2015 Yılı Çok Kötü Başladı

İhracat hızla geriliyor
Türkiye İhracat Meclisi’nin (TİM) açıkladığı verilere göre bu yılın ilk üç ayındaki ihracat şöyle görünüyor:

İhracatçı Sektörler
2014 Ocak – Mart Milyon USD
2015 Ocak – Mart Milyon USD
Değişim (%)
Tarım sektörü
5.609
5.258
-6.3
Sanayi sektörü
30.310
26.378
-13.0
Madencilik sektörü
1.091
841
-22.9
Kayıttan Muaf İhracat
1.416
3.340
135.8
Toplam İhracat
38.427
35.816
-6.8

2015 yılının ilk üç ayında Türkiye’nin ihracatı geçen yılın ilk üç ayına göre yüzde 6,8 azaldı. Sanayi sektörü ihracatındaki düşüş yüzde 13’e ulaştı. Euro bölgesinde yaşanan sıkıntılara karşın ihracatımızda ilk sırada Almanya yer almaya devam ediyor. İkinci sırada Irak, üçüncü sırada Birleşik Krallık geliyor.

Sanayi üretiminde daralma alarmı
2015 yılının ilk üç ayında imalat sanayi kapasite kullanımı ve Ocak ayının sanayi üretim endeks değişimi verilerini aşağıdaki tabloda sunuyorum.

Kapasite Kullanım Oranı (%)
Ocak
Şubat
Mart
        2014
73,9
73,3
73,1
        2015
73,7
72,8
72,4
Sanayi Üretimi Aylık Değişimi (%)
Ocak
Şubat
Mart
        2014
7,6
5,1
4,5
        2015
-2,2



İmalat sanayiinde kapasite kullanımı 2015 yılının ilk üç ayında sürekli bir düşüş yaşadı. Bundan daha önemlisi 2014 yılının ilk üç ayına göre de düşü yaşanmış olması. Bu gelişme sanayi üretiminin hız kestiğini ortaya koyuyor. Sanayi üretiminde 2015 yılına ilişkin olarak elimizde henüz sadece Ocak verisi var. Ocak ayında sanayi üretiminde yüzde 2,2 oranında küçülme yaşandığı görülüyor. Sadece Ocak ayı verisine bakarak genel bir sonuç çıkarmak elbette mümkün değil. Buna karşılık ihracatta ortaya çıkan üç aylık gerileme eğilimin sanayi üretimine de yansımış olacağını ve ilk aydaki u düşüşün sonraki iki ayda da tekrarlanacağını tahmin ediyorum.

2014 yılında sanayi büyümesini iç talepten çok dış talep ayakta durmuştu. Bu yıl dış talepte ciddi bir düşüş olduğunu TİM’in ihracat verilerinden görebiliyoruz. İç talepte de bir canlanma olmadığına göre 2015 yılının ilk çeyrek büyüme verisinin de tıpkı sanayi üretiminde olduğu gibi parlak olmayacağını söylersek yanılmış olmayız. 

TL’nin dış değeri USD’ye karşı düşüyor, Euro’ya karşı yükseliyor
2015 yılının ilk üç ayına damgasını vuran ve yılın kötü başlamasına neden olan gelişmelerin başında kurlardaki gelişmeler geliyor.

USD / TL
Ocak
Şubat
Mart
        2014
2,23
2,21
2,22
        2015
2,34
2,46
2,59
Euro / TL
Ocak
Şubat
Mart
        2014
3,03
3,02
3,07
        2015
2,71
2,80
2,81

USD/TL kuru geçen yılın ilk üç ayında aşağı yukarı aynı düzeyde kalmışken bu yılın ilk üç ayında hem geçen yılın aynı dönemine göre hem de bu yılın birbirini izleyen aylarına göre sürekli bir artış sergilemiş yani TL, USD’ye karşı hep değer kaybetmiş görünüyor. Buna karşılık Euro / TL kuru bu yılın ilk üç ayında fazla değişiklik göstermese de geçen yılın ilk üç ayına göre ciddi bir düşüş göstermiş yani TL, Euro’ya karşı değerlenmiş görünüyor.

USD/TL kurunun TL aleyhine, Euro/TL kurunun ise TL lehine değişmesi ihracat ve turizm gelirlerinin ağırlığı Euro’da, ithalat girdileri ve finansman maliyetlerinin ağırlığı USD’de olan Türkiye açısından en kötü durumdur. Euro’daki düşüş nedeniyle gelirlerimiz azalırken USD’deki artış nedeniyle giderlerimiz artış içindedir.    

Anketler karamsar beklentilerin arttığına işaret ediyor
Türkiye ekonomisinde gerek tüketicilerin gerekse üreticilerin (reel sektörün) geleceğe ilişkin beklentilerini ölçmekte kullanılan anketler uygulanıyor. Bu anketler içinde en kapsamlısı Ekonomik Güven Endeksidir. Ekonomik güven endeksi, tüketici ve üreticilerin genel ekonomik duruma ilişkin değerlendirme, beklenti ve eğilimlerini özetle gösteren bir bileşik endeks olarak her ay TÜİK tarafından yayınlanan bir endekstir. Aşağıdaki tablo bu anketlerin sonuçlarını gösteriyor.


Ocak
Şubat
Mart
Ekonomik Güven Endeksi (TÜİK)



       2014
98,2
90,2
91,7
       2015
90,7
88,5
74,9

Endeksin 2015 yılının ilk üç ayında aldığı değerleri kendi içinde değerlendirdiğimizde aylar itibariyle düşüşü görebiliyoruz. Özellikle Mart ayında Şubat ayına göre düşüş 13,6 puanla zirve yapmış bulunuyor. 2015 yılı değerlerini 2014 yılının değerleriyle karşılaştırdığımızda çöküş çok daha net görünüyor.

Bu anket bize beklentilerin ne kadar hızla bozulduğunu ve gerek tüketicilerin gerekse üreticilerin 2015 yılından beklentilerinin son derecede kötü olduğunu ortaya koyuyor. Ekonomiye uygulanan diğer anketlerde ve endekslerde de görünüm faklı çıkmıyor.

Her toplum, geçmişte yaşadığı ekonomik travmaların izlerini taşıyor. Amerikalılar işsizlikten korkarlar, Almanlar enflasyondan. Çünkü geçmişte yaşadıkları en önemli ekonomik travmalar bunlardır. Bana sorarsanız Türkler USD kurunun yükselmesinden çok korkarlar. Çünkü geçmişte ne zaman bu olayla karşılaşsak mutlaka ardından bir ekonomik kriz gelmiştir. O nedenle Türkiye'de beklentilerin bu kadar kötüleşmesinde USD/TL kurundaki artışın çok etkili olduğunu düşünüyorum. 

Bütçe sıkı tutuluyor ama acaba bu ortamda kadar disiplin doğru bir yaklaşım mı?
2015 yılının ilk iki aylık bütçe sonuçlarına baktığımızda bütçenin 1,4 milyar TL fazla verdiğini görüyoruz. Yine aynı dönemde sağlanan faiz dışı fazla 13,3 milyar TL’ye ulaşmış bulunuyor. Bu iki rakam bize kamu mali disiplinin üst düzeyde korunduğunu anlatıyor.

Kamu mali dengesi açısından sağlanan disiplinin devam etmesi bir yandan olumlu olmakla birlikte bir yandan da ekonomideki kötüye gidişi önlemek açısından uygulanması gereken maliye politikasının doğru uygulanıp uygulanmadığı kuşkusunu gündeme getiriyor. Büyümenin düştüğü, ekonomide birçok sıkıntının ortaya çıktığı bir ortamda sadece para politikası aracılığıyla ekonomiyi canlandırmak yerine acaba maliye politikasını biraz gevşetmek gerekir mi? Bence yanıtlanması gereken soru budur.

Cari açık düşüyor
Uluslararası finansal ortamın gerildiği bir durumda, üstelik Fed’in faiz artırımının zamanlaması belirsizliğini korurken cari açığın düşürülmesi ve dış finansman ihtiyacının düşürülmeye çalışılması doğru bir yaklaşımdır. Bir yıldan beri bu yaklaşımı sergileyen ve sonuç almaya başlayan ekonomi yönetimi burada doğru tercih sergilemiş bulunuyor. Bu yaklaşımın sonucunda cari açığımız yüzde 5,5’e kadar geriledi.

Yaklaşım doğru olmakla birlikte ekonomide, tıpta olduğu gibi, hastalığı tedavi için uygulanan her tedavinin yararlı etkilerinin yanında bir takım zararlı yan etkileri de oluyor. Cari açığı düşürme yolunda atılan adımların yan etkileri olarak büyüme düştü, işsizlik arttı. Ne var ki bu tedaviye başlanmasa da cari açığı o kadar yüksek düzeyde sürdürmek mümkün olamayacaktı.

Sonuç
2015 yılının zor ve çalkantılı bir yıl olacağını, inişler, çıkışlar yaşanacağını yılın en başından itibaren her fırsatta dile getirdim. Yıla çok kötü başladık. Böyle bir ortamda riskleri artıracak sert söylemlerden, kurumlar arası kavgalardan, ters ve sürpriz uygulamalardan kaçınmak gerekir. Yılın sonraki bölümü Fed’in faiz kararı, Avrupa’nın toparlanma durumu, jeopolitik risklerin azalıp azalmayacağı, Rusya’nın durumu gibi dış gelişmelere, bir yandan da bizim bu değindiğim konularda riskleri azaltıp azaltamayacağımıza bağlı olarak biçimlenecek.

2015 çok zor ve sıkıntılı başladı ve büyük olasılıkla daha zorlaşarak ve daha sıkıntılı hale gelerek devam edecek. 

Yorumlar

  1. elinize sağlık hocam. 2015 yılı başında tüm rüzgarlar bizim lehimize eserken bir baktık herşey tersine dönmüş. başbakanın ekonomi paketine bakılırsa maliye politikasında gevşemeye geçiliyor. bu sayede hedeflenen %4 büyüme hızı. hocam sizce yeni açıklanan istihdam paketine göre bu ekonomimizi hareketlendirebilir mi ? teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Görebildiğim kadarıyla bu yeni paketten pek fazla bir şey gelmez.

      Sil
  2. Hocam merhaba,
    Her zamanki gibi çok faydalı bir yazı... Elinize sağlık...

    Bu arada ben sizin blogta güncel gelişmeler hakkında yazdığınız makalelere çalışarak doktora yeterlilik sınavını geçebildim... Çok teşekkür ederim Hocam...

    Uzun süre yazmanız dilekleriyle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim.
      İşinize yaradığı için mutlu oldum.

      Sil
  3. Ferruh Atalay2 Nisan 2015 15:56

    Hocam saygılar
    Bazı yetkili ler (Bakanlar), ihracat rakamları hesap edilirken, bavul ticareti gibi kalemler hesaba dahil edilmediği için ihracat rakamlarının gerçeği yansıtmadığını söylüyorlar.
    Mekak ettiğim husus, bu ve varsa başka bu tür kalemler hakikaten önemli bir rakam tutuyormudur acaba?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) Bavul ticareti dahil edilmiyorsa her yıl için aynı şey geçerli olduğundan bu gerekçe ihracattaki düşüşü açıklamaz. Yani geçen yıllarda edilip de bu yıl edilmeseydi açıklardı ama her yıl aynı durum olduğu için bu açıklama doğru değil.
      (2) Bavul ticareti en fazla Rusya ve Ukrayna ile yapılıyor. En kötü durumdaki iki ticaret ortağımız bu iki ülke. Dolayısıyla en büyük düşüş bu yıl yaşandı. Yani bu ülkelere geçen yıl bavul ticareti çok daha yüksek bu yıl çok daha düşük oldu. Dolayısıyla bunları dahil edip bakarsak düşüş daha da artar.

      Sil
    2. Ferruh Atalay2 Nisan 2015 17:06

      Sağolun Hocam.
      Bu arada, bir önceki yazınızın yorum kısmında;
      "........Söylemesi ayıp" diye bir cümleniz vardı ve süper olmuştu hocam.
      Saygılar.

      Sil
  4. Merhaba Mahfi Bey

    aşgari ücretin 900 TL oldugu ülkede konut kira bedeli en az 900 TL olmuş zengin dahaçok zenginleşiyor fakir daha çok fakirleşiyor eskiden kölelerin yatacak yeri yiyecek yemegi belli bir yaş sonra azad edilmesi (emekliye ayrılma) vb... birçok hakkı vardı günümüz kölelerine 900 tl al git ister sokakta yat istersen 3 çocuk yap çocukları o maaşla zaten okutamaz onlarıda sisteme işci ver anca karnınını doyur denmekte Yazık Güzel Ülkemin İnsanlarına

    YanıtlaSil
  5. sanki ikinci yunanistan olma yolunda ilerliyoruz kamuda bir muddet sonra ozel sektor gibi surdurulemez borclanma kervanina katilir. cunku vergi gelirler surdurlebilir gozukmuyor kamu gider ise ultra israf var

    YanıtlaSil
  6. mevcut paketin etkili olmayacağını düşünmenizin sebebi kapasite kullanım oranının 72,4 olması mı? zaten şuan bir genişleme olsa adam yeni yatırımdan önce kullanamadığı %27,6 sını kullanmaya başlar. doğru mu düşünüyorum?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yatırım ortamını düzeltmek kolay bir şey değil. Türk toplumunun bu konuda kerteriz olarak aldığı şey USD/TL ilişkisidir. Orada durum karışıksa her yerde karışık diye algılar ve hangi teşviki verirseniz verin yatırım yapmaz.

      Sil
  7. ozel sektor krizimi daha etkilimi yoksa kamumu (borc cevireme durumunda)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Duruma göre değişir. Özel sektörün borç çevirememesi daha hızlı sorun yaratabilir.

      Sil
    2. tsk ederim hocam bende aynisin dusunmustum ama duruma gore degisıyor saolun

      Sil
  8. Mahfi Hocam,

    1) Sayın İlber Ortaylı hakkındaki görüşleriniz nedir?

    2) İlber hocamızı ne zaman '11'de Ekonomi'ye konuk edeceksiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlber hocayı severiz.
      11'de Ekonomi İlber hocayı davet etmeye uygun bir program değil. Orada piyasa konuşuyoruz, günlük, anlık gelişmeleri değerlendiriyoruz.

      Sil
  9. merhaba hocam. cari açık vermek bilinçli bir politika mıdır? eğer bilinçli bir politikaysa nedeni nedir? teşekkür ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne cari açık ne de bütçe açığı vermek bilinçli bir politika değildir. Ama izlenen politikalara ilişkin tercihler sonuçta cari açığı getirir.

      Sil
  10. Hocam açıklanan paket doğrultusunda konuşmak gerekirse paket kısa vadede etkili olur diye düşünüyorum.Kısa vadede 6 ay gibi bir zamanlığına yapılacak 120 bin istihdam yerine neden işşizliğin temeline inilmiyor? Neden yapısal reformlar tercih edilmiyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yapısal reform dediğiniz şeyin en başında sosyal olanlar geliyor. Onlar yapılmadan ekonomideki adımlardan sonuç almak zor. Sosyal olanlar da 'eğitimin bugünkü durumdan çıkarılıp bilimsel temele oturtulması', 'yargının bağımsız hale getirilmesi', 'medyanın bağımsız hale getirilmesi', 'demokrasinin tam olarak kurulması' gibi adımları gerektiriyor. Sizce biz bunları yapabilecek durumda mıyız? Cevabınız "değiliz" ise sorunuzun cevabı da budur.

      Sil
    2. Hocam merhaba

      Türkiyeyi bir tekneye benzetirsek,
      Su aldığı ve bu suyu boşaltıcak kovasının olmadığı anlaşılıyor

      Ben bu kadar su alan bir teknede nasıl olurda konut sektörünün yılın ilk 2 ayında %7-8 büyüdüğünü sorgulamak geliyor içimden.
      Acaba diyorum konut sektöründe ortalama ayda 80,85 bin konut satılıyor peki bu satılan konutların ne kadarını ihtiyaç sahibi alıyor?
      Eğer bu sektörde işleri bozulan ve nefes almak için bu sektöre yığılan bir spekilasyon ordusu var ise? (Çünkü bildiğim kadarı ile konut sektöründe ihtiyaç sahibi ile spekilasyonu ayıran bir veri tabanı yok)konut sektörümüz canlı,iyi şeylerde oluyor derken,birde zaten su alan teknemize birde tsunami vurmasın.
      Bence bu seyrettiğimiz konut sektörünün satış rakamlarıyla beraber,satışın kalitesi de ortaya konmalı diye düşünüyorum..

      Sil
    3. Tebernus Kirecci`nin sayfasini takip etmenizi tavsiye ederim. Oradaki soru-cevap bolumu emlak konusunda egilimleri anlamak, trendleri izlemek icin ideal ortam. Orada anliyorsunuz ki yeni projelerde alim yapanlar icinde elindeki milyonlarca liralik sermayeyi dusuk faiz ortaminda nereye yatiracagini bilemeyen bir kitle var. Projelerden lansman asamasinda 3er 5er konutlar alip, site bittiginde %20/30 karla satip, gelen parayi yeni projelere yatirmak diye ozetleyebilecegimiz bir yol takip ediyorlar.Bu kitleye spekulator diyemeyiz, dusuk faiz ortaminda ne yapacagini bilemeyen eski duzenin sermaye birikimi diyebiliriz. :) Ayni sekilde insaat sektoru para aklamak, vergiden kacmak, yeni sermaye gruplari olusturmak icin de cok bereketli bir sektordur.

      Sil
    4. Verdiğiniz tavsiye için teşekkür ederim

      Ben açıkçası "işleri iyi giden"sermaye sahibinin ne yapacağını bilmemesine katılmıyorum çünkü sermaye sahibi %10 yakın bir enflasyon ortamında daire alıp %20 30 arasında kar beklemez çünkü karı enflasyon nedeni ile bir yıl sonunda 10-20 bandına düşer bu karlılıkta bu kadar siyasi ekonomik riskin olduğu bir ortamda beklentiyi karşılamaz
      Ben onun için başka bir seçeniği kalmayan yani "işleri iyi gitmeyen"insanların nefes için burada spekilasyon yaptığını düşünüyorum
      Benim buradaki soru işaretim eğer bu kadar konut,büyük bir yüzde ile ihtiyaç sahipleri tarafından alınıyor ise çok güzel ama değilse?
      Bize her ay açıklanan konut satışları şöyle açıklansa,
      Bu ayki konut satışlar 90.bin ama bunun 40.bini ortalama 8 ay içerisinde el değiştirenler
      böyle bir veri sunulsa kendi şahsıma işlerin iyi gitmediğini düşünürüm.onun için bu satışların istastik olarak sunulması daha aydınlatı olacağı kanısındayım







      Sil
  11. Bunca olumsuz verilere rağmen neden hala hükümet çok iyiyiz iyi gidiyoruz gibisinden açıklamalar yapmakta. Açıklanan paket gibi bu sözler de seçim için yapılan bir şey mi sizce hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kimse yoğurdum kara demez.
      Açıklanan paket bu sorunları çözecek bir paket değil. Son 6 ayda hükümetin açıkladığı paket sayısını ben bile hatırlamıyorum. Yapısal reformları yapmadıkça paket açmaya devam ederiz.

      Sil
    2. 'Kimse yogurdum eksi demez' olacakti Mahfi hocam. Bu vesileyle ben de yorum yaptim. Cok severek okuyorum yazilarinizi, vok sey ogrendim. Binlerce tesekkur.

      Sil
    3. Doğru diyorsunuz, ama yoğurdum kara demez de fena olmamış yani.

      Sil
  12. Mahfi Hocam,

    Hükümet bugün açıkladığı program ile maliye politikasını bir miktar gevşetmiş olmuyor mu?

    Kriz zamanlarında görmeye alıştığımız bu tip açılımlar neyin nesi, krize mi giriyoruz. Bol para döneminde ulaştığımız tüketim seviyesini korumaya mı çalışıyoruz?
    Bedava para eninde sonunda bitecek, (bitmez ise bence paranın anlamı kalmayacak) günün sonunda kendi kaynaklarımıza uygun tüketim seviyesine inmek mecburiyetinde olmayacak mıyız? Eğer bu denklemin sonucunu etkileyecek geçici çözümleri bir tarafa bırakırsak, bu tüketim seviyesinden daha düşük bir seviye inme mecburiyetinden kurtulmamızın bu ekonomik yapımızla bir yolu olabilir mi?

    Çok teşekkür ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben açıklamaya değil uygulamaya bakarım. Onun için biraz bekleyip göreceğiz bakalım neler oluyor.
      Yapısal reformları yapamayan bir ülke hep böyle yarım yamalak paketler açar. Bu açılan kaçıncı paket bilmiyorum. 1200 tane eylem planı açıklanmıştı daha 2 ay olmadı. 1200 tane eylem olur mu? Eylem dediğiniz 12 tane bile olmaz. 2 tane eylem yapsanız büyük olaydır.

      Sil
    2. Hocam, yapısal reformların ne olduğunu biraz açıklar mısınız? Size zahmet olacak ama eğer varsa daha önce bu konuda Yazdığınız bir yazı link verirseniz ordan inceleyeyim
      Teşekkürler

      Sil
  13. 1- TİM'in ilk açıkladığı verileri baz alsak daha iyi olur diye düşünüyorum çünkü sonraki TÜİK verileri altın üretmeyen Türkiye'nin altın ticaretiyle şişmiş veriler oluyor
    TİM verilerine göre 2014 Ocak-Mart ihracatı 37.010 milyon dolardı
    2015 Ocak-Mart döneminde 32.477 milyon dolar ihracat oldu
    aslında ihracattaki düşüş %6,8 değil %12,25
    2- uzunca bir süre "AMB parasal genişleme yapacak, petrol düşüyor Türkiye şahlanacak" denildi. görüyoruz ki AMB'nin QE yapması ve petrolün düşmesi bize pek yaramadı. demek ki ekonomide ahkam kesmeden önce tüm ana değişkenleri göz önünde bulundurarak sağlam bir model kurmak ve ona göre tahmin yapmak gerekiyor.
    3- ihracatın bu kadar düştüğü bir ortamda dolar kuru 2,60 değil de 2,40 olsaydı sanayici bitmişti. son ihracat verilerine bakınca 2,60 gibi bir kurun aslında çok da yüksek olmadığı anlaşılıyor
    4- ve hocam gelelim fasulyenin faydalarına.. 12 Haziran 2011 seçimlerinde büyüme %9,3 işsizlik %8,7 idi
    7 Haziran'da (yılın ikinci çeyreği) en fazla %1-2 büyüme, işsizlik ise %10'larda kalır gibi
    sizce bu durum iktidar partisinin oylarına nasıl yansır?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunu analiz etmek için Şubat ve Mart sanayi üretim verilerine ihtiyacım var. Ayrıca bu kez analize işsizlik ve dolar kurunu da katacağım. Çünkü Türk insanı mesela dolar kuruna çok daha hassas.

      Sil
  14. Hocam şöyle bir görüşüm var, sizce iktisadi bir açıklaması var mı bunun?

    Konuyu dağıtmamak için Türkiye üzerinden gidelim.

    Ülkemizdeki bütün ekonomik krizler, daha çok hükümetlerin (daha geniş tabir ile 'devlet'in) sıkışması sonucu patlama neticesinde çıkmıştır. Bu konuda hemfikiriz.

    2002'den günümüze değin bakacak olursak, kamu bütçesinin iyi yönetildiği, yani 2002 öncesi bütün hükümetlere nazaran 'devletin kendi kendini bir ekonomik krize sokacak adımlar attığını' söyleyemeyiz.

    Gelgelelim, geçen yıllar içinde ise devletin sırtında bir küfe olan devasa borç yükü, ağırdan ağırdan, çaktırmadan, hissettirmeden 'özel sektör'ün sırtına yüklendi! (Ki aslında 'hissettirmeden' demek haksızlık olabilir. Çünkü bu borç yükü transferine özel sektör hiç itiraz etmedi, kuzu kuzu kabul etti; korkudan değil elbet, para yağlı ve bol aktığı için!) Özellikle 2010'un son aylarından itibaren aşama aşama hızlanarak ekonomik çöküşe geçtiğimize kimse itiraz edemez!

    (Birçok kesim 23 Mayıs 2013'te Ben Bernanke'nin açıklamasını bir milat kabul ediyor. Bu açıklama aslında Dolar/TL paritesinin artık geri dönmemek üzere bozulduğuna işaret eder. Fakat Türkiye'nin ekonomik performansının çökmeye başladığının işaretlerini 2010 son çeyreği PMI raporları ve büyüme oranına bakarak görebilirsiniz! '23 Mayıs 2013' tarihi sadece Türkiye'nin ölüm sürecini hızlandıran bir olaydır o kadar! Ne de olsa 'uzun vadede hepimiz ölmüş olacağız' değil mi!)

    Şimdi hocam:

    7 Haziran seçimleri yaklaşmasına rağmen devletin kendi bütçesinin hâlâ sağlam olduğunu görüyoruz. Yani devletin bizzat kendi bünyesini sarsacak bir ekonomik krizden söz etmek mümkün değil.

    Özel sektörün içine de 'siyasi nifak' sokulduğu için; 'eğer mevcut hükümeti seçimlerde desteklemezseniz, bir ekonomik kriz vurursa savrulup gidersiniz' tehdidini sürekli duyuyoruz! Yani 'kaptana itimat edin, hem sırtınız yere gelmez, hem de gemi batmaz. Ama kaptanı seçmezseniz hepimiz öleceğiz, bizi öldürmek isteyen iç ve dış güçler var!' tehdidini sürekli duyuyoruz!

    Eğer devletin bütçesi sağlam ise, eğer 'devlet mekanizması'nı batıracak bir ekonomik kriz yok ise; bu mekanizmanın sürmesini sağlamak için de özel sektörün üzerine muazzam baskılar uygulanıyor ise; hâlâ 'Türkiye'ye ekonomik kriz gelir.' diyebilir miyiz?

    Görüşüm: Diyemeyiz.

    Çünkü herşeyden önce, toplumumuz genelinde şöyle bir algı olduğu fikrine sahibim:
    'Eğer devletimiz güçlü ise (özellikle 'bütçesi sağlam' anlamında düşünün bunu) ülkenin bütünü de güçlüdür! Özel sektör bir müddet yalpalar, yalpalar, yalpalar sonra o da toparlar. Neden? Çünkü şu afet döneminde devlet ('bütçe sağlam') güçlü kalmayı başardı!'

    Şimdi konunun çerçevesini genişletmek için şu soruyu sormalıyım:

    Yunanistan ve İspanya örneklerine bakarsak (bu iki ülkenin kendi içlerinde yaşadıkları siyasi paradigmaları hariç tutarak soruyorum), bu iki ülkeye ABD'de başlayan ekonomik krizin sirayet etmesi:
    Yunanistan ve İspanya devletlerinin kendi bütçelerini yönetememesinden mi kaynaklandı?
    Yoksa bu iki ülkede özel sektörün sırtındaki borç yükü yıllarca biriktiğinden artık taşınamaz hâle geldi, ve 'ABD/Lehman Brothers' bir patlama vesilesi mi oldu?

    Türkiye'nin durumunu bu sorular ışığında nasıl değerlendiririz?

    Cevabınız nedir hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siz şöyle diyorsunuz " Ülkemizdeki bütün ekonomik krizler, daha çok hükümetlerin (daha geniş tabir ile 'devlet'in) sıkışması sonucu patlama neticesinde çıkmıştır. Bu konuda hemfikiriz.
      2002'den günümüze değin bakacak olursak, kamu bütçesinin iyi yönetildiği, yani 2002 öncesi bütün hükümetlere nazaran 'devletin kendi kendini bir ekonomik krize sokacak adımlar attığını' söyleyemeyiz." Doğrudur. Ancak krizler döviz sıkıntısı nedeniyle çıkmıştır. Görünürde bütçe kaynaklı olsa da işin temelinde daima yeterli dövizi bulamamak vardır.
      Analizi bir kez de bu gözle bakarak yapmanızı öneririm.

      Sil
  15. Maalesef tespitlerinizde hep haklısınız. Açıklayıcı yazılarınız için bir kez daha teşekkürler...
    Sadece para politikalarıyla ne Avrupa, ne de Türkiye yaklaşan küresel krizden kurtulamaz.
    Yılın sonraki bölümünde Avrupa'nı toparlanacağını sanmıyorum. Türkiye'nin ihracatı dediğiniz gibi AB ağırlıklı olduğu için Avrupa'nın gerilemesi, bizi de negatif yönde etkilemeye devam edecek, milli gelirimiz düşecek ve ekonomi küçülecek.
    Ve evet bu durumda yapılması gereken, yerli üreticinin iflaslarını önlemek için maliye politikaları ile iç tüketimi yani ekonomiyi içeriden canlandırmak. Bu noktada sadece hükümete değil, Türk milletine de büyük görev düşüyor. Çünkü Türkiye sadece sanayi için enerji ve hammadde ithalatı yapmıyor, her türlü nihai İTHAL ve LÜKS mala düşkünlüğümüz de var. Üzülerek söylüyorum ki: bizim toplumumuz kadar yabancı özentisi bir toplum var mı acaba? İthal ürünlere olan düşkünlüğümüzü bilen tüm yabancı otomotivciler Türkiye'ye koşup fabrika açtı. İşin garibi biz bunlara yerli otomobil diye gururla biniyoruz... Hadi yine bunlar en azından yerli emekçiye iş kapısı sağlıyor ama üretilen kadarın aynısını da ithal ediyoruz. BMW ye binip Ray-ban gözlük takarak adam olduğumuzu sanarız biz. Kahve dünyasına burun kıvırıp Starbucks tan çıkmayız. Vestel, Arçelik varken, beyazeşyada bile pahalı olan ithal ürünü alırız. Sanırım bir tür gösteriş merakı var bizde, toplumsal bir kompleks. Özünde kendine güvensizlik yatıyor… Kısaca özetlersem, uygulanacak maliye politikaları ile topluma sunulan maddi kaynak, YERLİ MALINA harcanmalı ve yerli üretici desteklenmeli ki işsizlik daha da artmasın...
    İkinci yapılması gereken ise, hükümetin bol kepçeden dağıttığı teşviklere denetim getirilmeli: Devletin Ar-ge adı altında verdiği teşvikler, gerçek Ar-ge için harcanmıyor. Birçok firma bu teşvikleri alıp, devleti de uyutuyor. Halbuki bu teşvikler, vatandaşın cebinden yan hepimizin cebinden çıkıyor... Öte yandan yerli otomobili artık devletin yapması gerek, bizim büyük sanayi devlerinin babayiğit olmadığı ortaya çıktı. Yerli otomobilin devlet eliyle üretilmesi gerek. Bir yerli otomobil üretimi, ülke GSYHnı %3-4 oranında büyütür... Bu dönemde Türkiye'yi ancak yerli tasarım, yerli üretim ve yerli malını satınalmak kurtarır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sadece para politikalarıyla kurtulamayız, evet, ancak en doğruları bile yapsanız krize girmeyen piyasa yoktur. Piyasalar krize girer, kapitalizm bu, krizden kazananlar daha çok, birine kriz iken diğerine ucuz mal fırsatı.
      Burası 3. Dünya Ülkesi, insanların BMW, Rayban, Starbucks kompleksinin olmasına şaşırmamalı. Avrupa bir zamanlar böyle bir dönem yaşamıştır muhakkak.
      Türkiye'nin yerli otomobil üretmesi daha doğrusu marka çıkarması hiç akıllıca değil. 100 yıl önce başlamış bir sektör. Kaldı ki bugün Tofaş'ın ürettiği modellerde yerlilik oranı %60- %70. Yani babayiğit üretir ama ben bunu nasıl pazarlayacağım, erken kalkan çoktan yol almış diyor. Geleceğin sektörlerine bakmak lazım. 3D yazıcı, geri dönüşüm teknolojileri, yenilenebilir enerji, biogaz, yazılım vs vs

      Sil
    2. Evet ekonomide bu eğilime "gösteriş tüketimi" deniyor ve bizim gibi ekonomilerde görülüyor. Rusya'da bizden daha yaygındır marka hastalığı. Bu tıpkı sonradan görmelik bir olgu.
      Yerli otomobil ve diğer üretimleri yapabilmek gerçekten önemlidir ve yapmak lazım. Ama hepsinden önemlisi buluş, inovasyon yapmaya, teknolojiye katkıda bulunmaya yatkın bir kuşak yetiştirmeye çalışmamız lazım. Yani ilk başlamamız gereken şey bilimsel eğitime dayalı bir eğitim reformudur. Biz bugün tam tersini yapıyoruz. Türkiyenin bugün verdiği eğitim 20 yıl 30 yıl öncekinden çok daha kötü bir eğitim. Bu eğitim sistemiyle hiç bir yere varamayız.

      Sil
    3. Yüksek teknoloji ürünleri içinde en yüksek ciro ve kar marjına sahip olanı otomotivdir. Tofaş ve diğerlerinin sattığı otomobillerden elde ettikleri para, İtalya, Fransa gibi ülkelerin vatandaşlarının cebine girmektedir. Beni bu konuda hiçkimse ikna edemez çünkü sektördeki mali rakamları çok iyi biliyorum. Otomobil üreten ülkeleri inceleyin. Örnek Kore nasıl gelişti ve orta gelirden yüksek gelirli ülke sınıfına yükseldi. Tabi ki 3D yazıcının pazardaki payı nedir, cirosu nedir? tabi ki hepsini yapabilmek lazım ama otomotiv, ülke GSYH'sında pay sahibi olan en büyük sanayi endüstrisidir ve yüzbinlerce istihdam demektir. Havaalanı gibi para basar. Pazarlamada zorun yaşamayız, Türk milleti yerli otomobil alır, devlet te reklamını iyi yapar ve komşularımıza da satarız. İlk model küçük kompakt bir model olmalı, nissan micra gibi.

      Sil
    4. Ferruh Atalay3 Nisan 2015 12:22

      Hocam saygılar.
      Bizim birde Pardus adında yerli işletim sistemi projemiz vardı. Yerli işletim sistemimizi yapacağız diye yol çıktık ve yaptık!, sadece o kadar.... Ötesi için bir planlamamız olmadığı için yapmakla kaldık.

      Yerli otomobil yapılacaktır, hatta kamuda yerli otomobil kullanılmasına, özelde yerli otomobil alanlara vergi kolaylığı sağlanacağına yönelik kanunlar, yönetmelikler çıkacaktır. Hatta uçak, gemi, dev binalar vs bunlarıda yaparız. Ama bir adım sonrasının planı varmı? Yok maalesef.

      Sil
    5. Üç boyutu yazıcının gelecekte tahmin edilen pazar payı 500 milyar dolar. General Electric gibi firmalar pazara giriş aşamasında,
      İşte burda yakalıcaksın sektörü, sonradan kaçıyor. Adam 100 yıl önce girmiş 5000 tane patenti var. Sen o sektörde ona rakip olamazsın.

      Sil
  16. hocam fedin faiz artırımından sonra ihracat rakamları nasıl olur gerileme devam eder mi gerileme böyle devam ederse bunun ekonomiye etkileri kısa vadede kendini gösterir mi?Birde sizce ne gibi önlemler alınabilir ihracat rakamlarının hedeflerine ulaşması için.TEŞEKKÜRLER

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Daha kötüye gider. Çünkü fon çıkışları yaşayacağız.
      Bugün alınacak önlemlerle artık bugünü kurtarmak mümkün değil. Yapısal reformlara girişip geleceği kurtarmaya bakmamız lazım.

      Sil
  17. singer-prebisch tezi ülkemize uyuyormu sizce

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Pek uymuyor çünkü Türkiyenin ihracatının onda dokuzu sanayi mamulü.

      Sil
  18. Hocam Keynes'den ara ara mesaj geliyor:

    Elektrik kesintisi ne ki gülüm;
    Biz 29 buhranından sağ salim çıkmışız!

    YanıtlaSil
  19. *Kızım sen iktisat okuyorsun. Söyle bakalım şu satışları nasıl artırırız?

    *Şimdi Baba! Malın talep esnekliğine bakacak olu...

    *Tamam tamam vazgeçtim! Abine seslen bana bi çay koysun...

    YanıtlaSil
  20. Düzenli çalışan insanlar elbet başarılı olur.
    Mühim olan sınava sabahladığın o büyük gecenin kahramanı olmak!

    Friedrich Nietzsche

    YanıtlaSil
  21. Mantığı boşver,
    Çıkmış sorulara bak.

    Carl Friedrich Gauss

    YanıtlaSil
  22. "Hayatta hiçbir zaman kafamızdaki kadar harikulâde şeyler olmayacağını henüz idrak etmemiştim."

    Sabahattin Ali

    YanıtlaSil
  23. sayın hocam..57 yasındayım 35 senedir bir fiil sanayinin ve ticaretin için deyim.94,98,2001,2008 tüm bu kirizleri birebir yaşadım..o zamanlar da sanayicinin de esnafın da kenarda az da olsa nakit birikimi ve eflasyon nedeniylede stogu vardı..banka kredisine ulaşmak zordu olsada maliyeti aylık 7 8 di taşınamazdı.şu an çalıştıgım firmaların en az YÜZDE SEKSENİ nin tüm limitleri dolu.herşey leri ipotege baglı.karlılık ları çok düşük ve en kötüsü tahsilat vadeleri çoook uzadı.piyasadan vadeli alıp kırdrıp peşin spota satarak günü kurtarmaya çalışıyorlardı.son 3 ayda o da tıkandı...son 20 gündür son anketlerden sonra yaprak kıpırdamıyor desem yeridir.sonumuz hayır olsun.saygılar..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sıkıntının arttığını ben de izliyorum.

      Sil
  24. Hocam bu drumda faiz indirse merkez piyasa rahatlar mi- Ekonomi sorumlu insanlar merkez faizi ceksin diyor indirse merkez faizi sole 0.25 puana sizce nasil olur sonuclar dolar ne olur mesela...Isadamlari bol parayi gorunce yatirim yapmaz mi mutahitlerimiz bol ucuz parayi gorunce inssata baslamaz mi insanimiz bol ucuz dusuk krediyi gorunce alis verise gitmez mi harcama yapamaz mi bakin mesela halk bir senedri cep telefonlaribni yenileyemedi bddk karalari yuzunden yazik gunah degil mi halka ? acsalar 500bin kisilik memur kadrosu kamuda is alani yaratsalar iyi olmz mi?
    cozum onerilerin
    1) derhal faizler 0,25 bandina cekilmeli
    2) memur alimina jet hiziyla baslanmali bu yil 500bin memura alim yapilmali atama kadro imkani derhal verilmeli¨
    3)cep piyasasi icin bddk kararlari taksit sinirlmasi kalkmali
    4) otomobilde otv derhal inmeli
    5) insaatta kdv derhal inmeli 0 kdvye gecilmeli
    6)ev hanimlarina maas baglanmali aylik 500 lira maas verilmeli hanimlar guclensin
    7)emekliye seyyahen 250 kagit verilmeli piyasa canlansin
    8) isadamlarindan vergi indirimi yapilmali is adami cok vergi veriyor
    9)sigara alkole zam yapilmali
    10 doviz piyasasi kanunu yapilarak dolar lobisinin onune gecilmeli
    11) enflasyon mucadele icin cin uzakdogu mallarina 0 gumruk konmali
    12) suriyeli insanlara derhal calisma izni kalici oturum verilmeli iscilik ucuzlasin ihracat hamlemizi tum dunya gorsun Turk isciler ve suriyeli iscilerin kapismasi ile iscilik uzcuzlar hers ey disiplin altina alinir. asgari ucret daha da artmaz hatta iner isbabalari is adamlari da hadaha fazla ihracat yapar

    HOCAM BENIM ONERILERIM SIZ VE ARKADASLARIN YORUMLARINI BEKLIYORUM.Bu onerilerimin piyasayi guclendirecegini buyumeyi kudretlendirecegine inancim sonsuz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu görüşlerinize katılmadığımı, faiz indiriminin kurun yükselmesine yol açarak daha da büyük sıkıntı yaratacağını söyleyebilirim.

      Sil
    2. Faiz dusecek, yatirimci kacacak enflasyon olacak genisletici mly pol. ile enf.daha da azacak. zaten bugunku konjonkturun muhim meselesi paranin belirli kisilerde toplanmis olmasi sebebiyle orta sinifin da artik isci statusune dusmus olmasidir. Tekrar iscileri kapistirirsak ucuz maliyetle tekrar zezenginlesecek bu adamlar ve para yine belirli kisilerde kalacak. Malum bunlarda cok kirilganya hani ufacik bi sarsintiyla alip kacarlar ulkenden yine krize merhaba. Cozum paranin adaletli dagilimi olmali. Para belirli kisilerde toplanmamali. ayrica insanlar sadece para askiyla degil yurt sevdasi, gelecek davasi, halki icin calismayi, uretmeyi icsellestirmeli; ancak boyle kalkinir ve buyuruz

      Sil
    3. kamu butcesiyle ancak bir bilemedin iki sene yaşarsin sonra denizin dibini boylarsin yunanistan gibi gelecegi şimdiden kurmasan debelenip durursun

      Sil
    4. Hocam ben de saka alegori yapiyorum zaten.

      Sil
    5. Saka yaparken ciddiyeti de unutmamak lazim tabii sartar ortada
      1) teknoloji uretmiyoruz bulus yok elin buluslarini kredi ile alma snopluguna haiziz
      2) dogru durust bir iktisat siyasasi yok
      3) pedogojik olarak icler acisi bir bilim universite egitim siyasasmiz var
      4) gunu heceye varmadan kurtamrma hesaplari ile ugrasiyoruz
      5) lukusculuk snopculuk ve lumpenizm her yerimizi sarmis durumda fiyaka atma derdindeyiz. Nerede pahalli urun var nerede ithal menseii urun var yoksul da olsa zenginde olsa orada budurum rekabetin sartlarini da zedeliyor
      6) ayagimizi yorganimizin olculerini bilmiyoruz. Sade yasam nedir haberimiz yok sade yasami yoksullukla kohnelikle bir algiliyorz halbuki ingilizcede bir kelime var simple iste bu dur sade yasam. Tutumlugu sorun turkiyedeki herkese cimrilikle adlandirir bu kadar karmarisik bir ortak dil sanirim biz de var. Tutumlu degiliz israfkar bir yasamla ovunuyoruz. Bu boyle olmaz.
      7) al sat ticareti ile ekonominin yurudugunu dusunuyoruz. Uretim mekanizmalarindan haberimiz yok.
      8) Egitim sistemi vagon adam yetistiriyor lokomotif kurucu yurutucu yaratici surukleyici insan yetistirmiyor. Sen isi kur ben vagon olmaya hazirim diyor o nedenle memuriyete goc eteye calisan bir kitle var. Benim tanidigim Turkiyede mezunu az olan bir muhendislik dalindan mezun olup ki bu muhendislik dali da dunyada gecerli olan uzerine saygin bir okulda mba yapan bir tanidigim memur oldu gobek atiyor. Demek ki maasa talim bireylere yonelik zihniyet uretiyoruz.

      Sil
  25. Hocam kendim sorup kendim cevaplamış gibi Olacağım ama mantık yürütme şeklim doğru olup olamdığı konusunda bilginize başvurmak istedim; örneğin; aklıma Türkiye nin 800milyar $ larda olan GSyh nı kısa süre içinde bütün sektörlerde ki üretimi 2 ye katlayarak GSyh yı 1.5tirlyon $ a çekemezmiyiz şeklinde bir düşünce sardı beni?
    Ben bunu şu şekilde düşündüm doğruluğunu kontrol ederseniz memmun olurum ; dediğim durum 2 sebepten ötürü gerçekleşmez 1)dediğim şekilde bütün Sektörlerin üretimini 2 ye katlaması durumu iç ve dış talepte artışla gerçekleşecek durumla alakalıdır. Yani iç ve dış talep olmadan her sektörde üretimi 2 ye katlamak stoğa çalışmaktan ve zarar etmekten başka bir şeye yol almayacaktır diye düşündüm.
    2. Sebepte cari açık ile alakalı bir durum Türkiye'nin GSyh nı kısa sürede 1,5tirlyon$ a Ulaştırması her sene %20 Lerde değilde %30 civarında yatırım yapmasına bağlıdır.türkiyenin tasarruflarıda %14 olduğundan arada 16 puan kadar bir cari açık oluşacak ve sonuç olarakta her sene bu kadar büyük tutarda cari açığı finanse edemeyiz ve bu parayı bulmak o kadar kolay olmaz finanse etsek bile olması beklenen karın büyük kısmı faiz giderine gideceğinden bu üreticinin üretim yapmasını engelleyici bir unsur olarak karşımıza çıkar.
    Kısaca bu sebeplerden ötürü kısa zamanda 1,5 tirlyon$ GSyh a üretemeyiz diye düşünüyorum katılırmsınız Say'ın hocam ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) Satılmayan mal üretilmez. (2) Üretimi bir anda ikiye katlamak mümkün olmaz. (3) Üretimi artırmak için yatırım yapmak lazım. (4) Yatırım yapmak için tasarruf lazım. (5) Tasarruflarımız zaten mevcut yatırımlarmızın 5 puan altında. (6) Bu durumda dışarıdan tasarruf ithal etmek lazım. (7) Dışarısı bize mevcut yatırımlarımız için bile yeterli kaynak vermiyor. (8) Daha fazla yabancı tasarruf için faizi artırmak lazım. (9) Faizi artırırsanız bu defa yatırım yapmak isteyen kalmaz. (10) Ekonomide her aklınıza gelen şey doğru değildir.

      Sil
  26. Hocam yine çok güzel tespitlerde bulunmuşsunuz.
    Kendi adıma ve sizin yazılarınızdan faydalanan bütün herkes
    adına çok teşekkür ederim. Bu yazıyı okuyunca, ''yerli para
    değer kaybederse ihracat artar'' tezinin her zaman doğru olmadığı,
    ekonominin temelinde insan davranışları ve tercihleri yattığı için kesin
    çizgileri olan bir bilim olmadığı bir kez daha aklıma geldi.
    Saygılar.
    Kıvanç Altıntaş

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim.
      Aslında dediğiniz büyük ölçüde doğru olmakla birlikte ekonomi biliminin ne dediğini tam olarak anlayamamış olan politikacıların da bu yanlış anlamada etkisi var. Çünkü ekonomi bilimi kur artışının (yerli paranın değerinin düşüşünün) ihracatı artırabilmesi için Marshall-Lerner şartına bakılması gerektiğini söylüyor. Biz bunlara hiç bakmadan duymuşuz bir laf gidiyoruz.Yani kabahat asıl olarak bizde.

      Sil
  27. Hocam bence yeni açıklanan paket istihdamı artırıp işsizliği düşürürse, tüketici beklentileriyle birlikte ekonomikdeki beklentileri olumluya çevirecektir. Türkiye'deki hassas konulardan birisi dolar kıtlığı iken diğeri de yüksek işsizlik oranlarıdır diye düşünüyorum. saygılarımla...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye'deki en hassas konu USD/TL kurudur. Biraz daha düşsün sistem rahatlar.

      Sil
    2. Türkiye'nin sorunu dediğiniz gibi döviz($) sorunudur. Buna politika faiz oranlarını da ekleyebiliriz , bildiğim kadarıyla işsizlik sorunu ABD daha büyük bir sorun yani insanların işsizliğe duyarlılığı daha yüksek.

      Sil
  28. Sevgili Hocam,

    Bu ülke tuhaf bir hal alıyor.

    Sevdiğimiz sanatçılar, oyuncular, aktörler, değerli insanlar bir bir gidiyor ve yerleri hiç dolmayacakmış gibi geliyor bana. Belki çok karamsarım ama böyle hissediyorum, master yaptığımız programda bile finans profesörümüz doktora unvanı olan bir arkadaş hariç koskoca ... üniversitesinin bütün yeni gelen akademisyenlerinin çöp olduğunu söyledi.

    İşin ciddi yanı, aynı şey sanat, sinema vb. diğer alanlarda da geçerli.

    Bir devir kapanıyor mu hocam? Sanki ülke olarak bazı değerli insanların kıymetini bilemedik mi?

    ODTÜ fizik mezunu bir adam bile gidip Amerika'da iphone'un materyallerini üretiyor, ama biz geri kalanlar ne yapıyoruz bu ülkede?

    Çok mu karamsarız hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne yazık ki gerçekler böyle. Her geçen gün bilimden biraz daha uzaklaşan bir toplum haline geliyoruz.

      Sil
  29. Serdar Topcu3 Nisan 2015 11:14

    Merhaba hocam,

    Maliye Bölümü 1. sınıf öğrencisi için bu alanda kendimizi geliştirebilmemiz maksadıyla bir okuma listesi tavsiye edebilir misiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen daha burayı okumamışsın. adam kaç defa verdi. verse bile okumayacağın aşikar.

      Sil
  30. Merhaba Hocam,

    Son yayınlanan teşvik ve istihdam paketinin kritiğini yapmanız mümkün müdür? Sizin yorumlarınızı değerli buluyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maliye politikasında gevşetici yaklaşım uygulanmasını doğru buluyorum. Yani piyasaya çıkacak 4 - 5 milyar TL ekonomide canlandırıcı etki yapabilir. Ama bunun işsizlik fonundan kullanılmasını doğru bulmuyorum. Bence bütçe açığının % 1,5'dan 2,5'a çıkarılması yoluyla yapılmalı. Teşvik konusunda iyimser değilim. Son üç yılda bu üçüncü teşvik programı. İlk ikisinin ne olduğuna dair hiç bir bilgimiz yok.

      Sil
    2. Tesviklere ne oldugunu ben biliyorum hocam. Alinan tesikle borclarin bir kismini kapatmak suretiyle zamana oynanilir. Isyerini kakalayacak keriz bulundugu halde hemen satilir. Saga sola paralar dagitilip en son devlete olan borc birakilir. Yapilandirma yerine borc silme beklenir. Bu arada 40 yillik cinar ylbasi agacina doner. Vah benim atilimci kardeslerime.

      Sil
  31. Hocam merhaba,
    benim merak ettiğim Türkiye inşaat sektörü ile ne kadar daha büyüyebilir. etrafıma bakıyorum heryerde, binalar yükseliyor. reklamlarda artık lüx konut furyası var. adamlar reklamda garanti veriyor, öbür yıl yüzde otuz değer kazanacak diye. etrafıma bakıyorum, üç işyerinden biri emlakçı olmuş. müteahitler çıkıyor halka sesleniş konuşmaları yapıyor. insanlar lüx konutları nasıl alırız yarışında.etrafıma bakıyorum hep aynı muhabbetler, şurada bir arsa var bir sene sonra yüzde elli karla satarsın, şurdan ev alırsan bir sene sonra şu kadar karla satarsın. dün bir haber vardı, hapisaneler doldu taştı diye, suç oranları yüzde 8 artmış. en çok artan suçlar hırsızlık, uyuşturucu satışı gibi ekonomik suçlar. insanlar birbirinden kaçıyor, güvenlikli siteler aldı başını gitti. bildiğim kadarıyla en fazla iş artışı özel güvenlik işlerinde. bir tarafta lüx, bir tarafta yokluk var. vakıfbankın sitesinden bakıyorum mevduata yıllık yüzde 8,25 faiz veriyor burda birde stopaj var, ama gayrimenkul kredisini yüzde 8,5 ile veriyor. bu nasıl mümkün olur. parasını arsaya veya gayrimenkule yatırıp, yüzde otuza yakın para kazanmak varken, kim parasını riske girerek üretime veya yatırıma harcar. çocuklarımızın geleceğinden birşeyleri çalıyoruz gibi geliyor bana.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnşaat sektörü önderliğinde büyümenin sonuna geldik. Gelmeseydik zaten devam ederdik.
      Haklısınız kimse yeni yatırıma girmiyor.

      Sil
  32. Sayin Hocam,
    Merkez Baskanina "faizleri indir" baskisi yapan irade acaba TUIK baskanina "ne yap yap rakamlarla oyna enflasyonu indir" baskisi
    yapamaz mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben TÜİK'ten bir idareci olarak söylüyorum, öyle birşey söz konusu değil arkadaşlar. Rakamlarımıza gönül rahatlığıyla güvenebilirsiniz. Biz TÜİK olarak yanlış bir rakam açıklasak, bu veriyle alınacak kararlar da yanlış olacağı için tüm Ülkemizin zararına olacaktır. Bu bilinçle, karar alıcılar için en doğru veriyi derlemeye gayret ediyoruz. Güvenilirlik bizim en önemli çalışma ilkelerimizdendir. Saygılarımla...

      Sil
    2. TÜİK sürekli olarak hesaplama yöntemelerini değiştirerek ve enflasyon paketinin içerisinde yer alan malların ağırlığını içererek sürekli bir hesap peşinde olduğu gayet iyi biliniyor. Bu nedenle başkaca kurum veya kuruluşlar tarafından açıklanan enflasyon verisinden çok düşük çıkıyor. Ayrıca işsizlik hesabınının formülünü henüz yeni değiştirmiş olduğu ve geçmiş dönemlerle kıyaslamaz olduğunu beyan ederek "GÜVENİLMEZ"liğini bir kez daha tescil etmiştir. Saygılar.

      Sil
    3. istatistikler uluslararası karşılaştırılabilir nitelikte olması için ve AB'ye uyum kapsamında Avrupa Birliği İstatistik Ofisinin (EUROSTAT) metodolojiisi kullanılarak üretilir. EUROSTAT tarafından yapılan metodoloji değişiklikleri ülkemizde de uygulanır. Futbolda UEFA kural değiştirdiğinde TFF'nin de uyması gibi. ayrıca hanehalklarının tüketim kalıplarındaki yıldan yıla değişime göre enflasyon sepeti ve ağırlıklar her yıl güncellenir. bu işin doğası ve doğrusu budur.

      Sil
    4. Özer Coşğun'a açıklaması için teşekkür ediyorum. Evet değişiklikler AB'ye uyum kapsamında yapılıyor. Ve bu anlamda zorunlu değişiklikler.

      Sil
    5. Sağolun Hocam, önemli değil. Saygılarımla...

      Sil
  33. Yeni ekonomilerde yapan mi kazaniyor ureten mi ?

    YanıtlaSil
  34. Otubus bile yapamiyoruz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Otobüse binerken sıraya uymayan bir toplum otobüs yapacak adam yetiştiremez.

      Sil
    2. Eh bu da simdi oldu super soru super cevap.

      Sil
    3. otobüs yapıyoruz ihraç bile ediyoruz ama çoğu malzemesini ithal ediyoruz

      Sil
  35. hocam merhaba
    tüfe hesaplamasında kullanılan sepette hangi mallar ne ağırlıkta tüikin sitesinde bulamadım link verebilir misiniz sınavlarda soruluyor teşekkür ederim .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eskiden bulurduk ama şimdi ben de bulamadım o listeyi.

      Sil
    2. TÜİK ana sayfadan konularına göre istatistikler - tüketim harcaması istatistikleri - istatistiksel tablolar ve dinamik sorgulama - hanehalkı bütçe anketi tüketim harcaması sonuçları - harcama türlerine göre hanehalkı tüketim harcaması - hanehalkı tüketim harcamasının dağılımı (Türkiye) tablosuna ulaşabilirsiniz.

      Sil
    3. özer hocam teşekkür ederim yanıtınız için . aradığım bu değildi ama sizin yolunuzdan giderek tüfe hesaplamasına katılan malların ağırlıklarını buldum . mahfi hocam size de teşekkür ederim bulamamakta haklısınız galiba çünkü saklamak için uğraşmışlar resmen .

      Sil
    4. Kurum olarak ne zamandır uğraşıyoruz ama kullanıcılar için tam bir kullanıcı dostu ana sayfa yapamadık sanırım. veri ararken konularına göre istatistikler ile veri tabanları menülerini kullanmanızı öneririm. veritabanlarından dinamik sorgulama yapabilir, konularına göre istatistiklerden statik tablolara ulaşabilirsiniz. yerel düzeyde veri ihtiyacı olduğunda istatistiki göstergelerden bölgesel istatistikler kısmına başvurmanızı öneririm. (sizin ilk mesajınızdan TÜFE ağırlıklarını ilgili yere koymadığımızı sanmıştım, ancak TÜFE kısmında hem harcama grubu ve madde bazında ağırlıklar, hem de çekirdek enflasyon diye tabir edilen veriler mevcutmuş.) saygılar.

      Sil
    5. Evet Özer bey, gerçekten de TÜİK sayfalarının daha kullanıcı dostu hale getirilmesi gerekli. Kolay olmadığını biliyorum çünkü çok veri var. Umarım kısa zamanda bu iş başarılabilir. Ayrıca yetkili bir ağız olarak bu blogda TÜİK ile ilgili sorulara cevap yazdığınız için özellikle teşekkür ederim.

      Sil
    6. Rica ederim Hocam, önemli değil. Katkımız oluyorsa ne mutlu bize. Elimden geldiğince cevap vermeye çalışırım. Ayrıca size gerçekten hayran kaldım hocam, o kadar koşuşturmacanın içinde blogtaki her mesaja cevap vermeye çalışıyorsunuz. Gerçekten çok takdire şayan birşey yapıyorsunuz. Kendinizi toplumun biliçlenmesine ne kadar çok adadığınız buradan çok iyi anlaşılıyor. Sizden çok şey öğreniyoruz. Sadece çok iyi bir bilim insanı değil, aynı zamanda çok iyi bir bilim yazarısınız. Çok teşekkür eder, saygılar sunarım.

      Sil
  36. '(7) Sitede, site konusu dışında korsan duyuru yapmaya, belli etmeden reklam yapmaya yönelik yorumlar yayınlanmayacaktır.'

    Bu açıklamanızda 'site konusu dışında korsan duyuru yapmak' ve 'belli etmeden reklam yapmak' kıstaslarını getirirken aşağıdaki yanılgılara düşmememizin sağlıklı olacağını iletiyorum saygıdeğer Hocam.

    Sitenizi uzun süredir takip eden veya ilk kez gören kişilerin bir kısmının görüşleri, yazılan yorumların bazılarıyla uyuşmuyor. Bahsedilen kişiler, kendi görüşleriyle uyuşmadığını düşündükleri yorumlarla ilgili; hangi hususlara karşı çıktıklarını, argümanı sürdürmek için ne sunduklarını ve benzerlerini doğrudan karşı çıktıkları yorumların altına yazarlarsa; verimli bir müzakere sürecinin işleyeceği kanaatindeyim.

    4, 5 ve 6. maddelerinizi de referans olarak gösterebilirdim. Fakat özellikle 7'yi seçmemin sebebi; 'site konusu dışında korsan duyuru yapmak' kıstasınızı gerekçe göstererek bazı yorumların silinmesi ve engellenmesi yönünde talepte bulunan (ve bulunabilecek) ziyaretçilerinizin içine düşmeleri muhtemel bir yanılgıyı hatırlatmak içindir.

    ('Belli etmeden reklam yapmak' ifadeniz ise daha çok satış & pazarlama yapmak amacıyla bir ürün veya hizmetin reklamını işaret ediyor. Halbuki bir görüşün [görüşlerin], bir fikrin [fikirlerin] reklamını yapmak; engellemeyi gerektirecek bir durum kesinlikle değil.)

    Karşı çıktıkları yorumların bir daha bu sitede yayınlanmasını istememeleri sağlıklı bir yaklaşım değil.

    Siz de çok iyi biliyorsunuz Hocam:

    'Yazılan yorumların hepsi, herkesi tatmin etsin; ve böylece gül gibi yaşayıp gidelim.' yaklaşımı; özellikle ve özellikle 'iktisat' gibi farklı farklı, çeşit çeşit görüş alış-verişinin sürekli yapılması gerektiği bir bilim dalında geçerli değil, geçerli olmamalı! (Bu cümle ile 'o zaman çorba yapalım!' düşüncesini savunmadığımı da belirtirim!)

    'Toplumun geneli tarafından kabul gördüğü iddia edilen fikir, inanç, teori, görüş ve benzerlerinin her zaman doğru (ve makbul) olduğu' düşüncesi sağlıklı (ve tabii ki 'bilimsel') bir yaklaşım değildir! Bunu hepimizden önce en iyi bilenlerden, ve 64 küsür yıl boyunca bizzat tecrübe etmiş (ve hâlâ tecrübe eden!) münevverlerimizden birisiniz!

    Son kez:

    'Gerçekler' denen şeyler;
    XYZ grubunun savunduğu dünya görüşüne göre,
    ABC grubunun savunduğu dünya görüşüne göre,
    Veya '(A.Y.T.İ.D.Y.T.B.A.İ.D.H.V. Anonim ve Ltd. Şti.) Adıyaman'da Yetişen Tütün ile Diyarbakır'da Yetişen Tütünü Birbirinden Ayırmak İçin Danışmanlık Hizmeti Veren Anonim ve Limited Şirketi'nin savunduğu dünya görüşüne göre;
    oynaklık, kaypaklık, belirsizlik göstermez!

    'Gerçekler' her zaman ve her koşulda gerçektir!

    Mahfi Hocam,

    Bu açıklamayı yazmaktaki amacım; 7. maddenizi suistimal etmek için şimdiden bir tür 'mühimmat hazırlamak' değil elbet.

    Neye işaret etmeyi çabaladığımı anladığınıza inanıyorum!

    Saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Anlıyorum. Benim çabam bu bloğu kullanarak bir toplantıyı, bir gösteriyi duyurmaya çalışanlara ya da bir ürün veya kredi pazarlamaya çalışanlara engel olmak. Çünkü bu tür girişimciler son dönemde arttı.

      Sil
  37. Hocam cari acigin dusmesi icin ozellikle birsey yapildi mi yoksa bu dusus ekonomide talep azalmasindan mi kaynaklaniyor. Malum Turkiye'de cari acik buyume arasinda pozitif iliski var, siz de yazilarinizda bazen bahsediyorsunuz. Mevcut iyilesmenin tam olarak sebebi nedir.

    Saygilar?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Adsız acaba yanlış düşünmüş olabilir misiniz:
      'Türkiye'de cari açık ile büyüme arasında negatif ilişki var.' demek gerekmiyor mu?

      Ülkemizde yerleşik olan, ithalat/ihracat yapan şirketlerin %98'inden fazlası;
      Fabrikalarındaki üretimlerini sürdürmek için 'ithalat yapmaya bir morfin gibi bağımlı!'

      Ülkemizde bilimsel eğitimi yıllar önce sağlam kuramadığımız için, kendi teknolojimizi (ve tabii ki hammaddemizi ve yarı-işlenmiş mamülleri de) kendimiz ne yazık ki üretemiyoruz. Bütün bunları ithal etmeye mecburuz ki fabrikalarımız çalışmaya devam etsin.

      Cari açıktaki düşüşün sebebiyle ilgili ısrarla bir ilüzyon yaratılıyor!

      Cari açıktaki düşüşün ana sebepleri şunlardır:

      1) Hem Dolar/TL'de, hem Euro/TL' de, hem Euro/Dolar'da, hem de sepet kurda yaşanan tsunami dalgalanmaları nedeniyle; ithal ettiğimiz her şeyin fiyatı artıyor! Yani daha pahalıya satın almak zorunda kalıyoruz! Bu da otomatikman maliyetlerimizi artırıyor! Maliyetleri kısabilmek için daha az ithalat yapmaya mecburen yöneliyoruz.

      2) Zaten her yere borcumuz büyük ölçüde yabancı döviz kurları üzerinden olduğundan, yıllarca birikmiş borçlarımızın üstüne üstüne bir de bu 'kur geçişkenliğinin yükü' binince; fabrikalarımızdaki üretimin maliyeti daha da artıyor!

      3) Dünya genelinde 'talep esnekliği' dediğimiz şey artık 2008 öncesiyle kıyaslanamayacak kadar elastik!
      Yani neredeyse su kadar sıvı bir 'talep esnekliği' ile karşı karşıyayız!
      Bu aşırı oynak durum, ithalat/ihracat yapan şirketlerimizin ürün portföylerine doğrudan ve hemen yansıyamadığı (ve uzun dönemde de yansımayacağı) için ihraç ettiğimiz ürünlere;
      Ya talep azalıyor,
      Ya da ihraç ettiğimiz ürünler artık ticaret arenasında asla rağbet görmeyecek kategorilere düştü ki bir daha talebin doğmasına imkân kalmadı!

      Bu 3 maddeye Mahfi Hocamız daha geniş bir cevap verecektir şüphesiz.

      Sonuç olarak:
      Cari açıktaki düşüş; Türkiye'nin birden bire ekonomik kalkınmaya başladığına, üretip üretip ihraç etmeye başladığına, yepyeni teknolojilerin üretiminin merkez üssü hâline geldiğine işaret değildir!
      a) 'Döviz kurlarındaki aşırı dalgalanma',
      b) 'İthalata bir morfin gibi bağımlı olmamız, ve kur geçişkenliği sebebiyle artık daha temkinli ve daha az miktarda ithalat planları yapmaya başlamamız',
      c) 'Talep esnekliği' konuları cari açıktaki düşüşün ana sebepleridir.

      Emin olunuz:
      Eğer petrol fiyatları başta olmak üzere, enerji fiyatlarının geneli düşmese idi,
      FED, parasal genişlemeye devam ediyor olsa idi,
      Döviz kurlarında dalgalanma olmasa idi,
      İnşaatçılarımız yardıra yardıra binalar dikmeye devam etse idi,
      Talep esnekliği konusu, 'eski tas eski hamam' devam etse idi;

      Cari açığımız artmaya devam edecekti!

      Ve Mahfi Hocamız gibi diğer iktisatçılarımız, cari açıktaki yüksekliğin tehlikelerine;
      Bu yükselişin 'suni' üretimden, 'balon' üretimden, 'teknolojik yeniliğe dayanmayan' üretimden kaynaklandığını bas bas bağırırdı!

      Mahfi Hocamızın cevabını bekliyoruz...

      Sil
    2. Arkadaşımıza cevap verirken cümleye yanlış gibi yaptığımı farkettim:

      Evet, Türkiye'de 'cari açık' ile 'ekonomik büyüme'nin pozitif ilişkisi vardır. Yani ne kadar fazla cari açık açık verirsek, ekonomik olarak o kadar büyüyoruz.

      Fakat 'ekonomik büyüme'mizi nelerle sağlıyoruz, bütün bunları dikkatle değerlendirmek zorundayız!

      Ekonomik büyümemizi:
      'Suni' üretimden, 'balon' üretimden, 'teknolojik yeniliğe dayanmayan' üretimden kaynaklanıyor!

      Cevabımın giriş kısmını düzeltir, ve Mahfi Hocam başta olmak üzere herkesten özür dilerim.

      Sil
    3. Hocam,

      Yaptığınız bir sınavda 'Türkiye'de cari açık ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi ve sebebini açıklayınız' gibi bir soru olsa ve puanı 10 olsa idi:
      Daha derli toplu bir Türkçe ile yukarıdaki cevabı okurken giriş kısmı yanlış ama geri kalan kısmı doğru olsa idi;
      Kaç puan verirdiniz?
      Ve sınav sonuçlarını duyururken bu hatayı göstermek ve daha dikkatli olmam konusunda uyarmak için beni yanınıza çağırır mıydınız?
      Saygılarımla.

      Sil
    4. Ben cevabı beğendim. Aşağı yukarı bütün konuları kapsamış. Benim de ekleyebileceğim ğpek bir şey kalmamış. Girişteki negatif sözcüğünün hataen yazıldığı ve kastedilenin pozitif olduğu yazının geri kalan kısmından belli. Ben bu hatadan yarım puandan fazla kırmazdım. Ama sonuç olarak denildikten sonra değinilen talep esnekliğinin cari açık düşüşündeki nedenlerden birisi olduğu bence doğru değil. Çünkü tam tersine bizim ihraç ettiğimiz malların karşı taraf talep esnekliği yüksek ama bizim ithal ettiğimiz doğal gaz vb gibi malların talep esnekliği düşük. Yani bu durum bizim cari açığımızı düşürmez artırır. Buradan da 1,5 not kırar ve 8 verirdim. Bu iki hatayı sadece siz yapmışsanız çağırır anlatırdım ama sınıf genelinde yapılmış tahtada genel olarak açıklardım.

      Sil
  38. hocam dolar 2,56 ya düşmüş. bu nokta alım noktası olabilir mi.saygılar...

    YanıtlaSil
  39. Hocam kurda diğer malların fiyatı gibi serbest piyasada belirlenmektedir. Yani döviz arz ve talebinin kesiştiği yerde kur oluşmaktadır. Eğer döviz arzı sabitken döviz talebi artarsa kur yükselmekte yada döviz talebi sabitken döviz arzı artarsa kur düşmektedir.
    cari açığın finanse edilme Şekli ya doğrudan yatırım ya portföy yatırımı yada dış borçlanma şeklinde olmaktadır. Türkiye de işletmeler, Yatırımcılar v.b dışardan borçlanmaları durumunda ilk bakışta döviz piyasasında döviz talebini etkilemektemidirler ?yani dışardan borçlanma Türkiye'de döviz piyasasında döviz talebini sağa kaydırdı etki yaratır mı ilk durumda?
    Dış borçlar ödenirken, eğer dış borçlar türk bankaları vasıtasıyla Ödenecek ise dış borç ödemesi döviz talebine etki etmektedir bunu anlıyorum. Fakat işletmeler cari açığı dışardan borçlanarak finanse ediyorsa bu Türkiye'de döviz piyasasını etkilemeyeceğinden döviz talebini etkilemez diye düşünüyourm fakat emin olamadım bilginize başvurmak istedim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Döviz talebi bu şekilde arttığında faizler yükselir. Çünkü Türkiye'ye gelecek döviz miktarının artması için iki şeyden birisinin gerçekleşmesi lazım. Ya riskler düşecek faiz değişmeyecek (veya düşecek) ya da riskler değişmiyor veya artıyor buna rağmen döviz talebi yükseliyorsa o zaman faizler yükselecek. Döviz talebi artarsa döviz piyasasında talep eğrisi sağa kayar ve riskler aynı düzeyde ise faiz artar.
      Dış borçlar ödenirken yerine yenisi ve daha fazlası alınmıyorsa o zaman tersi olur. Döviz talebi eğrisi sola kayar ve faizler düşer.

      Sil
  40. ANALİZ:
    BORSA, DOLAR, FAİZ ve SİYASET - HANGİSİ NE MESAJ VERİYOR?

    (Yaşar Erdinç, 31 Mart 2015)

    Piyasalar dün (30 Mart) olumlu bir gün yaşadı. Kısa vadede borsanın 80 bin seviyesindeki desteğinde tutunarak, genelde 80 bin ile 81.250 aralığında hareket etmesini beklediğimi belirtmiştim. Çin’den gelen olumlu haberlerle endeks dün 82.200 seviyesine kadar yükseldi. Dünkü seans içi hareketleri aşağıdaki grafik gösteriyor.

    (Endeks) Grafik:
    http://www.bilgeyatirimci.com/wp-content/uploads/2015/03/endeks-31.03.2015.png

    Açılış sonrasında geri çekilme yapan endeks 80.500 seviyelerini gördükten sonra genelde yukarı yönlü bir eğim çizdi. Bu yükselişte özellikle hem Avrupa hem de Asya cephesinde borsalardaki genel olumlu hava vardı. Dün gece ABD borsalarında da sert yukarı hareketler vardı. Dow endeksi %1.49, S&P500 %1.22 ve Nasdaq %1.15 yükseliş kaydetti. Bu sabah itibariyle Japonya hafif ekside bulunurken, Çin %0.47 yukarıda bulunuyor. Çin’in de parasal genişleme yapacak olmasının olumlu etkilerini piyasamızda gördükten sonra, bugün en önemli iç veri 2014 4. çeyrek büyümesi olacak. Büyüme konusunda analistlerin tahminleri yüzde 1.5 ile yüzde 3 arasında değişiyor. Yani geniş bir aralıktan beklentiler oluşmuş durumda. Gerçi 4.çeyrek büyümesi fiyatlara önemli ölçüde girdiği için piyasalar üzerinde yön değiştirici etkisi olmaz. Fakat yine de, beklentilerin altında açıklanacak bir büyüme verisi, zaten ilk çeyrek için oluşan endişeleri körükleyebileceği için, geçici bir dalgalanmaya neden olabilir. Asıl önemli olan beklenti, Moodys’in ne diyeceği ve 3 Nisan’da açıklanacak enflasyon verisidir. Bunlar açıklanmadan önce piyasanın rahatlayıp güçlenmesi, sadece dış piyasalardaki havanın olumlu olmasına bağlı olacaktır. Moodys’in raporu ve enflasyon sonrasında piyasalar yönünü daha net belirleyecektir. Enflasyon verisi sonrasında özellikle TCMB’nin alacağı aksiyona ilişkin çok fazla yorum yapılacaktır ama bu konuda Başçı’nın ne yapacağına dair bir sinyal vermesini beklemiyorum. Oldukça ketum bir Başçı göreceğimizi düşünüyorum. Fakat siyasiler enflasyon verisi sonrasında, enflasyon ne olursa olsun, faizlerin düşürülmesi gerektiğini yineleyeceklerdir.

    Bu arada çok önemli bir başka faktörü daha unutmamak gerekir. 7 Nisan’da (yani gelecek hafta salı günü) milletvekili aday listeleri yüksek seçim kuruluna bildirilecektir. Bunlar bildirildikten sonra, özellikle milletvekili adayı olamayanların ki; daha ziyade AK Parti için geçerlidir, yapacağı açıklamalar veya bu konudaki gelişmeler siyasi dalgalanmalar yaratabilir.

    Son dönemde dolar, borsa ve faizdeki hareketlere baktığımızda en çok dikkat çeken konu gösterge faizin düşmüyor olmasıdır. Konu sadece bu da değil. Tahvil ve bono piyasasında adeta işlemler kurudu. Doğru dürüst işlem olmuyor. Dün gösterge faiz 8.77 seviyesinden kapandı.

    (Faiz) Grafik:
    http://www.bilgeyatirimci.com/wp-content/uploads/2015/03/faiz-31.03.2015.png

    Dolayısıyla gösterge faizin ne kadar sağlıklı olduğunu da tartışmak gerekiyor. Eğer bir piyasada işlemler çok azalmışsa, geleceğe dair belirsizliğin çok güçlü olduğunu anlarsınız. Dolayısıyla piyasa enflasyonu bekliyor ve enflasyonun düşüş trendine gireceğini düşünse de, bunun daha önceden TCMB tarafından açıklandığı gibi, sert olmasını beklemiyor. Eğer bir piyasada borsa yukarı giderken faizler hiç gerilemiyorsa borsadaki yükselişlerin sürdürülebilir güçlü bir trend oluşturması olasılığı zayıftır. Bu arada elbette ki; dolardaki hareketlere de bakmak lazım. Grafik aşağıda verilmiştir.

    (Dolar) Grafik:
    http://www.bilgeyatirimci.com/wp-content/uploads/2015/03/dolar-31.03.2015.png

    >>>>>

    YanıtlaSil
  41. >>>>>

    Yukarıda dolar/TL kurunun günlük bazda grafiği verilmiştir. En yüksek 2.65’e yaklaştıktan sonra, FED’in son toplantısından sonra dolar 2.54 seviyesine kadar gerilemişti. Twitter’dan yazdığım mesajlarda ve youtube’da yayınlanan canlı yayında da FED kararını yorumlamış ve doların 2.52 ile 2.57 aralığına gerileyebileceğini, bu aralıkta maliyet oluşturulabileceğini belirtmiştim. Şu an dolarda çok güçlü hareketler beklemek yanlış olur ama Enflasyon’dan sonra dalgalar göreceğiz. En azından şu an bildiğimiz birşey var ki; 2.54 önemli bir destek oldu. 7 Nisan’da milletvekili adaylarının isimlerinin bildirilmesi ve ardından Moodys kararı döneminde volatilitenin yükseleceğini düşünüyorum. Bu cephelerde stres yaratacak unsurlar olduğu için, dolarda en azından önümüzdeki 1-2 hafta içinde fazla gerileme beklememek gerekir. Fakat yukarı yönlü hareket olasılığı daha yüksek görünüyor. Bu tür bir harekette 2.65 seviyesi dirençtir ama aşılması durumunda yükseliş hareketi de sert olur.

    >>>>>

    YanıtlaSil
  42. >>>>>

    Önümüzde seçim olduğunu ve seçimden bir ay sonrasına kadar genelde borsaya yatırımın pek uygun olmadığını orta vadeli görüşüm olarak söylüyorum. Bunun çok basit nedenleri var;

    1. Seçim anketleri inanılmaz farklı sonuçlar gösteriyor.

    2. HDP’nin barajı aşması siyasi dinamikleri çok değiştirecek.

    3. AK Parti’nin tek başına iktidar olması durumunda bile ekonomi yönetiminin kim olacağı ve nasıl bir politika uygulayacağı belli değil. Babacan’ın dışarıdan bakan olarak atanmasına, binde bir dahi olasılık vermiyorum. Buradaki linkte verilen haberi okuyun. Bu haberin doğru olduğunu ben biliyorum.

    Link:
    http://www.rotahaber.com/ekonomi/erdogan-babacan-in-uzerine-saray-in-kapilarini-kilitlemis-h522403.html

    4. Seçim sonrasında Gül ve ekibi başta olmak üzere AK Parti’den kopmalar olabilir. Bülent Arınç’ın ve Abdullah Gül’ün sessizliği aynen kuzuların sessizliği gibi

    (NOT: Bunlar temenni değil, varsayımlardır, herkes katılmayabilir, siz de ona göre pozisyonunuzu belirlemelisiniz.)

    Bu tür bir ortamda, gelecek 3 aylık süre için Borsa yerine genelde nakitte kalıp fırsatları kollamak daha anlamlı olabilir. Nakdin yarısı döviz ve yarısı da TL enstrümanlar olabilir. Fakat yatırımcılar hep benden kısa vadeli yorum istiyorlar. Normalde her gün yorum yazarak bunu yerine getiriyordum fakat, gördüm ki insanları ben de kısa vadeciliğe alıştırıyorum. Dolayısıyla kısa vadeli yorum vermeyi yatırımcı psikolojisi açısından, çok sağlıklı bulmasam da maalesef bu yönde aşırı yoğun bir talep var. Özellikle de Bloomberg TV’de Küresel piyasalarda “4 vakte kadar” diye başlayan cümlem sonrasında her gün en az 15-20 mail alıyorum. Beni uzun yıllardır izleyen ve değer veren okuyucularım için kısa da olsa, kısa vadeli beklentilerimi de vereyim.

    Borsanın bugün en önemli direnci 83.200 civarındadır ve bu seviyenin aşılması olasılığını çok düşük görüyorum. Endeksin 82.500 ile 81.500 aralığında oluşan boşluğu doldurduğunu görüyoruz. Bugün dış piyasalar dünkü kadar coşkulu değil. Açılış sonrasında endeksin 82.500 civarını görebileceğini ama burayı aşmakta zorlanacağını düşünüyorum. Dow future’ları düne göre yüzde 0.10 aşağıda bulunuyor. Bugün ABD’den saat 15:55’de Redbook perakende satışlar verisi var Ayrıca saat 16:00’da FED üyeleri Jeffry Lacker ve Loretta Mester konuşacak. Bu arada Case Shiller konut fiyat endeksi açıklanacak. 16:45’de Chicago PMI endeksi açıklanacak. ABD için beklenenden daha olumlu veriler bizim için iyi haber olmayacaktır. Saat 17:00’de tüketici güven endeksi açıklanacaktır.

    Sonuç olarak endeksin bugün 81.250 ile 82.500 aralığında kalmasını bekliyorum. Eğer aniden gelen satışlarla 81.500’ün altına gerileme olursa endeks 80.500’e kadar gerileyebilir. Bugün yukarı yönlü hareket, bir miktar baskılanacaktır ve düne göre daha ağır aksak bir piyasa izleyebiliriz. Dolar/TL kuru eğer 2.58’lere gerilerse buradan kısa vadeli pozisyon açılabilir. Görüşlerimi değiştirecek gelişmeler olursa yeniden yorum geçeceğim. Bunu twitterdan bildireceğim. Bol kazançlı bir gün olması dileğiyle.

    http://www.bilgeyatirimci.com/2015/03/31/borsa-dolar-ve-faiz-hangisi-ne-mesaj-veriyor/

    YanıtlaSil
  43. Muhteşem final, inşaat balonunun patlamasıyla başlayacak.
    Hak ettiler bu sonucu.
    Sabırla bekliyorum.

    YanıtlaSil
  44. Bir kurgulama yapalım; İnşaat sektörünün bu performansı olmasaydı ne olurdu?

    1- Kiralar bu seviyede kalır mıydı? Bu kadar ev yapılmamış olsaydı, hala o eski evlere şimdikini 2 katını ödüyor olmaz mıydık. Köyden şehire göç sürerken, evlenenleri de hesaba katarak, konut üretilmese, arz talep yasası gereği kiralar çok daha fazla artmaz mıydı?

    2- Peki eski evlerin değeri ne olurdu? Onlarda çok değerli olurdu, bu kadar konut üretilmeseydi.

    3- Peki inşaat sektörünün bu performansı olmasaydı, istihdam ettiği insanlar hangi işte çalışacaktı? Ya işsizler ordusuna katılacak ya da devlet daha çok memur almak mecburiyetinde kalacaktı.

    Peki bu durumda ne olacaktı? Talep bu ülkenin içinden karşılanmasa elin oğlu gelip bu piyasayı da kapacaktı. Talep karşılıksız kalmaz.

    Şimdi bizim yaptığımızı bir örnekle açıklamak istiyorum. Futboldan bir örnek. İnşaat sektörünü futbolda nereye koymamız gerekir desek, defans oyuncusudur diyebiliriz belki. Şimdi biz bu defans oyuncusu takımı sırtlıyor diye ona kızıyoruz. Bu haksızlık değil mi? Eleştirimiz ahbap çavuş ilişkisinden, kirli ilişkilerden sıyrılması olmalı, tarım arazilerimizin konut arsasına dönüşmesini engellemek olmalı.

    Refah arttıkça, ister cari açıkla olsun, ister cari fazla ile olsun konuta sadece Türkiye'de değil tüm dünyada talep olur. Daha sağlamı, daha konforlusu, daha güvenlisini herkes ister. Ne yani sektör, arkadaşlar cari açığımız var biz sektör olarak karar aldık konut yapmayacağız mi diyecek.

    Hani daha iyisini nasıl yapabiliriz diye düşünelim, yok olsa zil takıp oynayacağız resmen.

    İnşaat sektörümüz de dönüşümünü yapsın, ülkemizdeki büyük yapıları 3.köprü gibi, Marmaray gibi bu tarz inşaatları da yapabilelim.

    Bir kez daha söylemek istiyorum, ev almayanlar bile bu rüzgardan faydalandı. Asgari ücret tutarında kiraların olması bu sektörün suçu değil, ama bu kiranın 2 asgari ücret tutarına yükselmemesini sağlayanlar kim dersek, bunlardan birisi bu sektördür.

    Saygılarımla,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın Timur Çimen,

      İlginize teşekkürler.
      Son yıllarda ülkemizde yaşanan inşaat olgusu, aslında bir konut üretim olgusu değildir.
      Kamunun mali kaynaklarının, yasal olanaklar aracılığıyla belli bir gruba transferi olgusudur.
      Sizin "ahbap çavuş ilişkisi" şeklinde tanımladığınız bir süreçtir kısaca yaşanan.
      Bir gecede, arttırılan emsaller, gizli gizli yapılan plan tadilatları, şehir merkezinde kalan son parkların her türlü yasal cambazlıkla birilerine peşkeş çekilmesi, hep bu kirli sürecin adımlarıdır.
      İnşaat sektörünü bu kadar eleştirmemin, sanırım sizin de itiraz etmeyeceğiniz nedenleri bunlar.

      Gelelim, sizinle ayrıldığımız noktalara.
      Bu kadar üretim olmasaydı, fiyatlar ne olurdu diyorsunuz.
      İyi de, fiyatlar zaten zıvanadan çıkmış durumda.
      3 milyon euro'ya 3+1 daireden bahsediliyor.
      Dikkat edin. Daire. Köşk değil, villa değil.
      Siz de bilirsiniz. Bu fiyatlar, Londra , Paris fiyatlarıdır.
      Ve şunu söylüyorum.
      Fiyatlar, buralara tesadüfen gelmiyor.
      Belli çıkar gruplarının (müteahhitler, bankalar, vs) çabalarıyla geliyor.

      Saygılar

      Sil
    2. Sizinle ayrıldığımız noktalarda da ayrılmıyoruz aslında Sayın Piero Sraffa. Aynı noktadan bakabilsek hemfikir dahi olabiliriz. Ama önce belirtmeliyim ki, siz yazdınız diye yazmadım yukarıdaki düşüncelerimi. Tetikleyen siz oldunuz :)

      Gözardı edilen, görülmeyen noktalara dikkat çekmek istedim ki, değerlendirmeler hakkaniyetli olsun. Yine eleştirelim yapıcı bir şekilde. Yapıcı eleştiriler bizi ileriye götürür. Gözardı etmeyelim bu ahbap çavuş ilişkilerini, peşkeş çekilmeleri, iş cinayetlerini ve daha bir sürü şeyi.

      Sizinle ayrıldığımız noktada ben Türkiye genelinde düşünürken, siz dar kapsamda gerçekleşen emlak fiyatlarından bahsediyorsunuz. Bahsettiğiniz semtlerde yüzde yüz haklı olabilirsiniz.

      Benim yukarıdaki kurgulamamda Türkiye genelinde düşünün; Nüfus artıyor, köyden şehire göç devam ediyor, evlenenler oluyor, ama arz yaratılmıyor yani konut üretilmiyor. Bu kurguda ne gerçekleşir? Mevcut ev fiyatları ve kiralar çok daha fazla artar. Yani şuan o semtteki lüks bir ev için fiyat biçilen 3 milyon Euro, 20 yıl önce inşa edilmiş daireler için de istenebilirdi. Böyle bir kurgudan bahsediyorum. Yani bu rüzgardan hepimiz faydalandık.

      Türkiye gelişimini tamamlamış bir ülke değil. Şu anki kişi başı geliri 10.000 USD civarında. Eğer bu ülkenin geleceğinden umudunuzu kesmediyseniz, kişi başı gelirinin 25.000 USD lere ulaşması durumunu gözönüne alın. Bunu hakkaniyetli bir gelir dağılımıyla gerçekleştirdiğini düşünün. Yani ev fiyatlarının yönü her zaman yukarı olacaktır. Şuan için nasıl ki Mahfi Bey doların yönü yukarı diyorsa, biz de ev fiyatlarının yönü hep yukarı olacaktır diyebiliriz.
      Ve belirli semtlerde ev fiyatları her zaman çok uçuk fiyatlarda olacaktır.

      Saygılarımla,

      Sil
    3. Degerli pierro kardesim insaat sektorunde ki arsa dagitimi yasal yollarla olmamaktadir. Yanit kisminda orayi duzeltmek isterim.
      Arsalar dagitilmakta fakat gerek vergi mufettisleri gerekse sayistay denetcileri bu hukuksuzlugu inceleyememektedir. Saygilar.

      Sil
    4. Timur cimen kardesim seninde yazinda bir kac hususu duzeltmek isterim.
      Mesela konur fiyatlarinda ki artisi nufus artisina baglamissin bence bu her yerde gecerli bir sebeb degil bu dusunceniz istanbul ve ankara gibi buyuksehirlerde gecerli olabilir belki buralara olan goclerden dolayida fiyatlar ucabilir. Peki sanliurfa sirnak erzurum trabzon ve daha bir cok sehirde fiyatlarin artmasinin sebebi ne? Zira buralar en cok goc veren yerler.
      Diger bir nokta ise goclerin oldugu istanbul ankara vb, bile fiyatlarin bu kadar yikselmesi normal degil zira nufus artisi ve gocleri toplasak bile %3 leri gecmez yillik artislar ancak fiyatlardaki artislar su an itibariyle %200 olmus durumda bence pareto arkadasin dedigi nokta burada ortaya cikiyor ve bence burafa hakli.
      Bir de dusuncemi aciklamak istiyorum bence konut fiyatlari surekli bir artis gostermeyecektir. Cunku konit satislari dogrudan talebe bagli ve yurt icindeki talepin dusmesi durumunda onun dusecegi kesin. Su an itibariyle hocamizin yazisinda belirttihi gibi tuketici guven endeksi hizla dusmekte ve kredilerde hizla saralmakta bu ikisini yan yana getirirsek konut almak isteyenler azaliyor ve konutu alanlarin kredi ile aldiklarini da dusunursek ikisinde ki hizli dusme insaat sektorundeki en buyuk kabus bence.

      Sil
    5. Kurgulamamı şu açıdan bakmak lazım Sayın Gökhan. Kısa vadeli değil, uzun vadeli düşünmek lazım en başta. Bu bakış açısı hem konut fiyatları için, hem de nüfus hareketleri için geçerlidir.

      Geçmiş fiyatlara bakıldığında konut fiyatlarının düştüğü bir dönem olmuş mudur? O düşme durumlarında halkımız konut ihtiyacını karşılamış mıdır? Karşılayamamışsa geçici olarak kriz dönemlerinde fiyatların düşmesinin bir anlamı yoktur.

      Nüfus açısından baktığımızda, her doğum için bir konut gereklidir düşüncesi kısa vadede anlamlı değildir. Talep kapasitesi açısından bakalım. Halkımızın konut talebi güçlü müdür? Nüfus artıyor, evlilikler artıyor, gençlerin evlenmeden de ailesinden ayrı yaşama eğilimi artıyor, boşanmalar da artıyor ama anne babasının yanına değil de ayrı eve çıkma eğilimi de artıyor, yabancıların konut talebi artıyor. Şuan aklıma gelmeyen diğer nedenler de vardır. Tüm bunları düşündüğünüz de konut talebinin düşüp düşmeyeceğini öyle konuşalım.

      Talebin oluşması için nüfüs yapısı tek başına bir anlam ifade etmiyor. Alım gücünün de artması gerekiyor. Yukarıdaki yazımda bundan da bahsetmiştim. Bir hedefimiz var, kişi başı gelirin 10.000 USD seviyelerinden 25.000 USD seviyelerine ulaştığını düşünelim. 10.000 USD lik bir gelirle bu konut talebi oluyorsa, 25.000 USD lik bir gelirde konut talebi ne olur?

      Kişi başı 25.000 USD bir gelire ulaşamayız demeyin, ben de uzun vadede diyorum zaten. Ama konut yatırımı da uzun vadeli bir yatırım değil midir zaten?

      Şimdi bu açıdan baktığımızda konut üretimini baskıladığımızda önceden yapılmış konutların fiyatları azalır mı, artar mı? Kiralar düşer mi, artar mı? İnsanlar devlete, hükümete neden konut üretimini baskılıyorsunuz arzı çoğaltıcı politikalar üretmiyorsunuz demez mi?

      O zaman makro ekonomik dengeleri bozmadan, çevre tahribatı yapmadan, sağlam, estetik sahibi, herkesin alabileceği bir konut arzı yaratılması hedef olmamalı mıdır? Hedef olmalıdır diyorsanız, bu inşaat sektörüne ihtiyacımız var demektir.

      Bir de şu açıdan düşünün. Birkaç yıl konut fiyatları gözlemlediğiniz yerde çok yüksek tutarlarda artmış olabilir. Bu süreçte maliyetler yükseliyor, döviz fiyatları yükseliyor bir bakıyorsunuz ki o fiyatlar yeni normal olmuş. Son bir iki yılda da bu şekilde olmadı mı? Konut fiyatları düştü mü?

      Saygılarımla,

      Sil
    6. Degerli kardesim goruslerine bende kariliyorum fakat itiraz ettigim nokta kisaca soyle.
      1. Konut arz ve talebi dogrudan dogum,ölüm,göç vb. İle baglantili dogru evet bunlardaki artis fiyati arttirir fakat elestirdigim nokta fiyatlarsaki artis orani bi normal degil cok ama çok fazla.
      2.insaat sektörü desteklensin evet ancak elestirdigim nokta bu sektörde balon olusturulmasin ne yazik ki bu hata yapildi ülkemizde bunun dunyada örneği ABD ve sonuç ortada.
      3.mesela cevapta çevre bozulmadan laliteli konutlar yapilmali demissin evet sonuna kadar Katiliyorum ancak su an yapilan konutlarin %kaçi bu dedigin gibi. Mesela tokiye bak nerede ucuz hazine arazisi dagin basinda bile olsa konut yapiyor. Yasam merkezinden uzak kalite desen diblerde. Diger insaat firmalarida hakeza öyle kaç tanesinde çevre en önemli kriter? Mesala tarihi istanbul yarim adaya bak.
      4.Olarak alim gücünün de etkisi var demissin evet sonuna kadar katiliyorum. Ancak elestirdigim nokta kisilere kredilerle hesapsizca alim gücü olusturmaya calisip o kisileri 10 yil 20 yil bankaya mahkum etmekte olmamali arzi düsünen talebide düşünmelidir bence.
      4. Ayrica son olarak sunu eklemek isterim iktisatin temel prensibiolan satin alma gücüyle desteklenmemiş talep kabul edilmez. Dolayisiyla her yeni doğani talep arttiracaktir ileride diye kabul edemeyiz. Zira ileride durumunun ne olacagida belli degil hatta o ülkenin makro ekonomik açidan ne olacagida belli degil cari dönem ve kisa vadeye bakip değerlendirmenin daha dogru olacagi dusuncesindeyim.
      Bunlar dışında diğer görüşlerinize katiliyorum saygilarimla.

      Sil
  45. İyi gunler hocam maliye 4 sinif ogrencisiyim bi soru hakkinda yorumlarinizi alabilirmiyim bana cok katkisi olacak cevabinizin yardiminiz icin simdiden tesekurler. Soru: Klasik iktisadin pek unlu dusunuru j.b. say teknolojik gelismeleri sayesinde gelecekte mal ve hizmetlerin bedelsiz sunulabilecegi iddasinda bulunmustur oysa bu idda hicbirzaman gerceklesmemis ve gerceklesmeyecektir. Bunu brecht su dizelerle aciklar " icimizden buhari buldu biri , buhar cevirdi tekerlegi , onunla fabrikalar turedi ardindan bir suru , ama ekmek satilamadi eskisinden ucuza " bu tez ve antitez teknolojik gelismeleri ivmelenen kuresellesme sureci acisindan degerlendiriniz. Kapitalist uretim sisteminde teknolojik determinizmin ne derece belirleyici oldugunu ve ulusal mali politikalar yonlendirmedeki etkilerini tartisiniz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ödev ve sınav sorularını prensip olarak yanıtlamıyorum.

      Sil
    2. iyi yapiyorsunuz hocam millet dusunmek degil baskasina dusundurmek istiyor. Iste bu ucuz zihniyet bu bakis bize kaybettiriyor.

      Sil
  46. Hocam merhabalar .Size şöyle bir soru sormak istiyorum cevap verirseniz çok sevinirim.TCMB 'nin 2013 yılında özellikle kullandığı zorunlu karşılık arttırıcı para politikası spot ve vadeli finansal piyasaları nasıl etkiler ? Çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kredilerde daralma yaratmak yoluyla dolaylı bir etki yapar.

      Sil
  47. Hocam, şu an okuduklarınız, sizler ılık yataklarınızda uyurken, bizler fabrikada vardiya bitişinde servis bizleri evlerimize dağıtırken kötü bir haberi duyurmaktan ibaret!

    Paydosa 01:30'da gittik. Şef bizleri yemek salonuna topladı, renkten renge girerek, boncuk boncuk terleyerek bizlerle 15 dakika boyunca konuştu. Biz hep dinledik, o hep konuştu!

    Sonuç: 73 kişi işten atıldık! Ve tazminatlarımız 4 ay içinde bölük pörçük ödenecek.

    Servis benim eve varmak üzere, evdekilere durumu nasıl açıklayacağımı bilmiyorum!

    Bir şekilde açıklasam bile 6 Nisan Pazartesi günü ne yapacağım, ne edeceğim en ufak bir fikrim yok!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siz daha önce de atılmamış mıydınız? Aynı cümlelerle atılan kaç kişi var böyle?

      Sil
    2. Neden bahsettiğinizi anlamadım. Ve ümit ederim espri yapmak amaçlıdır bu yazdıklarınız!

      Eğer çok merak ettiyseniz, size yaşadığım yeri yazayım.

      Müsait olduğunuz zamanda gelin bir gözlem yapın isterseniz:

      Tekirdağ/Çorlu

      Eğer bir işe sahipseniz, umarım hiçbir zaman kaybetmezsiniz!

      Sil
  48. Hocam,

    Bizde hiç mi vicdan kalmadı!

    IMF'de varmı ki bize borç versin!

    FED, 'vicdan genişleme programı'na başlasa yine inşaata mı yükleniriz!

    Kim geri getirecek şimdi HALİL SERKAN ÖZ hocamızı!

    Hangi 'teşvik paketi' dindirir ki ailesinin acısını!

    'Emekli' öğretmenler niçin 'Atanamayan' öğretmenler ile omuz omuza vermiyor!

    Ya emekli maaşının rahatlığı (!) yetiyor!

    Ya da ülkenin geleceği ile ilgili ümitlerini büsbütün yitirdiler!

    Ahh Mahfi Hocam ahh...

    Halil Hoca'nın kitaplığından küçük bir listeyi hazırlayıp internete koymuşlar.
    Google da aratarak hangi kitaplarla hem kendini, hem öğrencilerini aydınlattığını görürsünüz!
    Acaba o kitapları;
    O ildeki,
    O saygıdeğer (!) devlet temsilcimiz gençliğinde okumuş olsa idi;
    Bırakalım bir öğretmeni,
    Herhangi bir 'insan'a o lafları eder miydi!

    'Uçurtmayı vurmasınlar' demiştik Mahfi Hocam!

    'Cumartesi annelerinin sesini duyun' diye haykırmıştık Mahfi Hocam!

    'Artık çocuk gelinler olmasın' diye sokaklara çıkıp, yine de dayak yemiştik Mahfi Hocam!

    "Kimse kimseyi 'kaşının üstünde gözün var' diye eleştirmesin" diye telkin de bulunuyorduk Mahfi Hocam!

    Gitti işte ÖĞRETMEN HALİL SERKAN ÖZ!

    Kimbilir yetiştirdiği hangi öğrencilerle karşılaşıyoruz her gün!

    Kimbilir yarının kaç çocuğu mahrum kalacak bu koca yürekli öğretmenimizin emeklerinden!

    Kalbim acıyor Mahfi Hocam!

    Kalbim acıyor Mahfi Hocam!...

    YanıtlaSil
  49. AŞAĞIDAKİ MESAJI SAYIN MAHFİ EĞİLMEZ'İN MESLEKTAŞI MERHUM HALİL SERKAN ÖZ,
    31 MART 2015 TARİHİNDE FACEBOOK SAYFASINDA PAYLAŞMIŞ:

    Bana manevi destek olan tüm öğrencilerim:

    Her türlü sorununuzda yanınızdayım.

    Sıkıştığınız bir sorun, ya da çözemediğiniz bir probleminiz olduğunda çekinmeden yazın.

    Sorun hangi türden olursa olsun farketmez. (Az buçuk mürekkep yalamışlığımız vardır.)

    ( Artık asla kontrol edilemeyecek o e-posta adresi ! )

    prazision5@hotmail.com

    YanıtlaSil
  50. hocam;fed faizleri arttırınca bizim gibi ülkelerde bir krizden bahsedebilirmiyiz?faizler artınca reel ekonomide zaten bir sıkıntı var bu sıkıntı büyürmü?kısaca cevaplayabilirmisiniz?saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bizdeki sıkıntı daha da artar çünkü Fed faizi artırırsa dış kaynak bulma sıkıntımız daha da artar. Dış kaynak bulamazsak da dış borçları çeviremeyiz.

      Sil
  51. Hocam benim sorum biraz amator olucak cunku ben muhendislik ogrencisiyim amator olarak olaylari takip etmekteyim . bir yorumunuzda dolar kurunun biraz daha gevsemesi gerektigini vurgulamissiniz eger dolar kuru 2.4 gibi bir seviyeye gelse euro yaklasik 2.6 seviyelerine inmis olucak.hocam bu euro kuru tamda yaz geliyorken turizm sektorunu oldukca olumsuz etkilemez mi ayrica sanayi uretimide bu kadar dusmusken bu kur dahada uretimi dusurup sirketlerin zarar etmesine yol acmaz mi . yazilarinizi eksiksiz takip etmekteyim . tesekkur ederim .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizim sorunumuz euronun düşmesi doların artması. Ama bu kadar gevşemeyi beklemiyorum. Benim beklediğim gevşeme USD için 2,50'nin altı değil.

      Sil
  52. Say'ın Hocam :
    ithal ikamesi modeli ile ilgili daha önce bu blogta sorduğum sizinde cevapladığınız ve cevabınızda aklıma yatmayan ufak yeri izninizle size yöneltmek istiyorum. Tekrar oluyorsa kusura bakmayın.
    1)Belirli sektörde ithal ikamesi modeli uygulanmak istendiğinde , yurtdışından ithal edilen malları pahalılaştırmak ve cazip olmaktan çıkarmak için gümrük vergileri,kotalar v.b araçlar kullanılarak ithalat pahalılaştırılmakta bu sayede de talep içeriye kaydırılarak malların içerde üretilmesi istenmektedir.bu nokta da aklıma takılan husus;
    İthalatı belirli araçlarla pahalılaştırılarak içerde üretilmesi planlanan ürün ,daha önceden hali hazırda Türkiyede piyasası olan,üretimi yapılan bir ürün mü olması gerekir ?
    Yoksa daha önceden Türkiye'de herhangi bir şekilde üretimi yapılmayıp, alınan ithalatı kısıtlayıcı önlemlerden sonra üretimine başlanacak bir mal mı olması gerekir ?
    Bu konuda her ikisininde uygulamada olabileceğinden bahsetmiştiniz. Fakat ben yanlışmı düşünüyorum bilmiyorum ama 1.sinin olabileceğini düşünsemde, 2.sinin olabileceğini şu gerekçelerle düşünmüyorum;Türkiye, daha önceden içerde üretilmeyen(piyasası olmayan) ve üretilmesi planlanan Mala yönelikte herhangi bir altyapısı olmadan, ithal ikamesi modeli uygulayacağını düşünürsek ; alınan ithalatı kısıtlayıcı yada pahalaştırıcı önlemlerden sonra tüketiciler doğal olarak Ihtiyaçlarını iç piyasadan karşılamaya çalışacaktır. Ithal ikamesi uygulanan Mala yönelikte içerde bir iç piyasa olmadığından yada alt yapısı hazır olmadığından üreticiler talepleri kısa zamanda karşılayamayacaktır ve sorunlar yaşanacaktır. tüketiler ise bir alternatif olarak Gözünü tekrar dışarıya çevirecek eskisine göre daha da pahalıya ithalatını gerçekleştirecektir.bu gerekçeden dolayı 2.sinin olabileceğini düşünmüyorum Say'ın hocam katılırmsınız ?

    2)eğer ithal ikamesi uygulanacak ürüne yönelik içerde bir piyasa varsa ya da bu ürüne yönelik içerde bir piyasa olmasada ürünü üretmeye yönelik içerde altyapı hazırlanmışsa(bu şartlar altında), ithalatı kısıtlayıcı önlemlerden sonra tüketiciler taleplerini iç piyasaya kaydırdığında iç piyasada üreticiler talepleri karşılayabileceklerdir.fakat herhangi bir şekilde ithalatı kısıtlanan ürüne yönelik içerde bir piyasa yoksa yada alt Yapı hazır değilse tüketicilerin talepleri karşılanamaz ve tüketiciler yüzünü tekrar dışarıya çevirirler ve ithal ikamesi modeli bu şartlar altında başarılı olamaz şeklinde düşünüyourm daha doğrusu bu şekilde mantık yürütmem doğrumu katılmadığınız yada yanlış bulduğunuz yer varmı? Saygılarımla iyi günler dilerim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İçeride talep yoksa tüketiciler niçin gözlerini dışarı çevirip daha pahalıya dışarıdan alacaklar orasını anlayamadım. İçeride talep yoksa ithalat da yoktur zaten.
      Devlet içeride önce yatırım maliyetini üstlenip parasını vererek ürettirir sonra ithal ikamesini uygulayarak bırakırsa bu dediğiniz sorunlar çözülür. İthal ikamesi başlayınca üretici devlete olan borcunu kazancından öder. Bunun gibi yöntemler bulunabilir.

      Sil
    2. hocam cevabınız için teşekkür ederim .aslında şunu demeye çalışmıştım:
      örneğin türkiye bugün ipad üreticisi bir ülke değil.örneğin türkiye ithal ikamesi modeli uygulayarak ipaddi türkiyede üretmeye çalıştığını düşünürsek belirli araçlarla önce ipaddin ithalatını kısıtlayacak şekilde tarifeleri yada kotoları artırarak ipaddin ithalatını pahalılaştırır.bu durum da tüketiciler ithalat pahalılaştığından ipad ithalatını azaltır. eğer türkiye ipaddi içerde hemen üretecek teknoloji ya da alt yapıya sahip değilse dışardan ithalatı azaltıp içeriye yönelen ipad tüketicilerinin taleplerini karşılayamayacaktır.bu koşullar altında ithal ikamesi modeli başarısız olacağını düşündüm bunu demeye çalıştım.yoksa sizin dediğiniz gibi içerde bir malın piyasası varken bu mala yönelik ithal ikamesi uygulanması zaten aklıma yatıyor.aklıma yatmayan içerde bir malın herhangi bir piyasası yada o mala yöenelik üretim altyapısı olmadan ithal ikamesi uygulanması aklıma yatmıyor bunu demeye çalıştım.
      eğer ithal ikamesi uygulanacak ürüne yönelik içerde bir piyasa varsa ya da bu ürüne yönelik içerde bir piyasa olmasada ürünü üretmeye yönelik içerde altyapı hazırlanmışsa(bu şartlar altında), ithalatı kısıtlayıcı önlemlerden sonra tüketiciler taleplerini iç piyasaya kaydırdığında iç piyasada üreticiler talepleri karşılayabileceklerdir

      Sil
    3. Ben de diyorum ki örneğin ipad tipi bir tablet bilgisayarı içeride üretip ithal ikamesi modeli uygulayacaksak önce ithalatı yasaklayıp ya da ağır vergiyle zorlaştırarak talebi düşürmek yerine bunu üretecek olanlara üretime geçene kadar teşvikler vererek destekler sağlayarak ürettirsek ve piyasaya sunulur hale gelince ipad ithalatındaki vergileri artırarak bunu piyasaya daha ucuza sürsek olay çözülmüş olmaz mı? Önceden ithalatı zorlaştırıp talebi düşürmek gibi bir zorunluluğumuz yok ki.

      Sil
  53. Hocam,

    Bilimsel araştırmalarınıza ve yakında yazıp bu sitede yayınlayacağınız 'Merkez Bankası nedir? Dünya genelinde hangi ihtiyaçlar sebebiyle kurulmuştur? Osmanlı Dönemi ve Türkiye Cumhuriyeti'ndeki Merkez Bankasının kökleri nereden gelir? Günümüzdeki durum nedir?' konulu makalenize destek olması açısından:

    İzlanda Başbakanı'nın yetki verdiği Frosti Sigurjonsson'un başkanlığındaki kurul tarafından hazırlanmış 'Parasal Reform - İzlanda İçin Daha İyi Bir Parasal Sistem' başlıklı araştırma metnini okumanız için ısrar ediyorum Mahfi Hocam. Siz de çok iyi biliyorsunuz ki; 2008 Lehman krizi Avrupa tarafına sıçramaya başladığında zokayı ilk yutan ülkelerden biri İzlanda idi! Daha yeni yeni belini doğrultmaya başladı!

    Parasal sistemi, sistemin içindeki en güçlü aktörlerin bile sorgulamaya başladığı ile ilgili çok mühim verilerle karşılaşacaksınız!

    Hele hele şu çok önemli:
    İzlanda hükümeti; para basma işini tam manâsıyla Merkez Bankası'na bırakmak için ticari bankaların gücünü (egemenliğini) ortadan kaldırmak üzerine harıl harıl plânlar yapıyor!

    (Mart 2015)
    http://www.forsaetisraduneyti.is/media/Skyrslur/monetary-reform.pdf

    Saygılarımla

    YanıtlaSil
  54. Hocam mrb yukarida bir yoruma cevaben demissiniz ki ''otobuse binerken sira beklemeyi bilmeyen otobus yapamaz'' guzel cevap yalniz otobuse binmek icin sira beklemekte sorunlu bir durum degil mi sizce de? Hemde camlara yalisa yapisa gidilen otobuslerde nevdersiniz.

    Bir de bir sorum var hocam yazida da dikkati cektiginiz gibi turkiye ekonomisi sorunlu su an bu sorunlara ek olarak kurumlarimizin tamaminda da sorum yok mu su an gerek guvenlik, gerek is yapma, gerekse katma deger uretme acisindan. Ben kurumlarin hemen hemen tamaminin su an diblere virdugunu ve burokrasininde umut vermedigi dusuncesindeyim. Siz ne dersiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dediğiniz yani katma değer üretememe de ilk bölümle ilgili. Bu toplumun insanı katma değer üretmek için yetiştirilmiyor. TV lere bakın toplumun yarıdan fazlasının merak ettiği konu 'oruçluyken denize girersek orucumuz bozulur mu' sorusunun cevabı. Cevabını en çok merak ettiği sorular bunlar olan bir toplum katma değer yaratabilir mi?

      Sil
  55. Degerli hocam mrb, yukarida bir yoruma cevaben 'otobuse binerken sira beklemeyi bilmeyen millet otobus yapamaz demissiniz.'' Guzel cvp yalniz hocam otobuse binmek icin bile sira beklemekte sorunlu bir durum degil mi hemde camlara yapisa yapisa gittiginiz otobuste siz ne dersiniz buna?

    Bir de bir sorum var hocam, Yukarida yazida dedigiz gibi turkiye ekonomisi cok sknti veriyor ancak Ben soyle dusunuyorum ulkemizde bürokrasi de pek umut vermiyor su an pek cok kurumun gerek kendi isi gerekse yonetimi acisindan her hangi bir dise dokunur katma degerleri oldugunu da dusunmuyorum. Yani jem ozel sektor hem hukumet hem de burokrasi acisindan 3 lu acmazdayiz galiba siz ne dersiniz hocam?

    YanıtlaSil
  56. Hocam merhaba. Kur artışının 3. ve 6. Ay banka bilançolarına etkisi ne olur sizce?
    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özellikle dışarıdan borçlanmış bankalar için kötü olur.

      Sil
  57. Hocam, bloğunuzdaki bütün yazılarınızı ve de soru/ yorum - sizin yanıtlarınızı okuyorum. Size de yorum yazanlara da teşekkür etmek istedim.

    YanıtlaSil
  58. İyi haftalar Hocam,
    Öncelikle iyiye gitmeyen ekonomi ile ilgili verileri paylaştığınız yazılarda bir klasik haline gelmiş olan ve bu yazıda yapılmamış olan ''Kriz çıkması için dört gözle bekliyorsunuz.'' yorumu ile başlamak istiyorum.
    Sonrasına gelecek olursak sayın Hocam 2014 yılında ekonomik büyümedeki düşüşün olacağı yılın başından itibaren tüketici ve taşıt kredisi vadelerinin 60 aydan sırasıyla 36 ve 48 aya indirilmelerinden belliydi. Bu düzenleme ile hükümet, her geçen gün büyüyen hane halkı borç yumağının farkındayım mesajı vermişti ama bir şeyi unuttu. Sadece hane halkı değil aynı zamanda özel sektör de borç içinde yüzüyordu. Bir kesimde törpülenen borçlar diğer kesimde daha büyük artışlara neden oldu durgunlaşan piyasada.
    Tam herşey kötü gidiyor derken dış gelişmelerden hep kötü etkilenen ekonomimize olumlu bir haber gelmişti; ithalat kalemimizin hatırı sayılır bir bölümünü oluşturan enerji fiyatlarından. Bu gelişme, hükümetin istemesine rağmen yapamadığı her iki tarafın borçlarını ve sonucunda ekonominin cari açığını azaltmak için büyük bir şansdı. Tam herşey yoluna girecek diye ümitlenmişken Merkez Bankasına gereksiz itirazdan ekonominin kırmızı kart görmesi paranın değerini %15 azalttı. Maalesef yine olmamıştı, tüm bu gelişmeler içinde iyi veriler beklemek, zor, sıkıntılı başladı demek 2015'e haksızlık bence.
    Ekonominin gidişatı maalesef kötü. Tuzu kuru olanların yada yatırımları dolar olanların söylemlerine kulak asmak yerine bu gerçeği görmeliyiz. Unutulmamalıdır ki; hepimiz aynı gemideyiz ve gemiyi ilk terketecek olanlar,''Bizi seçmezseniz kriz çıkar.'' diye dümeni tutanlar olacaktır.
    Umarım iyi günler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet doğru diyorsunuz gidişat kötü. Bu kez 'kriz çıkması için dört gözle bekliyorsunuz' yorumunu yapacak olanlar da sanırım gidişattan pek memnun değil ki bu yorum yapılmadı.

      Sil
  59. hocam ilk tablodaki büyükleri gösteren sütunun altına milyar tl yazmak yanlış bence. zira buna göre madencilikten 2015 'in ilk 3 ayında 841 milyar usd'lik bir ihracat geliri elde etmiş oluyoruz ki öyle bir şey olsun şu an bir sorunumuz kalmazdı :)

    saygılarımla.

    YanıtlaSil
  60. Hocam elinize sağlık. Benim bazı sorularım olacak izniniz ile. İlk üç ayda ihracattaki rakamlarımızdaki yüksek düşüş 2015 büyüme rakamı üzerinde etkili olacaktır. Bu negatif etki varken neler yapılarak Türkiye'nin büyümesi daha olumlu bir seviyeye getirilebilir. İhracat düzeyini nasıl düzeltebiliriz diye değil, ihracat düşüşünü neler yaparak tırnak içinde örtbas edebiliriz.
    İkinci sorum ise Tl'nin euro veya dolar karşısındaki denge değeri neye göre belirleniyor. 2.60 civarlarında olan dolar eksik değerli mi yoksa aşırı değerli mi hangi kriterler belirliyor bunu ?. Tekrardan teşekkür ediyorum yayınlarınızın ve yazılarınızın devamını diliyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu sorunuzun cevabı kısa vadeli ve uzun vadeli adımlar olarak ikiye ayrılır. Kısa vadede bazı teşvikler destekler uygulanabilir. Ama uzun vadede bizim yapısal reformlara girmemiz şart. Aksi halde hep böyle birbiriyle çelişen kısa vadeli önlemle devam eder sorunu hiçbir zaman kökten çözemeyiz.
      TL'nin yabancı paralara karşı değerini piyasa belirliyor.

      Sil
  61. hocam işsizlik verilerinde göz boyamak için hesaplama yöntemi degiştirilmesi ve agaç dikmek için 200.000 e yakın kişinin geçici çok kısa süre istihdam edilecek olması mali verilerle oynayıp halkı kandırmak degilmidir bunun benzerlerini yunanistan yıllarcca yaptı ve sonunda biri çıkıp kral çıplak dedi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet. Bu, aynı zamanda bir umutsuzluğun da ifadesidir.

      Sil
  62. Hocam,

    Birilerine mi küstünüz?

    Moralinizi mi bozdular?

    Sürmenaj mı oldunuz?

    Niçin artık yazmıyorsunuz Hocam?

    Bizim umut ışığımızsınız!

    Merak etmeyin:

    Bu ülkede 'bilim'e, 'teknoloji'ye en az sizin kadar gönül vermiş kimseler de var:

    Konya Antalya arasındaki geniş ve düzlük bir alanda TASA (Türk NASA) kurduk Hocam!

    ABD, Rus, Çin ve Hint rakiplerimizden daha önce Mars'a ilk insanı göndereceğimiz mekiğin prototipi tamamlandı!

    Mars'a ayak bastığımızda yapacağımız ilk iş; Dünya gezegeninden bir hatıra olması babında bir fidan dikmek!

    Fidanın adı 'Mahfi Fidanı' olacak ve hemen önüne CNC tezgâhında özel yaptığımız, twitter karakalem profil resminizin plakete dönüştürülmüş hâlini yerleştireceğiz!

    Yazılarınızı bekliyoruz Hocam...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok naziksiniz. Teşekkür ederim.
      Bu aralar çok seyahatlerim oldu. Gerçi günü birlik seyahatler oldu, yazı yazamadım, yorumlara da cevap veremedim.

      Sil
    2. İnsanoğlu daha ay'a gidemedi sen marsa gitmekten söz ediyorsun hem de bizim teknolojimizle çok komiksin gerçekten:)) birak insani uyduyu bile Kazakistan dan firlatiyoruz ne marsindan bahsediyorsun sen:))

      Sil
  63. Kadir Mısırlıoğlu: “Karl Marx bir cinnîdir. Benden duyun. Ben onun doğup yaşadığı yeri gördüm. Trier'de doğmuştur, Almanya'da. Trier, minare boyu kayalıkların olduğu bir yerdir. Trier, onun çocukluğunun geçtiği yerdir. O kayalıkların dibine gider, düşünürmüş. Ona Das Kapital'i yazdıran şeril cinnilerdir. Şeril cinnilerdir. Ben böyle birini daha size ifşa edeyim de, kimse bilmez. “

    BUNU BURAYA GÖNDERİYORUM, ŞİMDİ GÖRDÜM. HERKES BU ÜLKEDE BİLİMLE UĞRAŞMANIN NE MENEM BİR ŞEY OLDUĞU UMUTSUZLUĞUNA KAPILSIN, KAPILSIN Kİ DAHA SIKI SARILSIN. YUKARIDAKİ VAAZI VEREN ADAMI HER HAFTA YÜZLERCE İNSAN DİNLİYOR, DİNLEMEK İÇİN AKIN EDİYOR.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilimsel eğitim ile neyi kastettiğimi soranlar vardı. İşte bunu kastediyorum. Bu vaazı Türkiye'de dinletin toplumun yarıdan fazlası (üniversite okumuşların da bir bölümü) bunlara inanacaktır. Önemli olan bu tür bir vaazı veren din adamının varlığı değil. Dünyanın her yerinde saçmalayan insanlar olur. Önemli olan bunu dinleyenlerin ne kadarının bu adama inandığıdır. Türkiye'de bu sayı inanamayacağınız kadar yüksektir. Neden? Çünkü eğitim tarzımız bu. Eh bu eğitim tarzıyla da buluş yapmak, teknolojiye katkı yapmak, demokrasiyi yerleştirmek, bilim adamı yetiştirmek hayal olur tabii.

      Sil
    2. Daha acısı bu adam din adamı da değil hocam. Tarihçi, münevver ön adları adlediliyor ismine. Her hafta öfkeden köpürmüş ağzıyla ders veriyor, kitap yazıyor falan. Ve ne yazık ki dediğiniz yüzde yüz doğru. Toplumun çok ama çok önemli bir kısmı itibar ediyor, saygı gösteriyor. İktidar kanallarının vazgeçilmez yıldızı haline dönüştürülüyor çünkü.
      Ve yine daha da acı ki lise öğretmenlerini toplayın bir çoğunun da aynı zihniyette olduğunu göreceksiniz. Bizzat maruz kaldığım için biliyorum.

      Sil
    3. Ne yazık ki gerçekler bunlar. Bilim yerine bu hurafeleri öğretmeye devam ettikçe sonuç da böyle olacak tabii. Ne verirsen onu alırsın. Bir toplumun rol modelleri bilim adamları, gerçek sanatçılar, gerçek devlet adamları veya gerçek sporcular olacağına, bunların karikatürleri olmuşsa o toplumdan ne bekleyebiliriz ki? Bu eğitimle uzay geometrisine veya quantum fiziğine katkı yapacak hali yok ya bu toplumun.

      Sil
  64. Nitelikli, rasyonel, siyasetten uzak bir egitim sistemi ivedilikle olusturulmaz ise gelecegimiz maalesef cok karanlik.

    YanıtlaSil
  65. Hocam bu ülkenin sizin gibi değerli hocalara her zaman ihtiyacı var.iyi ki varsınız hocam.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi