Kayıtlar

Mayıs, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Türkiye Krizde mi?

Resim
Türkiye ekonomisi 2019 yılının ilk çeyreğinde yüzde 2,6 oranında küçülme yaşadı. 2018 yılının son çeyreğinde yaşanan yüzde 3 oranındaki küçülmeden sonra bu üst üste yaşanan ikinci küçülmeyi gösteriyor. Bu açıdan bakıldığında resesyonu andırıyor olsa da enflasyonun ve işsizliğin çok yüksek olması bu durumu resesyondan çıkarıp slumpflasyonun çerçevesine sokuyor. Krizin genel tanımı şöyle yapılıyor: Ekonominin temel yapı taşları olarak kabul edilen mal, hizmet, üretim, döviz fiyatları üzerinde kabul edilebilir düzey ve oranların ötesinde yaşanan şiddetli dalgalanmalar. Benim kriz tanımım biraz daha farklı: Ekonomik kriz; büyüme, işsizlik, enflasyon, faiz, bütçe açığı, cari açık, yerli paranın dış değeri gibi temel göstergelerin yanı sıra geleceğe ilişkin beklentilerin bozulması ve bu bozulmanın belirli bir süre devam etmesi halidir.

Dipten Dönüş Umutları ve Gerçekler

Resim
Cuma günü TÜİK, ilk çeyrek büyüme verisini yayınlayacak. 2018 yılının son çeyreğinde slumpflasyona giren ekonominin ne yöne evrildiğini görmemiz bakımından bu veri önemli.   Ekonomide beklentiler çok önemlidir. Çünkü beklentiler toplumun nasıl hareket edeceğini, o da gerçekleşmelerin nasıl olacağını gösterir. Beklentileri ölçmenin en kestirme yolu anketler yaparak tüketicilerin, üreticilerin, karar alıcıların gelişmeleri nasıl gördüğünü endeksler içine yerleştirerek karşılaştırmalı olarak ortaya koymaktır. Türkiye’de beklenti anketlerini en yoğun olarak Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Merkez Bankası (TCMB) uyguluyor. Yazının altında bu anketlerden oluşturulmuş endekslerin grafik ve tablolarını sunuyorum. Bu anketler ve endeksler hakkında kısaca bilgi verelim. İlki TÜİK tarafından derlenip aylık olarak yayınlanan yayınlanan ekonomik güven endeksi dir. Ekonomik güven endeksi; tüketici ve üreticilerin genel ekonomik duruma ilişkin değerlendirmelerini, beklenti ve eğ

Kapitalizmin Çelişkili Dünyası

Resim
Sanayi kapitalizminin yarattığı en büyük çelişki refah artışı sağlarken çevre koşullarının bozulmasına yol açması olarak karşımıza çıkıyor. Son elli yılda kapitalist sistemin ekonomilerde ciddi büyüme sağladığını ama bu büyümeyi çevreyi tahrip ederek gerçekleştirdiğini görüyoruz. Bugün Çin, Hindistan, Bangladeş gibi kalabalık nüfuslu ülkelerde yaşayan insanların büyük çoğunluğunun ortalama refahın altında yaşadığını, zaman geçtikçe bu insanların refahında artış olacağını ve dolayısıyla çevreyi zedeleyecek malları daha çok tüketeceklerini düşünürsek bu çelişkinin giderek büyüyeceğini tahmin edebiliriz. Bugün refahı artıran gelişmeler aynı zamanda ileride refah kaybına yol açacak olan gelişmeler gibi duruyor. Kapitalizmin en önemli çelişkisi de buradan doğruyor.

Eleştiri, Düşünce Özgürlüğünün Ürünüdür

Türk toplumunun eleştiri, karşı düşünce açıklama gibi konularda tuhaf bazı yanlış yönelimleri ve takıntıları var. Bütün toplum için geçerli değil tabii bunlar ama oldukça yaygın. En yaygın saplantılardan birisi eleştiri ya da hatta konuşma hakkının yalnızca uzmanlarda olduğu inancıdır. Diyelim ki eğitim sistemini eleştiriyorsunuz. Hemen bir kısım insan başlıyor: “Siz eğitim uzmanı mısınız da bunu eleştiriyorsunuz?” “Siz iktisatçısınız bu konulara girmeyin” demeye. İlk olarak ben eğitimci sayılırım. Çünkü 20 yıldır üniversitelerde ders veriyorum, hocalık yapıyorum. İkincisi iktisatçı olmam bu konulara girmeme engel değil, tam tersine bir sosyal bilimci olarak bu konular benim ilgi alanım içinde. Diyelim ki hiçbiri değilim. Çocuklarım ya da torunlarım okuyor ve onların nasıl yetiştirildiğini görüyorum. Bir aydın olarak o eğitimin eksikleri konusunda elbette görüşlerim ve eleştirilerim olacak.

Bütçe ve Beyaz Filler

Bütçe dediğimiz tablo gelirler ve giderler dengesidir. Bu ikisi arasındaki denge gelirler aleyhine bozuldukça bütçe açığı büyür. Son dönemde bu eğilim oldukça yüksek görünüyor. Aşağıdaki tablo 2019 yılının ilk 4 aylık sonuçlarını 2018 yılının ilk 4 aylık sonuçlarıyla karşılaştırıyor. Milyar TL 2018/4 2019/4 % Giderler 255,2 330,4 29 Faiz Dışı Giderler 229,8 292,0 27 Faiz Giderleri 25,4 38,4 51 Gelirler 232,0 276,0 19 Vergi Gelirleri 190,9 203,0 6 Diğer 41,1 73,0 78 Bütçe Dengesi -23,2 -54,4 134 Bütçe Dengesi / GSYH -0,6 -1,4 Faiz Dışı Denge 2,2 -16,0 -827 Vergi Gelirleri / FD Giderler (%) 83,1 69,5 -16

Dolar TL Kurunun Yükselişi ve Düşüşü

Son birkaç haftada, özellikle İstanbul seçimleriyle ilgili olarak yaşanan kriz sonrasında, USD/TL kuru önce hızlı bir yükseliş yaşadı ve gün içinde 6,25’e kadar yükseldi, sonra hızlı bir düşüşle haftayı 5,98 ile kapattı. Hızlı yükselmenin nedenleri belli, onlar üzerinde çok duruldu: Türkiye’de hukukun üstünlüğünün ve yargı bağımsızlığının giderek kaybolması, TBMM’nin sadece süs olarak kalması, ekonomide doğru adımların atılamamasına ek olarak son dönemde yaşanan İstanbul seçimleri krizi kuru hızla yukarılara taşıdı. Birçok kişi eskiden işin siyasal yönüyle ilgilenmeyip ekonomik yönüyle ilgilenirken şimdilerde önce hukuk demeye başladı.

Merkez Bankası Resmen Faiz Arttırdı

Bugün İtibarıyla Görünüm Çok yakın geçmişe kadar Merkez Bankası’nın faiz indireceği konuşuluyordu. Piyasa yorumcuları enflasyonda iniş başladığını, bunun devam etmesi halinde Haziran’da Merkez Bankası’nın faiz indirimlerine başlayabileceğini konuşuyorlardı. Ne var ki Türkiye’de çoğu kez yaşandığı gibi evdeki hesap çarşıya uymadı. USD/TL kurunda YSK’nin İstanbul seçimlerine ilişkin sonuçları kesinleştirememesiyle başlayan yükseliş, seçimlerin tekrarına karar verilmesiyle iyice denetimden çıktı.

Twitterdan Seçme Sözlerim

Eğer bir yerde sistemsizlik süreklilik kazanmışsa orada sistemsizlik sistem olmuş demektir. Türk sistemi, sürekli sorun yaratma, riskleri yükseltme ve sonra da bozulan işler dolayısıyla suçu başkasına atma modeli üzerine kuruludur. Asıl yapısal reformlar; hukukun üstünlüğü, erklerin ayrılması ve eğitimin tümüyle bilim temeline dayandırılmasıdır. Çağdaş uygarlıklar düzeyine çıkmak istiyorsak buradan başlamamız gerekir. IMF ve Dünya Bankası'nın önerdiği yapısal reformlarla benim önerdiklerim arasında ciddi farklar var. Onların önerileri yalnızca ekonomiye odaklanıyor. Benim önerilerim ise hukukun üstünlüğü sağlanmadan ekonomideki reformlar yürümez diye başlıyor. Yanlış giden bir işi düzeltmenin ilk adımı, hatanın nerede ve kim tarafından yapıldığını bulmaktır. Eğer hatayı yapan bizsek, düzeltmenin ikinci adımı bu hatayı yaptığımızı kabul etmektir. Bu iki adımı atlayarak girilen hiçbir çözüm yolundan doğru ve kalıcı sonuç çıkmaz. Sadece kura baksak bile hukukun

Dünya Resesyona mı Gidiyor?

Resim
2018 yılının ortalarındayken ABD verileri, ABD ekonomisinin krizden neredeyse çıktığını işaret ediyordu. Büyüme, potansiyel büyüme oranı olan yüzde 2,5’i yakalamış, işsizlik oranı, doğal işsizlik oranı olarak kabul edilen yüzde 4’ün altına inmiş ve enflasyon da ideal olarak kabul edilen yüzde 2 düzeyine gelmişti. Cari açık yüzde 3’ün altındaydı. Bütçe açığı bir miktar yüksek görünse de geçmişle karşılaştırıldığında o da makul bir düzeyde kabul ediliyordu. Bütün bu göstergeler ABD ekonomisinin krizden çıktığını ama bir süre daha dikkatli bir gözetim altında tutulmaya ihtiyacı olduğunu anlatıyordu.