Ekonomide Analitik Düşünme Dersleri 1

Analitik düşünmenin önemi
Gerek derslerimde gerekse yazdığım yazılara gelen yorumlarda ekonomi okumuş olan çoğu öğrencinin ekonomideki ilişkileri tam olarak göremediği, birbiriyle ilişkili konuları birbirine bağlayamadığı, neden – sonuç ilişkilerini kuramadığı ve dolayısıyla analitik düşünce sistemini oturtamadığını görüyorum. Oysa iktisatçı olabilmek için en önemli, şeylerden birisi analitik düşünme yeteneğine sahip olmak. Çünkü birçok ekonomik sorun bir sentez olarak karşımıza çıkıyor. Sorunun böyle bir senteze nasıl ulaştığını anlayabilmek için o aşamaya gelen ilişkileri analize tabi tutmak, dolayısıyla analitik düşünmeyi becerebilmek gerekiyor. Bu konu sadece ekonomiyle ilgili bir konu değil. Bütün bilim dalları için gerekli. Bu çerçevede üniversitelere Analitik Düşünme Teknikleri gibi bir ders koymak doğru olabilir.

Analitik düşünme bir bütünün parçalarını tek tek ele alıp inceledikten sonra onları bir araya getirerek bütünün nasıl oluştuğunu ya da çalıştığını anlamaya çalışmaktır. Analitik düşünme; bir sorunu çözmek ya da ortaya çıkmış bir sonucu anlayabilmek için, mevcut bilgi ve verileri ve bunlar arasındaki neden – sonuç ilişkilerini ele alarak çözümleme yapmak olarak tanımlanabilir. Analitik düşünmenin ögeleri dikkat, hafıza, yargılama, algılama ve bu yetenekleri kullanarak çıkarsama yapmadır. Analitik düşünmede tümdengelim, tümevarım soyutlama, ayrıştırma, birleştirme gibi yöntemlerin hepsi farklı biçimlerde kullanılabilir. Analitik düşünmenin olmazsa olmaz koşulu değer yargılarından, ön kabullerden, inançlardan sıyrılarak düşünmektir.

Analitik düşünmenin yöntemleri
Analitik düşünmede gerek tümevarım ve gerekse tümdengelim yöntemleri, duruma göre, kullanılabilir. Tümevarım yöntemi olayı oluşturan unsurlar üzerinde tek tek yapılan araştırma ve incelemelerden genel sonuca varmaya dönük bir yöntemdir. Bir başka ifadeyle bu yöntemde özelden genele gidilir. Yaz aylarında kolalı içecek satışlarının arttığını saptamış ve ‘yaz aylarında kolalı içecekler daha fazla satılıyor’ şeklinde bir çıkarım yapmışsak bu tümevarım yöntemi kullanılarak yapılmış bir çıkarım olur. Ne var ki sosyal bilimlerin özü insan davranışlarına dayandığı için bu çıkarım her zaman ve her yerde aynı geçerlilikte olmayabilir. Eğer yaz mevsimi öncesinde kolalı içeceklerin sağlığa zararlı olduğu açıklamaları çıkmışsa satışların bir anda düştüğünü görebiliriz.  Tümdengelim yöntemi, genel bilgilerden sonuç çıkarmaya yönelik bir yöntemdir. Yani genelden özel uzanır. ‘bütün canlılar ölümlüdür. İnsan da bir canlıdır. O halde insan da ölümlüdür.’ Bu ifade bize tümdengelim yöntemini basit biçimde özetlemiş olur.

Soyutlama yöntemi ekonomide çok kullanılan bir yöntemdir. Gerçek yaşamın karmaşık yapısından kurtularak olayı basit bir çerçevede incelemeyi sağlar. O nedenle iktisatçılar birçok olayı analiz ederken işe varsayımlarla başlarlar. Yüz binlerce mal ve hizmet üretilen bir ekonomide sanki iki mal üretiliyormuş gibi analizler yapmalarının nedeni olayı anlayabilmek içindir.

Ön kabullerden kurtulmak analitik düşünmenin olmazsa olmaz koşuludur
Ön kabuller, inançlar, değer yargıları insanı analitik düşünmeden uzaklaştırır. Eğer bir iktisatçı, bir konu hakkında önceden bazı kabullere ulaşmışsa onlardan kurtulması şarttır. Aksi halde ulaştığı sonuca değil ulaşmak istediği sonuca doğru ilerler. Bu da onu yanlış sonuçlara götürür. Klasik iktisatçılar ekonomik yapıyı analiz ederlerken ‘piyasa sistemi en iyi çözümdür, piyasa sisteminde hata olmaz’ ön kabulüyle işe giriştikleri için 1929 krizini açıklayamamış ve çözüm getirememişlerdir. Keynes, bu ön kabulden sıyrılarak konuya bakmayı başardığı için piyasa sisteminin sorun yaratabileceğini görmüş ve çözümü bulmuştur. 

Yorumlar

  1. Hocam çok güzel bir yazı olmuş. Bende Dediğiniz gibi iktisat 2.sınıftayken Analitik düşünce gücümün yetersizliğini farkettim ve yaptığım araştırmalar sonucunda Analitik düşünce becerimi ayetleri seviyede geliştirebildim. Tekrardan çok teşekkürler emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Hocam merhaba,

    Öncelikle kaleminize sağlık, konudan biraz bağımsız ancak önemli olduğunu düşündüğüm bir soru sormak istiyorum. Ekonomik ilişkileri tarihsel olaylar üzerinden anlatarak günümüz dünyasını daha iyi anlamamıza yardımcı olacak bir kitap öneriniz var mı ?

    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gülten Kazgan: İktisadi Düşünce Tarihi

      Sil
    2. İlker Parasız, Stanley Fischer'dan intihal yaparak kitap çıkarıyor diyorlar... katılıyor musunuz?

      Sil
    3. Marksizm propagandasıyla anlattığını iddia edenler var hocam ne dersiniz ? Ayrıca 1. sınıf yeni bitti bunu da göz önünde bulundurursanız sevinirim.

      Son olarak, yabancı yazarlar da olabilir.

      Selamlar..

      Sil
    4. Marksizmden bu kadar korkmayın. Marksizm olmasaydı kapitalizm bugün hepimizi değirmende öğütmüştü. Gülten hanımın Marksizme sempatisi olabilir. Bizler kapitalizmi öğrendiğimiz kadar Marksizmi de öğrendik. O nedenle bizim kuşak iktisatçıları çok daha analitik düşünce çerçevesinde yetiştik. Bence 1. sınıfta bu kitabı bir kez okuyun. Sonra bir de son sınıftayken okuyun. Ekonomide analitik düşünceye yatkın yetişmenize çok yararı olacak.
      Bir şey daha ekleyeyim: Marks'ı okumadan iyi iktisatçı olmak kolay değildir.

      Sil
    5. Dediğinizi anladım hocam, katılıyorum fakat mesajımın nedeni Marks korkusundan ziyade okuyacağım ilk kitap olması sebebiyle objektifliğin önemli olduğunu düşünmemdi. Ancak mesele propaganda seviyesinde değilse bir problem yok tabiki zira X olmazsa Y'ye bir sempati olacaktır ekonomide.

      Gülten hoca hakkında bir yazınızı da okudum, araştırıp. Kitabın siparişini veriyorum.

      Teşekkürler.

      Sil
    6. Çok doğru. Varsın Marksist eğilimli olsun. Siz bu kitaptan çok şey öğreneceksiniz ve bana dua edeceksiniz. Ben, analitik düşünme yeteneğimi bu kitapla artırdım desem yeridir.

      Sil
    7. 've bana dua edeceksiniz.' demek ki siz ateist değil, dindar bir iktisatçısınız.

      Sil
    8. Etiketler ve rozetler bana göre değil.

      Sil
    9. Analitik düşünce için de katkısı varsa çok memnun oldum şimdiden, gelmesini merakla bekliyorum. Bitince geri dönüş yapar yeniden tavsiyelerinizi rica ederim. Belki bu seferki biraz daha liberal olur. :)

      Ayrıca analitik düşünceye katkı açısından ekstra matematik dersleri alınmasına nasıl bakıyorsunuz ? Mesela matrix theory..

      Sil
    10. 'Etiketler ve rozetler bana göre değil.' ateist, dindar ve hatta illüminati de değilseniz belki tapınak şovalyesi olabilirsiniz...

      Sil
  3. Ekonometri öğrencilerini diğerlerinden ayıran tek şey budur herhalde hocam. Müthiş bir analitik düşünce oluşuyor bünyede.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru ama onlarda da ekonomi bilgisi özellikle de işin felsefi yönü biraz eksik kalıyor. Onun için işi derse bırakmayıp kendi başına çalışmak gerekiyor.

      Sil
  4. Elinize sağlık hocam. Size yüzde yüz katılmakla beraber, kusura bakmazsanız ben eğitimi suçlayacağım, çünkü önden gidenler tecrübelerini bir şekilde arkadan gelenlere aktarmazsa, arkadan gelenlerin potansiyelleri büyük olasılıkla ortaya çıkmıyor.
    yine kusura bakmazsanız örnek vereceğim belki bir şeyler değişir. Ben Bilgi Üniversitesinde işletme okudum. Ticaret kanunu, borçlar hukuku, kıymetli evrak hukuku vb gibi önemli dersler müfredatta yoktu. varsa yoksa amerikan yayıncılara ait pazarlama,yönetim, muhasebe alanlarında yurtdışındaki vakaları paylaşan, Türkiye ekonomisine çoğu uygun olmayan örnekler paylaşan kitaplar.... babam sağolsun tüccardı, eksiklerimin çoğunu o öğretmiştir. Bunların eksikliğini hissetme bilincini de o vermiştir...

    şimdi bankacı olduk, bırakın analitik düşüncenin gelişmesini, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan, zuckerberg gibi köşe olmak veya falanca gibi restoran/bar açmak isteyen, bina yapıp para kazanmasını hayal eden bir nesile iş öğretmeye çalışıyoruz. Çünkü bunlar para ediyor bu dönemde.

    Ciddi bir revizyona ihtiyacımız var, bunu biz kendi irademizle yapmazsak, çok acı bir reçete ile, tıpkı komşumuz gibi biz de yaşayacağız...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef bunların hepsi doğru, haklısınız. Biz mesela çok daha analitik ve kapsamlı bir eğitim gördük. 1960'ları sonlarıyla 1970'lerde Mülkiye'deki, İstanbul İktisat Fakültesindeki ekonomi, malye eğitimi olağanüstü iyiydi.

      Sil
  5. Sorgulayan ,irdeleyen birey olmayı başarmış insanlar yetiştirebilir ,onları doğru besleyebilirsek ,istenen sonucu elde ederiz .Güzel bir yazı ,teşekkür ederim .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim ama dediğiniz yapabilmek için ülkeyi yöneten kişilerin öyle insanlar yetişmesini istemesi lazım. Ben böyle bir isteğin var olduğunu sanmıyorum.

      Sil
  6. Enfal 22.yeryüzünün en kötü yaratığı aklını kullanmayan önyargılı kişidir.
    Önkabul ve önyargılarının kurbanı olmuş bir milletten buluş ve yeni fikir cikmaz.

    YanıtlaSil
  7. Merhaba Mahfi Hocam,
    Yüksek mühendisim. Bilgili bir yönetici adayı olmak için kendimi yıllardır geliştirmeye çalışıyorum. Vakit darlığından uzaktan eğitimle işletme okumaya başladım son sınıftayım. Hakkını vermeye de çabalıyorum. Benim merak ettiğim MBA gibi yüksek paralı etiketler yerine kendini daha fazla geliştirebileceğini düşündüğünüz başka yollar var mı? Yönetici adaylarına tabiki gerçek durumları yaşamak ondan ders çıkarmak en iyisidir fakat sizce faydalı olabilecek kaynaklar veya sahip olunması gereken alışkanlıklar nelerdir. Tavsiyeleriniz altın değerinde. Çok selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Elimden geldiğince bu blogda bunları yazmaya çabalıyorum.
      İşletme okuyarak, hakkını vererek doğrusunu yapmışsınız. Kendi başınıza biraz ekonomi okumanızı öneririm. Orası da farklı bir dünyadır. Mühendis olduğunuz için matematiksel ekonomi kitaplarını daha rahat anlayıp yorumlayabilirsiniz.

      Sil
  8. 1929 krizi öncesi ve sonrası gelişmeleri ve verileri analitik bir şekilde incelediğimde şu tespitleri yaptım:
    1- klasik iktisatın temel varsayımlarından biri olan "hard money" ilkesi 1924'te Fed'in açık piyasa işlemlerinin başlamasıyla fiilen terk edilmiş.
    2- 1929'a gelindiğinde bir önceki yıllardaki hızlı kredi genişlemesi nedeniyle 47 milyar dolar M2 para arzı ve 3,9 milyar dolar altın rezervi varmış. belli ki altın standardının karakteriyle pek bağdaşmayan (para arzı, rezervlerin 12 katı) hızlı kredi genişlemesi nedeniyle bir yığın balon şişmiş. balonlar kaçınılmaz şekilde patlayınca neticesi doğal olarak derin bir ekonomik daralma olmuş. medyada yazılan çizilenlere baktığınızda suç klasik iktisata atılmış. aslında 1929'da hard money ve klasik iktisat zaten kağıt üzerinde kalmış. ama o kağıt üzerinde kalma bile olması gereken deflasyonu engelleyememiş (1929-33 arasında CPI %23 azalmış) kredi genişlemesi daha makul düzeylerde kalsaydı 1929 krizi belki yine yaşanabilirmiş ama çok daha hafif bir kriz olabilirmiş.
    3- sonra "New Deal" gelmiş. devlet, bankaların yükümlülüklerini (mevduatlarını) garanti etmeye başlamış. Fed istediği kadar banknot basabilecek duruma gelmiş. istenildiği zaman bütçe açıklarıyla ekonomiye destek olunacak bir ortam yaratılmış. bu sistemle ekonomik büyüme daha yüksek olacak denilmiş.
    4- amerika altın standardını 1933'te terk etmiş. Keynesyen ekolün ağır bastığı o zamandan bu yana (1933-2014) ortalama büyüme %3,8 ortalama işsizlik %6,7 olmuş. altın standardının uygulandığı ve klasik ekole daha yakın olunan 1873-1933 arasında ise ortalama büyüme %4,2 ortalama işsizlik %3,6 imiş.
    SONUÇ: bir ülke hangi parasal sistemi uygularsa uygulasın, ister bütçe açığı versin ister vermesin, adına ister klasik ister keynesyen desin, UZUN vadede büyüme trendini ve istihdam oranını içsel ve dışsal faktörlerin belirlediği ekonomik potansiyeli belirliyor. ABD 1873-1933 arasında altın standardı değil de fiat money rejimini uygulasaydı ortama büyümesi yine %4,2'ye yakın gelirdi veya ABD 1933-2014 arası altın standardı uygulasaydı ortalama büyüme yine %3,8'e yakın olurdu.

    YanıtlaSil
  9. Sevgili Üstat,

    Ege hocanın bugünkü yazısından;
    "Ekonomik haber ve yorumlarının yüzde 95’i ya yanlıştır, ya da konuyla ilgisi yoktur. Çünkü bunları yazanlar, iktisadi olayları veya sayısal verileri, bir sistem bütünlüğü içinde değil, birbirinden kopuk münferit vaka veya hesaplar olarak ele alırlar. "
    İki yazıyı arka arkaya okuyunca gülümsedim.
    Çok selamlar
    Cafer Demir

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok yaşayın beni de güldürdünüz. İyi yazmış Ege hoca.

      Sil
  10. Hocam insan tümevarımla öğrenir tümdengelimle öğretir.Bizde öğretenlerde tümdengelimle öğrenir tümdengelimle öğretir.Dolayısıyla yapılan iş kısırdöngünün ezberi.Eğitim sistemimize saf felsefeyi enjekte etmeliyiz zannımca.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her öğretme çabası aslında biraz da öğrenme demektir. Dolayısıyla tümevarım ile tümdengelim birbirinden çok uzak yönetmeler değildir.

      Sil
    2. Roma toprağında yaşıyoruz, Roma'yı hatırlamak gerek ; docendo disco, scribendo cogito.

      Sil
    3. Tümdengelimle tümevarım arasındaki fark aristo ile galileo arasında ki fark kadar çoktur bence hocam.

      Sil
  11. Okuduğum en güzel yazılardan bir tanesi elinize sağlık teşekkürler.
    Seri olacak sanırım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Evet bir seri hazırlıyorum. Örnek olaylarla analitik düşünme ve sonuç çıkarma tekniklerini anlatacağım ilerleyen bölümlerde.

      Sil
  12. Anaitik düşünce=Entellektüel anne ve baba ve dede +Soylu oyuncaklar+soylu eğitim+ gen avantajı
    Sonradan nasıl kazanılabilir?..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yazdıklarınızın hepsine ters çok örnek var.

      Sil
    2. Asıl ele verilen bir kitap..her şey bu ilk kitapla başladı.bu tek pencereli bu kutu ne dedi.

      Sil
  13. İktisat eğitimini bugun önerir misiniz yoksa yeterince mezun var mi?Marmara iktisat bölümü ile ilgili bilginiz var mi? Yardımlarınız için çok tesekkurler hocam.Sağlıcakla kalin:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kişi, hangi eğitim olursa olsun ciddiye alıp da okulda öğretilenle yetinmeyip üzerine kendisi de bir şeyler koyabiliyorsa başarılı olur. Eğer iktisat eğitimini bu şekilde kendinize uyumlu hale getirebilirseniz isterse 1 milyon mezun olsun yine de aradığınızı bulabilirsiniz. Ama eğer ders geçip mezun olmayı hedeflemişseniz asla ve kesinlikle iktisat okumayın. O zaman on binlerce işsizin arasına katılacaksınız demektir.

      Sil
  14. Hocam ön kabullerden ve inaçlardan kurtulmak bir yana tarafsız bile olmayan birçok iktisatcı var. Daha çok marksistlerde olmak üzere üniversitelerde bir çok iktisatcı kendi siyasi ve ideolojik fikirlerine göre iktisadi eleştiriler yapıyor ve teoriler oluşturuyor. Ekonomiyi tarafsız yorumlayıp daha sonra bir ideoloji seçmek yerine baştan ideolojiyi seçip daha sonra yorumlamak bence ekonomi bilmine yapılan büyük bir hakaret. Bilim insanlık için yapılır dolayısı ile insanlık için yapılan bir bilmi kendi ideolojik düşüncesiyle yorumlamaya kalkmak insanlığa karşı sorumsuzca davranmaktır bence.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konu biraz tartışmalı. Ekonomi her ne kadar pozitif bir bilim gibi görünse de içinde bulunduğu sistemi açıklayan bir bilimdir. O nedenle eğer sistem kapitalist sistemse bugün bizim okuttuğumuz ekonomi doğruymuş gibi durur. Ama eğer kapitalist sistemi kabul etmezseniz o zaman bu ekonomi, yani neoklasik ekonomi, bir işe yaramaz hale gelir.
      Yani marksist iktisatçıların bir ideolojiye bağlanmasını eleştiremeyiz çünkü bizim okuyup okuttuğumuz ekonomi de kapitalizmin ideolojisine bağlıdır.
      Bu çerçevede tarafsızlık ekonomi için pek tutarlı bir kavram değildir. Bu yüzden ben tarafsızlık yerine daha dar bir kavram olarak ön kabullerden kurtulmayı önerdim. Yoksa bugün konuşup tartıştığmız ekonomi kapitalizm tarafındaki ekonomidir.

      Sil
    2. Mahfi Hocam,

      Bu yazdıklarınızı 'libertarianism' postunu giymiş 'vahşi kapitalist' iktisatçılara da haykırmalısınız!

      Çünkü bahsettiğimiz iktisatçıların damarlarında, 'hayat = kapitalizm' zehri dolaştığı için, bu zehir dışında kendilerine soru, görüş, fikir, tez, eleştiri, karşı çıkış, müzakere talebi ve benzerleri gelince, büyük bir iştahla 'azı dişlerini parlatıp' böyle gelenleri yemek için sabırsızlıkla bekliyorlar!

      Özellikle 1990'lı yıllarda 20'li yaşlarını geçirmiş, ve 2000'li 2015'li yıllarda ilk gençlik dönemlerini yaşayan, ister lise eğitimi alsın, ister üniversite eğitimi alsın her gence acıyorum! Çünkü 'tek tip' olarak yetiştiriliyorlar! Acı tarafı ise tek tip olduklarının 'farkında değiller'!

      Sosyalizme, komünizme 'tek tipleştirici' olduğu için karşı çıkanlar, konu 'kapitalizm'e gelince seslerini soluklarını çıkarmıyorlar!

      Saygılarımızı sunarız Mahfi Hocam...

      Sil
    3. Ben görüşlerimi buradan yazıyorum. Bütün yaşamım boyunca birilerinin, bir sistemin emrine giren, onun kurallarını tartışmasız kabul eden bireylere karşı bunun yanlışlığını anlatmaya çalıştım. Bundan ötesi herkesin kendi bileceği iştir.

      Sil
  15. Hocam, iyi güzel yazmışsınız da, şöyle bir açmazla karşılaşıyorum. Eğer siz de ömrünüzde karşılaştıysanız lütfen izah eder misiniz? Eğer serinin 2. yazısını yazıyorsanız aşağıdaki sorumu detaylandırarak 2. yazınızda cevaplar mısınız?

    Yazılarınız da, yorumlara verdiğiniz cevaplar da, neredeyse hepsi olasılık bildiren ifadeler ile bitiyor. Kesin cevaplar verdikleriniz ise daha çok matematiksel kısımlar.

    Yine, 'hem o, hem de o' gibi çok kapsayıcı cümlelerinizi de görüyorum.

    Bu durum sadece size özgü değil. Birçok iktisatçının, akademisyen-iktisatçı olmayıp piyasada yılların tecrübesiyle görüş bildiren iş insanlarının, TV'de görüş bildiren 'forex' şirketleri çalışanlarının, bankacıların, CEO'ların, marketing gurularının, ekonomi muhabirlerinin vb.'lerinin açıklamalarında da olasılık bildiren ifadeler çok.

    Hem bu kadar derin 'olasılıklar okyanusu' varken, hem de 'iktisat bilimi'nde ilerlemek, bu kadar derin 'olasılıklar okyanusu' varken 'analitik düşünme dersleri' verebilmek çok zor gibime geliyor.

    Lütfen yanlış anlamayınız, hiçbir çabanızı küçümsemiyorum, size laf atmaya çalışmıyorum.

    Ama açmazı da çözemiyorum...

    Umarım sorumu dikkate alırsınız Hocam...

    Saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ekonomi öğrenimi gören, hatta mezun olmuş birçok kişinin açmazıdır bu. Başka dallarda, özellikle mühendislik dallarında okumuş çoğu kişinin ekonomiyi bir bilim olarak küçümsemesinin özünde de bu var. Bana sorarsanız ekonominin en güzel yanı budur.
      Ekonomi, diğer bütün sosyal bilimler gibi insanla uğraşır. İnsanın yaklaşımları, tavırları, tepkileri içinde bulunduğu topluma, yaşadığı döneme, geleneklerin düzeyine, ekonominin parasallaşmış olup olmamasına bağlı olarak değişir. Ayrıca içinde yaşanılan toplumsal örgütlenme sistemi de (kabile toplumu, piyasa toplumu, kumanda toplumu vb) insan davranışlarını etkiler. O nedenle her toplumun sosyal, kültürel, ekonomik olaylara tepkisi farklıdır. Almanlar yaşadıkları yüksek enflasyondan çok etkilenmişlerdir. O nedenle enflasyon onlar için birincil ekonomik düşmandır. Amerikalılar için bu işsizliktir. Afrikada bir kabikeye gitseniz adamın paradan haberi yoktur hala trampa ekonomisindedir.
      Böylesine karmaşık bir dünyada ekonomiyle ilgili teorilerin hiçbiri her yerde her zaman geçerli evrensel ve kesin teoriler değildir.
      Ekonomi, bütün bu farklılıklardan ortak ve genel sonuç ve teoriler çıkarmaya çalışan bir bilimdir.
      Ekonominin bu durumu bilim olup olmadığının tartışılmasına yol açar. Bu tartışma bizde daha yoğundur. Çünkü bizde evrim teorisi dinsel gerekçelerle okutulup öğretilmez. Evrim teorisini okumamış birisinin sosyal ve kültürel evrimi anlayıp bu olayı yerli yerine koyması da kolay değildir.
      Size ekonomi dışı ama ekonomiyi ve sosyal ve kültürel anlamanıza yardımcı olacak bir kitap önereceğim: Alaeddin Şenel: İlkel Topluluktan Uygar Topluma. .

      Sil
    2. Ben Türkiye'de üniversiteyi kazanan gençlere nasıl bir konunun tartışılacağının, teorinin ne demek olduğunun öğretilmediğini düşünüyorum hocam, gerçi Türkiye'nin sistemine uygun olabilir bu lafımda umudumda yok insan profilimizden ancak yurtdışında eğitim almaya çalıştığınızda nelerin eksik bırakıldığını farkedince, yolun gerçek başlangıcını görünce üzülüyor insan..

      Sil
    3. Türkiye'de lisans eğitiminden önce sanırım teori nedir? Neden sorgulamalıyım, sorgulamalıyız? Nasıl tartışılır ve cümle kurulur? bunlar öğretilmeli sayın Mahfi hocam.. Bunların öğretilmediğini ve alışmanın zaman aldığını yurt dışında eğitim alırken görüyorum şu anda.. Türkiye'ye uyabilir bu sistem lafım, umudumda yok ülke insanı profilimizden ama harcadığı zamana üzülüyor insan..

      Sil
  16. Merhabalar hocam.Ben bir calisma ekonomisi 3.sınıf ögrencisiyim ve yazinizi okudugumda bazi seyler dusunmeye basladim.Sizlerin yazdigi kitaplari makaleleri yazilari elimden geldigince okuyup takip ediyorum. Bugun daha önce yararlanmış olduğum Ekonomi Politikası kitabinizi tekrar okumaya basladim ve Bank of England ın kurulus surecinden bahsetmissiniz.Aklimda yine türlü sorular olusmaya basladı.Acaba altın karsilikli bir para modeli enflasyonu durdurur mu? Şu sekilde bir varsayim yapmak istedim calisma ekonomisi okuyan bir iktisatsever olarak.
    1- Devlet hazine arsalarindan 4 trilyon liralik bir kismini satisa cikarsin
    2-Devlet 3 milyar dolarlik orta veya uzun vadeli dis kredi alsin
    3-bu kredi tutari kadar kulce altin ithal etsin
    4-arsalar satildikca teşkil edilecek fondan orta veya uzun vadeli kredi ödensin
    Böylece her liranin altin karsiligi TC Merkez Bankasi emrinden bekleyecektir.Her 657 lira temsil ettigi bir cumhuriyey altininin sertifikasi huviyetinde olacaktir ve dileyen herkes, sertidika hüviyetindeki bu banknotlari tam bir altin liranin reel sati alma gucu ile piyasada kullanacaktir.Boylece bu banknotlarin hem altin hem de arazi karsiligi mevcut olacaktir.Devlet arazisinin rayiç bedelle halka satilmasi da bi sorun yaratmaz.Isletmeler degil arazi satiliyo sonucta.Boylece bu araI uzerine yeni fabrikalarin kurulmasi da tesvik edilmis olacaktir. Aklima bugun bunlar geldi ve dusundum.Kitabiniz bence analitik dusunmeye mecbur kiliyor.Benim de tavsiyem arkadaslara kitaplarinizi okumalari.Bir de hocam Merkez Bankasina girmek istiyorum ve bu yuzden de kendimi alanim disinda da gelistirmekteyim iktisat hocam daha cok iktisatcilari tercih edeceklerdir diyor mulakatta ve tek hayalim orası bilgilendirirseniz cok sevinirim kitaplariniz yol göstericiliginiz icin de ayrica tesekkur ederim

    YanıtlaSil
  17. Hocam ekonomi katı bir matematiksel bilim olmadığından bazı varsayımlar yaparak işlem yapıyoruz hep;
    örneğin; bankalar krediye teminat olarak taşınmaz isterse, kredi daralması yaşayacaksanız taşınmaz fiyatı düşer diyebilirsiniz ancak aynı krediyi tekrar alabilmek için teminat olarak gösterdiğiniz taşınmazların fiyatını el birliğiyle arttırırsanız fiyat düşmez aksine artar siz de kafanızı kaşırsınız, ancak simülasyona devam edildiğinde bir dönem sonra fiyatlar sürdürülemez olarak artacağından balonun patlaması kaçınılmaz olduğunu görürsünüz ve görüşünüzü korursunuz ancaaak şartlar uzun vadede değişirse beklentiniz yine patlar... Hocam bir soru? temmuzda ihracat %8 gibi azalırken ihracat ortaklarımızın ithalatları %13 gibi azalmış TL (en azından kısa vadeli olarak) fazla değer mi kaybetmiş yada rakamlarda bir gariplik mi var?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Verdiğiniz taşınmaz - kredi örneği ekonomiden çok finansın bir uygulamasıdır. Ekonomi, finans dünyasında yaşanan bu olgunun makro ve mikro dengelere ne gibi bir etki yapacağına bakar.
      İharacat ve ithalat tam olarak aynı ülkelere yönelmiyor.

      Sil
  18. hocam asgari ücretliden gelir vergisi alınıyor peki 3 çocukluk asgari ücretliden alınıyor mu bir ara gündemdeydi şuan alınıyor mu bilginiz var mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böyle bir girişim var ama henüz kaldırıldığına ilişkin bir açıklama gelmedi diye biliyorum.

      Sil
    2. Gelir vergisi Gelir ile ilişkilendirilmiş.Çocuk sayısıyla değil.
      Fakat Gelr Vergisini azaltıcı etkisi olan Asgari Geçim İndirimin de çocuk sayısı da etkili oluyor.

      Sil
  19. sayın hocam bununla ilgili ben de okuduklarımdan bir kısmını paylaşayım. aristo genel olarak tümdengelimci bu metodta deneysel birşeylerle uğraşmaya fazla gerek yok çünkü olan birşeyden alt kümeler çıkarılıyor. aristonun bu görüşü yüzyıllar sonra ortaçağ karanlığına sebep oluyor. daha sonra descartes ve özellikle bacon tümdengelime karşı tümevarımı kullanarak yeni bilgiler elde etmeye çalışıyor bu da rönesans zamanında olduğu için avrupa tekrar yükseliyor. avrupa dünyası karanlıktayken doğu çok ilerdeydi aristonun batı dünyasına attığı kazığı imam gazali doğu dünyasına atınca doğu giderek çöküyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuduklarınızı, yazanların kişiliğini ve eğilimlerini dikkate alarak okumanız da analitik düşünmenin bir parçasıdır.

      Sil
  20. Ankara ya geldiğim ilk yıllar neden iktisat bölümünü seçtiğimi tam olarak algılayabilmiş değildim. Bir kaç neden uyduruyordum kendimce; Matematiğe olan ileri derecede ilgimden,belki kitap okumayı fazla sevmediğim için hukuk eğitimi istemediğimden ya da o zamanlar okulumun ve bölümümün adının çekici gelmesinden di. Ama ilk başlarda öğrendiğim tek bir şey vardı iktisatın bana göre olmadığı. Her şey soyut karmaşık ve anlaşılmaz geliyordu. Anlatılan konular, savlar, teoriler, grafikler,eğriler hep anlamsızdı. Belkide her şey anlamlıydı lakin ilişkilendiremiyordum. Ya da benim orada olmamdı anlamsız olan. Birkaç arkadaşım bölümü bırakıp hukuk ya da başka bölümler okumaya karar verdiler. Ve öylede yaptılar. Yine de tahammül etmemi sağlayan derslerin çoğunun matematik ağırlıklı olmasıydı. Zaman geçtikçe pek çok terminoloji ve kavram lügatımıza girmişti. Bunlar arasında bir kavram vardı ki hem iktisadı sevmemi hemde gerçekten anlamaya başlamamı sağlayan da o idi. Evet bahsettiğim "Aktarım Mekanizması". Bu kavram bana nerede yanlış yaptığımı göstermişti. O saatten sonra İktisatın gerçekten kümülatif ve disiplinli bir bilim(Bilim diyorum çünkü İktisat ve Ekonomi kavramı genel olarak ayrı düşünülmektedir) olduğunu hem kavramsal hem mantıksal olarak anlamaya başlamıştım. Fakat tam olarak neden-sonuç, Nedensellik bağı, Aktarım mekanizması kısaca Analitik düşüncenin gelişimi ekonometri dersinin alınmasıyla olgunluğa erişmişti. Fakat bütün bunları tam olarak anlamam öğretim dönemimin ve en verimli geçirebileceğim bir çağın sonuna denk gelmişti. Ama yinede mutlu ve özgüveni yerinde bir bireydim.
    Burada bunları öğrencilik yıllarında pek çok güzel bilgi ile donatılması gerekirken bunların bir paket program vari bir hap edası ile verildiği bunların ne işe yaradığını tam olarak öğretim döneminin sonuna doğru kavramış biri olarak yazıyorum. Bu yazınızda biz ve ardılımız pek çok üniversite öğrencisinin en başlarda yaşadığı hatta hayati öneme sahip(Çünkü bireyler aktarım mekanizması kuramadığı için iktisat yada diğer sosyal bilimleri tam olarak anlayıp özümseyemiyorlar ya da uzun bir zaman alıyor) bir konuya değinmişsiniz. Bu nedenle Analitik düşünme ile ilgili ders ve uygulamaların öğrencinin amfiye ilk adım attığı andan öğreniminin sonuna kadar mutat bir şekilde sürdürülmesi zaruridir.
    Kavramlar ve değişkenler arasında ilişkilerle boğuşurken kitapları, makaleleri ve köşe yazıları ile bizlere ışık tutan ve aydınlatan başta Siz olmak üzere Sayın Ege Cansen, Erkan Kumcu, Fatih Özatay ve nicelerine teşekkürü borç bilirim.
    Yazınızın devamını sabırsızlıkla beklemekteyiz
    Saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İktisat öğrencisinin karşılaştığı çelişkili dünyayı çok güzel özetlemişsiniz. Analitik düşünme ve analiz yapabilme yeteneği iktisatçı için 'sine qua non' (olmazsa olmaz) koşuldur. Bu aşamaya ulaşamayan bir iktisatçı tam olarak iktisatçı olamaz. On binlerce iktisatçının arasında geröek iktisatçının çok az olma nedeni budur.

