Yaratıcı Yıkım ve Sürdürülebilir Büyüme

Bu yılın Nobel Ekonomi Ödülü, büyüme kavramına yeni bakış açıları getiren üç iktisatçı arasında paylaştırıldı. İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi Sveriges Riksbank İsveç Merkez bankası) tarafından Alfred Nobel anısına konulan 11 milyon İsveç Kronu (yaklaşık 1.210 bin dolar) tutarındaki ödülün yarısını Joel Mokyr’e yarısını da Philippe Aghion ve Peter Howitt’e verdi.

Joel Mokyr (Northwestern Üniversitesi, Tel Aviv Üniversitesi), uzun süredir üzerinde çalıştığı ve çeşitli yayınlar yaptığı bilginin ekonomik büyümeye dönüşme tezi nedeniyle ödüllendirildi. Akademi, ödülün verilme gerekçesi olarak Mokyr’in “teknolojik ilerleme yoluyla sürdürülebilir büyümenin ön koşulları üzerindeki çalışmalarını” esas aldığını açıkladı. Mokyr, bilginin niçin ve nasıl işe yaradığını öğrenen insanoğlunun büyümeyi sürdürülebilir hale getirdiğini öne sürüyor. Mokyr’e göre bu netlik sanayi devriminde ve ondan sonraki dönemde olmadığı için büyüme o dönemde sürdürülebilir bir nitelik kazanamadı. Mokyr’in önemli yapıtları arasında Zenginlik Kaldıracı: Teknolojik Yaratıcılık ve Ekonomik Gelişme (1990, Oxford Üniversitesi yayını), Bir Büyüme Kültürü: Modern Ekonominin Kökenleri (2016, Princeton Üniversitesi yayını), Athena’nın Hediyeleri: Bilgi Ekonomisinin Tarihsel Kökenleri (2002, Princeton Üniversitesi yayını) sayılabilir.

Akademinin, ödülün diğer yarısını paylaştırdığı Philippe Aghion (College de France, INSEAD, London School of Economics, Paris School of Economics) ve Peter Howitt (Brown Üniversitesi) “yaratıcı yıkım yoluyla sürdürülebilir büyüme teorisini geliştirdikleri” için ödüle layık görüldü. Bu ikili, 1992 tarihli ortak makalelerinde inovasyonun sıçrama yoluyla gerçekleştiğini öne sürüyor (Aghion, Philippe; Howitt, Peter, ‘Yaratıcı Yıkım Yoluyla Büyüme Üzerine Bir Model’, Econometrica Dergisi 60 (2): 323–351.) İkilinin ortak kitapları arasında 1998’de yayınladıkları İçsel Büyüme Teorisi (1998, MIT Yayını) ve Büyüme Ekonomisi (2008, MIT Yayını) önemlidir.

Aghion ve Howitt’in ödüle layık görülen çalışmaları aslında Joseph Alois Schumpeter’in 1942 tarihli Kapitalizm, Sosyalizm ve Demokrasi (Harper and Brothers Press, daha sonra Routledge yayını) adlı kitabında ortaya attığı “yaratıcı yıkım” tezine dayanıyor. Schumpeter bu tezi asıl olarak Marx’ın kapitalizm için öngördüğü yıkımın aslında yaratıcı bir yıkıma dönüşeceğini öne sürerek ortaya koymuştur. Schumpeter’in yaratıcı yıkım tezine göre daha iyisi geldiğinde daha kötüsünü üretenler, örneğin dijital fotoğraf makinesi üreten firmalar ortaya çıktığında analog makineleri üretenler, elimine olmalıdır. Devlet analog makine üreten şirketleri korumaya kalkışmamalıdır çünkü bunu yaparsa ilerlemenin, büyümenin önünü tıkamış olur. Daha ileri bir teknolojiyle daha kullanışlı bir mal üreten firma gelmişse ötekiler yıkılmalıdır. Piyasa ekonomilerinde girişimcilerin daha fazla kâr elde etmek için üretim tekniklerini sürekli olarak geliştirmelerine yol açan böylece mevcut ekonomik yapının sürekli yenilenmesiyle ortaya çıkan yaratıcı yıkım büyümenin sürdürülebilir olmasını ve kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlar.  

Schumpeter’in bugüne kadar pek çok tartışmaya konu olan yaratıcı yıkım tezi ortaya atıldıktan 83 yıl sonra iki bilim insanına Nobel Ekonomi Ödülü kazandırmış oldu.

1968 yılında Mülkiye’de birinci sınıftayken Şerif Mardin’in bize okuttuğu ve sınavda sorumlu tuttuğu kitaplardan birisiydi Schumpeter’in Kapitalizm, Sosyalizm ve Demokrasi kitabı. Demek ki 57 yıl önce okumuşum. Şimdi yeniden okuyorum.  

Not: Yaratıcı yıkım tezinin asıl sahibi Werner Sombart'tır. Schumpeter'in bu tezi yenilik teorisinin bir bileşeni olarak Sombart'tan almış olmasına karşılık onun eserine uygun biçimde atıfta bulunmadığı olduğu öne sürülmektedir.

Yorumlar

  1. hocam konudan bağımsız olarak soruyorum. Gazze anlaşması imzalandıktan sonra Amerikan Nasdaq endeksi -3.5% değer kaybını 2.3% artışla bir bakıma telafi etti. Ama bu bizim için öyle olmadı. Ben anlaşmadan sonra yukarı yönlü hareket bekliyordum. Ama tam tersine -2.3% değer kaybetti. Yani çok tuhaf şeyler oluyor artık. Nasıl Türkiye ekonomisini yorumlayacağız? Nasıl neye göre yorum yapacağız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye, dünyadan bağımsız olarak kendi başına riskler yaratan ve çözüm yolunda adım atmak yerine yeni risklerle eskileri unutturmayı deneyen bir yapı içinde bulunuyor. Bu durumda dünya ile paralel gitmesi mümkün olamıyor. Çevremize bir bakın. Ülke, her gün yeni bir hukuk, demokrasi sorunu yaratıyor. Sözde tek parti iktidarı istikrar getirecekti, gelen istikrar yalnızca risk yaratmada istikrar biçiminde oldu. Böyle bir yerde bırakın borsayı hiçbir şey normal seyretmez.

      Sil
    2. 👏👏👏👏

      Sil
    3. Hocam tek parti yokki,iktidarda koalisyon var.

      Sil
    4. Adsız15 Ekim 2025 13:11 Bilginiz yanlış. Milliyetçi Hareket Partisi , iktidarın hiç bir kademesinde görev ve sorumluluk üstlenmemekte, iktidarın fiili paylaşımı anlamına gelecek aksiyonlardan şiddetle kaçınmaktadır.
      Halkın iradesinin tam ve eksiksiz olarak ülke yönetimine yansıması , Milliyetçi Hareket Partisi'nin tek ülküsü niteliğindedir.

      Sil
  2. Hocam , yaratıcı yıkım , Yeni Dünya Düzeni olacak gibi görünüyor .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kapitalizmin yaşamasını sağlayan güç olarak görülüyor.

      Sil
  3. Murat DAĞLIOĞLU14 Ekim 2025 21:06

    Yazınız için teşekkürler! 🙏

    YanıtlaSil
  4. Hocam merhaba.
    Konu dışı olacak ama sormak istiyorum.

    2024 Nisan ayında Arjantinde enflasyon yüzde 292,2 Türkiyede enflasyon yüzde 69,80
    2025 Eylül ayında Arjantinde enflasyon yüzde 31,8 Türkiyede enflasyon yüzde 33,29

    Bu REZALETin sorumlusu kim hocam ? Yapamıyorlarsa çekip gitsinler neyi bekliyorlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslına bakarsanız bu rezaletin sorumlusu çok daha fazla. Enflasyon da faiz de % 19 iken faizi düşürmeye başlayanlardan ve o kararları alkışlayanlardan itibaren sorumlu çok. Bugünkü durumdan şikayetçi olan iş alemi faizler düşürülürken ve biz bas bas bu yanlıştır yapmayın diye bağırırken o kararları alkışlıyorlardı. Bugün şikayet ediyorlar.

      Sil
    2. Hocam sebeb faizse faizi yuzde 10 bin yapalim bu is bitsin.rahmet ecevit gazi ercel ikilisi denedi cok basarili olmustu.

      Sil
    3. Adsız15 Ekim 2025 09:59 Yaşınız ortaya çıktı.

      Sil
    4. Hollanda nüfusu şu anda 18 milyon. Türkiye ise 85 milyon neredeyse Hollanda'dan 4 kat fazla nüfusumuz var. 2002 yılında Türkiye'nin milli hasılatı 230 milyar dolardı Hollanda'nın milli hasılatı ise 475 milyar dolardı. Hollanda o küçük nüfusu ile Türkiye'nin milli hasılatını ikiye katılıyordu. Şimdi ise Hollanda'nın milli geliri 1 trilyon 230 milyar dolar Türkiye'nin ise 1 trilyon 570 milyar dolar.

      Sil
    5. GSYH cari fiyatlarla ölçülüyor. Yani enflasyonla artışlar da işin içinde. Yılsonunda GSYH o yılın ortalama Dolar kuruna bölünerek dolar cinsinden GSYH bulunuyor. Karşılaştırmaya esas alınan GSYH'ler bu şekilde hesaplanan GSYH'ler. Bu durumda Türkiye'nin dolar cinsinden GSYH büyüklüğünde Hollanda'yı geçmesinin iki nedeni var: (1) Türkiye'de enflasyon Hollanda'dakinin 10 katı. Dolayısıyla TL ile cari fiyatlarla GSYH hesaplanırken enflasyondan gelen şişme var. (2) Türkiye, dolar kurunu baskılayarak olması gerekenin altında tutuyor. Öyle olunca da enflasyonla şişmiş GSYH'yi düşük kura bölünce dolar cinsinden GSYH yüksek çıkıyor.
      Özetle söylemek gerekirse Türkiye'nin dolar cinsinden GSYH'sine ortaya çıkmış görünen artışlar sadece bir illüzyondan ibaret.

      Sil
    6. Adsiz 23:28 2008 krizinde de kıyasla :)

      Sil
  5. Sizin de bildiğiniz üzere, "2026 FIFA Dünya Kupası" maçları; "11 Haziran - 19 Temmuz 2026" tarihleri arasında gerçekleşecek.

    "Meksika & ABD & Kanada"daki stadyumlarda oynanacak.

    Size iki sorum var:

    Soru: 1
    Eğer 2026 yaz mevsimi içinde, dünya genelini sarsacak silahlı çatışmalar çıkmaz ise, siyasî olaylar yaşanmaz ise, yani insanlar bütün dikkatini maçlara odaklamış iken; "Donald Trump" bu durumdan istifade ederek, bu maçların ABD'deki stadyumlarda oynanmasını bir reklam malzemesi olarak kullanır mı?

    Soru 2:
    19 Temmuz'daki final maçının sonunda, maçı kazanan takıma "FIFA Dünya Kupası"nı; bizzat "Donald Trump" takdim etmek ister mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilemem. Astrologlara veya falcılara sorun derim.

      Sil
  6. Üstat, Günaydın.
    Elinize sağlık.
    Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  7. Kapitalizm özünde sorunlu değil. Soruna neden olan yarattığı ile yıktığı arasındaki dengeyi kuramamak ( yarattığından az ya da yarattığından çok yıkmak, yarattığı kadar yıkmamak) denilebilir mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Denilebilemez.Yarattığından az yıkmanın nesi problem?

      Sil
  8. Sn Hocam
    “Yaratıcı yıkım”ı Endüstrileşme sürecindeki ülkeler feodal üretim tarzını ürettiği feodal kültürü tasfiye sürecine bağlı olarak gerçekleştirdi
    Gelişmiş ülkelerde bir çözümlemenin yenisi var iken eskisinin tutulması tutunması olanaksızdır
    Bu doğanın diyalektiğinin bir gereği
    Hem sonra”Yaratıcı Yıkım” endüstrileşme sürecini tamamlamış ülkelerde çok yüksek
    Bu ülkelerde “Yaratıcı Yıkımın” korunmasına özel bir destek sağlanmasına gerek yok
    Ben böyle.bir sunumdan kuram olmaz yol olmaz

    YanıtlaSil
  9. Sn Hocam
    “Yaratıcı Yıkım”
    Doğanın diyalektiğinin bir sonucu
    İnsanlar bu yıkıma uymak zorundadır
    Bu yıkım kendi zıddıyet(Antigonist) durumunu yaratmaktadır
    Önemli olan
    Var olan dinamikler ivme kazandırmaktır
    Yada dinamikleri özgürleştirmek toplumsal her alanlar için önemlidir
    Ben bu ekonomistlerin çözümlemelerini pek yaratıcı bulmadım
    Üretim ilişkileri toplumların sosyal siyasi kültürel hukuksal ve dinsel yapılanmalarını belirler
    Buna bağlı olarak üretimin dinamikleriyle gelişimin dinamıkleri paraleldir
    Yaratıcı yıkımın dinamiklerinde insanlığın feodal üretim tarzını ve ürettiği feodal kültürü tasfiyesi vardır
    Türkiye özgürleştikçe “Yaratıcı Yıkım”artacaktır

    YanıtlaSil
  10. "Bugünün insanı, çok dar bir çerçeve içinde üstün bir uzman, gerçek bir bilirkişi olmak amacındadır; buna karşılık, bu dar çerçeve dışında kalan bütün yargılarında ve tavırlarında gerçekliği kavramakta şaşılacak bir eksiklik gösteriyor."

    Joseph Schumpeter
    (1883-1950)

    YanıtlaSil
  11. Schumpeter'in yaratıcı yıkım tezini taa 1942 yılında ileri sürmesi gerçekten etkileyici.
    Nobel ödülü alan ikili 90'lı yıllarda neredeyse artık defacto olan bu tezi bir kez daha düzenleyip yayınladıkları için ödül aldılarsa bilinenin ilanı ödüle layık mı diye kendime sormadan edemiyorum Kodak dijitale geçemediği için 2000'li yılların başında bitti, keza Nokia işletim sistemini zamanında yenileyemediği için 2010 yılında saf dışı kaldı ... örnek çok
    Belki de bu ödül Schumpeter'e verilmeliydi :))

    ( yayınları okumadan, çalışmaların derinliğini bilmeden yazınızdan yola çıkarak yaptığım bir yorumdur )

    YanıtlaSil

  12. “Devlet, hazır giyim ve tekstili gözden çıkardı. İş öyle bir noktaya gidiyor ki üretici bulmakta sıkıntı çekeceğiz. Bizi bekleyen en büyük felaket bu. 6 ay sonra üretim duruyor. Anadolu’da fabrikalar kapanıyor. Üretim Mısır’a kayıyor. Çok sık bir araya gelmemiz lazım. Bizi bekleyen büyük bir tehlike var. Üretim olmazsa malı nasıl yerine koyacağız. Bugün burada söylüyorum, sıkıntılar başlıyor."

    Hocam,yukarıdaki cümleler Türkiye’nin köklü ve büyük bir tekstil sanayicisine ait.Sizin de sıklıkla vurguladığınız ve konuya yakın herkesin de anlattığı gibi Türkiye’nin tekstil ve hazır giyim sektörü çok zor bir durumda.Ülkenin kötüleşen ekonomik parametreleri ve finansal koşullar,tekstil sektörünü daha sert vurmuş görünüyor.Üretim yurt dışına gidiyor,fabrikalar kapanıyor ve çalışabilir nüfus işsiz kalıyor.
    Haberi okurken bir cümle ilgimi çekti: “Devlet, hazır giyim ve tekstili gözden çıkardı.” diyor.Devletin veya onun karar mekânizmalarında görev alan bürokratların böyle bir tercihi olur mu/olabilir mi bilemiyorum.Ancak bu sektörün geçmişten gelen bir takım genetik sorunları olduğunu düşünürüm hep.
    Bunlar;katma değersiz üretim,ölçek üretimi yapabilen ülkelerle rekâbet etmeye çalışmak,markalaşmada hedefsizlik - isteksizlik ve dünya pazarlarına açılamama sorunları.

    Sizin yazınızda bahsettiğiniz Schumpeter’in yaratıcı yıkım tezini okuyunca,tekstil sektörünün Türkiye’de geldiği noktanın,bu tezi doğrulayıp doğrulamadığını sormak istedim.Yani ülkenin ekonomik parametrelerindeki bozulmadan ziyade,az önce sıraladığım yapısal sorunlar ve vizyonsuzluk mudur sektörü Türkiye’de üretim yapmaktan uzaklaştıran gerçek neden?Sektör kendini bir üst lige çıkaramadığı için oluyor bunlar diyemez miyiz?
    Saygılarımla.

    YanıtlaSil
  13. Eğer çözülen permafrostun iklim üzerindeki etkilerini düşünmüyorsanız (işte nedeni) düşünmelisiniz. işte size gerek yaratıcı yıkım https://news-un-org.translate.goog/en/story/2022/01/1110722?_x_tr_sl=en&_x_tr_tl=tr&_x_tr_hl=tr&_x_tr_pto=tc

    YanıtlaSil
  14. Gizli sosyalizm. Zengini Korkutmayan sosyalizm. Şartlarin dayattığı sosyalizm

    YanıtlaSil
  15. hocam iyi gunler, seref mardinin eserlerinden okumak istiyorum, sizin tavsiyeniz var mi?
    tesekkurler iyi gunler

    YanıtlaSil
  16. Yaratıcı yıkıma biz kendi aramızda orman kanunları diyoruz.

    YanıtlaSil
  17. Hocam, "Yaratıcı Yıkım " tezi Schumpeter'e değil Werner Sombart'a aittir.O da Karl Marx'ın Savaş ve Kapitalizm adlı eserinden esinlenmiştir.Schumpeter, Sombart'a referans vermeden bu terimi tezinde kullanmış ve bir nevi intihal yapmıştır.Yazınızı düzeltmek isteyebilirsiniz diye bilgi vermek istedim. saygılar,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Katkınız için teşekkür ederim. Yazıya bir ekleme yapacağım.

      Sil
  18. Hocam Türkiye yapay zeka tarafından yönetilseydi (Doğru veriler girilip, kararlar alınmadan önce tüm yönleriyle yapay zekaya sorulsaydı) 23 yıl sonra Türkiye, şu anda hangi ülkenin seviyesinde olurdu? Güney Kore ya da Belçika'yı sizce geçebilir miydik?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belcika sadece bir yonden gecilebilir gibi geldi bana

      Sil
    2. Türkiye nin tek rakibi kendisidir.

      Sil
    3. Sorun sadece yönetim sorunu değil. Ama herhalde bugün olduğu yerden çok çok daha iyi bir yerde olurdu.

      Sil
    4. Türkiye halkı yapay zekayi bozar dünya işleyişini bozardi. Türkiye halki baş başına problem.

      Sil
  19. Hocam,
    Leman mizah dergisinde iki karakter vardı; Bezgin Bekir ve Kıllanan Adam…
    Blogdaki soru içeren bazı uzun yorumlara verilen kısa cevaplar bana onları hatırlattı.
    Okumuş muydunuz bilmiyorum ama okuyanlar anlar. :))

    YanıtlaSil
  20. Hocam merhaba, Tobb Etü'de işletme okuyorum. Sayın Ali Alp hocamız bir dersinde sizden bahsetti ve yazılarınızı okumamızı önerdi. İyi ki de önerdi. Açıklayıcı ve akıcı diliniz sayesinde keyif alarak okurken bir çok şey öğreniyorum. Umarım gelecekte biz de sizler gibi oluruz. Yazılarınız için teşekkür etmek istedim. Saygılarımla,

    YanıtlaSil
  21. Merhaba Hocam, umarım iyisinizdir…
    Telefonuz da kullandığınız uygulamaları çok merak ediyorum( özellikle ekonomi ile ilgili)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Telefonumda yalnızca Paramatic var. Piyasaları oradan izliyorum. Asıl izlediklerim ise bilgisayarımda.

      Sil
  22. Mahfi hocam bir şey denışmak istiyorum.
    Fon aldım 17.5% stopaj kesintisi var. Burdan kazandığım parayı ayrıca gelir vergisi olarak beyan etmek gerekiyor mu? Peki, Stopajı 0% olan fondan kazancımı bildirmem gerekir mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçek kişiler için fonlardan elde edilen gelirler ayrıca beyana tabi değildir. Stopaj oranı sıfır da olsa durum aynıdır.

      Sil
  23. Bankaların kaydi para oluşturma imkanları ellerinden alınmalı veya en azından çok kısıtlanmalı. Kredi mekanizması kontrolsüz bir talep yaratıyor. Ya da en iyisi tüm özel bankalar kapatılarak sadece kamu bankalarına izin verilmeli.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Para politikası bunun için var. Tabii doğru kullanılırsa.
      En büyük kredi genişlemesini kamu bankaları yapıyor ve kaydi parayı en çok onlar yaratıyor.

      Sil
  24. Sayın Mahfi Eğilmez'in dikkatine:

    Fitch Ratings, Dolar/TL paritesi için 2027 yıl sonu tahminini "53 (elli üç) TL" olarak belirtti.

    https://t24.com.tr/haber/fitch-ten-turkiye-icin-enflasyon-dolar-ve-buyume-tahmini,1267995

    Yorumunuz nedir Mahfi bey?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 2027'ye kim öle kim kala?

      Sil
    2. NOBEL, YARATICI YIKIM VE TURİZM

      Nobel Ekonomi Ödülü, “büyüme kavramına yeni bakış açıları getirenlere paylaştırıldı” dense de durum turizmde o değil!... Açıklayalım.

      Herkes bilir o rivayet hadisi: Hiç ölmeyeceğini zanneden biri gibi çalış, yarın ölecek biri gibi de tedbirli ol…”
      Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için” çalışmak gerektiğini söyleyerek, dünyaya aşırı derecede dalıp, ahireti unutanlara, (Yaratıcılık ve Ekonomik Gelişme) hadisin ikinci kısmı olan yarın ölecekmiş gibi ahretine çalış (Yaratıcı Yıkım) cümlesini hatırlatıyor.

      Yani yıkım kesındir eğer yaratıcı değilsen…

      Yani, teknolojik ilerleme yoluyla sürdürülebilir büyüme mümkündür miti, herkesin kabülüdür (Zenginlik kaldıracı budur!).
      Biz de okuduk fakültede Schumpeter’in kutsal yerine geçen kitaplarını: temel tezi Marx’ın kapitalizme has yıkımın (Azalan karlar vs..), yaratıcı bir yıkıma dönüşeceği göndermesi… İyi, kötüyü kovar mı? (tersinden Greshamsi’yi analım?)

      Daha ileri bir teknolojiyle daha kullanışlı bir mal üreten firma gelmişse ötekiler yıkılmalı mıdır? Böylesi olunca büyüme daha sürdürülebilir olur mu?
      Yok olan; insan + makine + sermaye…ne olacaktır. % 100 dönüşüm olmadığına göre?

      Turizmin Schumpeter’i kim?

      Mesela, 1990’larda turizmde Herşeyi Dahil (AI) pazarda baskın hale getirdik, hala da öyle… Yatırımlardan müşteriye kadar herşeyi onun fonksiyonu haline getirdik: T=f(Hd+)+e

      Peki o zamandan bugüne, hiç mi daha ileri bir teknolojiyle daha kullanışlı bir ürün/hizmet üretimi olmadı da pansiyonları dahi AI yaptık?

      Turizmde artık herkes “Aİ, Aİ” diye bağırırken “yaratıcı bir yıkıma” dönüşmesi gereken biz miydik, rakipker mi?

      Nobel ödülü alan teoriye göre biz, yaratıcı tarafta myız, yoksa ölecek tarafta mı?

      Bu sektörün ALTINI, Herşey Dahil (Aİ) midir ki GÜMÜŞÜ yarım pansiyonu (HB) ve diğerlerini kovuyoruz? Kötü para iyiyi kovuyor mu? Göreceğiz…

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İkinci Varlık Vergisi Faciasına Doğru

II. Abdülhamid ve Osmanlı Maliyesinin İflası

Osmanlı'dan Devraldığımız Borçlar