Kayıtlar

Haziran, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ekonomi ile Siyaset İlişkisi

Ekonomi, bugün anladığımız kapsamda olmasa da, muhtemelen insanlık tarihi kadar eski bir ilişkiler yumağı olsa gerek. Bir yiyecek bulan insanın onu yemesi, tüketimi, bir kısmını ertesi güne saklaması tasarrufu temsil eder. Bunlar ekonomi biliminin en temel unsurları arasında yer alıyor. Üçüncü temel unsur üretimdir. Üretimin ortaya çıkması çok sonraları oldu. İnsanoğlunun günümüzden 15 – 20 bin yıl önce üretim yapmaya başladığı tahmin ediliyor.   Siyaset de aşağı yukarı bir o kadar eski olsa gerek. Kabileler, topluluklar halinde yaşayan insanların arasından birisinin çıkıp şef olması ve topluluğu yönetip yönlendirmesi bugünkü kapsamda olmasa bile siyasetin ilk örneği olarak kabul edilebilir. Kabilede kimin hangi işleri yapacağı, kimin ne kadar tüketeceği, neyin tasarruf edileceğini şef kararlaştırırken ekonomi ile siyasetin işbirliğini sergiliyordu. Belki topluluğun yaşlılarının bu konulardaki görüşlerini de alıyordu ama son karar ona aitti. Ekonomi ile siyasetin bu iç içe yapısı

32 Yılda Değişen Hiçbir Şey Yok

1991 yılında bendeniz Hazine’de (o zamanlar Başbakanlığa bağlı bir müsteşarlıktı) müsteşar yardımcısıydım. Türkiye, bugünkü gibi ekonomik sorunlarla boğuşuyordu. Büyüme yüzde 1 (bugün yüzde 5,7), enflasyon yüzde 65 (bugün yüzde 75), bütçe açığı yüzde 5 (bu yıl yüzde 6 dolayında bekleniyor), işsizlik oranı yüzde 8,2 (bugün yüzde 8,5), dış borç toplamı 54 milyar dolardı (bugün 500 milyar dolar.) Cari açık yoktu (bugün yüzde 2,8.) Şimdi karşılaştırdığımda 1991 yılının koşullarının büyüme dışında bugünkünden çok daha iyi olduğunu görebiliyorum. Ekonomi dışı alanlarda ise bugünkü durumumuzla karşılaştırılamayacak kadar iyi durumdaydık. Ama ben o zamanki durumu da beğenmiyor, Türkiye’nin çok daha iyi göstergelere sahip olmaya layık olduğunu düşünüyordum. Sonunda Türkiye İçin Bir Ekonomik İstikrar Programı Önerisi adı altında bir rapor hazırlayıp zamanın Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ekrem Pakdemirli’ye sundum. Aşağıda bu raporun sonuç bölümü yer alıyor. Okuduğunuzda otuz yıldan uz

Vergi Paketine Gerek Kalmadı

An itibarıyla enflasyonla mücadelede kullanılan, hepsi çok tartışmalı, bazı uygulamalar var: (1) Ücretleri, yoksulluk sınırının altında tutmak. (2) Kiraları, belirli bir tavan koyup baskılamaya çalışmak (Temmuz başında bu düzenlemenin kalkacağı ve kira artışlarının TÜFE’ye bağlanacağı söyleniyor.) (3) Üreticiye verilen taban fiyatlarını enflasyonun altında artırmak. (4) Faizleri, gerçek enflasyonun değil açıklanan enflasyonun bile altında tutmak (negatif reel faiz.) (5) Kredi kullanımını sınırlayıcı önlemler almak. (6) Carry trade yoluyla döviz girişini veya içerideki dövizlerin bozdurulmasını teşvik edip kuru düşük tutmak. Bu sonuncusu aslında dış kaynak girişini sağlamak için kullanılan bir yol olsa da dolaylı olarak kur kaynaklı maliyet enflasyonunu da baskı altında tutmaya yarıyor. Bu sayılanlara ek olarak enflasyonla mücadelede iki de girişim var: (1) Kamu kesiminde tasarruf önlemleri. (2) Vergi reformu paketi hazırlığı. Kamu kesiminde çok büyük bir israf olduğu biliniyor, hat

Yeni Vergi Paketi İçin Bir Öneri

Basında yer aldığı şekliyle getirilmesi planlanan vergi paketine bakınca faturanın son üç yılda yaşanan yanlış ekonomi politikasına ve onları yürütenlere değil, her zaman olduğu gibi vatandaşa çıktığı görülüyor. Pakette yer alan bazı düzenlemelere katılmak mümkün değil. Bahşişleri vergilendirmek vatandaşla vergi idaresi ve denetimini karşı karşıya getirmeye asla değmeyecek bir düzenleme. Yurt dışı çıkış harcının artırılması da yanlış. Böyle bir harç alınması baştan beri yanlıştı zaten. Vergi, vatandaştan kamu hizmetlerine katkı olsun diye karşılıksız alınır, buna karşılık harç, vatandaştan, aldığı kamu hizmetinin karşılığı olarak tahsil edilir. Vatandaşın yurt dışına çıkışında kamu kesiminin sunduğu bir hizmet yoktur. Pasaport düzenlemesinde zaten pasaport harcı alınmak suretiyle o hizmetin karşılığı alındığı için yurtdışı çıkış harcı dayanaksız bir tahsilat olmaktadır. Gelir ve kurumlar vergilerinde bazı istisna ve muaflıkların kaldırılması doğrudur. Bununla birlikte kaldırılması gere

Kur Niçin Yükseliyor?

Resim
Bayramın hemen öncesinde başlayan ve halen devam eden bir eğilimle USD/TL kuru yükselişe geçti. Aşağıdaki on günlük grafik bunu gösteriyor: Normal koşullarda bayramların öncesinde ve bayram sırasında kur düşer. Çünkü bayramda, tatile gitmek ya da kurban kesmek isteyen ve o nedenle Türk Lirası ihtiyacı olan insanlar ellerindeki veya banka hesaplarındaki dövizleri bozdururlar. Bu eylem Türk Lirasına olan talebi artırdığı, dövize olan talebi düşürdüğü için de USD/TL kuru düşer ve Türk Lirası değer kazanır. Bayram sonrasında ise bu kez söz konusu Türk Liralarını ellerine geçirenler döviz talebinde bulunur ve kur yeniden yükselir. Normal koşullarda olan budur. Bu kez tam tersi oldu. USD/TL kuru düşmek bir yana yükselmeye başladı. Demek ki normal koşulların dışında gelişmeler oldu. Önce bugünkü mekanizmayı kısaca bir kez daha özetleyeyim. Türkiye birkaç aydır carry trade denilen bir olgunun etkisinde bulunuyor. Yurtdışından düşük faizle kaynak bulup gelen fonlar burada dövizleri 1 USD = 32

Kazananlar Kulübü, Kaybedenler Kulübü

Son bir iki aydır çevrenizde olup bitenlere dikkatle bakıyorsanız iki grubun ciddi para kazandığını görmeniz mümkün. İlk grup, Türkiye’ye döviz getirip, TL’ye çevirip mevduat hesabı açanlar ya da bankadaki döviz hesaplarını bozup ellerine geçen parayı TL mevduat hesabına yatıranlar ya da devlete veya özel kuruluşlara ait tahvilleri satın alanlar. Bunların nasıl para kazandığını daha önce anlattım ama bir kez daha anlatayım: Kur sabit kaldığı sürece TL mevduata verilen faiz dövize verilmiş gibi olur ve bu döviz üzerinden (yıllık yüzde 40 net faiz hesabıyla) ayda yüzde 3'ün üzerinde dolar faizi elde edilmesine yol açar. Buraya 1 milyon dolar getiren bir yatırım fonu, kurun 32'de sabit kaldığı varsayımıyla, alım satım farkı, vergi vb. düşüldükten sonra bir ayda 960 bin TL faizle birlikte 1 milyon 30 bin dolarını alıp gider. Aynı durum döviz mevduatı olup da bunları bozdurup kısa vadeli TL mevduata dönen vatandaşlar için de geçerli. Parasını TL mevduata yatıranlar açısından risk; k

BRICS Üyesi Olmak

Resim
BRIC kısaltması ilk kez 2001 yılında yatırım bankacı Jim O’Neill tarafından ortaya atıldı. O’Neill, Building Better Global Economic BRICs başlıklı yazısında Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in 2050 yılına gelindiğinde dünya ekonomisini domine edeceğini öne sürmüştü. BRIC kısaltması da bu dört ülkenin adlarının baş harflerinden yapılmış bir kısaltmaydı. Bu dört ülkenin dışişleri bakanları Eylül 2006’da New York’ta Birleşmiş Milletler toplantıları sırasında buluştular ve O’neill’in sözünü ettiği bu grubu oluşturmaya karar verdiler. 16 Haziran 2009’da Rusya'nın Yekaterinburg kentinde bir araya gelen dört ülke liderleri BRIC grubunun ilk toplantısını yaptılar. 2011 yılında coğrafi dağılımı daha geniş tutmak amacıyla Güney Afrika’yı (South Africa) gruba aldıklarında grubun adı BRICS olarak değiştirildi. Bu yılın başında BRICS grubuna yeni İran, Mısır, Etiyopya ve Birleşik Arap Emirlikleri de katılınca grubun üye sayısı dokuza yükselmiş oldu. G7 ülkelerinin (ABD, Japonya, Almanya, İngil

Asgari Ücret Artırılmalı mı?

TÜİK’in Ücretli Çalışan İstatistikleri Şubat 2024 haber bültenine göre Türkiye’de 2024 yılı itibarıyla sanayi, inşaat ve ticaret - hizmet sektörlerinde ücretle çalışanların sayısı 15,1 milyon kişi. Merkez Bankası ve DİSK-AR verilerine göre bunların yarısının, yani 7,5 milyon kişinin, asgari ücretle çalıştığı tahmin ediliyor. Asgari ücret artırıldığı zaman bu artış asgari ücretlilerle sınırlı kalmıyor, bütün ücretler buna göre artıyor. Ayrıca 9 milyon da emekli var. Demek ki asgari ücret artırıldığında 25 milyon kişinin ücretlerinde çeşitli artışlar yapılması söz konusu oluyor. Türk-İş, her ay dört kişilik bir aileyi esas alarak açlık ve yoksulluk sınırı hesaplaması yapıyor. Açlık sınırı yalnızca gıda harcamaları esas alınarak, yoksulluk sınırı ise gıda harcamasına ek olarak giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar da işin içine katılarak hesaplanıyor. Bu şekilde yapılan hesaplamalara göre dört kişilik bir aile için bu yılın Mayıs ayına