Reel Faiz Kaç?

Tasarruflarınıza yön verirken ya da bir yatırıma karar verirken bilmeniz gereken önemli unsurların başında reel faiz geliyor. Reel faiz, enflasyon etkisinden arındırılmış faizdir. Net nominal faizden beklenen enflasyonu düşerek hesaplanır. Enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde bu hesaplamayı yaparken özel bir formül kullanmak gerekir. Öncelikle bu formülü yazalım ve açıklayalım.

Reel Faiz = ((1 + Net Nominal Faiz) / (1 + Beklenen Enflasyon)) – 1

Bu formülde açıklanması gereken iki kavram var: Net nominal faiz ve beklenen enflasyon. Nominal faiz görünürdeki faiz demektir. Örneğin bir banka bir ay vadeli hesabınıza yıllık yüzde 9 faiz veriyorsa buradaki yüzde 9 nominal faizdir. Bu sizin elinize geçecek faiz gelirini hesaplamanıza yardım etmez. Çünkü bu faiz gelirinden yüzde 12 gelir vergisi stopajı yapılır (mevduatın 1 yıl vadeli olduğu varsayımıyla.) O halde buradan sağlanacak faiz gelirinin net miktarını bulabilmek için gelir vergisi stopajını düşmek gerekir. Buna göre net nominal faiz şöyle hesaplanır: Net Nominal Faiz = Nominal Faiz – (Nominal Faiz x GV stopaj oranı.) Beklenen enflasyon ise 12 ay sonra gerçekleşeceği tahmin edilen enflasyon oranını gösterir.

Bugün için bankaların mevduata verdikleri faiz oranını (nominal faiz oranını) yüzde 9 ve gelir vergisi stopaj oranını da yüzde 12 kabul edersek, bir yıl vadeyle bankaya yatırılmış paranın net nominal faizini şöyle hesaplayabiliriz:

Net Nominal Faiz = Nominal Faiz – (Nominal Faiz x GV stopaj oranı) = 9 – 1,08 = % 7,92

Beklenen enflasyona ulaşmak için elimizde iki tahmin bir de hedef var: (1) TCMB’nin 12 ay sonrası için yaptığı enflasyon tahmini (yüzde 6,3). (2) TCMB’nin yaptığı beklenti anketinde (bu anket reel ve finansal kesimdeki karar alıcı ve uzmanlara ayda bir kez uygulanıyor) ortaya çıkan 12 ay sonrası için enflasyon tahmini (yüzde 7,5). (3) TCMB’nin 2015 sonu enflasyon hedefi (yüzde 5). Bu sonuncu hedef (yüzde 5) 2015 sonuna ilişkin hedef olduğu, bizim hesabımız ise 12 ay sonrasına yani Ekim 2015 tarihindeki duruma ilişkin olduğu için Merkez Bankası’nın hedefinin gelecek Ekim için yüzde 5,5 olduğunu varsayacağız.    

Şimdi yüzde 7,65’lik net nominal faiz oranını ve beklenen enflasyon için de yukarıdaki iki tahmini ve bir hedefi kullanarak mevduat için ayrı ayrı reel faiz hesabı yapalım.

(1)  TCMB’nin 12 ay sonrası için öngördüğü yüzde 6,3 oranındaki enflasyon tahminini esas alırsak reel faiz kaç çıkıyor?
Reel Faiz = ((1 + 0,0792) / (1 + 0,063)) – 1 =  % 1,52
(2)  TCMB beklenti anketi Ekim ayı sonuçlarına göre 12 ay sonrası için beklenen yüzde 7,5 oranındaki enflasyon tahminini esas alırsak reel faiz kaç çıkıyor?
Reel Faiz = ((1 + 0,0792) / (1 + 0,075)) – 1 =  % 0,39
(3)   TCMB’nin 12 ay sonraki hedefini yüzde 5,5 kabul ederek esas alırsak reel faiz kaç çıkıyor?
Reel Faiz = ((1 + 0,0792) / (1 + 0,055)) – 1 =  % 2,30

Benim 12 ay sonraki enflasyon tahminim Ekim ayı beklenti anketinde çıkan yüzde 7,5 tahminine yakın bulunuyor. O nedenle ben hesaplamalarımda yüzde 7,5 – 8,0 aralığını esas alıyorum.   

Beklenti anketinde çıkan yüzde 7,5 oranlı enflasyon beklentisini esas alarak mevduat ile devlet tahvilini kıyaslayalım. Devlet tahvillerinde gelir vergisi stopajı mevduat faizinden farklı olarak yüzde 10 oranında alınıyor. Bugün geçerli olan gösterge faizi (yüzde 8,60) ve en gerçekçi tahmin olarak görünen beklenti anketindeki 12 ay sonrasının enflasyon beklentisini (yüzde 7,5) esas alarak reel faiz hesaplamasını şöyle yapabiliriz:

Net Nominal Faiz = (8,60) – (8,60 x 0,10) = % 7,74
Reel Faiz = ((1 + 0,0774) / (1 + 0,075)) -1 = % 0,22  

Demek ki en gerçekçi görünen beklenti anketindeki tahmini esas alırsak bugün parasını bankaya TL mevduat olarak yatıran bir kişi için reel faiz yüzde 0,39, devlet tahvili alan bir kişi için ise reel faiz yüzde 0,22 olarak çıkıyor. 

