Kayıtlar

Nisan, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Seçimden Bir Gün Sonra

Seçim bittiğinde kim kazanmış olursa olsun karşımızda şöyle bir manzara bulacağız: Hukukun üstünlüğünü ve adalet kavramını neredeyse tümüyle yitirmiş durumdayız. Eğitim sistemimiz sürekli geriye gidiyor. Avrupa Birliği’ne girme hedefinden uzaklaşmış bir konumdayız. Göçmenlerle ilgili pek çok sorunumuz var. Liyakat gözetilmeksizin yapılmış atamalarla doldurulmuş devlet kadroları hizmet veremez durumda. Giderek bozulan bir gelir dağılımı dolayısıyla orta sınıf yok olmuş. 100 – 120 milyar dolarlık bir deprem ve afet faturasıyla karşı karşıyayız. 6,5 milyon konutu kentsel dönüşüme sokmak zorundayız. Yılın ilk yarısından ötesini çıkarması zor olan, GSYH’nin yüzde 5’ini aşacak bir açığa ulaşması beklenen bütçeye sürekli yeni yükler bindiriyoruz. Merkez Bankası’nın swaplar hariç net rezervi eksi 40 – 45 milyar dolar dolayında bulunuyor. Dış borç stokumuz 450 milyar dolar dolayına ulaşmış. Yükümlülükleri bilinmeyen Varlık Fonu’nun nasıl tasfiye edilebileceği başlı başına bir sorun oluşturuyo

Arjantin’den Çıkarılacak Dersler

Resim
Arjantin’in Bugünkü Durumunun Kökenleri ve Türkiye ile Karşılaştırmalar 1929 Büyük Depresyonundan önce Arjantin, sanayileşmiş ülkeler arasında yer alıyordu ve dünyanın en yüksek kişi başına gelire sahip on ülkesinden biriydi. Bugün, kişi başına geliri 13.700 Dolar dolayındadır (Türkiye 11 bin dolar dolayında bulunuyor.) Arjantin nüfusunun yüzde 40’ı yoksulluk sınırının altında bulunuyor. Aşağıdaki grafik iki ülkenin kişi başına gelirinin 2000’den bu yana gösterdiği gelişmeyi sergiliyor (aksine bir açıklama verilmediği sürece yazıdaki bütün grafiklerin IMF, WEO Database April 2023’deki veriler kullanılarak tarafımdan hazırlandığını belirtmek isterim.) Arjantin ekonomisinin en zengin ülkeler arasında başlayan yolculuğunun bugün bu noktaya gelmesinde İkinci Dünya Savaşından sonra hızlanan popülist uygulamaların fazlasıyla etkisi var. 1946 yılında Arjantin Devlet Başkanlığına seçilen Juan Peron, önceleri Arjantin’de devletçilik politikası uyguladı. Pek çok kuruluşu millileştirdi, Peso’nu

Kapalıçarşı’da Niçin Farklı Kur Oluşuyor?

Resim
Dolarizasyon (ya da para ikamesi); insanların ulusal para yerine yabancı para tutmak istemeleri anlamına gelir. Bankalardaki yabancı para mevduatın toplam mevduata oranı olarak ölçülür. Enflasyonun yüksek olduğu ekonomilerde insanlar, paralarının satın alma gücünü korumak amacıyla ulusal para kadar değer kaybetmeyen yabancı paraları tutmaya yönelirler. İkili kur; piyasada birisi bankalar arası kur diğeri de serbest piyasa kuru denilen iki farklı kurun oluşmasıyla görülen durumu ifade eder. Dış dünyaya önemli ölçüde kapalı ekonomiler, sermaye kontrolü yaptıkları ve yabancı para alış verişini yasakladıkları için dolarizasyon pek görülmez ama birden fazla kur oluşur. Bazı ekonomilerde dolarizasyon görülür ama ikili kur yoktur. Bu ekonomilerde enflasyon yüksek olduğu için insanlar ulusal para yerine döviz tutmayı tercih ederler. Döviz rezervleri yeterli olduğu sürece ikili kur uygulaması görülmez. Bazı ekonomilerde ise hem dolarizasyon hem de ikili kur birlikte ortaya çıkar. Türkiye

Seçimde Ekonomik Sorunlar mı Öncelikli Olacak Sosyal ve Siyasal Sorunlar mı?

Resim
Şimdiye kadar yazılarımda daha çok seçime kadar ve seçimde neler olacağını tartıştım. Bir de seçimi kazanacak olan her kim olursa olsun sosyal yaşamdan siyasal yaşama ve oradan ekonomiye kadar her alanda büyük bir enkaz devralacağına değindim. Her ne kadar henüz farkında olunmasa da bu kez devralınacak enkazın şimdiye kadar enkaz olarak adlandırılanlardan misliyle büyük olacağını da vurguladım. Bu kez seçim sonrasında çeşitli kesimlerin öncelikli olarak çözülmesini istediği sorunların neler olduğu yolundaki tahminlerimi paylaşacağım. Bu tahminleri yapabilmek için önce ülkenin gelir dağılımına kısaca bakalım (ayrıntılı tablolar ekte yer alıyor.) Ekli tabloya göre nüfusun en düşük gelirli yüzde 20’si GSYH’den yüzde 6,1 pay alırken nüfusun en yüksek gelirli yüzde 20’si GSYH’den yüzde 46,7 pay almaktadır. En düşük gelir grubuyla en yüksek gelir grubu arasındaki gelir farkı 6,7 mislidir. Bu hesabı en düşük geliri alan yüzde 10 ile en yüksek geliri alan yüzde 10’u karşılaştıracak şekilde

Beklenti Tuzağı

Beklenti; olayların nasıl gerçekleşeceğine ilişkin düşünce ya da tahmin demektir. Örneğin bir kişinin enflasyon oranına bakarak o oranda bir ücret artışı beklemesi normal bir beklentidir. Beklentilerin gerçekleşmemesi halinde hayal kırıklığı, hüsran ya da kızgınlık gibi tepkiler ortaya çıkar. Ücret artışlarını enflasyonun çok üzerinde olmasını bekleyen bir kişinin ancak enflasyon oranı kadar bir ücret artışı alması onda hayal kırıklığı yaratabilir. Hayal kırıklıklarından sakınmak için beklentileri gerçeklere dayanarak oluşturmak rasyonel yaklaşımın gereğidir. Beklenti tuzağı, gerçekçi olmayan beklentiler yaratarak kendisini ya da başkalarını etkileme durumunu ifade eden bir kavramdır. Örneğin bir sendikanın toplu sözleşme görüşmelerine başlamadan önce işçilere enflasyonun iki katı artış sağlayacağını anlatması halinde işçilerde böyle bir artış beklentisi oluşur. Görüşmelerde ancak enflasyon kadar bir artış alabilen sendika, işçileri büyük bir hayal kırıklığına düşürmüş olur. Bu durum

Türkiye ve Diğerleri

Resim
Karşılaştırmalar Aşağıdaki ilk grafik çokça yapılan Türkiye Güney Kore karşılaştırmasını ortaya koymayı amaçlıyor. 1980’lerin başında nüfus Türkiye’de 45,3, Kore’de 38,1 milyon kişi, GSYH Türkiye’de 96,6 milyar, Kore’de 65,4 milyar dolar, kişi başına gelir Türkiye’de 2.134 dolar, Kore’de 1.715 dolarmış. 2022 sonu itibarıyla nüfus Türkiye’de 85,3, Kore’de 51,6 milyon kişi, GSYH Türkiye’de 906 milyar, Kore’de 1,7 trilyon dolar, kişi başına gelir Türkiye’de 10.618, Kore’de 32,250 dolar. Kişi başına geliri gösteren aşağıdaki grafik, Kore’nin geride başladığı bu yarışta bizi üçe katladığını ortaya koyuyor. Bu dönemde Türkiye’nin nüfusu 1,9 kat artmış buna karşılık Kore’nin nüfusu 1,3 kat artmış. Buradan giderek Türkiye’de üretime katkısı olmayan nüfus artarken Kore’de üretime katkısı olan nüfusun artmış olduğu sonucunu çıkarabiliriz. Üç Balkan ülkesiyle (Bulgaristan, Romanya ve Sırbistan) Türkiye’nin kişi başına gelirlerini karşılaştıran aşağıdaki grafik çok daha yakın zamana ait durumu o

20 Yıl Önce Balkanları Beğenmezdik

Resim
2000’lerin başında Balkan ülkelerine gidenlerimiz çevre güzelliğini, yapıları beğenirler, fakat insanları fakir bulurlardı. Geceleri Balkanlardan arabalarıyla geçerek Türkiye’ye gelenler yollardan, aydınlatma eksiklerinden ve daha birçok şeyden şikâyet ederdi. O tarihten sonra yavaş yavaş değişim başladı. Bulgaristan ve Romanya 2007’de Avrupa Birliği’ne üye oldu. Sırbistan’ın 2025’de üye olması bekleniyor. Türkiye, 1959 yılından beri üyelik beklediği Avrupa Birliği’yle tam üyelik müzakerelerine 2005 sonunda başladı ve bu müzakereler bugün iki tarafın da gönülsüz bir biçimde sürdürür göründüğü bir süreç içinde bulunuyor. Aşağıda bazı göstergelerini grafiğe dönüştürerek paylaşıyorum (bu grafiklerin tamamı IMF, World Economic Outlook Database, April 2023’den alınan verilerle tarafımdan hazırlanmıştır.) Grafik bize 2000 – 2017 yılları arasındaki dönemde Türkiye’nin dört ülkenin en yüksek kişi başına gelirine sahip olduğunu, onu Romanya’nın izlediğini gösteriyor. 2017 yılından sonra (mavi

Dünya Ekonomisi ve Türkiye 2023 Tahminleri

Resim
IMF’nin yılda iki kez (biri Nisan biri de Ekim aylarında) yayınladığı Dünyanın Ekonomik Görünümü (World Economic Outlook) Raporu geçen gün yayınlandı. Bu rapor, dünya ekonomisi ve ülkelerin ekonomik durumu hakkında en geniş ve kapsamlı tahminleri içeren rapordur. Aşağıdaki tablo bu raporda yer alan ve dünyanın 2022 yılsonu itibarıyla ne durumda olduğunu özetle gösteren tablodur: 2022 yılsonu itibarıyla dünyanın toplam GSYH’si cari fiyatlarla 100,2, satın alma gücü paritesine (SAGP) göre de 163,5 trilyon dolardır. Buna göre 196 ülke içinde 41 ülke gelişmiş ülke statüsünde bulunmaktadır. Bunların toplam dünya GSYH’sinden (SAGP) aldıkları pay (ya da yaptıkları katkı) yüzde 41,7’dir (68,3 trilyon dolar.) Gelişmekte olan ülke sayısı 155’tir ve bunların toplam dünya GSYH’sinden aldıkları pay (ya da yaptıkları katkı) yüzde 58,3’tür (95,3 trilyon dolar.) Bu ülkeler arasından seçtiğimiz 3 gelişmiş ekonomi (ABD, Euro Bölgesi ve Japonya) ile beş gelişmekte olan ülkenin (Çin, Endonezya, Rusy

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Resim
Mevcut yüksek enflasyona karşın son dönemde konut fiyatları eskisi kadar artmaz oldu. Bunun nedeni nedir? Son günlerde çok sorulan sorulardan birisi de bu. Konut fiyatlarında yaşanan çılgın artışın son dönemde yavaşlamasının birkaç nedeni var. Bunlardan ilki enflasyonun baz etkisiyle de olsa hız kesmiş olması. İkinci ve asıl önemli neden satışların düşmüş olması. Konut talebi, son birkaç ayda eski canlılığını yitirdi. Konut satışlarındaki gelişmeyi aşağıdaki grafikten izleyebiliriz (grafik, TUİK, Konut Satış İstatistikleri Haber Bülteni, Şubat 2023’deki veriler kullanılarak tarafımdan hazırlanmıştır.)   Genellikle yılın son ayında satışlar artar o nedenle Aralık ayında bir sıçrama söz konusu olsa da izleyen iki ayda satışlardaki düşüş görülebiliyor. Eğilim çizgisi de düşüşü işaret ediyor. Normal koşullarda enflasyon yükselirse konut talebi düşer, fiyatlar da talep düşüklüğü nedeniyle enflasyon kadar hızlı yükselmez. Bizde normal koşullar geçerli değil. Faiz enflasyonun 30 puan altınd

Fiyatlar Niçin Dolar Kurundan Fazla Artıyor?

Türk toplumunun en yaygın sorunlarından birisi neden – sonuç ilişkilerinin karıştırılmasıdır. Bunun en üst düzeydeki yansımasına ‘faiz sebep enflasyon sonuçtur’ teziyle tanık olduk. Bilimle uğraşan herkes enflasyonun neden, faizin ise sonuç olduğunu, hiç kimsenin enflasyon yokken durduk yere faiz artırmayacağını bilir. Ne var ki konu bununla sınırlı değil. Hemen her alanda bu karışıklığı yaşıyoruz. Asgari ücretin artırılması sonrasında apartman ve site aidatlarında yaşanan yüksek artışlardan sonra buralarda ev sahibi olanlar ve kiracılar site yönetimlerine başkaldırarak aidatların bu kadar artırılmaması gerektiğini söylediler. Bunu yaparken site yönetimini neden, aidat artışını sonuç olarak düşünmüş olsalar gerek. Oysa buradaki neden asgari ücretin artırılması ve diğer her şeyin fiyatının artmasıydı. Asgari ücret artınca site güvenlik görevlilerinin ve diğer çalışanlarının da ücretleri artıyor, fiyatlar artınca sitede kullanılan her türlü malzemenin fiyatı artıyor ve dolayısıyla bu a

Algı Yanılsaması

Son dönemde çok karşılaştığımız bir olgu var. Sokaklarda röportaj yapan gazeteciler veya youtube kanalı sunucuları insanlara hayat pahalılığı, kötü yönetim, enflasyon, ücretler, geçim meselesi, elektrik ve doğalgaz faturaları gibi güncel sorunlar hakkında soru sorduklarında inanılmaz şikâyetlerle karşılaşıyorlar. Sonunda bu şikâyeti yapan kişiye “bütün bunların sorumlusu kim” diye sorduklarında siyasal iktidar dışında herkesin sorumlu olduğuna ilişkin yanıtlar çıkıyor. Kimi muhalefeti, kimi dış güçleri, kimi market sahiplerini, kimi kendisini sorumlu görüyor ve iktidara toz kondurmuyor. Verilen yanıtların mantıkla açıklanabilir yanı görünmüyor.   Emekli yaşlı yurttaş D, evde yapacak bir işi olmadığı, yaşamı boyunca geliştirebildiği bir hobisi de bulunmadığı için zamanını caminin önünde bankta oturup kendisi gibi emekli yaşlı arkadaşlarıyla sohbet ederek, sabah, öğle ve akşam namazını camide kılarak günlerini geçirmektedir. Tıpkı çalıştığı günlerdeki gibi sabah ezanıyla evden çıkıp iş