Kayıtlar

Ocak, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ekonomiler Tüketerek Büyüyebilir mi?

Ekonomik büyüme en basit tanımıyla bir ekonomide bir dönemden sonraki döneme mal ve hizmet üretiminde reel (fiziksel ya da fiyat artışlarından arındırılmış) artış olması halidir. En basit haliyle anlatmak gerekirse yalnızca ekmek üretilen bir ekonomide t yılında 100 ekmek üretilmişken t +1 yılında 105 ekmek üretilmişse bu ekonomi yüzde 5 büyümüş demektir. Bir ekonominin baz etkisi ya da bir takım geçici etkiler dışında büyüyebilmesi için üretim kapasitesini artıracak, yeni kapasiteler yaratacak, daha ileri teknolojiler kullanacak yatırımlara ve verimliliği artırmaya, bütün bunlar için de daha çok çalışmaya ihtiyacı vardır. Daha çok çalışma daha çok işgücünün istihdamı ya da istihdam edilenlerin daha çok çalıştırılmasıyla sağlanabilir. Bu yaklaşım bizi GSYH’nin üretim yoluyla hesaplanmasına götürür. Ekonominin temel taşı tüketimdir. Aslında insanoğlunun temel güdüsü de tüketmektir. Şimdilerde bizde moda olan şekliyle ‘üretmek lazım’ diye dillendirilen sözün anlamının olması için önc

Faizsiz Para Politikası

Resim
Faizin Önemi Faizin birçok açıdan farklı tanımları vardır. Ekonomi bilimi açısından faiz tanımı; sermayenin üretimden aldığı pay olarak verilir. Ekonomide üretime katılan dört unsur vardır. Girişimci yatırım yapmak ya da sistemi çalıştırmak için sermaye kullandığında (bankadan kredi aldığında) faiz öder, işçi çalıştırdığında ücret öder, doğal kaynakları kullandığında rant öder ve bunların sonucunda ortaya çıkan kârı kendi payı olarak alır. Piyasa ekonomisinde bu dört üretim faktörü bir araya gelmeden üretim olmaz. Girişimci kendi öz sermayesini işletmeye koyduğunda alabileceği faizden vaz geçmiş olacağı için her hal ve kârda faizi hesaba katmak zorundadır. Faizi yok saymak ya da kaldırabileceğimizi iddia etmek üretim meselesini hiç anlamamış olduğumuzu gösterir. Adına faiz demesek bile ortada bir faiz olacaktır. Çünkü kimse ücret almadan emeğini kiraya vermeyeceği ya da kira geliri elde etmeden arsasını, binasını kullandırmayacağı gibi faiz almadan da parasını ödünç vermez. Faizs

Modern Arz Yönlü Ekonomi

Eski Arz Yönlü Ekonomi Yaklaşımı Arz yönlü ekonomi görüşünün savunucularına göre ekonomik dengeyi ve istikrarı sağlamanın yanı sıra üretimin arttırılması yoluyla toplumsal refahın yaygınlaştırılması amaç olarak alınmalıdır. Arz yönlü iktisatçılar, üretimi arttırmak için vergilerde indirim yapılmasını, üretimi kısıtlayan çevre koruma standartlarının hafifletilmesini, deregülasyona gidilmesini (genel olarak kuralların gevşetilmesi) önermekte, bu yolla üretimin artacağını ve ucuzlayacağını ileri sürmektedirler. Onlara göre talep denetimi yoluyla sağlanacak enflasyonla mücadele politikasının yerini arzı arttırmak suretiyle yaratılacak fiyat ucuzluğu politikası almalıdır. Bu teze göre aşırı yüksek olan vergi oranlarında yapılacak indirimler, bir yandan insanların daha fazla çalışmasını teşvik ederken bir yandan da vergi kaçırma arzularının düşmesine yol açacak ve vergi tahsilâtını azaltmak bir yana artıracaktır. Benzer şekilde kurallarda yapılacak gevşetmeler de üretimi teşvik ederek a

Konut Satışı Niçin Rekor Kırıyor?

Resim
Türkiye’de konut satışları rekor üstüne rekor kırıyor. Bunu aşağıdaki grafikten görmek mümkün (Kaynak: TÜİK, Konut Satış İstatistikleri Aralık 2021.) Satışlardaki bu yüksek gidiş konut fiyatlarındaki yükselişe karşın ortaya çıkıyor. Konut satış fiyatlarını da aşağıdaki grafik ortaya koyuyor (Kaynak: TCMB, Konut Fiyat Endeksi, Ekim 2021.)  Görüleceği gibi konut fiyatlarında özellikle 2020’den itibaren hızlı bir artış var. Ekonominin belki de en geçerli yasalarından birisi olan talep yasasına göre fiyatı artan mala yönelik talebin düşmesi gerekir. Oysa burada tam tersi oluyor: Konut fiyatları hızla arttığı halde konut satışları da hız kesmeden devam ediyor. Çelişkili gibi görünen bu durumu açıklayacak değişkenler enflasyon ve faizdir. Türk Lirasının yabancı paralara karşı hızla değer kaybetmesi ithal girdilerinin, üretim maliyetlerinin artmasına o da fiyatların yükselmesine yol açıyor. Ortaya çıkan enflasyon resmi verilere göre yüzde 36,08. Buna karşılık bankaların mevduata verdiği faiz

Enflasyon Farklı Ama Çözüm Aynı

2022’ye girerken uzunca sayılabilecek bir geçmişte gündemden düşmüş olan enflasyonun yeniden gündeme geldiği artık açık bir biçimde belli oldu. Enflasyon denilince fiyatlar genel düzeyinin sürekli artış göstermesi diye ortak bir tanım kullanıyoruz. Burada bir hata yok. Buna karşılık enflasyonun kökenleri konusunda ayrım yapmayarak yalnızca enflasyon deyip geçtiğimizde hata yapıyoruz. Çünkü enflasyon kökenlerine göre ikiye ayrılır: Talep enflasyonu ve maliyet enflasyonu. Sonuçları aynı olsa da ikisinin nedenleri birbirinden çok farklıdır. ABD’de küresel krizin ortaya çıktığı 2008 yılından itibaren ABD Merkez Bankası Fed, ekonomiyi canlandırmak için,   para arzını (niceliksel genişleme ya da gevşeme) adı altında ciddi biçimde artırırken bir yandan da faizleri düşürdü. Bugün geldiğimiz noktada Fed faizi yüzde 0,25, bilanço büyüklüğü ise 8,8 trilyon dolar dolayında bulunuyor (küresel krizden hemen önce Fed faizi yüzde 2, bilanço büyüklüğü ise 900 milyar dolar dolayındaydı.) Fed, bu para

Faiz İndiriminin Maliyeti

Resim
Faiz İndiriminin Kur ve Enflasyona Etkisi Aşağıdaki grafik sol eksende Merkez Bankası (TCMB) faizi, USD/TL kuru ve sağ eksende enflasyon (TÜFE) arasında 2021 yılı boyunca yaşanan ilişkileri gösteriyor (Veriler için kaynaklar: TCMB her ayın ortalama döviz kuru, TCMB haftalık repo faizi oranları, TÜİK ay sonları TÜFE verileri.) Grafikten görüleceği gibi TCMB politika faizi yüzde 19 düzeyinde iken USD/TL kuru da enflasyon da hafif bir yükseliş içindeymiş. Bu dönemde mesela TCMB, faizi yüzde 20’ye çıkarsa her ikisinde de ciddi düşüşler yaşanabilirdi. Eylül ayı içinde TCMB, ‘faiz, enflasyonun nedenidir’ yaklaşımı çerçevesinde enflasyonu düşürmek amacıyla politika faizini yüzde 19’dan 18’e düşürünce USD/TL kuru buna tepki vererek yükselmiş ama bu yükseliş o arada enflasyona etki etmemiş (kur etkisi önce üretici fiyatlarında sonra tüketici fiyatlarında görülüyor.) TCMB, Ekim ayında faizi yüzde 18’den 16’ya indirip bu yaklaşımda ısrarlı olduğunu ortaya koyunca kur yeniden yükselmiş ve bu kez