Yorumlar

  1. gerçekleşen reel faiz:
    1 yıl vadeli TL mevduat faizinin 2014 Ocak-Ekim ortalaması: %9,913
    stopaj sonrası getiri: %9,913 X 0,88 = %8,723
    2014 Ocak-Ekim ortalama enflasyon: %8,895
    reel faiz: (1,08723 / 1,08895) - 1 = -%0,16
    bu senenin ilk 10 ayında gerçekleşen reel faiz görüldüğü üzere negatif.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 2001'de 100 dolarını Türkiye'de vadeli mevduata yatıran ve mevduatı sürekli yenileyen bir Amerikalı'nın 2008'de 369 doları olmuştu. 2008'de 100 dolarını Türkiye'ye getiren Amerikalı'nın şu an parası 95 dolara geriledi. sıcak para yakında buharlaşacak, hiç gelmeyecek.

      Sil
  2. söylediğiniz gibi reel faiz yok sanal faiz var..konutta balon patlayacak haberlerine karşın ikinci el konut fiatları dahil reel faizin çok üstünde fiat artışları var..bu durumda konut satan kaybeder gibime geliyor..enflasyona karşı korunma amacıyla konut alıp kiraya vermek rasyonel görünüyor..tabii kiracıyla maliyeyle uğraşmayı göze alanlar için

    YanıtlaSil
  3. Hocam tasarruf acigini gidermek ve uzun vadede surdurulebilir buyumek icin reel faizi arttirmanin sart oldugu bir gercek. Reel faizi arttirmak icin ya nominal faiz artacak ya da enflasyon orani dusecek. Bu durumda merkez bankasinin reel faizi daha da yukseltmesi icin faiz oranlarini arttirmasi gerekmiyor mu? Iktidarin merkez bankasi uzerinde ust duzey baskisi oldugu bilindigine gore sizce kisa vadede merkez bankasinin faiz oranlarini arttiracagini dusunuyor musunuz? Tesekkur ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ama sanırım tam tersi olacak ve MB üzerindeki faizi indir baskısı artacak. MB'nin faizi artırma şansı seçime kadar hiç yok. Ancak kurlarda yukarı yönlü bir sıçrama olursa belki.

      Sil
  4. Mahfi bey yazınız için teşekkürler.
    Sormak istediğim konu bankaların mevduata merkez bankası oranlarından daha fazla faiz verdiği kredi k kullanırken de zaten odedigimiz faiz oranı çok daha fazla merkezle bankaların arasında oluşan bu farkın sebebi nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çünkü bankalar mevduatı yüzde 9 - 10 ile topluyor ve ayrıca Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi ödüyor. Bunlara ek olarak bankaların kendi masrafları var (şube masrafları, altyapı masrafları, personel giderleri vb.)

      Sil
    2. Bir şey daha ekleyeyim. Bankalar ayrıca yüzde 9 - 10 faizle topladıkları mevduata yüzde 11,5 oranında zorunlu karşılık ayırıp onu da faizsiz olarak MB'ye yatırıyorlar. MB 2015ten itibaren buna yüzde 2,5 ortalama faiz ödeyecek. Ama b u faiz bankaların yüzde 9 - 10 ile topladığı maliyeti karşılayamıyor.

      Sil
    3. Hocam izninizle, Bankaların Mevduat faizi ile kredi faiz oranları arasındaki farkı açıklamak için bir konuyu daha izah etmek istiyorum. Bu gün itibariyle bankalardaki mevduatın ortalama vadesi 45 gün civarında. Oysa Tüketici kredilerinin vadesi 36 ay, konut kredilerinin ise 120 aya kadar uzanıyor. Bu faiz oranlarının sabit olduğunu dikkate aldığımızda, Bankaların olası maliyet artışı riskine karşı kendilerini korumak için Mevduat ve Kredi faiz oranları arasındaki bu faiz farkını korumaları gerekiyor.

      Sil
  5. Eğer döviz kurları bu seviyelerde kalırsa,ham petrolün uluslararası varil fiyatı bu seviyelerde kalır ise,kuraklığın etkisi ortadan kalktığında enflasyonda 2015 için bir gerileme söz konusu olmaz mı sizce? teşekkürler saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii olur. Ama bu denklemde kurlar işin yumuşak karnı. Yani kurlar pek sabit kalacağa benzemiyor.

      Sil
    2. petrol buralarda kalırsa küresel ekonomi gerçekten ciddi anlamda yavaşlıyor demektir. brentin 80 dolarda kalması petrol arz-talebine baktığımızda petrol talebinde geçen yıla kıyasla %4-5'lik bir düşüş olması halinde mümkün. bu da küresel durgunluk anlamına gelir. dışarısı durgunluğa girerse bizim de ihracatımız azalır. o zaman enflasyon değil, büyüme ve işsizlik gibi problemlerimiz olur.

      Sil
  6. Geçen sene yeni bitmiş bir daire sormuştum.
    2+1. 650.000 tl.
    Geçen hafta aynı daireyi yine sordum.
    850.000 tl.

    Kaç enflasyon ?
    (850-650)/650 = % 30

    Devletin açıkladığı kaç ? ☺☺☺☺

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru ama enflasyon sepetinde binlerce kalem mal var.

      Sil
    2. Peki.
      Bir tarafta 1000 kalem var. Ortalama fiyat artışı % 5.
      Diğer tarafta 10 kalem var. Ortalama fiyat artışı % 30.
      Resmi otorite ne diyor ?
      Hepsinin ortalaması % 10 diyor ve bunu halka ilan ediyor..
      Bu oranın son derece göreceli olduğunu biliyoruz.

      Bir adım daha ileri gidelim.
      Demek istediğim şu :
      "Resmi otorite, fiyatı az artan 1000 ürün sayesinde, fiyatı çok artan 10 ürün üzerinden, vatandaştan kendisine doğru para transferi yapmaktadır"

      Eğer böyle olmasa, durup dururken devlet, neden 200.000 liralık evleri yıkıp yerine 600.000 liralık evler yapmaya kalksın ??

      Sil
  7. Mahfi Hocam merhaba, yaptığınız analiz kesinlikle çok doğru; ancak burada işe biraz da TCMB cephesinden bakarsak, her beklenti bozulmasında reel faiz düştüğünde buna nominal faizleri artırarak tepki vermek ne kadar doğru? Beklenti yönetimi yaparak enflasyon beklentilerini azaltmaya çalışmak da gerekmez mi? Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beklenti yönetiminden sonuç alabilmek için bunu yapacak olanların kredibilitesi olması lazım. Sizce son 7 yılın hiçbirinde enflasyon hedeflemesini tutturamamış olan ve faizi artırmak konusunda hükümetten baskı gördüğü düşünülen bir MB nin beklentileri yönetebilecek kredibilitesi var mı?

      Sil
  8. hocam merhaba,
    reel faizi bugünden tahmini olarak hesaplayarabilriz, ama asıl reel faiz alıp almadığımızı işlem bitince ( enflasyon oranı kesinleşince) öğrenmiş olmuyormuyuz.?
    bugünkü reel faiz hesaplamaları bu anlamda yatırım kararı vermek için bir tahminden ibaret diyebilrmiyiz.

    sayg.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elbette öyle. Bu tahmini bugün yapıyoruz ki ona göre paramızı yönlendiriyoruz.

      Sil
  9. "hastaneler zenci ve hispaniklerle doldu taştı. bunların primleri benim vergilerimle ödeniyor. bir de hastanalerde kalabalık yaratıp aldığım sağlık hizmetinin kalitesini düşürüyorlar. bitmedi, pre-existing conditions dikkate alınmadığı için de daha fazla prim ödüyorum. 20 senelik kliniğim ve doktorum değişti bu Obamacare denilen saçmalık yüzünden. hayatımda ilk kez GOP'a oy verdim."
    hocam, bu sözler Amerika'da 25 yıldır yaşayan yakınıma ait. dünkü seçimlerde Cumhuriyetçiler Kongre'nin her iki kanadını da aldılar. sanırım Obamacare sağlık düzenlemesini yürürlükten kaldırmak için çalışacaklar. Obama ise izin vermemeye gayret gösterecek. yalnız Washington'ın önümüzdeki 2 yıl boyunca gergin kalacağını ve bunun ekonomik yansımaları (bütçe, vergiler, borç tavanı vb.) da olacağını herkesin hesap edip ona göre beklentilerini şekillendirmesi lazım diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet normal koşullarda ABD Başkanı son üç beş ayda topal ördek olur ama Obama seçime iki yıl kala topal ördek konumuna düştü. Bundan sonra işleri daha zor.

      Sil
  10. Hocam, enflasyonda önemli sayılacak bir düşüş yaşanıp, nominal faizleri sabit tutmak kaydıyla, reel faizlerin artması tasarruf düzeyini belirgin bir şekilde artırmaya yetecek mi?
    Geçmişte, bir çok ülkede, negatif reel faizlerden sonra gelen pozitif reel faizlerin tasarruf düzeyine etki etmediğini görüyoruz. Sizce bizde de böyle bir durum yaşanır mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O kadar hızlı bir değişim süreci yaşanıyor ki her on yılın koşulları bir önceki on yılınkinden farklı oluyor. O nedenle geçmişe bakıp geleceğe yönelik karar vermek eskisi kadar kolay değil artık. Enflasyon yüzde 3 düzeyine inse ve nominal faizler yüzde 5 olsa bundan hem yabancılar hem yerliler kazanır. 2 puanlık reel faiz de iniş çıkışlar olmamak koşuluyla tasarrufların artmasını olumlu etkiler diye düşünüyorum.

      Sil
  11. Sn. Eğilmez

    Bu site genelindeki çalışma ve emeğiniz gerçekten takdire değer. Sizi tebrik ediyor ve devamını diliyorum. İnanın yazılarınızdan bir kişi bile faydalanıyor olsa; önemli birşeydir...

    Aslına bakarsanız bu tip tahmin, projeksyon veya hedeflerin; geçmişe nazaran bir yol haritası, gösterge veya sinyal olma özellikleri oldukça zayıflamış durumdadır. Bunda; küreselleşme, bilişim, iletişim, sermayenin serbest dolaşımı vb. gibi hepimizin artık ezberlediği süreçlerin katkısıyla, ekonomilerin gittikçe birbiriyle daha sıkı bir etkileşimde bulunmalarının payı çok büyük.

    Ne var ki Türkiye' nin mevcut ekonomik yapısı; içeride bu süreci bir kademe daha ileri götürerek bizi olması gerektiğinden daha edilgen bir konuma itmektedir. Zaten dış bağımlılık dediğimiz de bu değil mi... Dolayısıyla; önümüzdeki dönemde dış alemde yaşanacak gelişmeler, altını çizerek en az Merkez Bankası' nın politikaları kadar etkin olacaktır. Örneğin FED' in herhangi bir toplantısında 0,25 rakamı teleffuz edilse, bu yazıya konu olan tahminlerin ne ifade edeceği oldukça tartışmalıdır.

    Dünya genelinde olası yeni bir ekonomik iklimin tartışıldığı bugünlere; hem dışarıda, hem de içeride hareket alanımızın dar olduğu ve gereğinden daha edilgen bir konumda giriyoruz.

    İşin başka bir ilginç yanı ise; 2001 krizinden bu yana sahip olduğumuz riskleri yönetmekten ziyade, yalnızca bu risklerin yerini ve içeriğini değiştirdiğimizi işaret eden bir tablo ile karşı karşıyayız. Daha da ilginci; geçmişe göre özel sektör ve hanehalkının olası olumsuzlukları çok daha yakından ve derinden hissedeceği bir yapı sözkonusu gibi duruyor.

    Umuyorum ki; 94, 98, 01, 08 krizlerini profesyonel olarak finans piyasalarında tecrübe etmiş; başka bir deyimle iş hayatında krizden başka birşey görmemiş şahsımın artan risk algısının yarattığı kuruntulardır bunlar...

    Sizin de düşüncelerinizi merak ediyorum.

    Saygılarımla...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Elimden geldiğince bildiğimi, anladığımı ve deneyimlere dayalı analizlerimi paylaşmaya çalışıyorum.
      Son derecede doğru saptamalar yapmışsınız. Ya da ben de sizinle aynı görüşte olduğum için bana doğru geliyor bunlar. Ben de sıkıntıların daha fazla hissedileceği, risklerin daha da artacağı bir ortamın yaklaşmakta olduğu tedirginliğini taşıyorum.

      Sil
  12. hocam, diyelim ki şu an faiz %10 ve ortalama kredi vadesi 5 yıl. enflasyonu düşürmek için 2 seçeneğiniz var. ya faizi %15 yapıp kredi vadesini 5 yılda tutacaksınız. ya da faizi %10'da bırakıp kredi vadesini 3 yılla sınırlayacaksınız. hangisini seçerdiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eldeki veriler bu soruyu yanıtlamaya yetmez. Herşeyden önce enflasyonun talep enflasyonu mu maliyet enflasyonu mu olduğunu bilmeden karar verilemez.

      Sil
    2. Hocam yanlış anlamayın sizin gibi bir üstada yol göstermek haddime değil ama...

      Maliyet enflasyonunun artık ön planda olduğunu söylememiz gerektiği kanısındayım!

      Mayıs 2013'te Bernanke sinyal vererek, tüm gelişmekte olan ülkeler ve tabii ki Türkiye için yaklaşan büyük depremin artçılarını başlattı.

      Aralık 2013 / Ocak 2014'te Yellen tapering i -QE- bitirmeye başladıklarını ilan etti. 31 Ekim 2014 itibariyle program bitti, ve depremin şiddeti artmaya başladı ama henüz toplumun tüm katmanları tarafından hissedilmeye başlanmadı.

      Haziran 2014'e kadar talep enflasyonunun ağır bastığını söylemek mantıklı idi. Çünkü herşeyden evvel iç piyasada küçük de olsa bir canlılık vardı.

      Tapering in bitişi sonrası Kasım 2014'e girdik; iç piyasa canlılığı da artık bitti!

      Siz de gayet iyi biliyorsunuz ki, özellikle Haziran 2014'ten beri dolar kuru muazzam zikzaklar çizerek dalgalanıyor. İmalat sanayinin çok büyük bir bölümünün dolar borcu olduğunu, ve üretimlerini devam ettirebilmek için dolar üzerinden ithalata adeta mahkum olduklarını biliyoruz!

      Daha açık konuşalım; yüksek dolarla bile olsa eğer ithalat yapmazlarsa tüm Türkiye genelinde işletmelerin üretim hatları on/off düğmesine basılmış gibi durur!

      Ve hemen ardından işçiyi, çalışanı, personeli... zorunlu izne göndermeye başlayacaklarını, ve bir sonraki adımın da -kitlesel işten çıkarma-lar olduğunu hatırlatmaya gerek yok herhalde!

      Ve bundan sonra doların yönü hep yukarı doğru!

      _ _ _ _ _>

      Sil
    3. _ _ _ _ _>

      Son 1,5 - 2 yıldır, döviz açığı olan şirketlerin ellerinden geldiğince hedge yapmaları neredeyse her ekonomist tarafından nasihat babında öneriliyordu.

      Adeta -tasarruf yapma, harcama yap; zaten tasarruf yapma imkanı vermeyecek sana piyasa- algısı ile uyutulan bir toplumda, üretim yapmaya çalışan şirketler kendilerinin neresinden kesinti yapsın, hangi gider kalemini kapatsın da hedge yapmaya başlasın! Şirketler zaten boyunlarına kadar dolar borcuna batmış, üstüne üstlük ufak tefek siparişlerin dahi üretimini devam ettirebilmek için daha fazla dolara ihtiyaçları varken bu şirketler neresinden kısacak da hedge yapmaya başlayacak!

      Hedge dedikleri elinde avucunda tuttuğu, şirketin bir köşesinde (veya bankasında) kötü günde kullanmak mahiyetinde tuttuğu varlıkları olan şirketler için geçerlidir; bu varlıkları dolar yükseliş trendine girmeden hemen önce dolara çevirip ileride karşılacağı döviz açığı pozisyonunu kapatmaya başlayacak ki yarın öbür gün pazarda para kalmadığında, ve şirketin borçlarının geri ödenmesi başladığında kafasını duvarlara vurmasın! Hedge, Türkiye gibi ülkelerde kolay kolay uygulanamaz; köklü ve yurtışında sağlam ortaklıkları olan kallavi birkaç holdingimiz ve ergen irisi kıvamına ulaşmış birkaç bin KOBİmiz hariç!

      Talep enflasyonu ön planda olsa idi, TCMB'nin aldığı/alacağı tedbirlerle bu enflasyonu uzun vade de olsa disiplin altına almak ve hatta düşürmek mümkündü. (ki TCMB'nin 28/29 Ocak 2014'den beri Türkiye isimli bir sirkte, iki yüksek duva arasına gerilmiş bir tel üzerinde, dengesini sağlamak için kullandığı uzun çubuk elinden alınmış, ve gözleri sıkı sıkı bağlanmış şekilde, bir duvardan diğerine yürümeye mecbur bırakıldığını biliyoruz!)

      Ama gelin görün ki, -maliyet enflasyonu- hastalığı hiçbir şeye benzemez!

      Teşbihi mazur görün, bırakın TCMB'yi, hükümetin köküne bile dinamit döşeyecek kadar tehlikeli bir enflasyon türüdür bu -maliyet enflasyonu!- (İster A partisi olsun, ister B partisi olsun, ister koalisyon hükümeti olsun farketmez!)

      Ekonomide yavaşlama olduğu, en büyük çuvalı getirseniz dahi, artık saklanamayacak bir gerçek! Dizimizi döveceğimize, acil önlemleri almak için neler yapılmalı, bunları konuşmaya başlasak daha mantıklı!

      Enflasyonun yükseliş hızında milimlik bir yavaşlama, ama yine de yüksek bir seviyede kısa dönemli sabitlik havası yaşayacak Türkiye (özellikle FED'in ilk faiz artırımdan sonra Türkiye'de enflasyon tekrar yükseliş trendine girecek!)

      Türkiye'de üretim yapan şirketler, dolardaki dalgalanma nedeniyle mallarının fiyatlarında indirim yapmaya asla gidemeyecekler ve rakiplerinin fiyatlandırma politikalarını daha dikkatli takip edecekler. Eğer fiyatlarda indirim furyası başlarsa, bunun asıl sebebi, sektörlerin aynı anda indirime başlaması olacak, ve bu süreçte bütçeleri arapsaçına dönmüş, kırılgan pozisyona sahip şirketler bir bir kapanacak!

      Ki indirim furyasının başlaması gibi bir durum bu ülkede orta vadede mümkün değil. Çünkü şirketlerin azımsanamayacak bir bölümü, hanehalkının cebinde hala para olduğu, ve bunu harcamaya başlamak için -avantajlı fiyat, doğru zamanı- beklediği gibi bir yanılgı içersinde! Bu yanılgı, Türkiye'nin enflasyon sorunu içinde talep enflasyonunun ağır bastığı yanılgısını da ne yazık ki devam ettiriyor!

      Yakın geçmişe kadar enflasyonun talep yönlü olduğu doğru idi, ama artık EBOLA kadar tehlikeli -maliyet enflasyonu-nun içimizde saklanmakta olduğu anlaşıldı!

      -Maliyet enflasyonu- artık kendini saklamaktan çekinmiyor, bu ülkenin neredeyse her şirketinde cirit atıyor! İlaçlar geliştirmeye derhal başlamak zorundayız!

      Son olarak siz de kemerlerinizin sağlamlığını bir kez daha kontrol edin Mahfi Hocam. Hatırladığım kadarıyla en son bir özel üniversitede öğretim üyeliğine devam ediyordunuz. Bugün de devam ediyorsanız lütfen dikkat ediniz, gözünüzün yaşına bakmaz sizi de kapının önüne koyuverirler!

      Sil
    4. Fed'in en son 2 faiz artırım süreci 1994-2000 ve 2004-07 arasındaydı. her iki periyotta da Fed'le birlikte Avrupa ülkeleri de faiz artırıyordu. dolayısıyla doların değeri diğer para birimlerine karşı çok artmadı ve ABD ihracatına darbe vurmadı. şimdi Avrupa negatif faiz veriyor ve bir süre sonra ciddi anlamda para basmaya başlayacak. Japonya malum sürekli QE. bu ortamda Fed'den faiz artışı beklemek zor. ayrıca ABD özel sektör yatırımlarının 10 senedir yerinde saydığını unutmayalım. eğer Fed faiz artışı değil de varlık satışına bile başlasa bizim ihracatçı için çok kötü olur. gelirin %70'i euro, giderin %60'ı dolar ile. 1,35 euro-dolar paritesi 1,15'e gerilediği vakit euro cinsi karlılık %40 düşüyor.
      Türkiye'de talep enflasyonunun geçerli olmadığını söylmek zor çünkü kredi artış hızı %15-20 gibi düzeylerde. az bir oran değil. maliyet enflasyonuyla kol kola gidiyorlar.

      Sil
  13. risklerin yerini ve içeriğini değiştirdiğimiz konusunda size katılıyorum. 2002'de banka dışı kamu kesimi borcunun GSYH'ye oranı %72, banka dışı özel kesim borcunun GSYH'ye oranı %26 idi. 2014'te kamu borcu %36'ya geriledi, ama özel kesim borcu %82'ye çıktı. borçlular yer değiştirdi. özel kesim borcuyla ilgili (iç + dış) Mahfi hocadan bir yazı bekliyoruz ama "veri yok" diyerek aylardır yazmıyor :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ne yazık ki özel kesimin iç borç stokuyla ilgili veri yok. Ben bunu yıllar önce Radikal'de yazmış ve TOBB'a bunu saptamak için her ay üyeleri arasında anket düzenlemesi önerisinde bulunmuştum. Ne yazık ki kimseye kabul ettiremedik. Belki şimdi aynı öneriyi TCMB'ne yapmakta yarar olabilir.

      Sil
    2. var hocam.
      evds.tcmb.gov.tr sitesinde sağdaki "aylık para ve banka istatistikleri - krediler" menüsünde "yurtiçi kredi hacmi" verisi var. orada 1986'dan günümüze genel yönetim, mali olmayan kamu girişimleri, özel sektör (hane halkları + reel sektör) ve banka dışı mali kuruluşların yurtiçi (TL ve döviz) kredi borçları var. bu datayı şimdiye kadar keşfetmemenize şaşırdım doğrusu.

      Sil
    3. Ben de sizin benim günde en az üç kez ziyaret ettiğim TCMB sitesinden bunu keşfedememiş olmamı düşünmenize şaşırdım. Burada konu ettiğimiz sadece kredi borcu değil. Onu TCMB'den de BDDK'dan da bulmak mümkün. Özel sektörün iç borcu deyince bunların yanı sıra vergi borcu, sosyal güvenlik borçları, kamu kurumlarına olan borçları vb yi de kastediyorum.

      Sil
    4. eğer kamu ve banka dışı özel sektör borç yükünü topluca görmek isterseniz bu veriye gerek yok çünkü birinin borcu diğerinin alacağı. sadece özel sektöre ilişkin kapsamlı bir hesaplama istiyorsanız TCMB sektör bilançoları var. mesela 2012 verilerinde tüm sektörlerin net satışları 1 trilyon TL olarak görünüyor. 2012'de reel sektör gayrisafi yurtiçi hasılası 1,11 trilyon olmuş ki birbirine yakındır. 2012 verisinde "ödenecek vergi ve benzeri yükümlülükler" kalemi 14,1 milyar TL olarak yer alıyor. veri seti 1990'a kadar gidiyor.

      Sil
  14. İyi günler Hocam.
    Gün gelir sorumlulardan hesap sorulur. (2023 Türkiyesi)
    .............: Nedir bu tasarruf düzeyinin hali?
    Hükümet: Reel faiz düşük Efendim.
    .............: Peki yatırımlar?
    Hükümet: O kadar dedik Efendim ''Tüketmeden üretim olmaz.'' diye dinlemediler ki.

    Karar: Hükümet görevini icra ettiği dönem içinde vazifesini başarıyla yerine getirmiş olup sanıkların beraatine;
    Davacı halkın 100 yıllık Cumhuriyet tarihinin en büyük maddi ve manevi tazminatını ödemesine;
    Maddi tazminatın, Halkın yönetildiği sürede iyi niyeti ve ödediği bedeller göz önüne alınarak; tamamının indirilmesine ve halkın geçmişinden ders çıkarıp aklını başına almayacağı göz önünde bulundurularak manevi tazminat ödemelerine atadıkları yandaşlarının oy çokluğuyla karar verilmiştir. (Anayasa Mahkemesi)

    İçinde bulunduğumuz ekonomik durumdan bedeli bir şekilde halka ödetilerek çıkılır bunu anlıyorum hatta alıştımda anlamadığım Yasal Karşılık oranına faiz ödenmesi kararının asıl nedeni?
    Umarım iyi günler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zorunlu Karşılıklara biliyorsunuz 2002 - 2010 arasında faiz ödeniyordu ve 2010'da kaldırıldı. Şimdi yeniden konuyor. Bence bu yanlış bir yaklaşım değil. Çünkü diyelim ki banka 100 TL mevduatı yüzde 10 faizle topluyor. Bunun 11,5 TL'sini TCMB'ye ileride düşeceği sıkıntılar için zorunlu karşılık olarak yatırıyor. Kalan 88,5 TL'yi kredi olarak veriyor. Bu durumda 88,5 TL'nin bankaya maliyeti 10 TL (100 TL'nin yüzde 10'dan maliyeti) yani faizi de yüzde 11,3 oluyor. TCMB, zorunlu karşılıklara faiz ödeyerek bu yüzde 11,3'ü biraz aşağı çekmeye çalışıyor. Bu yolla da kredi faizlerini biraz düşürmeyi amaçlıyor.

      Sil
  15. Hocam Bugün arkadaşım sordu Türkiye neden pahalı ? Bende iktisat okuduğum için havalı havalı enflasyon var o yüzden dedim. Sordu neden enflasyon var ? Bir an şaşırdım sonra şöyle cevapladım piyasada çok para var. Doğru söyledim mi ? Bu soruya nasıl en açıklayıcı cevabı verebilirim ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer talep enflasyonu olsaydı dediğiniz doğru olurdu. Oysa etrafta konuşulanlara bakarsanız piyasada tam tersine para sıkıntısı var. Bizde şimdilerdeki enflasyonun asıl nedeni maliyet enflasyonu. Yani kurlar yükseliyor ve ithalat pahalı hale geliyor. Çünkü bizim üretimimizin yaklaşık yüzde 60'a yakın ağırlığı ithal mallar kullanılarak yapılıyor. Kur arttıkça ithalat pahalı hale geliyor, ithalat pahalılaştıkça da onları kullanarak ürettiğimiz mallar pahalılanıyor. Neyse ki bu aralar petrolde ucuzlama var. Onun da fiyatı artsa iyice kötü olacak.

      Sil
    2. Adsız arkadaş bence haklı. 2014 Haziran sonunda TL arzı 685 milyar TL. 2013 Haziran'da 625 milyar TL imiş. TL arzı 1 yılda %9,6 artmış. 2014 ikinci çeyrekte reel (sabit fiyatlarla) üretim bir önceki yıla göre %2,1 artmış. aradaki fark da bir şekilde enflasyon olarak karşımıza çıkıyor.

      Sil
  16. Hocam, Kongre'nin Cumhuriyetçi bir üyesi Fed'in audit edilmesine ilişkin Eylül'de bir yasa sunmuş ve Temsilciler Meclisi'nde bu yasa kabul edilmişti. şimdi bu yasa Senato'da 2015'te kabul edilir ancak Obama %99,9 veto eder ve uygulanmaz. ancak bu Kongre üyesi Fed'in aynı zamanda Taylor kuralına uygun davranmasını ve kafasına göre takılmamasını savunan bir üye. Taylor kuralına göre ABD'de şu an %1,05 faiz olması gerekiyor (enflasyon %1,7 output gap %1 inflation gap %0,3) bu faizi küresel ekonomi şu anki haliyle kaldırabilir mi? Fed'in kafasına göre takılmaması doğru olur mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ekonomi politikasında kurallar uzun vadede tutturulması gereken çizgileri çizerler. Kısa vadede bu kurallara sıkı sıkıya bağlı kalırsanız ekonomi politikasında esneklik olmaz. ABD, sadece kendisine göre değil aynı zamanda liderliğini yaptığı küresel sisteme göre de davranmak zorunda. Küresel sistemi alt üst edecek bir uygulamaya girerse sonunda o uygulama ABD'yi de batırır.

      Sil
  17. Hocam merhaba,
    Şirketler tahvil satarak borçlanma yolunu seçerken banka kredilerinin faizleri ile tahvil alıcısına ödeyecekleri faizi karşılaştırıp mı karar alırlar? Yoksa bu iki seçimi yapmak için daha çok parametreye mi ihtiyaç var?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Esas olarak tahvil için ödeyecekleri faiz banka kredisinin faizinden daha düşük olduğu için tahvil çıkarmayı tercih ederler.

      Sil
  18. hocam iyi günler yazınızla pek alakası yok ama yabancı yatırımcı güçlü tl den mi yanadır yoksa güçsüz tl den mi ? Ve bunun mantığını kısaca açıklar mısınız ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yabancı yatırımcı, parasını TL bir yatırım aracına yatırdıktan sonra TL'nin değer kazanmasını ister. Çünkü dönem sonunda elde ettiği TL'yi kendi parasına çevirirken kazançlı olur. TL bu süre zarfında değer kaybederse yabancı yatırımcı zarar eder. Bu konuda hesaplamaları merak ediyorsanız bu blogda yazdığım Türke Başka Yabancıya Başka Reel Faiz adlı yazıma bakın.

      Sil
  19. Hocam gün içinde tonlarca veri açıklanıyor ve FX piyasalarında sert iniş ya da çıkışlar yaşanıyor. Bu adamlar verileri saniyesinde yorumlayıp mı hareket ediyorlar? Ayrıca veri açıklanması demek geçen ayda neler olmuş bunların istatistiğini vermek demek. Bu gerçekten aşırı öneme mi sahip?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O kadar tonlarca veri açıklanmıyor ama oldukça fazla veri açıklanıyor. Verilerle ilgili programlar var. Özellikle hisse senedi ve tahvil yatırımı yapan fonların alım satım çizgileri var. Veriler gelip de işlendiğinde bu çizgilerdeki yerine göre hemen işlem yapmaya başlıyorlar.

      Sil
  20. Hocam bugün hükümet tarafından açıklanan yapısal dönüşüm stratejisini nasıl degerlendiriyorsunuz? Bununla alakali yazı düşünüyor musunuz Teşekkürler ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düşünmüyorum çünkü bu açıklananlar yapısal dönüşüm değil zaten olması gereken şeyler. Yapısal reformlar konusundaki görüşlerimi bu blogda Yapısal Reformlar Rehberi başlıklı yazımda yayınlamıştım.

      Sil
  21. Hocam ne oluyor böyle, ne yapacağız hocam?

    Gündüz vakti Davutoğlu yapısal reform eylem planını açıkladı, borsa 80.000'lerin üzerinde;

    İşten çıktım, eve vardım, yemeğimi yedim, duş aldım, kalan işlerimi bitirmek için bilgisayarımı daha yeni açtım, haydaaa borsa 77.510 ve inmeye devam ediyor!

    Ne yapacağız hocam?

    Kalp krizi geçirmekten korkuyurum!

    Hangi teorileri uygulayalım önümüzü biraz daha net görebilmek için hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doların yönü yukarı.Bunu bilmek bence yeterli.

      Sil
  22. hocam yazınız için teşşekkur ederim...Fisher etkisine göre, gelecekteki enflasyonun beklenen değerinde bir azalma olursa nominal ve beklenen reel faiz oranları nasıl değişir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne yazık ki bizde konular bu kadar bilimsel olarak ele alınmıyor. Talimat ne yöndeyse ona göre değişiyor.

      Sil
  23. Hocam bizim ağaçlarla ne alıp veremediğimiz var?

    İktisat kelimesinin kökünde zaten sınırlı kaynakların kullanımında ustalaşmayı öğrenmek (ve öğretmek) yatar.

    Ve siz de bir ustasınız.

    Sadece "Kapitalizm, gölgesini satamadığı ağacı keser." sözü ile açıklayabilir miyiz herşeyi!

    Sizin fikriniz nedir hocam?

    Saygılarımla...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu söz kapitalizmin acımasızca kar peşinde koştuğunu anlatmak için söylenmiş bir söz. Kapitalizmin en fazla geliştiği ülkelerde demokrasi, insan hakları, çevre duyarlılığı vb de geliştiği için bu söz oralarda pek geçerli olmuyor. Ama bizim gibi ahbap çavuş kapitalizminin yerleştiği ülkelerde bu dediğiniz söz geçerli olabiliyor.

      Sil
  24. Hocam öncelikle kitap niteliğinde yazılarınız için teşekkür ederim.hocam türkiyede 76 milyonun yuzde kaci tasarrufunu faizde değerlendiriyor.(dini faktorlerden dolayi)faizde değerlendirenlerden kaçı reel getiriden haberdar.rasyonel insan şu anki ttuketimi bir yil sonraki fiyati ve faiz getirisi arasında kıyas yapar reel getiri yüksekse tuketimi erteler.fakat klasik türk insanı aylık gelirden harcamasıni yaptıktan sonra elinde kalan parayla tasarruf araçlarına yönelir o yüzden enflasyonun reel getirnin çok bi önemi yoktur.bizim şu an faiz artırmamiz sadece yabanci tasarrufcunun işine gelir enflasyonunda onun için önemi yok çünkü turkiye de harcama yapmiyor tr de yaşamıyor.bence bizim yastık altındaki gömulenmis parayı yatırıma yönlendirmemız gerek bunun yolu da banka dışında tutulan altının piyasada değerinin altinda satın alinmasi.yanlış mi düşünüyor um hocam.

    YanıtlaSil
  25. Net nominal faiz (Gelir Vergisi stopajı düşülmüştür)= % 8,7
    12 ay sonrası beklenen enflasyon oranı= % 7,4

    Hocam değerler bu şekilde iken paramızı bankada 12 aylık vadeli mevduat hesabında tutmak sizce rasyonel bir durum mudur ? Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  26. Hocam anlam kargaşası yaşadığım için soruyorum. Reel faizler diyoruz ama mevduat mı kredi faizi mi olduğunu bazen anlamak zor oluyor.Genel olarak faiz dendiğinde hangisini anlamamız lazım.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi