ABD mi Çin mi?
Küreselleşme, ürün, düşünce ve kültürlerin alışverişinden doğan bir uluslararası bütünleşme süreci olarak tanımlanıyor. Ben öteden beri bu tür tanımların küreselleşmeyi açıklamadığı, olayı masum göstermeye çabaladığı kanısındayım. Bana göre küreselleşme; ABD’nin kendi uyguladığı tarzdaki kapitalizmi bir dünya sistemi haline getirme o ve dünyanın tek hegemonu[i] olarak devam etmeye çalışmasını ifade ediyor. Özellikle Sovyetler Birliği’nin çöküş yoluna girmesi ve sermaye hareketlerinin dünya çapında serbest kalmasıyla bu girişim ilk on beş - yirmi yıl başarıyla yürümüş göründü. İki kutuplu dünyanın soğuk savaş dengeleri ortadan kalkmış gibiydi. Bu dönemde artık ABD’nin tek başına hegemon devlet konumunda olduğu tek kutuplu bir dünyanın gerçekleşeceği görüşü egemendi. Avrupalı devletlerin neredeyse hepsi ABD’nin hegemonluğundaki tek kutuplu dünyayı destekliyordu.
Derken ABD’nin, IMF’yi de yanına
alarak bütün dünyaya kabul ettirmeye çalıştığı neoliberal yaklaşımlara karşı
farklı bir modelle Çin ortaya çıktı. Çin, eskiden yaptığı gibi dünyadan
soyutlanmayarak, uluslararası kapitalist sistemin içinde kendi kurallarına göre
yer aldı. Dışa açık, ihracat ağırlıklı bir ekonomik model benimsedi.
Çocuklarını ve gençlerini sürekli olarak yeni şeyler düşünmeye, bulmaya,
uygulamaya dönük bir eğitim sistemiyle yetiştirmeye başladı. ABD ekonomisi, 1980
– 2024 arası dönemde yıllık ortalama yüzde 2,6 oranında büyürken Çin ekonomisi
aynı dönemde yüzde 9 oranında büyüdü. 1980 – 2024 döneminde ABD’nin GSYH’si
cari fiyatlarla 10 kat, kişi başına geliri 7 kat artarken, Çin’de cari
fiyatlarla GSYH 62 kat, kişi başına gelir 43 kat arttı. Böylece yirmi birinci
yüzyılın ilk çeyreği ABD’nin giderek zayıflayan küresel gücüne karşılık Çin’in
giderek güçlenen görünümüyle geçti. Eskiden ABD’ye ve Batı dünyasına yaklaşan
uzak doğu ülkelerinin önemli bir bölümü Çin’in liderliğini tercih eder konuma
gelmeye başladılar.
Bugün geldiğimiz noktada uluslararası
siyasal ekonomi açısından iki grup soru karşımıza çıkıyor: (1) ABD, hegemon
devlet konumunu kaybeder mi? Ederse bu boşluğu kim doldurur? (2) ABD hegemon
devlet konumunu kaybederse dolar da birincil rezerv para olmaktan çıkar mı?
Çıkarsa doların yerini hangi para alır?
Bu iki grup sorunun yanıtlanması
komplo teorisi yazanlar için kolay görünse de konuya daha bilimsel yaklaşanlar
için o kadar kolay değil. ABD’nin de Çin’in elinde önemli kozlar var.
ABD’nin elindeki en önemli koz
doların rezerv para olarak dünya parası konumunda olması ve uluslararası
ticaretin merkezinde bulunmasıdır. Altın ve petrol gibi iki önemli maddenin ve
diğer birçok maddenin fiyatlarının dolarla belirlenmesi, pek çok ülke merkez
bankasının rezerv para olarak dolar tutması dolara parasal hegemon konumu
sağlıyor. Dünya ticareti doların çevresinde yürüyor. Buna karşılık Çin Yuanı
(RenMinBi) IMF tarafından SDR sepetine diğer rezerv paralarla birlikte dâhil
edilmiş olsa da henüz dolar gibi hatta Euro, Yen ve Pound Sterlin gibi bir
rezerv para konumunda değil. Doların bu üstünlüğü ABD’nin rahatça borçlanmasına
ve tahvillerini bütün dünyaya pazarlayabilmesine imkân sağlıyor. Çin bile 3,3
trilyon dolarlık rezervlerinin 730 milyar dolarlık bölümünü ABD tahvili olarak
tutuyor.
Çin'in elindeki kozlar da oldukça
güçlü. Örneğin ABD tahvillerinin önemli bir ölümünün Çin’in rezervleri arasında
olması ABD’ye karşı ciddi bir koz olarak görünüyor. Çin, zarar etmeyi göze alıp
bu tahvilleri satarsa ABD tahvillerinin değeri düşer. Öte yandan bugünlerde
gündemde öne çıkan nadir toprak elementlerinin dünyadaki rezervinin en büyük
bölümü Çin’de bulunuyor. Yirmi birinci yüzyıla kadar Amerika ve Avrupa
markalarını taklit eden Çin sanayisi artık kendi markalarını yapıyor ve her alanda
teknolojiyi ileriye taşıyor. Trump’ın gümrük vergisi önlemleri Çin’in ABD’ye
olan ihracatını düşürse de Asya’ya ihracatındaki artışla dengelenmeye başladı.
Çin mallarının talibi çok fazla olduğu için ihracat kısıtlamaları Çin’i çok
fazla zedelemiyor.
Özetle söylemek gerekirse
önümüzdeki dönem ABD’nin dolarla sağladığı üstünlüğe karşılık Çin’in nadir
toprak elementleri ve teknolojik ilerlemeyle sağladığı üstünlük arasındaki
çekişmeye sahne olacak gibi görünüyor. Şurası bir gerçek ki çoğu insan,
neoliberal ekonomik düzenin egemen düzen olarak devam edemeyeceğine, yerini yeni
bir sistemin alacağına ve bu sistemde Çin’in mutlaka etkisi olacağına inanıyor.
Bu yeni düzende siyasal sistemin nasıl biçimleneceği işin belki de en sıkıntılı
yanı. Demokrasiyle yönetilen çoğu ülke, Çin’in başarısının da etkisiyle, daha
otoriter sistemlere özeniyor ve eğilim gösteriyor.
Yirmi birinci yüzyılın ikinci
çeyreği alışılmış dünyadan çok farklı bir dünyaya sahne olacak gibi duruyor.
(Rahatta zahmet, zahmette rahat vardır. )Çin her konuda kendini zorladı ve zahmet çekti bütün modellerini ; teknolojiye önem ver, çalış, üret, ihraç et ve kimseyle sataşma işine bak. Amerika batı ve Türkiye ise; çok yorma, rahatına bak, gez toz l, eğlen ve rahatına bak... Sonuçta ise en büyük zahmeti çekeceğiz.
YanıtlaSilOteriterlik konusunda çok haklısınız batı resmen doğuya özenir oldu...peki hocam siz gerçekten önümzdeki 3..5 yıl içinde doların tahtının sallanmasını bekliyormusunuz?...altın bu çekişmenin neresinde altın gümüş üzerinde süpkilasyonmu yapıyorlar?
YanıtlaSil3 - 5 yıl değil ama 15 - 20 yıl içinde bu dediğiniz olacaktır. An itibarıyla doların yerini alacak bir para görünmüyor.
SilÜstadım mikro düzeyde tek bildiğimiz şey çocuklarımız dünyanın neresine giderse gitsin dijital hapishanelerde yaşayacak istenmeyen hiçbir hareket satınalma harcama yapamayacaklar dünya ve yaşamın keyifli yanları giderek azalıyor fakirlik zenginlikle de alakası yok bunun hepimiz aynıyız
YanıtlaSil👍
SilDeğerli Hocam, yazınız için çok teşekkür ederim. 👏Bu vesile yeni kitabınızında okuru bol olsun!
YanıtlaSil🙏
SilSibiryadaki permafrost tabakasının erimemesi şayet erirsede önümüzdeki 100 yıl içerisinde yerküre sıcaklığının 100 derece artmaması , , nükleer bir 3. dünya savaşının çıkmaması koşulu ile küresel iklim anaomalilerinin devamında himalayalardaki buzuklların erimemesi sonrasında ganj b-ve hindu nehirlerinin kurumaması ve yaklaşık 2 milyar insanın hindistan ve çevresindeki ülkelerden zorunlu gçö etmemesi koşullarında ile önümüzdeki 50- 60 yıl içerisinde çin ile hindistan dünyanın yeni süper güçleri olacak tabiikide rezerv para birimi olarak USA dolarının da değişmesi sonucunda 52 devletten oluşan ABD de devasa borçları ve cari açıkları sonucunda 1800 lü yıllardaki gibi iç savaş ile değil de karşılıklı anlaşmalar sonucunda maksimum 10-12 devletten oluşan kantonlar şeklinde kendi periferisinde dünyanın en borçlu ülkeleri olarak yeniden yapılanmaya gitmesi kaçınılmaz .
YanıtlaSilHocam, rezerv para sahibi ülkenin dış ticaret fazlası vermesi gerekir, aksi takdirde rezerv paraya erişim zorlaşır ve dolayısıyla o para rezerv para olamaz diyen bir görüş var. Yani rezerv paraya sahip olmak hem bir nimet hem de bir lanet olabilir mi?
YanıtlaSil2. bir sorum da Çin’in ortaya çıkmasını Amerikam kapitalizmi sağlamadı mı ? Hem rezerv para olmanın gereği, hem serbest ticareti özendirmenin gereği olarak Çin’in ihracatını ABD almadı mı? Büyük global markalarının üretimini Çin’e kaydırmasaydı, Çin bu kadar ihracat yapıp büyüyebilir miydi?
ABD çok uzun yıllardır cari açık veriyor ama parası rezerv para olmaya devam ediyor. Demek ki o görüş yanlış.
SilÇin'in bu çıkışında ABD'nin katkısı var tabii. Amerikalılar fabrikaları oraya taşıdı, üretimi orada yaptırdı ve Çin mallarını aldı. Ama Çin'in böyle bir aşamaya geleceğini tahmin etmediler herhalde. Kontrol altında tutarız diye düşündüler.
Hocam şehven açık yerine fazla yazmışım, özür dilerim. Aslında Triffin Paradoksu denen şeyden bahsetmeye çalışlıyordum.
SilEn sonunda Sarı, Siyah, Beyaz savaşı !
YanıtlaSilBen Sarıların tarafındayım çünkü tenim sarı.☠️🤣
ABD Milleti ne diyor ?
"NO KİNG"
Biz ne diyor/uz/muşuz "YES KİNG"
Cumhuriyetlerin tek tek yıkıldığını görüyoruz...
Neoliberaller Cumhuriyetten bilhassa Ulusal Cumhuriyetten nefret ederler, Kralları ve Sultanları ise kendilerinden fazla severler.
Kapitalizm bütün semavi ve insani dinlerin atasıdır.
Herkes önünde saygı ile eğilir ve bütün hayatını kapitalizme vakfeder/adar.
Kapitalizmin mabedleri hergün, her saat milyonlarca insanın eti, kemiği ve kanıyla beslenir.
Bu kutlu ibadetin sonunda asgari ücretle ödüllendirilir.
Şeyhül-kapital nerede, kim ?
Hocam bütün renkler değişiyormu?
SilRenkler değil ama bakış açıları değişiyor, o zaman renkler de farklı görünebiliyor.
SilHocam bu dağılmış hegemonya döneminde bizimde hegemonya kurma vaktimiz geliyor.
YanıtlaSilBiz kendi toplumumuz üzerinde hegemonya kuruyoruz.
SilKüreselleşme artık "evrensel değerlerin yayılması" değil, büyük güçlerin ekonomik ve ideolojik alan mücadelesine dönüşmüş durumda. ABD'nin bu mücadeledeki hegemon rolü sorgulanıyor. Çin bir alternatif sunuyor, ama bu alternatifi cazip ve sürdürülebilir kılıp kılamayacağı belirsiz. Yeni dönemde tek bir hegemon yerine, rekabet halindeki çoklu güç merkezleri ve karmaşık ittifaklar belirleyici olacak gibi görünüyor.
YanıtlaSilBir noktada Çin’in Sovyetler Birliği gibi olmadığını anladılar. Kolaycı bir bakış açısı ile “ O’nu nasıl yendiysek Çin’i de yeneriz anlayışı , Bize bir şey olmaz, Dünya yansa yıkılsa gene bizim teknoloji şirketlerimize muhtaclar “ Bakalım ne olacak?
YanıtlaSilEvet orada yanıldılar.
SilDeğişen bir şey olmayacak yani !
YanıtlaSil2050’de dünya tek kutuplu olmaktan çıkacak;ABD gücünü korurken Çin üretim ve teknolojiyle yükselerek çok kutuplu yeni bir düzen kurulacak. Dolar hâlâ önemli olacak ama dijital ve bölgesel para birimleriyle paylaşılacak; küresel denge artık ekonomiden çok teknolojiyle belirlenecek.
Motivasyonunuzu nasıl yüksek tutabiliyorsunuz, gerçekten merak ediyorum?
YanıtlaSil(Genç bir okurunuzum)
Meraklı bir kişiyim. O nedenle araştırıyorum, öğreniyorum ve öğrendiklerimi analiz yapmakta kullanıyorum.
SilHocam çin merkez bankası artık rezervini altına yatiriyormus. Bunun sebebi trumpa artık güvenmediği ve ABD dolarını rezerv para olarak görmedigi için mi? Artık ABD ve ing vatandasi ve birçok ilke vatandaşı yastık altı altını alıyormuş. Bu gerçek mi? Yani artık kimse ABD ve trumpa güvenmiyor diyebilir miyiz?
YanıtlaSilYüzyıllardır her konuda ilerleme gösteren Batı (teknolojide, sanatta, tarımda, tasarımda v.b), bence işin peşini bırakmayacaktır. Gerekirse ticaret savaşından, sıcak savaşa dönecektir. Çünkü öyle alışmıştır ve işin tadının farkına varmıştır, gittikçe savunma sanayına yatırım yapması boşuna değildir, Batı’dan kastım; bütün Avrupa, Kuzey Amerika, Avustralya, Japonya, G.Kore, Singapur gibi ülkeler dahil, zengin Arap Şeyhlikleri yanlarında yer alacaktır. Bunlarda muazzam para ve tüketim alışkanlıkları var ( bunu benden çok daha iyi bilirsiniz). Bunlar Çin’den mal almazsa, ürettiklerini kime satacaktır Çin. Rusya oligarkları dahi bir şekilde mal varlıklarını Batıya taşıyor (fırsat buldukça), Türkiye gibi ülkelerin zenginleri dahi her halda ikinci alternatif yaşam yerleri Batıdır; Çin, Rusya, Hindistan değil. Tekrar söylüyorum, bu manzaraya göre Batı bence pes etmeyecektir. Rusya-Ukrayna savaşı başladığında, Uzman Yorumcular derlerdi; Avrupa, Ukrayna’ya uzun zaman destek çıkamayacak, çünkü Rusya’nın petroluna, doğalgazına bağımlı Batı buna dayanamayacak; kışın, konforuna düşük Batı Toplumu üşüyecek ve sokaklara dökülecek, seçimle gelen Yönetimler buna pes edecek ve Ukrayna’dan desteğini çekecekler, öyle olmadı; hatta ordusu zayıf ülkeler, şimdi savunmalarını güçlendirmek için Yüz Milyarlarca Avroluk bütçe ayırıyorlar. Almanya’nın önemli otomotiv şirketleri, herhalde uçak, füze üretecekler. NATO’nun bütçesinin İki Üç kata çıkarma teşebbüsü hiç de masum değil, kısacası Batı’nın elinden geldiği kadar meydanı Çin’e, Rusya’ya bırakmayacak.
YanıtlaSilSayın hocam
YanıtlaSil500 yıl gerisine gidersek
Hollandalılarla başlayan süreç İngilzilerle ilerleyip şuan ABDyle devam ediyor.
Biz görmeyiz ama 2100 yılına Çin süper güç olarak, 2300 yılına da Hindistanın süper güç olarak gireceğini düşünüyorum.
500 yıl sonra 2500 yılı gibi kim bilir neler olur.
Her şey çok hızlı gelişiyor artık. 10 yıl sonra nasıl bir dünya olacağını tahmin etmek bile çok zor.
SilHocam yazınız için teşekkür ederim. Benim başka bir sorum olacaktı. Yarından itibaren ülkemiz için her şey iyiye doğru gitse maaşlar nasıl olacak ? Yani dolar yarın 10 lira olsa asgari ücret 2000 doları , memur maaşları 4000 doları mı geçecek ? Çünkü dolar daha önce 10 lira iken maaşlar yine dolar cinsinden hep aynı seviyelerdeydi. Bununla ilgili bir yazı yazabilir misin ? Teşekkür ederim.
YanıtlaSilHocam birinin gücü fiktif, yani doların gücü, tahvil, vs. diğerinin gücü reel, yani üretim kapasitesi, verimlilik vs. bu durum gelecekte fark yaratmaz mı?
YanıtlaSilAmerika'nın da üretim gücü o kadar düşük değil ama Çin çok ileri gitti.
SilDünya petrol rezervleri yaklaşık 70 yıl sonra bitecek. Bu, şu demek; 70 yıl sonra Orta Doğu'nun (kutsal şehirler dışında) hiç bir önemi kalmayacak. Dünya tamamen elektrikli araca geçecek ki Avrupa Birliği bunun önlemini erken aldı ve 2035'ten sonra benzin ve dizel araçların satışını yasakladı. ABD'nin ticari zekası güç, kontrol ve sömürü üzerine kurulu. Çin'in ticari zekası ise ihtiyaç ve üretim stratejisi üzerine kurulu ki ben sonunda Çin'in galip geleceğini düşünüyorum. Ticari anlayışla yönetim anlayışını ise birbirinden ayırmak lazım. Çünkü benim fırından aldığım ekmek ihtiyacımı karşılıyorsa (mesela susamlıysa ve beni memnun etmişse) bu durumda fırıncının inancı da ya da o ekmeği hangi yönetim anlayışıyla yaptırdığı beni ilgilendirmez. Hatta fırıncının isminin ne olduğu bilmesem de olur. Benim için önemli olan ekmekten aldığım haz ve bu yüzden de bu ekmeği nereden alacağımdır. Kısacası ihtiyaçları karşılayan ve işini iyi yapan uzun vadede her zaman kazanacaktır. Ne var ki Amerika'nın en büyük artısı da uzun vadede bağlayıcı anlaşmalar yapması. Bu yüzden Çin'in ipleri eline alması o kadar da çabuk olmayacak.
YanıtlaSilBizim de artık mutlaka teknolojik ilerlemelere uyum sağlamamız gerekiyor. Mesela dünya 6 yıl önce 5G'ye geçti. Hatta yönetim anlayışını eleştirdiğimiz İran bile 5G'ye 2020'de geçti biz ise daha yeni geçeceğiz. Eğer teknolojide dünyayı yakalayamaz ve geriden takip edersek işimiz zor. Kendi markalarımızı oluşturamadığımızda da işimiz zor. Şu anda oluşturduğumuz en büyük marka, arkadan dolap çevirmekle meşhur Türk dizileri. Çünkü ülke dışında fazlasıyla rağbet görüyorlar. Ne var ki benim kastettiğim bu değil, teknolojik markalardır.
Haklısınız ama bunları yapacak olan özel kesim firmaların. Hukukun bu kadar zedelendiği bir ortamda hiçbiri yeni yatırımlara girmek istemiyor.
SilHocam cok tesekkurler degerli gorusleriniz icin, bir noktaya katilmiyorum. Cin'in elindeki toplam Amerikan tahvillerinin Amerika'ya karsi elinde bir koz oldugunu soylemissiniz, fakat Amerika'nin tum tahvilinin yaklasik sadece 2% si Cin'in elinde, hepsini satsa tabiki bir etkisi olur ama bir silah olarak kullanilacak kadar ya da korku verecek kadar bir etkisi olmaz.
YanıtlaSilHepsini bir anda satsa ciddi sorun olur ama tabii o da satmaz çünkü kendi de kaybeder.
SilKısacası birileri ihtiyacı pazarlayacak birileri de açık pazar olacak. Bu alış ve satışlarını dengeleyemeyen ülkeler de gelişmekte olan ülkeler kategorisinden çıkamayacak. Ne var ki ülkeler arası boyuttan bir de işin ülke içi boyutu var. Bizde pazarlayanlar, (Zafer Havalimanı'nda olduğu gibi) yandaş şirketlere %98 hata oranıyla ihale verip, onlara 25 yıl boyunca kazandıranlar olmuş oluyor. Açık pazar haline gelen ise ülkenin kendisi yani bizim vergilerimiz. Bu yüzden bizim dış güçlerin kötü oyunlarına falan ihtiyacımız yok. Çünkü biz zaten kendi ayağımızı kendimiz kaydırıyoruz.
YanıtlaSilÇok doğru.
SilAmerika, NATO'ya üye ülkelerin güvenlik için ayırması gereken GSYH'nin en az %2'sini harcama şartını, %5'e çıkarmak istiyor. Amaç Amerikan silahlarını daha fazla satmak. Amerika bu işleri hep böyle yapıyor. Çin'de ise baskı ticareti yok. Ortaya sunulan malın ucuz ve pratik olması onu cazibe merkezi haline getiriyor. Bu yüzden Amerika, Çin ile mücadele edebilmek için tam bağımsızlığa / nükleer güce ulaşamamış ülkelere baskı yapmak, (futbol deyimiyle) zorunlu satın alma şartını koymak durumunda kalacak. Bu çerçevede Çin'e koyduğu vergi oranlarını, yakında başka ülkelerin de koymasını talep ederse hiç şaşırmayacağım. Amerika her zaman şart koyar ve Trump - Erdoğan görüşmesinde olduğu gibi uzun vadeli anlaşmalar yapar. Fakat bu düzen sürekli böyle gitmeyecektir. Çin'in son derece hassas olduğu Tayvan konusunda, bir gün Çin cüretkar davranır ve ABD de buna müsade etmek istemezse, işte o zaman tüm dengeler değişebilir. Dolayısıyla bu dünyadan ayrılmadan iki ülkenin savaştığını görürsem, buna da şaşırmayacağım.
YanıtlaSilHocam üretim ve tüketim bu hızla giderse ne olur? Ekonomi, ekonomi diye ortalık ayağa kalkıyor. Peki içinde yaşadığımız doğa, diğer canlılar ile olan ilişkimizi inceleyen bilim dalı ekoloji ne olacak? Hikaye bu şekilde devam ederse içinde ekonominin barınacağı bir ekoloji kalmayacak gibi görünüyor.
YanıtlaSilEko sistem çöker.
Sil"Çocuklarını ve gençlerini sürekli olarak yeni şeyler düşünmeye," Burası çok dar bir alan hocam. Özgür değil.
YanıtlaSilTeşekkürler
Konu eğer fizik, kimya, matematik, teknoloji, sanat, spor ise kısıtlama yok. Sosyal konularda özgürlükler kısıtlı.
SilÇin uyanırsa, dünya sarsılır. Napoleon Bonaparte
YanıtlaSilUyandı ve sarsıldı.
SilAydın bir despotun yönetimi altındaki bir ülkenin demokrasiyle yönetilen bir ülkeye üstünlük sağlayacağı aşikar. Bu durumda sorulması gereken soru Çin halkı mevcut durumdan ne kadar memnun. Çünkü hayatından memnun olmayan bir halkın eninde sonunda verimliliği düşecektir. Çin yönetimi doğru politikalar uygulamaya devam ederse elbet bir gün ABD'ye üstünlük sağlayacaktır. Ancak bu yakın bir zamanda olmaz. Zira Çin ihracatı ABD'nin izin vermesiyle yapıyor. Dünya denizlerine şu an ABD hakim. ABD'nin 16 uçak gemisi varken Çin'in sadece 2. Olası bir çatışmada Çin hemen çökecektir. Burnunun dibindeki Tayvan'a bile ABD korkusu ile müdahale edemiyor. Sonuç olarak benim yönetim tercihim Aydın Despot.
YanıtlaSilGüç merkezli bir yönetim anlayışında her zaman taht kavgaları yaşanır. Bu taht kavgalarının sonucunda da bir gün tahta son derece kötü bir despot oturabilir. Ülke felakete sürüklenebilir. Böyle bir ortama müsade etmemek için (ülke sadece dışarıdan değil, aynı zamanda içeriden de ele geçirilmemesi için) despotizimden tamamen arınmak gerekiyor. Ülkede güç merkezli değil, hukuk merkezli bir adalet sistemi olmalı. Adalet hem tarafsız hem de bağımsız olmalı. Ülkede öyle yasalar olmalı ve en tepedekinin bile eli kolu bağlı kalmalı ki, ülke kendi kendisini ateşe atmasın.
SilAydın despotları değil aydın demokratları tercih edin. Ki onlar da halkın aydınlanması için çalışsınlar.
SilHocam Trump'ın yakın zamanda 1 yıl sonra o kadar çok nadir toprak elementimiz olacak ki ne yapacağımızı bilemeyeceğiz gibi söylemleri bu yarışa mı bir göndermedir ek olarak bu kutuplaşan rekabette bizim gibi ülkeler kendine nasıl yer edinebilir acaba ?
YanıtlaSilÖnce kendi iç sorunlarımızı çözerek. Bu hukuk ve demokrasi düzeniyle biz böyle bir dünyada yer edinemeyiz.
SilHocam, Amerikan Dolarına dogrudan kafa tutmaya kimse cesaret edemesede BRICS ve etrafındaki yirmiden fazla ülkenin "Yerel Para ile Ticaret" dedigi sistem büyür ve gelisirse dolaylı olarak Doların "Dünya Parası" statüsünü bozmazmı?
YanıtlaSilBenzer bir şeyi Avrupalılar Euro ile yatı ama doların tahtını alamadılar. BRICS ülkeleri de yapamaz demiyorum ama bu öyle söylendiği kadar kolay değil.
SilDemokrasiden uzaklaşılan dünyada tek gücün para olduğu zamanları yaşıyoruz. Bu nedenle paraya kim hükmederse hegemonya onunla sürer. Yazınız için sağolunuz...
YanıtlaSilSayın Hocam
YanıtlaSilDünya tarihinin hiç bir döneminde küresel çapta baskın güç yani kürenin tamamında baskın olabilen hegemonik güç olmamıştır.
Hegemon güç kavramını Amerikalılar kendi güçlerini abartmak için kullanmış ve yaymıştır.
Hegemon gücü kural koyan güç olarak tanımlayanlar da vardır.
Trump döneminde
ABD kural koyan değil kurallara dayalı düzenin kurallarını çökerten güce dönüştürmüştür.
Bu durum ise küresel kaosa neden olmaktadır.
Günümüzde doların gittikçe azalan hegemonik etkisi vardır.
Saygılarımla.
Nejat Eslen
Küreselleşme, kapitalizmin şimdilik son aşaması olarak kabul edilir, edilmesi gerekir. Küreselleşme ulus devletlerin kalkması olarak düşünülmemelidir. Tüm ülkelerin, büyük kapitalist ekonomik yapının parçası olması anlamına alınmalıdır. Kapitalizm, Dünyanın ekonomik işleyişi bu yönde ilerlemektedir. Günün 2 ya da 3 kutuplu dünyası, çeşitli ekonomik merkez arasında rekabet olmasından doğmuştur. Küreselleşme gelişirken, rekabet sertleşmektedir. Bu ortamda rekabetten ABD mi kazançlı çıkar, Çin mi, şimdiden tahmin edilemez. AB zayıfladı, eski gücü yok, bir atılım yapar mı? Birkaç yıl sonra atılım yapabilir. "Liderlerin değişmesi gerekir.
YanıtlaSilİnternet dünyası; haberleşmeyi, iletişimi ve kültür etkinliğini küreselleştirmiştir. Bu da başka bir küreselleşmedir. Bunun da geliştiğini görüyoruz.
Hocam altin ne zaman dusmeye baslayacak veya yukselmeyi kesecek? Yeter artik
YanıtlaSilMahfi Bey, konu çok güncel ve önemli. Bu nedenle takdiri hak ediyorsunuz. Bu yazınızda 1-2 konuya daha değinmenizi beklerdim doğrusu. İstatiski veri olarak son yıllarda ABD dolarının rezerv para özelliğinin gittikçe azaldığını ortaya koyabilirdiniz. Bu veri mevcut. İkinci olarak ABD hazinesinin yaptığı son ihalelerdeki eğilimlerden bahsedebilirdiniz. Özellikle ABD bankalarının gittikçe artan oranda daha fazla kağıt aldığı ve bunları üzerinde taşıdığı konusuna değinmek ve analiz etmek faydalı olurdu. Bence bu konunun asıl önemi, dünyanın ve ülkemizin bir yol ayrımında olduğu gerçeği. Hala bizim siyasiler çıkıp ABD ve AB bazlı uzun dönemli politikalar üretiyorlar. Özellikle hala AB'ye üyelik masalını bize yutturmaya çalışıyorlar. Bir başka yazınızda bu 2 ülkenin çekişmesinin Avrupa ülkelerine etkisinden de bahsetmenizi beklerim. Benim tarihten çıkarımlarımdan birisi, bu tür köklü değişim dönemlerinin kanlı olması. Umarım ABD saçma sapan bir kararla hegomon gücünü savaşla korumaya kalkmaz. Umarım bizim ülkemizin siyasileri ve askeri bürokratları bu gerçeği görür ve bu değişim sürecinde tarafsız kalır. Muhtemelen ABD ve batı bizi kendi yanına çekmek için havuçlar uzatacak ve bizi kandırmaya çalışacak. Umarım 3 koyup 5 alacağız diyen siyasiler çıkmaz. Umarım Osmanlı hayaliyle yanıp tutuşan politikalara yönelmeyiz.
YanıtlaSilKüreselleşme denilen olgu çok uluslu sermayenin ulusal sermayenin üzerine çıkması ve ulusal borçların en büyük finansörü haline gelmesinden başka bir gelişme değildir. Çini de büyük güç haline getiren de giderek küresel sermaye haline gelen çok uluslu sirketlerdir. Küreselleşme = Şirketokrasi dir. Net. O yüzden de artık küreselleşen sermaye devletler yerine tek dünya devleti olsun istiyor.
YanıtlaSilMahfi hocam global ekonomide abd ila çin arasindaki dengesizliklere dayandırılmış bir denge oluşturuldu. Abd nin yüksek cari açığını ciddi oranda çin cari fazlasiyla finanse ediyor. Bütçe acigini da tahviller alarak çin finanse ediyor. Çin bunu yapmasa en büyük pazari abd yi kaybedeceğini biliyor. Küresel çapta abd talep çin arz taraflarinin baş temsilcisi halindedir. Ancak bunun sürdürülebilirliligi imkansızdır.
YanıtlaSilHocam doğada tek kutup olmaz . Bir mıknatıs her zaman 2 kutupludur . Mıknatıs kesilerek 2 parçaya bölünürse her bir parçanın da 2 kutbu olur . İnsanlık tarihinde de her şey en az 2 kutupludur . İyi kötü , fakir zengin , güçlü zayıf gibi örnekleri çoğaltabiliriz . ABD’nin hegemonluğundaki tek kutuplu dünya , sürdürülemez .Muhakkak gizli veya açık karşıtları (kutupları ) olacaktır .
YanıtlaSilbirinin olması için ötekinin, ötekinin olması için diğerinin olması gerekir yaşam boyunca fakat önümüzdeki kısa orta uzun vadede hangisi öndd olacak ise soru yanıtı geçmişten gelen stoğunu ve stok devşr hızını yüksdk tutan taraf veya taraflar önde olacaktır..iyi günler
YanıtlaSilHocam altın rezerv para olamaz diye düşünüyorum. Çünkü altın kısıtlı. Halbuki kagit para basılır. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda. Ne yapmaya çalışıyorlar ben anlamadim
YanıtlaSilAltın başlı başına bir rezerv unsurudur ama altından ya da altına dayalı para yaratmak günümüz dünyasında hayalden başka bir şey değildir.
SilGümüşe dayalı yaparız biz de :) Olmaz mı
Sil