Kayıtlar

Haziran, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Merkez Bankası Faizi Kaç Puan Artırır?

Yanıtı hemen vereyim: Bilmiyorum. Kimsenin de bildiğini sanmıyorum. Merkez Bankası biliyor mu ondan bile emin değilim. Bu soruyu yıllardır yanıtlamıyorum. Çünkü yıllardır Merkez Bankası son ana kadar toplumu yönlendirecek hiçbir şey söyleyemiyor. Bu durumda Merkez Bankası’nın faizi ne kadar artıracağını tahmin etmek iktisatçıların değil falcıların işi haline dönüşüyor. Tahmin açıklayanlar aslında şimdi benim de yapacağımı yaparak kaç puan artıracağı tahminini değil kaç puan artırmasını istediklerini açıklıyorlar. Mesela Fed’in veya Avrupa Merkez Bankası’nın ya da İngiltere Merkez Bankası’nın faizi ne kadar artıracağı ya da düşüreceğini tahmin ediyorum ve bu tahminim hiç şaşmıyor. Çünkü o kurumlar kararlarını rasyonel çerçevede alıyorlar. Enflasyon yükseliyorsa faizi yükseltiyorlar, enflasyon düşüşe geçmişse bir süre bekleyip faizi de düşürmeye başlıyorlar. Nasıl bir karar alacaklarını da günler öncesinden kamuoyuyla paylaşıyorlar, böylece bir dalgalanmaya yol açmıyorlar. Uzunca bir sür

Faizi Artırınca Her Şey Düzelecek mi?

Bilimde mucizelere yer yoktur, dolayısıyla sihirli değnekler de yoktur. O nedenle merkez bankaları faizle ilgili ve özellikle de düşüş yönünde karar almadan önce enflasyonun gidişini ve elindeki araçları kullanıp kullanamayacağını iyice tartmalı ve ona göre karar vermelidir.  Ekonomi bir bilimdir ve bütün bilimlerde olduğu gibi tezleri, teorileri, yasaları hep neden-sonuç ilişkilerine dayanmak zorundadır. Aksi takdirde tezleri, teorileri ve yasaları yanlış olur, yanlış sonuçlara götürür. Bilimde bir sonuca ulaşmak için sonuçtan değil nedenden yola çıkılır. Mesela ekonomide enflasyonist baskılar ortaya çıkmışsa bu bir sonuçtur. Bu sonuca nasıl gelindiğini aramak için nedenleri araştırmak gerekir. Bu arama yolculuğunda sorulacak soruların başlıcalarını şöylece sıralayabiliriz: Ulusal paranın dış değeri düşüyor mu? İthal malların fiyatları kur nedeniyle artmanın dışında petrol, doğal gaz gibi ithal girdilerin fiyatlarındaki artışlardan etkileniyor mu? Borçlanmanın maliyeti (faizi) yük

Ekonomide Dengeler ve Açıklar

Bütçe Dengesi ve Bütçe Açığı Bütçe açığı, bütçe giderlerinin bütçe gelirlerini aşması sonucu ortaya çıkan açıktır. Bütçe gelirleri başlıca iki kalemden oluşur: Vergi Gelirleri (Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi, KDV, Motorlu Taşıtlar Vergisi, Veraset ve İntikal Vergisi, Harçlar, Resimler ve diğer vergiler) ve Diğer Gelirler (Kamu Mallarının İşletilme Gelirleri, Özelleştirme Gelirleri, Para Cezaları, Trafik Cezaları, Bedelli Askerlik Gelirleri ve benzeri gelirler.) Bütçe giderleri de başlıca iki kalemden oluşur: Faiz Dışı Giderler (Kamu Personel Giderleri, Kamu Yatırım Giderleri, Kamu Binalarının Bakımı, Onarımı, Kamu Araçlarının benzin Gideri gibi kalemlerden oluşan Diğer Cari giderler ve Emekli Aylıkları, Öğrenci Kredileri gibi kalemlerden oluşan Transfer Giderleri) ve Faiz Giderleri. Bu durumda kamu kesimi için şöyle bir bütçe denklemi yazabiliriz: Bütçe Dengesi = Bütçe Gelirleri (Vergi Gelirleri + Diğer Gelirler) – Bütçe Giderleri (Faiz Dışı Giderler + Faiz Giderleri) Bütç

Kuru Koruyacağımıza Kendi Paramızı Korusaydık

Kur alıp başını gidince ve bizim mevduat sahipleri de onun peşine takılınca çaresiz kalan hükümet kur korumalı mevduat hesabı diye bir hesap uydurdu. Bu hesaba geçenler Türk Lirasının döviz karşısında yaşadığı kayıptan etkilenmeyecek ve bankadan alacağı faizle de kazançlı çıkacaktı. Başlarda bu iş burada anlattığım gibi gelişti. Sonra zaman içinde hükümet çeşitli düzenlemelerle veya düzenleme dışı baskılarla kuru olduğu yerde tutmaya yöneldi. Bu durumda ilk bakışta bir şey değişmemiş gibi oluyordu. Çünkü kur kaybı olmuyor üzerine bankanın ödediği faiz alınıyordu. Ne var ki alınan faiz enflasyondan düşüktü. Bir süre sonra insanlar kurun yapay bir şekilde tutulduğunu görünce risklerin büyüdüğünü fark ederek bu işten vazgeçmeye başladılar. Bu kez çaresiz kalan hükümet bankaların vereceği faiz için koyduğu tavanı kaldırdı. O zaman da faizi düşürmek üzerine kurgulanmış olan model tamamen tersine döndü. Son bir buçuk yılımızı elin parasına garanti vererek yani onu korumaya çalışarak geçird

Ertelenmiş Enflasyon

Türkiye’nin, büyüme modeli, tüketimi teşvik etmek ve bu yolla talep yaratarak üretimi artırmak yaklaşımı üzerine kurulmuştur. Bu yaklaşım enflasyonu düşürmeyi değil tam tersine artırmayı teşvik eder. Çünkü enflasyon arttıkça insanların paradan kaçışı hızlanır, tüketim harcamaları artar bu da üretim artışı yaratarak büyümenin yüksek olmasını sağlar. Büyüme yüksek olunca firmalar iyi para kazanır ve işsizlik artmaz, hatta azalır. Bu modeli yaşatmanın yolu faizi enflasyonun altında belirlemek ve/veya ücretleri sürekli artırarak harcama gücünü canlı tutmaktan geçer. O nedenle Merkez Bankası faizi enflasyonun altında belirler ve piyasa faizlerinin de reel olarak (enflasyondan arındırılmış olarak) negatif olmasını sağlar, hükümet de enflasyonla mücadele yerine ücret zammı yapmaya yönelir. Merkez Bankası, bu yolla bankaları düşük faizle fonlarken Hazine’nin piyasadan yüksek faizle borçlanmasının önüne geçmek için, bankalara açtıkları kredilerin ve tuttukları döviz mevduatının belirli oranında

Ne Oldu da Dolar Kuru Uçtu?

Benim çocukluğumda saatler mekanikti, pilli saatler yoktu. Mekanik saatler zemberek denilen bir yay yardımıyla çalışırdı. Zemberek, bir merkezden verilen hareketle kendi içine sarılan ve enerjiyi (bir cismin hareketinden dolayı sahip olduğu enerji) depolamak için kullanılan bir çeşit yaydı. Saatin kurma düğmesi sürekli ileri doğru çevrilerek zembereğin ve dolayısıyla saatin kurulması sağlanır, sonra saat bu zembereğin hareketiyle çalışırdı. Saatin kurma düğmesini her çevirdiğinizde zemberek biraz daha sıkışır ve düğmeyi çevirmek zorlaşırdı. Kurma düğmesine baskı uygular da zorlarsanız zemberek mekanizması kırılır, yay boşalır, saat çalışmaz hale gelirdi. Çocuklara saat alındığında kurma mekanizmasına dikkat etmeleri gerektiği söylenir “fazla zorlarsan zembereği boşalır, saat bozulur” diye tembih edilirdi. 2021 yılının Eylül ayına girildiğinde enflasyon da TCMB faizi de yüzde 19 idi ve enflasyonda yükselme eğilimleri vardı. Doğru para politikası faizi 1 veya 2 puan artırarak bu yukarı

Rasyonel, İrrasyonel

Hazine ve Maliye Bakanlığı’na getirilen Mehmet Şimşek’in, görevi devralırken yaptığı konuşmada en dikkat çeken cümle: "Türkiye'nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeceği kalmamıştır" ifadesiydi. Şimşek, bu ifadesiyle önceki dönemde ekonomi alanındaki uygulamaların rasyonel olmayan uygulamalar olduğunu vurgulamış oldu. Rasyonel sözcüğü Türk Dil Kurumu Sözlüğünde akla uygun, aklın kurallarına dayanan, ölçülü, hesaplı, ussal olarak tanımlanıyor.   Rasyonel davranmak bugün uygulamada olan ana akım ekonomi biliminin yaşama yaklaşımının en temel ilkesidir. Makroekonomi açısından rasyonellik; fiyat istikrarı, düşük işsizlik, yüksek büyüme, düşük cari açık gibi makroekonomik hedefleri bir arada yakalayabilmeye dönük politikaları uygulamak olarak tanımlanabilir. Bu yolda atılacak adımların beklentileri de olumlu yönde etkileyerek bunların hepsinin bir arada gerçekleşmesini sağlayabileceği düşünülür. Rasyonel sözcüğünün karşıtı olan irrasyonel sözcüğünün Türk Dil Kuru