Gelirden Kim Daha Çok Pay Alıyor?

Gelir dağılımı, bir ekonomide yaratılan gelirin o ekonomideki kişiler, gruplar, bölgeler arasında nasıl paylaşıldığını ortaya koyan göstergedir. İnsanların yaşamlarını sürdürebilmek için üretim sürecine katılarak üretimde bulunmaları karşılığında o üretimden aldıkları pay onların gelirini oluşturur. Gelir dağılımı, üretimden alınan bu payların dağılımının eşitliğinin derecesiyle ilgilenir. 

Gelir dağılımı, çeşitli sınıflandırmalara göre ölçülebilir. Bunların içinde en çok ilgi çekeni kişisel gelir dağılımı ve fonksiyonel gelir dağılımıdır. Kişilerin üretime hangi sıfatla katıldıklarına bakılmaksızın gelirin kişiler arasında nasıl paylaşıldığına bakılacak şekilde bir ölçümleme yapılmışsa bu, kişisel gelir dağılımını gösterir. Kişilerin üretimdeki fonksiyonlarına bakarak bir ölçümleme yapmışsak bunun sonuçları bize fonksiyonel gelir dağılımını verir.   

Bir kez daha tekrarlamak gerekirse fonksiyonel gelir dağılımında kişiler temsil ettikleri üretim faktörlerine göre sınıflandırılır ve emeğin, sermayenin, toprağın ve girişimcinin aldıkları paylara göre gelir dağılımı ölçülür.

Türkiye’de fonksiyonel geir dağılımını görebilmek için Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yapılan 2013 yılı fonksiyonel gelir dağılımı araştırmasının sonuçlarını bir tablo halinde verelim (kaynak: TÜİK, http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1011)

Üretim Faktörü
Üretimden Aldığı Gelirin Cinsi
Üretimden Aldığı Pay (%)
Emek (İşgücü)
Ücret
51,5
Girişimci
Kar
19,6
Toprak
Rant
3,3
Sermaye
Faiz
3,1
Diğer
Emekli aylıkları, sosyal transferler, diğerleri
22,5
Toplam

100

Bu tabloya göre Türkiye’de üretimden en büyük payı yüzde 51,5 ile emek (ücret, maaş, yevmiye gelirleri adları altında), ikinci en büyük payı yüzde 19,6 ile girişimci (kâr ve benzerleri adı altında) almaktadır. Üretimden en düşük payları alan üretim faktörleri ise yüzde 3,1 ile faiz geliri elde eden sermaye sahipleri ve yüzde 3,3 pay elde eden toprak (doğal kaynaklar) sahipleridir.

Tabloda, Diğer başlığı altında yer alan ve bütün grupları ilgilendiren emekli aylıkları, sosyal transferler ve diğerlerini gruplara dağıtırsak, emeğin aldığı payın daha da yükseldiğini görebiliriz.

Tuhaf ama gerçek: Hakkında kıyametler koparılan faizin milli gelirden aldığı pay budur.



Tanımlar (TÜİK sitesinden aynen alınmıştır):
Faaliyet gelirleri: (1) Maaş, ücret, yevmiye gelirleri: Gelir referans dönemi içerisinde ücret karşılığı bir işte çalışma sonucunda elde edilen nakdi veya ayni gelirlerdir. Gelir referans dönemi içerisinde alınan ikramiye, iş riski, iş güçlüğü teminindeki güçlük zammı, fazla mesai, prim ve temettüleri ve ek görevlerden elde edilen gelirler maaş, ücret veya yevmiye gelirine dahil edilmiştir. (2) Müteşebbis gelirleri: Gelir referans dönemi içerisinde müteşebbis olarak çalışan fertlerin (işteki durumu kendi hesabına veya işveren olarak çalışanlar) faaliyetleri sonucu elde ettiği gayri safi hasılatından, gelir referans dönemi içerisinde yaptığı tüm giderler (işyeri masrafları, vergiler, sosyal güvenlik kesintileri vb.) düşüldükten sonra elde edilen gelir müteşebbis geliridir.
Faaliyet dışı gelirler: (1) Gayrimenkul kira geliri: Apartman dairesi, dükkan, depo vb. gayrimenkuller ile tarla, bağ, bahçe, arsa gibi mülklerin referans dönemi içerisinde kiraya verilmesi sonucu elde edilen hasılattan, bu hasılatın sağlanması için yapılan tüm giderler (sigorta, vergi, tamir ve bakım giderleri vb.) düşülerek elde edilen gelirdir. (2) Menkul kıymet geliri: Banka hesabından elde edilen faiz, finans kurumlarından veya sermaye şirketlerinden elde edilen temettü veya kar payı vb. gelirlerdir. Menkul kıymet gelirlerinde, vergiler gelir elde edilmeden kaynaktan kesilmektedir. Ancak, menkul kıymet geliri elde eden hanehalkı fertlerinin, bu geliri elde etmek için, menkul kıymetlerin korunması ile ilgili sigorta, kiralık kasa, tahvil giderleri, vergi vb. giderler düşülerek, elde ettikleri net gelirler menkul kıymet geliri olarak kayıt edilmiştir. (3) Karşılıksız (transfer) gelirler: Gelir referans dönemi içerisinde devlet, özel kurum/kuruluş veya başka kişi/hanehalklarından alınan karşılıksız transferlerdir (emekli maaşı, yaşlılık maaşı, işsizlik maaşı, karşılıksız burslar, düzenli olarak alınan ayni veya nakdi yardımlar vb. şeklindeki ödemelerdir). İki gruba ayrılabilir; (a) Sosyal transferler: Hanelerin bazı ihtiyaçlarını karşılamak veya parasal sıkıntılarından dolayı bazı risklerle karşı karşıya kalmaları durumunda gelir referans döneminde devletten veya çeşitli kurum/kuruluşlardan aldıkları ayni veya nakdi karşılıksız yardımlar olarak nitelendirilmektedir (Aile-çocuk yardımı, konut ve kira yardımı, yoksul hanehalklarına yapılan diğer sosyal yardımlar). (b) Hanelerarası transferler: Hanelerin başka kişi veya hanehalklarından düzenli olarak aldıkları karşılıksız ayni ya da nakdi yardımlardır.

Tanımların alındığı kaynak: http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1011

Yorumlar

  1. Hocam son cümleniz çok önemli, ama sorun da bu zaten. Faizin inmesini isteyenler de faizin "fonksiyonel" olarak çok bir paya sahip olmadığının farkında, ama bu şekilde olduğunu bilerek davransa bunu oya dönüştüremezler, haliyle "faizler inmeli" diyorlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. >Tuhaf ama gerçek: Hakkında kıyametler koparılan faizin milli gelirden aldığı pay budur.
      %3,3 Kabaca 25-30 milyar USD
      Milyon dolar hesabı olan sayısı geçen gün açıklandı 70 bini buldu diye.
      Mevduat toplamı da 400 milyar.

      Sil
    2. 400 milyar dolar mevduat varsa demek ki hesap doğru. Bunun üçte biri yabancı paradır faizi yüzde 2 (150 x % 2 = 3 milyar dolar.) Kalanın faizi ise yüzde 8 ortalama desek (net) 20 milyar dolar eder. Toplamı 23 milyar dolar.

      Sil
    3. Mahfi bey,
      Kabaca 70 bin kişi 400 milyar rezervi tutuyor (Tüm gelirin yaklaşık %45 i) ve bu kişiler mevduatlarına yıllık 20 milyar getiri sağlıyorlar. Kişi başına yıllık 300 bin dolar, faiz getirisi. Bu para Milli gelirin hatrı sayılır bir kısmını meşgul etmeye yetiyorsa, kıyamet koparılacak bir mebla...

      Sil
    4. Bu hesabı yaparsanız kıyamet koparılacak başka şeyler var.

      Sil
    5. Aslında hesaplama faiz tutarı yerine reel faiz üzerinden yapılsa çok bir meblağ olmadığı daha da net görülebilir.

      Sil
  2. bızımle aynı lıgdekı ulkelerde bu dagılım nasıl ?bı karsılastırma ıcın bı kaynak lınkı vereblırmısınız(diyer ulkeler ıcın )

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gelir dağılımında bu ayrıntıda uluslararası bilgi ve veri toplamak kolay değildir.

      Sil
  3. ya gelir adaletsizliğinize bi çözüm?

    YanıtlaSil
  4. Hocam neo fisherci bakis açısıyla ilgili aciklayaci bir yaziniz bizlere tartismanin diger tarafini da görme imkani verecektir. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mahfi Hocamın yeni Fisher'ci yaklaşım ile ilgili bir yazı yazmasını ben de çok iisterdim. Geçenlerde Açık Ekonomi adlı sitede yeni Fisher'ciların argumanlarini anlatan güzel bir yazı okudum.. Umarım yardimci olur. http://acikekonomi.com/2015/02/10/yoksa-erdogan-hakli-mi-faiz-neden-enflasyon-sonuc-mu/

      Sil
    2. Faydalı bir yazıydı. Teşekkürler.

      Sil
  5. Hocam Merhaba

    Farklı bır bakıs acısıyla bakarsak, Faızın uretımden aldıgı pay bu kadar dusuk ıken neden yatrımları engelleyıcı bır faktor olarak karısımıza cıkarıyoruz ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böyle bir durum yok. Yani kimse faiz yüksek diye yatırım yapmıyor değil. Ortam uygun olmadığı için yatırım yapılmıyor.

      Sil
  6. Merhaba Mahfi Bey,
    Konuyla ilgili olarak alinan bu payin sahibi nufus bilgisini de verebilirseniz hangi fonksiyonalitenin pastadan kisi basi aldigi payi da gorebiliriz.
    Ikinci bir sorum/ricam da, gecmis yillarda daha cok gordugum ancak son 2 3 yildir hakkinda pek fazla arastirmaya rastlamadigim Gini coefficent'a gore gelir dagilimi esit(siz)liginin olculmesi sizce ne kadar sagliklidir. Eger saglikli oldugunu dusunuyorsaniz Turkiye'nin durumunu degerlendirebilir misiniz?
    Tesekkurler,
    Basarilarinizin devamini dilerim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlk sorunuzla ilgili olarak diyebileceğim şey böyle bir bilginin TÜİK açıklamalarında olmadığıdır.
      İkinci soru ise Gini katsayısını TÜİK her yıl yayınlıyor. Son olarak 2013 yılını yayınladı: 0,40 görünüyor.
      Ne yazık ki elimizde başka daha sağlıklı bir ölçüm birimi yok.

      Sil
  7. Bankacılık sektörünün gelir tablosunda faiz geliri 139 milyar TL ve faiz gideri 73 milyar TL (bddk 2014 aralık)

    YanıtlaSil
  8. ekonomi yi bir kac kelime de anlatmak: X sirket Y ürün üretiyor. eger bu X sirket Z kisiyi isden cikarir ve bu Z kisi is bulamassa, maddi acidan darbe yer ve alis veris yapamaz. Z kisi alis veris yapamassa X sirket Y ürünü üretemez = X sirket daha az Y üretir=daha az kisi lazim olur= issizlik artar ve alim gücü iner = üretim iner = sirket iflas eder = .... cok issiz= alim gücü iner alis veris az iner az issiz= alim gücü cikar alis veris iner, cünkü genelde calisan insanin zamani yoktur bos bos harcama yapmaya o yüzden bir ülkede normal bir issizlik orani olacak ve bu oran asaga yukari 5% ve alti olursa ideal dir.

    YanıtlaSil
  9. gelir olmasi icin isimizin olmasi gerek 1ay is var 3ay yok doguda nasil olacak bu os bilmiyorum karamsarim is arariz is yok kimsede is almak istemiyor kaldik kamuya oda kpss diye bir illet var nasil uretime dahil olacagiz

    YanıtlaSil
  10. issizlik almis basini gidiyor durduranda yok faizle ugrascaklarina birazda buna kafayi yorsunlar insaat cozum diye sunmasinlar diyarbakirda ev fiyatlari 2katina cikmis 2yil icinde kiralarda ayni sekilde buyurmusuz guya gelir yerinde sayiyor fiyatlari 2katina cikmis isyeride olsa bari ods yok olanda kamu baska hicbirsey yok

    YanıtlaSil
  11. bugün "TÜİK'in diğer verileri ne kadar doğruysa gelir dağılımı araştırması da o kadar doğrudur" şeklinde bir tweet atmışsınız. TÜİK'in diğer verileriyle gelir dağılımı araştırması arasında çok ciddi örneklem farklılıkları vardır. en basit haliyle şöyle izah edeyim: TÜİK sanayi üretimini ölçerken ülkenin en büyük sanayi kuruluşlarına anket gönderir, ancak iş gelir dağılımı araştırmasına gelince sanayi üretimi için anket gönderdiği büyük sanayi firmalarının patronlarına ve ailelerine anket göndermez. sanırım yeterince açıklayıcı olmuştur.
    zaten gelir dağılımı araştırmasında örneklemin iyi seçilmediği çok açık ve nettir. Türkiye'de 20 milyon hane halkı vardır. TÜİK 20 milyon hane halkının binde birine, yani 20 bin haneye anket gönderir. TÜİK'in 2013 anketine göre bu 20 bin hane halkı 250 milyon TL gibi bir gelir beyan etmiştir. bunu 1000 ile çarptığınızda 250 milyar TL eder. oysa ki Türkiye'de harcanabilir kişisel gelir GSYH'nin en az %70'i kadardır, yani 1 trilyon TL'den fazladır. bu iki rakamın birbiriyle bire bir tutması mümkün değildir ancak bu kadar fark olmayacağı da açıktır.
    saygılar, iyi günler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. mukemmel analiz,hesap ortada,hocanın en çok bunu nasıl yorumlayacağını merak ediyorum.

      Sil
    2. tam rakam vermek gerekirse:
      TÜİK 2013 gelir dağılımı araştırmasına 19.898 hane cevap vermiş ve toplam 263,7 milyon TL harcanabilir kişisel gelir beyan etmiştir.
      2013'te özel tüketim GSYH'nin %70,88'i olarak gerçekleşmiştir. kişisel tasarruflarla, borçlanarak yapılan tüketimin aynı olduğunu varsayarsak (ilki muhtemelen ikincisinden daha fazladır ama biz böyle varsayalım):
      harcanabilir kişisel geliri 1,565 milyar TL X %70,88 = 1,11 trilyon TL kabul edebiliriz.
      Türkiye'de 20 milyon hane olduğunu göz önüne alırsak, 19.898 hanenin 1,1 milyar TL gelir beyan etmesi beklenirdi. ama ideal rakamın sadece %24'ü kadar gelir beyan edilmiş olması örneklemin iyi seçilmediğini gösteriyor.
      Türkiye ile aynı Gini katsayısına sahip(!) ABD'de kişisel gelir dağılımı (VERGİ ÖNCESİ-BRÜT) şöyledir:
      Ücret(brüt) %56,35
      Girişim+Temettü(brüt) %15,71
      Kira(brüt) %4,85
      Faiz(brüt) %7,59 (önemli kısmı ABD dışı plasmanlardan)
      Transfer %15,49

      Sil
    3. TÜİK anket,veri ve ölçüm sonuçları ne kadar doğru? bunların doğruluğu ispatlandı mı? yoksa hepimiz TÜİK'in verilerine inanmayı mı seçiyoruz. şahsen ben TÜİK ölçümlerine güvenmiyorum, o nedenle bu verilere bağlı bilgiler ve sonuçlar doğru değildir.

      Hasan

      Sil
    4. Cevaplar son derecede yeterli.
      Sonuçta bir anket her haneye ulaşarak yapılamaz. TÜİK'in geçmiş yıllardaki gelir dağılımı verileri de buna benzer sonuçlar veriyor.

      Sil
  12. İnsanların bu faizle derdi ne anlamış değilim. Faize haram diyenler faizler çok yüksek yatırım yapılamıyor, yok merkez bankası bankaları koruyor (ne alakası varsa) diyorlar, hayali lobiler gazetelere manşet oluyor. Kardeşim faiz haramsa gidin faizsiz yatırım yapın bulaşmayın faize. İşinize gelince faiz lazım tabii. Kredi çeker ev alır, araba alır, bankaların kredi kartından faydalanır; sonra bankayı lanetler, banka insanları şöyle sömürüyor, böyle kazıklıyor affedersiniz. Yok 60bin lira verip 100bin lira alıyormuş. Millet ödediği faizi bankaların karı sanıyor. Sanki banka faiz ödemiyor, vergi vermiyor; o kadar işçinin ücreti, kiralar. Hocam konuya uygun oldumu bilmiyorum da bir tutarsızlık yok mu sizce de?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Faiz konusunda inanılmaz bir şartlandırma olduğu için herkes bu işe düşman oluyor. Ayrıca iyi kötü herkesin banka faizlerinden kötü deneyimleri olduğu için ortak düşmandır faiz.

      Sil
  13. Mahfi Bey oncelikle yazilariniz icin tesekkurler.Uretim gelirinin cogunun ucrete gitmesi maalasef katma degerli urun uretemedigijmizin goistergesidir diye dusunuyorum.Normalde iscilik maliyeti bir uretimde 10 % unu gecmemeli.
    Ulkemizin bir an once katma degerli urun uretmeye yonelmesi gerekli.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Ülkemizin katma değerli ürünler üretebilmesi için her şeyden önce katma değerli bir eğitim sistemine geçmesi, gerekir. Son dönemde bunun tam tersini yaptığımıza, eğitimi iyiden iyiye bilimsel çerçevenin dışına çıkardığımıza dikkatinizi çekmek isterim.Böyle bir eğitim sistemiyle Türkiye, katma değerli ürün üretemez.

      Sil
  14. Bir ekonomide Yaratılan gelir GSYH ile ölçülmektedir. GSyh nın içine üretimi tamamlanmış mal ve hizmetler girmektedir.yani sosyal yardım harcamaları,transfer harcamaları üretim karşılığı olarak elde edilmediğinden GSyh ya dahil edilmez diye biliyorum.buna karşılık verdiğiniz tabloda üretim yapmadan gelirden pay alan emekliler v.s kişiler gelir dağılımında yer almaktadır .bu yüzden gelir dağılımını ölçerken burada kullandığımız gelir kavramı Gsyh kavramından daha geniş bir gelir kavramını mı kastediyor ?burayı merak ettim .kısacası gelir Dağılımı ölçülürken hangi gelir kastediliyor ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. GSYH nın gelir açısından ölçülmesinde bu dedikleriniz yer alıyor.

      Sil
  15. hocam burda bahsetttiğiniz türk vatandaşlarının faizden aldığı pay yanlış anlamadıysam bunun bir de yabancıya giden kısmını görme imkanımız var mı acaba.teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. neden cevap yazmamışsınız hocam:)

      Sil
    2. Cevabı doğru buldum da ondan.

      Sil
    3. O zaman hocam kıyamet koparilmasi belki de cok yerinde bir harekettir...

      Sil
  16. Doğkan Aygün17 Şubat 2015 11:06

    Hıcam içinden çıkmadığım bir konu var yardımcı olursanız sevinirim; cari açık S-I=cari açık şeklinde de tanımlanmaktadır. Bu özdeşlikten de şu anlaşılmakta yatırımlar aynı düzeydeyken cari açığı düşürmek için tasarrufların artırılması gerekmektedir. Tasarrufların artırılması için de sizinde dile getirdiğiniz gibi pozitif reel faiz olması gerekir .bu noktada şu aklıma takılıyor : eğer tüketimi kısmak ve tasarrufları teşvik etmek için faizler artırılırsa finasman maliyeti arttığı için tüketim kısılacak fakat bu seferde faizin yükselmesiyle kurlar düşecek ve ithalat artıp ihracat azalacaktır yani cari açığı düşürmek için tasarrufları artıralım derken faizin kur Kanalı'nı etkilemesiyle cari açık artmaktadır .nereyi eksik düşünüyorum anlamadım sizde yazılarınızda cari açığı düşürmek için tasarrufların artırılmasını bunun içinde reel faizin pozitif Olmasını savunuyorsunuz fakat reel faiz pozitif oluncada yukarda dediğim etki çıkıyor ortaya .
    acaba analizi ;diğer değişkenler kur v.b gibi sabit kalmak şartıyla faizler yükseldiğinde tüketim harcamaları azalmaktadır şeklinde ceteris paribus varsayımına dayandırarak mı yapmalıyım anlayamadım izah ederseniz Çok sevinirm. Sağlıcakla kalın

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    2. Cevap, son derecede yeterli olduğundan sadece şunu ekleyeyim: Be denklemde asıl olan enflasyonu (ve dolayısıyla onunla birlikte riskleri düşürebilmektir.) Enflasyonun yüzde 2 olduğu (risklerin de düşürüldüğü) bir ekonomide faizin yüzde 3 olması bütün denklemi çözer. Bugünkü küresel ortamda tasarruflar 1 puanlık reel faizi oldukça yeterli bulur, yatırımcı yüzde 3 faizden olumsuz etkilenmez, 1 puanlık reel faiz eğer kurlarda aşırı oynamalar olmazsa dışticareti de olumsuz etkilemez.

      Sil
  17. Küreselleşme ve mali yapı ile ilgili makalelere bakabilirsiniz Ahmet Albayrak

    YanıtlaSil
  18. "Üç çeşit yalan vardır; yalan, kuyruklu yalan ve istatistik.
    Benjamin Disraeli"

    o.z.

    YanıtlaSil
  19. Hocam yazı için teşekkürler. İktisat 3.sınıf öğrencisiyim ve ekonomi ile ilgili yazıları haberleri son zamanlarda takip edip sayenizde daha çok ilgi duydum ve anlamaya başladım. Benim sizden bir isteğim olacak eğer uygun görürseniz. Dolar/tl hareketlerini bugün önemli bir siyaset adamının bir konuşma yapması bile etkiliyor. Böyle görüyoruz böyle okuyoruz. Fakat ben bu dolar/tl hareketi neye göre etkileniyor ne zaman pozitif ne zaman negatif etkileniyor. Bu faktörler hangi değişkenleri etkileyip dolar/tl değerini değiştiriyor bunları bilmiyorum ve birçok kişinin kafasında soru işareti olduğunu düşünüyorum. Fed'in tutumları da bahsettiğim ve anlayamadığım konular içerisinde. Beni ve bizi aydınlatırsanız çok sevineceğim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    2. Candan Atadostu benim yerime çok iyi yanıtlar veriyor.
      Benim bu blogdaki temel amaçlarımdan birisi de bu şekilde karşılıklı soru cevaplarla olumlu bir tartışma ortamı yaratabilmek. Buna olanak sağlayan Alper Düzenli ve Candan Atadostu'na teşekkür ederim.

      Sil
    3. candan hanım güzel açıklamış harbiden ama insanın aklına şu soru geliyor bu insanlar sürekli dünya ekonomilerini nasıl bu kadar ayrıntılı takip ediyorlar sosyal hayatları yok mu hiç? bu kadar vakti nasıl buluyorlar tamam sosyal medya internet falan çok hızlı ama ne bileyim heralde başlarını akıllı telefonlardan kaldırmıyorlar :D yani düşünün tek bir ülkeye değilde 15 20 ülkeye yatırım yapan birini kafayı yer insan yani :D dünya borsalarını bu denli hızlı takip edebilmek bu hız uzay araçlarında olsaydı andromeda'ya çoktan ulaşmıştık :) evrende sır falan kalmamıştı:)

      Sil
    4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    5. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
  20. Hocam merhabalar.
    Rica etsem rasyonel analiz ve karlılık analizi ile ilgili bir yazı yazabilir misiniz ?
    Şimdiden çok teşekkür ederim.
    Kaleminize sağlık..

    YanıtlaSil
  21. Ever ama yuksek faiz butce acigini buyutuyor borclaa maliyetlerini artirarak

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    2. Soru da doğru yanıt da. Teşekkür ederim.
      Bizdeki sorun enflasyonun yüksekliği. Enflasyon yüksek olunca faiz de yükseliyor. Çünkü risk yükseliyor.

      Sil
  22. hoca nerde yav? iki gündür boş ders gibi hissediyorum.bence yarın sabah iki yazı yayınlamak zorunda uzun olan:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzeldi, çok güldüm. Gaziantep'te bir sunuma gitmiştim. Salı akşamı gittim Çarşamba öğleden sonra dönecektim. Ancak Perşembe öğleden sonra dönebildim. Üç uçuşum iptal oldu.

      Sil
  23. Türkiye'de 1 milyon girişimci ve bunların istihdam ettiği 25 milyon ücretli var. Yayınladığınız gelirden pay tablosundaki rakamları bu sayılarla eşleştirirsem; bir girişimcinin gelirinin, 10 ücretlinin maaşına bedel olduğu olduğunu görüyorum. Bu durumda 'Patron' olmayı seçmek doğru karar :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye'de 1 milyon girişimci ve bunların istihdam ettiği 25 milyon ücretli YOK !

      Hayal dünyasında yaşamayalım !

      Patronlara duyurulur:

      Kainattaki bütün patronların ellerindeki "artı değer & artık değer" kazançlarını söke söke alacağız !

      Patronların gözlerinin yaşına bakmayacağız !

      "Üretim araçlarının mülkiyeti"ne bütün emekçiler ortak olduğunda; patronlar da rahat edecek !

      İŞSİZLİK REKOR KIRDI !

      ÜNİVERSİTE MEZUNU KADINLARDA İŞSİZLİK KATLANARAK ARTMAYA DEVAM EDİYOR !

      16 ŞUBAT 2015

      İŞSİZLİK KASIM 2014 DÖNEMİNDE DE DÖNEM REKORUNU KIRDI !

      GENİŞ TANIMLI İŞSİZLİK YÜZDE 17,5 OLDU !

      ÜNİVERSİTE MEZUNU KADINLARDA İŞSİZLİK KATLANIYOR !

      GENİŞ TANIMLI İŞSİZLİK ORANI YÜZDE 17,5, İŞSİZ SAYISI 5 MİLYON 473 BİN OLDU !

      HER DÖRT İŞSİZDEN BİRİ YÜKSEKÖĞRETİM MEZUNU !

      EĞİTİMLİ KADINLAR İÇİN İŞSİZLİK ERKEKLERİN 2 KATI !

      İŞGÜCÜNE YENİ KATILAN 10 KİŞİDEN 3’Ü İŞSİZ !

      1) Türkiye ekonomisinde büyüme oranlarında yaşanan düşüş devam ederken yeni seride iki haneli rakamlara ulaşan işsizlik oranı ciddi bir sorun durumunda. Hatırlanacağı gibi yılın üçüncü çeyreği için Gayri Safi Yurtiçi Hasıla bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1,7’lik büyüme ile kötü bir performans göstermişti. Bu durum bir süredir işsizlik verilerini de olumsuz etkilemeye devam ediyor. Kasım 2014 verilerine göre mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik oranı yüzde 10,7 ile geçtiğimiz yılın aynı döneminin % 1,4 puan üzerinde gerçekleşti. Tarım dışı işsizlik oranı ise % 12,7 oldu. Resmi işsiz sayısı da yeni seriye göre bir önceki yılın aynı dönemine göre 599 bin kişilik artışla 3 milyon 96 bine ulaştı. Bu veri krizin en ağır şekilde yaşandığı 2009 yılının aynı dönemi için 2 milyon 932 bindi. İşsiz sayısı bu dönemde de kriz dönemindeki sayıyı aşarak dönem rekoru kırdı. İstihdam edilenlerden ve işsizlerden oluşan işgücünün sayısı bir önceki döneme göre 2 milyon 12 bin kişi artarken, işsiz sayısındaki artış işgücü artışının yüzde 30’u oldu. İşsizlik verilerinde en ciddi artış gençler, kadınlar ve tarım dışı sektörlerde gerçekleşti.

      2) Kasım 2014 döneminde resmi işsizlere, umudu olmadığı için ya da diğer nedenlerle son 4 haftadır iş arama kanallarını kullanmayan ve işe başlamaya hazır olduğu halde bu nedenle işsiz sayılmayanlar (umutsuzlar ve diğer) dahil edildiğinde işsizlik oranı yüzde 17,5, işsiz sayısı da 5 milyon 473 bin kişi olarak gerçekleşti. İşinden memnun olmayan ya da daha fazla çalışmak istediği halde düzgün işler bulamadığı için çaresiz kısa süreli işler yapanlar (eksik ve yetersiz istihdam edilenler) ilave edildiğinde işsizler ve çaresizlerin toplam sayısı 6 milyon 569 bin kişi olurken bunların istihdam içindeki payı ise % 21 oldu.

      3) Kadınlar için ise işsizlik gerçeği daha ağır bir biçimde yaşandı. Resmi işsizlik oranı % 13 olan kadınlar için tarım dışı işsizlik oranı %17,5, geniş tanımlı işsizlik oranı % 25 seviyesinde gerçekleşti. Kadınlarda işsizlik Şubat 2014 döneminden bu yana 209 bin kişi artarken, erkeklerde ise artış 64 bin kişi olarak gerçekleşti. Kasım ayında erkek işsizliğinde yaşanan yüksek artış erkek işsiz sayısındaki azalmayı artışa çevirdi.

      4) Resmi işsizlerin yüzde 37’si iken, işsizlik kapsamı dışında tutulan umutsuz ve diğer işsizlerin yüzde 60’ını kadınlar oluşturdu.

      5) Yüksek öğretim mezunları arasında işsiz sayısı, kamu atama dönemi olmasının da etkisi ile son dönem verilerinde azalsa da, yeni seriye göre Şubat 2014 döneminden bu yana 130 bin kişi artarak 725 bin seviyesine ulaşmış durumda. Şubat 2014 döneminden bu yana üniversite mezunu resmi işsiz sayısındaki artış 272 bin kişi olarak gerçekleşti. Yaklaşık her dört işsizden biri üniversite mezunu. Özellikle yükseköğretim mezunu kadınlar işsizliğin en ağır biçimde yaşayan kesimler içerisinde. Yükseköğretim mezunu kadınlar Şubat 2014 döneminden Kasım 2014 dönemine ilave işsizlerin yarısı üniversite mezunu kadın. Erkeklerde üniversite mezunu işsiz oranı % 8,5 iken, kadınlarda bu oran % 17 seviyesine ulaşıyor.

      +++++

      Sil
    2. +++++

      6) Türkiye genelinde yaklaşık her 3 kişiden biri (%34) kayıtdışı çalışırken, kadınlarda bu oran % 47, erkeklerde % 28 olarak gerçekleşti.

      7) Türkiye İstatistik Kurumu Şubat 2014 dönemiyle birlikte yeni bir hesaplama yöntemi ve seri kullanmaya başladı. Uluslararası norm ve standartlar dikkate alınarak veri derleme araçları zenginleştirildi. Ancak aynı zamanda resmi olarak işsiz sayılanların kapsamı da daraltıldı. Önceki uygulamada, referans dönemi içinde “son üç ay” içerisinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış ve iki hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olan kişiler “işsiz” olarak değerlendiriliyordu. Yeni uygulamada ise yalnızca “son dört hafta” içerisinde iş arama kanallarından en az birini kullanan ve iki hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olan kişiler “işsiz” olarak ele alınıyor. Yani 1,5-2 ay önce iş başvurusu yapmış olan ve işe başlamaya hazır bir kişi işsiz kategorisi dışına çıkartıldı. Bu kişiler “işgücüne dahil olmayanlar” başlığında, “İş aramayıp, çalışmaya hazır olanlar” kategorisinde “diğer” sınıflandırmasında değerlendirildi. Özellikle iş bulma konusunda sıkıntı çeken kadınların yöntem değişikliği nedeni ile işsizlik kapsamı dışına atıldığı söylenebilir. 2005 serisine göre 2013 yılı kasım döneminde işsizlik oranı yüzde 9,9 iken 2014 serisi için aynı dönemde işsizlik oranı yüzde 9,3 olarak açıklandı. Yöntem değişikliği ile işsizlik oranı 0,6 puan geriledi. İşsiz sayısı ise yeni seride eski seriye göre 287 bin kişi azaldı. TÜİK eski seriye göre güncel verileri paylaşmıyor.

      8) TÜİK yeni serisinde daha önceki seride olan ve anket soru formunda yer alan işin sürekliliği ile ilgili verileri veritabanında açıklamaktan vazgeçmiştir. Geçici çalışanların sayısındaki gelişim istihdamın niteliği açısından son derece önemli bir değişkendir. Bu verinin web sitesinde ve veritabanında artık paylaşılmaması, daha önce kolayca ulaşılan bir bilgiye ulaşmak için bürokratik süreçlere başvurulması zorunluluğu getirilmesi büyük bir eksikliktir.

      +++++

      Sil
    3. +++++

      SONUÇ:

      TÜİK Hanehalkı İşgücü Anketi Kasım 2014 dönemi verilerine göre işsizlik hem görünen hem görünmeyen boyutlarıyla tehlike sinyalleri vermeye devam etmektedir. Eğitimli işgücü ve özellikle eğitimli kadınlar için yaşanan kriz ise sürmektedir. Bu krizin bir boyutu da emek piyasalarında kadınlara yönelik cinsiyetçi uygulamalardır. Kadınlar bir yandan şiddetin, tacizin, tecavüzün hedefi olurken, diğer yandan da görünmeyen ev içi emek faaliyetlerine, kötü çalışma koşullarına, kayıtdışı çalışmaya, eğitim düzeyi arttıkça işsizliğe, işyerlerinde psikolojik tacize mahkûm edilmektedir.

      Türkiye haftalık çalışma sürelerinin emsallerine göre çok daha yüksek olduğu bir ülkedir. Avrupa Birliği ülkeleri ile kıyaslandığında haftalık çalışma sürelerindeki fark 12 saati bulmaktadır. Buna göre Türkiye’de 5 kişinin yapacağı işi 4 kişi yapmaktadır. Bir yandan işgücüne katılım oranlarını yükseltirken, öte yandan işsizlik verileri ile mücadele etmenin yegâne yolu, gelir kaybına yol açmaksızın haftalık çalışma sürelerini azaltmaktan geçmektedir. Buna karşın hükümet ve sermaye çevreleri işsizlik verilerindeki artışı, istihdam yapısının niteliğini bozarak, yani yoğun çalışma koşulları altında, daha esnek ve güvencesiz çalışma biçimlerini yaygınlaştırarak durdurmanın reçetelerini topluma sunmaktadır. Hükümet işveren çevrelerinin taleplerini Ulusal İstihdam Strateji Belgesi ile programlaştırmıştır. Ucuz işgücü için, taşeron çalışmayı yaygınlaştırmayı, kıdem tazminatını fona devrederek ortadan kaldırmayı, kölelik bürolarını hayata geçirmeyi hedefleyen bu belge hükümetin uygulama açısından gündemindedir. Nitekim hazırlanan ekonomik programlarının istihdam başlığında yer alan hususlar bu tespiti doğrulamaktadır.

      İşsizlikle mücadeleyi, çalışma koşullarını kötüleştirerek, ücretleri düşürerek çözmeye çalışan bu anlayışa karşı durulmalıdır. Bu stratejinin sonuçları Soma’da, Mecidiyeköy’de, Ermenek’te ve Türkiye’nin dört bir yanında acı bir biçimde görülmektedir. Bu strateji işsizliğin “ne iş olsa yaparım” başlığı altında gizlenmesi, işletmelerin karını insanların yaşamının önüne alma stratejisidir.

      İşsizlikle gerçek mücadele için:

      1) Haftalık çalışma süresi gelir kaybı yaşanmaksızın 37,5 saate, fazla mesailer için uygulanan yıllık 270 saat sınırı, 90 saate düşürülmelidir.

      2) Herkese en az 1 ay ücretli izin hakkı tanınmalıdır.

      3) Herkes için iş güvencesi ayrımsız bir biçimde uygulanmalıdır.

      4) Sendikal hak ve özgürlükler güvence altına alınmalı, sendikal barajlar kaldırılmalı, herkesin sendika hakkını özgürce kullanabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

      5) Taşeronlaşma ve kayıt dışı istihdam engellenmelidir.

      6) Kamu girişimciliği ve hizmetleri istihdam yaratacak şekilde yeniden ele alınmalıdır.

      7) Kamuda personel açığı derhal kapatılmalıdır.

      8) Kadın istihdamının artırılması ve işsizliğinin azaltılması için işgücü piyasalarındaki cinsiyetçi uygulamalara son verilmeli, ev içi bakım hizmetleri devletin gereken nitelikli, yaygın ve ücretsiz bakım hizmetlerini sağlaması ile kadının üzerinden alınmalıdır.

      [ Türkiye Devrimi İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR)

      http://www.disk.org.tr/2015/02/issizlik-rekor-kirdi-universite-mezunu-kadinlarda-issizlik-katlandi/ ]

      Sil
    4. Patron olmayı seçmek doğru karar olsa da altyapı desteği de lazım.

      Sil
    5. Haklısınız. Toplumun girişimcilik ruhunun desteklenmesi gerektiyor. İşsizliğin azalması için yeni işletmeler dolayısıyla da yeni patronlar gerek... Girişimci patronlarımızın da Türkiye'de üretimi bulunmayan yani ithal edilen sektör kollarına yönlenmeleri ve teknik rekabet güçlerini geliştirecek altyapı yatırımlarına kararlılıkla önem vermeleri gerekir.

      Sil
    6. İşsizliğin azaltılması için yeni işletmeler gerek; yeni patronlar DEĞİL !

      Çünkü asıl mesele #1: İşletmeyi işletme yapan kolektif emeğin gücüdür; patronun "bireyci!" böbürlenmeleri DEĞİL !

      Çünkü asıl mesele #2: "Üretim araçlarının mülkiyeti" konusunda kana kan "bireyci!" mücadele eden patronların tahtlarının elinden alınması meselesidir !

      "Üretim araçlarının mülkiyeti"ne bütün emekçiler ortak olduğunda; patronlar da rahat edecek (Ve hatta "patron" kelimesinin ne kadar iğrenç bir kelime olduğunu sindire sindire idrak edecek, ve bu kelime hayattan silinecek! Dikkat buyurunuz: Kelime hayattan silinecek, insan değil! Bir zamanların "patronu da!" aslında cengaver bir EMEKÇİ olduğunu hatırlayacak!)

      Bunu asla unutmayınız !

      Sil
    7. Patronlar veya bu kelimeyi sevmiyorsanız, girişimciler veya müteşebbis insanlar olmadan işletmeler kurulamaz ki? Yeryüzündeki tüm müteşebbislere 'bireyci' diyerek hepsini aynı kefeye koyamayız. Ona bakarsanız, ben 'bireyci' yani sadece kendisi için çalışan çok 'emekçi' de biliyorum. Bir de bunun kamu versiyonu var; salla başını al maaşını çalışan, her ay maaşım düzenli yatsın da akşam olsa da evime gitsem diye düşünerek verimsiz çalışan kamu personeli çokça var. Müteşebbis kişi ise, tüm bunların aksine, risk alıp yatırım yapar işletmeyi kurar, istihdam yaratır, gecesine gündüzüne katarak sermayesini döndürmeye çalışır, istihdamına maaş öder. Sırf bu çabadan dolayı bile takdiri hakediyorlar. Benim gözümde, asıl 'bireyci' olan yani kendini düşünen insan tipi; parasını gayrimenkule yatırıp, kiraları toplayarak rant zengini olmaya çalışan insan tipidir. Bunlar benim fikirlerim ama tabi ki herkesin fikrine saygım sonsuz... Saygılar...

      Sil
    8. "Üretim araçlarının mülkiyeti" konusu anlaşılmadığı, görmezden gelindiği müddetçe;

      Kapitalist iktisadın,
      " Bireyci! " liğin,
      " Patron! " luğun,
      " Girişimci! " liğin ne kadar suni tabirler olduğu anlaşılacaktır dostlarım!

      Ahh.. bir kez olsun görmezden gelinmese!

      Ahh... anlamak için bir nebze çaba sarfedilse!

      Sil
    9. Birileri "girişimci"lik mi dedi !

      Lütfen artık saçmalamaktan vazgeçiniz !

      'Kapitalist iktisat', uykunuzda sizleri boğmadan önce izleyiniz !

      Yine öve öve bitiremedikleri ABD'den geliyor !

      https://www.youtube.com/watch?v=VLbGGikF3QI

      Sil
  24. TÜİK neden Gelir yöntemiyle GSYH her yıl hesaplamıyor? 2006 yılına kadar yapılan bu istatistik neden sonlandı, merak ediyorum. Ülkemiz açısından önemli bir veri seti değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı konuyu ben de eleştirdim ama doğru dürüst bir açıklamaya da rastlayamadım.

      Sil
  25. TUİK in yayınlamış olduğu verilerin doğru olduğuna ben inanıyorum. Daha doğrusu birtakım teknikler kullanarak, gerçeği çarpıtma amacında olduğunu zannetmiyorum. Öyle olsaydı, en azından şu yakın zamanda, faiz indiriminin ocak ayı enflasyonun 1 puan düşmesi şartına bağlanmışken, Cumhurbaşkanımızın isteğinin yerine gelmesi için, enflasyonu1 puan düşmüş şekilde hesaplardı değil mi?

    Sıkıntının açıklanan verilerin kapsamının/hesaplanmasının ve kavramların bizler yani halk tarafından yalan/yanlış bilinmesinden kaynaklanıyor. Finansal okur yazarlık notumuz çok düşük. Örnek, enflasyon verilerine karşılık güvensizlik halinde en çok kullanılan örnek masa tenisi topudur. Enflasyon hesaplamasında "ağırlığın" neyi ifade ettiğini bilmiyorsak, tüfe deki ürün sepetini açıp neler var, ağırlıkları neler bir kez bile bakmamışsak pahalılığa kızıp, TUIK yanlış hesap ediyor demek kolayımıza geliyor, işimize geliyor. Zaten hep kolaycılığa kaçtığımız için sıkıntılarımızdan kurtulamıyoruz. Biraz da işin zorunu seçelim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Verilerde bu tür bir kasıtlı işlem yapıldığını öne sürebilmek için aynı hesaplamayı kendimiz yapıp farklı sonuçlar bulmamız gerekir. Halkın konuları tam olarak bilmemesinin de etkisi var dediğiniz gibi. Enflasyon düşüyor denince çoğu insan bir malın fiyatının düşmüş olmasını bekliyor.

      Sil
  26. Hocam merhaba;
    Bu sayfayı takip edenler için bir bölüm oluşturup onlarında analiz ve yazılarını paylaşmasına izin verseniz. bence daha iyi olabilir. yazılarınızın altında bir çok yorum görüyorum ve gerçekten çok iyi. Bence yazılarıyla katkıda bulanacak çok fazla insan vardır burada.

    teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunu yapabilmem için yazıları okuyup değerlendirmem gerekiyor. Her yazılanı yayınlayamam. Okuyup değerlendirmeye kalkarsam da başka iş yapamam.

      Sil
  27. Mahfi hocam selamlar,

    sanayi kapasite oranıyla, yatırım & faiz arasında bir ilişki var mı? mesela ülkemizde kapasite oranları %70 civarında,buna göre bu kapasiteyi tam utilize etmeden yeni yatırım yapmaya veya faiz indirmeye gerek var mı? ilişkileri net olarak anlamadım.

    tşk

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kapasite hiçbir zaman yüzde 100 oranında kullanılamaz. Çünkü mevsimlik olaylar, grevler, lokavtlar, bakım onarım için durmalar, zorunlu nedenlerle düşen üretim faaliyeti (yoğun kar nedeniyle tatil, arıza, elektrik kesilmesi vb) gibi nedenler kapasitenin tam olarak kullanılmasına engel olur. Bu her yerde böyledir. Dünyanın hiçbir ülkesinde kapasite kullanımı yüzde 100 olmaz. Türkiye'de kapasite kullanımı (kriz dönemleri dışında) ortalama olarak yüzde 75 - 80 arasındadır.

      Sil
  28. Sayın Hocam,

    Fonksiyonel gelir dağılımının faiz dışında kalan kalemlerini yorumlayabilir misiniz?

    Örneğin, bana "Müteşebbis" adı altında sevimli gözüken kalemdeki değer rahatsız edici şekilde yüksek geldi. Rekabetçi ülkemizdeki katma değer yaratabilen asıl girişimcilerin sefil durumunu göz önüne alınca, bu kalem bana daha çok düzenini oturtmuş patronlar tarafından temsil ediliyormuş gibi geliyor. Bu patronların sayısı ile emekçilerin sayısını karşılaştırınca inanılmaz bir uçurum varmış gibi gözümün önüne geliyor. Yine de rakamları bilemiyorum.

    "Müteşebbis" kalemini katma değer yaratan girişimci, patron, esnaf gibi kalemlere nasıl ayırabiliriz?
    Ve en önemlisi ülkemizdeki yüksek kayıt dışı ekonomi gerçeğini tüm bu dataların neresine koyarak yorum yapabiliriz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dedikleriniz (özellikle de kayıt dışı ekonomi) bu analizin pek bir yerine konamaz. Çünkü bu ölçümler hep kayda girmiş işlemler için yapılıyor. Müteşebbis tanımı içinde de iki işçi çalıştıran KOBİ de var.

      Sil
  29. Hocam, amacım manipülasyonlara kovayla benzin taşımak değil!

    Sadece sizin gibi bir üstadın açıklamasından gerçeği öğrenmek istiyoruz:

    Maksadım reklam yapmak değil: İş Bankası'nın "too big to fail" kategorisinde olduğunu sizler iktisadın pirleri olarak bizlerden daha iyi biliyorsunuz!

    Son birkaç gündür İş Bankası ismi üzerine de haberler dolaşmaya başladı!

    Sorum şu olacak:

    "TCMB bağımsız mı, değil mi?" soru işareti, PPK faizi üzerine konuşuldukça sürekli yayılıyor!
    Hatta siz, faiz düşük bile olsa; eğer bir ülkede kurumların bağımsızlığı ilkesi geçerli değilse, o ülkeye yatırım matırım olmaz diye uyarıyorsunuz!

    Peki İş Bankası gibi bir sert kaya (diğer banka isimleri de olabilir) üzerine de manipülasyonlar yapılması, TCMB'nin faiz politikasının eleştirilmesi kadar tehlikeli değil mi?

    Kalbi sağlıklı çalışan bir insana, durduk yere kalp masajı yapmaya kalkışmak demek mi?

    "Gel ekonomik kriz gel, tıpış tıpış, üstüme üstüme gel, gel ekonomik kriz gel" demek mi?

    YanıtlaSil
  30. Sayın Hocam,
    Öncelikle elinize sağlık teşekkür ederim.
    Her ekonominin kendine özgü niteliği olduğu ve sorunla karşılaştığında şifasını da buna göre bulunması gerektiği yaklaşımı benimseyenlerdenim. Ülkemde son günlerde, enflasyonun yüksek olduğu gerekçesiyle "faiz indirimi" konusunda MB baskı görüyorsa burada enflasyonu ana sorun olarak görebilir miyiz? Eğer sorun bu değilse son dönemde Türkiye için enflasyona neyin sebep olduğunu söyleyebilir misiniz?

    (Not: Sorumun ikinci kısmı için konuyla ilgili ve birbiriyle bağlantılı 28 Ocak ve 9 Şubat yazılarınızda kur ve petrolü enflasyonun bu dönem için temel belirleyicisi gibi değerlendirdiğiniz sonucuna ulaşıyorum. Ancak petrolün düştüğü dönemde enflasyon beklenilen kadar düşmezken %20 çıktığı dönemde beklenen Şubat enflasyonunun kat kat üzerinde gelmesi acaba petrol/döviz enflasyonu bu kadar etkiliyor mu diye düşünmeme neden oldu.)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son dönemde enflasyonun başlıca nedeni kurların yükselmesidir. Faizin yükselmesi de kurların daha fazla yükselmesini önlemek içindir. Faiz,genellikle riskin yükseldiği dönemlerde yükselir. Çünkü parasını o ekonomiye ödünç vermeye niyetlenenler risk artışına bakarlar. Riskler artıyorsa paralarını o ekonomiye yollamazlar. Eğer o ekonomi yabancı paraya muhtaç ise o zaman o paraları çekebilmek için ya riski düşürecek ya da faizi artıracaktır. Biz riski düşüremiyoruz. Çünkü MB'na her gün faizi düşür diye siyasal baskı yapılan bir ülkede risk düşmez. O zaman geriye yapacak tek şey kalıyor faizi yükseltmek. Siyasal kadronun indir faizi demesine karşılık piyasanın faizi artırmasının nedeni budur.

      Sil
  31. hocam adam hesaplayıp vermiş zaten yukarda ama siz cevap verirken ilgisiz kalmışsınız.konunun bu arkadaşın iddia ettiği gibi tenis topu hesabıyla alakası yok.sizin blogu takip eden herkes tufenin nasıl hesaplandıgını bilir aşağı yukarı.
    adam diyoki 20 bin aile ile anket yapılıyo ama nüfus bunun 1000 katı
    20 bin ailenin beyan ettiği 250 milyonu da 1000 ile carparsan gsyh yi 250 milyar tl bulursun ama 1 triyon bulman gerekiyodu (FARK 4 KAT)diyo.istatistik dogru örneklemeyle yapılsaydı bu iki rakam yakın cıkardı 750 milyar tl fark cıkmaz.

    bunun tek bi açıklaması olabilir çok yüksek gelir grupları istatistiğe o 20 bin aileye dahil edilmemiş.yani biz gsyh nin asıl büyük kısmının 3/4 lük kısmının gelir dağılımını bilmiyoruz.buna dayanarakda yukardaki gelir dağılımı doğru olamaz,doğruya yakın bile olamaz.
    finansal okur yazarlığı geç,bu arkadaşta normal okur yazarlık yok.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumum Tuik gelir dağılımı araştırmasına değildi, tekrar heyecana kapılmadan, sakin sakin okursanız anlayabilirsiniz. Ama şunu söyleyebilirim, bu bloğu okuduğuma göre, size yanıt yazdığıma göre okumam da var, yazmam da. Şimdi bir değerlendirme yaparak okuma yazması yok diyorsunuz hakkımda. Bu durumda değerlendirmelerinizde, tespitlerinizde hata payınız çok yüksek oluyor. Yukarıdaki arkadaşın değerlendirmesinde tespit ettiği hata oranından bile yüksek, hatta tamamen hatalı tespitiniz. :)

      Arkadaşımızın tespitine bir itirazım olsaydı, yorumunun altında bunu belirtirdim. Yalnız farklı fikirlere de ihtiyaç var. İlerleme bu yolla sağlanmaz mı? Her söylenene biat mı edeceğiz? Benim yorumuma karşı çıkabilirsiniz buna saygım var, bir fikri daha da zenginleştirerek bunu yaparsanız size saygım daha da artar. Ama bunu fikirlerime değil, kişiliğime hakaret ederek yaparsanız hiçbirimiz bir fayda sağlayamayız. Hatta konudan da uzaklaşırız, şimdi olduğu gibi.

      Bu dağılımda itirazımız nedir? Emeğin aldığı pay %50 değil, %20 mi, %80 mi? Buna mı itirazımız. Mahfi Bey konu etmese, hangimiz okudu bu araştırmayı? Yayınlandığında belki ulusal gazetelerde magazinsel tadında yer almıştır, o kadar:) Dediğim gibi, yukarıdaki yorumum Tuik' in tüm verileri hatalıdır tespitine karşı yazılmıştır.

      Sil
  32. Hocam merhaba,

    İş Bankası hakkında çıkan haberlere ne diyorsunuz? Havuz medya kuruluşlarının taraflı bile olsa ülkenin en büyük bankalarından (belki de en büyüğü) birisine kasti saldırmasının etkileri yıkıcı olmaz mı? Bunu göremeyecek kadar kör mü yönetim sahipleri?
    Nereye gidiyor bu işin sonu hocam? Tarihte böyle bir ülke örneği olmuş mudur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siyaset biliminde en doğru tanım budur: Her toplum layık olduğu şekilde yönetilir.

      Sil
  33. Hocam merhabalar...1.Yunanistan ile AB arasındaki gerilimi Türkiye olarak Kıbrıs sorunu üzerinde fırsata çevirmemiz mümkün mü?
    2.Kısa vadede reform yapamacağı aşikar olan Yunanistan'ın AB'den çıkması ya da Drahmiye geçmesi söz konusu mu?
    3.Yunanistan maliye bakanının söylediği Rusya ve Çin'in yardım teklifi sonucunda Yunanistan'ın planlarını batıya değil de başta Türkiye olmak üzere bölgemize yoğunlaştırması mümkünmü?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) Fırsata çevirmemize izin vermezler.
      (2) Yunanistan sorunu şimdilik çözülmüş görünüyor.
      (3) Bu tür söylemlere inanmamayı öğrendim.

      Sil
  34. Hocam şu an yıl sonu Dolar ve Euro tahmininiz kaç?

    YanıtlaSil
  35. 400 milyar mevduat varsa 40 milyar faiz geliri olur kabaca 40/800(gysh)=
    4/80 =%5 lik bir pay söz konusu olur. %3.1 doğru gibi :)

    YanıtlaSil
  36. Hocam azerbaycan ile ilgili fikirlerinizi bekliyoruz

    YanıtlaSil
  37. Hocam merhaba
    Gündem yoğun ve hep negatif. Sizin gundem dişi diğer pozitif yazilarinizida bekliyoruz...

    YanıtlaSil
  38. Hocam, gelir dağılımı ve gelir dağılımı eşitsizliği konusunda önereceğiniz kaynaklar (özellikle kitap) var mı?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi