Kayıtlar

2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

2023

2022 yılı bütün dünya için kötü bir yıl oldu: Her tarafta enflasyon yükseldi, büyüme düştü, kimi ülkede bütçe açığı, kimi ülkede cari açık yükseldi. Ekonomi politikasının birbiriyle çelişen sonuçlarını yaşamaya başladık: Enflasyonu düşürmenin bedeli büyümenin de düşmesi ya da büyümeyi yüksek tutmaya çalışmanın bedeli yüksek enflasyon olarak karşımıza çıktı. 2022’nin belki de tek olumlu yanı bütün bu çelişkili gelişmelere karşılık işsizlik oranlarının denetimden çıkmaması oldu. Türkiye açısından da 2022 kötü bir yıldı. Son birkaç yıldır her gelen yıl bir öncekinden kötü olduğu için önceki yıllar daha iyiymiş gibi hatırlanıyor. 2022 yılı biterken atılan adımlar 2023 yılı ve özellikle de seçimden sonrası için büyük çapta olumsuz bir birikim yarattı. Bunu belki ilk altı ayda o kadar fazla hissetmeyeceğiz ama yılın ikinci yarısında bütün bu adımların etkisini omuzlarımızda hissetmeye başlayacağız. Yapılan asgari ücret artışı, yaşanan anormal enflasyon karşısında zorunluydu. Hatta yeters

Inferis ve Sahte Sultan İçin Rehber

Genel olarak iki tür polisiye roman vardır: Klasik polisiye ve kara roman. Klasik polisiye; suç ve suçlu arasındaki ilişkinin arandığı, okuru, suçluyu araştıran kişinin (dedektif, polis, komiser, savcı, avukat ya da meraklı birisi) yerine geçerek düşünmeye zorlayan roman türüdür. Bu türün en bilinen yazarları Sir Arthur Conan Doyle (kahramanı Sherlock Holmes) ve Agatha Christie’dir (Hercule Poirot ve Miss Marple.) Bu türde suçun ortaya çıkışının altında yatan sosyal meseleler, toplumsal ya da hukuki eleştiriler pek yer almaz. Amaç suçu ve suçluyu belirleyip yakalamaktır. Kara roman türünde; suçu kimin ve nasıl işlediği, işledikten sonra ne yaptığı gibi sorular genellikle ya en baştan bellidir ya da romanın sonuna ulaşmadan önce ortaya çıkar. Burada asıl amaç okuru suçun nedenleri ve suçlunun içinde bulunduğu psikolojiyi anlamaya yöneltmektir. Böylece suçu yaratan ortamı, hukuki yapıyı, suçlunun psikolojisini ortaya koymaya çalışır, bir yandan da o ortamı yaratan nedenlere eleştiril

Asgari Ücret Artışının Mikroekonomik ve Makroekonomik Etkilerinin Analizi

Resim
Asgari Ücretin Artırılması Enflasyonun yükseldiği bir ortamda asgari ücretin artırılması kaçınılmaz bir zorunluluktur. Enflasyon düşürülemediği özellikle gelirini buna göre ayarlama olanağı olmayan ücretli kesimin satın alma gücünde ortaya çıkacak düşüşlerin ücret artırımlarıyla ayarlanması gerekmektedir. Bu, yalnızca ücretlinin desteklenmesi açısından değil aynı zamanda ekonominin canlılığını kaybetmemesi açısından da gereklidir. Çünkü satın alma gücünün sürekli düşmesi insanların taleplerinin düşmesine, bu da büyüme oranının düşmesine ve ardından işsizliğin yükselmesine yol açar. Ne var ki asgari ücretin yüksek oranda artırılması ekonomi açısından canlılığı korumasına ek olarak oldukça karmaşık sonuçlar yaratacak bir adımdır. İlk olarak asgari ücretin artırılması diğer bütün ücretlerin buna paralel veya yakın oranlarda artırılması gerektirir. Aksi takdirde çalışanların çoğu asgari ücret düzeyinde ücret alır hale gelir. Dolayısıyla ücret artışı asgari ücret alanlarla sınırlı kalma

Kitaplarım Neler Anlatıyor?

