Kayıtlar

2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KKM'den Carry Trade'e

 Türkiye’de Türk Lirası mevduata, tahvile ya da hisse senetlerine yatırım yapmış olan yabancı fonların temsilcileri ekonominin iyiye gittiğini söylüyorlar. Bu şekildeki kaynak girişinin, Merkez Bankası rezervlerinin artışının ve Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunu iki kademe yükseltmesinin ekonomideki iyileşmenin kanıtı olduğunu öne sürüyorlar. Ekonominin iyiye gidip gitmediğini irdelemeden önce buraya nasıl geldiğimizi sonra da an itibarıyla ne durumda olduğumuzu değerlendirelim. Çünkü yabancı yatırımcılar bir ülkenin toparlandığını vurguluyorsa iki olasılık söz konusudur: (1) Gerçekten işler iyiye gidiyor olabilir. (2) Yabancılar, o ülkeden iyi para kazandıkları için methediyor olabilirler. 2021 yılı Eylül ayı başında enflasyon yüzde 19,25, Merkez Bankası politika faizi yüzde 19 idi. Bütün öncü göstergeler enflasyonun yükseliş eğiliminde olduğunu gösteriyordu. O tarihte siyasal iktidarın baskısıyla alınan inanılmayacak derecede yanlış bir kararla Merkez Bankası politika faizini art

Ekonomide Normal Ölçüler Nelerdir?

Fizik bilimler, varlık ve olayın doğasında olan hareket, kuvvet, enerji, madde, ses, elektrik, ışık ve atom gibi birçok konuyu inceler. Bu ilişkiler insanlara, toplumlara göre farklılık ve zamana göre değişiklik göstermez. Fizik bilimlerde mesela 0 santigrat derecede 1 atmosfer basınç altında deniz seviyesindeki durum normal şartlar sayılır ve o şartlar altında yapılan testlerde çıkan sonuçlar karşılaştırmalar için ölçü olarak kabul edilir. Ekonomi, insanla, toplumla, onların birbirleriyle ve doğayla olan ilişkilerini inceler. Bu ilişkiler insanlara ve toplumlara göre farklılıklar ve zamana göre değişkenlik gösterir. Bir başka ifadeyle insanların ve toplumların birbiriyle ve doğayla ilişkileri hem toplumdan topluma (geleneklere, algılara, anlayışlara ve kültüre göre) farklılık gösterir hem de zaman içinde, teknolojiden, modadan, reklamlardan, sağlık raporlarından, insanların tepkilerinden etkilenerek ortaya çıkan değişiklikler gösterir.   Dolayısıyla ekonomide, fizik bilimlerde olduğ

Kitaplar ve Yorumlar 2024 3

Mohammed Mbougar Sarr, İnsanların En Gizli Hatırası (Çeviren: Şirin Erkan Leitao), Everest Yayınları, 2024 Son derecede ilginç bir romanla karşı karşıyayız. Senegalli yazar Sarr, bir başka Afrikalı, Malili yazar Oulouem’in yaşamından yola çıkarak kurgulamış bu romanı. Doğrusu ikisini de ilk kez duydum, ikisi hakkında da hiçbir fikrim yoktu. Romanın en önemli özelliği romanın başkarakteri olan yazarın yaşamından hareketle polisiye ağırlıklar taşıyan ama aynı zamanda biyografik özellikle taşıyan çok yönlü bir roman olması. Wilbur Smith’i saymazsak Sarr, okuduğum ilk Afrikalı yazar. Üslubundan (bunda çeviri kalitesinin de önemi var tabii) ve kurgusundan çok etkilendim. Okumanızı öneriyorum. Parla Onuk, Borç Sarmalı, Tekin Yayınevi, 2024 Bir zamanlar gelişmekte olan ülkelerin karabasanı olan borçlar artık bütün dünyanın en büyük sorunları arasında yer alıyor. Parla Onuk, bu kitabında kapitalizmin yükselişinden başlayarak ve onun yarattığı borçlanmaya dayalı ortamı ele alarak bu borç so

Özdeyişler 7

“Yüksek tansiyon hastasıysanız bu gerçeği kabul ederek tansiyon ilacına başlamanız gerekir. Aspirinle baş ağrınızı hafifletseniz de tansiyona bağlı sorunlarınızın gelişmesini engelleyemezsiniz. Ekonomi de böyledir. Önce gerçeği kabul edeceksiniz. Ki aldığınız önlem çözüm getirsin.” “Çin'de demokrasi mi var da gelişti diye soran arkadaşlara yanıtımdır: Çin’de, bizim anladığımız anlamda hukukun yerini tutan yüzlerce yıllık gelenekler var. Ayrıca Çin, gelişmiş ülke değil. Gelişmişlik; demokrasinin, hukukun, eşitliğin, liyakatin yükselmesiyle olur. Büyümek başkadır gelişmek başka.” “Ekonomik krizlerde ilk ve en büyük darbeyi esnaf alır. Satışları düşer, para kazanamaz hale gelir, hatta bir bölümü işini tasfiye eder. Esnaf ancak o zaman siyasal iktidardan desteğini çeker.” “Faiz ve kur üzerine ekonomi politikası kurulmaz. Ekonomi politikasının amacı nedenleri düzeltmek ve sonuca gitmek olmalıdır. Faiz sonuçtur. Eğer faizi belirli bir noktaya indirmek istiyorsanız politikanızı risk

Son On Yılda Yarattığımız Facialardan Bir Demet

Türkiye, son on yılda telafi edilmesi son derecede güç birtakım facialara imza attı. Bunların hangisi ve ne kadarı hataydı, hangisi bilerek ve isteyerek yapıldı bunu bilmiyorum. Ama tamamı inanılmaz yanlışlardı. Öyle yanlışlar ki ekonomi ve finans ders kitaplarına “yapılmaması gereken hatalar” başlığı altında ayrı bir bölüm olarak girebilir. Özelleştirme Özelleştirmenin amacı kamu kesiminin kaynak ayıramadığı üretim tesislerini özel kesime devrederek yeni yatırımlarla, yeni teknolojiyle verimlilik artışı sağlanması ve daha ucuza daha fazla üretim yapılmasının sağlanmasıdır. Türkiye, yirmi birinci yüzyıl öncesinde devlet eliyle kurduğu bütün tesisleri, işletmeleri, üretim birimlerini özelleştirdi ama ne üretim artışı sağlandı ne de ucuzluk. Çünkü yapılan aslında gerçek anlamda bir özelleştirme değildi. Dış borçlanma Yirmi birinci yüzyıla girerken Türkiye’nin dış borç stoku 103 milyar dolardı. 2023 yılsonu itibarıyla dış borç stokumuz 500 milyar dolar. Demek ki 23 yılda dış borç

Ekonomi ile Siyaset İlişkisi

Ekonomi, bugün anladığımız kapsamda olmasa da, muhtemelen insanlık tarihi kadar eski bir ilişkiler yumağı olsa gerek. Bir yiyecek bulan insanın onu yemesi, tüketimi, bir kısmını ertesi güne saklaması tasarrufu temsil eder. Bunlar ekonomi biliminin en temel unsurları arasında yer alıyor. Üçüncü temel unsur üretimdir. Üretimin ortaya çıkması çok sonraları oldu. İnsanoğlunun günümüzden 15 – 20 bin yıl önce üretim yapmaya başladığı tahmin ediliyor.   Siyaset de aşağı yukarı bir o kadar eski olsa gerek. Kabileler, topluluklar halinde yaşayan insanların arasından birisinin çıkıp şef olması ve topluluğu yönetip yönlendirmesi bugünkü kapsamda olmasa bile siyasetin ilk örneği olarak kabul edilebilir. Kabilede kimin hangi işleri yapacağı, kimin ne kadar tüketeceği, neyin tasarruf edileceğini şef kararlaştırırken ekonomi ile siyasetin işbirliğini sergiliyordu. Belki topluluğun yaşlılarının bu konulardaki görüşlerini de alıyordu ama son karar ona aitti. Ekonomi ile siyasetin bu iç içe yapısı

32 Yılda Değişen Hiçbir Şey Yok

1991 yılında bendeniz Hazine’de (o zamanlar Başbakanlığa bağlı bir müsteşarlıktı) müsteşar yardımcısıydım. Türkiye, bugünkü gibi ekonomik sorunlarla boğuşuyordu. Büyüme yüzde 1 (bugün yüzde 5,7), enflasyon yüzde 65 (bugün yüzde 75), bütçe açığı yüzde 5 (bu yıl yüzde 6 dolayında bekleniyor), işsizlik oranı yüzde 8,2 (bugün yüzde 8,5), dış borç toplamı 54 milyar dolardı (bugün 500 milyar dolar.) Cari açık yoktu (bugün yüzde 2,8.) Şimdi karşılaştırdığımda 1991 yılının koşullarının büyüme dışında bugünkünden çok daha iyi olduğunu görebiliyorum. Ekonomi dışı alanlarda ise bugünkü durumumuzla karşılaştırılamayacak kadar iyi durumdaydık. Ama ben o zamanki durumu da beğenmiyor, Türkiye’nin çok daha iyi göstergelere sahip olmaya layık olduğunu düşünüyordum. Sonunda Türkiye İçin Bir Ekonomik İstikrar Programı Önerisi adı altında bir rapor hazırlayıp zamanın Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ekrem Pakdemirli’ye sundum. Aşağıda bu raporun sonuç bölümü yer alıyor. Okuduğunuzda otuz yıldan uz

Vergi Paketine Gerek Kalmadı

An itibarıyla enflasyonla mücadelede kullanılan, hepsi çok tartışmalı, bazı uygulamalar var: (1) Ücretleri, yoksulluk sınırının altında tutmak. (2) Kiraları, belirli bir tavan koyup baskılamaya çalışmak (Temmuz başında bu düzenlemenin kalkacağı ve kira artışlarının TÜFE’ye bağlanacağı söyleniyor.) (3) Üreticiye verilen taban fiyatlarını enflasyonun altında artırmak. (4) Faizleri, gerçek enflasyonun değil açıklanan enflasyonun bile altında tutmak (negatif reel faiz.) (5) Kredi kullanımını sınırlayıcı önlemler almak. (6) Carry trade yoluyla döviz girişini veya içerideki dövizlerin bozdurulmasını teşvik edip kuru düşük tutmak. Bu sonuncusu aslında dış kaynak girişini sağlamak için kullanılan bir yol olsa da dolaylı olarak kur kaynaklı maliyet enflasyonunu da baskı altında tutmaya yarıyor. Bu sayılanlara ek olarak enflasyonla mücadelede iki de girişim var: (1) Kamu kesiminde tasarruf önlemleri. (2) Vergi reformu paketi hazırlığı. Kamu kesiminde çok büyük bir israf olduğu biliniyor, hat

Yeni Vergi Paketi İçin Bir Öneri

Basında yer aldığı şekliyle getirilmesi planlanan vergi paketine bakınca faturanın son üç yılda yaşanan yanlış ekonomi politikasına ve onları yürütenlere değil, her zaman olduğu gibi vatandaşa çıktığı görülüyor. Pakette yer alan bazı düzenlemelere katılmak mümkün değil. Bahşişleri vergilendirmek vatandaşla vergi idaresi ve denetimini karşı karşıya getirmeye asla değmeyecek bir düzenleme. Yurt dışı çıkış harcının artırılması da yanlış. Böyle bir harç alınması baştan beri yanlıştı zaten. Vergi, vatandaştan kamu hizmetlerine katkı olsun diye karşılıksız alınır, buna karşılık harç, vatandaştan, aldığı kamu hizmetinin karşılığı olarak tahsil edilir. Vatandaşın yurt dışına çıkışında kamu kesiminin sunduğu bir hizmet yoktur. Pasaport düzenlemesinde zaten pasaport harcı alınmak suretiyle o hizmetin karşılığı alındığı için yurtdışı çıkış harcı dayanaksız bir tahsilat olmaktadır. Gelir ve kurumlar vergilerinde bazı istisna ve muaflıkların kaldırılması doğrudur. Bununla birlikte kaldırılması gere

Kur Niçin Yükseliyor?

Resim
Bayramın hemen öncesinde başlayan ve halen devam eden bir eğilimle USD/TL kuru yükselişe geçti. Aşağıdaki on günlük grafik bunu gösteriyor: Normal koşullarda bayramların öncesinde ve bayram sırasında kur düşer. Çünkü bayramda, tatile gitmek ya da kurban kesmek isteyen ve o nedenle Türk Lirası ihtiyacı olan insanlar ellerindeki veya banka hesaplarındaki dövizleri bozdururlar. Bu eylem Türk Lirasına olan talebi artırdığı, dövize olan talebi düşürdüğü için de USD/TL kuru düşer ve Türk Lirası değer kazanır. Bayram sonrasında ise bu kez söz konusu Türk Liralarını ellerine geçirenler döviz talebinde bulunur ve kur yeniden yükselir. Normal koşullarda olan budur. Bu kez tam tersi oldu. USD/TL kuru düşmek bir yana yükselmeye başladı. Demek ki normal koşulların dışında gelişmeler oldu. Önce bugünkü mekanizmayı kısaca bir kez daha özetleyeyim. Türkiye birkaç aydır carry trade denilen bir olgunun etkisinde bulunuyor. Yurtdışından düşük faizle kaynak bulup gelen fonlar burada dövizleri 1 USD = 32

Kazananlar Kulübü, Kaybedenler Kulübü

Son bir iki aydır çevrenizde olup bitenlere dikkatle bakıyorsanız iki grubun ciddi para kazandığını görmeniz mümkün. İlk grup, Türkiye’ye döviz getirip, TL’ye çevirip mevduat hesabı açanlar ya da bankadaki döviz hesaplarını bozup ellerine geçen parayı TL mevduat hesabına yatıranlar ya da devlete veya özel kuruluşlara ait tahvilleri satın alanlar. Bunların nasıl para kazandığını daha önce anlattım ama bir kez daha anlatayım: Kur sabit kaldığı sürece TL mevduata verilen faiz dövize verilmiş gibi olur ve bu döviz üzerinden (yıllık yüzde 40 net faiz hesabıyla) ayda yüzde 3'ün üzerinde dolar faizi elde edilmesine yol açar. Buraya 1 milyon dolar getiren bir yatırım fonu, kurun 32'de sabit kaldığı varsayımıyla, alım satım farkı, vergi vb. düşüldükten sonra bir ayda 960 bin TL faizle birlikte 1 milyon 30 bin dolarını alıp gider. Aynı durum döviz mevduatı olup da bunları bozdurup kısa vadeli TL mevduata dönen vatandaşlar için de geçerli. Parasını TL mevduata yatıranlar açısından risk; k

BRICS Üyesi Olmak

Resim
BRIC kısaltması ilk kez 2001 yılında yatırım bankacı Jim O’Neill tarafından ortaya atıldı. O’Neill, Building Better Global Economic BRICs başlıklı yazısında Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in 2050 yılına gelindiğinde dünya ekonomisini domine edeceğini öne sürmüştü. BRIC kısaltması da bu dört ülkenin adlarının baş harflerinden yapılmış bir kısaltmaydı. Bu dört ülkenin dışişleri bakanları Eylül 2006’da New York’ta Birleşmiş Milletler toplantıları sırasında buluştular ve O’neill’in sözünü ettiği bu grubu oluşturmaya karar verdiler. 16 Haziran 2009’da Rusya'nın Yekaterinburg kentinde bir araya gelen dört ülke liderleri BRIC grubunun ilk toplantısını yaptılar. 2011 yılında coğrafi dağılımı daha geniş tutmak amacıyla Güney Afrika’yı (South Africa) gruba aldıklarında grubun adı BRICS olarak değiştirildi. Bu yılın başında BRICS grubuna yeni İran, Mısır, Etiyopya ve Birleşik Arap Emirlikleri de katılınca grubun üye sayısı dokuza yükselmiş oldu. G7 ülkelerinin (ABD, Japonya, Almanya, İngil

Asgari Ücret Artırılmalı mı?

TÜİK’in Ücretli Çalışan İstatistikleri Şubat 2024 haber bültenine göre Türkiye’de 2024 yılı itibarıyla sanayi, inşaat ve ticaret - hizmet sektörlerinde ücretle çalışanların sayısı 15,1 milyon kişi. Merkez Bankası ve DİSK-AR verilerine göre bunların yarısının, yani 7,5 milyon kişinin, asgari ücretle çalıştığı tahmin ediliyor. Asgari ücret artırıldığı zaman bu artış asgari ücretlilerle sınırlı kalmıyor, bütün ücretler buna göre artıyor. Ayrıca 9 milyon da emekli var. Demek ki asgari ücret artırıldığında 25 milyon kişinin ücretlerinde çeşitli artışlar yapılması söz konusu oluyor. Türk-İş, her ay dört kişilik bir aileyi esas alarak açlık ve yoksulluk sınırı hesaplaması yapıyor. Açlık sınırı yalnızca gıda harcamaları esas alınarak, yoksulluk sınırı ise gıda harcamasına ek olarak giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar da işin içine katılarak hesaplanıyor. Bu şekilde yapılan hesaplamalara göre dört kişilik bir aile için bu yılın Mayıs ayına

Ne Krizi?

Resim
Kriz deseniz bazıları hemen dikleniyor: “Ne krizi?” Size hemen lokantaları, kafeleri, trafikten tıkanmış yolları gösteriyorlar ve “kriz olsa buralar dolu olur mu?” diye soruyorlar. Sonra iki adım ötede geçinememekten yakınıyorlar. Türk toplumu, her konuda olduğu gibi kriz konusunda da birkaç parçaya bölünmüş durumda. İçinde bulunduğumuz durumu bazıları kriz olarak nitelendiriyor. Gerçekten enflasyonda dünyanın en yüksek oranlarından birisine sahip olduğumuz ve gelir dağılımının da giderek bozulmakta olduğu gerçeğine bakarsak bu durumu kriz olarak tanımlamak mümkün. Bazıları ortada kriz falan olmadığını, enflasyonun yüksek olması dışında bir ekonomik sorun bulunmadığını ve bu durumun kriz olarak nitelendirilemeyeceğini iddia ediyor. Gerçekten restoranlara, kafelere, yollara baktığımızda her yerde para harcayan insanlarla karşılaşıyoruz ve o zaman kendimize şu soruyu soruyoruz: “Kriz varsa bu harcamaları bu kadar bol keseden yapanlar kimler?” Çünkü bunlar öyle üç beş kişi falan değil,

En Doğru Enflasyon Tahmini

Resim
Merkez Bankası’nın 2024 yılı II. Enflasyon Raporu’nda 2015 yılı Nisan ayından başlayarak her yılın Nisan aylarında 12 aylık temelde enflasyon oranının yüzde kaç olacağına ilişkin piyasa katılımcıları, firma temsilcileri ve tüketicilerin tahminlerini gösteren bir grafik yer alıyor (Sayfa 57, Kutu 3.1.) Bu grafiği rapordan aynen alıyorum (sol taraftaki grafik.) Sağ taraftaki grafik de TÜİK’in tüketici enflasyon oranına (TÜFE) ve İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) İstanbul Ücretliler Geçinme Endeksine göre oluşturulan ve 2020’den 2024’e kadar her yılın Nisan aylarında gerçekleşen 12 aylık enflasyon oranlarını gösteriyor. Gerçekleşen enflasyon oranlarına baktığımızda İTO endeksinin TÜFE’nin üzerinde seyrettiğini ve gerçeğe daha yakın olduğunu görüyoruz (buna karşılık bu iki endeksin kapsama alanlarının ve bölge kapsamlarının farklı olduğunu belirtelim.) İki grafiği karşılaştırdığımızda TÜİK tarafından açıklanan gerçekleşen enflasyon (TÜFE) oranlarına en yakın tahminleri tüketicilerin, en uza

Kitaplar ve Yorumlar 2024 2

James Joyce, Dublinliler (Çeviren: Celal Üster), T. İş Bankası Yayınları, 2023 Nicedir James Joyce’un bu öykülerini okumayı düşünüyordum. Nedendir bilmem ne zaman bu kitabı okumaya niyetlensem bir bahane bulup vazgeçiyordum. Sonradan nedenini buldum: Joyce’un Ulysess’i beni oldukça yormuştu. Bu kez bir gayret okudum kitabı. Bu öyküler Ulysess kadar zor okunan bir üsluba sahip değil. Ben çok beğendim. Özellikle de Ölüler öyküsünü. Necip Turguter, Belediye Şirketlerinde Sayıştay Denetimi, Adalet Yayınları, 2024 Necip Turguter, uzun yıllar Sayıştay denetçiliği, uzman denetçiliği yaptıktan sonra kamu görevinden ayrılıp bağımsız denetçi ve yeminli mali müşavir olarak yaşamına devam eden bir uzman. Sayıştay denetimi, hepimiz biliyoruz ki kamu kesiminin denetlenmesi ve konuların TBMM’ye getirilmesi açısından son derecede önemli. Turguter bu kitabında belediyelerin kurdukları ve sahip ya da ortak oldukları şirketlerin nasıl denetlendiğini, hangi konuların öne çıktığını arkasındaki mevzua

Yağmurdan Kaçarken

Resim
Ulusal para yerine yabancı bir rezerv parayı tutmak, onunla işlem yapmayı tercih etmek anlamına gelen dolarizasyon ya da bilimsel ifadesiyle para ikamesi Türkiye’nin eskiden beri baş belasıdır. Enflasyon yüksek olduğu için insanlar, tasarruflarını, satın alma gücünü sürekli kaybeden Türk Lirası yerine dolar, euro gibi rezerv paralar üzerinden saklamayı tercih ederler. Bu olgu sadece Türkiye’ye özgü değildir. Konvertibiliteye geçmiş yani döviz alış verişini serbest bırakmış ama enflasyonunu düşürmeyi başaramamış çoğu gelişmekte olan ülkede benzer bir durum geçerlidir. Dolarizasyonu önlemenin yolu ulusal parayı istikrarlı duruma getirmek yani enflasyonu önlemektir. İç değeri düşmeyen bir ulusal paranın dış değeri de düşmeyeceği için insanlar birikimlerini yabancı paraya çevirmeyi tercih etmez ve dolarizasyon dediğimiz olgu yaşanmaz. Türkiye’de dolarizasyonun seyri 2002’den bu yana şöyledir: 2001 krizinden çıkıldığında dolarizasyon oranı % 57 idi. Yani bankalardaki her 100 liralık mevdu

Dolardan TL'ye Geçişin Nedenleri ve Sonuçları Üzerine

Resim
Yerel seçimlerden sonra döviz kurlarında sabitleşme eğilimi oluşunca döviz bozdurma eğilimi hızlandı. Son haftalarda yabancı para mevduatındaki (soldaki grafik) ve Türk Lirası mevduatındaki (sağdaki grafik) eğilim şöyle (grafikler BDDK günlük bültenden alındı): Görüleceği gibi yabancı para mevduat gerilerken TL mevduat yükseliyor. İnsanlar ellerindeki, banka mevduat hesaplarındaki dövizlerini bozdurup TL mevduat hesabı açıyorlar. Bunun iki nedeni var: (1) Bankalar döviz mevduatına faiz vermiyor. (2)   USD/TL kuru son zamanlarda sabitleşme eğilimi gösteriyor ve yakın gelecekte kurun gerileyeceği tahmin ediliyor.   Bu durumu bir tablo eşliğinde anlatalım. Burada dolardan TL’ye çevrilen paranın üç ay süreyle (yıllık yüzde 50 üzerinden) üç ay süreyle yüzde 12,5 net faizle hesapta kalmasını örnek aldım. Bankada sıfır ya da sıfıra yakın faizle 100.000 dolar mevduatı bulunan bir kişi bu parasını bugünkü 32,20 USD/TL kurundan TL’ye çevirdiğinde 3.220.000 TL’si olur. Bunu bankaya üç aylık TL

Bileşen Hatası, Bölünme Hatası ve Devleti Şirket Gibi Yönetme Hatası

Bileşen (Terkip) Hatası Sosyal bilimlerde bileşen ya da terkip hatası, bir bütünü oluşturan bireyler (ya da birimler) için tek tek doğru ya da geçerli olan bir olgunun, o bireylerin (ya da birimlerin) oluşturduğu bütün için de benzer biçimde geçerliliğe sahip olacağını düşünmekle içine düşülen hatadır. Bu, yalnızca ekonomi bilimi için değil sosyal bilimler kategorisinde yer alan bütün dallar için geçerli bir hata biçimidir. O nedenle yalnız iktisatçıların değil, sosyologların, filozofların da uğraştığı bir durum olmuştur. Ekonomi biliminde terkip hatasının en tipik örneği tasarruf çelişkisidir. Bir kişi ya da birkaç kişi tasarrufunu artırırsa bu, onlar açısından pozitif bir gelişme olabilir ve toplum da bundan pek etkilenmez. Buna karşılık bir toplumu oluşturan bütün bireyler tasarruflarını artırırlarsa toplum bundan negatif etkilenir. Çünkü gelir iki şekilde kullanılır: Tüketim ve tasarruf. Gelirin değişmediği bir ortamda tasarrufun artması demek tüketimin azalması demektir. Tüket