Kayıtlar

Temmuz, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Türkiye'de Makroekonomik Denge

Makroekonomik denge denklemi şöyle yazılır: (S – I) + (T – G) = (X – M) Bu denklemde; S; özel kesim tasarruflarını, I; özel kesim yatırımlarını, T; başta vergiler olmak üzere kamu gelirlerini, G; kamu harcamalarını X; ihracatı  M; ithalatı gösteriyor.  (S – I) dengesine özel kesim tasarruf yatırım dengesi ya da kısaca özel kesim dengesi denir. (T – G) dengesine ise kamu kesimi dengesi ya da kısaca bütçe dengesi denir. Bu ikisi ekonominin iç dengesini ya da kısaca iç ekonomik dengeyi meydana getirir. (X – M) dengesine kısaca dış ticaret dengesi adı verilir. Bu denge ekonominin dış dengesini oluşturur. Bir ekonominin iç dengesi (S – I) + (T – G) ekonominin dış dengesine (X – M) eşittir. Yani bütün bu alt dengelerin toplamı sıfıra eşittir. 2011 yılsonu itibariyle Türkiye’nin verileri şöyledir: S = 162 milyar TL I  = 292 milyar TL T = 296 milyar TL G = 313 milyar TL X = 144 milyar USD = 237 milyar TL M = 233 milyar USD = 384 milyar TL Bu

Yalnız GSYH ile Yaşanmaz

Başlıktaki söz Nobel ödüllü iktisatçı Paul Samuelson’a ait. Biz iktisatçıların her şeyi GSYH veya kişi başına gelirle ölçme takıntımıza olağanüstü bir eleştiri. Bunu test etme fırsatını bulduğum birkaç yer var. İlki Arjantin ve Brezilya karşılaştırması. Bu iki ülkede makro göstergeler şöyle: Arjantin Brezilya GSYH (milyar USD) 448 2.493 Nüfus (bin kiş) 40.900 194.933 Kişi başına yıllık ortalama gelir (Cari, USD) 10.945 12.790 Kişi başına yıllık ortalama gelir (SGP, USD) 17.516 11,769 Yılsonu enflasyon (%) 9,8 6,5 İşsizlik (%) 7,2 5,9 Bütçe açığı / GSYH (%) 3,3 3,2 Kamu borç stoku / GSYH (%) 44,2 86,2 Cari açık / GSYH (%) 0,5 2,1 Eğer yalnız GSYH’ya ve kişi başına yıllık ortalama gelire bakacak olsak bu tablo bize Brezilya’nın çok daha zengin bir ülke olduğunu anlatıyor. Oysa biraz derine i

Matematikte Sondan İkinciymişiz

Türkiye’ye bir açık oturumda konuşma yapmak üzere gelmiş olan Nobel ekonomi ödüllü matematikçi John Nash, Türkiye’nin matematik bilgisinde OECD ülkeleri arasında sondan ikinci sırada olduğunu söyleyen gazete muhabirine “İyi matematik bilmeyen ülkelerde adalet yoktur” demiş. Oysa Türkler kadar matematiğe kendini, daha doğrusu çocuklarını adamış görünen başka bir toplum var mıdır bilmem. Ama buralarda adalet olmadığı da bir gerçek olduğuna göre Nash haklı mı diye düşünmekten kendini alamıyor insan. O zaman iki durumdan birisiyle karşı karşıyayız demektir: Ya matematik öğretmiyoruz onu da sosyal bilimler gibi ezbere dayandırıyoruz ya da sınavda kazanmak için öğrenilip hiç uygulanmadan unutulan bir matematik öğretme sistemimiz var.   Üniversite üçüncü sınıfa kadar yaşamım hep bir cebir geometri karabasanıyla geçti desem yeridir. Orta birden başlayarak her yıl matematik, cebir ve geometriden istisnasız bütünlemeye kaldım ve yaz aylarında hep bu derslerin bütünleme sınavlarına hazırlan

Türkiye'de Kamu Mali Sistemi

Devlet bir tüzel kişidir. Devletin çeşitli kurumları bu tüzel kişiliği kendi görev ve yetkileri çerçevesinde temsil ederler. Devlet tüzel kişiliğinin mali yönünü Maliye Bakanlığı ve Hazine ortaklaşa temsil eder. Maliye Bakanlığı, mülk sahipliği, devlet gelirlerinin toplanması gibi konularda, Hazine ise devlet harcamalarının ödenmesi ve kamu borçlanması gibi konularda devletin tüzel kişiliğinin temsilini üstlenirler.     Kamu kesimi iki ana kategoriden ve onların altındaki alt kategorilerden oluşuyor. Bu iki ana kategori genel yönetim ve KİT’ler. Genel yönetim: Merkezi yönetimi, sosyal güvenlik kurumları ve yerel yönetimleri içine alıyor. Merkezi yönetim ise genel bütçeye dahil kamu idareleri, özel bütçe kapsamında yönetilen kamu idareleri ve düzenleyici ve denetleyici kurumlardan oluşuyor. Önce genel yönetimin ilk parçası olan merkezi yönetimi oluşturan kamu idare ve kurumlarını açıklayalım. Bunlar üç parçadan ibaret. Genel bütçeye dahil kamu idareleri, devlet tüzel kişiliğin

Dünya Ekonomisinin Son Durumu

Dünyanın bir yılda yapabildiği üretimin toplam değeri yani dünya GSYH’sı kabaca 70 trilyon dolar. Yani 7 milyar dolayında insan bir yıl çalışıp didinip adam başına yaklaşık 10 bin dolarlık üretim yapıyor. Çocukları, yaşlıları, yani üretimde olmayanları düşerek hesaplarsak adam başına üretim değeri daha yukarılara çıkar kuşkusuz ama ekonomide işleri basitleştirmenin yolu ne yazık ki her şeyi nüfusa bölüp kurtulmaktan geçiyor. 2011 verileriyle baktığımızda ABD bu üretimin 15 trilyon dolarlık bölümünü yapıyor. Yani adam başına yılda yaklaşık 50 bin dolarlık bir üretim katkısında bulunuyor. Euro bölgesi yaklaşık 13 trilyon dolarlık üretim yapıyor, adam başına üretime katkıları 40 bin dolar dolayında. Çin’in dünya üretimindeki payı yaklaşık 7,3 trilyon dolar. Çinlilerin adam başına üretime katkısı 5400 doların biraz üstünde. Japonya aşağı yukarı 6 trilyon dolarlık yıllık üretim yaparak dünya GSYH’sında dördüncü sırada yer alıyor. Japonların bu üretime adam başına katkısı yıllık 46 bin

Bugün Günlerden Pazar

Aslında bugün günlerden Çarşamba ama bugün Sarıyer pazarının kurulduğu gün olduğu için Pazar günü benim için. Her Çarşamba, eğer olağanüstü bir durum yoksa ya da İstanbul dışında değilsem mutlaka Sarıyer pazarına giderim. Çok güzel veya gelişmiş bir Pazar olduğu için değil. Hatta tam tersine Sarıyer pazarının öteki semt pazarlarından pek bir farkı yoktur. Belki tek fark Gümüşdere’den pazara getirilen bahçe ürünleri. Bunlar arasında domates, salatalık ve sivribiber en önde gelen ürünler. Gümüşdere’nin sivribiberi olağanüstü güzel. Her pazara gittiğimizde mutlaka alıp hafta boyunca her öğünde yiyoruz. Sarıyer pazarındaki en ilginç tezgahlardan birisinde iki Fenerbahçeli, iki Galatasaraylı iki de Beşiktaşlı var. Bir de amcaları var ama o takım tutmuyor. Çocukların da tuttukları takımın formalarını giymelerine izin vermiyor. “Her taraftan müşterimiz var, kimseyi kırmaya hakkımız yok” diyor. Galatasaray lig şampiyonu olduğunda Galatasaraylı olana sordum niçin forma giymediğini, bu

Türkiye’nin Kısır Döngüsü: Cari Açık Düşüyor Bütçe Açığı Yükseliyor

Ocak - Mayıs 2012 itibariyle 5 aylık cari açığımız 27 milyar dolar. Geçen yılın Ocak - Mayıs döneminde cari açığımız 37 milyar dolardı. Demek ki geçen yılın ilk beş ayıyla karşılaştırdığımızda cari açıkta 10 milyar dolarlık azalma olmuş. Mayıs 2012 itibariyle 5 aylık dönemde oluşan 27 milyar dolarlık cari açığın yaklaşık 4 milyar dolarlık bölümünü net doğrudan sermaye yatırımlarıyla (yani Türkiye’ye yatırım için gelen yabancı sermaye girişiyle), 5,6 milyar dolarlık bölümünü net portföy yatırımlarıyla (yani borsa ya da daha açık olarak hisse senedi satışları yoluyla), 12,6 milyar dolarlık bölümünü diğer net yatırım ve yükümlülüklerle (yani dış borçlanma ve yabancı kredi kullanımı gibi çeşitli kaynaklarla) finanse etmişiz. Kalan farkın 1,3 milyar dolarlık bölümünü nereden finanse ettiğimizi bilemiyoruz (net hata ve noksan kalemi.) Yani böyle bir para gelmiş ama nereden gelmiş bilmiyoruz. 3,1 milyar dolar da döviz rezervlerimizden kullanım yapmışız. Yani kasadaki tasarrufumuzdan har

Özetle IMF ve Türkiye

IMF'nin Amacı Kuruluş amacı ülkelerin karşılaştığı geçici ödemeler dengesi krizlerini gidermek ve onların ithalat kısıntılarına gitmelerini önleyerek dünya ticaretinin daralmamasını sağlamak olan IMF 1944 yılında kuruldu. Kapitalist ekonomi sisteminin temel önermelerinden birisi olan uluslar arası ticaret artışının dünya refahını artıracağı ilkesi (karşılaştırmalı üstünlükler kuramı) doğrultusunda çalışan üç kurumdan birisidir. Dünya Bankası, gelişme yolundaki ekonomilerin altyapı yatırımlarını destekleyerek onların dünya ticaretine ortak olabilmeleri misyonunu, Dünya Ticaret Örgütü (WTO) ise uluslar arası ticaretin rekabet ve hukuk kurallarına göre çalışmasını sağlamak misyonunu üstlenmiş öteki iki kurumdur. IMF’nin 188 üyesi vardır. Türkiye, IMF’ye 1947 yılında üye olmuştur. IMF'nin Kaynakları IMF’ye üye olan ülkelerin ekonomik gücünü yansıtacak bir formülle hesaplanan kotayı IMF’ye taahhüt etmesi ve istenen miktarını da yatırması gerekmektedir. Kota, bir çeşit s