Asgari Ücret 2026
Her yıl bu zamanlarda olduğu gibi aktüel konu asgari ücret ayarlamasının nasıl yapılacağı meselesi. Bu konuda emekçi kesim temsilcilerinin açlık ve yoksulluk sınırlarını, işveren temsilcilerinin üretim maliyetlerini ve hükümet temsilcilerinin de bütçe imkânlarını dikkate alarak ortaya attıkları görüşleri var. Hiç kuşkusuz bu görüşler ortaya konulurken taraflar 2025 yılında yaşanan enflasyonu ve 2026 yılının enflasyon tahminlerini göz önünde bulunduruyorlar.
Öncelikle açlık ve yoksulluk
sınırları kavramlarını tanımlayalım:
Açlık sınırı; dört kişilik bir ailenin, sağlıklı ve dengeli
beslenebilmesi için bir ayda gıda için yapması gereken asgari harcama tutarını
tanımlamaktadır.
Yoksulluk sınırı; dört kişilik bir ailenin, gıda, giyim, konut
(kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için
yapması zorunlu aylık harcamalarının toplam tutarını ifade eden yoksulluk
sınırı, yeterli hayat standardında yaşayabilmek için gerekli olan minimum
gelir miktarı olarak kabul ediliyor.
Hesabı doğru yapabilmek için
konuyla ilgili verileri gözden geçirelim: (1) 2025 yılında asgari ücret 22.104
lira olarak belirlendi ve yıl boyunca hiç değiştirilmedi. (2) 2025 yılsonu
enflasyonu tahminen yüzde 30 olarak gerçekleşecek. Bu, yılbaşında 22.104 lira
olan asgari ücretin 2025 yılında yüzde 30 yani 6.631 lira satın alma gücü (SAG)
kaybına uğradığı anlamına geliyor. (3) 2026 yılı için Orta Vadeli Programda
(OVP) tahmin edilen enflasyon yüzde 16. Bu da asgari ücretin bu kaybı
karşılayacak şekilde belirlenmesi gerektiği anlamına geliyor. (4) Her ay
TÜRK-İŞ tarafından hesaplanan açlık sınırı Kasım 2025 için 29.827, yoksulluk
sınırı da 97.159 lira olarak belirlendi. Bunları da gösterge olarak kabul
edelim.
Bu durumda 2025 yılı için belirlenen 22.104 liralık asgari ücrette 2025 yılı süresince ortaya çıkan satın alma gücü kaybını giderebilmek için 22.104 lirayı % 30 artırmak gerekir. Ardından elde edilen tutarı, 2026 yılında yaşanması beklenen yüzde 16’lık enflasyon kadar artırmak gerekir ki asgari ücretli, 2026 yılı başında alacağı ücrette, yıl süresince yaşanacak enflasyon nedeniyle ortaya çıkacak satın alma gücü kayıplarından etkilenmesin.
Bu hesaplamaların sonuçlarını aşağıdaki
tabloda gösterelim:
Buna göre asgari ücretin 33.333
liradan aşağı belirlenmemesi gerekir. 2026 yılında enflasyon yüzde 16’yı aştığı
andan itibaren de yeni artışlar hemen gündeme alınmalıdır. Bu hesaplamada bile eşlerin
ikisi de asgari ücretle çalışsa ellerine geçecek gelir (33.333 x 2 = 66.666
lira) 4 kişilik ailelerinin yoksulluk sınırını aşmasına yetmemektedir.
Mesele asgari ücretin
düzenlenmesiyle bitmiyor. Emeklilerin maaşları da var. Mevcut durumda en düşük
emekli aylığı 16.811 lira. Bu ücret, açlık sınırının yarısı düzeyinde bulunuyor.
Bu maaşların da yeniden düzenlenmesi ve asgari ücrete yakın bir düzeye çıkarılması
gerekiyor.
Kuşkusuz bu düzenlemelerin
yapılması yalnızca asgari ücret alanları değil diğer ücret sahiplerini de
ilgilendiriyor. Çünkü asgari ücrette yapılacak artışlar asgari ücretin
üzerindeki ücretlere de aynı oranlarda yansıtılmak zorunda. Aksi takdirde bütün
ücret yelpazesi bozulur.
Türkiye'de açlık sınırı 29828 TL, yoksulluk sınırı 97159 TL, bekar çalışanın yaşam maliyeti 38752 TL, ortalama kira 24898 TL'dir. Yıllık enflasyon %31,07, 12 aylık ortalama enflasyon %35,91'dir. Büyüme %3,7'dir. Toplam nüfus 85 milyon 664 bin 944 kişidir. Mevsim etkilerinden arındırılmamış toplam çalışan nüfus 33 milyon 162 bin kişidir. Hane halkı büyüklüğü 3,11 kişidir. Hanede 1,2 kişi çalışmaktadır. Gini katsayısı 0,413'tür. Ben yapay zekaya tüm bu verileri verdim hatta başka verilere ihtiyaç duyarsa bunları da araştırıp değerlendirmesini isteyerek asgari ücretin ne kadar olması gerektiğini sordum. Akademik bir cevapla bana çok uzun bir sürü detay verdi ve sonunda yüksek enflasyon, Gini katsayısı gibi birçok parametrenin etkisiyle asgari ücretin Ocak’ta optimum 45000 TL olmasını ve 3 aylık periyotlar ve şu formülle asgari ücretin güncellenmesi gerektiğini söyledi: Yeni Ücret = Eski Ücret × (1 + TÜFE_3ay + (0.5 × Reel Büyüme) / 4) Fakat ana kriteri asgari ücetin bekar çalışanın yaşam maliyeti 38752 TL ile 66734 TL arasında olması gerektiğiydi. 66734 TL’yi şöyle buldu. Kira ortalamasını dikkate alıp 3,11 kişilik hane için yoksulluk eşiğini ayda 80081 TL olarak hesapladı ve hanede 1,2 kişi çalıştığı için de hanedeki 1 çalışanın bu eşiğe ulaşabilmesi için 66734 TL gelirinin olması gerektiğini söyledi.
YanıtlaSilDaha sonra ‘’Peki, Türkiye’nin ana hedefi enflasyonu tek haneli rakamlara indirmekse bu durumda asgari ücret ne kadar olmalı’’ dediğimde 40000 TL olmalı dedi ve yine her 3 ayda bir, son 3 aylık enflasyon + reel büyümenin dörtte birinin yarısı kadar artırılması gerektiğini söyledi. Tek haneli enflasyon hedefine rağmen asgari ücreti, bekar çalışanın yaşam maliyeti olan 38752 TL’nin altına düşürmedi, bunun biraz üstünü önerdi ve bu değeri de yıl boyunca güvence altına aldı.
Üretim sonrası oluşan pasta ne kadar büyük olursa asgari ücret de o kadar büyük olur. Mesela 2002 yılında milli gelir 240 milyar dolardı asgari ücret ise 110 dolardı. 2025 yılı milli gelir 1 trilyon 600 milyar dolar olacak asgari ücret ise 650 dolar civarı olacak. Yani ne kadar ekmek o kadar köfte. Yok insanca yaşamak için şu lazım bu kadar lazım demekle maaş artmaz. Ancak pasta büyürse maaş artar.
SilAsgari ücret bence 45 bin olması gerekir ev kirası olmuş 25 ile 30 bin bu kişi ne yiyip ne içecek soruyom size duvarları mi yesin bence asgari ücret her 3 ayda zam yapildin
Sil45 olsundemekle bitmiyr bu ilesler kiralar ne durumda olacsk ozaman 2o binlira olan kira olacak 25 30 bilira isveren isci cikartmak zorunda kalacsk issizlik cogalcsk ev araba alimi hayal olacsk dediginiz gibi kolaydeyil hersey
SilNe kadar ekmek o kadar köfte yaklaşımı doğru değil. Çünkü mevcut ekmek ve köfte adil paylaştırılamıyor. Bir kısım zümre bu ekmek ve köfteden nemalanırken, bir kısım milyonlar ise sefalete mahkum bırakılıyor. Eğer adil paylaşım olsaydı, yıllar geçtikçe giderler, ücret artışlarından daha fazla olmaz; ya daha az olur ya da en kötü ihtimalle aynı seyrederdi. Oysaki geldiğimiz noktada en düşük emekli maaşı ve asgari ücret açlık sınırının altında. Ailede 4 kişi çalışsa da yoksulluk sınırını geçemiyor. Bir maaşla bir kira bile ödenemiyor. Eskiden böyle değildi. Giderler bu kadar artmamıştı. En gerçek parametre hayat şartlarıdır ve hayat şartlarını bu kadar zorlaştıran da, geliri adil paylaştıramayan da hükümetin ta kendisidir. Bu gerçeği görmezden gelemezsiniz.
SilIyi has konuşuyorsun da bu işi Isvicre,İsveç, Norveç vs. nasıl çözmüş? Ülke üretemiyor,ürettiğini de adil paylaşmıyorsa cezası, gecesi gündüzü belli olmayan,toz,toprak içinde çalışana mı kesilmeli? Vur abalının sırtına diyorsun. Bak milyarder sayımız Avrupa yı geçti
SilEğer milyarı TL ile alıyorsanız biz herkesi geçeriz ama dolarla alıyorsanız iş tamamen tersine döner.
SilBurada asgari ücrete zam isteyen bazı kişiler akıldan ekonomi biliminden uzak rakamlar talep ediyorlar. Bazıları 200 dolar bazıları 300 bazıları 500 dolar istiyor. Neymiş hayat pahalılığı varmış. Madem hayat pahalılığı var diye dolar bazında siz 500 dolar zam istemeyi normal karşılıyorsunuz. 2002 yılında Almanya'da asgari ücret 850 dolar iken Türkiye'de neden 110 dolar idi. Şimdi Almanya 1500 dolar biz de 650 dolar civarına gelecek. Eğer hayat pahalılığı var diye asgari ücrete yüzlerce dolar zam yapmak normal ise bütün ürünlere dolar bazında yüzde yüz elli zam yapalım asgari ücreti de Avrupa gibi 1500 dolara çıkaralım. Yapamayız değil mi? Bu işler kağıt üstünde olmuyor üretmekle oluyor. Şu anki üretim 650 dolar asgari ücrete müsaade ediyor. 23 yıl önceki asgari ücret 110 dolara müsade ediyordu. Almanyanın üretimi de 1500 dolarlık asgari ücrete müsade ediyor. Yani önce üretimi artırmak gerekiyor.
SilAsgari ücret sadece üretilen toplam mal ve hizmet miktarıyla değil, ekonominin nasıl yönetildiğiyle, verimlilikle, gelir dağılımıyla, kur istikrarıyla ve fiyatlama davranışlarıyla belirlenen çok boyutlu bir konudur. Üretim elbette önemlidir; ancak tartışmayı ''üretim düşük, o yüzden asgari ücret düşük'' gibi tek bir değişkene indirgemek, gerçeğin önemli bir kısmını göz ardı etmek olacaktır. Çünkü aynı üretim seviyesinde bile gelirin kimlere ve nasıl dağıtıldığı tamamen ekonomik tercihlere bağlıdır. Nitekim Türkiye’de yıllardır şirket ve banka karları tarihi zirvelere çıkarken asgari ücretin reel alım gücü geride kalmıştır. Bu tablo, meselenin yalnızca ''yetersiz üretim'' değil, daha çok gelirin kimler arasında nasıl paylaştırıldığıyla ilgili olduğunu gösteriyor.
SilAlmanya’nın yüksek asgari ücreti de sadece fazla üretmesinden değil; yüksek teknolojik kapasiteye, güçlü verimliliğe, düşük enflasyona ve uzun yıllara yayılan kur istikrarına sahip olmasından kaynaklanıyor. Türkiye’de ise üretim artsa bile enflasyon ve kur oynaklığı sürdüğü sürece ücretlerin satın alma gücü hızla erimektedir. Asıl mesele sadece üretimin miktarı değil; üretilenin değeri koruyup büyütebilen sağlıklı bir ekonomik düzen kurmaktır.
''Üretim 650 dolarlık asgari ücrete izin veriyor'' gibi iddialar teknik olarak ölçülebilir, somut bir veri değildir. Bir ülkenin asgari ücretinde ''doğal tavan'' yoktur. Bugün Türkiye’de ücretlerin baskılanmasının temel nedenleri kayıt dışı istihdam, düşük verimlilik, yanlış para politikaları, kötü kaynak yönetimi ve gelir dağılımındaki bozulmadır. Dolayısıyla düşük asgari ücret bir zorunluluk değil; tercih edilmiş bir ekonomik modelin sonucudur.
Ayrıca ücret artışlarının üretimi düşürdüğü iddiası da genelleştirilemez. Düşük gelirli kesim elde ettiği her ilave geliri tüketime yönlendirir; bu da talebi, dolayısıyla üretimi ve istihdamı artırır. Güney Kore ve Çin gibi ülkeler büyüme dönemlerinde tam da bu dinamiği kullanmıştır.
Asgari ücretin yükselmesi yalnızca ''daha çok üretmekle'' açıklanamaz; öyle olsaydı dünyanın en büyük üretim gücü olan Çin’de asgari ücretin en yüksek olması gerekirdi. Asgari ücretin yükselmesi daha verimli üretmekle, fiyat istikrarını sağlamakla, ekonomiyi öngörülebilir yönetmekle ve gelirin adil dağılmasını tercih etmekle mümkündür. Bu nedenle bir ülkedeki asgari ücret düzeyi, çoğu zaman ekonomik kapasitenin değil, o kapasitenin kimler arasında nasıl paylaştırılmak istendiğinin göstergesidir.
asgari ücrete en üst perdeden zam yapılmalı, zama uymayan ya da mali yapısı el vermeyen işletmelerden özellikle büyük olanlar (fabrikalar vb.) işçiler tarafından işgal edilerek işletilmeli. üretim fazlası da küçük ölçekli işletmelere destek için kullanılabilir.
SilAsgari ücret zammından önce asgari ücrete mutlak şartta seviye düzenlemesi yapılmalıdır. Bu düzenleme 1 kere yapılmalı ve insanlar açlık sınırı dolaylarında ve altında yaşamaktan artık kurtulmalıdır. Bu seviyenin güvence altına alınması için de asgari ücret her yıl, önce bekar çalışanın yaşam maliyetine çıkartılmalı sonra da beklenen enflasyon kadar artırılmalıdır. Bu artışa ek olarak refah payı da eklenmelidir. Ayrıca 1 Temmuz'da da kontrol edilmelidir. Çünkü kontrol edilmediği takdirde ve öngörülen enflasyon hedefi de tutmazsa, asgari ücretin yılın 2. yarısında tek kişinin yaşam maliyetinin altına düşme riski vardır. Bu yüzden yılın tam ortasında bir kontrol şarttır. 2026'da net asgari ücret: 38752 x (%16) x (%3,7) olmak üzere 46615 lira olmalı ve yılın ortasında da öngörülen enflasyonun ne derece tutup tutmadığına göre gözden geçirilmelidir. Eğer ilk 6 ay enflasyon hedefi tutarsa herhangi bir artış yapılmamalı, tutmadığı takdirde ise (gerçekleşen enflasyon - tutmayan enflasyon) kadar güncellenmelidir.
SilLakin bu 1 kere yapılacak seviye düzenlemesini bu hükümetin gerçekleştirebilmesi mümkün değildir. Çünkü açıklanan enflasyonun aslında gerçek enflasyon olmadığı dönem, yine bu hükümetin dönemi olmakta; hayat şartları zorlaşırken ücretler düşük kalmaktadır. Bu düşük seviyedeki ücretleri koruma gayreti bu yüzden anlamsızdır. Önemli olan hayat şartlarına uygun bir seviye düzenlemesini öncelikli olarak hayata geçirebilmek olmalıdır. Çünkü İstanbul'da ortalama kirayı 33656 liraya, yoksulluk sınırını da 104927 liraya çıkartan asgari ücretli değildir. Asgari ücretlinin, hayat şartlarının bu kadar ağır olmasında herhangi bir sorumluluğu ve suçu yoktur. Bilakis devletin kendisi bundan sorumludur ve yine devletin kendisi vatandaşın hakkını hukukunu korumakla mükelleftir.
Sayın Adsız 6 Aralık 2025 02:14
SilO halde siz de yapay zekayla aynı mantığı öneriyorsunuz. Yapay zeka, bekar bir çalışanın yaşam maliyetinin üzerinde 45.000 TL önermiş ve yüksek enflasyondan dolayı bu değerin korunması için yılın dört çeyreğinde de asgari ücretin güncellemesini istemişti. Siz de 46.615 TL önerip yılın ikinci çeyreğinde kontrol öneriyorsunuz. Bence bu iki görüş de mantıklı. Çünkü seviyeyi bir kere artırıp güncelleme getirdikten sonra asgari ücret yıl boyunca bekar çalışanın yaşam maliyetinin altına düşmez. Günümüzde hiç kimse açlık sınırının altında yaşamak zorunda bırakılmamalıdır.
Ülkeyi bu noktaya getirenler bunun sorumluluğunu üstlenmeli ve lüks harcamalardan kaçınarak kamuda sıkı bir maliye politikası başlatmalıdır. Milyon Euro kazanan holdinglere vergi affı getirmek yerine, 4 kademeli bir vergi sistemi uygulanmalıdır:
1- Vergiden muaf tutulan düşük gelirliler,
2- Artan oranlı vergiler,
3- Yüksek gelir vergileri,
4- Çok yüksek gelir vergileri.
Aynı zamanda sosyal destek programları güçlendirilmeli, üretim teşvikleri artırılmalıdır. Ekonomik adaletin sağlanması, kamuda mali disiplin, adil vergi politikaları, güçlü sosyal yardımlar ve üretim teşviklerinin eş zamanlı uygulanmasıyla mümkündür.
Kayıt dışılık azaltılmalı, enflasyon kontrol altında tutulmalı ve demokrasiden hukuka kadar birçok alanda yapısal reformlar yapılmalıdır ki ekonomi sağlam bir tabana oturabilsin. Ülkemizin potansiyeli büyük, ancak halkını öncelikleyecek güçlü bir irade hala eksik. Bu nedenle asgari ücreti yükseltmek tek başına yeterli değil; onu sürdürülebilir kılacak bütüncül ekonomik ve sosyal politikalar hayata geçirilmelidir. Ülkeyi bu hala getirenler, başarısızlıklarını algı operasyonlarıyla kapatmaya çalışmak yerine artık sorumluluk almalı, halkın dertlerini önceliklemeli ve gereken tüm bu adımları atmalıdır.
Asgari ücret bu coğrafyada ve bu konjonktürde 500 doları geçmez. Dolara nerden neye göre bakacağız. Size bir ipcucu vereyim ; gerçek döviz fiyatları akaryakıt fiyatlarıdır ;) Asgari ücret 30.000 bandını bulur ve dolar = bugünki akaryakıt fiyatları olur...
SilBence bu söylediğiniz tecavüzcüye aşık olmaktan başka birşey değildir. Diyorsunuz ki bizi bu hale getirenler bizi kurtaracak. Bu mantıkla açıklanabilir bir şey değil. Olması gereken bizi bu hale sokakların cezalandırılması ve akabinde cezalandıranlanrın devreye girerek yetki ve sorumluluk üstlenip doğru adımları atması gerekir. Aksi mümkün olamaz.
SilAsgari ücret 46 bin lira yani 1100 dolar olsun öyle mi. Oldu olacak 1500 dolar olsun da Almanya Fransa İngiltere ile aramızda asgari ücrette fark kalmasın.
Silİşin garip tarafı şu bazı kişiler ekonomi berbat ekonomi kötü diyor ama iş asgari ücrete gelince 520 dolarlık asgari ücreti 1000 dolara çıkarmaktan bahsediyor.
SilAdsız6 Aralık 2025 14:32 Benim söylediğim, asgari ücretin Almanya seviyesine çıkması gerektiği değil; Türkiye’de bekar bir çalışanın gerçek yaşam maliyetinin biraz üzerinde bir gelir sağlaması gerektiğidir. Çünkü asgari ücretin mantığı da zaten budur: kişinin temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesidir. Bugün 46 bin lira ya da 1100 dolar tartışması, kurun oynaklığından bağımsız olarak çalışanın barınma, beslenme, ulaşım ve temel harcamalarının karşılanması ile ilgilidir. Eğer bu maliyet doğrusuyla 46 bin lira gerekiyorsa, olması gereken budur. Çünkü hayat pahalılığını bu kadar yükselten asgari ücretli değildir. Bunun cezası da asgari ücretliye, emekliye vs. kesilmemelidir. Devlet buna müsade etmemeli, vatandaşın haklarını korumalı, paylaşımı adil yapmalıdır.
SilMesele ''şu kadar dolar olsun'' değil, asgari ücretin yıl boyunca çalışanı yoksullaştırmayan, emeğini sömürmeyen nitelikte olması ve insanca yaşamaya yetecek seviyede kalmasıdır. Fakat siz vatandaşın ezilmesini tek çözüm olarak görüyorsanız buna diyecek bir şeyim olamaz. Yukarıda söylediğim ve hocamızın defalarca söylediği reformlar hayata geçirilse, bu gelir adaletini sağlayabilmek pekala mümkün olabilecek. Lakin acaba iktidar, vatandaşın haklarını ne kadar önemsiyor, gelir adaletini sağlayabilmeyi istiyor mu yoksa kötü yönetiminin sonucundaki her başarısızlığını algılarla kapatmaya çalışıp, bu başarısızlığın faturasını fakir fukaraya mı ödetmeye çalışıyor? Eğer biraz bunları düşünseydiniz bu algı oyunlarına kanmaz ve vatandaşın göz göre göre ezilmesine de razı gelmezdiniz. En azından iktidarın yapması gereken bir çözüm önerisini söylerdiniz. Fakat sizin geldiğiniz nokta, ''iktidar ne yapsın şartlar bu kadar el veriyor'' tarzında. Sonuç: Fakir fukara ezilsin. Çözüm bu mu olmalı? Peki, ülkeyi bu noktaya getiren kim, hayat şartlarını bu kadar ağırlaştıran kim? Bunların hiçbirini sorgulamıyorsunuz, iktidarın yaptığı yanlışları ya da yapması gerekenleri sorgulamıyorsunuz, çözümü ise vatandaşı ezmekte buluyorsunuz. Bir ay geçinin bakalım bu ücretlerle, bu hayat şartlarında geçinebiliyor musunuz. Sizin sanırım kiralardan, etin kilosundan, yoksulluk sınırından vs. hiç haberiniz yok. Ya da hepsinden haberdarsınız fakat iktidarın algı oyunlarına kapılmış gidiyorsunuz. Fakat ne olursa olsun çözüm asla fakir fukaranın hayat şartları altında ezilmesi olmamalıdır. Bugün insanların açlık sınırının altına mahkum edilmesi asla kabul edilemez. Bu bir utançtır.
Hayat şartlarını görmezden gelemezsiniz. Siz dolar hesabı yapıyorsunuz ve asgari ücrete dolar üzerinden bir kota koymaya çalışıyorsunuz. Bu mantık doğru değil. Çünkü giderler çok arttı. Ev sahibi, araba sahibi olmayı geçtim, artık maaşlar en temel ihtiyaçlar bile karşılamaya yetmiyor. Asgari ücrete dolar hesabı yapacaksanız, aynı hesabı giderler için de yapmalısınız.
Adsiz 5 Aralik 19:11 Almanya da asgari ücret 1 Ocak2015 de yasalasti daha önce asgari ücret yoktu...
SilYani 520 dolarlık asgari ücreti bir yılda 46 bin liraya yani 1100 dolara çıkarsınlar diyorsun. İnsanlık tarihinde asgari ücrete 1 yılda 500 dolar zam yapabilen bir ülke gördün mü hiç?
SilHala dolar hesabı yapıyorsunuz ve hayat şartlarını görmezden geliyorsunuz. Dolar hesabı yapacaksanız, giderlerin de dolar hesabını yapmalısınız. Bugün eğer kur baskılanmasaydı bir çok ekonomiste göre dolar 60-80 TL arasında olurdu. O zaman da 1100 dolar neredeyse yarı yarıya inerdi. Fakat dolar hesabı yapmak anlamsız. Çünkü benim esas aldığım baskılanan dolar değil, bir kişinin temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek miktarın TL karşılığıdır. Bu seviye düzenlemesi 1 kere yapılmalı ve daha sonra da kontrol altına alınmalıdır. Çünkü insanları açlık sınırının altına mahkum etmek halkı ezmektir ve bir utançtır.
SilAsıl sorun 2025 asgari ücretinin düşük verilmesiydi. Normal şartlarda hocanın yöntemini 2025 asgari ücreti için uygulasak ve %3.2 büyüme payını da ekleseydik, asgari ücretin 22104 TL değil, 17002 x 1.4438 x 1.175 x 1.032 olmak üzere 29.766 TL olması gerekiyordu. Aynı yöntemi 2026 için uyguladığımızda, (gerçekleşen enflasyon - tutmayan enflasyon) %30,35 - %17,5 olduğu ve aradaki %12,85'lik farkın iadesinin gerekeceği için 2026 asgari ücretinin de 29766 x 1.1285 x 1.16 x 1.037 olmak üzere 40.407 TL olması gerektiği sonucu ortaya çıkmış olur. Dolayısıyla asıl sorun 2025 başında verilen düşük asgari ücrettir. Şimdi biz hayat şartlarını da dikkate alıp olması gerekeni söylediğimizde ''bu kadar zam olur mu'' diyorsunuz. Oysa burada tartışılması gereken zam oranı değil, 2025'te düşük tutulan farkın nasıl kapatılacağıdır. Gerçek değerine çekilmemiş bir ücretin sonraki yıllarda anormal görünmesi son derece doğal; çünkü sorun zamda değil, başlangıç noktasının yanlış belirlenmesindedir. Bu yüzden yapılması gerekeni zam olarak değil, gecikmiş bir düzenleme olarak görmeliyiz.
SilMaalesef hocanın yönteminin mantığını anlayamayanlar var. Ülkenin büyüme payını da ekleyerek, bu yöntemi ilköğretim mezunlarının bile anlayacağı bir örnekle açıklamak istiyorum. Diyelim ki bir ülke yeni kurulmuş olsun ve bu ülkede de ilk asgari ücret 100.000 lira olsun. 1 yıl sonra gerçekleşen enflasyon %20 olsun, gelecek yılın beklenen enflasyonu %10 olsun ve ülke bu bir yıl boyunca da %5 büyümüş olsun. Şimdi asgari ücrete ilk defa zam yapılacak. Peki, nasıl zam yapılmalı?
Sil1- Gerçekleşen enflasyon %20 olduğu için insanlar bir yıl boyunca alım güçlerini %20 oranında kaybetmiş olurlar. Öncelikle bu kaybın iadesi gerekir. Böylece asgari ücret 100.000 x 1.2 olmak üzere 120.000 liraya çıkar.
2- Önümüzdeki yıl da enflasyon olacak ve önlem alınmazsa insanların alım güçleri yine düşecektir. İnsanlar zaten bu sıkıntıyı ülkenin ilk yılında enflasyon %20 gerçekleştiğinde yıl boyunca yaşamışlardı. Fakat artık bu sıkıntıyı öğrendik. Bu yüzden bunu bir daha yaşamamalı ve önlem almalıyız. Peki, nasıl önlem alacağız? Sonuçta gelecek yılın enflasyonunun ne kadar olacağını bilmiyoruz. Elimizdeki istatistiklere göre sadece tahmin yapabiliyoruz. İşte bu yaptığımız enflasyon tahminini de maaşlara yansıtmalıyız ki insanlar ilk yıl yaşadıkları sıkıntıları tekrar yaşamasınlar ve yıl boyunca enflasyona karşı alım güçlerini kaybetmesinler. Gelecek yılın enflasyon tahmini %10'du. Bu tahmini de 120.000 liraya yansıttığımızda asgari ücret 120.000 x 1.1 olmak üzere 132.000 liraya çıkacaktır. Dikkat ederseniz buraya kadar ki zam oranı sadece %10'dur. Çünkü ilk artış olan %20'lik artış aslında bir zam değildir, alım gücünün iade edilmesidir. Çünkü sene başındaki 100.000 TL'nin eşdeğer karşılığı sene sonunda 120.000 lira olmuştur. Bu yüzden ortada herhangi bir zam yoktur. Zam, (ilk yıl yaşanan alım gücü kaybı, gelecek yıl da yaşanmasın diye) %10 olan gelecek enflasyon beklentisi kadar yapılmıştır.
3- Bu bir yıl içerisinde ülke %5 oranında büyümüştür. Bu büyümenin de vatandaşa yansıtılması gerekmektedir. Dolayısıyla ülkenin 2. yılındaki asgari ücreti 132.000 x 1.05 olmak üzere 138.600 TL olmuş olacaktır. Fakat yapılan toplam zam aslında %38.6 değildir. 1.1 x 1.05 kadardır yani %15,5'tur. Çünkü dediğim gibi %20'lik fark zam değil, kaybedilen alım gücünün iadesidir.
4- Şimdi geldik ülkenin 2. yılının sonuna ve gerçekleşen enflasyon da diyelim ki %15 çıkmış olsun. Oysaki biz öngörülen enflasyonu %10 tahmin etmiştik ve bunu da insanlar bir yıl boyunca alım güçlerini korusunlar diye maaşlara yansıtmıştık. Fakat alım gücü korunamadı. İnsanlar %15 - %10 = %5 kadar yine alım güçlerini kaybettiler. Bu durumda ülkenin 3. yılında önce bu kaybedilen alım gücünü maaşlara yansıtmalıyız. Böylece asgari ücret önce 138.600 x 1.05 olmak üzere 145.530 liraya çıkartılır. Bir başka deyişle kaybedilen alım gücü iade edilmiş olunur. Sonra aynı mantıkla yine gelecek yılın tahmini enflasyonu ve ülkenin bu yılki büyüme payı kadar zam yapılır. Böylece ülke, ilk yıl yaşadığı sıkıntıdan ders almış, insanlara kaybedilen alım güçlerini iade etmiş, sonra tekrar alım gücü kayıplarından etkilenmesinler diye de mevcut alım gücünü koruma altına almaya çalışmıştır.
Dolayısıyla ülke 2. yılında, enflasyona karşı vatandaşını korumayı öğrenmiş olmaktadır. 3. yılda da (gerçekleşen enflasyon - tutmayan enflasyon) farkını vatandaşa yansıtarak, vatandaşını enflasyona karşı ezdirmemeyi ilke edinmiş olmaktadır.
Adsız7 Aralık 2025 12:39 Teşekkürler çok iyi anlatmışsınız. Fakat bunu yapacak bir irade maalesef bu iktidarda bulunmuyor. Çünkü biz belli bir sistemin insanları değiliz. Baştaki kişi kendinden de bir şeyler katacak ki biz de ona minnet duyacağız, biz maalesef buna programlanmışız. Oysaki hocanın yöntemi mantıklı. Bu yönteme büyüme de eklenebilir. Ayrıca birçok yorum okudum, bir yorumda kira artışı için esas alınan parametrenin 12 aylık ortalama enflasyon olduğuna vurgu yapılıyordu. Bu da bana mantıklı geldi. Çünkü en büyük gider kira ve bu yüzden giderde esas alınan, gelirde de esas alınmalıdır. Aksi halde mağduriyet oluşuyor. Bu durumda formülü biraz geliştirirsek ve başlangıç yılını 2025 olarak belirlersek ortaya şöyle bir sonuç çıkmış oluyor:
Sil2025 asgari ücret: 17002 x 1.3 = 22.104 TL değil,
17.002 x 1.5851 = 26.950 TL (Böylece 12 ay boyunca kaybedilen alım gücü teorik olarak 31 Aralık 2024'te iade edilir, ortada herhangi bir zam yok) Çünkü 1 Ocak 2024'teki 17.002 TL = 31 Aralık 2024'teki 26.950 TL'dir. Çünkü kiranızın zammı da aynı döneme denk gelse, kiranıza %58,51 oranında zam yapılacaktı.
26.950 x 1.175 x 1.032 = 32.680 TL (1 Ocak 2025'te beklenen enflasyon kadar zam yapılır ve büyüme oranı da bu zamma eklenir. Dolayısıyla 2025 yılında asgari ücret zammı gerçekte 1.175 x 1.032 = %21,26 olmuş olacaktır.
Sonuç: 2025 asgari ücreti %21,26 zamla 32.680 TL olmalıydı.
2026 için de 32.680 x (35,91 - 17,5) = 38.696 TL (Tutmayan enflasyonun iadesi, herhangi bir zam yok) Bu geldiğimiz nokta hesabın doğru olduğunu neredeyse kanıtlar. Çünkü yıl sonunda teorik olarak iade edilecek 38.696 TL, bekar çalışanın yaşam maliyetiyle neredeyse eşdeğer seviyededir.
38.696 x 1.16 x 1.037 = 46.548 TL (yapılan zam gerçekte 1.16 x 1.037 = %20,29)
Sonuç: 2026 asgari ücreti %20,29 zamla 46.548 TL olmalı.
Dolayısıyla 2025 ve 2026'da yapılması gereken zam oranı, bazı arkadaşların mübalağa ettiği gibi öyle %100'lerde falan değil (enflasyondan dolayı alım gücü iade edildikten sonra) sırasıyla %21,26 ve %20,29'dur.
Dikkat ederseniz 46.548 TL, bekar bir çalışanın yaşam maliyetinin biraz üzerindedir. 2026 yılının içinde bu miktar bekar çalışanın yaşam maliyetinin altına düşecek olsa bile yıl sonunda bunun iadesi (gerçek enflasyon - tutmayan enflasyon) yapılacağı için mağduriyetler de giderilmiş olacaktır. Eğer gerçek enflasyon - tutmayan enflasyon arasında bir uçurum varsa, bu durumda asgari ücret, yılsonu beklenmeden 1 Temmuz'da tekrar revize edilebilir.
Bana göre olması gereken gerçek asgari ücret formülü: (Düzenlemenin başlayacağı ilk yıl itibariyle);
Mevcut asgari ücret x (12 aylık ortalama enflasyon) x (gelecek yılın beklenen enflasyonu) x (büyüme oranı) şeklinde olmalı, düzenlemenin daha sonraki yıllarında da:
Mevcut asgari ücret x (12 aylık ortalama enflasyon - tutmayan öngörülen enflasyon) x (gelecek yılın beklenen enflasyonu) x (büyüme oranı) şeklinde devam etmelidir.
Lakin en önemli nokta bu formülün, mağduriyetin yaşandığı yıldan itibaren başlaması gerektiğidir. Yani 2025 yılından. Aksi halde mağduriyetlerin önüne geçilebilmesi sonraki yıllarda da mümkün olmayacaktır.
Sayın Adsız7 Aralık 2025 19:34
SilAynı hesap mantığını bir önceki yıla uyguladıktan sonra 2025’te kaybedilen alım gücünün iadesini hesaplarken parantez içerisindeki ifade (1.3591 - 1.175) olması gerekir. İfadeniz hatalı olmuş fakat sonuç aynı çıkmış. Hesabınızdaki mantığa katılıyorum. Bence de önce 38.696 TL iade edilip bunun üzerine zam yapılmalıdır. Lakin yazınızda eleştireceğim tek nokta 2026 asgari ücreti olarak tavsiye ettiğiniz ve bence de olması gereken 46.548 TL’ye tek seferde çıkılamayacağıdır. Enflasyonu da dikkate alıp bu miktarın üzerinde fakat reel alım gücü aynı olacak şekilde bu nihai noktaya kademeli olarak çıkmamız gerekiyor. Tabi bunun için de belli bir programa ve bütüncül reformlara ihtiyacımız var. Ne var ki biz yapılması gerekenleri bir türlü yapmıyoruz. Sonuçta asgari ücretin çıkması gereken sizin belirttiğiniz reel alım gücü seviyesine gelebilmesi için kademeli artış yapmamız gerekirken, maalesef hayata geçiremediğimiz uygulamaların sonucunda kademeli azaltış yapıyor ve insanların alım güçlerini dahi koruyamayıp bu alım güçlerini de düşürmüş oluyoruz. Bu da ülkenin ne kadar kötü yönetildiğinin bir ispatıdır.
Tüm bu hesaplamaların gösterdiği gerçek şu ki, asgari ücrette yaşanan alım gücü kayıpları yalnızca rakamsal bir mesele değil, ekonomik yapının derinleşen dengesizliklerinin doğrudan bir sonucudur. Eğer bir ülkede hem işçi hem de işveren mutsuzsa, bu durum sistemin kendi içinde çözülmeye başladığını açıkça ortaya koyar. Bu dengesizlik giderilmedikçe, ücret politikaları üzerinden yapılan hiçbir düzenleme kalıcı bir fayda sağlamaz; bu nedenle yapılan artışlar geçici etkiler yaratmaktan öteye gidemez. Dolayısıyla alım gücünün korunmasından ücret politikalarının etkinliğine kadar her alanda sürdürülebilir bir iyileşme için hem gelir politikalarının hem de makroekonomik çerçevenin yeniden tasarlanmasını gerektiren kapsamlı bir yapısal dönüşüm şarttır.
dolar hesabı yapan aklı evveller evet bi ülkede kiralar 1000 doları geçmişse asgari ücrette 1500 dolar olabilir neye şaşırdınız kaldı ki kurların gerçek olmadığını sağır sultan bile duydu
Sil
YanıtlaSilMehfi bey iyi hoş diyorsunuz ama piyasada konuşulan rakamlar hep %25-30 bandında. Sizce yüzde kaç zam yapacaklardır?
Hiçbir fikrim yok. Çünkü bu konular bilime göre değil rastgele gidiyor.
SilMahfi hocam adil rakam dediğiniz gibi 33 bin lira olmalı nokta atışı bir rakam bu. Bu rakam çalışanları tatmin de eder. Ancak enflasyon azmasın diye 28 bin ila 29 bin aralığında yapacaklar diye düşünüyorum.
SilAsgari ücret 500 doları geçmez. Dolara nerden bakacağınıza bağlı ;) Size bir ipucu gerçek döviz fiyatları akaryakıt fiyatlarıdır... Mahfi bey bunu çok iyi bilir..
SilAsgari ücret şu anda bile 500 dolardan fazla. 600 dolar desen daha mantıklı olurdu.
Silbu hesaba göre asgari ücrete gelmesi gerekli olan %50 zam işletme giderlerini büyük oranda yükseltiyor ve bunu işletmeler sattıkları ürünlere veya hizmete ekleyerek maliyetlerini kurtarmaya çalıştıklarında tekrar enflasyon %16 dan çok daha fazla yükselmez mi?
YanıtlaSilYükselebilir ama enflasyonu emekçinin sırtından çözmeye devam edersek zaten kaybolmuş olan orta sınıf iyice kaybolmaz mı?
SilÇok haklısınız, maaş zamlarının 50 enflasyonun yüzde 16 da kaldığı senaryoda işletmeler küçülmeye gitmek zorunda kalmaz mı?
SilEvet hocam çok haklısınız her şeyi emekçilere bindir memek lazım zaten ülkemizin bir çoğu asgari ücretle geçinmeye çalışıyor enflasyon yükselir diye hiç zam yapmasınlar o zama neden bir taraf sefalet çekerken bir taraf zevki sefa içinde burda büyük bir adaletsizlik var hiç bir iş yeri hiç bir alışveriş merkezi ayrım yapmıyor asgari ücretliye ucuz vermir hükümet bile en çok vergiyi onlardan alıyor ayrım yapmıyor yeter artık bu adaletsiz düzene son versinler şeytan en zam yapmayı düşündükleri 30 bin bile yok asgari ücret bumu adalet....
SilFabrikalar takır takır işçi çıkartıyor
SilHiç vermeyin Sizin olsun hep iş vereni düşünüyorsunuz
SilAsgari ücret artmasın fiyatlar da artmasın. Ürünlerin üzerine QR kodu koyun. Devlet tarafından bir sınır belirleyin o fiyatın üzerine satış yapanların dükkanlarını mühürleyin ve milyonlarla ifade edilen cezalar verin. Böylece enflasyon sıfırlanmış olur. Mesela 0.5 pet su markette 3.75 bakkalda 15 TL devlet 5 TL sabit fiyat koysun ve bir yıl boyunca fiyat artmasın
SilHocam faizlerin indirilmesi süreci devam eder mi sizce?
YanıtlaSilEder gibi görünüyor.
SilHocam, uzun bir süredir asgari ücret konu başlığı yapılarak tartışılıyor bu ülkede.Bana göre asıl mesele yapısal reformlar yanında ve yolsuzluklara son vererek çalışabilecek durumda olan herkese iş bulmaktan yani tam istihdama yaklaşmaktan geçiyor.Çalışmaz konumda olan işgücünün çalışarak üretime ve GSMH ‘ya yapacağı katkının ne olabileceğini siz iyi hesaplayabilirsiniz.Ama kimse yani ülke ekonomisini planlama sorumluluğu bulunanlar hiç de istihdam artırımına yönelik fikir beyan etmiyorlar.Bir tek TL’sını baskı altında tutarak Dolar cinsinde GSMH’yı yüksek çıkartmak ülkenin ekonomisini iyileştirdik demeye yetmeyecektir.Yani kısaca tam istihdam yaratılmadan ülke ekonomisi iyileşemez diye düşünmem doğru mudur?
SilHocam, 2025 yılında düşük verilen zam nedeniyle insanların düşürülen alım güçlerinin telafi edilmesi gerektiğini kabul ediyorum. Fakat bu telafinin üzerine 2026 yılında beklenen enflasyon olan %16'lıya göre artış yapılması fikrine sıcak bakmıyorum. Çünkü beklenen enflasyon tutarsızlıklarla dolu. Bu tutarsızlığın sonucunda yaşanacak kayıp, bir yıl sonra telafi edilse bile insanların 1 yıl boyunca yaşadıkları sıkıntıyı telafi edemez. Eğer bu mantıkla yaklaşılacaksa o zaman aynı mantık kira zammında da uygulanmalıdır. Fakat doğru olan mantık bence bu değildir. Düşürülen alım gücünün telafi edilmesinden sonra tıpkı kira artışlarında olduğu gibi gerçekleşen 12 aylık ortalama enflasyona göre hareket edilmesidir. Ayrıca büyümeden sonra refah payı da bu artışa eklenmelidir.
YanıtlaSilOlabilir ama başlangıçta % 16 zam yapıp sonra gerçekleşen enflasyona göre düzeltme yapılmasını önerdim zaten.
SilMahfi hocam şöylede düşünebiliriz asgari ücretten ziyade kamuda çalışan lise mezunu destek personeli maaşı 2026 ocak ayında minimum 60 bin tl olacak fakat özel sektörde çalışan bir çok lisans mezunu ve mühendisler şu an 30 -35 bin tl 2026 ocak ayında ortalama 45 - 50 bin tl maaş ile çalışacaklar. Skala çok bozuldu vasıfsız kamu personeli lisans mezunu özel sektör çalışanından çok almamalı alamaz bu konuda devletin ve özel sektörün çözüm bulması gerekiyor.
YanıtlaSilEvet maalesef bu da ayrı bir sorun. Skalanın yeniden düzenlenmesi gerekiyor.
SilKıymetli Hocam,
YanıtlaSilHerkes ayrı bir pencereden bakıyor ki bu gayet normal ancak uzlaşıyı sağlayacak olan asıl seviye, temel gerçekler etrafında buluşabilmemizdir. Yazdıklarınız sürekli olarak bu gerçekliğe çağırıyor karar vericileri fakat bizler vatandaş olarak bile o noktada buluşamıyoruz ne yazık ki!
Maalesef öyle. Sistem herkesi birbirine düşürmek üzerine kuruldu gibi.
SilCeyhun Elgin, Cem Oyvat ve Adem Yavuz Elveren yayınladıkları makalede %10'luk asgari ücret artışının yıllık enflasyonu %1-2 oranında artırdığını hesaplamışlar. Yapılacak ilave %25 kadar zammın yıllık enflasyona etkisinin ortalama %4 olacağını bekleyebiliriz. Hedef enflasyon %20 olur bu durumda. Bu kadar bir enflasyon artışı asgari ücretlinin ezilmesine tercih edilmeli dediğiniz gibi Hocam.
YanıtlaSilBu hesaplar doğru ama demek ki o zaman başka yerlerden tasarruf yapılması lazım. İnsanları açlık sınırının altında tutarak enflasyonu çözmek büyük insafsızlık. Kamu kesimindeki büyük israf önlense asgari ücrete doğru zam vermek mümkün olacak.
SilMerhaba hocam,
YanıtlaSilAsgari ücretin açlık sınırının 2/3 si olduğu bu durumda istihdamın bu kadar düşük olmasını nasıl yorumlarsınız?
1. Enflasyon. 2. Verimsizlik. 3. Yatırım ve üretim yapma arzusu düşüklüğü (risk yüksekliği nedeniyle) 4. Diğer işlerden (faiz, g.menkul, borsa, altın, döviz) daha yüksek getiri elde edilmesinin yatırım ve üretim üzerinde yarattığı olumsuz etkiler.
SilEmekli maaşlarına zam yapmadıklari gibi bir de İstanbul'da emeklilerin evlerini , Almanya'daki Hollanda'daki gurbetçilerin baba yadigarı evlerini Kentsel Dönüşüm ile Afet Riski var diye habersizce satıyorlar. Bu açık bir mülkiyet ihlali. Böyle Avrupa Birliğine nasıl aday oluyor bu ülke? Bir Nato ülkesinde mülkiyet hakkı bu şekilde nasıl ihlal ediliyor? Bu Kentsel Dönüşüm yasasını Cevre ve Şehircilik Bakanlığında hangi Pierre-Joseph Proudhon akımı hayranı bürokrat ve Bakanlar hazırladı ve TBMM'de hangi Pierre-Joseph Proudhon hayranı milletvekilleri oyladı ? Anayasa Mahkemesi bu kanunun mülkiyet hakkına ve anaysaya aykırı olduğunu ve acil iptal etmesi gerektiğini bilmiyor mu? Yoksa Anayasa mahkemesinde de müteahitlerin borusu mu ötüyor? Yoksa anaysa mahkemesindeki hakimler de mi Pierre-Joseph Proudhon sempatizanı? Olayı anlatan video alttadır.
YanıtlaSilAvrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve 1 No'lu Ek Protokol: NATO'nun Avrupa'daki üyelerinin çoğu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraftır. Bu Sözleşme'nin 1 No'lu Ek Protokolü'nün 1. maddesi ("Mülkiyetin Korunması"), her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkını açıkça garanti altına alır.
Ulusal Anayasalar: Her bir NATO üyesi ülkenin anayasası, genellikle mülkiyet hakkını temel bir hak olarak tanır. Örneğin, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 35. maddesi mülkiyet hakkını güvence altına almaktadır. Hiç kimse yaşlıların ve gurbetçilerin emeklerini böyle proudhon yasalarıyla ihlal edemez. Standart sözleşmeler ve standart vekaletnameler olmadan bu kentsel dönüşüm işi Proudhon mantığıyla aceleye getirilip ya müteahitçe dolandırılmak ya da arsa payı satılmak ikileminde vatandaş bırakılamaz. Bu iş böyle gecekondu sozleşmeleri ve gecekondu vekaletnameleriyle olmaz yürümez. Vergisini ödeyip imarlı iskanlı daire alan insanların mallarına böyle çökecek yasalar çıkaranlar kamu yararından bahsedemez bu bir Emekli maaşlarına zam yapmadıklari gibi bir de İstanbul'da emeklilerin evlerini , Almanya'daki Hollanda'daki gurbetçilerin baba yadigarı evlerini Kentsel Dönüşüm ile Afet Riski var diye habersizce satıyorlar. Bu açık bir mülkiyet ihlali. Böyle Avrupa Birliğine nasıl aday oluyor bu ülke? Bir Nato ülkesinde mülkiyet hakkı bu şekilde nasıl ihlal ediliyor? Bu Kentsel Dönüşüm yasasını Cevre ve Şehircilik Bakanlığında hangi Pierre-Joseph Proudhon akımı hayranı bürokrat ve Bakanlar hazırladı ve TBMM'de hangi Pierre-Joseph Proudhon hayranı milletvekilleri oyladı ? Anayasa Mahkemesi bu kanunun mülkiyet hakkına ve anaysaya aykırı olduğunu ve acil iptal etmesi gerektiğini bilmiyor mu? Yoksa Anayasa mahkemesinde de müteahitlerin borusu mu ötüyor? Yoksa anaysa mahkemesindeki hakimler de mi Pierre-Joseph Proudhon sempatizanı? Olayı anlatan video alttadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve 1 No'lu Ek Protokol: NATO'nun Avrupa'daki üyelerinin çoğu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraftır. Bu Sözleşme'nin 1 No'lu Ek Protokolü'nün 1. maddesi ("Mülkiyetin Korunması"), her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkını açıkça garanti altına alır.
Ulusal Anayasalar: Her bir NATO üyesi ülkenin anayasası, genellikle mülkiyet hakkını temel bir hak olarak tanır. Örneğin, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 35. maddesi mülkiyet hakkını güvence altına almaktadır. Hiç kimse yaşlıların ve gurbetçilerin emeklerini böyle proudhon yasalarıyla ihlal edemez. Standart sözleşmeler ve standart vekaletnameler olmadan bu kentsel dönüşüm işi Proudhon mantığıyla aceleye getirilip ya müteahitçe dolandırılmak ya da arsa payı satılmak ikileminde vatandaş bırakılamaz. Bu iş böyle gecekondu sozleşmeleri ve gecekondu vekaletnameleriyle olmaz yürümez. Vergisini ödeyip imarlı iskanlı daire alan insanların mallarına böyle çökecek yasalar çıkaranlar kamu yararından bahsedemez. Cumhuriyet savcıları da eğer meşrutiyet savcısı olmadılarsa bu tür kentsel dönüşüm dolandırıcılıklarının üzerine gitmelidirler.
https://youtu.be/0iLRBRJ5bIo
https://youtu.be/l3Kcugp5XZg
https://youtu.be/F_A5KyI3hZc
Maalesef gönderdiğin video linkinde anlattığı gibi noterler sözleşmeleri okumadan onaylıyorlar. Çok mağduriyet var. Noter ne yapsın? Hiç bir standart metin yok. Binbir türlü sözleşme binbir türlü vekalet var. Ben bile bir hukukçu olarak okumakta zorlanıyorum özensizce hazırlanmış vekaletnameleri ve sözleşmeleri. İçleri anlatım bozukluğü dolu, çeliskili madde dolu.Çoğu zaman whatsapp grubunda paylaşılan vekaletler ve sözleşmeler de müteahitlerce noterde değiştiriliyormuş ve noterde tekrar okumaya vakit yok araya yeni kelimeler ve cümleler girdi mi o okuduğun sözleşme değil artık . Ayrıca whatsapp gruplarında milletin nüfüs cüzdanı resimleri fotokopileri, imzaları, iban numaraları, fotoğrafları, tapu takyidat belgeleri, her türlü kişisel bilgiler sırf bu kentsel dönüşüm ve noter işlemleri yapılacak diye paylaşılıyormuş sorsan memlekette KVKK var. Böyle en az 1 milyon kişinin verisi ortalıkta kentsel dönüşüm whatsapp gruplarında. Hele tek bir komşunun(müteahitin adamı) karot aldırması sebebiyle insanlar sözleşme imzalamasa payı satılıyor karot parasını ve yıkım parasını ve arsaya dönen verginin parasını ödemek zorunda kalıyor. Sözleşme imzalasa dolandırılıyor.Çok acayip tapu yetkileri isteyen devir, ipotek dahil vekalet belgeleri noterde ve istanbul'da apartmandan seçilen komisyona verilmek üzere ,müteahite verilmek üzere imzalatılıyor. Ben baktım çoğü müteahitin aynı zamanda karot şirketi var. Karottan çok para kazansınlar diye olmayacak kadar fazla karot deliği açıp her kattan her kolondan binanın dengesini bozuyorlar karot açılan yerler itiraz süresince boş duruyor ki bu çok tehlikeli bir deprem anında. Sağlam binaları çürük hale getiriyorlar bilerek.Neymiş efendim 2000'den önce yapılmış binalar çürükmüş yönetmeliğe uymuyormuş. Hatay'da 2000'den sonra yapılan binaları da gördük. Bazı dolandırıcı karot firmalarının paraya kıyıp beton kıran press cihazlarına kalibrasyon yaptırmadıkları ve 10 tonu 7 ton gösterdiği de oluyormuş. Ne kadar çok karot o kadar çok para kazanıyorlar. Bizim teyzemlerin (hemen 50 metre karşımızda oturuyorlar)anadoluyakasında oturduğu karot aldırılan 50 senelik bina İstanbul'da 5 büyük deprem atlattı o depremlerde bağcılar , avcılar tuzla buz oldu. Bu medeniyet düşmanı, mimari düşmanı zihniyet yarın öbür gün Ortaköy Camiinden Selimiye Camisinden, Süleymaniye'den, Sultanahmet Camisinden , 2000 yılından önce yapıldı afet bölgesinde diye karot aldırıp sonra yıktırırlar bu yasa ve yönetmeliklerle. Noterde hakaniyetli sözleşme yapılmadan tek kişinin başvurusu ile alınan karotlar dolandırıcı işidir kapkaççı işidir. Son mevzuattaki açıklıkları böyle kötüye kullanıyorlar. Teyzemler evleri yıkılınca ev sahibiyken kiracı olacaklar. Yani ne oluyor kiralık konuta talep de artıyor sonra kiralar niye arttı diye ev sahiplerini suçluyorlar bazı siyasiler. Yıkılan binaların bir çoğunun yerine de yenisi yıllarca yapılmıyor . Danıştayın Ankara Sıhhıye'ye yakın sapasağlam binasını da karot aldırıp yıktırtmadılar mı? Ben bir mimar olsam o bina benim eserim olsa ve böyle gelip haksızca şağlam binayı çürük gösterip yıksalar çok üzülürdüm. İnsanlara öldükten sonra eserleriyle hatırlanmaları için bile müsade etmiyor bu yıkıcı karotçu zihniyet. Bu yasa kesinlikle bu haliyle mülkiyet ihlalidir.
SilBence e-devlette adına şirket kurma kilidi gibi, notere gitme kilidi de olmalı. Mesela ben notere gitme radyo butonu kilidini e-devletten kilitlediğimde kimse benden habersiz noterde işlem yapamamalı böylece dolandırıcılıklar da azalır. Notere gideçegim zaman ben bu kilidi edevletten açınca noterde işlem yapılabilmeli. Noterlerde ISO27001 BGYS belgesi olmalı. Bilgisayarlarındaki , hard disklerindeki kişisel bilgileri tamire giderken veya bilgisayarın modeli eskidiğinde imha etmeliler. Yine aynı şekilde yazılı evrak arşivlerinde de aynı şekilde gerekli önlemler alınmalı kişisel verilerin korunması için. Noterler birliğinin sağladığı ve işlettiği resmi güvenli e-mail hesapları olmalı ve bu maillara noter iplerinden başka giriş olmamalı. Yine ofiste temiz masa temiz ekran politikasına uyulmalı. Noter bilgisayarları vpn ile noterler birliği merkez firewalluna eriştikten sonra internete erişmeli. Ya da türk telekom benzer fiziksel mantıksal ve katmansal güvenli bir çözüm sunmalı. Noter personeli bilgi güvenliği konusunda eğitilmeli. Resmli olmayan maillardan iletilen belge ve bilgiler rar veya zipr benzer milli bir sıkıştırma algoritması ile sıkıştırılıp password konularak notere mail ile iletilmeli. Password de telefonda mail ulaşınca iletilmeli kodlama fonetiğiyle. Belki ben biraz paranoyak bir insan olabilirim 😂😁
SilDüzelme umudumuzu koruyorsunuz biliyorum ama bizim kuşak ve çocuklarımız kayıp nesil. kabul edin.
YanıtlaSilBen gördüğüm gerçekleri ve mantıklı olanları yazmaya çabalıyorum. Umudum var elbette.
SilTabii ki var. Şu anki durum taş çatlasa 1000 kişinin kendi anlık çıkarları için çarşafa doladıkları bir sistemden kaynaklanıyor. Telafi edilemeyecek bir sorunumuz yok Allaha şükür. 1930lerde bir avuç eğitimli ama çok geniş sağduyulu bir toplumla ayağa kalktı bu ülke. Şimdi bir avuç cahil ve beğenin beğenmeyin eğitimli, internet üzerinden bilgiye ve dünya gerçeklerine ulaşan geniş bir gençlik var. Bu arada lütfen 35 yaş üstü kişiler bana internette veya sosyal medyada yalan bilgi ve algı operasyonu var demeyin. Yeni nesil bu dünyaya doğdu, gerçeğe sizlerden çok daha çabuk ulaşıyor. Önyargısız bir şekilde gençlerle internette gerçek habere nasıl ulaşıyorlar konuşun derim. Tabii bir de bizler onlardan daha iyi eğitim aldık diyorsanız bugünü nasıl açıklıyorsunuz?
SilEflosyonu askeri ücretlinin sırtına yükleyip yine devlet yönetimi keyfine göre harcama yapacak alta kalanın canı cıksın mantıgı bir evde bir kişi çalısıyorsa lafta devlet devletde icraatta neden muz cumhurıyeti gibi davranıyorlar destek verin askeri ücret maas alana hep yandaşlarınız yiyor devleti
YanıtlaSilFasit daire sürdükçe rakamların hiç önemi olmuyor.Piyasalar fiatları ücret zamlarının dedikodusunun en yüksek miktarına göre önceden ayarlıyor . Sizin tabirnizle yanlış teşhisle tedavi mümkün değil . Yazınız in sağolunuz..
YanıtlaSil🙏
SilAsgari ücrette 35yada 40 milyar olur inşallah gecinemiyoruz halen vergimi bile veremedim hayat şartları zorlandı
YanıtlaSilHocam ılımlı bir yazı olmuş.
YanıtlaSilÇok sert bulanlar da oldu.
SilYaman adamsın be hocam.
SilŞimdi düşük gösteriliyor asgari ücret beli olana kadar sonra gerçekler gün yüzüne çıkıyor ve insanları kandırmaca oluyor ellerini vicdanlarına koysunlar bu para ile kendileri geçinsinler bakalım nasıl oluyor
YanıtlaSilEvet bu güzel bir fikir. Bir ay herkes asgari ücret almalı ve onunla geçinmeye çalışmalı. Hem birbirimizi daha iyi anlamaya yol açar hem de enflasyonu düşürür.
Silİki asgari ücretin en düşük bir memur maaşı na denk gelmediği bir ortamda ve şirketlere vergi affı veya vergi muafiyeti sağlanırken asgari ücretten hala vergi alınıyorsa ve TÜİK denilen kurum insanların gözüne baka baka gerçek dışı veriler sunuyorsa bu konular daha çok konuşulur fakat hiç bir sonuca varılamaz. Mesela elektriğe bir yılda yüzde dokuz yüz zam ve bunun gibi yüksek zam görmüş olan hayati ihtiyaçlar hesaplama dışında bırakılırsa hiç bir yere varılamaz
Sil2026 yılı asgari ücreti %28 artışla 28.293₺ olacak hükümetin 2026 yılı için oluşturduğu bütçe rakamları bunu gösteriyor
YanıtlaSilÖyle görünüyor. Ve bu tutar bırakın 2026 yılını 2025 yılı Kasım ayındaki açlık sınırının bile altında kalacak.
SilTürkiyede patronlar hakkı olandan çok fazlasını kazanıyor sorun burda temel tüketim mallarına zam yasaklansın ozaman gerçekler ortaya çikar patronların kazancını sınırlamak gerekli
YanıtlaSilBu yolla çözüm gelmez. Sorun kamu kesimindeki israfın büyüklüğü ve enflasyonun düşürülememesinde.
SilDevlet israftan kurtulmadiği müddetçe enflasyon düşmez.
YanıtlaSil% 100
SilFirsatçiligi. Önüne gecilirse özellikle büyük firmalar herşey düzelecektir tabiki devlette destekleri arttıracak.
YanıtlaSilDevlette israf kesilmedikçe hiçbir şey düzelmez.
SilAsgari ücret 6 ayda bir olsaydı 3500 yada 4000 tl olurdu ama 12 ayda olduğundan 6500 tl zam gelir diye düşünüyorum toplam 28500 tl olabilir .yan haklar hariç.saygılar
YanıtlaSilAçlık sınırının altında.
SilHocam fayizler indikçe alım gücü nasıl olucak ev arsa tarla konut daire
YanıtlaSil.
Konu faizler değil, enflasyon.
SilEnflasyon ve faiz yükü olan bir ülke de hicbir zaman refahı beklemeyin..
YanıtlaSilÇesitli bahaneler sunulur ama çözüm getirmezler.. %80 zam olsa bile asgari ücretle zam verilse de. Vermezler kesinlikle bunu şunu iyi biliyoruz ki her kaleme rahatlıkla %400-%500 faiz ve enflasyon a maruz kalıyor bilinçli olarak.
2025 de her kaleme rahatlıkla %200-300-%400 zamlar geldi..
Bir markette örnek bir kek 4.5 tl iken 2025 ocak ayında şimdi 4 aralık 2025 güncel fiyat 9.7t tl siz söyleyin verilen bu asgari ücret ne kadar cok verilse de verilsin değişen birşey yok. Sistemi kurmuşlar düzen belli çark belli belli döngüde dönüyor
ben bir vatandaş olarak yazıyorum 22.104 tl ye şu şartlar altında kimse geçinemez helede evi olmayan kirada olan hiç geçinemez de
YanıtlaSilŞimdiki yapılan zam oranını enflasyon du yok tüfeydi derken nasıl çocuk büyütülcek nasıl kira ödenecek nasıl gençlerimiz evlenecek... tabii zenginlerin tuzu kuru fakir ne yapcak düşünen olsun artık ALLAH AŞKINA
👍
SilRabbimiz sonumuzu hayr etsin hiç iyi tablolar değil bunlar çok zor şartlarda yaşıyoruz
YanıtlaSilAçlık sınırı ve Alman minijob aynı seviyede asgari ücret şimdiden belli 29,827- 29,854
YanıtlaSilEsnafı memuru zengin eden hükümet asgariyi belirliyor ve diyorki ben bu kadar racon kestim ama çalıştıran da ne verirse lan devlet olarak senin vermediğini ve artı üzerine destek verdiğin veririm nerden çalacağı a bakıyor üstelik ve hükümet olarak zengini zengin edip fakiri köle ettiğinin farkındasın ama diyosun ki amannnnnn eşşek her yerde eşşek ama eceviti bir esnaf yıktı sizide fakirin ahı yıkacak bunuda bilin
YanıtlaSilSayın hocam bakan şimşek sıkma politikasını halk üzerine vergiler getirerek, zamları da olabildiğince düşük tutarak belirliyor. Normalde olması gereken kamunun sıkılmasıdır. İsrafın ve vergi kaçakçılığının üzerine gidilmesidir. Bu hükumet varken asgari ücretin 30 un üstüne çıkabileceğinı sanmıyorum.
YanıtlaSilBiz doğrusunu savunmaya devam edelim.
SilMahfi hocam merhaba, hesabınızda 2025 yılında gerçekleşmiş enflasyonun ve 2026 yılında gerçekleşmesi ön görülen enflasyonun bugünkü asgari ücrete eklenmesiyle hesap yaptınız. Bu şekilde hesaplama yapılırsa 2027 yılı için 2026 yılı enflasyon hedefiyle o yıl gerçekleşen enflasyon arasındaki fark ile 2027 yılı için ön görülen enflasyon mu zam olarak yansıtılmalıdır? İlginizi çekmek istediğim nokta her yıl bu hesaplar yapılırken geçmiş ve gelecek yıl enflasyonu toplanırken neden sadece gelecek yılın hedef enflasyonu veya sadece geçmiş yılın enflasyonu uygulanmıyor?
YanıtlaSilBuradaki hesap çok basit: 2025 yılı başında asgari ücret 22.104 TL. Aynı tarihte açlık sınırı 22.131 TL imiş. Kasım 2025'de açlık sınırı 29.827 TL. Bu, Ocak 2026'da muhtemelen 31.000 TL dolayında olacak. O halde bir kere bunu veri almak lazım. 2026 yılında enflasyon devam edecek. Onu da koymak lazım ki asgari ücretli satın alma gücünü kaybetmesin. O da hükümet tahmini % 16. Ki bunun çok üzerinde olacağını hepimiz biliyoruz ama en azından onu da koymak lazım. O zaman 35,960 TL'ye çıkıyoruz. Ben de 33.333 TL demişim.
SilSizce böyle bir uygulama yaparlar mı hocam evet yapılması gereken bu ama bu hükümet ne zaman işçinin emekçinin ve emekli kesimin yanında oldu ki özellikle son 5 senedir kimsenin hayata dair bir inancı kalmadı😔
YanıtlaSilYapmazlar. Biz gerçekleri yazıp çizdiğimizle kalırız.
SilHükümetin maliye bakanı ile hükümetin başı tutarlı bir eylem planı içinde değil … bu nedenle bir kısır döngü içindeler ;
YanıtlaSil- evet asgari ücretin 40-45 bin tl bandına çekilmesi geçim için gerekli
- ama kur da rekabetçi düzeyde olmalı. Emek yoğun işler işçi maliyeti Türkiyenin 1/3’ü , 1/4’ü olan ülkelere transfer ediliyor
- ve mutlaka kamu harcamaları kısılmalı ki talep düşümü ile fiyat artışı baskılansın
- son olarak sözüm ona “ucuz” ithalat ile fahiş karlar elde edilmesi engellenmeli ( örneğin kilosu 7 usd olan eti 17 usd’a satan kamu görevlisi vak’ası ). Yüzlerce başka örnek de var ..
Son söz : Bu hükümet ile olumlu sonuca varmak mümkün görünmüyor
Hocam insaflı olunuz,asgari ücrete %50 zam gelirse esnaf enflasyonu çatlatır ve patlatır.
YanıtlaSilKimse kusura bakmasın ama asgari ücretliyi, emekliyi, düşük ücretliyi açlığa mahkûm ederek enflasyonu çözeceksek çözmeyelim gitsin.
SilYani asgari ücrete %50 zam gelsin de enflasyon gerekirse %200 olsun diyorsunuz, asgari ücretli geçen sene 500 ekmek alıyorsa bu sene 250ye düşmesi beni ilgilendirmez, yeter ki %50 zam gelsin diyorsunuz.
SilAsgari ücrete zam yapınca hemen bire bir ürün fiyatlarına yansıyacağı düşünülüyor. Öte yandan asgari ücret 1 yıldır aynı ama %30 enflasyon oldu. O zaman ürünün fiyatına yansıyan işçilik maliyeti bir yılda %30 düşmüş olmadı mı? Neden hiç bir ürünün fiyatı inmedi? Maliyetteki bu tasarruf kimin cebine girdi? Bu tek yönlü mü çalışıyor? Bu arada ilginçtir, geçen sene asgari ücret tam %30 artmıştı, bu seneki enflayon da %30 oldu.
SilEmekli ve tüm çalışanlar için yoksulluk sınırı 97.159 TL nin Aralık sonu güncellemesi ve 2025 yılı enflasyonu ilavesi kadar en az maaş artışı olmalıdır , olacağı da yoktur. Hiç olmazsa belirlediğiniz 33.333 TL Emekli ve tüm çalışanlar için en az maaş olarak belirlensin .
YanıtlaSilKatılıyorum.
SilHocam, 2026 için olması gereken asgari ücreti hesaplarken hem geçmiş enflasyonu hem de gelecek beklentisini kullanmışsıniz. geçmişle ilgili olarak gerçekleşenle olan arasındaki fark kullanılması gerekmez miydi? sonuçta 22,104 geçen sene hesaplanirken 2025 beklentisi kullanılmış olması gerekir değil mi? açlık ve yoksulluk sınırlarından bağımsız olarak yalnızca hesap mantığını anlamak istedim. teşekkürler
YanıtlaSilGerekir ama biliyorsunuz ki kullanılmıyor. 2025 enflasyon beklentisi % 17 idi % 31 oldu. O da doğru mu yanlış mı tartışmalı. O nedenle açlık sınırını baz alıp onun üzerinde belirleme yapılması en doğrusu olacak.
SilHocam asgari ücrette çözüm tersine bölgesel sistem uygulanmasıdır,böylece batıya yığılan atıl işgücü canlanacak ve doğuya doğru artan asgari ücret skalası ile büyüme hızlanacaktır.
YanıtlaSilBatıda çalışmak durumunda olanlar cezalandırılmış olur.
SilAma batının nimetleri zaten çalışana ödül.
SilKiralar batıda daha yüksek.
SilSadece kiralar değil, gıda da daha yüksek. Ayrıca Anadolu'da birçok yerde işe yürüyerek gidilebilir ama İstanbul, Ankara, İzmir'de bu pek mümkün değil.
SilDoğuya göç başlarsa batıda kiralar düşer.
SilAsgari ücret iyi bişey olması lazım senede 1 kere veriyorlar
YanıtlaSilGerçi bu seneden kalan kayıplar ve tutmayan hedefler de var. Aralık ayı enflasyonunu da Kasım ayı gibi açıklarsa 2025 yılı enflasyonu %30-31 arası kapanabilir. Açlık sınırı Ocak ayında zaten 30 bin lirayı geçmeye başlayarak devam edecek, yine yıl içinde yoksulluk sınırında da 100 bin lirayı göreceğiz. Siz örneğin bu yılın enflasyonu + önümüzdeki yılın beklenen enflasyonu üzerinden giderek gitmişsiniz ama zaten o beklentiler de yıl içinde tekrar güncellenir %16 olmaz %20'nin üstüne çıkar mutlaka. Yani toplamda %50'nin üzerinde bir zam gerekir en azından 35 bin gibi. Ancak bunda bile sonraki aylarda zorlanma hissedilecek. İki kişinin asgari ücretle çalıştığı iki çocuğunun bulunduğu 4 kişilik ailede örneğin yoksulluk sınırının yine altında kalmaya devam ederler. Verilen ücretler giderlerin arkasında kalıyor. O kadar problem var ki sayılar üzerinden anlatmak da yetmiyor.
YanıtlaSilEn baştaki "bu seneden kalan kayıplar" kısmını eksik ve biraz yanlış ifade ettiğim için açmam lazım. Orada kastettiğim 2024'ten 2025'e geçerken belirlenen ücretlendirmenin değeri. Yani 22.104 tl'lik ücret belirlendiğinde de yeterli değildi. Bu senenin kendi içindeki kayıplar için ayrıca enflasyon oranına işaret ediyoruz zaten.
Silİnsanların yaşamaları için gereken asgari ücretle ilgili birçok hesaplamayı yukarıda okudum,birçok hesaplama yapılmış ama hepsinde ortak bir noktada var gibi geldi:patronlara para kazanmalı!Biz kendimizle ilgili sorunları düşünerek çözümleme yapmalıyız,bize ne patronların sorunlarından,onlar her halükarda kazanıyor,devlet yaptığı desteği bile bize ait olan işsizlik fonundan yapıyor,her türlü imkanı patronlar için kullanıyor,siz hiç işyerini kapatıp işçilerini sokağa dökmüş onlar için ağlayan patron veya iflas ettiği için yoksullaşan patron gördünüz Üstün?
YanıtlaSilPatronlar para kazanmazsa işyerleri kapanır o zaman ücret ödeyecek kimse de kalmaz. O nedenle çözümü tek taraflı yapmamak lazım. Ama bu, emekçinin hakkını yiyerek olmamalı elbette.
SilHocam sizin yönteminiz orta vadeli programla uyumlu olabilir lakin gerçek çözüm bu değildir. Çünkü bu yöntemle asgari ücret sene başından 2-3 ay sonra tekrar açtık sınırının altına düşer. Aslında dünyada asgari ücret için esas alınan parametre tek kişilik yaşam maliyetidir ve refah payı ile birlikte de bunun bir tık üstüdür. Bu da yaklaşık 40 bin liraya tekabül ediyor. Fakat bizde yüksek enflasyon olduğu için bu ücretin de 2 hatta 4 çeyreklik periyotlarla korunması gerekiyor. Eğer enflasyon yüksek olmasaydı buna gerek kalmazdı. Bizim artık açlık sınırını değil, bekar bir çalışanın yaşam maliyetini kıstas almamız gerekiyor.
YanıtlaSilBenim önerim orta vadeli programla uyumlu değil. Çünkü OVP de öngörülenlere bakarsanız o veriler 28 - 29 bin liralık bir asgari ücrete denk geliyor. Öte yandan ben 2026 yılında enflasyonun % 16'yı geçtiği aşamada ilave zam yapılmasını da önererek ayarlamayı ona göre verdim.
SilFakat bu bile yetersiz hocam.
SilBugunkı şartlar askarı ücret 60000 bin TL olması gereken budur bunun altındaki fıyat ısanları sefalet yoksulluk çöküş batağına suruklemekten öteye köleleştirmek ezdırmektır artık askarı ücret çay sımıt hesabının altına düşmüş devleti yöneten hüküm darların rahatlığı yerındeyken hükümdarların halkı görmezden gelmelerı içler açısıdır bır zamanlar zalim yönetim derken gelecekteki kendinden bahsettı o gün bunun kimsenin farkında olmadığı fakat bugün o gün söyledikleri halkın kulağını tırmalar oldu saygılar
YanıtlaSilYa bırakın yorum falan yazmaya gerek yok.... Yine her zamanki gibi 3 kuruş zam yapicaklar Zengin daha zengin fakir daha Fakir olacak.... işin özeti bu.....
YanıtlaSilNe kadar zam gelirse o kadar alim gücü azalacak
YanıtlaSilAsgari ücretli açısından bakarsanız zam gelmezse zaten alım gücü kalmamış.
SilHocam güzel bir yazı olmuş tebrik ederim. Benim düşüncem ise şöyle ; sosyal devlet anlayışını yakalayamadığımız sürece ne yaparsak olmayacaktır . Geçen sene enflasyon oranı %45 olarak açıklandı fakat bilindiği üzere %30 zam gerçekleşti buna nazaran konut kiralarına aynı yıl %52 zam geldi . Asgari ücretli sadece konut kirasında %22 oranında geride kaldı . Hükümetin tüm enflasyonu düşürme politikasının düşük zam düşük gelir kaynağı üzerinden piyasanın düşmesini sağlamak olduğunu düşünüyorum . Sonuç olarak bütçeniz yoksa alamazsınız . Çözümün ta kendisinin ise birçok maddesi var ama saymak gerekirse ;
YanıtlaSil1
Tarım politikasının düzenlenmesi ; üreticinin kredilerinin , tarım kredi borçlarının tekrsr yapılandırılması , tohum fide gübre ve mazot desteği getirilmesi , yurtdılından ithal edilen buğday , arpa , küspe , yağ gibi tarım ürünlerinde kaldıean ithalat vergisinin rekrar konulması ve üreticiye alım sözü verilmesi
2
Çalışan vasıflı işçilerin ücretlerinin iş koluna göre minimum ve maksimum fiyat sklasının belirlenmesi nitelikli iş gücünün asgari ücret ve bir tık üstüne çalıştırılmasını engelleyecektir .
3
Perakende sektöründeki fahiş fiyat artışlarına karşın yapay zeka destekli alış satış fiyatlarının girildiği alıcı ve satıcı sahıs ve kurum adlarının bulunduğu entegre sistemin tasarlanması alınan tüm ürünlerin bu sisteme dahil olması gerektiğini savunanlardan biriyim.
Bu sayede alışveriş yaparken hangi ürünün %kaç kar marjıyla satıldığı görmemiz şeffaflık açısınsan son derece önemlidir.
4
Sanayi ve kalkınma
Emin olun hiçbir sanayici kazandıpını söylemez . Sanayicinin en büyük sorunlarından biri ham madde ve ham madde tedariğinde kurdan dolayı yasadıkları değer kayıplarıdır. Bunun için ise ülke içerisinde kurulacak olan ve her şirketin dajil olduğu ham madde tedarik sisremi her şirketin tedarik sorununu belli oranda ortadan kaldıracaktır . Buda iç piyasa hareketliliği sağlayarak tl yi döviz kurlarına karşı daha güçlü hale getirecektir
👍
SilSeçimler gelene kadar hiçbir şey beklemeyin. Şimdi ufak ufak verecekler. Seçim zamanı oy almak için kesenin ağzını açacaklar. Bizim vatandaşlar balık hafızalı olduğu için Bu yıllardır böyle
YanıtlaSilVatandaşa laf edemezsin.
SilVatandaşa laf etmezsen bu hep böyle gider. Siyasetçi sorumludur derseniz onları seçen de vatandaştır.
Sil??
SilMahfi Bey siz yazınızı geçmişin telafisi ve geleceğin beklentisi üzerine kurmuş ve alım gücünü koruyabilme odaklı yazmışsınız. Lakin asgari ücret zaten düşürülmüş seviyede. Bu yüzden önemli olan bu düşük düzeydeki asgari ücreti, yaşam maliyetlerine göre belli bir seviyeye çıkartmak daha sonra da bu seviyeyi korumak değil midir? Asgari ücret yıllardır açlık sınırının bir altında bir üstünde. Yaşam maliyetlerini düşündüğümüzde asgari ücretin bu sarmaldan çıkması ve bu sarmaldan çıktıktan sonra da koruma altına alınması gerekmez mi? Mesela asgari ücret bekar bir çalışanın yaşam maliyeti seviyesine çıkartılsa daha sonra da gelecek yılın beklenen gerçekçi enflasyonuyla koruma altına alınsa daha doğru olmaz mı? Sonuçta bu düzeltmenin bir kere yapılması gerekiyor. Aksi halde bu sarmaldan çıkamayacağız.
YanıtlaSilAşağı yukarı ben de onları yazdım zaten.
SilSayın Mahfi Hoca elline ve emeğinize sağlık. Ama bu analizi Tüketimi körükleyen ve Emek piyasasını kıskaca alan, aylık yaklaşık 6milyon turisti ve kaçak kayıtlı kayıtsız yabancıları da göz önünde bulundurarak yapmalı.
YanıtlaSilBatıda sigortasız çalıştırılan çocuk ve kadınlar parfümeri imalathanesinde yanıyor. Bu işyerinin kapı komşusu İŞKUR. Doğu'da ise işçi aldığı asgari ücretin bir kısmını işverene iade ediyor, işveren ile böyle anlaştığı için. Bunlar sapmaların uç noktaları olabilir ama ülkemizde küçük bir kesim saray hayatı yaşarken büyük kesim günü kurtarma derdinde.
Toplumsal gerginlik trafikte ve egozentrik yaşam tarzlarında kendini belli ediyor.
Bir şeyler yanlış olduğunu herkes biliyor ama Cerrahi müdahale için Cerrah bulunamıyor.
Minimum ücret ile önce İdare ve Yönetim geçinecek çünkü devleti dışarıya bağımlı kılan onlar.
Şenol
Asgari ücretten giderek bu dediğiniz bütün sorunları çözemeyiz. Onların çözümü için ayrı düzenlemeler gerekli.
SilTamam, ben sizin yazdığınız yazıya daha bütüncül baktım. Asgari ücret Yönetmeliği gereği Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplanıyor. (https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=5454&MevzuatTur=7&MevzuatTertip=5).
SilMadde 4 d) paragrafı "Asgari ücret: İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücreti," tanımını kullanır. Yönetmeliğe göre Asgari ücret günlük hesaplanıyor. Madde 7 ikinci cümle ise: " Komisyon, ücretin belirlenmesinde; ülkenin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik durumu, ücretliler geçinme indekslerini, bu indeksler yoksa geçinme indekslerini, fiilen ödenmekte olan ücretlerin genel durumunu ve geçim şartlarını göz önünde bulundurur." yazar. :) Hükümet hep herşey iyi dediğine göre, yerine göre Avrupa bizi kıskanıyor, Asgari ücret tespitinde cimri davranmaz. :)
Zaten Yönetmeliğin ikinci maddesi her türlü işiyi kapsadığını ve tüm işkollarını dahil ettiğini ifade eder.
Şimdi bunu göz önünde bulundurarak sizin yaptığınız hesaplama, mevcut 2025 yılının başındaki Asgari ücretin enflasyon düzeltmesini ifade eder. İşçi bir yıl içinde SAG ile 6600 TL kaybı var. Bunu her halde bir defa ile düzeltecekler. 2026 için ise %16 pi beklentisi için 3600 TL enflasyon düzetmesi yaparlar. Ama bu yıllık; yani ortalama aylık enflasyon %1,6 denk gelir. Bu 3600 TL peşin verilir ise 25700 TL yapar. Refah payı (Ülkede her şey gıcırında herkes villa ve mercedes sahibi) verilir. Veya İşveren her zaman ki gibi ağlar ise, (sadece onun villası ve mercedesi olsun istiyor) o zaman refah payı yoktur.
Ama her durumda bu ücretin altında bir ücret ödenmez ama ülkemizde bu durumdan hoşnut olmayan bir kesim var. Maliyetler, ki personel giderleri Hammadde ve/veya Ara Mal kalemleri arasında büyük bir pozisyon olarak göze çarpar. Maliyeti asgari düzeyde ve Kârı maksimize odaklı çalışan İşveren alternatiflere bakacaktır. Alternatif var: Göçmen, kaçak, turist vs.
Almanya gibi gelişmiş ekonomilerde bile İnşaat sektöründe kaçak işçiler çalışıyordu. Bu Türkiye'de de geçerlidir. Bizler Kürtçe konuşan veya Batı dışı yabancı dil konuşanları hep "Suriyeli" "Kürt" diye yaftalıyoruz. Ancak gerçekte kim olduklarını sadece Müteahhit veya Taşeron biliyor. Denetim sistemi ise kendiliğinden çalışamadığından, emir bekliyor, gözlerini yumuyor veya yumması emrolunuyor.
Ne diyeyim, yeni Asgari ücretimiz Vatana Millete ve İşçiye hayırlı olsun.
Selamlar,
Şenol.
Kiralar Merkez Bankası istatistiklerine göre sene başından beri %59 artmıştır. TÜFE 3.1 Kira.
YanıtlaSilBurda o kadar gereksiz konuşma var ki çalıştıran risk alıyor maaş çok dicek
YanıtlaSilÇalışan riski yok mu maaş az dicek
1 ay çalışıyorsun sana bir ev kirası bile veremeyecek kadar aciz ülkemizde bizim topraklarımız bunu karsilamiyorsa sıkıntı sorun demekti bizim devlet yönetimi sıkıntı hem para vermicek hemde isim yürüsün dicek yemişim enflasyonu artık herkes ya 12 saat yada 2 iş yapıyor buna anne babada dahil 2 kişi çalışıyorsun 16 saat eline geçen para 88 bintl
Ne ev ne araba alabiliyorun 25 bin kira
Hala gayri menkul araba akaryakıt et ve süt bunların yükselişine dur artık diye elini masaya vuracak birisi yok gelmezde demekti vurmayanlarinda cebi doluyor
Parası olan adama tuzu kuru diyoruz sesi cikmayaninlarinda demekti tuzu kuru
2019 da bir kira asgari ücretin 3 re biriydi adam iki kişi çalışınca evde arabada alıyordu
Şimdi 2 kişi çalışınca kira bile eksik kalıyor
Hele emekli emek karşılığı 0 adam çöp toplicak o yaştaki dedeler neneler evi gecinecek
Kışın bacası tutacak
Yazık biz vatandas olarak vatanımız satmayan milletini sataşmaya insanları başımıza getirmekle zorunluyuz
Bunlara dur diyebilmek için önce diyecek olanların kendi lüksünden vazgeçmesi lazım. Devlette görev yapıp vatandaşın vergisiyle maaş alıp lüks yaşam süren, son model lüks araçlarla gezen, özel hastanelere devlet imkanlarıyla giden, trafikte çakarlı araçlarla geçip sıkıntı yaşamayan yöneticilerin bunlara dur demesi mümkün değil. Dermiş gibi yaparlar.
SilÇözüm net bir şekilde ortada ancak bu taşın altına konacak el yok. Eğer bu taş üstümüzde kalkmaz ise hepimiz bir avuç cahilin altında ezilerek inim inim inleyeceğiz. Böyle bir söz vardı. Aklımıza bile gelmiyor. Unuttuk gitti. Neydi o...
SilGecen seneki asgari ücret zammı %30 idi gelecek enf. beklentisi bu yönde oldugu icin. Şimdiki enf. beklentisi % 16 olduguna göre, %16 nın üzerindeki her artırım hükümetin lütfu olarak anlatılacak. Üretim artmadan enf. düşmez.
YanıtlaSilKadir mevlam senden bir dileğim var.
SilBeni muhannete muhtaç eyleme.
Muhannetin suyu dolanıp akar
Aktığı yerleri sel olur yıkar
İyilik etmeden başına kakar
İşte böylesine muhtaç eyleme
Sanırım böylelerinin insafına kaldık. Hemde bu kadar akıllı adam...yuh olsun bize
Hocam siz asgari ücreti çok düşük önermişsiniz. Bu dediğiniz kiraların düşük olduğu kasabalar için ya da kendi ektiğini yiyen, yumurtasını, sütünü, etini, peynirini kendi imkanlarıyla sağlayan köy halkı için belki kafi olabilir fakat büyük metropollerde 33 bin lira ile geçinebilmek gerçekten imkansız. Çünkü zaten kiralar bu seviyede. Peki, bu insan ne yiyecek ne içecek, temel gereksinimlerini nasıl karşılayacak? Hiç mi sosyal, kültürel bir aktivitesi olmayacak? Dolayısıyla ücretleri, minimum insani yaşam standardına göre belirlemek gerekir diye düşünüyorum. Hayat şartları gerçekten çok ağır ve bu ücretlerle geçinebilmek gerçekten çok zor. İnsanlar bu durumda nasıl evlenip çocuk yapıyorlar ben gerçekten şaşakalıyorum. Benim 80 bin lira gelirim var, iki kişiyiz ve temel gereksinimlerimizi anca karşılayabiliyoruz. Tatil yapmayı geçtim, dışarıya çıkıp rahat rahat bir kahve bile içemiyoruz. Eğer asgari ücret düşük tutulacaksa bu durumda devlet asgari ücretliye kira desteği, ulaşım desteği, gıda desteği gibi ekstra destekler vermeli. Yani işveren ve devlet el ele verip asgari ücretliyi hayat şartlarına ezdirmemelidir. Çünkü tam gün çalışıp buna rağmen hayat şartları altında ezilmenin kölelik düzeninden bir farkı yoktur. Devlet, vatandaşın haklarını korumalı, vatandaşın hayat şartları altında ezilmesine müsade etmemelidir.
YanıtlaSilHocam hep ak parti ye oy vermiş bir kişi olarak bu olanlardan kendimi de sorumlu hissediyorum. Vicdan azabı duyuyorum. Acaba bizde miyolarca secmende yapısal yada genetik bir sorun mu var. Biz niye bize eziyet edenlere oy veriyoruz. Sosyolojik olarak soruna teşhis koyamasak, ekonomik çözümler eksik kalmazmı? Hiçbir öneriyi eleştiriyi dikkate almayan hükümett en benim umudum yok. Bu ülkenin bir refah ülkesi olacana kesinlikle inanmıyorum. Sizin bir umudğunuz varmı? Samimi olarak.
YanıtlaSilUmut her zaman var. Bu hep böyle gitmez.
SilSayın Eğilmez siz asgari ücretlinin bu yıl kaybettiği alım gücünün iadesi için önce gerçekleşen enflasyon olan %30 zammın yapılması gerektiğini savunmuşsunuz. Sonra da 2026 yılının öngörülen enflasyonu kadar zam yapılmasını önermişsiniz. Peki önceki yıllar ne olacak? Asgari ücrete en son yapılan 22.104 lira zaten olması gerekenin altında değil miydi? Yani sadece bu yılın iadesi değil de geçmiş yılların iadesi nasıl olacak? Ya da şöyle sorayım. Diyelim ki asgari ücret 2025 başında 22.104 değil de 28.000 TL yapılsaydı, bu durumda yine önce bu yılın alım gücünün telafisi için %30'u sonra da %16 zammı mı önerecektiniz? Yani aynı metodolojiyi mi kullanırdınız? O zaman asgari ücret şimdiki hesabınızdan daha fazla çıkmış olurdu. Oysaki metodolojiyi belli bir standarda oturtmak gerekmez mi? Mesela yıl sonundaki açlık sınırı x 12 aylık ortalama enflasyon (40.634 TL) ya da bekar çalışanın yaşam maliyeti x beklenen enflasyon (44.952) gibi... Bu söylediklerim tamamen bir varsayım, önemli olan hayat şartlarını göz önünde bulunduracak belli bir metodolojinin uygulanması gerektiğidir. Aksi halde asgari ücret her düşük verildiğinde bu durum bir sonraki seneye de aktarılmış oluyor. Sizce de öyle değil mi?
YanıtlaSilHem geçmiş hem de beklenen enflasyonu mevcudun üzerine ekleyerek asgari ücret belirlenmesini ve burada yıl içinde beklenenin üzerinde gerçekleşecek enflasyon farkının eklenmesini önererek doğru bir yaklaşım yaptığımı düşünüyorum.
SilHocam sizin yaklaşımınız doğru. Ne var ki başlangıç noktanız 22.104 TL. Bu ise düşük zamla belirlenmiş bir miktar ve dolayısıyla da gelecek yıllardaki artışın da düşük çıkmasını sağlıyor. Oysaki sizin yönteminizi 2025 başında ve şimdi yapılacak artış için uygulasak asgari ücret 2026'da 43.612 TL olacaktı. Ben sizin yönteminizi hatalı bulmuyorum. Sadece başlangıç noktanızın doğru olmadığını söylüyorum. Saygılar.
SilAdsız yapay zekaya dayanarak boş konuşma yapmışsın asgari ucret artmasın ama milleti de ağır zamlar altında ezme sadece temel yaşam ürünleri bu ülkede başı boş yönetim ile yüzde 150 arttı fiyatlar artarken kimse asgari ucret ile birsey elde edemez eskiden emekli olunca emekli parasına ev alınıyordu şimdi ise iki teker bir motosiklet aliyorsun
YanıtlaSilKimse bu yılın kaybının iade edilip bunun üstüne zam yapılmasını beklemesin. Çünkü 2024'te yıllık enflasyon %44,38 iken asgari ücrete %30 zam yapılmıştı. Enflasyon hedefi ise %17,5'tu. Eğer aynı mantıkla hareket edilecek olsaydı asgari ücretin 2025 başında 17002 x %44,38 x %17,5 olmak üzere 28.843 TL olması gerekiyordu. 2026 için de aynı yöntemi kullansak asgari ücretin 28.843 x %30,35 x %16 olmak üzere 43.612 TL olması gerekir. Ne var ki bunlar maalesef yapılmayacak. Çünkü dediğim gibi geçen sene yıllık enflasyon %44,38 iken %30 zam yapılmıştı. Bu sene de enflasyon %30,35 olacakken aynı orantıya göre %20,51 zam yapılabilir. Bu durumda 2026 asgari ücreti 26.635 TL olur. Ya da beklenen enflasyonu baz aldığımızda da hedef enflasyon %17,5 iken %30 zam yapıldığı için aynı orantıya göre 2026 enflasyon beklentisi %16 olduğu için de asgari ücrete %27,42 zam yapılabileceğini varsayarsak, bu durumda asgari ücret 28.165 TL olur. Yani benim tahminim asgari ücretin 26.635 TL ile 28.165 TL arasında olacağıdır.
YanıtlaSilOysaki asgari ücret Mahfi Hoca'nın yöntemiyle 2025 başı ve 2026 başı olmak üzere bileşik olarak hesaplansa, 2026'da 43.612 TL olması gerekirdi. Arada dağlar kadar fark var.
Bizim artık bu asgari ücret hesabını belli bir formülle koruma altına almamız gerekiyor. Ya da koruma altına almak için bazı şartlar getirmemiz gerekiyor. Mesela asgari ücret yıl boyunca açlık sınırının altına asla düşmesin gibi... Çünkü bunlar yapılmazsa, asgari ücretlinin hiç bir güvencesi kalmıyor. Hedeflenen program adı altında verilen düşük zamlarla hayat şartları altında ezilen de, ülkeyi yönetemeyenlerin başarısızlıklarının bedelini ödeyen de fakir fukara olmuş oluyor.
Beklemiyoruz zaten ama bu bizim öneri yapmamıza ve gerçekleri dile getirmemize engel olmamalı değil mi? Aksi takdirde idare ne derse kabul eden, ses çıkarmayan, her verilene razı zavallılar durumuna düşmüş olmaz mıyız?
SilÇok sevgili Hocam. Sizden bir ricam var. Bazı gerçekleri bu yazı ile birlikte yazar mısınız? İşveren olmanın bir avuç yandaş dışında ateşten gömlek giymek olduğunu, aslında verilerle herhangi bir hizmet veren iş yerinin veya üretim yapan bir işverenin nakit akışını yönetmesinin imkansız hale geldiğini, vergilerin çalışan vergisinden kat be kat fazla olduğunu, ödenemeyen vergilerin katlanıp daha da arttığını, başka çaresi kalmayıp ya çalışanı işten çıkardığını veya tüm borçları ile kapattığını, en önemlisi vergi bocru affı diye birşeyin %90 işveren için yapılmadığını, yandaş ve sevgili veya çok büyük olduğundan kapanması büyük kriz yaratabilene yapıldığını sayılarla anlatabilir misiniz? Bu yazıyla ilişkilendirerek, aslında asgari ücretin ne olduğunun hiçbir anlamı olmadığının, toplumca zamanında gelen anlamsız borç paraların bedelini ödediğimizi anlatır mısınız?
SilBiz yeşilçam severiz o yüzden işveren/fabrika sahibi kötü adamdır. Kaynana/görümce gelini sevmez, fakir aç ve onurludur, ayrıca enflasyon bizden ayrı bir canavardır. Ama bu kavramları kullandığımız sürece toplumsal çözüme gidemeyeceğimizi ne zaman anlayacağız?
Çok doğru ama bazı şeyleri ne kadar anlatsanız da maalesef herkes istediği gibi anlamaya devam ediyor.
SilBir avuç yandaş dediğiniz ülkenin yarısı olmasın.
SilAsgari ücretin 10bine düşürülmesi lazım, 5bini bile haketmeyen adama 22100 vereceğiz diye ki herkes ona bakarak çalışmamayı tercih ediyor ve bunlar yüzünden 60bin hakeden adama 30bin vermek zorunda kalıyoruz, zaten kar edilemiyor, ele geçen paradan ben işveren olarak bir kaç yıldır para alamıyorum ki günde 20 saat çalışıyorum, 1 yılda saçlarımın tamamı döküldü, haketmeyene 22100 verince 60ı hakeden adama verecek para kalmıyor.
YanıtlaSilAsgari ücret 10 bine mi düşürülsün? Pardon ama siz kendinize köle arıyorsunuz. Eğer bir çalışan, tam gün çalıştığı halde insani yaşam standardının altında kalacak ve ihtiyaçlarını karşılayamayacaksa, o zaman siz de bu işi yapmayın. İşyerinizi kapatın ve başka bir işverenin yanında çalışan olun. Ben de işverenim ama ben kendime köle aramıyorum. Tam tersine o ay hedef kazancımın üzerine ne kadar çıkmışsam, bu kazanç üzerinden çalışanlarıma ekstra prim veriyorum.
SilHocam, organize sanayide onceden asgari ucret veriyor gosterip paranin yarisini geri aliyorlardi. Son zamanlarda ise asgari ucretle calisacak eleman bulmak zorlasti, asgari ucret gosterilip ustune para veriyorlar :)
YanıtlaSilInsaat sektoru istihdami rekor kirmis dogruysa. https://www.bloomberght.com/turkiye-de-insaat-calisani-sayisi-rekor-seviyede-3763285
YanıtlaSilMahfi Bey, 25 Aralık 2024'te yazdığınız ''Asgari Ücretten Boğaz Tokluğuna Çalışma Ücretine'' başlıklı yazınızda 17.002 TL olan asgari ücretin en az 24.653 TL yapılması gerektiğini belirtmiştiniz. Buradaki ''en az'' vurgusu önemliydi. Yazının devamında ise asgari ücret artışında 12 aylık ortalama enflasyonun esas alınması gerektiğini söylemiştiniz. Alıntıladığım bölümde bunu şöyle ifade ediyordunuz:
YanıtlaSil''Oysa hesabın doğrusu yıllık ortalama enflasyonun alınmasıyla yapılmalıydı. Çünkü ücret bir yıl boyunca her ay alınıyor ve fiyatlar da aynı sürede her ay değişiyor.''
Bu yönteme göre 2025 başında asgari ücret, %58,51'lik 12 aylık ortalama enflasyonla 17.002 x 1,5851 = 26.950 TL olmalıydı. Buna sizin önerdiğiniz gibi %17,5 ''beklenen enflasyon'' da eklenirse doğru seviye 17.002 x 1,5851 x 1,175 = 31.666 TL oluyordu. ''En az 24.653 TL'' ise yalnızca yapılması gereken minimum düzeydi.
Dolayısıyla 2026 hesabında da başlangıç noktası olarak bu değerlerin alınması gerekir. Bu yöntemin iki yıl üst üste uygulandığını varsayarsak:
2025'te doğru baz olan 31.666 TL esas alındığında, 2026 ücreti:
31.666 x (1,3591 - 1,175) x 1,16 = 43.495 TL oluyor. (2025'ten sonraki 2026 hesabında 12 aylık ortalama enflasyondan %17,5'u çıkardık çünkü normal şartlarda yapılması gerekene göre %17,5 beklenen enflasyon 2025 asgari ücretine varsayımsal olarak dahil edilmişti)
Eğer ''en az'' dediğiniz 24.653 TL baz alınırsa:
24.653 x 1,3591 x 1,16 = 38.866 TL oluyor.
İki sonuç arasındaki fark, 2025'te düşük tutulan ücretin 2026 hesabını da aşağı çekmesinden kaynaklanıyor. Zaten siz de geçen yıl 22.104 TL'nin hatalı olduğunu söyleyerek asgari ücretin en az 24.653 TL olması gerektiğini belirtmiş ve yeniden değerleme oranı %44 iken asgari ücrete yalnızca %30 zam yapılmasını eleştirmiştiniz.
Tüm bu hesaplara göre, sizin normal şartlarda öngördüğünüz yöntemin iki yıl uygulanması durumunda 2026 asgari ücretinin 43.500 TL civarında olması gerektiği sonucu ortaya çıkıyor. Bu da bekar bir çalışanın yaşam maliyetinin biraz üzerinde olup yıl boyunca alım gücünü sarsmadan onu, enflasyona karşı dengede tutabilecek en uygun seviyelerden biri gibi görünmektedir. Çünkü asgari ücretin mantığı da budur. Tam gün çalışan bir kişinin yıl boyunca kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecek seviyede olmasıdır.
Sizin yöntemlerinize göre olması gerekenler bunlardı. Lakin ben kötü yönetilen bir ekonomide bu hükümetin yapabilecekleri de sınırlı olduğu ve siz de bu gerçeği bildiğiniz için ''en azından bari bu sene bunu yapın'' diyerek şimdiki yazınızı yazdığınız kanaatindeyim. Bu nedenle 2026 için önerdiğiniz 33.333 TL'nin, hükümetin mevcut koşullarda yapabileceği maksimum ile olması gereken minimum arasında bir denge önerisi olduğunu düşünüyorum. Yanılıyor muyum?
Benim için önemli olan ise istikrarlı bir ekonomide normal şartlarda olması gereken hesap mantığınızdır. Bu doğrultuda 2. sorumu şöyle sormak istiyorum: Asgari ücreti hesaplarken büyüme oranı da bu hesap mantığına eklenmeli midir? Ya da şöyle sorayım:
Sağlıklı bir ekonomide normal şartlarda asgari ücret şu şekilde mi hesaplanmalıdır?
(Doğru başlangıç noktası) x (12 aylık ortalama enflasyon) x (gelecek yılın beklenen enflasyonu) x (büyüme oranı)
Bu söylediğiniz olması gereken metodu iki sene öncesine gitmeden bu yılki mevcut asgari ücretten başlatsak, bu durumda yeni asgari ücret: 22104 x 1.3591 x 1.16 x 1.037 = 36138 lira olurdu. Fakat bu miktar bile birkaç ay sonra açlık sınırının altına düşerdi. Zaten bu yıl asgari ücret açlık sınırının üstüne çıkamayacak gibi gözüküyor. İnsanların alım gücü her geçen yıl maalesef daha da düşürülmüş olacak. Keşke 2026'da seçim olsaydı o zaman biraz torpil geçerlerdi fakat seçim de yok. Bu yüzden benim yapılacak artış konusunda fazla umudum yok. Fakat seçim yılına kadar insanların alım güçlerini düşürüp düşürüp, seçim yılı geldiğinde maaş zammını birden patlatabilirler. Maalesef bizim ülkemizde işler böyle yürüyor. Murat Kurum Ramazan ayında Kadıköy Rıhtım'da bedava iftar çadırı kurdurmuştu fakat İBB seçimini kaybedince, seçimden hemen sonra iftar çadırını kaldırmıştı. Menfaat bitince samimiyet de bitiyor. Seçimin olduğu yıllardaki maaş artışlara bakın, bir de olmayan yıllardaki artışlara bakın o zaman kimin ne kadar samimi olduğu daha net anlaşılmış olur. EYT'yi bile seçim arefesinde çıkarmışlardı. Kısacası halkı düşündükleri yok, samimi değiller sadece kendi geleceklerini düşünüyorlar. Zaten siyasetçilerin çoğu böyledir. Güç kendilerine gelmeden önce halka umut verirler, çay - simit hesabı yapıp halkın dertleriyle dertlenmiş gibi gözükürler, güç kendilerine geçince ve aynı hesap kendilerine yapıldığında ise kulaklarını tıkarlar ve halkı görmezler ta ki menfaatleri gelinceye kadar... Biz asgari ücretlinin durumuna üzülüyoruz, hesap kitap yapıyoruz. Neden? Hakkı verilsin, emeği sömürülmesin, açlık sınırına mahkum edilmesin diye. Fakat acaba onlar bizim kadar üzülüyorlar mı? Hayır, üzülmüyorlar. Bırakın üzülmeyi seçim yoksa umurlarında bile değiliz. Bu halka verdikleri değer, açlık sınırının altında. Tek başına bu gerçek bile zaten her şeyi özetliyor.
SilTürkiye'de asgari ücretin %5 fazlası ve altında çalışanların oranı DİSK-AR'a göre %49,6'dır. Almanya'da ise %8. Toplu iş sözleşmeleri kapsamı Türkiye'de % 7, Almanya'da ise %49'dur. Bu tablo bence Türkiye'nin en acı gerçeğidir. Çünkü açlık sınırının 29828 TL olduğunu düşündüğümüzde, çalışanların yarısından fazlasının açlık sınırının altında çalıştığı ortaya çıkıyor. Düşük maaş alan emekliler var, işsizler var. Geniş işsizlik zaten %29,6. Bunları üst üste topladığımızda ortada çok daha vahim bir tablo çıkıyor.
SilMilyonlar sefalete mahkum bırakılmış vaziyette. Birçoğu da sefalette olduğunun farkında değil. Çünkü bu şekilde yaşamaya, hayatından sürekli kısmaya alışmış ve mecburen alıştırılmış. Hayalleri var, umutları var fakat hep yarınlara ertelenmiş. Kirasını ödemekte, temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan, çocuğunun beslenme çantasına ne koyacağını bilemeyen milyonlar var. Ülkenin %86'sı geçim sıkıntısı yaşıyor. Peki, ülkede kaynak yok mu, potansiyel yok mu, var. Fakat para, belli ellerde dolaşıyor. Çünkü ülkede gelir adaleti yok.
Oysaki bu insanların imkanları olsaydı, sürekli bir şeylerden kısmak durumunda kalmazlardı. Hayallerini yarınlara ertelemezler, kendilerine küçük bir dünya kurmak yerine daha fazla sosyalleşebilirler, ülkeyi gezebilirlerdi. Evlenmek isteyen daha rahat evlenebilir, araba almak isteyen daha rahat araba alabilirdi. Alış veriş yaparken kendisinin ve çocuklarının ihtiyaçlarını tam olarak karşılayabilir, mutlu olabilirlerdi. O zaman ekonomi de canlanırdı. Peynir örneğinden gidersek, 100 kişilik bir ülkede paranın büyük kısmı 10 kişiye ve az bir kısmı da 90 kişiye verilse, bu 10 kişi 10 kg peynir alır. Çünkü zengin diye 100 kg peynir tüketmez. Oysaki para olabildiğince adil paylaştırılsaydı, 100 kişiden her biri 1 kg peynir alabilir, satıcı da 10 kg peynir yerine 100 kg peynir satabilirdi. Böylece satıcı daha fazla peynir almak, üretici de daha fazla peynir üretmek için işini genişletip istihdamı artırırdı. İnsanların durumlarını iyileştirmek, dolaylı olarak toplumdaki işsizleri de azaltırdı. Hem enflasyonda düşerdi. Nasıl mı? Satıcı daha önce 10 kg peynir satıyordu ve bununla sabit masraflarını karşılıyordu, bu yüzden fiyattan düşemezdi. Ayrıca talep az olduğu için rekabet de yoktu, bundan dolayı da fiyattan düşmüyordu. Şimdi ise 100 kg peynir satıyor fakat artık rekabet var bu yüzden peyniri daha uyguna satmak ve sürümden kazanmak durumunda.
Özetle bizim mutlak şartta gelir adaletini sağlamamız gerekiyor. Böylece hem insanlar daha mutlu olacak, hem de ekonomi canlandığı için işveren de bundan payını alacak. Asgari ücretin yükseltilmesini birçok işveren uygun görmüyor. Oysaki insanlar daha fazla kazanıp, daha fazla tükettikçe, bu durum aslında en çok işverene yarayacak. Çünkü işverenin 50 işçisi ve 5000 müşterisi varsa, ücretler artırıldıktan sonra 50 işçisi ve 7500 müşterisi olacak. Müşterisi 15000'e çıktıktan sonra da 50 işçi daha almak durumunda kalacak, işini de büyütmüş olacak. Yeter ki piyasadaki rekabete uygun hareket etsin. Fiyatını çok artırmasın. Böylece uzun vadede enflasyon da düşmüş olacak.
Tabi bu anlattıklarım birçok değişkeni de içeriyor. Bu yüzden hükümetin bu doğal sirkülasyonu desteklemesi, kamuda mali disiplini sağlaması, üretimi teşvik etmesi gerekiyor. Kayıt dışılığı azaltması, hakkaniyetli vergi politikaları ve güçlü sosyal yardımları da eş zamanlı uygulaması gerekiyor. Demokrasiden, hukuka kadar güçlü reformlar yapması, eğitimde kaliteyi sağlaması, insanlara güven ve umut vermesi gerekiyor.
Tüm bunlar yapılamayacak şeyler değil. Fakat odaklanılan nokta gelir adaletini sağlamak değil ki, büyümek. Çünkü büyüdükçe Türkiye Yüzyılı dillendirilecek, güçlü Türkiye'den bahsedilecek bu da oy getirecek. Oysaki daha çok büyüyen kim? O 100 kişiden 10 kişi, bu büyümenin yanında daha fazla küçülen ise 100 kişiden 90 kişi. Önemli olan ise sağlıklı büyümektir, herkesin büyümesidir. Gelir eşitsizliği azaldıkça ülkenin büyüme süreci de zaten dolaylı olarak kolaylaşmış olacaktır. Bizim gerçekte odaklanmamız gereken asıl nokta, gelir adaletini kesinlikle sağlamak olmalıdır.
Adsız 05:31 Mükemmel anlatmışsınız, tebrik ederim. İktidar bence ya bu sürecin sonuçlarını yani gelir adaletini sağlamanın çok verimli sonuçlar doğuracağını bilmiyor ya da bu sonuçların ortaya çıkması için üzerine düşen sorumlulukları yapmak istemiyor. Mesela kamuda israfa gitmesi gerekecek, bunu yapmak istemiyor. Lüks harcamalardan, birden fazla yerden yüksek maaş alma uygulamalarından, seçim dönemlerinde ve öncesinde kamu kaynaklarını hunharca kullanmaktan vazgeçmek istemiyor. Üretimi çok daha fazla teşvik etmesi, buna bütçe ayırması gerekecek bunu yapmak istemiyor. İhaleleri, ülkeyi zora düşürmeyecek uygun koşullarda hak edene vermesi gerekecek, bunu yapmak istemiyor. Tam tersine ihaleleri, ülkeyi zora düşürecek şart ve koşullarda uzun vadeli anlaşmalarla yandaşlarına vermek istiyor. Çok yüksek gelirlilerden yüksek vergi alması gerekecek fakat o zaman yandaşlarına vergi affı getiremeyecek vs. tüm bunları yapmak istemiyor. Bu yüzden dediğiniz gibi odaklandığı nokta gelir adaletini sağlamak değil, büyüme ve güçlü Türkiye algısı oluşturmak. Fakat bu büyüme de halka yansımıyor, orantısız gerçekleşiyor.
SilEnflasyonu ise talebi düşürerek azaltmaya çalışıyor. Yani istiyor ki maaşlar düşük olsun, insanlar temel ihtiyaçlarını bile karşılayamasın. Böylece talep düştüğü için satıcı da fiyatları düşürsün, enflasyon da bu şekilde düşmüş olsun. Enflasyonun düşmesini insanların sıkıntıya düşmesinde, mutsuz olmalarında, düşük maaşlarda arıyor. Kendilerine geldiğinde ise tam tersi uygulamalarda bulunuyor. İstiyorlar ki hem düzenleri bozulmasın hem de tüm bedeli ödeyenler halk olsun. Zaten enflasyon hesaplarını kolaylaştıran resmi güvensizlik kurumu da var. Oysaki sorumluluk alsa, elini taşın altına koysa birçok olumlu parametre pozitif yönde işlemiş olacak, fakat üzerine düşen sorumlulukları ve yapması gerekenleri bir türlü yapmıyor, yapmıyor, yapmıyor. Sonuç: Açlık sınırının altında yaşamaya çalışan mutsuz insanlar ülkesi. Algılar ülkesi, baskılar ülkesi, adaletsizlikler ülkesi...
Oysaki bu güzelim ülke algılara kanmak, haksızlığa boyun eğmek, kendisine sunulmak istenen kadere razı olmak zorunda değil. İnsanlar bunu anladığında, ülkenin yükselişi de işte o zaman başlayacaktır.
Asgari ücret 60 bin TL olmalı bence emekli maaşlari. 50 bin TL ev kirası olmuş 35 bin tl
YanıtlaSil