      Sil
  21. Hocam paylaştığınız güzel bilgiler için teşekkürler elinize sağlik. Fikrinizi ögrenmek istedigim bi konu var: Maliye bölümü için ne düşünüyorsunuz ? Daha çok vergi ağırlıklı dersler okutuluyor ama diğer bölümlerden yuzeysel olsada dersler okutuluyor gerisi de artik kişinin kendini gelistirip gelistirmeme durumuna göre değişiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hukuk derslerinin bölümlerinde ağırlıklı olduğunu düşündüğüm Maliye bölümünde okuyan arkadaşlar için önerim; ekonomi ve muhasebe bilgilerini ek kitaplar okuyarak, ek çalışmalar yaparak derinleştirmeleridir.

      Sil
  22. Hocam
    Dönüp dolaşıp eğitime geliyor.Şimdilik
    Otodidakt

    YanıtlaSil
  23. Sayın Eğilmez,Ön kabuller, inançlar, değer yargıları insanı analitik düşünmeden uzaklaştırır, ifadeniz bence doğrudur ancak daha doğrusu bağnazlık ve fanatiklik insanları doğru düşünmeden, analitik düşünmeden uzaklaştırır. Bu tip insanlarda tek bir doğru veya tek bir yanlış bulunur, arası bulunmaz. Kendi düşüncesinin doğru olduğunu , başka tip düşüncelerin ise yanlış olduğunu ön görür. Bütün konularda düşünürken kendi düşüncesini destekleyen hususları arar, kendi düşüncesine aykırı hususlarda ise hep yanlış noktaları arar, tarafsız olamaz. Yani ya %100 doğru veya %100 yanlış vardır, aradaki alanlar yoktur. Nasrettin Hoca'nın dediği gibi sen de haklısın, sen de haklısın, ancak burada en haklı olan Nasrettin Hoca'dır. Doğruya ulaşmak, kendi düşüncesinin hatalarını ve başka düşüncelerin doğru taraflarını araştırmakla olur. Bizde buna akla, mantığa uygun olanı aramak denilebilir ki bu da zamana göre değişebilir. Bizlere Osmanlı'lar "etrak-i bi idrak" derlerdi, acaba idraksiz, aklını, mantığını, muhakeme yeteneğini iyi kullanamadığımız için mi? Kısa bir ilave; eğitimde her şeyin beynimize akıtılmasını, dersin derste öğretilmesini değil, nasıl öğrenileceğini, araştırılacağını öğretilmesi istemeliyiz, beklemeliyiz, diye düşünüyorum. Acaba ne kadar doğru düşünüyorum?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Etrak-i bi idrak tam olarak 'idrak (anlayış) yoksunu Türk' demek. Bugün Türkler için kullanılmış sanılmasına karşın aslında Batılıların Osmanlılar için kullandığı aşağılayıcı bir deyimdir. Çünkü Batılılar Osmanlılara Osmanlı değil daha çok Türk derlerdi. Osmanlı kendisini Türk kabul etmezdi.
      Gerçekte Türkler anlayış yoksunu mudur? Bence gerçek, Türk insanının doğru dürüst bilimsel bir eğitimden geçmemesi ve kendini de o yönde yetiştirmemesi nedeniyle analitik kavrama yeteneğinin gelişmemiş olmasıyla ilgilidir.

      Sil
  24. Merhaba Hocam,

    Bu konuyla alakalı benimde söylemek istediğim birşeyler var. İktisat okuduktan sonra İstanbul Üniversitesinde finans yüksek lisansını tamamladım. Ve şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki iktisat okuyan birine lisans döneminde ekonometri, istatistik, matematiksel İktisat dersleri diğer sözel derslerinden daha az verilmemeli. Bu dersler gerçekten analitik düşünce mantığını geliştirmek için olmazsa olmaz. Sebep sonuç ilişkisini en iyi anlatacak somuta dökecek ders sanırım ekonometridir. Ve ekonometri öyle bir alan ki 90’lardan sonra çok hızlı gelişmeye başladı. En temel bilinen değişkenlerin “Granger Nedensellik ilişkisi” dışında birçok yeni hipotezler getirildi.

    Birgün çocuğum olursa, matematiği sevmesi için herşeyi yapacağım. Matematik/Matematik mühendisiği okumuş biri Finans, MBA alanlarında yüksek lisans yaptığında iş hayatında birçok alanda başarıya ulaşıyor. Çünkü gerçek bir analist oluyor. Arkadaşlar matematik hayattır, aldığımız havadan,içtiğimiz sudan, yediğimiz yemekten farkı yok.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çocuğunuzun matematiği sevmesi için her şeyi yapmanız doğru bir yaklaşım. Ama size önerim şudur sakın ola çocuğunuzun her şeyi matematik sanması gibi bir yanılgıya düşmesine izin vermeyin. Matematiğin bir araç olduğunu, amaç olmadığını öğrenmesini sağlayın. Matematiğin yanında ciddi olarak satrançla uğraşmasını sağlarsanız o yanılgıya düşmekten kurtarırsınız çocuğu.

      Sil
    2. Haklısınız hocam.
      Üniversitedeyken "Game theory" diye bir dersimiz vardı. Satranç çok oynamam ama her oynadığımda bu derste öğrendiklerim aklıma gelir :)

      Sil
  25. Peki Mahfi Bey:

    Analitik düşünmek aynı zamanda cesur olmayı da gerektirir. Yukarıda bir arkadaşımıza yazdığınız kumanda toplumu örneğinde de olmak üzere.

    Şimdi:
    Aşağıdaki haberi analitik düşünce süzgecinizden geçirdiğinizde nasıl bulgular elde ediyorsunuz?

    CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: "EKONOMİDE SIKINTI OLMAZ"

    Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, siyasetin sağlıklı bir geçiş sağlaması halinde çok kısa zamanda Türkiye'nin toparlayacağını ve ekonomi konusunda ciddi sıkıntı yaşanacağına ihtimal vermediğini söyledi.

    Çin ve Endonezya ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan ve açıklamaları gazetelerde yer alan Erdoğan'a "son operasyonlar, hükümetin kurulmasının gecikeceğine dair işaretler ve turizmdeki gerilemenin ekonominin kötüye gideceğine dair endişelere neden olduğu" hatırlatıldı ve görüşleri soruldu.

