Kayıtlar

Nisan, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Demokrasiyle Ekonomik Gelişme Arasında Bir İlişki Var mı?

Demokrasiyle ekonomik gelişme arasında ilişki var mı? Demokrasiyle ekonomik gelişme arasında doğru yönlü bir etkileşim olup olmadığı meselesi tartışmalıdır. Batılı ülkelerin demokrasi sayesinde geliştiğini kanıt olarak ileri sürenlere karşı Çin ve Kore başta olmak üzere doğulu ülkelerin otoriter rejimlerle hızlı ekonomik gelişme yakaladıklarını kanıt olarak gösterenler de var. Bu ikinciler, geçmişte otoriter rejimlerle hızlı ekonomik büyüme düzeyi yakalamış ülkeleri de kanıt göstererek demokrasiyle ekonomik gelişme arasında bir ilişki olmadığını iddia ediyorlar.

Türkiye Ekonomisinde Riskin Derecesi

Resim
Kredi Notları Türkiye ilk kredi notlarını 1990 yılında aldı. Bu notlar S&P’den BBB (durağan), Moodys’den Baa3 ve JCR’dan BBB idi (kredi notlarının anlamları için bu blogda yer alan sözlükte reyting ya da kredi değerliliği ölçüsü başlığına bakınız.) Yani Türkiye, ilk kredi notu derecelendirmesinde üç büyük kredi derecelendirme kuruluşundan da “yatırım yapılabilir ülke notu” almıştı. Ne var ki Körfez Krizi nedeniyle bu notlara dayanarak tahvil ihracı yapamadığı için alınan bu notların ilan edilmesi Yankee Bond piyasasına ilk tahvil ihracının yapıldığı 1992 yılında gerçekleşti.   Türkiye’nin üç büyük kredi kurumu (Standard and Poor’s, Moody’s ve JCR’dan aldığı kredi notları (uzun vadeli yabancı para cinsinden ve yılsonu durumunu gösterecek şekilde) aşağıdaki tabloda yer almaktadır.

Brüt Dış Borç Stoku ve Dış Borç Garantilerinin Son Durumu

Resim
2013 yılsonu brüt dış borç stoku Hazine tarafından açıklandı. Şimdi bunun yıllar itibariyle karşılaştırmalı bir dökümünü verelim (milyar USD.)  Yıllar Kamu Kesimi TCMB Özel Kesim Toplam Dış Borç 2002 64,5 22,0 43,1 129,6 2005 70,4 16,4 85,0 170,8 2010 89,1 11,6 191,2 291,8 2011 94,3 9,3 200,3 303,9 2012 104,0 7,1 227,2 338,3 2013 116,0 5,2 267,0 388,2

Yap İşlet Devret ve Hazine Garantisi

Yap – işlet – devret modeli 1980’lerde Dünya Bankası tarafından geliştirilen yeni bir projelendirme türü olan yap – işlet – devret modeli bizde de siyasal iktidar tarafından uygulanmak istendi. Yap – işlet – devret modeli, bir kamu altyapı yatırımının, finansmanı, özel kesim şirketleri tarafından karşılanarak yapılması, belirlenen süre ile işletilmesi ve süre sonunda kamu kesimine devredilmesi modelidir. Modelin önemli özelliklerinden birisi de işletme süresince üretilen malların ya da verilen hizmetin bir bölümünün kamu kesimi tarafından satın alınacağının garanti edilmesidir.

Cehennem Nerede?

Ruhunu şeytana satarak bir takım çıkarlar elde eden Dr.Faust’u, Christopher Marlowe, şeytanla yaptığı anlaşmayı kaybeden, Goethe ise, şeytana yenilmeyen bir karakter olarak anlatır.     Dr.Faust diye biri gerçekten yaşadı mı? 1540 yılından sonra Almanya’da yayınlanan bazı belgelerde, Johann Faustus adında bir hekimin hastalarını hekimlikle büyücülüğün karışımı olan bir teknikle tedavi ettiği ve ününün bütün ülkeye yayıldığı yazılı. 1540 yılında Würtemberg’de geceyi geçirdiği bir han odasında, sabah ölü bulunmuş. Yüzündeki korkunç görünüm onun feci bir ölüme kurban gittiğini gösterdiği için halk arasında, işbirliği yaptığı şeytan tarafından öldürüldüğü söylentisi yayılmış. Söylentiler, Dr.Faust’un ruhunu şeytana satarak bu becerileri elde ettiği ve sonunda da bunun faturasını şeytana ödediği noktasına kadar gelmiş.   

İlk Çeyrek Bütçe Sonuçları Şeması

Resim
2014 İlk çeyrek (Ocak – Mart dönemi) itibariyle bütçe şeması şöyle çıkarılabilir:

Ocak 2014'de Türkiye'nin İşsizlik Şeması

Resim
Ocak 2014 itibariyle Türkiye’nin nüfusu 74.947 bin kişi. Aynı tarih itibariyle Türkiye’nin işsizlik şeması şöyle çıkarılabilir.

Bir Ekonominin Kredi ve Risk Derecesi

Reyting Reyting, İngilizcedeki rating kelimesinin okunuşundan Türkçe’ye aktarılmış bir kelimedir. Türkçe karşılığı izlenme oranı, değerlendirme, sınıflandırma, derecelendirme olarak gösteriliyor. Konumuz açısından anlamını zaman zaman Türkçe karşılığı olarak kullanılan kredi derecesi ya da kredi notu olarak almak en doğrusudur. Reyting yalnızca ülkeler için değil şirketler için de yapılan bir derecelendirme işlemidir. Çünkü asıl olarak derecelendirilen ülke ya da şirket değil onun ihraç edeceği tahvillerdir. O nedenle de yabancı para cinsinden tahvil ihraçları için ayrı, yerli para cinsinden tahvil ihraçları için ayrı derecelendirme yapılır ve ayrı not verilir.  

Kitap Önerileri

Küresel kriz konusunda çeşitli kitaplar ve makaleler yayınlanıyor. Bunlar arasında dikkatimi çekenlerden birisi de Ümit Akçay ve Ali Rıza Güngen’in Finansallaşma, Borç Krizi ve Çöküş, Küresel Kapitalizmin Geleceği adlı kitabı (Notabene yayınları, Mart 2014.) Kitap, konuyu hemen her boyutuyla ele alıyor ve özgün analiz ve değerlendirmelere tabi tutuyor. Kitabın, konuyu, ağırlıklı olarak Marksist krizler teorisi çerçevesinde ele alması çoğumuz açısından anlaşılmaz görünen bazı noktaların aydınlanmasını sağlıyor. Kapitalizmin, sonsuz bir büyüme hayali üzerine kurulu yapısını her girdiği krizde bir kez daha tartışan ama bir türlü bu hayalden vazgeçemediği için kalıcı ve kesin çözümler üretemeyen ekonomik yaklaşımlara son derecede tutarlı eleştiriler getiriyor. Kitabı, kapitalist sistemin niçin ve nasıl krizler yarattığını ve bunları çözmekte çoğu kez niçin aciz kaldığını merak eden gerek akademisyenlere, gerek öğrencilere gerekse bu konulara ilgi duyanlara öneriyorum.

IMF'nin Tahminleri Üzerine Değerlendirme

IMF’nin dünya ekonomisini değerlendiren Dünya Ekonomik Görünümü Raporu’nun Nisan ayına ait olanı yayınlandı. IMF, bu yeni raporunda dünya büyümesinin 2014 yılında yüzde 3,6 olacağını öngörüyor. 2013 yılında bu oran yüzde 3 idi. IMF, Ekim ayındaki Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nda da aynı oranı öngörmüştü.

Türkiye Ekonomisinin Değerlendirilmesi

2013 sonuçları 2013 yılına ilişkin beklenen son veri olan büyüme verisi de açıklandı. 2014 yılında yer alan iki seçimden birisi tamamlandı. Dolayısıyla bugün eldeki verilerle önümüze bakmanın ve bazı tahminleri yenilemenin zamanı geldi. Önce 2013 yılına ilişkin kesinleşmiş temel ekonomik verileri bir tablo halinde sunayım. Göstergeler 2013 Sonuçları Büyüme (%) 4,0 İşsizlik (%) 9,7 Enflasyon (yılsonu, TÜFE) 7,4 Bütçe açığı (%) 1,2 Cari açık (%) 7,9 USD Kuru (yılsonu) 2,13

Pıtırtı

9 yaşındaydım. O zaman Ankara'da oturuyorduk. Demokrat Parti iktidardaydı, Adnan Menderes başbakandı. Menderes "her mahallede bir milyoner yaratacaklarını" söylüyordu. Hürriyet Gazetesinde bir ilân çıkmıştı. Pıtırtı nedir diye soruyor ve üç yanıt seçeneği sıralıyordu: Fıkra kitabı, hikaye kitabı ve şiir kitabı. Ablam bu soruyu evde herkese sordu. Ben fıkra kitabı dedim. Doğru yanıt verenler arasında yapılacak çekilişte kazananlara arsa verilecekti. Üç kardeşin yanıtları farklıydı. Annem hepsini ayrı ayrı zarflara koyup gönderdi. Televizyonun olmadığı bir dönemin eğlenceleri de bunlardı işte. Bir süre sonra bir mektup geldi. Doğru yanıtın fıkra kitabı olduğu ve benim çekilişte bir arsa kazandığım yazılıydı. 9 yaşında gayrimenkul sahibi olmuştum. Belki de Menderes'in kastettiği milyoner adaylarından birisi bendim.

Makro ve Mikro İhtiyati Politikalar

Öteden beri daha çok para politikasının içinde uygulanan bazı önlemler son yıllarda makro ihtiyati önlemler adı altında yeniden sınıflandırılarak yeni uygulamalara konu olmaya başladı. Makro ihtiyati önlemler deyimi bugün, finansal sistemde (bankalar, sigorta şirketleri, finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri ve diğerleri) ortaya çıkabilecek riskleri denetlemek ve düşürmek amacını güden önlemler bütününü tanımlamak için kullanılıyor. Özellikle 2008 küresel krizinin başlıca nedenlerinden birisi finansal kesimde yaşanan kural dışı uygulamalar ve denetim eksiklikleri olduğu ve bunların sonucu olarak ortaya çıkan bu kriz finansal kesimde ileri derecede bozulmalara yol açtığı için makro ihtiyati önlemler ekonomi politikasında ağırlık kazanmaya başladı.