2000’li yıllar küresel sistemin tümü için konjonktürün çıkış yıllarıydı. ABD’den İngiltere’ye, Euro Bölgesine kadar sistemin zengin ülkeleri, yüksek büyümenin yarattığı büyülenmenin etkisiyle, oluşmakta olan emlak balonlarını, karşılıksız finansal düzenlemeleri görmezden gelmeye başlamışlardı. Bu sanal zenginleşmenin yarattığı likidite fazlası, yalnızca bu ülkelerin içinde çeşitli yatırımlara gitmiyor, gelişmekte olan ülkelere de akarak oralardaki yüksek faiz veya yüksek getiriden kazanç sağlıyordu. Herkes mutluydu. Küresel sistem büyüyor, herkes bundan payını alıyordu. Tek sorun bu büyümenin, balonlara dayanarak gerçekleşiyor olmasıydı. Küresel sistem, sermaye akımlarının ilk kez tamamen serbest kalmasını yaşıyordu. Serbest kalan sermaye bütün sistemi dolaşıyor, etkiliyordu. Sistem değişmiş ama kurallar değişmemişti. Sistem küreselleşmiş ama kurallar yerel kalmıştı. Yerel kurallarla küreselleşmiş sermaye akımlarını düzenlemek mümkün olmuyordu.