Faiz Giderlerini Lanetlerken

Öteden beri faiz giderlerinin devletin bütçesinde ve nakit dengesinde büyük yer tuttuğu, faiz giderlerinin düşürülmesi halinde sorunların önemli ölçüde çözüleceği öne sürülür ve genellikle de bu görüş doğru kabul edilir.

Hazine ve Maliye Bakanlığı ve TÜİK verilerinden yararlanarak hazırladığım aşağıdaki tablo 2005 yılından bu yana devletin toplam nakit giderlerini, bu toplam içinde faiz dışı giderler[i] ile faiz giderlerinin paylarını milyar TL olarak ilk üç sütunda, faiz giderlerinin toplam giderler içindeki payını da yüzde olarak son sütunda sergiliyor.  

Tablonun son sırasında turuncu boyalı kısımlar 2005 yılından 2024 yılsonuna kadar söz konusu giderlerde kaç kat artış olduğunu, mavi boyalı kısım ise faiz giderlerinin toplam giderler içindeki payında bu süre içinde ortalama yüzde kaç oranında artış olduğunu gösteriyor. Buna göre devletin toplam nakit giderleri 20 yılda 76 kat artarken, faiz dışı giderler 100 kat, faiz giderleri ise 25 kat artmış. Demek ki toplam giderleri asıl artıran kalemler faiz dışı giderler. Şimdi bu tabloyu bir grafiğe dönüştürelim ve durumu daha net görelim:

Grafik bize sorunun faiz dışı giderlerin artışından kaynaklandığını gösteriyor. Esasen faiz giderlerinin artmasının nedenlerinden birisi de faiz dışı kamu giderlerinin artması. Faiz dışı kamu giderleri arttıkça, kamu açığı ve dolayısıyla kamu borçlanması artıyor. Kamu borçlanmasının artması faiz giderlerinin de ister istemez yükselmesine neden oluyor.

Faiz giderlerinin artmasının bir başka nedeni enflasyonun yüksek olmasıdır. Enflasyon yüksekse faiz oranları da yüksek kalıyor ve dolayısıyla faiz giderleri artıyor.

Amacımız faize güzelleme yapmak değil. Faiz giderleri düşürülmelidir ama grafiğe bakınca faiz giderlerinin oransal olarak faiz dışı giderlere göre fazla yüksek olmadığını görüyoruz. Buna karşın toplumun çoğunluğu, bütün sorunların kökeninde faiz giderlerinin yattığı inancını taşımaya devam ediyor. Bu algının yaygınlaşması önemli ölçüde siyasetçilerin bu yöndeki açıklamalarından kaynaklanıyor. Faiz, bu toplumda en kolay lanetlenebilen kalemdir. Dikkatlerin faiz giderleri üzerinde toplanmasıyla kamu giderlerinin başka alanlarındaki aşırılıklar gözden uzak tutulmuş oluyor. Faiz karşıtlığı yaygın bir nefret odağı oluşturduğu için bu tür bir ortak lanetleme faiz dışı giderlerin rahatlıkla artırılmasına olanak sağlıyor. Toplum, faizi lanetlerken, kamu kesiminin diğer alanlarda yarattığı büyük israfı ve faiz giderlerinin artmasındaki asıl nedenin bu diğer giderlerdeki artış olduğu gerçeğini gözden kaçırıyor. 



[i] Faiz dışı giderler: Personel giderleri, cari giderler (devlet binalarının, arabalarının bakım onarım giderleri, yakıt giderleri, aydınlatma giderleri vb.), yatırım giderleri ve transfer giderleri.


Yorumlar

  1. "Grafikten görülebileceği gibi faiz giderlerinin toplam giderler içindeki payı 2016’ya kadar enflasyonun üzerinde iken o tarihten itibaren enflasyonun gerisinde kalmaya başlamış".