Resim
Kitaplarımla İlgili Bilgiler Yayınlanan ilk kitabım 1983 yılında yayınlanmış bulunan Katma Değer Vergisi başlığını taşıyordu. Bugüne kadar 24 kitabım yayınlandı:   Not: 2018 yılına kadar her bir baskıda iki bin adet basılan kitaplarım sonraki yıllarda her bir baskıda beşer bin basıldı. Katma Değer Vergisi: Maliye Müfettişi iken staj için gönderildiğim Birleşik Krallıkta, KDV sisteminin geneli ve Birleşik Krallıktaki uygulanışı üzerine yaptığım inceleme ve araştırma sonucunda yazdığım kitaptır (yayınlanmış ilk kitabım.) Türkiye, henüz KDV sistemine geçmemişti, Birleşik Krallık ise yeni geçmişti. O nedenle oradaki sistemi ve uygulamayı aktarmak bakımından o dönemde kitap önemli bir işlev görmüştü. Yeni baskısı olmadığı için piyasada bulunmuyor (Maliye Bakanlığı Tetkik Kurulu yayını.) IMF, Dünya Bankası ve Türkiye: Hazine’deki görevlerim sırasında ve yine Hazine görevlisi olarak ABD’de (Washington D.C) Ekonomi Müşaviri ve Baş müşaviri olarak görev yaptığım sırada bu iki kurumla Türkiye

Bütçe Açığında Büyük Düşüş, Borçlanmada Büyük Artış

Resim
Bütçe Açığındaki Büyük Düşüş Gerçek mi İllüzyon mu? Ocak - Kasım bütçe açığı 20,4 milyar lira oldu. Yılsonu bütçe açığı tahmini 278,3 milyar liraydı. Yılsonuna bir ay kala 20,4 milyar liralık bütçe açığı ve 272,2 milyar liralık faiz dışı fazla ilginç bir görünüm ortaya koyuyor. Şeytan ayrıntıda gizlidir diyerek ayrıntılara da bir göz atalım. Önce bütçe giderlerine bir bakalım (kaynak: Hazine ve Maliye Bakanlığı, Aylık Bütçe Gerçekleşme Raporu, Kasım 2022.) TÜİK tarafından açıklanan Ocak – Kasım enflasyonu yüzde 62,35 olduğuna göre bütçe giderleri bu dönemde enflasyonun yaklaşık 32 puan üzerinde gerçekleşmiş. Gider kalemleri içinde en ciddi artışlar mal ve hizmet alım giderleri, sermaye transferleri ve borç verme kalemlerinde görülüyor. Sermaye transferleri ve borç verme kalemleri asıl olarak KİT’lere yönelen giderler. KİT’lerin ucuz fiyatla ürün satmasını desteklemek üzere bu kalemlerden para verildiği anlaşılıyor. Adına görev zararı demeden bir çeşit görev zararı uygulaması yapıld

Uluslararası İlişkiler ve Ekonomi

Siyaset biliminin özel bir dalı olan uluslararası ilişkiler; dar anlamda sadece devletlerarasındaki ilişkileri ifade eden bir kavramdır. Konuya geniş çerçeveden bakacak olursak devlet ve devlet dışı (uluslararası örgütler, sivil toplum örgütleri, firmalar, terör örgütleri, halk) aktörleri de dâhil ederek, bunlar arasındaki tüm ilişkileri kapsayan bir kavram olarak ele almamız gerekir.  Ekonomi, ne kadar matematiksel modellemelere geçse ne kadar objektif olsa da içinde çalıştığı sistemin ideolojisinden soyutlanamaz. Kapitalist ekonomi ayrıdır, sosyalist ekonomi ayrıdır. İkisi arasındaki temel ayrım da üretim mallarının mülkiyetinin kime ait olacağı meselesinden kaynaklanır. Kapitalizmde üretim araçlarının mülkiyeti özel kesimdedir, sosyalizmde ise kamu kesiminde. Bu ikisinin tam ortasında yani üretim araçlarının mülkiyetinin her iki kesim arasında paylaşıldığı yerde ise karma ekonomi denilen sistem bulunur. Aslında dünyadaki bütün ekonomiler karma ekonomi sistemine sahiptir ama üretim

Paradan Kaçış

Türkiye’de enflasyonda son bir buçuk yılda hızlı bir artış yaşandı. Buna karşılık talep canlı kalmaya devam etti. Ekonominin belki de en geçerli yasalarından birisi olan talep yasasına göre, düşük mal olarak nitelenen mallar hariç tutulursa, fiyatı artan mala yönelik talebin düşmesi gerekir. Oysa Türkiye’de tam tersi oluyor: Fiyatlar hızla arttığı halde fiyatı yükselen mallara yönelik talep de artıyor. Çelişkili gibi görünen bu durumu açıklamak için iki değişkene yakından bakmamız gerekiyor: Enflasyon ve faiz. Mevcut enflasyon oranı resmi verilere göre yüzde 85, buna karşılık bankaların mevduata verdiği faiz yüzde 20 dolayında. TCMB’nin piyasa katılımcıları anketinde 12 ay sonrası (Kasım 2023) için beklenen enflasyon oranı yüzde 37,5. Bunu eğer genel beklenti olarak kabul edersek reel faiz [(1 + Nominal Faiz) / (1 + Beklenen Enflasyon) -1 =] yüzde eksi 12,7 çıkıyor. Bu durumda bankaya mevduat yapmak satın alma gücü kaybı yaratacağı için büyük tasarruf sahipleri gayrimenkul alımına, bor

Önümüzdeki Aylarda Enflasyon Hızla Düşecek

Resim
Enflasyonu Düşürmek İçin Faizi Düşürmek mi Gerekir Yükseltmek mi? İki tür enflasyon var: Talep enflasyonu, maliyet enflasyonu. Eğer bir ekonomide para, maldan çoksa o zaman talep enflasyonu oluşur. Yani ekonominin üretip de piyasaya arz ettiği mal ve hizmetler, insanların bunları satın almak için sahip olduğu imkânlardan daha az ise o zaman fiyatlar yükselir. Bunu önlemenin iki yolu vardır: Üretimi artırmak ve/veya faizi artırmak. Üretimi artırmak kısa vadede kolay değildir, yeni yatırımlar gerektirir. O zaman faizi artırarak insanların ellerindeki parayı harcamayıp tasarruf etmesini sağlamak yani talebi kısmak gerekir. Maliyet enflasyonu; üretimde kullanılan faktörlerin ve girdilerin fiyatlarının artmasıyla oluşur. Ücretler, kiralar, faizler ya da girdi olarak kullanılan petrol, doğal gaz, elektrik, hammadde, yarı mamul maddelerin fiyatları artmışsa maliyetler artmaya, fiyatlara yansımaya ve dolayısıyla enflasyonu yükseltmeye başlar. Maliyet enflasyonunu önlemek bir ölçüde bizim eli

Merkez Faizi İndirince Herkes Niye İndirmiyor?

Resim
Bilmem farkında mısınız? Dünyanın en ilginç para politikası deneyimini yaşıyoruz. Uzun süredir söylüyorum: Türkiye, sosyal bilimler için dünyada eşi benzeri bulunmayacak bir laboratuvardır. Enflasyonun yükseldiği bir ortamda Merkez Bankasının (TCMB), politika faizini Eylül 2021’de yüzde 19’dan başlayıp tedricen indirerek Kasım 2022’de yüzde 9’a getirmesi mesela müthiş bir deneyim. Bunu dünyanın hiçbir yerinde göremez, yaşayamaz ve gözlemleyemezsiniz. Gelin bu konuyu en başından teoriden başlayıp uygulamaya doğru adım adım inceleyelim yani bir çeşit olay yeri incelemesi yapalım. Faiz, pek çok şekilde tanımlanıyor ama ekonomi bilimi açısından; satın alma gücünü belirli bir dönemde başkasının kullanımına devretmenin bedeli olarak tanımlanması sanırım en doğru tanım olur. Gelir iki şekilde kullanılır: Tüketim ve tasarruf. İnsanları tasarrufa özendirmenin yolu onların tasarrufuna enflasyonun biraz üzerinde bir faiz vererek satın alma güçlerini korumalarını sağlamaktan geçer. Aksi takdirde

Suudi Arabistan’dan Beş Milyar Dolar

Medyada “Suudi Arabistan’ın TCMB’ye 5 milyar dolar mevduat yatıracağı” yazıldı. Ne var ki benim aklıma gelen soruların hiçbirinin yanıtını bu yazılanlarda bulamadım. Hızlıca TCMB ve Hazine ve Maliye Bakanlığı sitelerine baktım ama konuyla ilgili hiçbir açıklama yoktu. Sonra sosyal medyayı inceledim, bazı yorumlar gördüm. Paranın hangi başlık altında geleceğine ilişkin yorumlarda mevduat diyen de vardı, swap diyen de, depo hesabı diyen de. Aklıma takılan sorular şunlardı: (1) Parayı yollayacak olanın Suudi Arabistan olduğu yazılıyor ama Suudi Arabistan devleti mi, Suudi Arabistan Merkez Bankası mı yoksa Suudi Fonu mu olduğuna ilişkin hiçbir açıklama yok. Oysa kime borçlu olacağımızı bilmek gerekir diye düşünüyorum. (2) Para hangi biçimde gelecek? Swap işlemi mi yapılıyor? Borç olarak mı geliyor? Depo hesabı olarak mı geliyor? (3) Gelecek olan paranın maliyeti ne olacak? Faiz mi ödenecek? Kâr payı mı ödenecek? Maliyeti normal borçlanmadan düşük mü olacak yüksek mi olacak? (4) Geleceği

Finansal Göstergelerle Ekonominin Sorgulanması

Resim
Şimdiye kadar ekonomiyi çoğu kez makroekonomik göstergelere bazen de mikroekonomik göstergelere göre ele alıp değerlendirdik. Bu kez finansal göstergeleri ele alıp bazı değerlendirmeler yapacağız. Önce bir tablo sunalım. [i] 2021 Kasım ayı ile 2022 yılı Kasım ayı arasında geçen bir yıllık sürede neler olduğunu ortaya koyan tablodaki gelişmeleri açıklamaya çalışalım: (1) Merkez Bankası (TCMB) politika faizini yüzde 16’dan yüzde 10,5’e düşürmüş. Bu, yüzde 34 oranında bir faiz düşüşünü ifade ediyor. Normal olarak TCMB’nin faizinde bu kadar düşüş olduğunda ekonomide diğer faizlerin de hızla düşmesi gerekir. Oysa tam tersi olmuş: Mevduat faizleri yüzde 28, tüketici kredisi faizi yüzde 36 oranında artmış. (2) Hükümetin ‘faiz neden enflasyon sonuçtur’ tezini kanıtlamak üzere sürekli faiz indirimine gitmesine karşın Enflasyon (TÜFE) yüzde 21,3’den yüzde 85,5’e yükselmiş. (3) Hükümetin kur korumalı mevduat (KKM) başta olmak üzere çeşitli yöntemlerle yabancı para mevduatı (YP Mevduat) TL mevdu

Dış Ticarette Durum Parlak Görünmüyor

Resim
  İhracat ve İthalat Yalnızca ihracat verisine bakarsak ihracattaki değer artışı başarılı bir dış ticaret performansını işaret ediyor. Buna karşılık ithalatı da resme katarak baktığımızda durum öyle parlak görünmüyor. Aşağıdaki tablo bu durumu sergiliyor (tablo TÜİK, Dış Ticaret İstatistikleri Haber Bülteni Eylül 2022’den alınmıştır.) Ocak – Eylül 2022 dönemi itibarıyla ihracat (FOB) 2021 yılının aynı dönemine göre yüzde 17 artmışken ithalat yüzde 40,4 artmış. Yalnızca Eylül ayına bakarsak fark giderek açılıyor gibi görünüyor. Aynı dönem itibarıyla 2021’de ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 83,2 imiş. Yani her 100 dolarlık ithalata karşılık 83,2 dolarlık ihracat yapmışız. 2022 yılında bu oran yüzde 69,4’e gerilemiş. Normal koşullarda bir ülkenin parası dış değerini kaybettiğinde ihracat ucuzlayacağı için talep artışı nedeniyle ihracatının artması ithalat pahalanacağı için talep düşüşü nedeniyle ithalatının düşmesi gerekir. İhracat artıyor ama TL’deki hızlı değer kaybına yanıt