Artıları ve Eksileriyle Türkiye Ekonomisinin 2015 Görünümü

Artılar
Kamu bütçesi başarılı
Yaşanan bu kadar siyasal ve ekonomik çalkantıya, küresel krizin etkilerine karşın merkezi yönetim bütçesi 2015 yılının ilk 8 ayında 639 milyon TL fazla vermiş bulunuyor. 2001 krizinden bu yana baktığımızda Türkiye ekonomisindeki en büyük başarının bütçe konusunda sağlandığını söyleyebiliriz.

Yukarıdaki grafik bize bütçe açıklarının hızla kapandığını, küresel krizin ilk etkisinin yarattığı sapma dışında kapanmaya devam ettiğini gösteriyor. 2015 yılının ilk 8 ayında 639 milyon TL fazla veren merkezi yönetim bütçesinin yılsonunda yüzde 1’in altında bir açık vereceğini bekliyoruz. Ki bu oran çok düşük kabul edilebilecek bir orandır.

Kamu borç yükü geriledi
Bütçe açıklarındaki hızlı gerilemeye paralel olarak kamu borçlanma gereksinimi azaldı ve dolayısıyla da kamu kesimi borç yükü geriledi. Bu konuda da kamu mali disiplininin getirdiği ciddi bir başarının söz konusu olduğu görülüyor.

2001 krizinde yüzde 70’in üzerinde olan kamu borç stoku / GSYH oranı 2015 yılında yüzde 35 dolayında olacak gibi görünüyor. Burada da ciddi bir iyileşme söz konusu.

Bankacılık sektörü güçlü
2001 yılında yaşanan krizin bankacılık sektörü üzerinde yarattığı büyük sorunlar, bankaların bir bölümünün batmasına geri kalanların da ciddi darbeler almasına yol açtı. Krizin hemen ardından başlatılan IMF destekli güçlü ekonomiye geçiş programıyla birlikte bankalara takviyeler yapıldı ve bankacılık sektörüne ilişkin düzenlemeler getirildi. Bunun sonucu olarak bankacılık sektörü güçlendi.

Bankacılık sektörünün gücünü en iyi gösteren göstergelerden birisi bankaların sermaye yeterlilik rasyosudur. Yukarıdaki grafikte bu rasyonun olması gereken oranın (yüzde 8) iki katına yakın bir yükseklikte olduğunu görüyoruz.

Eksiler
Büyüme oranı potansiyel büyümenin altında
Türkiye’nin potansiyel büyüme oranı, uzun yıllar ortalamasının yakın döneme ağırlık verilerek düzeltmesi yapıldığında, yüzde 4,5 – 5 arasında bir oran olarak kabul ediliyor.
Yukarıdaki grafik bize 2001 krizi sonrasında ekonomik büyümenin hızla yükseldiğini, potansiyel oranın üzerine çıktığını, küresel krizin etkisiyle eksiye düşmesine karşın sonrasında yeniden hızlı bir yükselişe geçtiğini ancak bunun sürdürülemediğini gösteriyor. 2015 yılını da dâhil edersek son 4 yılda Türkiye’nin, potansiyel büyümesinin altında büyüdüğü görülüyor.

Cari açık hala çok yüksek
Hızla artan ve yüzde 10’lara tırmanan cari açığı denetim altına almak için uygulanan makro ihtiyati önlemlerin de etkisiyle büyümede düşüşler ortaya çıktı. Ne var ki bu düşüşler cari açığı beklendiği kadar düşüremedi. Üstelik 2015 yılında, cari açığımızda çok önemli bir yeri olan petrol ve doğalgaz fiyatlarında düşüşler yaşanmasına karşın bu gerçekleşmedi.

Yukarıdaki grafik cari açığımızın bu sayılan çabalara ve büyümede yapılan fedakârlığa karşın yüzde 5’in üzerinde kalmaya devam ettiğini gösteriyor.

İşin daha da kötüsü TL’nin 2015 yılında yaşadığı yüksek değer kayıplarına karşın ihracatımız da gerilemeye başladı.

İşsizlik yüksek
Türkiye’nin önemli sorunlarından birisi işsizlik oranının yüksekliği olarak karşımıza çıkıyor. 2000’ler öncesinde yüzde 7,5 – 8 dolayında olan işsizlik oranı, 2001 krizi sonrasında yükselerek yüzde 10’un üzerine yerleşmiş bulunuyor. Bazı dönemlerde tek haneye inse de orada kalamıyor ve yine yüzde 10’un üzerine çıkıyor.

Yukarıdaki grafik işsizlik oranın artık yüzde 10’lar düzeyine yerleştiğini gösteriyor. İşin daha kötüsü genç nüfusta işsizlik oranının yüzde 18 dolayında olması. Okuldan mezun olan, askerden dönen gençlerin neredeyse beşte biri iş bulamıyor.

Enflasyon yüksek
Enflasyon konusunu örneğin 10 yıl önce değerlendiriyor olsaydık bunu da artıların arasına koyardık. Çünkü Türkiye 2001 krizi sonrasında ilk 5 yıl bu alanda çok ciddi bir başarı sağladı. Enflasyonu yüzde 70’lerden tek haneye indirdi. Ne var ki sonrasında takılıp kaldı, oradan aşağıya örneğin yüzde 3’lere indiremedi.


Yukarıdaki grafik başlangıçtaki başarıya karşın arkasının gelmediğini ortaya koyuyor. Bu alanda son 8 yıldaki gelişmeyi gösteren aşağıdaki grafik yukarıdakinden farklı bir öykü anlatıyor.
  
İlk grafikte bir başarı öyküsü yer almışken ikinci grafikte, yüzde 5’lik enflasyon hedeflemesine odaklanmış bir para politikasına karşın, ortaya çıkmış bir başarısızlık öyküsü okunuyor.  Enflasyon hedeflemesi uygulamasına, para politikasını adeta tek hedef olarak buna yönlendirmesine karşın Türkiye, dünyada neredeyse enflasyonun kalmadığı bir ortamda bunu başaramadı.

Kırılganlık yüksek
Cari açığın yüksekliği, bu açığı dış kaynaklardan finanse etmenin zorluğu, siyasal ve sosyal istikrasızlıklar Türkiye’yi gelişmekte olan ekonomiler arasında en kırılgan ekonomiler arasına sokuyor. Türkiye bu çerçevede, kırılgan ülke konumunda kabul edilen Brezilya, Rusya, Güney Afrika gibi ülkelerle birlikte anılıyor.

Yukarıdaki grafik Türkiye’nin risk primi olan CDS priminin yılbaşından bu yana olan gelişimini ortaya koyuyor. CDS primlerindeki yükseliş ve dalgalanmalar Türkiye’nin kırılgan ve aynı zamanda gelişmelerden fazlasıyla etkilenen yapısını gösteriyor.

Değerlendirme
Türkiye son üç yılı düşük bütçe açığı, bunun yarattığı düşük kamu borç yükü ve bankacılık sektörünün gücüyle idare etti. Bu üçlünün önümüzdeki dönemi idare etmesi geçmişi idare etmesi kadar kolay değil. Büyümenin düştüğü, buna karşılık cari açığın yeterince düşmediği bir üç yılı geride bıraktı. Üstelik bu dönemde TL hızla değer kaybetti ve enerji fiyatları da büyük bir gerileme gösterdi. Dünya sıfır enflasyonla tanışırken biz enflasyonumuzu yüzde 5’e indiremedik. Ne dış finansman gereksinimi düşürecek adımlar atabildik ne de dış finansman kalitesini artıracak bir istikrar sağlayabildik.

Bütün bu gelişmelerin sonucunda çıkacakmış gibi göründüğümüz orta gelir tuzağına yeniden yakalandık.
Yukarıdaki grafik Türkiye'nin 1980'den bu yana iki kez orta gelir tuzağından çıkmaya çalıştığını ama sonunda yine bu tuzağa takılıp kaldığını gösteriyor. 2015 yılının sonuna gelirken Türkiye, orta gelir tuzağına düşmüş bulunuyor.

2001 krizi sonrasında yaşanan rahat dönemin üç çapası vardı: (1) İki ekonomik yapısal reformun (bankacılık reformu ve bütçe reformu) getirdiği ekonomik rahatlama, (2) AB’ye giriş görüşmeleri ve onun getirdiği doğrudan yabancı sermaye girişi patlaması, (3) Çözüm sürecinin getirdiği yatırım ortamı iyileşmesi. 2015 yılının sonlarına yaklaşmışken bunlardan ikisi yani AB görüşmeleri ve çözüm süreci çapası devre dışı görünüyor ve bir daha geri gelip gelmeyecekleri ya da ne zaman ve hangi şekilde geri gelecekleri belli değil. Bankacılık ve bütçe reformları ise yeni yapısal reformlarla desteklenmedikçe bu yapıyı daha fazla tek başlarına taşıyabilecek gibi görünmüyor. 

Yorumlar

  1. Hocam elinize sağlık;
    Büyüme grafiği bende yanlış gözüküyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yanlışlıkla aynı grafiği iki kez aktarmışım. Düzelttim, teşekkürler.

      Sil
  2. Hocam cari açık neden düşmüyor?...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiyenin ihracat geliri ağırlıklı olarak Euro ile, buna karşılık ithalat ve finansman maliyetleri ağırlıklı olarak dolar ile. Dolar, Euroya göre daha fazla değerlendiği için Türkiye'nin ihracatı gerilemeye başladı. Ayrıca Türkiye'nin ihraç pazarlarında da sorunlar olması ihracatımızı daha da düşürüyor. O nedenle de cari açık yeterince düşmüyor.

      Sil
  3. Büyüme ile ilgili grafikte hata var hocam, sermaye yeterlilik rasyosunu vermişsiniz üstteki bankacılık konusu gibi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yanlışlıkla aynı grafiği iki kez aktarmışım. Düzelttim, teşekkürler.

      Sil
  4. hocam ülkemizdeki şu anki ekonomik gelişmelerin türk şirketlerinin 31.12.2015 finansal tablolarına etkilerini içeren bir değerlendirmenizi bekliyoruz. Oldukça büyük bir buzdağı yaklaşıyor sanki, finansal tabloların durumu başta dış borçlanma olmak üzere şirketler için ciddi bir borçlanma sorunu doğuracak ve bunun akabinde özel sektör kaynaklı bir ekonomik kriz ortaya çıkarmı batan büyük şirketler domino etkisi yaratır mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaratabilir. Bunu bir değerlendirmeye çalışalım.

      Sil
  5. Hocam ellerinize sağlık
    Merkezi yönetim bütçesinin bu kadar fazla vermesi tamamiyle iyi bir gelişmemidir?
    İyi ki varsınız Hocam
    Ayrıca kitap tavsiyelerinizi bekliyoruz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler.
      Böyle sıkıntılı bir ortamda dış finansman ihtiyacı varken bütçe istikrarı iyi bir şey. Buna karşılık büyümenin düştüğü bir ortamda çok da akıllıca görünmüyor. Demek ki başka alanlarda bir şeyler yapmak ve sonra bütçeyi bir maliye politikası aracı olarak kullanmak gerekiyor.

      Sil
  6. Orta gelir tuzağı biraz daha açabilir miyiz ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Açmıştık zaten. Bu yazıma bakın: http://www.mahfiegilmez.com/2012/12/orta-gelir-tuzag-ve-turkiye.html

      Sil
    2. Teşekkürler :)

      Sil
  7. Hocam FED bankalara borç verme faizini 0,25 artırsa fakat borçlanma faizini sıfır yapsa böylece bankalar FED e parasını yatırmaz ve bu para piyasa girer ve enflasyon sorunu çözülür.Sizce neden uygulanmıyor bu seçenek ?


    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Henüz bankaların birbirine güveni tam olarak geri gelmedi.

      Sil
    2. amerika türkiye değil. amerikada bankaların elinde nakit çok, fed'den borçlanmıyorlar tam tersi fed'de az da olsa bir faiz karşılığı bir yığın rezerv(para) tutuyorlar.
      fed borçlanma faizini bırakın azaltmayı artırmayı düşünüyor.

      Sil
  8. Hocam FED faiz artırmazsa altının ons ve yüksek dolar sayesinde altın gram olarak 115 tl yi aşar gibi gözüküyor. ons 1250 tl olsa , dolar 2,90 olsa dahi 115TL yi aşarız.sizce faiz artmaz ise ons da 1250 tl yi bulurmuyuz ??

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Altın fiyatının yükselmemesi için tek neden faiz değil. Altına talep düşük.

      Sil
    2. jim rogers der ki: bir keynesian iktisatçıya altınla ilgili danışmak uygun değildir. cos they are always bearish on gold

      Sil
  9. sermaye yeterlilik rasyosu nedir ? Nasıl hesaplanır Hocam ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sermaye Yeterlilik Oranı: Bankaların beklenmeyen risklere karşı zor duruma düşmemeleri için sermayelerini bu orana göre ayarlamaları açısından gerekli bir büyüklüktür. Kabaca, bankanın yükümlülük miktarının yine bankanın sermaye miktarına bölünmesiyle elde edilir.
      Sermaye Yeterlilik Oranı=Risk ağırlıklarına göre belirlenmiş banka yükümlülük miktarı / Özsermaye miktarı.

      Sil
    2. Hocam formülü ters yazmışsınız sanırım. Özkaynaklar/Risk ağırlıklarına göre belirlenmiş yükümlülükler olacak.

      Sil
    3. Aynen öyle Sermaye Yeterlilik Oranı = Özkaynaklar / Risk ağırlıklarına göre belirlenmiş banka yükümlülük miktarı olacak. Yukarıda ters yazmışım.

      Sil
  10. Hocam bütçenin fazla vermesi de kötü bir şey değil mi? Biz bütçe dengesinin sağlanmasını istemez miyiz? Bütçenin fazla vermesi bizden fazla vergi almış(yani harcanabilir gelirimizde bir azalma olmuş) olduğu anlamına gelmez mi?...

    Teşekkürler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Duruma göre değişir. Ekonominin hızlı büyüdüğü ve bu büyümenin örneğin cari dengeyi bozduğu, enflasyon yarattığı bir ortamda bütçenin fazla vermesi kötü değildir. Bizde ise durum karışık. Büyüme düşüyor ama enflasyon yükseliyor, cari açık hala yüksek. Bu durumda bütçenin fazla vermesi mi gerekir açık vermesi mi? Çok kolay yanıtlanabilecek bir soru değil.

      Sil
    2. Bu soruda ülkenin tercihleri önemli bence hocam, ne istiyoruz enflasyon düşükmü olsun yoksa büyümemi? Bu sorunun cevabina göre sizin soruya cevap vermek lazim.
      Ben tercih yapacak olsam büyümeyi 1. Siraya enflasyonu 2. Siraya koyardim ve bütçe açigini %5 e kadar göze alirdim. Siz ne düşünüyorsunuz?

      Sil
  11. Bankacılıkla alakalı olarak Basel Kriterlerine ihtiyacımız yok, daha iyi durumdayız diyebilir miyiz?

    YanıtlaSil
  12. Hocam önceki yazınızda FED'in enflasyona göre karar vereceğini söylüyorsunuz. Enflasyonun 0,2'den 2 oranlarına çıkması için parasal genişlemenin artması gerekmiyor mu? Ayrıca FED faiz yoluyla enflasyonu etkileyemez mi ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bundan daha fazla parasal genişleme olur mu? Fed faiz yoluyla enflasyonu etkilemeyi planlıyor zaten ama enflasyon olmuyor ki etkilesin.

      Sil
  13. Hocam sizin işiniz gücünüz yok mu her yoruma cevap yetiştirmeye çalışıyorsunuz?

    YanıtlaSil
  14. Hocam ABD büyürken enflasyonunu düşürüyor. Üretimin teknoloji yoğun bir şekilde yapılmasının buna bir etkisi var mı? Üretim parasal genişlemenin üstünde kaldığı için mi enflasyon düşüyor? Türkiye'de ise büyüme düşerken enflasyonun düşmesi maliyet bazlı enflasyondan mı kaynaklanıyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Likidite tuzağı olgusu geçerli. İnsanlar ileride enflasyon olacak ve faiz artacak diye para harcamıyor o günler için saklıyorlar. Türkiye de birçok etken geçerli İstikrarsızlık en başta geleni.

      Sil
  15. Hocam teşekkürler çok net ve açıklayıcı bir yazı emeğinize sağlık... Hocam diğer yazılarınızda da orta gelir tuzağından bahsediyorsunuz ve bunun ciddi bir sorun olduğunu anlıyorum.Çözümün diğer yazılarınızda, eğitim nitelikli iş gücü ve teknoloji yatırımları olduğuna değinmiştiniz bu da uzun vadeli bir çözüm gibi gözüküyor.Önümüzdeki 5 yılda potansiyel büyüme ile bu sorun aşılabilir mi? Teşekkür ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim.
      Bu sorun 5 yıldan çok daha uzun bir zaman alacak gibi görünüyor.

      Sil
  16. bu yazınız için yapıcı bir eleştiri:
    bütçe açığını veriyorsunuz, özel kesim tasarruflarındaki düşüşü ve yatırım-tasarruf açığını vermiyorsunuz
    kamu borç yükünü veriyorsunuz, bırakın yurtiçi yurtdışı dahil özel kesim borcu/GSYH oranını finans dışı kesimin döviz açığı/GSYH oranını bile vermiyorsunuz
    bankacılık sektörü sermaye yeterlilik rasyosunu veriyorsunuz, hane halkı ve finans dışı firmaların bankalara borcunun 12 yılda ne kadar arttığını göstermiyorsunuz
    kişi başı geliri veriyorsunuz, kişi başı borcu vermiyorsunuz
    vallahi ORTALAMA okuyucuya çok eksik bir analiz sunuyorsunuz
    hükümetin icraatlarını genel olarak beğenmeyen birçok iktisatçı var ve yukarıda saydığım verileri okuyucularına sunuyorlar. siz bu verileri sunmada biraz eksik kalıyorsunuz ki sizin yazılarınız onların yazılarının belki de 10 katı fazla okunuyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu dediklerinizi önceki yazılarımda yazmıştım. Ama ara değerlendirmede bugün itibariyle o detayda rakam bulmak kolay değil.
      Öte yandan buradaki çoğu veri o dediklerinizi de içinde barındırıyor.
      Benim çok okunmamın nedenleri: (1) Bir ölçüde ( tam olmasa da) konulara siyasal gözlükle değil objektif bakabilmem. (2) Sorulara, yorumlara, eleştirilere yanıt vermem. (3) Mümkün mertebe basite indirgeyip anlamam. Diye düşünüyorum.
      Yıl sonunda sizin değindiğiniz konuları da katarak daha kapsamlı bir değerlendirme yapmam mümkün olur sanırım.

      Sil
    2. hocam ben de zaten analiziniz ORTALAMA okuyucu için yeterli olmayabilir diyorum. iktisat bilgisine orta derecede sahip biri, bütçe açığı azalır ve cari açık artarken özel kesim tasarruflarının çöktüğünü görebilir. fakat vasat bir okuyucu için bunu ayrı bir grafikte göstermeniz gerekebilir. inanın birçok okuyucunuz, kişi başı borç rakamlarının son yıllardaki seyrinden haberdar değil. bir gösterseniz gözleri faltaşı gibi açılır.

      Sil
    3. http://www.mahfiegilmez.com/2013/01/borclanarak-buyumek.html

      Sil
    4. okuyucular genelde eski yazılarınıza bakmıyorlar diye düşünüyorum. hani insanoğlu unutkandır, tekrar etmek öğrenmeyi kolaylaştırır deriz ya bence özel kesim tasarruf verisini bu tarz makro analizlerde sürekli olarak vermelisiniz.
      bir de link verdiğiniz yazıda sadece hane halkı borcu var. kişi başı borçla kastettiğim (hane halkı ve finans dışı firmaların yurtiçi-yurtdışı borcu + banka dışı kamu borcu)/toplam nüfus. bu rakamda son yıllarda gelirden çok daha fazla artış oldu.

      Sil
  17. Hocam merhaba,

    "Likidite Tuzağı" başlıklı yazınızda (http://www.mahfiegilmez.com/2012/12/likidite-tuzag.html) ABD ve AB'nin parasal genişlemesinin bu tuzağa takıldığını belirtmiştiniz. Yaklaşık 2,5 sene sonra, sırasıyla; "FED Faiz Artır mı" (http://www.mahfiegilmez.com/2015/09/fed-faizi-artr-m.html) ve "Reflasyon Politikası" (http://www.mahfiegilmez.com/2015/09/reflasyon-ve-reflasyon-politikas.html) başlıklı yazılarınızda da bu genişlenemin nispeten başarıya ulaştığına değiniyorsunuz. Acaba bu süre zarfında bu ekonomileri Keynes'in likidite tuzağından çıkaran ne olmuş olabilir? Çark içerisinde hangi dişliler yerine oturmuştur? Bu konuda açıklamalarınız olursa çok aydınlatıcı olacağı kanısındayım. Teşekkürler.

    Aradan geçen yaklaşık 2,5 sene süre

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tam olarak likidite tuzağından çıkabilmiş değiller. Çıksalar enflasyon oluşurdu. Ama yavaş yavaş bir hareket var.

      Sil
  18. Merhaba Hocam ben size daha önce faiz ve bina kirası arasında bir fark var mı diye sormuştum siz de bana şu cevabı vermiştiniz:
    '' Faiz, sermayenin kirasıdır ve bina kirasından hiç bir farkı yoktur. Babalarından 500 er bin TL miras kalmış iki kardeş düşünün biri o parayı bankaya yatırıp faiz alıyor, öteki ev almış kiraya vermiş ve kira alıyor. Sonuçta birisi parasını kiraya verip karşılığında bir bedel alıyor öteki de parasıyla ev alıp onu kiraya verip karşılığında bir bedel alıyor. Hiç bir fark yok.''

    Hocam arkadaşlarla yaptığım tartışmada kira tüketilemeyen(ev,arsa vs.), faiz ise tüketilebilen (para,altın vs.) durumlarda olur diyorlar. Kira da direkt eşyanın kendisinden faydalanırsın,para da ise ondan faydalanman için tüketmen,harcaman gerekir diyorlar. Faiz de borçlu batarsa borçtan da faizinden de sorumlu olup ikisini de ödeyemeyebilir ama, kira da kiracı kirayı ödeyemese bile evi geri alabiliriz diyorlar. Bu ikisi arasında fark olduğu anlamına gelir mi hocam?...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok zorlamış arkadaşlarınız konuyu.
      Altın veya para nasıl tüketilir? Bunlar yenmez ki? Eğer parayı harcayarak tükettiğinizi düşünüyorsanız aynı şeyi konut için de yapmanız mümkün. Satarsınız parasını yersiniz. Parayı da mal olarak kabul ederseniz (ki literatürde öyle kabul edilir) ikisinde de durum aynıdır. Kirayı da ev veya araba olarak değil para olarak alırsın faizi de öyle.
      Borçlu banka batarsa devletin bedava sigorta garantisi vardır paranızı öder. Ev yanarsa ve sigorta yaptırmamışsanız yatırımınız kül olur gider.

      Sil
    2. daha birkaç hafta önceki yazınızda kağıt para verip fiziksel altın alan vatandaşın durumunu "tüketim" olarak yazmıştınız. şimdi altın yenmez, tüketilmez diyorsunuz.
      mücevher işçiliği hariç altın, finansal varlıktır. finansal varlık olmasının en önemli kanıtı kendisine merkez bankası rezervlerinde yer bulması, ödeme aracı olması, dayanıklılığı, homojenliği ve yıllık üretiminin merkez bankalarının keyfiliğinden uzak çok istikrarlı oluşudur. kağıt para verip fiziksel altın almak, karşı taraf riskine muhatap olmamak için faiz geliri beklemeden yapılan bir plasmandır. fiziksel altın, abd hazine kağıtları gibi öncelikle risk dağıtıcı fonksiyonu nedeniyle alınıyor. fakat abd kağıtlarında karşı taraf riski olduğu için (doların sınırsız bir şekilde basılması, abd hazinesinde işlerin kötüye gitmesi gibi) plasman yapanlar faiz istiyor. ancak fiziksel altın plasmanında karşı taraf riski olmaması faiz talep edilmemesini sağlıyor.
      bir diğer görüş, altın alımının sigorta hizmeti tüketmekle aynı olduğu ve altın fiyatındaki düşüşlerin bu hizmetin bedeli olduğu şeklinde (bazı anglosakson finansçıların bakışı) ancak altın fiyatlarının yükselmesi durumunda negatif fiyatla sigorta hizmeti almak ekonominin kurallarına ters olduğundan ilk yaklaşım(plasman) daha çok kabul ediliyor.

      Sil
    3. Bir tutarsızlık yok merak etmeyin.
      Bunların hepsi ekonomi literatüründe tüketim harcamasıdır. İktisatçı olarak değil de finansçı gözlüğüyle bakarsak finansal yatırım ya da plasman diyoruz.
      Altın ve para nasıl tüketilir? diye soru soruyorum ve bunlar yenmez ki diyorum. Her tüketim yenerek yapılmaz onu vurguluyorum.

      Sil
    4. Eğer altını verip para alır ve bu parayı harcayarak tükettiğinizi düşünüyorsanız aynı şeyi hisse senetleri ve tahviller için de yapmanız mümkün. Satarsınız parasını yersiniz.

      Sil
    5. Doğru ama sizin sattığınız hisse senedini birisi alır. Dolayısıyla borsadaki para el değiştirir, yine de yatırıma temellik etmeye devam eder. Oysa evde hiç bir işe yaramadan duran altını satarsanız başka birisi alır ve yine yatırım dışı bir fon olarak kalır.

      Sil
    6. Paranizi koyun 10 sene kilinizi kipirdatmadan faiz alirsiniz. 10 sene evinize civi cakmayin bakalim kiralayabiliyor musunuz.

      Sil
  19. Hocam kurlardaki değişim banka bilançosunu nasıl etkiler değerli yorumunuzu rica edebilir miyim,
    Saygılarımla,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eğer banka ağırlıklı olarak dolarla mevduat toplayıp TL ile kredi vermişse çok olumsuz etkilenir. Çünkü vade sonunda paralarını dolarla yatıranlar dolarlarını (ya da o günkü kurdan karşılığı TL'lerini) isterken banka TL ile verdiği krediyi TL ile alır.
      Eğer ağırlıklı olarak TL mevduat toplamış ve döviz kredisi vermişse tam tersine durumu iyidir. Çünkü Döviz karşılığı TL arttığı için kredi dönüşünde daha çok TL elde edecektir.

      Sil
    2. bizim bankaların durumu ilkine mi yakın ikincisine mi?

      Sil
    3. Bizde 2001 krizi sonrasında bankaların dövize dayalı açık pozisyonlarına sınır getirildiği için mevduatta da kredide de ağırlık TL'de. Bizde bir sorun çıkarsa bankalardan değil reel sektörden çıkar. Ve eğer onlar kredi borçlarını ödeyemezse o zaman olay bankalara yansır.

      Sil
    4. Hocam peki bu durumun sermaye yeterlilik rasyosuna etkisi ne şekilde oluşur ? Yani sistem ne şekilde işler?

      Sil
  20. Hocam %0,25 değil de,

    Mesela:
    %0,7.5
    %0,10
    %0,12.5
    %0,15

    arttırabilir mi?

    Maksat: FED'in kredibilitesine zarar gelmesin!

    FED'de gayet iyi biliyor ki, geçelim şimdilik önümüzdeki 12 - 18 ay içinde ABD enflasyon beklentisini, dünya konjonktürü FED'e acele etmemesini söylüyor.

    "Ne şiş, ne de kebap yansın: Faizi %0,15 arttırdım." der mi?

    Böyle bir olasılık var mı?

    Oranı hangi formüllere göre belirliyor?
    Yani niçin ısrarla %0,25 ? Mesela niye %0,24 değil ?
    Bu durumda "ekonometri" mi, matematik mi devreye giriyor? Lütfen bizleri aydınlatınız...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Burada devreye enflasyonla ilgili beklentiler giriyor. Eğer Fed, önümüzdeki dönemde enflasyonun artacağını ama yavaş artacağını bekliyorsa 0,15 puan artırabilir.

      Sil
    2. böyle bir olasılık var. mesela fed eylül 1985'te sırf kredibilitesine zarar gelmesin diye faizi 0,25 artırmıştı. 3 ay sonra Aralık 1985'te tekrar gevşek para politikasına geçmişti.

      Sil
    3. Teşekkür ederim yanıtınıza Hocam da:
      Niçin ısrarla %0,25 ? Mesela niye %0,24 değil ?
      Bu durumda "ekonometri" mi, matematik mi devreye giriyor?

      ABD'nin enflasyonu, cari açığı, işsizlik oranı gibi onlarca parametreyi takip ederek karar aldıklarını biliyorum. Sorduğum kısım "%0,25" oranına nasıl karar veriliyor? Mesela niye %0,24 veya %0,26 değil?

      Lütfen kısaca izah eder misiniz?

      Sizden bu hesaplamanın tam formülasyonunu yazmanızı beklemiyoruz elbette. Sonuçta bu siteyi bir %100 matematiksel akademik odaya çevirmekten çok, her tür insanla temas kurulabilen bir site olarak tutmak için çaba harcıyorsunuz.

      Sil
  21. Türkiye'nin hikayesi yok hocam, bütçe başarısı şüphesiz son on yılda satılan 63 milyar Dolarlık varlıklarımızdır, hukuk yerlerde açık konuşup tam doğruları söylemek için ne bekliyorsunuz bilmiyorum. Elektrikler kesik ülke parmağını prize sokmuş bekliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanki benim yazılarımı ilk kez okumuş olduğunuz kanısına kapıldım. Bloğu bir gözden geçirin isterseniz nerede doğru söylememişim bana da haber verin.

      Sil
  22. Hocam merhaba, kitap tavsiyelerinizi takip ediyorum ama Erdal Ünsal hocayı hiç göremedim. Mikro ya da Makro icin tavsiye eder misiniz? Çok teşekkürler ayrıca yazınız için.

    YanıtlaSil
  23. çinliler neden sürekli liman satın alıyorlar. hemde dünyanın her yerinden

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O kadar çok mal satıyorlar ki kendi limanlarına indirmek istiyorlardır.

      Sil
    2. Hocam sen nasıl bir insansın yahu

      Bu nasıl bir cevap yahu

      George Carlin'den, Nejat Uygur'dan ders mi aldın ne yaptın yahu

      Sil
  24. hocam kamu bütçesinin başarılı olması beni zerre kadar ilgilendirmiyor. neden ilgilendirmiyor? çünkü devlet efendi ya da o yukardaki efendiler ya sağlıkçı ya da öğretmen atıyorlar diğer bölümleri görmezlikten geliyorlar. peki diğer bölümleri napıyor kpssye giriyor 85le atanamıyorlar. bu durumda kamu bütçesi başarılı olsa nolur olmasa nolur umrumuzda değil.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yazdığınız sorunların varlığı, bütçenin başarılı olup olmasının alternatifi değil.

      Sil
  25. hocam, naçizane ekonomide sizin söylediğiniz derecede başarı sağlandığını düşünmüyorum!. nedenlerini açıklamak istiyorum: 1- çok fazla özelleştirme yapıldı ve bu yolla iktisadi yükün ağırlığı özel sektöre yıkıldı. yani kamu borçlanması ve bu yolla artacak borç stoku tamamen özel sektör ekonomisine transfer edildi. 2- kamu, vatandaşlarından eskiden almadığı muayene ücreti, ilaç katılım farkı, reçete vb gibi çeşitli bahanelerle stopajlar yaparsa ve üstelik g.s.s ödemesi yapılmasına karşın işsiz vatandaşından aylık bazda kişi başına 48 tl ücret alırsa tabii ki bütçe artık açık vermez ve daha az borçlanma gereksinimi duyacağından borç stoku azalır. 3- verginin de vergisini alan dünyada belki de tek devlet olursan kamu borç yükünü yarı yarıya dedem de azaltırdı!. devlet hastanelerine doğru dürüst yatırım yok!.4- 12 yıl boyunca akan sıcak para cumhuriyet tarihinde gelen dış sermayeyi defalarca katlar nicelikte olduğundan faiz bantları çok kolay aşağıya geldi ve faiz dışı fazla nominalin çok üzerinde arttı. 5-zaten cari işlemler açığımızın yapısal değişimini incelersek eskiden kamu bütçe açıklarından beslenen bir cari dengesizlik vardı son 12 yılda hızla hane halkları ve özel sektör ekonomilerinde yüksek tasarruf açıkları verdirilerek cari açık sürekli beslendi ve hala da azalarak da olsa besleniyor!. siz halka ekmek dağıtır gibi kredi kartı dağıtıp tüketimi patlatırsanız ve bu yolla vergi gelirlerini artırırsanız kamu borç yükü de bi zahmet düşsün artık!. 6- kamuda ve makro olarak ekonomide yüksek verimlilik artışları mı sağlandı da bu makro iktisadi rasyoda bu derece düzelme sağlandı!. koskoca bir hayır diyorum!. hatta bana göre kamu borç stoku bana göre bugünkünden çok daha düşük olmalıydı. 7- ekonomide sanayinin payı 12 yıl öncesinde %24-25 ler seviyesindeydi bugün %14,5 civarındadır. 8- katma değeri yüksek üretim modelini mi bu 13 yıllık süre zarfında ekonomik yapımıza kazandırdılar!. hayır!.9- ekonomik büyümeyi sadece inşaat gibi kısa vadeli büyüme sağlayan ve rantı artırıp balon etkileri yaratan bir dar tabanlı alana aşırı sermaye yığılımları sağlayarak başarma çabasına girdiler. ve çarpık bir büyüme modeli oluşturdular!.10- kamu borç stoku gelecek yıldan itibaren sert biçimde artmaya başlayacak ve çok geçmeden yeniden %60-70 seviyelerini de görecektir. bu yüksek bir olasılıktır bence!. çünkü sizin başarı dedikleriniz hocam kusura bakmayınız ama sadece ve sadece küresel sermaye hareketlerinde belki de bir daha asla yaşayamayacağımız bir harikulade konjonktürden kaynaklandı. bu asla bir türkiye başarısı filan değildir. çünkü aynı çarpık iktisadi yapısallığımız daha da ağırlaşmış biçimde hala devam etmektedir. ilerleyen süreçte tüm bu sıkıntıları kamufle eden spekülatif sermaye akımları durmaya başlayacağından dolayı takke düşecek ve kel de görünecektir diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. (1) Bu dediğiniz doğru ama sonuçta böyle yapılsa bile bütçe açığı yüksek olabilirdi. Demek ki bir başarı var.
      (2) Bu dediğiniz de doğru ama ne alırsa alsın önemli olan borç stokunun azalmasıdır. Borç stoku azalmışsa burada da bir başarı var demektir.
      (3) Kamu borç stokunun azalması başarı olarak değerlendirilebilir ama devletin gerekli sağlık yatırımını yapmaması eleştirilebilir. Bunlar birbirine alternatif oluşturmaz.
      (4) Dış kaynak girişinin artmış olmasını da başarı olarak değerlendiren yorumcular var.
      (5) Geçmişte tersi de görüldü.
      (6) Daha da düşmesi gerekebilirdi.
      (7) Sanayinin payı pek değişmedi.
      (8) Kazandıramadılar.
      (9) Doğrudur.
      (10) Bu da doğrudur.
      Esasen yazıyı bir kez daha okursanız başarısızlıklar başarılardan daha fazladır ve geleceğe ilişkin sıkıntıları içinde taşımaktadır.

