha fazla artmış.

      Sil
    3. 2002 yılındaki 110 dolarlık asgari ücret dolar enflasyonu ile 200 dolar ediyor günümüzde.

      Sil
  6. Orta sınıfı tüketim üzerinden konuşuyoruz hep. Üretim, kültürel ve sosyal olarak da değerlendirince aslında orta sınıfın değişimi toplumların da değişimesi anlamına geliyor mu? Yoksa orta sınıf o kadar başat bir belirleyici değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Orta sınıfın en fazla değişen yanı tüketim potansiyelinin düşmesi. O nedenle hep onu konuşuyoruz.

      Sil
  7. Tamam ama Mahfi bey, siz aynı şeyleri; hem 2013 Mayıs'ta Ben Bernanke "parasal genişleme programımızı sonlandırmaya hazırlanıyoruz" dediğinde de tekrarlamıştınız, hem 2023 Mayıs genel seçimleri bittikten sonra da tekrarlamıştınız.

    10 küsür yıldır devam eden ekonomik kriz olur mu?

    Emin misiniz?

    Ya sizde bir problem var,

    Ya da "ekonomik kriz tanımı"nda bir problem var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de de sorun yok ekonomik kriz tanımında da. Bizim kriz anlayışımız ekonominin küçülmesi ve işten çıkarılma konusunda yoğunlaşmış durumda. Bunlar yoksa ya da çok ciddi boyutlarda değilse biz kriz yok sanıyoruz. Oysa yüzde 30 enflasyon, asgari ücretin açlık sınırının altında olması, en düşük emekli aylığının asgari ücretim yüzde 60'ı dolayında olması, yabancı sermaye yerine dış borç verenlerin gelmesi, tarımsal üretimin giderek yok olması hepsi birer ekonomik kriz işareti. Öte yandan hukukun yok olması, demokrasinin uygulamadan kalkmış olması, eğitimin çökmesi, ahlakın yerlerde sürünmesi de sosyal krizlerin göstergesi.
      Tanım toplumun illüzyonları ve gerçek ötesi algıları gerçek sanarak avunmasında.

      Sil
    2. "Yav he he..."

      diyenler gelecektir yine Hocam.

      Hazırlıklı olun...

      Sil
    3. Yav he he değil de, "muhalif olmanın dayanılmaz hafifliği" diyelim biz ona...

      Sil
  8. Mahfi Bey, bahsettiğiniz yer Set Balıksa , fiyatları inanılmaz arttırdılar, eskiden makul bir yerdi, sadece nakit ödeyebilirdiniz,25 senedir giderim ama son 2 yılda fahiş seviyelere geldi fiyat.Bu yüzden gelen kitle değişti.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında fiyat artışları gerçek enflasyonla paralel. Sorun gelirlerdeki artışın gerçek enflasyonla paralel olmaması.

      Sil
  9. Ukrayna grivnası bile bizim paramızdan daha değerli oldu.Ukrayna savaş içinde.Türkiye hangi savaşın içinde?

    YanıtlaSil
  10. Sizin, "Piyasa Aldırmazlığı" olarak isimlendirdiğiniz birkaç yazınız var.

    Bugün yazdığınız yazı ile "Piyasa Aldırmazlığı" kavramınız uyumlu mu?

    "Türkiye'de piyasa, olan-bitene aldırış etmediğine göre; ekonomik kriz yok." çıkarımını yapmak doğru mu?

    2021:

    "Kanıksanmış Yanlış Davranışlar Seti ve Aldırmazlık Zırhı"

    https://www.mahfiegilmez.com/2021/09/kanksanms-yanls-davranslar-seti-ve.html

    2017:

    "Piyasa Aldırmazlığı"

    https://www.mahfiegilmez.com/2017/12/piyasa-aldrmazlg.html

    2017:

    "Piyasanın Yaşamdan Ayrışması"

    https://www.mahfiegilmez.com/2017/06/piyasann-yasamdan-ayrsmas.html

    2017:

    "Piyasa Çelişkisi"

    https://www.mahfiegilmez.com/2017/05/piyasa-celiskisi.html

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İkisi farklı kavramlar. Piyasa aldırmazlığı fiyatları artırabilenler, orta sınıf ise ücrete razı olanlar.

      Sil
  11. Keşke hocam dediğiniz gibi olsa. Aslında orta sınıf kayboluyor. Zaten anlam itibariyle ne fakir ne de zengin olabilen sınıfa biz orta sınıf diyoruz. Şu anda piyasada orta kalite ortalama fiyat hedefleyen üretici ve hizmet sağlayıcı kalmadığı için indanlar ya fakirliğe ya da zenginliğe itiliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Orta sınıf bir alta iniyor, orta üst sınıf yeni orta sınıf oluyor.

      Sil
  12. Hocam elinize sağlık...

    benim asıl merak ettiğim faiz indirimleri ile ppf gelirleri düştüğünde ancak enflasyon devam ettiğinde nasıl olacak bu durumlar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Enflasyon o kadar da düşmeyecek. Bu durumda enflasyonun tek haneye düşmesini istemeyecekleri açık.