    Hürriyet Gazetesi'nde yer alan ifadelerine göre Erdoğan, "Benim o yönde bir kaygım yok. Ekonomi konusunda, Türkiye olarak ciddi sıkıntılar içerisinde olacağımıza ihtimal vermiyorum. Belki bir ufak sıkıntı yaşanabilir ama siyaset eğer süratle sağlıklı bir geçiş sağlayabilirse çok kısa zamanda Türkiye toparlar, herhangi bir etkilenme de söz konusu olmaz. Turizmde de öyle ciddi bir etkilenme olacağına ihtimal vermiyorum. Bir tarafta bir sıkıntı yaşanırken bakıyorsunuz şimdi mesela Almanlar yüklendi, yani Rusya tarafından bir sıkıntı olunca... Bir de tabii daha fazla para harcayan turist sayısında bir artış var. Bu da olumlu bir gelişme" dedi.

    Türkiye'nin Suriye'deki İslam Devleti hedeflerine ve Kuzey Irak'taki PKK hedeflerine yönelik saldırıları nedeniyle "bölgesel bir savaşa girdiği" yorumları yapıldığı hatırlatılan Erdoğan, "Türkiye'nin bölgesel bir savaşa çekildiği doğru değil. Böyle bir iddiayı ya da yorumu paylaşmam mümkün değil. Bu iddiayı ortaya atanlar, şu anda yapılmakta olan operasyonları engellemek istiyorlar" diye konuştu.

    http://www.cnbce.com/haberler/ekonomi/erdogan-ekonomide-sikinti-olmaz

    YanıtlaSil
  26. TÜRKÇE'YE "DAS KAPITAL"İ KAZANDIRAN ALAATTİN BİLGİ HAYATINI KAYBETTİ

    Kapital’in çevirmeni olarak da tanınan yazar çevirmen Alattin Bilgi 2 Ağustos günü saat 21:00 sularında hayatını kaybetti.

    Alaattin Bilgi 1 Temmuz 1925 tarihinde Ankara'da doğdu. Bir Ankaralı olarak Keçiören, Cebeci, Ulus civarında büyüdü. Bir bacağını geçirdiği rahatsızlık sonucu kaybettiği lise hayatını, üniversite ve çalışma hayatı takip etti. 1963 yılında Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe bölümünden mezun oldu. Devlet dairelerinde çalıştı, yabancı dilini geliştirdi. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nde geçirdiği çevirmenlik yıllarından sonra emekliye ayrıldı. 1959 yılında başladığı çevirmenlik hayatını kimi takma isimle çevirdiği eserlerle sürdürdü. Marx'ın Kapital'ini 70'lerin başlarında çevirmeye başlayan Bilgi'nin, üç cildin tamamını çevirmeyi tamamlaması yaklaşık on yıl sürdü. Marksist klasikleri Türkçe'ye çevirmedeki inatçı ve programlı çabası uzun yıllar devam etti. Yeditepe, Seçilmiş Hikayeler, Dost, Yarın, Bilim ve Sanat, Evrensel Kültür dergilerinde yazıları yayınlandı. Kapital'i Okuma Kılavuzu hazırlayan ve bir özetini 1990'ların başında tamamlayan Bilgi'nin izlenimlerini kaleme aldığı "Yine de Aydınlık" kitabı 2007'de Evrensel Basım Yayın tarafından basıldı. Evli ve iki çocuk, iki torun sahibi olan ve bir süredir çeşitli rahatsızlıkları nedeniyle Gemlik Devlet Hastanesinde bulununan Alaattin Bilgi, 2 Ağustos 2015 tarihinde Umurbey'de hayatını kaybetti.

    "ANKARA", "DAS KAPİTAL" VE "BİLGİ"

    1925 yılında Ankara Keçiören bağlarında doğan Alaattin Bilgi'nin doğum günü nüfus kayıtlarına göre 1 Temmuz'dur. Kendisi, kayıtlara geçen doğum günü bilgisine "yarım yüzyılı epeyce geçmiş bir zaman" olduğu için güvenmez, kuşkuyla yaklaşırdı. Maalesef kayıtlarda ölüm tarihi 2 Ağustos 2015 olarak yazacak. Benim de bu tarihe ilişkin kuşkularım var. Bence gerçek öyle değil. O her yaşlı bilge gibi birden bire değil parça parça eksildi. Bir parçasını, istediği kadar okumaya ameliyatlı yorgun gözlerinin feri yetmediği zaman yitirdi. Bir parçasını, "güven ve dostluğunu kazanmakla övündüğü" Halit Çelenk ağabeyi ile beraber kaybetti... Bir parçasını barış ve demokrasi mücadelesinde kaybedilen canlarla yitirdi, bir parçasını mahpus edilenlerle... Küçük bir parçasını bazı konularda kendisine verilen sözler tutulmadığında kaybetti, bir başkasını da beklediği telefonlar gelmediğinde...

    Ancak, o da her yaşlı bilge gibi parça parça yaşayacak, çoğalacak. Bir parçası üç cildini de çevirdiği Kapital'i okuyan her insanda yaşayacak, gelişecek, o insanların yaptıklarıyla çoğalacak. Bir parçası "sol bilinç" sahibi kişilerde sürdürecek varlığını, fark etmeseler de. Birer parçası çocukları, torunları özellikle de kıymetlisi "Ayfer Hanım"da devam edecek. Bir parçası nerede "Marx" sözü edilse, nerede barış, özgürlük ve sosyalizm mücadelesi yapılıyorsa orada olacak.

    Ankara kadar sevdiği Umurbey'de doğanın içinde çiçekler, rüzgar ve ağaçların arasında klasik batı müziği dinleyerek, düşünerek ve dinlenerek küçük torunuyla geçirdiği son yıllarında da, daha iyi bir yaşama dair inancını hiç kaybetmeyen Alaattin Bilgi, kendine özgü farklı kişiliğiyle, inanılmaz dil bilgisi, takdir edilegelen azmi ve çalışkanlığı ile, ve de gerek çevirmen olarak gerekse yazar olarak yazın dünyamıza kazandırdıklarıyla anılacak. "Dostlarından başka hiçbir şeyi kaybetmekten korkmadan" sürdürdüğü yaşamında onu yakından tanıma, özellikle 2009'dan sonra çokça birlikte zaman geçirme olanağı bulan birisi olarak "Hocam"ın ardından, yüzüne de söyleme şansı bulduğum şu sözleri söyleyebilirim:

    Türkiye bilimsel sosyalizmine yaptığı katkılar tarih tarafından kaydedilmiştir. Varlığı bu mücadeleyi bir adım ileri götürmüştür. Gönlün rahat olsun Hocam. Saygıyla...

    Çiğdem Tezel
    http://www.evrensel.net/haber/257448/turkceye-kapitali-kazandiran-alaattin-bilgi-hayatini-kaybetti

    YanıtlaSil
  27. Analitik düşünmek, parçaları birleştirmek ve yorumlamak ayrı bir yeti.Bunu en iyi anladığım istatistik dersiydi.Hocamız; ''Önemli olan bilginin nasıl kullanılacağını bilmektir'' derdi. Bundan yola çıkarak sınavları kitap açık yapardı ve biz analiz yapma yönü gelişmemiş öğrenciler iyi çalışmamanın da etkisiyle dersten kalırdık.İstatistik dersine çalışırken zihnimin nasıl açıldığını hissetmiştim ve derslere o günden beri bu yönüyle baktım hep.Sorgulamak ve soru sormak öğrenmenin en güzel yolu.Emeğinize sağlık.Teşekkürler

    YanıtlaSil
  28. hocam sizce ekonomiyi etkileyen en büyük 3 iktisatçı kimlerdir 1 numaraya kimi koyarsınız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adam Smith
      Karl Marx
      John Maynard Keynes

      Sil
    2. dünyayı etkileme açısından baktınız değil mi hocam bilgi olarak bence alfred marshal marxdan daha çok bilgi kazandırmıştır iktisat literatürüne. marx daha çok etkilemiş değil mi.

      Sil
    3. Milton Friedman

      Sil
  29. Hocam peki boğazdaki yalılarında viskisini yudumlayan kişilerin olmadık olmadık partilere oy vererek koca ülkenin ekonomisinin belini bükmesini hangi analitik düzlemde değerlendireceğiz?

    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/29710472.asp

    Bakalım cevap verebilecek misiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Seçmene şerefsiz demeyi hiçbir analitik düşünceyle değerlendiremeyiz sanıyorum.

      Sil
  30. Hocam siz de yeni rakı içmeyi sevdiğinizi söylemiştiniz bi aralar.

    Acaba sizde de haysiyetsizlik olabilir mi? Ve acaba bu tür bir içki tercih etmeniz sebebiyle hangi partiye meyillisiniz, analitik analitik düşünüyorum ama bulamıyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Analitik düşünme böyle olmaz, zorlamayın kendinizi.

      Sil
    2. haysiyetsiz (tdk); saygınlığı olmayan. Yani haysiyet ne yiyip ne içtiğinizle ilgili değil. Örneğin; terbiyesiz biri çevresindeki saygınlığını yitirir ve haysiyetsiz biri oluverir. Bunların arasında küfürbaz, hırsız, katil, rüşvetçi, ihaleci sayılabilir, ancak "mahfi" bunlardan biri değildir.

      Sil
    3. Kimin ne içtiği neyi sevdiği sizi neden ilgilendirir? Dünyaya farklı yönlerden bakabilmeyi sağlayacak bir yaşam diliyorum size..

      Sil
  31. Hocam merhaba,

    İnsanların senin istemediğin şeyleri bilmesini öğrenmesini istemiyorsan onlara insanların kutsal değerlerini siper edeceksin. Eğitimi buna göre dizayn edeceksin. Bunu eleştiren olursa da kutsal değerlere saldırılıyor diyeceksin..Hepsi bu..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Toplumun en az yarısının eğitim reformundan anladığı bu. Onun için ben eğitim reformundan yanayım diyenlerin bu reformdan ne anladığını soruyorum.

      Sil
  32. Selamlar hocam.
    Sadece atıf yapılan yazarlara bakarak çalışma yapanın sol veya sol cenahtan olduğuna karar veren akademisyenler var. Son derece zeki, çalışkan, ahlaklı ve yaratıcı olan bu Akademisyenlerimizin yaptıkları bu olağanüstü çıkarım tümdengelim mi, tümevarım mı?
    Saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İkisi de değil. Bu sadece bön bakış yöntemi.

      Sil
  33. Doğkan Aygün3 Ağustos 2015 18:48

    sayın hocam izninizle yazı ile çokta alakası olmayan kafamda yerli yerine oturtamadığım bir soruyu yöneltmek istiyorum;
    seçim zamanında da savunduğunuz ve şu anda hali hazırda savunduğunuz düşünce, ekonominin canlanması adına yüksek gelirlilerden alınacak vergilerin emekli kesime transfer harcaması şeklinde aktarılmasının harcamalar açısından genişletici bir etki yapacağını vurguluyorsunuz sebebini de emekli v.b kesimin harcama eğiliminin geliri yüksek kesime göre daha fazla olmasına. bağlıyorsunuz.
    Ben şunu sormak istiyorum genelde geliri yüksek olan kesim, gerekli harcamalarını yaptıktan sonra parasının geri kalan kısmını finansal kesime, bankalara kanalize eder.doğal olarak geliri yüksek olan kesimler için gelir arttıkça tasarruf oranı da artmaktadır. merak ettiğim nokta eğer geliri yüksek olan kesimden vergi alınarak emeklilere, geliri düşük olan kesime aktarılacak olursa geliri yüksek kesimin harcamalarında eskisine nazaran değişiklik olmasada verdikleri vergilerden dolayı bankalara aktaracağı parada azalma olacaktır. Bu da bankalara gidecek fonların azalmasına ve faizlerin yüklemesine sebep olarak yatırımları dışlar mı?
    yoksa şu şekilde mi düşünmeliyim;ilk bakışta yüksek gelirli kesimden alınan vergiler bankacılık sistemine fon arzını bir nebze olsun etkilesede, geliri yüksek kesimden alınan vergiler emekli kesime ve geliri düşük kesime aktarılacağından
    sonuç olarak bu kesim de alacağı parayı günümüz sisteminde bankalara yatıracağından bankaların fonlarının azalması gibi bir durumla karşılaşılmayacak, faizler yükselmeyecek ve bu politikanın etkisi ile özel yatırımlar dışlamayacaktır şeklinde düşünüyorum kendi soruma cevap vermiş gibi oldum fakat cevabın mantık silsilesi içinde olup olmadığını teyit etme açısından sorma gereği duydum. saygılarımla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye'de tasarruf oranı artmıyor. Yıllardır böyle. Demek ki zengin kesim, sıfır dolayındaki reel faizi yeterli görmüyor ve tasarrufunu artırmıyor. Onun yerine lüks tüketime (ithal mallara) harcıyor parasını. O da ithalat nedeniyle dışarıya gidiyor. Oysa bu kesimden alınacak vergi düşük gelirli kesime aktarılırsa bunlar rasarruf yapacak ya da lüks tüketim yapacak kişiler değil. Ellerine geçecek ek geliri büyük ölçüde yerli mallara harcayacaktır. Bu da ekonomiyi canlandırır. Çünkü talep artışı önce üretimi sonra da yatırımı artırır.

      Sil
  34. Hocam 6 aydir yazilarinizi okuyorum.Goruslerim sizinle bagdasmasa bile yazilarinizin ogreticiligi ve anlasilir olmasi sizi takip etmemde en buyuk etken.Yoneticiligimize katkida bulunacaginizi dusundugunuz bir kac kitap ve yazar ismi onerebilirmisiniz.saygilar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şunlarla başlamanız önerilir:

      KİTAP: Aylak Sınıfın Teorisi
      Yazan: Thorstein Veblen (İktisatçı ve sosyolog)
      Çevirenler: Zeynep Gültekin & Cumhur Atay
      Yayınevi: Babil Yayınları (İstanbul)

      KİTAP: Asrın Vebası: Narsisizm İlleti
      Yazanlar: Jean M. Twenge (Psikoloji profesörü) & W. Keith Campbell (Psikoloji profesörü)
      Çeviren: Özlem Yüksel
      Yayınevi: Kaknüs Yayınları
      Adres:
      http://www.kaknus.com.tr/new/index.php?q=tr/node/851

      KİTAP: "Borç" İlk 5000 Yıl
      Yazan: David Graeber (Antropolog)
      Çeviren: Muammer Pehlivan
      Yayınevi: Everest Yayınları
      Adres:
      http://www.everestyayinlari.com/tr/kitap.asp?id=1454

      KİTAP: Karakter Aşınması “Yeni Kapitalizmde İşin Kişilik Üzerindeki Etkileri”
      Yazan: Richard Sennett (Sosyolog)
      Çeviren: Barış Yıldırım
      Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
      Adres:
      http://bit.ly/1CkYv08

      KİTAP: İşletme Hastalığına Tutulmuş Toplum "İşletme İdeolojisi, Yönetsel İktidar ve Toplumsal Taciz"
      Yazan: Vincent de Gaulejac (Klinik sosyolog)
      Çeviren: Özge Erbek
      Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
      Adres:
      http://bit.ly/1dX0lOW

      KİTAP 2: Prekarya “Yeni Tehlikeli Sınıf”
      Yazan: Guy Standing (Çalışma ekonomisi ve istihdam politikaları üzerinde uzman iktisatçı)
      Çeviren: Ergin Bulut
      Yayınevi: İletişim Yayınları
      Adres:
      http://bit.ly/1LmQPD2

      KİTAP: "Ne Ders Olsa Veririz" Akademisyenin Vasıfsız İşçiye Dönüşümü
      Yazanlar:
      Aslı Vatansever (İstanbul Doğuş Ünv. İnsan ve Toplum biriminde yardımcı doçent)
      Merâl Yalçın (Abant İzzet Baysal Ünv. Sosyal Psikoloji bölümünde yardımcı doçent)
      Yayınevi: İletişim Yayınları
      Adres:
      http://bit.ly/1SApX3z

      KİTAP: Küresel Çarkın Dışında Kalanlar “Tüketim Toplumundaki Yeni Fakirlik”
      Yazan: Kathrin Hartmann (Gazeteci)
      Çeviren: Etem Levent Bakaç
      Yayınevi: Ayrıntı Yayınları
      Adres:
      http://bit.ly/1LrQ7Bh

      Sil
    2. Maria Konnikova: Sherlock Holmes Gibi Düşünmek. Bu kitap analitik düşünmeyi kavramaya yardımcı olur.

      Sil
  35. Hocam dilinize sağlık. Analitik düşünce üzerine tavsiye edeceğiniz kaynaklar varmıdır?

    YanıtlaSil
  36. Mahfi Bey benim de aklıma bir şey takılıyor?

    Cari açığı yıllar boyu hem oran olarak, hem tutar olarak yüksek seyreden bir ülkenin toplam vergi gelirleri azalmadan, dolaylı vergi gelirlerinin ağırlığının %30-40 lara düşmesi mümkün müdür? Düşünün yıllar boyu cari açık hususunda hiçbirşey yapılmamış, hatta cari açık finanse edildiği müddetçe sorun yaratmaz gibi bir inanca sahip olunulmuştur.

    Ülkenin üretimi ciddi oranlarda ithalata bağımlı ise, tasarruf oranı düşük ise, yani mal ve hizmet üretimi, tüketiminden düşük ise böyle bir vergi değişimi sağlamak mümkün müdür?

    Fiyatlar kanıksanmış ise, bir üründeki diyelim ÖTV sıfırlandığında, ilk etapta ürünün fiyatında bir gerileme olacaktır. Ama bu aşamadan sonra fiyatlar yine birkaç ay içerisinde eski seviyesine gelecektir diye düşünüyorum. Talep artışını arz kısa sürede karşılayamazsa, fiyatlar yine artacaktır. Ki geçmişte de böyle örnekler mevcuttur. Bir örnek üzerinden gidersek. Diyelim ki çamaşır makinasının fiyatı 1.000 TL'den vergi indirimi nedeniyle 800 TL'ye indi. Birkaç ay sonra tekrar 1.000 TL'ye çıktığında fiyat zaten önceden 1.000 TL olduğu için çok fazla tepki çekmeyecektir. Ki bu süreçte makinayı almak isteyenler alacaktır zaten. Ve baz etkisi nedeniyle Aralık.2014 de fiyatı 1.000 TL iken Aralık.2015 de de fiyatı yine 1.000 TL olacağından enflasyonu da arttırmayacaktır bu fiyat artışı. Ama biz diyeceğiz ki, makinanın içindeki dolaylı vergi gelirleri azalmış, dolaysız vergi gelirleri artmıştır. Bu adaletlidir. Ama önceden de 1.000 TL ödüyordu son tüketici, şimdi de 1.000 TL ödüyor. Tüketici açısından değişen bir şey yok, şimdi bu adaletli mi oldu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son derecede doğru bir teşhis. Çok haklısınız. Ekleyecek bir şey olmadığı gibi ya da tersini iddia edebilecek kanıt da yok. Böyle bir değişim vergi tahsilatında düşme olmadan bu yapıyla yapılamaz.

      Sil
  37. Şu anda dünyada sermaye, dünya nüfusunun %1'i tarafından kontrol edilmektedir. Yani %99'u %1 için çalışmaktadır.

    Platon ve Aristo'ya göre hayatta tatmine ulaşmanın tek yolu , kişisel bir gelire sahip olmaktan geçerdi; çünkü insan ancak böyle bir gelire sahip olduğunda günlük yaşamını rahatlıkla sürdürüp kendini ahlak ve maneviyat sorunlarını düşünmeye adayabilirdi. Antik çağların iyi yaşam anlayışında girişimcilerin ve tüccarların yeri bile yoktu. Çalışmak köleler içindi, kölelere göreydi.

    Hristiyanlığın ilk dönemlerinde bile çalışmaya çok sıcak bakılmazdı, insanın Adem'in işlediğini günahın kefaretini ödemek için çalışmak zorunda olduğunu ileri süren karanlık bir düşünce vardı.

    18yy dan sonra B. Franklin, Diderot, Rousseau gibi burjuva düşünürlerinin kitaplarında çalışmanın yalnızca para kazanma amacı değil, insanın kendisi olmasının yolu olarak tanımlandığını görürüz. Kapitalizmin kuruluşu ve statü savaşlarının başlangıcı.

    Bu yeni tanımın kabul görmesiyle birlikte insanlar işlerini gurur kaynağı olarak görmeye başladılar. Maaşı iyi olan, prestijli işlere ancak zeka ve beceri açısından üstün olan olanların sahip olabileceği düşüncesi yerleşince, işimiz bizimle ilgili bilgiyi doğrudan iletir hale geldi. Kilise bile buna ortak oldu ve zaman içinde John D. Rockefeller Tanrı'nın yardımıyla zengin olduğunu söyleme zemini buldu ve hatta William Lawrance "Tanrı inancı, zenginlikle işbirliği içindedir" bile demiştir.

    Bu yüzden insanlarla tanışırken artık hep ne iş yapıyorsun diye sorar yanıtlarını dikkatle dinleriz.

    Şimdi Platon ile Aristo'yu antik Yunandan alsan bugüne getirsen bütün insanlar köle olmuş der.

    YanıtlaSil
  38. hocam yalvarırız bari şunu söyleyin, bunu cevaplayabilirsiniz hocam o kadar zor bir şey istemiyoruz ki sizden:

    Ocak 2016'ya kadar 1 Dolar = 3.00 TL'yi bir kez bile olsa görecek miyiz?

    Başka sorumuz yok.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 24015 Tahminlerimi Yeniledim başlıklı yazımda yılsonu için USD/TL kurunu 3,00 diye tahmin ettiğime göre sorunuzun cevabı evet oluyor.

      Sil
  39. edebiyatta analitik düşünceyi geliştirecek romanlar var mı ? varsa hangi yazarlar,hangi kitaplar?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok var. Bir kaç tanesini sayayım:
      Dostoyevsky: Suç ve Ceza
      Sir Arthur Conan Doyle: Dörtlernn İmzası (Sherlock Holmes)
      Stefan Zweig: Amerigo

      Sil
  40. İdeal olması gerekeni düşünmek, olanı değerlendirmek ve olması gereken ile arasındaki farkları ortaya koymak; Karşıtlıkları buluk karşı karşıya getirmek, Sentezini yapmak veyahut sentez yapılabilir olup olmadığına karar vermek. Çözümlemeci düşünmek için kullanılabilir, ek olarak belirtmek istedim.

    YanıtlaSil
  41. "Ön kabuller, inançlar, değer yargıları insanı analitik düşünmeden uzaklaştırır. Eğer bir iktisatçı, bir konu hakkında önceden bazı kabullere ulaşmışsa onlardan kurtulması şarttır."

    Bu da (Bu hariç hiçbir önkabulü kabul etmemek) bir başka önkabul değil mi? Demek ki önkabüllerden mutlak anlamda kurtulmak mümkün değil. Bu da önkabulleri zorunlu yapmaz mı? Ancak kastettiğiniz tuzağa düşmüş ve iktisadi gerçeklikten uzaklaşmış pek çok iktisatçı da var... Çünkü yanlış, realiteden uzak, önkabuller ile hareket ediyorlar. Realiteyle uyumlu önkabulleri nasıl bulacağız peki... Bir hocam, kendisinin bir materyalist olduğu halde araştırmalarında en çok sezgilerine güvendiğini söylemişti... Bu da bizi analitik düşünceden uzaklaştırıyor sanırım.

    YanıtlaSil
  42. iyi bir ekonomist olmak istiyorsanız
    1-dünya tarihini bilin
    2-paranın tarihini bilin
    3-ortadoğu tarihini bilin
    4- lisan bilin
    5- smith,marx vs kitaplarını ORJİNALİNDEN okuyun
    6- nobel almış iktisatçıların neden aldığını bilin ve tezlerini okuyun
    7- istatistik öğrenin ve tabi ilgili tüm bilgisayar programları/app.lar
    8- Para ile ilgili kurumların -merkez bankaları,uluslararası kuruluşlar,büyük finans kurumları vs, web sayfalarını takip edin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böyle bir istatistik yok ama 200 ü ingilizce 400 kitap okusak literatürde eksik birşey yine de kalır mı :) .(Makaleler vs hariç )

      Sil
    2. günde 400 test çözüp üniversiteye girmek kolay, asıl sonrası zor. kemmiyet değil keyfiyet derler.. nicelik değil nitelik.

      Sil
  43. Sorun şu: Artık çarşaf gibi denizde yüzen, arada bir dalgalarla yükselip alçalan gemiler yok ki gemi üzerinden bakarak yorum yapılabilsin. Herkes zaman denizine düştü ve azgın dalgaların arasından ne olup bittiğini anlamaya çalışıyor. Bence bu durumda nasıl davranmaları gerekir? Bunu üretmek gerekir.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi