Kayıtlar

Eylül, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

2023 Değerlendirmesi

Resim
Önce son durumu ve yılsonu tahminlerini gösteren bir tablo paylaşayım sonra bu tablodaki verileri yorumlarız. Küresel sistem yüzde 3 dolayında büyüdü. Kişi başına ortalama gelir 14 bin dolara yaklaştı. Bu tutar benim önerdiğim ölçüye göre orta gelir düzeyi olduğu için bu tutar dolayında kişi başına geliri olan ülkeler orta gelirli ülkeler olarak tanımlanabilir. Küresel sistemde enflasyon 2022 yılına göre geriledi ve yüzde 8,8’den yüzde 6,6’ya düştü. Küresel ticaret hacmi de yüzde 2,4’lük artışla cansız kaldı diyebiliriz. Genel görünüm böyle olmakla birlikte bazı ekonomiler resesyona girdiler. Bunlar arasında en önemlisi Almanya oldu. Almanya iki çeyrek üst üste ekonomik küçülme yaşadı. Japonya uzun süredir ilk kez yüzde 3 dolayında bir enflasyonla karşılaştı. Bu gelişme Japonya’nın yıllardır içinde bulunduğu durgunluktan çıkışı için bir işaret olarak kabul ediliyor. Son tahminlere göre Türkiye’nin GSYH’si yüzde 3,9 oranındaki bir yıllık büyüme oranıyla 1.067 milyar dolar olacak gibi gö

Faiz Gerçek Bir Beladır

Faizin yasak (haram) olduğu bütün din kitaplarında yer alır. Buna karşılık zaman içinde bu yasak meselesi çeşitli toplumlarda, din ve mezheplerde farklı yorumlanmıştır. Bazıları yasağa aldırmamaya başlamış, bazıları en katı şekliyle uygulamış, bazıları da faizi başka bir biçimde ve başka bir adla uygulama yolunu seçmiştir. Bu yazıda faize bakış açılarından hangisinin doğru, hangisinin yanlış olduğu konusu üzerinde durmayacağım. O konu hem çok tartışılmış ve tartışılması devam eden bir konu hem de ben daha önce bu konuda görüşlerimi yazmıştım. Bugün faizin yanlış uygulanmasının ekonomi açısından yaratacağı bela üzerinde duracağım. Merkez bankaları, bankalara borç verdikleri fonlara uyguladıkları faizi yanlış belirlediklerinde pek çok sorun ortaya çıkar. Faizin, enflasyondan düşük belirlenmesi insanları, birikimlerini bankalarda ulusal para cinsinden mevduat olarak tutmak yerine gayrimenkul alımına, dövize, altın ve borsaya aşırı biçimde yüklenmeye yönlendirir. Bu yüklenme o alanlarda

Faiz Politikasından Niçin Sonuç Alamıyoruz?

Resim
2008 yılında başlayan küresel krizin yarattığı resesyon ortamından uzaklaşabilmek için gelişmiş ülkelerin uygulamaya yöneldiği düşük faiz ve parasal genişleme politikası 2021’den başlayarak enflasyonist baskıların artmasına yol açtı. 2008’i izleyen yıllarda gelişmiş ülkeler, paralarının rezerv para olmasının verdiği avantajı kullanarak bastıkları paraları, yatırım fonları aracılığıyla dünyada daha yüksek getiri veren gelişme yolundaki ülkelere yollamışlar, böylece enflasyonu oralara yaymışlardı. Ne var ki gelişmiş ekonomilerde enflasyonda farklı nedenlerle artış ortaya çıkınca faizler de yükseldi ve fonlar, kazanç/risk karşılaştırmasını risk ağırlıklı yapmaya yönelerek, gelişmekte olan ülkelere yolladıkları paraları yavaş yavaş geri çekmeye başladı. Bu dönüşlerle birlikte gelişmiş ülkelerde piyasaya daha fazla para çıkmaya başladı ve sonuçta para arzındaki bu artışlar mal fiyatlarında arz kaynaklı bazı artışlarla da birleşince enflasyonist baskı iyice yükseldi. Enflasyondaki artış geli

Bütçe Muamması

Resim
Aşağıdaki tablo 2022 yılsonu, 2023 yılı başlangıç ve ek bütçeleri ve Orta Vadeli Program (OVP) ile yapılan tahminleri gösteriyor: Bu tablonun birçok ilginç özelliği var. Her şeyden önce 2023 bütçesi yapılırken 2022 bütçesine göre yüzde 52 artış öngörülmüş. Bunun anlamı 2023 için başlangıçta yüzde 50’nin üzerinde bir ortalama enflasyon tahmin edilmiş. 2023 için başlangıç bütçesi 2022 sonunda yürürlüğe girdiği için ortada deprem olmadığından bunun için öngörülmüş ödenekler bulunmuyor. İkinci olarak Şubat ayında yaşanan depremler sonrasında bütçedeki ödeneklerin (ve doğal olarak gelirlerin) yetmeyeceği öngörülerek Temmuz ayında ek bütçe çıkarılmış ve bütçe gider ve gelirlerine eşit tutarda ( 1.119,5 milyar TL) ekleme yapılmış. Kanun gereği ek bütçe ile öngörülen giderlerle eşit tutarda gelir yaratılması gerekiyor. Bu durumda bütçe açığı değişmeden aynı (659,4 milyar TL) kalmış. Buraya kadar bazı sorunlar olsa da bunları bir kenara bırakıp OVP ile ortaya çıkan asıl büyük soruna değinelim.

Kitaplar ve Yorumlar 2 2023

Hıfzı Topuz, Taifte Ölüm, Remzi Kitabevi, İlk Baskısı 1999’da yapılmış Mithat Paşa ve bir avuç aydınlanma yanlısıyla Padişahlar Abdülaziz, Beşinci Murat ve II. Abdülhamid arasında geçen mücadelenin belgesel romanı diyebileceğim bir kitap. Abdülhamid’in yaşamını dizilerden öğrenenler için şok edici gerçekler. Ayrıca ‘devlete hizmet cezasız kalmaz’ sözünün bu topraklarda ne kadar geriye gittiğinin yazılı kanıtı. Kitaptan bir alıntı: “…Biz elimize dürbünü almış ufuklara bakıyoruz. Bir de ne görelim, bir gemi, yelkenleri kırılmış, dalgaların arasında battı batacak. Canım, diyoruz, bu teknede hiç kimse yok mu? Neden kurtarmaya çalışmıyorlar? Hemen denize bir tekne indiriyoruz, küreklere sarılıyoruz, yallah! Yetişiyoruz. Bir de ne görelim, gemide kim var kim yok ambara inmiş, ellerinde def, davul, vur patlasın, çal oynasın, işret edip oynuyorlar. Yahu, bu ne hal diyoruz, gelin hep birlikte tekneyi kurtaralım. Onlar: Boş ver diyorlar, keyfine bak, al bir kadeh rakı, sen de bize katıl.” Ki

Resesyondaki Almanya

Uzun yıllar dünyaya örnek gösterilen ekonomilerden birisiydi Almanya. İkinci Dünya Savaşı sonrası birçok krizle karşılaştı, hepsini atlatmayı başardı. Dünya çapında pek çok markası var. Gerçek anlamda sanayileşmiş ülke dendiğinde akla gelen birkaç ülkeden birisi konumunda. Ne var ki bugün bu durumu sarsılmaya başlamış bulunuyor. Küresel kriz, ardından pandemi derken aldığı ağır darbeler sonucu Alman ekonomisi toparlanamadı. 2018 yılında Almanya’nın GSYH’si 3.974 milyar dolardı, sonraki iki yılda geriye gitti. 2021’de yeni bir atılımla 4.260 milyar dolar düzeyine ulaşan Alman ekonomisi 2022’de 4.072 milyar düzeyine geriledi. Bugün itibarıyla Almanya’nın kişi başına geliri 50 bin doların biraz üzerinde bulunuyor. GSYH’si 2023’ün ilk iki çeyreğinde yüzde 0,2 oranında küçülen Almanya’nın teknik olarak resesyona girdiğini söylemek mümkün. Almanya’da enflasyon yüzde 6,1 düzeyinde bulunuyor. Bu oran, gelişmekte olan ülkeler için normal kabul edilse de Almanya gibi sanayileşmiş bir ülke için

Türk’ün Türk’ten Başka Düşmanı Yoktur

Geçmişte birkaç kez yazdım: Cumhuriyet pek çok projeden oluşan bir bütündür ama eğer tek bir projeye indirgenecekse bir kadın projesidir. Atatürk Devrimleri de öyledir: Kadını, itildiği ikinci sınıf insan olmaktan çekip çıkarmak ve toplumda lâyık olduğu yere, erkekle eşit düzeye getirmek. Bu, neden önemlidir? Her şeyden önce, bir toplum içinde yaşayan insanlar cins, ırk, din, dil ayrımına uğramadan eşit haklara ve koşullara sahip olmalıdır. Bu, insan hakları evrensel bildiriminin temel kuralıdır. Öte yandan kadının ikinci sınıf insan konumuna itildiği bir yerde toplum, gücünün yarısını kullanamıyor demektir. Atatürk, Orta Doğunun geri kalmasının altında yatan nedenlerin başında kadının ikinci sınıf insan konumunda tutulması olduğunun öteden beri farkındaydı. Kadınların ikinci sınıf insan olarak görüldüğü bir ülkenin uygar devletler düzeyine çıkamayacağını, bir ülkenin ekonomide ileri gidebilmesi için kadının erkekle yan yana okuyup, çalışarak, üreterek ekonomiye katkı yapması gerektiği