      Sil
  13. Ah hocam, o kadar haklı bir yazı ki, teşekkür ederiz.
    Eskiden orta sınıfa mensuptum, 30 yıl beyaz yaka olarak çalıştım. Eğitimli ve 2 yabancı dil bilen bir birey olarak yüksek maaşlı işlerde çalıştım. SGK primim de hep tavandan yattı, bu nedenle de ilk bağlanan emekli aylığım asgari ücretin üç katıydı, şimdi ise neredeyse bir asgari ücrete düştü. Bilinçli olarak yıllar içinde bizi bir alt sınıfa ittiler, oysa ki emekliliğimde gerçekleştirmek istediğim bir çok hayalim vardı, hepsi iptal oldu. Artik sadece geçinmeye çalışıyorum. Sürekli en düşük emekli aylığına odaklanarak da bizim sonumuzu hazırladılar, amaç hepimizi en alt gelirde birleştirmek maalesef.
    Yazınız icin tekrar teşekkürler,
    Saygılarımla,
    Füsun Tuğrul

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İsterse ekonomi isterse sosyal hayat,farketmez. Üst gelir grubundan biri orta ve alt sınıfı tam manasıyla kavrayamaz, ekonomi literatürü ile bu davranışları açıklamak boş. Davranışsal ekonomi cart curt

      Sil
    2. Ekonomiyle açıklamak boşmuş. Astrofizikle mi açıklayacağız?

      Sil
    3. "Ekonomiyle açıklamak boşmuş. Astrofizikle mi açıklayacağız?"

      Hocam,

      Kahkaha atarken, telefonu elimden düşürdüm (kırılmadı)

      😅 😅 😅 😅 😅

      Sil
    4. Mahfi Eğilmez9 Aralık 2025 18:23 Mahfi Bey, keşke yorumumu böyle alaya almasaydınız.Basit eleştiriler bile neden sizi rahatsız ediyor anlamıyorum. Ayrıca astrofizik hayatı anlamak için çok değerli bir bilim dalıdır.Dalga geçmenize üzüldüm.Saygılar,

      Sil
    5. Yani "ekonomiyle açıklamak boştur, davranışsal ekonomi cart curt" dediğinizde size nasıl yanıt vermemi beklerdiniz bilemedim? Bu yazdığımdan astrofizikle dalga geçtiğim sonucunu çıkarmanız da ayrı bir sorun. Sizin yanlış anlama gibi bir sorununuz olabilir mi?

      Sil
  14. Emeğinize sağlık yazınızı okudum sizce eski alım gücüne tekrar kavuşma imkanımız var mı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler. Genellikle bu şekilde bozulmaların eskiye dönüşü ya hiç olmuyor ya da uzun zaman alıyor.

      Sil
    2. Eski alım gücü mü. Şu anda Türkiye tarihinin en yüksek alım gücünü yaşıyor. Yabancılar Türkiye'de çalışmak için can atıyor bazı nankörler de yok bu para ile yaşanır mı diyor. Asıl siz yeni asgari ücret 600 dolar olduğunda siz görün yabancı fakir ulkelerin vatandaşları 600 dolar maaş almak için hayal kuruyorlar.

      Sil
    3. Evet 68 tl olmasi gereken dolar kuru city of london merkezli sıcak paraya verilen yıllık %30 35 lik fahiş dolar faizleriyle 42 tl de tutulursa ve bu sayede dolar bile turkiyedeki enflasyona ezdirilirse gsyh manipüle edilmiş ortalama dolar kuru ve yalan enflasyon ile olmayan pozitif deflatör varmis gibi gösterilirse satin alma gücü art mış gibi kağıt üzerinde gösterilir. Pratikte bunun hiçbir yerde reelligi yoktur. Şurası kesin. Akp nin beslemeleri her yerde. Burada da kendilerini gösteriyorlar. Iktisadi yalanları gerçek miş gibi savunuyorlar. Cahilleri kandirirsiniz da buradaki bilgili eğitimli insanları kandiramazsiniz. Burasi sizin gibi akp manipülasyon askerlerini aşar. Burada başarılı olamazsiniz. Iktisadi tüm verilerin hepsi yalan. Ama bu yalanlardan nemalanan o kadar karaktersizler var ki sayin hocam yalani ihaneti lütuf gibi gösterme manipülasyonlara girebiliyorlar.

      Sil
  15. "Eskiden, 4 kişilik bir aileye giren tek maaşla (genellikle "baba"nın maaşı) o ailenin geçimini sağlayabildiği" söylenir hep.

    Bu durum; uydurma mı? Şehir efsanesi mi?

    Elbette "eskiden" bu 4 kişilik aileler zenginlik içinde yüzmüyordu, bunun farkındayım. Bugün; hem baba hem anne çalışsa bile, masraflar o kadar arttı ki, eve giren çift maaş bile yetmez oldu.

    Sizin açıklamanız nedir Mahfi bey?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim babam bir iktisadi devlet teşekkülünde genel müdür yardımcısıydı. Beş kişilik bir aileydik. Annem çalışmıyordu, ev kadınıydı. Ankara'da Atatürk Bulvarının hemen altında Adakale Sokakta iki katlı bahçeli bir evin giriş katında kirada oturuyorduk. Tek maaşla rahatlıkla geçiniyorduk.

      Sil
    2. Kimbilir o yıllarda babanızın ödediği kirâ ile, bugün yine o muhitte bir apartman dairesinde ("bahçe" kalmamıştır artık!) yaşayan ailenin ödediği kirâ arasında ne kadar fark vardır...

      Sil
    3. Bahçe yok tahmin ettiğiniz gibi. O civardaki güzelim bahçeli iki katlı evler yıkıldı çirkin apartmanlar yapıldı.
      Babam o bahçeli evin giriş katına (3 oda bir salondu) maaşının sekizde birini kira olarak ödüyordu. Bugün aynı pozisyondaki bir memur muhtemelen o semtteki apartman dairesine maaşının yarısını (belki daha çoğunu) kira olarak ödüyordur.

      Sil
    4. Hocam siz o dönem iyi yerde oturmuşsunuz. O dönem Ankara gecekondu kaynıyordu. O dönemdeki apartmanlar da kalitesiz ve standarttan yoksundu. Zaten şimdi 2000 öncesi yapılan tüm yapılar kentsel dönüşüme gidiyor. Oysaki Avrupa'da 100 yıllık binalar yaşıyor

      Sil
    5. 1950'lerde Ankara'da gecekondu pek yoktu. Ankara Doğu Bloku ülkelerinin başkentlerine (Belgrad, Budapeşte, Varşova gibi) benzerdi. Temiz, düzenli, bahçeli evleriyle sevimli bir kentti.

      Sil
    6. Mahfi Eğilmez10 Aralık 2025 10:32 Her yer dutluk muydu hocam? Kızılay'a takım elbisesiz çıkılabiliyor muydu?

      Sil
    7. Bir de eskiden tek maaş giren evde ailecek zaman zaman dışarıda yemeğe, tiyatroya, sinemaya gidilirdi. Hocam bugün burayı troller basmış.

      Sil
    8. Ankara’nın bir doğu bloku şehrine benzediği yorumunu, küçüklüğümde yabancı bir elçilik çalışanından da duyduğumu hatırlıyorum. Birbiriyle dik açıyla kesişen sokakları olan, bahçeli iki-üç katlı binalardan oluşan ve ahalisinin de genellikle alt-orta gelir grubunda (emekli, alt düzey memur, küçük esnaf,vb) olduğu bir mahallede büyüdüm. Şehir sevimliydi demek iddialı olur belki, ama düzenliydi.

      Sil
    9. 1923 yılında kişi başı milli gelirimiz 45 Dolardı 1950 yılında ise 166 Dolar oldu. Şu anda 17.000 Dolara cikmamıza rağmen hala bir Almanya olamadık. Düşünün Türkiye'nin geçmişte ne kadar geri bir ülke olduğunu.

      Sil
    10. Adsız 17;31 siz de gayet iyi biliyorsunuz ki kişi başı gelir yiilik 17000 usd değil. Yalan kur ile yalan enflasyon ve sözde büyüme rakamıyla tamamen manipülasyon cenneti ekonomisi yaratıldı ülkede. Kişi başı gelir ortalama reel olarsk 12000 usd ve civarlarinda salınıyor. Siz ve sizin gibi parali trolleri besleyebilmek icin akp emekliye asgari ücretliye yeterince maaş zammi yapamıyor. Trollere yani algi manipülasyon takımına ve city of london 'daki sıcak para baronlarina fahiş dolar faizlerini ödeyebilmek için sürekli vergi zamları gss primi iki katina çıkarılıyor ve stopajlar artırılıyor. Sizler ve hükümetiniz ülkenin üzerinde özellikle de eğitimli nitelikli beşeri sermayenin üzerindeki sülükler gibisiniz. Doymadiniz. Ülke tamamen cokunce doyuma ulaşacaksınız belli ki.

      Sil
  16. Değerli hocam, statü göstergesi amaçlı harcamaların artışında sizce sosyal medyanın etkisi de ekonomik analizlerin konusu olması gerekir mi? Mesela on kişilik etkileşim sağlayan grup olduğunda bu grubun ortalama davranışlarına göre bütün yaşantı şekilleniyor. Bireyler anlatılanları doğru kabul ediyor, tüketilenleri talep ediyor, daha önce hiç haberi olmasa bile onların tavsiylerini ihtiyaçlarıymış gibi dikkate alıp sosyal medyanın söylediklerine göre hareket ediyorlar. Bence bu etki de gözardı edilmemesi gereken önemli bir konu. Saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dediğinize sürü etkisi (bandwagon effect) deniyor.

      Sil
    2. Hocam, bandawagon effect i "grup vagonu etkisi" diye çevirmek daha doğru değil midir?

      Sil
  17. Hocam her yer dolu tüketim son hız sürüyor ne krizi denince diyorlar ki onları yapanlar %10-20'lik zengin kesim. Peki bir ülkede bu kadar kesim zengin varsa sorunlar çözülüyor mu yani yetiyor mu? Bu kadar zengin olunca esnafı tüccarı herkes mutlu mu yani?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. % 20 dediğiniz kabaca 18 milyon kişi. Balkanlardaki ülkelerin nüfusu toplamının dörtte üçü. Ve bunların çoğu İstanbul'da. Öyle olunca bütün kafeler restoranlar doluyor.

      Sil
  18. Ortadirek Özal ile anılmaya başladı , son yirmi yılda da tarihe karıştı... Yazınız için sağolunuz...

    YanıtlaSil
  19. Hocam, yakından takip ettiğiniz ve çok iyi bildiğiniz bir konudaki doğru tespitlerinizi ilk defa bu kadar kafa karıştırabilecek bir biçimde ifade ettiğinizi düşünüyorum. Haddimi biraz daha aşmama izin verirseniz, daha önceki yazılardakinin aksine burada matematikten uzaklaşarak çok fazla gözlem ve teoriye yaslandığınızı düşündüğümü söylemek istiyorum.

    Lauder, de Botton ve Veblen'i hatırlatarak işaret ettiğiniz daha çok "vanity effect"e yakınken, ilk Duesenbery'nin öne sürdüğü "Demonstration Effect" teorisini hatırlatmamanıza biraz şaşırdım.

    Asıl meramıma ve matematik dememe döneyim: 16 milyonluk İstanbul'da nüfusun sadece %2'sini alsak bile 320.000 kişi eder. Üstüne iş ziyaretine ve turistik amaçlarla gelen yabancılardan da her daim 80.000 kişi kattığımızda ulaşacağımız toplam 400.000 yüksek harcama imkanına sahip insanın dolduramayacağı "orta üst/üst segment mekan" yok zaten İstanbul'da! Sadece bunu hatırlatmak bile yeter normalde.

    Bunları benden çok daha iyi bildiğinizi elbette biliyorum; sadece "kriz yok, telefonunu göster" yorumlarından sıkılıp hafif "pop teorisyenler"i de şahit göstermeniz gülümsettiği için ben de nükte yapmak istedim. Yazınız için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dediklerinizin tamamını eski yazılarımda yazdığım için burada tekrarlamak istemedim. Sevgiler

      Sil
    2. Hangi yazılar?Link paylaşır mısınız?

      Sil
  20. Çok güzel yazıyorsunuz sürekli hocam da benim merak ettiğim bir soru var ; bu iş nereye kadar böyle gidecek, bu lastik nerede patlayacak ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında lastik patlak ama bunlar tubeless lastik olduğu için inmiyor.

      Sil
    2. Tubeless lastik bisiklette olur.Arabada olmaz hocam.

      Sil
    3. Bizim ülke de anca bisiklet gibi gidiyor zaten.

      Sil
  21. Magfi bey, son 20 yılda dış borca dayalı olarak lale devri yaşadık, artık. Lale Devri sona yaklaştığını herkes hissediyor, ekonomik krizleri erteleyerek öteleyerek bugünlere geldik selamlar,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru. 2005 - 2024 arasında Türkiye'ye 270 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye yatırımı girdi. Kamu kesimi 63,4 milyar dolar dış borçlanma yaptı. 75 milyar dolarlık özelleştirme geliri elde edildi. Yalnızca bunları toplasak Türkiye'ye son 22 yılda 408 milyar dolarlık döviz girişi olduğu ortaya çıkıyor. Nasıl büyüdük? Kamu işletmelerini satarak, dış yatırım çekerek ve dış borçlanma yaparak büyüdük. u paraları doğru alanlarda kullanamadığımız, yiyip içtiğimiz için de tıkanıp kaldık.

      Sil
  22. Hocam siz hep aynı balık restoranına gittiğinize göre statünüz değişmedi diyebilir miyiz? Yoksa üst gelir grubuna mı terfi ettiniz? Lütfen doğru cevap verin ve bir de Grok'a sormak zorunda bırakmayın beni.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biz aynı balık restorana ayda bir kez giderdik şimdi 3 - 4 ayda bir gidiyoruz. Bir alt gruba düştüysek de çaktırmıyoruz.

      Sil
    2. Sizin gibi değerli bir hocamızın "statü endişesi" harcaması yapması ilginç. Beklemezdim.

      Sil
  23. "Hukuk"u adalete ulaşım aracı olarak bilirdik; ama salt cezalandırma aracı olduğunu gördük!

    Bu çelişkiyi nasıl çözeceğiz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hukuku eski konumuna getirmeden çözemeyiz.

      Sil
    2. Hukuku eski konuma getirmek için, onun eski konumunun yerini alan şeyleri de başka yere taşımak gerekmez mi? Bu mümkün mü ?

      Sil
  24. Mahfi hocam, yıllardır süren bilimsellik ve etik değerlerden yoksun idare şeklinin ülkeyi ne hale getirdiği ve bu bataktan gerçek anlamda, hep söylediğiniz, “yapısal reformlar” ile çıkış yolu aranmadığı malum.

    En önemli ve kritik “kırılma noktasının” adil ve erken yada vaktinde bir seçim yapılıp yapılmayacağı olarak görüyorum.

    YanıtlaSil
  25. Hocam öyle bi anlatıyorsunuz ki
    Yabanci biri görse ülkede sabit kur var bide karaborsa kur var sanacak acaba bu doların gerçek değeri bu lafı kaç yıl da zikredilecek

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizim bir şey anlatmamıza lüzum yok yabancı zaten durumu gördüğü için parasını buraya yatırıp yüzde 30 - 35 dolar faizi kazanıyor. Eğer kur enflasyon kadar artmıyorsa ve faiz de enflasyondan yüksekse dolardan TL'ye dönüp piyasa faizine yakın miktarda dolar faizi elde ediliyor. Bunu yabancılar yıllardır görüyor ve uyguluyor, uyanık Türkler de dolardan TL'ye dönüp aynı işi yapıyor biz de dolarlar bozduruluyor diye seviniyoruz. Birimizden birisi kazıklanıyor. Bilin bakalım kim?

      Sil
    2. Kim hocam?

      Sil
    3. sizi okumak ve altta yazan yorumlara yanıtlarınız her zaman ki gibi cok keyifli. Cok tesekkurler

      Sil
  26. Hocam güzel yazınız için teşekkür ederim.
    Ben, tam tarif ettiğiniz gibi geliri orta sınıfa girenlerdenDİM. Her hafta sonu İzmir Alsancak'da bir balık
    restoranında balık rakı yapar gece saatlerine doğruda Kıbrıs Şehitlerinde ki barlarda canlı müziğe geçer
    sabaha karşı evimize giderdik. Özellikle son 3 yıldır bırakın balık rakı yapmayı evimizde bile bunları
    yapmamız ciddi maliyetlere ulaştı. Her şey iyi gidiyor, restoranlar kafeler dolu milli gelir arttı diyen
    arkadaşlar bunu nasıl açıklayabilirler. Ben bu arada 56 yaşımdayım. Çok krizler gördüm. Çok kez işimden
    gücümden oldum ama ben böyle bir şey hiç yaşamadım. Hiçbir dönemde gıda konusunda bu kadar zor
    zamanlar geçirmedim. Dahada da kötüsü bu zor zamanların daha da zorlaşacağını görüyorum,
    biliyorum. Genç arkadaşlara, hayata yeni başlayacak olanlara sabır diliyorum.
    Çok kötü günler geliyor çookkk...
    Saygı ve sevgilerimle.
    Cem

    YanıtlaSil
  27. Sayın Eğilmez, Ülkemizin bence en en önemli sorunlarından birini açıkladığınız için teşekkürler. Ancak bu konu ile yakından ilgili olan GİNİ katsayısından hiç bahsetmemeniz bence şaşırtıcı oldu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler. Gelir dağılımı bozukluğu üzerine o kadar çok yazdım ki burada bari tekrarlamayayım dedim. Aslında orta sınıfın bir aşağıya kaymasını vurgulayarak bir anlamda gelir dağılımı bozukluğunu da vurgulamış oldum.

      Sil
  28. "AVM’ler, kafeler, restoranlar dolu" sözü de iyice klişe oldu. Türkiye 85 milyonluk bir ülke, bu nüfusun sadece %10'u (ki düşük bir oran) bile dışarıda yeme lüksüne sahip olsa 8,5 milyon insandan bahsediyoruz. Dolayısıyla "restoranların dolu" olması o kadar da şaşılacak bir durum olmasa gerek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen öyle. Ortada çok basit bir matematik hesabı var.

      Sil
    2. Esasen restoranları, kafeleri dolduranların bir şey dediği yok. Oralara gidemeyenler durumun iyi olduğunu anlatmak için gidenleri tanık gösteriyor. işin traji - komik yanı o.

      Sil
  29. Hocam, bu sınıfları kim belirliyor, farklı yaklasımlar var mı? Bilimsel sınırlar var mı? Hangi sınıf ne kadar kazanır ve harcar?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ülkeden ülkeye gelire göre değişir. Bizde kişi başına gelir ortalaması 17.000 dolar olduğuna göre yıllık geliri bu civarda olanlar (mesela 17 bin ile 25 bin dolar arası) orta sınıf olarak kabul edilebilir.

      Sil
  30. Yanlış teşhis...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yukarıdaki.

      Sil
    2. Neresinin yanlış olduğunu söyler misiniz?

      Sil
    3. Hocam söylerim ama yukarıdaki yorumumda söylediğiniz gibi anlama sorununuz var demenizden korkuyorum. Üstelik cevabımı da yayınlamadınız.

      Sil
    4. Cevabınızı da yayınlasam sonsuza kadar süren bir yazışmaya girecektik. Onun için bence söyleyin bu farklı çünkü.

      Sil
    5. Peki söyleyeyim. Günümüzde yaşanan şey , sınıflar arası geçişlerlerden ziyade, önce Immerstein'in , daha sonra Varoufakis'in tanımladığı Neofeodalizm ve Teknofeodalizm sürecine geçiştir.Kapitalizm bu yönde evrilirken orta sınıf yok olmakta ve yeni feodal lordlar (Big Tech vs) dışında birbirinden pek farklı olmayan , bir alt sınıf oluşmaktadır. Bu alt sınıflar, neofeodalizm süreci ilerledikçe çok daha birbirine yaklaşmaktadır. Gelecek beklentisi , mülkiyet edinmek üst sınıflara yükselmek yerine , hayatını idame ettirebilmek ,kirasını ödeyebilmek , gıda temin etmek, sağlık hizmetinden faydalanmak olan ,ama daha büyük hayaller kuramayan bir sınıf. Yaşadığımız şey bu dönüşümdür. Yeni bir orta sınıf oluşmamakta, en altta bir yığılma gerçekleşmektedir.
      Teşhisinize yanlış dememin sebebi budur. Saygılarımla,

      Sil
    6. Immerstein yazmışım , Wallerstein olacak doğrusu.

      Sil
    7. Immerstein'in ve Varoufakis'in söyledikleri doğru ama eksik. Ekonomide insanlar bulundukları yere ve gelirlerine göre sınıflara ayrılır. Bulundukları yere göre ayrımda: Emekçi sınıfı, kapitalistler sınıfı (ya da burjuva sınıfı) ayrımı yapılabilir. Buna biraz daha ara sınıflar katmak mümkündür ama işin özünde bu iki sınıf vardır. Gelirlerine göre de Üst gelir grubu, orta üst gelir grubu - orta gelir grubu (ki biz buna kısaca orta sınıf diyoruz) alt orta gelir grubu ve alt gelir grubu diye beş sınıfa ayrılırlar (Lorenz Eğrisi oluşturulurken yapılan beş gelir grubu.)
      Immerstein ve Varoufakis olaya böyle bakmıyor. Onlara göre üst gelir grubu, orta gelir grubu ve alt gelir grubu söz konusu. Her ülkenin durumu farklılık gösterir. Türkiye'de orta gelir grubu yani orta sınıf büyük ölüde aşağıya kayarak alt gelir grubuyla birleşti. Orta üst gelir grubu da aşağıya kayarak onların boşalttığı yere yani orta sınıfa geçti. Bu da benim analizim.
      Sevgiler.

      Sil
    8. Merhaba. Yanlış teşhis yorumunu yapan bendim. Ben Adsız11 Aralık 2025 13:32 değildim yani :)

      Sayın Adsız11 Aralık 2025 13:32, bilgi seviyenizi takdir ediyorum.

      Fakat üzülerek söylüyorum.

      Sizinki de yanlış teşhis...

      Sil
    9. Immanuel Wallerstein'in adıyla soyadını birleştirip Immerstein yazmışsınız ben de size uydum :)

      Sil
  31. https://www.mahfiegilmez.com/2016/12/gsyh-hesaplamas-degisti-kisi-basna.html?m=1

    YanıtlaSil
  32. Hocam öncelikle saygılar 🙏 cds in ciddi şekilde daha da düşmesi, enflasyonu etkiler mi ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dış borçlanma maliyetini düşürür ayrıca ülkeye duyulan güvenin arttığını gösterir ki bunlar daha kolay döviz elde edilmesini kolaylaştırır. Buna karşılık bu gelişmenin enflasyonu olumlu yönde etkilemesi için başka şeylere ihtiyaç vardır.

      Sil
    2. Kurun yükselme baskısı azalır o zaman hocam. Ama para arzı genişlediği için sanırım yüksek enflasyon devam edecek, saygılar 🙏

      Sil
    3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    5. Eğer piyasa serbest olsa ve arz talebe göre belirlense dediğiniz gibi olur.

      Sil
    6. Mahfi hocam kurun baskılanmadığı ve yükselişine izin verildiği taktirde bir maliyet enflasyonuyla,sonrasında da artan maliyetler nedeniyle maaş zammına ve bunun getireceği talep enflasyonu nuyla karşılaşılmayacak mı.Bence enflasyonun tek haneye ininceye kadar düşük kur politikası uygulanmalı.Burada en önemli şey ise kamu tasarrufu olmalı

      Sil
  33. Her yazınızı okuduktan sonra çayımı ve sigaramı hazırlayıp verdiğiniz cevapları keyifle okuyorum. Kısa metrajlı IMDb 10 film tadında…

    YanıtlaSil
  34. Eğer orta gelirliyi o ülkenin ortalama kişi başına düşen gelirine sahip insanlar olarak düşünürseniz bu gelirin nasıl bir aylık gelir gerektirdiği ile ilgili bir hesap yapalım. Bu şekilde geliri olan bir aile eğer 4 kişiden oluşuyorsa bu ailenin yıllık 68.000$ dolar gibi bir yıllık geliri olmalı. Bu aylık 5.666$ yani ortalama aylık 238.000 TL gibi bir gelire işaret eder. Kısacası 4 kişilik bir ailenin orta gelirli olabilmesi için tek kişi çalışıyor ise aylık ortalama gelirinizin 238.000 TL, Karı - Koca çalışıyor ise 119.000 TL gibi bir geliri olması lazım. Bu rakama bakıp orta gelirli bir aile misiniz yani ülkedeki toplam gelirden ortalamada adil bir pay alabiliyor musunuz anlamış olursunuz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 4 kilik ailenin ikisi çocuk, anne de ev kadını olarak düşünülüyor. Dolayısıyla 17 bin dolar hanenin toplam geliri.

      Sil
    2. Bu durumda Türkiye'de 4 kişilik bir ailenin evine 238.000 TL'nin girdiği kaç hane var? Bu ücretlerle çalışan kaç kişi var? Eğer ailenin bu ücret düzeyi orta sınıfı temsil edecekse o halde doktor, mühendis hepsi yoksul ya da orta alt sınıfa giriyor. Neredeyse tüm halk 1. basamağa sıkıştırılmış gözüküyor. 2. basamaktaki doktorlar vs. normalde orta sınıfın üstünde yani 4. basamakta olması gerekirken orta sınıf bile değil. Anca 2. basamakta kendisine yer bulabilir. Bu durumda bence bir alt basamağa düşmeyi 2 basamağa da çıkartabiliriz. Çünkü çok kişi basamak basamak elenecek.

      3. basamak orta sınıfsa bunlar artık küçük bir azınlığı temsil ediyor 4. sınıf daha küçük, 5. sınıf ise çok daha küçük fakat pastadaki bütün pay onlarda. Bu durum bize ülkedeki gelir eşitsizliğinin ne derece yüksek olduğunu göstermektedir. Bir doktor bile orta sınıfın altına düşmüşse, ülkedeki gelir adaletsizliği felaket boyutlara ulaşmış demektir.

      Sil
    3. Türkiye'de milletvekili maaşı 229.676 TL. Bu tutar, asgari ücretin 10,39 katına karşılık geliyor. Buna rağmen, yalnızca bu maaş esas alındığında milletvekillerinin gelir düzeyi dahi orta sınıf eşiğinin altında kalıyor. Bu tablo, ülkede yaratılan gelirin önemli bir bölümünün ücretlilerden çok iş insanları ve sermaye sahipleri arasında yoğunlaştığını ortaya koyuyor.

      Öte yandan, yaklaşık 300 milletvekili aynı zamanda 149.000 TL emekli maaşı da alıyor. Bu ek gelirle birlikte söz konusu milletvekillerinin aylık toplam geliri 378.676 TL'ye yükselmiş oluyor. Bu rakam, asgari ücretin 17,13 katına ve en düşük emekli maaşının 22,43 katına denk düşüyor. Bu gelirle milletvekilleri orta sınıfın üst eşiğine iyice yaklaşmış görünüyor; ancak orta-yüksek gelir grubuna rahatça yerleşebilmeleri için hala 3 asgari ücret ya da 5 SSK emeklisinin maaşı kadar bir artışa daha ihtiyaçları var gibi duruyor.

      Sil
  35. Sayin Mahfi hocam 40 yildir Almanyada yasiyorum, bir kac sene öncesine kadar Türkiyede 100 € harcayarak aldiklarinizi Almanyada 200€ harcayarak alabiliyordunuz, simdi ise Türkiyede 100€ harcayarak aldiginiz seyleri Almanyada 60-70€ harcayarak aliyorsunuz...Hocam bir de sorum olacak Atatürk Lisesinde Deli Veli zamanin da mi ? okudunuz, Saygilar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru tespitler. Deliveli benim mezun olmamdan bir yıl sonra müdür oldu.

      Sil
    2. Rahmetli Veli Soysaldı'nın "deli" olarak nitelendirilmesi bir haksızlıktır. Dönemin ünlü fikir adamlarından biri olduğu gibi çok da iyi bir matematikçiydi. Milli kimliğine bağlı olması bazılarının hoşuna gitmediği için "deli" diye adlandırıldı.Aslında herkesten akıllıydı.

      Sil
  36. Mahfi hocam,

    Belki gözünüzden kaçmıştır diye yazıyorum:

    "11 Aralık 2025" itibariyle:
    1 EURO = 50 TL'yi aştı!

    İyi haftasonları...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kaçmadı. Doların düşük Euro'nun yüksek olması bizimkilerin işine geliyor.

      Sil
  37. Hocam selamlar dubaideyim yazinizi gec okudum. Tatil icin burdayim. Dubai ekonomisi gordugum kadariyla ureten degil tuketen bir toplum. Sizce surdurulebilirmi yoksa bir dubai hayali mi insanlara gosteririliyor. Turkiyede bu uretmeyen modele geciyormu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir zamanlar petrole dayalı olan ekonomi bugün ticaret ve turizme dayanıyor. Hizmet üretimi var. Başka yerler moda olunca olay değişir.

      Sil
    2. Hocam , Dubai örneğinin yeterince anlaşılmadığını düşünüyorum. Kişi başı Türkiye'nin 8 katı petrol tüketen bir bölge Dubai ve bu lükslerini petrol zengini abileri Abu Dhabi'ye borçlular. Ayrıca 2008 ve 2019 'da iki kez default olma noktasından yine Abu Dhabi sayesinde kurtuldular. Ayrıca petrol üretmiyor olsa da Jebel Ali Limanı Abu Dhabi, Qatar gibi hidrokarbon kralı ülkelerin ticaretinin kilit noktasında ve Dubai ekonomisinde de önemli pay sahibi.
      Yani petrole dayalı olmayan ekonomi ilüzyonu diyorum ben buna.Petrol olmadan sürdürülebilir bir yer değil Dubai.

      Sil
  38. ekonomi ve refah üretim ile ilgili değil de hukuk adalet ve insan haklarına güven ile olduğunu anladığı zaman Türk insanı büyüyecek. Artık sanayi devriminde değiliz, üreterek zengin olunsaydı Çin halkı bir eli yağda bir eli balda yaşıyor olurdu.
    Üretim gereksiz mi hayır! üretim gerekli ama üretim için yaşam alanını sağlayan tek şey bizim gibi ülkeler için adalet ve hukuka güven başka çıkar yolu yok bizim çin'deki gibi 300 milyon sadece ekmek ve su için çalışacak insanımız yok.
    Orta sınıfın kalmaması normal çünkü hukuk yoksa orta sınıf da yok ya zenginsin ya fakir bitti. Seni insan olarak gören senin haklarına saygılı bir sistem olmadığı için sürünürsün.

    YanıtlaSil
  39. O kadar dogru bir analiz olmuşki tebrik ederim hocam.35 yaşındayım bir tane bile kredi kartı sahibi olmadım bunu söyledğimde yüzüme sen aptalmısın dercesine bakıyorlar:(geçende 10 yaşında oglumun arkadaşını annesi piskolaga götürdgünü duydudum çocuk hiçbirseyden memnun olmuyor hiç bir yemegi begenmiyor sürekli dışarıdan yemek istiyormuş...çocuga senle biraz konuşalım dedim.bana bir muzla mutlu olabilirmisin anlatsana dedim güldü saçmalama abi dedi...ama dedim ben senin yaşındayken beni dünyanın en mutlu cocugu yapacak şey bir muzdu dedgimde çocuk düşünmeye başladı...peki bsşka dedi..siyah zeytin dedim..onudamı yiyemedin dedi evet dedim peki fakirmiydiniz dedi hayır ama anne babamız almaz bizde isteyemezdik dedim konuşma böyle uzadı ..biliyormusun benim babam bankacı gunlük 200 lira veriyor ama hiç böyle sohbet etmiyor benle dedi..ogün bu gün annesi dua ediyor psikologdan daha etkili oldu artık hiçbir yemege itraz etmiyor dedi...bütün mesele bu hocam zıvanadan çıktık..ne tasaruf kaldı ne yetinme duyusu sadece tüket tüket başjalarına özen yine tüket borç kredi gayrimeşru ama hep tüket:( ne zaman o cafedeki gençleri görsem bi fincan cahveye 200 lira veren annesi akşam ne pişirecem babası ayın sonunu nasıl getirecem diyen insanlar oldgunu düşünürüm hep ama ilizyon dedginz gibi heryer dolu evet her yer dolu ama içi boş bi rüya bu uyandgımzda inşşallah kötü bitmez:(saygılar tekrar ediyorum harika analiz olmuş

    YanıtlaSil
  40. Mahfi bey, merhaba,

    Şu yazıyla ilgili yorumunuz nedir?

    https://gazeteoksijen.com/yazarlar/mine-senocakli/emeklilerin-evi-artik-ucuz-otel-odalari-259273

    "Ankara Ulus'taki ucuz otellerin hepsi yaşlı emeklilerle dolu. Odaların günlüğü 200 ila 400 lira arasında. Aylık 6 bin lira ödeyen de var, 12 bin lira ödeyen de... 6 bin lira ödeyenlerin odalarında tuvalet ve banyo yok! Bir otel köşesinde yalnız başlarına yaşıyorlar. Çoğunun maaşı en düşüğünden 16 bin 881 lira, başka çareleri yok. Ne evleri var, ne çoluk çocukları... En az 25 yıl çalışıp çabalamışlar ve karşılığı bu olmuş, bir otel köşesi..."

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef en düşük emekli maaşına baktığınızda bu sonuç kaçınılmaz oluyor. Onun için bu maaşların artırılması gereğini savunuyoruz.

      Sil
  41. Dolardaki artış , 1980 , 1995 , 2001 krizlerinde olduğu gibi yüzde yüz artmaz , sonuçta bizde kriz bitmiyor . Yüzde yüz kur artış sonucunda 550 milyar dolar civarında dış borcumuz TL bazında 23 trilyon ana para ve 23 trilyon TL kur artış yükü gelir. Halbuki cary trade yoluyla 100 milyar dolar gelse 20-30 milyar dolar ( 1,2 trilyon TL ) faiz yükü gelir . Sonuç olarak karar vericiler ikinci seçeneği uyguluyor . Arada 20 kat fark var . Doğada 2 kutup ( kuzey , güney veya artı eksi ) olduğu üzere Dünya ve ülkemiz de 2 kutup yani zengin ve yoksul olarak ayrışıyor .

    YanıtlaSil
  42. Çok üzgünüm ama TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ'nde küçük kızlar tacize uğrayabiliyorsa ve olay ancak sosyal medyaya düşünce birşeyler yapılıyorsa biz inanılmaz bir kriz içindeyiz. Bunun sebebi de yukarıda yorumlardan kolayca anlaşılıyor. Kendi çocuklarını koruyamayan bir millet nasıl olduk yukarıda kişi başı gelirden bahsedenler bir açıklayaversin biz zahmet.

    YanıtlaSil
  43. Hocam, mekan doluluğunu sadece "ruj etkisi (lipstick effect)" ve "statü endilesi" tworileriyle açıklamak ne derece yeterli-doğru olur?
    Tabandan tavana ve tavandaki yandaşa, yandaş olmayandan yandaşa rervet ve gelir transferi tranferinin olduğy bir sistem içindeyiz gibi görünüyor.
    Transfer ediken gelir ve serveti paylaşanlar mekanları doduruyor olamaz mı?
    Bir de 20 milyonluk İstanbul'da, 7-8 milyonkuk Ankara'da söz konusu mekanların kapasitesi'nin nüfusa oranı dikkate alındığında...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sadece onlarla açıklamıyoruz zaten. Bir alttaki yoruma verdiğim yanıtı okuyun lütfen.

      Sil
  44. Hocam Merkez bankasının döviz alarak rezervlerini artırdığı bir ortamda döviz nasıl baskılanmış oluyor acaba. Bir diğeri de insanlar ev araba alamadığı için göreli daha ucuz lüks mallarla gösterişe devam ediyor diye yazmışınız ancak Konut satışları ve araba satışları da artıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1. Faizler açıklanan enflasyonun oldukça üzerinde. İnsanlar dolarlarını TL'ye dönerek bu faizden yararlanmayı tercih ediyor. Aynı şekilde yabancılar da paralarını getirip TL'ye dönüyor ve faizden yararlanıyor. TL'nin dolara karşı değer kaybı, enflasyondan düşük olduğu sürece bu devam eder. Çünkü bu durumda TL faizi dolar faizine dönüşüyor. Öyle olunca da kur, enflasyonu geçmiyor. Bazen riskler arttığında (2021 Eylülünde TCMB'nin faizi düşürmeye başladığında ya da İmamoğlu'nun tutuklanmasında olduğu gibi) TCMB dövize satış yaparak doğrudan müdahale ediyor.
      2. Türkiye'de 20 milyon kişi GSYH'nin yarısını, 67 milyon kişi de diğer yarısını alıyor. Konutları ve arabaları alanlar o 20 milyon kişi. 20 milyon nüfusu Avrupa'da birçok ülkenin nüfusunun çok üzerinde ciddi bir nüfus. Geri kalan 67 milyonun 20 milyonu da işte o ruj etkisi, statü endişesi etkisi ve gösteriş tüketimi etkisi altında dediğimiz alış verişi yapanlar arasında. Bunlar içinde ilk grupta yer alan sonradan zengin olanlar da var tabii.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Asgari Ücret 2026

İkinci Varlık Vergisi Faciasına Doğru

Osmanlı'dan Devraldığımız Borçlar