Kuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye
1971 Nobel ekonomi ödülü sahibi iktisatçı Simon Kuznets (1901 – 1985) 1950’lerde Kuznets Eğrisi Hipotezi olarak anılan bir görüş ortaya atmıştı. Bu görüşe göre ekonomi gelişmeye devam ettikçe piyasa güçleri sisteme egemen olmaya başlar ve sonuçta ekonomik eşitsizlik azalır.[1]
Bu hipotez şöyle bir şekille gösterilebilir:
Kuznets Eğrisi Hipotezi açısından
eşitsizlik (Inequality - In) gelir dağılımı ölçüsü olarak kullanılan Gini
katsayısıyla ölçülür. Gini katsayısı, gelir dağılımı adaletini ölçmekte
kullanılan bir katsayıdır. 0 ile 1 arasında değişir. Katsayı sıfıra yaklaştıkça
gelir dağılımı adaleti yükselir, 1’e yaklaştıkça eşitlikten uzaklaşır. Yine bu
hipotez açısından ekonomik gelişme de kişi başına gelir (per capita income -
PCI) düzeyindeki değişimle ölçülür. Hipoteze göre kişi başına gelir arttıkça (şekilde PC1'den PC2'ye ilerledikçe) eşitsizlik azalır (şekilde In1'den In2'ye iniş.) Y noktası, X noktasına göre refahın arttığı ve eşitsizliğin azaldığı bir noktadır.
Kuznets bu hipotezi ortaya koyduğu
(1 numaralı dip notta yer verdiğimiz) makalesinde bu tezden emin olmadığını,
hatta bunun bir anlamda temenni (wishful thinking) olduğunu samimiyetle
vurgulamıştır.
Zaman içinde çeşitli ülkeler
üzerinde yapılan gözlemler Kuznets Eğrisi Hipotezinin ortaya koyduğu iddiayı ya
da temenniyi doğrulamamıştır. Hatta tam tersine ekonomiler geliştikçe gelir
dağılımı daha da bozulmuş ya da değişmeden kalmıştır.
Thomas Piketty, Kuznets Eğrisi
Hipotezinin geçerli olmadığını, hiçbir yerde ekonomik gelişmenin kendiliğinden
gelir dağılımı eşitsizliğini azaltmadığını kanıtlamıştır.[2]
Hipotezin Türkiye’de
geçerliliğini görebilmek açısından ekteki tabloda yer alan verileri kullanarak
Türkiye için geçerli bir Kuznets Eğrisi grafiği çizelim. Dikey eksende eşitliği
temsilen Türkiye için hesaplanan Gini Katsayısı (In), yatay eksende de yine Türkiye
için USD cinsinden hesaplanan kişi başına gelir (PCI) yer alıyor. Kuznets Eğrisi
Hipotezinin doğrulanması demek kırmızıyla çizilen eğilim çizgisinin aşağıya
doğru gitmesi demektir.
Piketty’nin çalışması ve diğer
çalışmalar ekonomilerin geliştikçe gelir dağılımı adaletinin daha da
bozulduğunu ve en kötüsü de orta sınıfın giderek zayıfladığını ortaya koyuyor.
Bunu biz Türkiye’de somut olarak yaşıyoruz. Son on yılda gelir dağılımındaki
gelişmeye bakarsak gelirden en yüksek pay alan yüzde 20 nüfusun (P80) elde
ettiği gelirle, en düşük pay alan yüzde 20 nüfusun (P20) elde ettiği pay
arasındaki farkın küçülmek bir yana açıldığını görüyoruz (Aşağıdaki grafik TÜİK’in
Gelir Dağılımı İstatistiklerindeki veriler kullanılarak tarafımızdan
hazırlanmıştır.)
Grafikten ve özellikle kırmızı
kesikli eğilim çizgisinden görüleceği gibi en zenginle en yoksul grup
arasındaki fark kapanmak bir yana açılmaktadır. Orta sınıfın sayıca az bir
bölümü yukarı sınıfa, çok daha büyük bölümü da alt sınıflara dağılmakta ve orta
sınıf yavaş yavaş yok olmaktadır. Oysa orta sınıf bir toplumun en önemli
sınıfıdır. Bunun ilk tespit edip açıklayanlardan birisi Aristoteles’tir. Aristoteles
Politika adlı eserinde orta sınıfı demokrasinin temeli olarak tanımlar ve orta
sınıfın güçlü olmasının demokrasinin sağlam olmasına katkı yapacağını savunur.[3]
Bu düşünce Aristoteles’ten sonra demokrasi düşüncesinin de temelinde yer
almıştır. Dolayısıyla orta sınıfın yok olması bir ülkede demokrasinin tehlikeye
girmesine yol açabilir. O nedenle ne yapıp edip orta sınıfı yerinde ve sağlam
tutmak gerekir.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz:
Ekonomideki gelişmeyle, kişi başına gelirin artmasıyla gelir dağılımı eşitliği
arasında bir ilişki bulunmamaktadır. Gelir dağılımını düzeltmek, ekonomik
gelişmeye bırakılacak bir iş değildir. Orta sınıfın yok olmasını ve
demokrasinin aşırı uçlara kaymasını önlemenin yolu; ücret geliri elde edenleri,
kendi işini kurmuş olanları, kısaca orta sınıfı koruyucu bir devlet
politikasını uygulayarak gelir dağılımını düzeltmekten geçer.
Ek: Türkiye’de Kişi Başına Gelirin ve Gini Katsayısının Gelişimi
(Tablodaki veriler için kaynak: TÜİK GSYH hesapları ve TÜİK Gelir Dağılımı
İstatistikleri)
[1] Simon Kuznets, Economic Growth and Income Inequality, American Economic Review, Volume XLV, March 1955, Number One.
[2] Thomas Piketty, Yirmi birinci Yüzyılda Kapital (Çeviren: Hande Koçak), T. Niş Bankası Kültür Yayınları, 2014.
[3] Aristoteles, Politika (Çeviren:
Mete Tunçay), Remzi Kitabevi yayınları, 2014
Hocam, 2 nolu grafikte 2021-2022'de P20'de ne olduğu için grafikte bir dalgalanma olmuştur? Siz nasıl yorumluyorsunuz? Çok teşekkürler.
YanıtlaSilCoronavirüs üst gelir gruplarını daha fazla vurdu.
SilDeğerli Mahfi Hocam,
YanıtlaSilYine kıymetli bir konuyu biz okuyucularınız için sade ve anlaşılır şekilde anlatmışsınız.Ben yeni mezun bir iktisat(ingilizce) bölümü öğrencisi olarak yaklaşık 4 senedir yazılarınızı takip ediyorum ve bu konuda her hafta konular hakkında farklı bir bakış açısı kazandığımı düşünüyorum sizin gibi değerli ve tecrübeli insanların her daim devletin etkin ve önemli mekanizmalarında bulunmuş olması biz gençler için de büyük bir şans oluyor teşekkürlerr...
Çok teşekkür ederim. Ne mutlu bana.
SilHocam, referans kişi bulmanın zor olduğu bugünlerde, sizi ekonomiyi yorumlama konusunda bir referans olarak alıyorum genelde, vaktinizi ayırıp bizlerle paylaştığını için teşekkürler. Grafikleri okuduğumda, 3 nolu grafikle ilgili 2 sorum olacak; 1) 2018, 2015'den itibaren GINI katsayısının 0,4'den son küçük olduğu yıl olarak görünüyor, özel bir sebebi var mıdır? 2) Grafiğin 2015'den itibaren 7.4-8 arasında dalgalı olması normal kabul edebilir miyiz? Dünya standartlarını ne olarak düşünmeliyiz? 3) Asgari ücretli çalışan sayısı ve 500+ $ üstü olması genel duruma nasıl yansıyor?
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
Sil(1) 2018 yılında biliyorsunuz başkanlık seçimi yapıldı ve düşük gelirlilere zamlar yapıldı. Onun etkisiyle Gini katsayısı düzelmiş göründü.
(2) Aslında grafik hep dalgalı, asgari ücrete ve genel olarak ücretlere yapılan zamlara veya yapılmayan zamlara göre dalgalanıyor. 2021den itibaren 2 yıl durulmasının nedeni de Covid Pandemisinin yarattığı durgunluk. Bu gibi krizlerde yüksek gelirlilerin kaybı daha çok olduğu için gelir dağılımı da düzelir görünür.
(3) Asgari ücretli sayısının çoğalması gelir dağılımının bozuk olduğunu ve orta sınıfın eridiğini gösteriyor.
Merhaba Mahfi hocam normal şartlarda bir yerde vergi arttırımı ve transfer harcamaları yoluyla gelir dağılımı sağlanmaya çalışıldığında çok uluslu büyük şirketler ülkeden çıkıp daha ucuz üretim yapacakaları yerlere üretimlerini kaydırıyorlar. Hem bu şirketlerin ülkeden çıkmasını önleyip hem de gelir dağılımını daha iyi seviyelere getirmek mümkün mü?
YanıtlaSilBunun tek yolu bütün dünyada bu konuda işbirliği yapılması ki bu da mümkün değil.
Silhocam merhabalar. ilk önce yazınız için çok teşekkür ederim. yazıdan bağımsız olarak bir şey sormak istiyorum hocam. Özel üniversiteler bazında bir soru soracağım hocam. Kimse Tüfeyi baz alarak zam yapmadı hocam. Çoğu %80-90 ortalama zam yaptılar. Niye kimse Tüfeyi dikkate almıyor? İş zama gelince seve seve Tüfeyi dikkate alıyorlar ama hocam?
YanıtlaSilÇünkü TÜFE doğru değil.
SilHocam okudum pek bir şey anlamadım ama bence haklısınız. 😃
YanıtlaSilİş maaş zammına gelince diyecektim. yani mal ve hizmetlere yapılan zamlar %80-90 ama maaşlara gelince Tüfeyi referans alıyorlar. Özür dilerim :)
Sil😀 Evet bu biraz teknik bir konu ve ancak bu kadar basitleştirilebiliyor.
SilÖzetin özeti:
SilEkonomik büyüme, gelir eşitsizliğini kendiliğinden azaltmaz; adil gelir dağılımı için devletin aktif politikalar uygulaması gerekir.
Hocam kişi başına gelir usd açlık sınırına yakın ,yoksulluk sınırına çok uzak halk sefaletin sorumluluğunu taşıyor.
YanıtlaSilKişi başına geliri kullanıyoruz çünkü elde başka bir ölçü yok. Ama bu da iyi bir ölçü değil. Aslında ülkede kişi başına gelir gerçekten herkes için öyle olsa hiç fena olmaz. Ama bunların içinde milyon dolar kazanan da var 300 dolar kazanan da (yıllık olarak). Biz hepsinin ortalamasını9 alınca sanki herkes 13 bin dolar yıllık gelir elde ediyor gibi oluyor.
SilTarihçi & Akademisyen Stephen Kotkin'in yazdığı "Stalin biyografi serisi"nin ilk iki cildi yayınlandı, Türkçe'ye de çevrildi.
YanıtlaSilKendisiyle yapılan röportajı izlemek için:
https://www.youtube.com/watch?v=YMfd3EoHfPI
Süre:
2 saat 14 dakika
Bu uzun röportajın bazı konu başlıkları şunlar:
• SSCB'nin ilk yıllarında milyonlarca sovyet vatandaşı, Stalin'i niçin destekledi?
• Stalin'in gizli polis örgütünün kuruluş aşamasında neler yaşandı?
• Stalin'e sadık olan kişiler, Stalin'in onları öldürmesine nasıl rıza gösterebildi?
• Niçin Stalin'i öldürmeye teşebbüs eden birileri çıkmadı?
• Çin'i fakirlikten kurtaran şey, "komünizm" değildi.
• Çin, Sovyetlerle bağını ne zaman kopardı?
• Günümüz entelektüelleri, Marksizm'e niçin çok fazla sempati duyuyor?
• "Solcular"ın 100 yıldır devam eden iç savaşı
"Bir ülke ekonomik olarak geliştikçe, başlangıçta gelir dağılımı bozulur (eşitsizlik artar), ancak daha sonra bu eşitsizlik azalır."
YanıtlaSilHocam belkide başlangıctayız?
Ne yazık ki bu sadece bizim için değil gelişmiş ülkeler için de doğru çıkmıyor.
SilJoseph Stiglitz, Nobel ödüllü bir iktisatçı olarak gelir dağılımı adaletsizliği, eşitsizlik ve devlet müdahalesi konularında çok sayıda çalışma yapmış ve Kuznets eğrisi gibi klasik varsayımları açıkça eleştirmiştir.
YanıtlaSilStiglitz’in bu konudaki temel görüşleri:
1. “Eşitsizlik ekonomik büyümenin doğal bir sonucu değildir.”
Stiglitz’e göre:
“Eşitsizlik, piyasanın doğal sonucu değil, kötü politikaların ve bozulmuş kurumların ürünüdür.”
Yani ekonomik büyüme, otomatik olarak gelir eşitliği getirmez. Aksine, kontrol edilmezse eşitsizlik daha da artabilir. Bu, Kuznets eğrisine doğrudan bir eleştiridir. Çünkü Kuznets, büyümenin bir aşamasında eşitsizliğin azalacağını varsaymıştı.
2. Devlet müdahalesi şarttır.
Stiglitz, devleti sadece ekonomik düzenleyici değil, aynı zamanda sosyal dengeleyici olarak da görür:
Yüksek gelir gruplarından daha fazla vergi alınması (progresif vergilendirme),
Eğitim, sağlık ve konut gibi alanlarda eşit hizmet sunulması,
Yoksullukla mücadele eden sosyal yardımların güçlendirilmesi gerektiğini savunur.
“Sadece gelir dağılımı değil, fırsat eşitliği de bozulmuştur. Devlet bu adaletsizliği düzeltmek zorundadır.”
3. Aşırı eşitsizlik, demokrasiyi tehdit eder.
Stiglitz, gelir uçurumunun sadece ekonomik değil, siyasal sonuçları olduğuna dikkat çeker:
Orta sınıfın erimesi, toplumsal istikrarsızlık doğurur.
Aşırı zenginlerin siyaset üzerindeki etkisi artar.
Demokratik sistem, "para gücünün egemenliğine" dönüşebilir.
Bu görüş, senin önceki metninde geçen “orta sınıfı korumak gerekir, yoksa demokrasi uçlara kayar” fikriyle birebir örtüşür.
Stiglitz’in bu konuları detaylıca ele aldığı bazı önemli eserleri:
“The Price of Inequality” (Eşitsizliğin Bedeli):
Eşitsizliğin nasıl ekonomi ve toplumu çökerttiğini anlatır.
“People, Power, and Profits” (İnsanlar, Güç ve Kâr):
Demokrasi ile kapitalizm arasındaki gerilimi ve çözüm yollarını tartışır.
Stiglitz’e göre Kuznets eğrisi gerçekçi değil, eşitsizlik kendiliğinden azalmaz.Devletin rolü aktif müdahale şarttır; piyasaya bırakmak yıkıcıdır,orta sınıf korunmalıdır, çünkü demokrasinin temelidir. Demokrasi eşitsizlik artarsa yozlaşır ve kutuplaşma olur .
Stiglitz haklı.
SilSimon Kuznets’in hipotezi, büyük ölçüde sanayileşmenin ilk evrelerinde tarım sektöründen sanayiye geçiş sürecine bağlı olarak artan gelir eşitsizliğinin, sanayileşmenin olgunlaşması ve refah devletinin gelişmesiyle azalacağı varsayımına dayanır. Anakronik bir genel teoriye dönüştürmemek daha isabetli olur.
YanıtlaSilİşin ilginç yanı GSYH hesaplarını ilk yapan kendisidir ve elde ettiği sonuçlar tezini doğrulamamıştır.
SilMevcut muhalefet gibi saldırmadan , saygılı bir şekilde eleştirinizi yapmışsınız hocam.Ne güzel. Bu şekilde yapılan yapıcı eleştiriler başımızla beraber.
YanıtlaSil🙏
SilEmeğinize sağlık Mahfi Bey, teşekkürler. Gelir eşitsizliği çok önemli olmakla birlikte, asıl odak noktasının servet eşitsizliği olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü servetin reel değerindeki büyüme hızı, gelirin reel değerindeki büyüme hızından daha yüksek. Bunu hem kendi modellerimde tespit ettim hem de bu konuda zaten güçlü bir akademik literatür mevcut.
YanıtlaSilAyrıca, gelir seviyesi arttıkça zamanla nüfus demografisi de değişmekte. Özellikle emekli olup geliri düşen bireylerin sayısı giderek artarken, tam zamanlı olarak iş gücüne aktif katılım yaşı da yükseliyor.
Bu bağlamda, kişi başına gelir (income per capita) yerine; iş gücüne aktif katılanların kişi başına gelirine göre sınırlandırılmış bir Kuznets eğrisi veya Gini katsayısı hesaplaması yapmak daha isabetli olmaz mı?
Berlin'den saygı ve selamlarımla.
Dediğinizi yaparsak sadece işgücüne katılanlar arasındaki gelir dağılımı eşitsizliğini belirlemiş olmaz mıyız?
SilMahfi hocam, bence ekonomik eşitsizlik konusu ekonomi biliminin içindeki teorilerle açıklanmaktan ziyade sosyoloji ve coğrafya bilimiyle açıklanmalı. Sizin de gösterdiğiniz gibi hiçbir teori bu konuya bir açıklama getiremiyor. Şu anda inşaat işçileri hakettikleri gibi yüksek ücretler alıyorlar. Orta sınıf akıllı olursa ve politikalar da buna uygun olursa orta sınıf gücünü korur. Ancak Türkiyedeki gibi mesela avukat ve mimarlık öğretmenlik gibi meslekler artık kotasını doldurmuş durumda. Ve eğer orta sınıf çocuklar bu bölümleri okurlarsa piyasada ezilirler ve eşitsizlik artar ayrıca zaten politikalar da onları korumayacaktır.
YanıtlaSilYazınız için teşekkürler!
YanıtlaSilMerhaba Hocam,
YanıtlaSilAnladığım kadarıyla servet transferi yerine insanların kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayacak politikalar öneriyorsunuz. Bir nevi balık verme, balık tutmayı öğret diyorsunuz. Ben de açıkçası çalışmış çabalamış kendi imkanları ile zengin olmuş kişileri yolup hiç bir çaba göstermeden her şeyi başkalarından bekleyen asalaklara verilmesine karşıyım. Dönüp dolaşıp popülist politikalara geliyoruz. EYT, seçim zamanı verilen avantalar vb. Mevcut demokratik sistemin revize edilme zamanı geldi. Tüm halka oy kullandırmak hata. Sadece belirli niteliklere sahip kişilerin oy verebileceği bir seçim sistemi üzerinde kafa yorulmalı.
Bu gerçekten Murat Bozdoğan mı?
Sil