Rusya ile yapılan karşılıklı
görüşmelerde gündeme gelen konulardan birisi de Türkiye ile Rusya arasındaki
ticaretin Dolar yerine Ruble ve TL kullanılarak yapılmasıydı. Birçok kişi
buradan giderek bazı senaryolar üretti ve iki ülke arasında bu yola
gidilmesiyle iki ülkenin de dolar ihtiyacının azalacağını öne sürdü. Bazıları
biraz daha ileri giderek bu adımın Doların tahtının devrilmesine katkı
yapacağına kadar vardırdı işi. Olayın aslını ve ayrıntısını analiz ederek
aydınlatmaya çalışalım.
Türkiye ile Rusya arasındaki
ticaret ilişkisi yıllar itibariyle şöyle bir görünüm çiziyor:
|
2008
|
2009
|
2010
|
2011
|
2012
|
2013
|
2014
|
2015
|
İhracat
|
6.483
|
3.190
|
4.628
|
5.993
|
6.681
|
6.964
|
5.943
|
3.588
|
İthalat
|
31.365
|
19.451
|
21.601
|
23.953
|
26.626
|
25.064
|
25.289
|
20.402
|
İhracat - İthalat
|
-24.882
|
-16.261
|
-16.973
|
-17.960
|
-19.945
|
-18.100
|
-19.346
|
-16.814
|
İniş ve çıkışların yaşandığı
yılları bir kenara bırakıp da bakarsak normal bir yılda Türkiye’nin Rusya’ya 6
milyar Dolar, Rusya’nın da Türkiye’ye 25 milyar Dolar ihracat yaptığını ve
dolayısıyla Türkiye’nin, Rusya’ya karşı yılda yaklaşık 19 milyar Dolar dolayında
dış ticaret açığı verdiğini görebiliriz.
Türkiye ve Rusya, IMF’nin
anasözleşmesindeki VIII. Madde kapsamındaki ülkeler statüsündedirler. (Bu
statü, sermaye hareketlerinin serbestliğini kabul etmiş ülkelerin yer aldığı
statüdür. Bu statüye giren ülkelerin merkez bankaları, kendi ülkelerinin
parasını kendilerine getirenlere istedikleri dövizi vermeyi taahhüt etmiş
olmaktadırlar. Sermaye hareketlerinin serbestliği bu demektir. Eskiden
konvertibilite bir paranın sorunsuz olarak altına dönüştürülebilmesi anlamına
gelirken günümüzde konvertibiliteden anlaşılan kendi parasını başka paraya
sorunsuz çevirme taahhüdü olmaktadır. IMF anasözleşmesinin IV. Maddesi
statüsünde bulunan ülkelerin böyle bir taahhüdü yoktur. Bu taahhüdün
verilmesinin yani VIII. Madde statüsüne geçmenin yararı yabancı sermayenin
ülkeye daha rahat gelmesini sağlamaktır.) Bu durumda Ruble ve TL, günümüz
ölçülerinde konvertibl paralardır.
Ne var ki konvertibilite, bu
paraların uluslararası işlemlerde kabul edilmesine yetmemektedir. Bunun gerçekleşebilmesi
için paraların ayrıca rezerv para statüsünde olmaları yani kendi ülkeleri
dışındaki ülkelerin alış verişlerinde kullanılması gerekmektedir. Bir paranın
rezerv para statüsünde olup olmadığını anlamanın en kestirme yolu, söz konusu
paranın dünyadaki çeşitli merkez bankalarının rezervlerinde bulunup bulunmadığına
bakmaktır. Bu çerçevede USD ve Euro birinci derecede rezerv para konumundayken,
Yen, Sterlin ve İsviçre Frangı da ikinci dereceden rezerv para konumundadır. Bu
çerçeveden bakılınca Ruble ve TL rezerv para konumunda değildir.
Paraları rezerv para konumunda
olmayan iki ülke arasındaki ticaretin kendi paralarıyla yapılabilmesi iki
ülkenin birbirine olan ihracat ve ithalatının eşit ya da çok yakın tutarlarda
olması gerekir. Türkiye'nin Rusya'ya ihracatı 6 milyar dolar, Rusya'dan
ithalatı 25 milyar dolar. Toplam 31 milyar dolarlık bu ticaretin en fazla 6
milyar dolarlık kısmı TL ve Ruble ile olabilir. Esasen bu miktar için paraya
bile ihtiyaç yoktur. Türkiye 6 milyar Dolarlık mal satıp karşılığında aldığı 6
milyar Dolarla Rusya’dan mal aldığında 6 milyar Dolar Rusya’ya geri dönmüş ve
sadece mallar değişilmiş olur. Dolayısıyla bu miktarı Dolar yerine Ruble veya
TL ile yaparak Dolar ihtiyacı azaltılmış olmaz. Biz Rusya'ya 6 milyar dolarlık
mal satıyoruz. Rusya bize karşılığında 6 milyar dolar veriyor. Sonra biz Rusya’dan
6 milyar dolarlık mal alıyoruz. Ve karşılığında Rusya'ya, Rusya’dan aldığımız 6
milyar doları ödüyoruz. Yani burada aslında 6 milyar dolar sadece bir ödeme
kolaylığı sağlamış oluyor. Aslında bu 6 milyar dolarlık kısım bir çeşit mal
takası yapılmış gibi oluyor. Tabii çok sayıda farklı alıcı satıcılar olduğu
için araya paranın (6 milyar dolar) girmesi şart ama işin aslı mal takası gibi.
Buna karşılık Türkiye ithalat
ihtiyacından kalan 19 milyar dolarlık kısmı Rusya'dan Dolarla ya da başka bir
rezerv parayla almak zorundadır. Çünkü TL ile alsa Rusya o 19 milyar dolarlık
TL'yi hiçbir yerde kullanamaz. Mesela Almanya’dan yapacağı ithalatta TL
veremez. (Diyelim ki verdi. Alman ihracatçının bankası bu kadar TL’yi almak
için 1 Euro = 3,30 TL kurunu birden mesela 1 Euro = 15 TL’ye çıkarır. Çünkü o
da o TL’leri birisine satmak zorunda kalacaktır.)
Tersini düşünün. Yani biz
Rusya'ya 25 milyar dolarlık mal satıyoruz, Rusya da bize 6 milyar dolarlık mal
satıyor. Ve Rusya bizden aldığı bu 25 milyar dolarlık mal karşılığında bize
Ruble ile ödeme yapmak istiyor. Biz bunu kabul eder miyiz? Diyelim ki ettik.
Aldık 25 milyar dolar karşılığı Rubleyi. Bunun 6 milyar dolarlık kısmını yine
Ruble olarak Rusyadan aldığımız mallar karşısında Rusyaya ödedik. Kaldı
elimizde 19 milyar dolar karşılığı Ruble. Bunu ne yapacağız biz? Almanya'dan
aldığımız mallar karşılığında Almanlara Euro yerine bu Rubleleri versek alır mı
Almanlar? Rusya için de durum budur.
Diyelim ki karşılıklı Ruble ve TL
ile işlemler yapıldı ve bizim ihracatçının elinde 100.000 Ruble, Rus
ihracatçının elinde de 100.000 TL kaldı. Bir dahaki ihracatları için de daha
önlerinde 3 ay var. Bu iki ihracatçı ne yapacak? 3 ay bekleyip her gün Ruble ve
TL’nin Dolara karşı değer kazanıp kaybetmesini mi izlerler yoksa ellerindeki bu
paraları götürüp bankalarına vererek Dolara çevirmeye mi çalışırlar? Dolara
çevirmeye çalışırlarsa her iki para da değer kaybeder. Yani Dolara ihtiyacı
azaltalım derken tam tersi olabilir.
Sonuç olarak konvertibl ama
rezerv olmayan iki parayı esas alarak kurulacak dış ticaret ilişkileri eninde
sonunda ihracatı düşük olanın ihracat tutarıyla sınırlanır.
Not: Rusya ile Çin arasında Ruble ve Yuan (Renminbi) konusunda
benzer bir anlaşma yapıldığı ve bu anlaşmanın sorunsuz işlediği ileri
sürülebilir. Çin de IMF Anasözleşmesinin VIII. Maddesi kapsamındadır ve
dolayısıyla Yuan da Ruble ile TL gibi konvertibl paradır. Ama henüz o da rezerv
para statüsünde değildir (olması için geriye sayım başlamıştır.) Çin ve Rusya
arasındaki ticarette Ruble ve Yuan kullanımının başarıyla uygulanmasının nedeni
her iki ülkenin birbirine ihracatının çok yakın tutarlarda olmasındandır.