Kayıtlar

Haziran, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yedek Akçe, Merkez Bankası, Hazine

Tartışmayı bir çerçeveye oturtabilmek için belirtmemiz gereken iki konu var: (1) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) çok ortaklı bir anonim şirkettir. Hazine, yüzde 55 payla TCMB’nin en büyük pay sahibidir. Geri kalan yüzde 45 pay çok sayıda kurum ve kişiye aittir. (2) TCMB, yasasındaki özel hükümler ve düzenlemeler dışında, diğer anonim şirketler gibi Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabidir. Genel Kanuni Yedek akçe (ya da ihtiyat akçesi); doğabilecek risklere karşı şirketi korumak ve acil durumlarda kullanılmak üzere şirketlerin yıllık net kârından belirli oranda ayrılan ve ortaklara dağıtılmayıp şirket bünyesinde bir çeşit yedek sermaye olarak tutulan paradır.

Şimdi Ne Olacak?

Aylardır ne olacak, nasıl olacak diye piyasalar üzerinde etkili olan İstanbul Belediye Başkanlığı seçimi geride kaldı. Şimdi sırada siyasette, ekonomide ve finansal piyasalarda büyüyen sorunlar var. Finansal piyasalar yılbaşından bu yana süren seçim odaklanması nedeniyle bir türlü yerli yerine oturamadı. Tekrarlanan seçim ve yapılan açıklamalar sonrasında bir miktar toparlanma yaşamış olmalarına karşın, Borsa İstanbul BIST 100 Endeksi, 26 Mart günü ulaştığı 105 bin noktasından 10 bin puan aşağıda, USD/TL kuru yılbaşındaki 5,27 değerinden 0,49 puan yukarıda, banka faizleri yılbaşındaki düzeylerinin 3 – 4 puan üzerinde bulunuyor. Bu piyasalarda ideal hedefleri belirlemek bazı alanlar için kolay bazıları için zordur. Mesela BIST 100 endeksinin 125 bine ya da 200 bine yükselmesinin kimseye ya da ekonomiye doğrudan bir zararı olmaz. Buna karşılık kur konusu çok hassastır. USD/TL kurunun yükselmesi bir yandan ihracatı teşvik ederken bir yandan da ithal girdi fiyatlarının artmasına yol açtığ

Umut Her Zaman Vardır

Yaşam dümdüz bir çizgi gibi değildir, inişler ve çıkışlarla devam eder gider. O inişlerde ve çıkışlarda umutlar, umutsuzluklar, başarılar, başarısızlıklar, hayaller, hayal kırıklıkları vardır. Bazen insan umutların tümüyle tükendiğini hisseder ve kendisiyle ilgili ciddi kararlar alır. Başka bir işe başvurmak, başka bir kente göç etmek, hatta başka bir ülkeye gidip yerleşmek gibi. İnsan umudunu yitirdiğinde yaşamının anlamı da kalmaz. Onun için umut bitmez, ama ileride yeniden canlanacağı ana kadar geçici olarak tükenme aşamasına gelebilir.    

Fed İmdada Yetişti

Parasal Sıkılaştırma Derken Nereye Geldik? Çok değil 6 – 7 ay öncesine kadar ABD Merkez Bankası’nın (Fed) 2019 yılında 2 kez mi yoksa 3 kez mi faiz artıracağını tartışıyorduk. Parasal sıkılaştırmanın ikinci parçası olarak bilanço küçültme programı çerçevesinde 2019 yılında piyasadan çekip sterilize edeceği miktarın 600 milyar dolar olacağı ve bu aynı miktarın 2020 yılında da çekileceği açıklanmıştı. Bütün bunların dış piyasalarda likidite daralması yaratacağı, ABD tahvillerine ilgi oluşturacağı ve önce tahvil fiyatlarının sonra da faizlerinin yükseleceği konuşuluyordu. Bu gelişmelerin gelişmekte olan ekonomilerin dış kaynaklara erişimini zorlaştırması ve borçlanma maliyetlerini de artırması bekleniyordu.

Bütçe, Piyasanın Görünümünü Yansıtıyor

Resim
Kamu bütçesi bize iki konuda bilgi verir: (1) Kamu kesiminin finansmanının nasıl olduğunu, açık verip vermediğini ve faizler üzerinde etki yaratıp yaratmayacağını gösterir. (2) Piyasanın yani özel kesimin satış yapıp yapamadığını, ithalatın gidişini gösterir. Kamu Kesimi Açısından Durum Bütçe açığı yılın ilk 5 ayında 66,5 milyar TL olurken faiz dışı denge de (bütçe gelirleri – faiz dışı bütçe giderleri) 20,1 milyar TL açık verdi. Böylece her yıl fazla vererek borçlanmanın bir bölümünü kapatmaya yarayan faiz dışı dengenin bu yıl açık vererek borçlanmayı artırıcı etki yarattığına tanık olmaya başlıyoruz. Gidişin bu yönde olduğunu zaten iki hafta önce açıklanan Hazine Nakit Dengesinden görmüştük. Hazine ve Maliye Bakanlığınca yayınlanan Ocak – Mayıs Genel Bütçe dengesini gösteren tabloya bir göz atalım: Bu tablonun ortaya koyduğu sorunları sıralayalım: (1) 2019 yılının ilk 5 ayında bütçe giderleri 2018 yılının aynı dönemine göre yüzde 28,4 oranında artmış. Bu artı

Moody’s’in Not Düşürme Kararı ve Olası Etkileri

Resim
Genel Açıklama Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu Ba3’den B1’e indirdiğini ve görünümün de negatif olduğunu, yani not indiriminin devam etmesi olasılığının bulunduğunu açıkladı. Bu yeni notun ne anlama geldiğini gösterebilmek için önce kredi derecelerini gösteren tabloya bir bakalım:

Önce Doğru Teşhis

Doğru Teşhis Çok çalışıp, çok konferans verip, çok uçak seyahati yapınca ve bağışıklık sistemini güçlendirici önlemler almayı da ihmal edince öksürükle başlayıp ateşe dönüşen şikayetle doktora başvurdum. Doktor, önce akciğer tomografisi ve kan tahlili istedi. Tomografide sağ akciğerde ciddi enfeksiyon olduğu tespit edildi. Kan tahlili sonuçları da bunu doğruladı. Kandaki iltihap oranı yüzde 25’e yükselmişti (normali 0 – 0,5 arası.) Bunun üzerine doktor üç şeyden kuşkulandı (ön teşhis): Zatürre, verem ve enfeksiyonun altında tümör. Tümör kötü huylu ise kanser olabilirdi. Doktorum, zaman kaybetmemek için bir yandan zatürre tedavisine başladı. Altı saatte bir serum içinde antibiyotik aldım. Ayrıca günde bir tane de ağız yoluyla antibiyotik verdi. Bu arada akciğere bronkoskopi yoluyla üç kez su verip geri çekerek tüplere koydu ve tahlile yolladı. Önce verem savaş dispanserinden haber geldi: Verem yokmuş. Sonra da patoloji sonucu geldi: Kanser belirtisi de yokmuş. Bu durumda ön teşhi

Kitap Değerlendirmeleri

İKİ ROMAN VE BİR BİYOGRAFİ Stefan Zweig, Olağanüstü Bir Gece (Çeviri: Enver Günsel), Tutku Yayınevi, 2016. Stefan Zweig’i gençliğimde okumamıştım. Sonradan keşfedip okudum. Bundan yaklaşık 10 yıl kadar önce ilk okuduğum kitabı Satranç’tı. Sonra Amerigo’yı okudum ve hemen ardından da Dünün Dünyası’nı. Her okuduğum kitabından etkilendim. Olağanüstü bir yazarla karşı karşıya olduğumu anladım. Ve gençken nasıl olmuş da atlamışım diye hayıflandım. Son günlerde arayı kapatmak için iki kitabını birden okudum. İlki: Olağanüstü Bir Gece. Stefan Zweig’in neredeyse bütün eserleri birer psikolojik analiz dersi gibi. Kahramanlarını alır, onların psikolojisini yansıtır ve attıkları adımları o çerçevede ortaya koyar. Bu romanında da paraya ihtiyacı olmayan ve yaşamı boyunca ahlâk, dürüstlük gibi ilkelerden sapmamış bir burjuvanın bir anda nasıl baştan çıkarak bambaşka bir yola girdiğini, bu değişimden duyduğu rahatsızlığı ve mutluluğu bir arada ele alıyor. Vicdanı karşı çıksa da içinden bi

Coğrafya Kader midir?

Tam adı Ebu Zeyd Abdurrahman bin Muhammed bin Haldun el Hadramî olan İbn-i Haldun, modern tarih yazımı, sosyoloji ve ekonomi biliminin öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü, devlet adamı ve tarihçisidir. Tunus’da doğdu. Devlette çeşitli görevlerde bulundu, mahkûm edildi, hapis yattı, sonra itibarı iade edildi. 7 ciltlik kitabı Kitabül İber’de dünya tarihini anlattı. Dünyaca bilinen Mukaddime (önsöz, giriş, başlangıç anlamına geliyor) aslında bu 7 ciltlik kitabın giriş kitabıdır. Bu kitap Osmanlı tarih anlayışı üzerinde önemli etkiler yarattı. İbni Haldun’a atfedilen en önemli yargılardan birisi “Coğrafya kaderdir” sözü. Gerçekten öyle midir? İbni Haldun’un yaşadığı döneme ve bölgeye bakılırsa bu söz doğru görünüyor. Ama bugünkü dünyaya bakınca bu söz anlamını yitiriyor. Mesela Güney Kore ve Kuzey Kore aynı coğrafyayı paylaşıyor. Güney Kore’de kişi başına gelir 30.000 Dolar, Kuzey Kore’de 1,000 Dolar. Bu iki ülkeyi bu kadar farklı kılan Coğrafya değil yönetim farkı. Güney

Fenerbahçe Yönetimine Açık Mektup

Sayın Başkan, Saygıdeğer Yönetim Kurulu Üyeleri, Uzunca bir süre önce giderek kısırlaşan, giderek zevksiz hale gelen Türk futbolu ve Fenerbahçe hakkında yazı yazmamaya karar vermiştim. Ne var ki konu giderek futbol meselesinden çıkıp kulüplerin yaşamlarını sürdürüp sürdüremeyecekleri gibi finansal meselelere gelince bu kararımı bir seferlik askıya alıp bu açık mektubu yazmaya karar verdim. Bu yazımı okuyan birçok kişi “sen iktisatçısın iktisat yaz futboldan ne anlarsın?” diyecek biliyorum. Ama bu görüş üç nedenle doğru değil: (1) 5 - 6 yaşından beri futbol izlerim. Ve bu işten iyi kötü anlarım. (2) Fenerbahçe’nin yaşadığı sorunlar futboldan ziyade yönetim sorunu. (3) Futbol benim gibi izleyiciler için oynandığına göre izleyici olarak benim de eleştiri hakkım var.