    Bu analiz analitik bir kıyaslama değil hocam, rasyonel bir çıkarsama atfedilemez. Biri toplam içindeki payın değişimi diğeri ise artış hızıdır. Muhakkak bir kıyaslama yapılacaksa, faiz giderlerinin bir önceki artışı oranı ile enflasyonu - tüfe - mukayese etmek bir mana ifade edebilir. Meselâ 2020 yılında faiz giderleri bir önceki yıla göre yaklaşık %24 artmış, oysa aynı yıl TÜFE 14,6% imiş, dolayısıyla faiz giderlerindeki artış enflasyonun üstünde seyretmiş.

    YanıtlaSil
  2. Sen faize bak ki ben diğer taraftan malı götüreyim hesabı...

    YanıtlaSil
  3. Sayın Hocam, ekonomist değilim ama şöyle bir düşüncem var müsadenizle. Ülkemiz yıllardır bir tüketim çılgınlığına düşmüş durumda. Ev al, araba al, sürekli tüket, sürekli harca ve onu ''enflasyona yedir''. Ama sanırım bu okyanusun sonuna geldik. 10 yıllık tahvil fazileri %30'lardaysa artık NAS'lı günler, popülist vaadler kolay değil.

    Korkunç bi ahlaksızlık da beraberinde geldi. Bir kahve 150-200 liraya satılmaya çalışılıyor, 100 gr kahve markette 50-60 TL iken. Havaalanıda 50- 100 liraya su satılıyor, 3 harfli markette 3,15 TL iken. Bu ahlaksızlığa prim veren halkımızı da anlamıyorum. Sorsanız ''dolar baskılı''. Biz sanki döviz bürosuna gitsek bize baskısız dolardan 50-60 TL'den bozacak...

    Yıllarca yurtdışında çalışmış ve dünyalığını çoktan yapmış, yükünü çoktan tutmuş, Türkiye'de yaşayan Hollandalı, biri olmama rağmen bu ahlaksızlığa prim vermemek adına bu sahtekarlara para kazandırmıyorum. Kahvemi kendim yapıp termos bardağımda sahilde içiyorum. Havaalanına gitmeden önce suyumu çok daha ucuza satın alıp gidiyorum.

    Anlayamadığım şey şu, çok daha durumu kötü olan insanların malum kahve bardaklarını statü gibi ellerinde taşımaları, daha acısı ''aynı markaların yurtdışındaki ürünlerine göre çok daha kalitesiz ve aynı fiyatta olması''. Asgari ücret, UK £12.21/saat, Türkiye 22.104,67 TL/aylık olmasına rağmen...

    Sosyal medyada fahiş fiyatlı faturalar atıyorlar, altına yorum yazanlar ''ee normal bu fiyatlar, ne bekliyorsun...'' yazıyorlar. Ne kadar acı ki profillerine bakılırsa zar zor geçinen insanlar olduğunu görüyorum. Çok uzattım hocam kusura bakmayın, bizim insanların da artık bu ahlaksız fiyatlara karşı koyması diğiyle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın Anonim,

      Aslında tüketime sebep olan şey enflasyondur. İnsanlar, bugün aldıkları malı veya hizmeti bir ay sonra daha yüksek bir fiyattan alacaklarını bildikleri için tasarruf yapmayıp tüketime yöneliyorlar. Yoksul toplumlarda gelir yükseldikçe tasarruf artar; gelir düştükçe ise tasarruf azalır ve tüketim artar.

      Türk toplumu da yoksul olduğu için kazandığı iki kuruş parayı bir kahveye 150 lira harcayarak ya da tatile çıkarak harcıyor. Ancak, insanımızın gösterişi sevdiği gerçeği de göz ardı edilemez.

      İyi akşamlar.

      Sil
    2. Çok açıklayıcı oldu. Teşekkür ederim.

      Sil
  4. Ben bir kamu muhasebecisiyim faiz giderleri önemli bir gider. Ana para +faiz ödemesi 3 trilyon 680 milryar ödenecek ayda 155 milyar faiz ödemesi az değil . Faiz dışı giderlerde ki artış ise sermaye transferleri ile aktarılan harcama kalemlerinde ki artışda, kamu harcamalarinda ki personel gideri at başı önde.yıllık emekliye ödenen tutarla faiz+ana para ödemeleri neredeyse birbirine yakın. Böyle giderse hükümet ek bütce isterse şasırmam. Bütçede ki açığı frenlemek için vergiyi tabana yayma çabası son iki ayda piyasayı daralttı. Bu bütçe senenin sonunu getirmez gibi geliyor hocam. Sizcede değil mi

    YanıtlaSil
  5. Hocam ilk önce yazınız için çok teşekkür ederim. benim bir sorum olacaktı. Geçmişte biliyorsunuz ki diğer ülkeler faizi artırırken biz indirmeye başladık. bunun sebebi hükümetin diğer ülkelerin faiz artırması sonucu talebin azalacağını dolaylı olarak ihracatın düşeceğini tahmin edip üretimin düşmemesi için içe yönelik harcamaları artırıcı politikalar izlemesi olabilir mi?

    YanıtlaSil
  6. Hocam kırılma noktasına mı yaklaşıyoruz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok bizim ekonomi kırılmayacak kadar esnek bir hal aldı.

      Sil
  7. Kısaca aylık kredi kartı faizim arttı diye yönetime kızarken harcamaları katkat artıran hanıma çıt diyememem:)

    YanıtlaSil
  8. Yapısal reformlarla grafiğin eğimini değiştiremezsek, daha da fakirleşeceğiz olarak yorumladım ben bu yazınızı?

    YanıtlaSil
  9. Faiz, sorunlar listesinde kaçıncı sırada sizce?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye'nin öyle ağır sorunları var ki bence faiz listeye zar zor girer. Ama tabii insanların çoğu o ağır sorunların (hukuk eksikliği, demokrasi zaafları, liyakat yokluğu, eğitimin giderek kalite kaybedişi, sığınmacılar, gelir dağılımı bozukluğu, hayat pahalılığı vb.) sosyal alanda gelenlerine (hukuk, demokrasi, liyakat vb.) aldırmadığı için faizin önemli bir sorun olduğunu düşünüyor.

      Sil
  10. %30 'dan %10' düşmüş bence gayet iyi bir oran yani bir de dünyanın geneline bakmak lazım bütçenin %10 u faize ayrılıyorsa yani çok normal bir oran gibi görünüyor. keşke sıfır olsa ama böyle bir şeyin imkansız olduğunu herkes biliyordur umarım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sıfır olmaz tabii ama eğer kamu kesimi israfı azaltsa çok daha düşük olabilir.

      Sil
  11. Süreç nasıl işleyecek onu öngörmek lazım.
    Ekonomi bozulduğunda halk, önce sol bir partiyi yüksek bir oranla iktidar yapar. Sol parti , asgari ücreti 2 - 3 katına çıkartır, yüzbinlerce işyerinin kapanmasına sebep olur, bununla birlikte, emekli ordusuna milyonlarca emekli eklenir, emekli maaşları 2-3 katına çıkar kamu personeli sayısı da bir o kadar artar(Unutma, Kılıçdaroğlunun sözü var, muhtarlara yardımcı atanacak ve işsizllik bu şekilde düşürülecek!!!) çünkü sınırsız gelir var sanılır. Tüm sektörlere destek verilir(Tarım,küçük esnaf,tekstil,turizm v b.)

    Günün sonunda enflasyon %200 lere dayanır.Faizler de bir o kadar artar. Astronomik asgari ücret artışları ve faizler sebebiyle ortada vergi verecek özel sektör falan da kalmayınca, devlet, maaşları ödemek için sürekli para basmak zorunda kalır, %200 enflasyon, bitmiş bir ekonomi ile seçimlere gidilir, %50 ile iktidar olan sol parti, %5 oy alamaz ve meclis dışında kalır.

    Arjantin'de olduğu gibi liberal politikalara dönülmek zorunda kalınır. Şuandaki gidişat bunu gösteriyor.

    YanıtlaSil
  12. Hocam, devletin gideri gelirinden fazla ise bunu borçla mi kapatır, plansız para basarak mı? Bizdeki güncel durum nedir? Teşekkürler.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kapitalizm

Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı

II. Abdülhamid ve Osmanlı Maliyesinin İflası