      Sil
    2. hocam, bence sonuç önemlidir fakat daha da önemli olan o sonuca hangi nedenlerin sebep olduğudur. ve nedenlere bakınca da ben net bir başarı göremiyorum. 7- ayrıca iktisadi büyümemizde inşaat dışı sanayi ki ;bence reel sanayi aslen inşaat dışı sanayi sektörleridir çünkü bana göre beton üretmek asla sanayi filan değildir ve bu tip büyüme ancak abd ve benzeri gibi sanayileşmesini tamamlamış ekonomiler için daha uygun olabilir kanaatindeyim, asıl sanayi üretimi odaklı aktivasyonlarda net azalmalar yaşandı ve iktisat tabanımızdaki hacmi de %25 lerden % 15 e kadar geriledi tekrarlıyorum hocam inşaat dışı!.3- devletin sağlık yatırımlarını azaltması gider hacminin daralmasına neden olmaz mı hocam!. bu da kamu borçlanma gereksinimi düzeyini düşürücü etki yapar ve kümülatif borç stoku üzerinde dolaylı şekilde azalma etkisi yaratır.. bence en azından böyledir!. kısacası sayın hocam; düşük başarı ve yüksek bir iktisadi başarısızlık var!.4- dış kaynağı çin gibi doğrudan yatırımlar ağırlıklı şekilde çekebilmek başarıdır yoksa yüksek reel faiz vererek sıcak para çekmek üstüne üstlük suni de olsa reel olarak değer kazandırılmış TL üzerinden yüksek reel faiz vermekle sıcak para çekmek çok kolaydır. zaten enflasyon-faiz ikilisini bu şekilde düşürdüler yani iktisadi olarak üretimi artırma yoluyla bu iki makro parametreyi iyileştirmediler ki hocam!. sonuçta ilk defa uyuşturucu kullanan bir insan da kendini iyi hissediyor fakat ilerleyen süreçte bu büyük tahribat yaratıyor. yani bence sonucu sağlayan etkenler daha ön planda analiz edilmelidir. ben bir işletme fakültesi mezunu ve ekonomik gelişmeleri sürekli takip eden ve analiz edip gözlemleyen bir vatandaş olarak diyorum ki: sanallaştırılmış bir iktisadi sonuçlar silsilesi tartışıyoruz!. bu kadar açık ve net diyorum hocam!. saygılar.....

      Sil
  26. Hocam kısa dönemde yabancı yatırımcının ilgisini Türkiye ye çekmek için neler yapmak gerekiyor ve FED faiz arttırımına gitmezse kurun aşagı yönlü hareketi söz konusu olur mu ? Teşekkürler, iyi çalışmalar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Diyelim ki siz bir Türk yatırımcısınız ve X ülkesine yatırım yapmayı planlıyorsunuz. X ülkesinde aynen bizde şu anda olduğu gibi siyasal ve sosyal sorunlar var ve ekonomi özellikle dış finansman bağımlılığı yüzünden kırılgan bir durum sergiliyor. Ne beklerdiniz yatırım yapmak ya da paranızı oraya borç vermek için? Her şeyden önce istikrar oluşmasını beklerdiniz.Sonra paranızı geri alıp alamayacağınızdan emin olmak isterdiniz. Yani X ülkesinin dış finansman bağımlılığını hafifletmesini isterdiniz. Bütün bunlar olmuyorsa yinede X ülkesine riskleri göze alıp girecekseniz faizin iyice yükselmesini beklerdiniz. Durum aşağı yukarı budur.
      Fed faizi artırmazsa TL bir miktar değer kazanır. Zaten o beklentiyle dünden beri değer kazanıyor.

      Sil
  27. hocam, bankacılık sektöründe 2001 krizi sonrası ciddi yapılandırılma süreci yaşandı ve özellikle de krize davetiye çıkaran dövizde yüksek açık pozisyon alımlarına dayalı yüksek kar sağlayan düşük risk algılama kapasitesi iyileştirilerek yüksek risk algılama kapasitesine kavuşturuldu. ancak benzer çalışmalar nedense reel iktisat tarafında yapılmadı ki bence mutlak surette yapılmalıydı bu da ayrıca tartışılır; sanki reel ekonomide ciddi derecede bir dövizde açık pozisyon büyümesi yaşandı hocam!. yani daha önceleri bankacılık sisteminin sık başvurduğu bu çok riskli finansal pozisyona şimdi de reel ekonomide düşülmüş gibi görünüyor!. ne dersiniz hocam!. saygılar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru. Ya da daha doğrusu geçmişte bankacılıkta yaşanan açık pozisyonlar 2001 sonrasına reel sektöre devredildi. Büyüme de öyle sağlandı.

      Sil
    2. Çok doğru. Ya da daha doğrusu geçmişte bankacılıkta yaşanan açık pozisyonlar 2001 sonrasına reel sektöre devredildi. Büyüme de öyle sağlandı.

      Sil
  28. ve fed tahmin ettiğim gibi enflasyonun düşük seyri nedeniyle sabit tuttu!. dolar kuru bir miktar aşağı yönlü olur ve tahminimce 2,90 - 2,95 aralığında salınır kısa vadede ancak orta ve uzun vadede doların yönü yeniden yukarı yönlü olur!. alım yapacaklar özellikle de dolar cinsinden kur riski fazla olanlar için bir alım fırsatı doğdu bence!. ancak özellikle kasım ve aralık aylarında dolar vr döviz kurları fedin bu sefer çok daha yüksek olasılıkla faiz bandını yukarıya çekilmesini bekleyecek piyasa nedeniyle ve içsel etkilerle bira daha sert yükselebilir.

    YanıtlaSil
  29. yazınızı çok beğendim. elinize sağlık. dünya ekonomilerinin resesyona girdiği küresel bir ortamda, orta gelirde kalmak ta bir başarıdır. bekleyip göreceğiz.

    YanıtlaSil
  30. hocam konuyla pek alakası olmasada izninizle şunu sormak istiyorum; geliri yüksek olan kesimler genelde yüksek tasarruf ederler.geliri düşük olan kesimler ise yapması gereken zorunlu harcamaları v.s olduğundan fazla tasarruf edemezler.bu sebeple ekonomi canlandırılmak istendiğinde paranın zengin kesimin elinden geliri düşük olan kesimin eline geçmesi ekonominin canlandırılması açısından bir politika olarak tercih edilebilir denilmektedir.
    olayı kurgulamak açısından şu örneği vermek istiyorum; diyelim ki zengin bir kişi aylık 5000 tl vereceği bir şoför alacak olsun eğer şoförü almazsa 5.000 tl yi tasarruf edecek ve bu para bankacılık sisteminde yatırımların kaynağı olarak kullanılacak.acaba harcamaları genişletici etki açısından değerlendirirsek örnekte verdiğim zengin kişinin, şoförü işe alması mı yoksa şoförü işe almayıp parasının bankada değerlendirmesi mi ekonomiyi canlandırmak açısından uygun olur?
    yanılıyorsam düzeltin lütfen ama ben şöyle düşünüyorum;eğer şoförü işe alırsa şoför geliri düşük olan kesimde yer aldığı için harcama eğilimi yüksek olduğu için ekonomide canlanma etkisi yaratır.yok bu zengin kişi şoförü işe almayıp şoföre vereceği parayı bankada değerlendirirse bu para bu sefer yatırımların kaynağı olur bu parayı kredi olarak alan kişide ekonomiyi canlandırıcı etkide bulunur.bu açıdan bakarsak iki tercihinde birbirine benzer etkiler yarattığını ve iki tercihinde ekonomiyi canlandırmak ve harcamaları genişletmek adına çokta farklı olmadığını görürüz.
    eğer ekonomi likidite tuzağında ise yani bankalarda fon atıl bir şekilde kullanılmayı bekliyor ve atıl duran fonlarıda kullanmak için gönüllü yoksa bu ortamda zengin kişinin tasarruf yapıp 5.000 tl yi finansal sisteme kanalize etmesi çokta yararlı sonuçlar getirmeyecek çünkü ortada kredi talebinde bulunan kesim çok yoktur.bu ortamda zengin kişinin tasarruf yapmaktan ziyade şoförü işe alması ekonomi açısından ve ekonomiyi canlandırmak açısından daha verimli olacaktır sonucuna varıyorum yani bulunulan duruma göre politikaların etkisi farklı olmaktadır.hocam katılmadığınız yada eksik gördüğünüz yer varsa düzeltirseniz çok sevinirim yorumlarınız benim için çok önemli saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zengin bir kişi söz konusu parayı şoför tutup ona aylık olarak ödeyecek yerde bankaya yatırdığında banka o parayı eğer tüketici kredisi ya da bireysel kredi olarak verirse sizin dediğinizle aynı sonucu yaratır.
      Eğer likidite tuzağı söz konusuysa o zaman dediğiniz doğru olur ve şoför tutup ona verilecek aylık ekonomide çok daha olumlu sonuç doğurur.

      Sil
  31. Hocam merhaba , devlet kurumlarında referanssız uzmanlık ya da müfettişlik kadrolarını kazanmak ,sadece sınav başarısıyla , mümkün müdür?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne tuhaf. Benim gençliğimde müfettişlik sınavında birilerini araya sokmak o sınavı kaybetme nedeni olurdu.
      Şimdiki durumu bilmiyorum. Bu tür sorular çoğaldığına göre sıkıntılı bir durum var demektir.

      Sil
    2. Sadece o mu hocam girdikten sonra da yetki yeterlilik gibi bahanelerle 3 ve 4 yilini verdigin kurumdan eliyorlar. Hadi sana güle güle deyip yeniden ilana çikiyorlar.
      Ne yazikki bizim bürokraside ki yönetim de ekonomik yönetim hibi skntili orada da bir kriz baslamis bence hocam.

      Sil
  32. Hocam likidite tuzağına göre insanlar parasal genişlemeyi tasarruf piyasasında değerlendirip faizi etkilemiyorlar. Ama bu para mal piyasası için talep durumu yaratmıyor mu? Tasarruf olarak değerlendirilmiyorsa, tüketim durumuna dönüşüp enflasyonu arttırması gerekmez mi? Likidite tuzağındayken neden enflasyon artışı beklenmez?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Likidite tuzağı genellikle bir kriz durumu olarak algılanmakta ve insanlar gelecekte durumun daha da kötüye gidebileceğini düşünerek o karamsar geleceği kollamak için para birikitirmeye yöneliyorlar.

      Sil
  33. Saygıdeğer hocam, Alman ve Rus ekonomilerinin bugünü, dünü ve yarını hakkında bir yazı yazmayı düşünüyormusunuz? İyi çalışmalar..

    YanıtlaSil
  34. Elinize sağlık hocam.
    Son kısımda bahsedilen çözüm süreciyle ilgili bence pkknın pydnin kökü kazınmadan tam yatırım sağlanamaz. Çözüm süreci daha çok pkknın güçlenmelerini sağladığı için yatırımci elini korkak tuttu. Ben süreci ekonomik açıdan kısa vadeli olan ve kalıcı olmayan başarısızlık olarak değerlendiriyorum.

    YanıtlaSil
  35. Hocam teşekkürler: Sizin de altını çizdiğiniz bazı önemli başarılar sağlandı ekonomi yönetiminde. yukarıda çok net özetlediğiniz başarı ve başarısızlıkların tamamının aslında çok da belli bir amaç ile uygulanan stratejinin parçaları olduğu görülüyor kanımca. bu stratejinin mimarı eski ekonomi yönetimini ayrıca tebrik etmek lazım. devletin borcunu çarpan etkisiyle özel sektöre devredip, özel sektörü borçlanarak (maddi/manevi) büyüttüğünüzde ve bu büyümeyi de sanayinizi güçlendirme ya da çeşitlendirmeden aslında makyajla sağladığınızda bugünkü gibi hayatta kalmak için"kısa vadede yabancı yatırımcıları çekmek" dışında seçeneğiniz kalmıyor.

    ekonomimizin durumu futbol takımlarımızdan farklı değil, sisteme, eğitime; gelir gider dengesine inanmadan sadece borçlanıp harcayarak hamasete oynarsanız nal toplarsınız. 30 yıl evvel averaj takımı olan izlanda gruptan birinci çıkarken siz "savunma yapmayı bilmiyoruz" seviyesinde karaya oturursunuz.

    işin özü ekonomileri gerçekten güçlü ülkelerin yaptığı fedakarlıkları yapmadan, onların ortaya koyduğu çabayı vermeden daha çok fed faiz arttırdı, borsa neyi fiyatlıyor, dolar 5'in altına gelir mi konuşuruz.

    çok selam,

    YanıtlaSil
  36. bugün tüik gelir dağılımı araştırmasını(!) açıkladı. muhtemelen yazı yazarsınız. yazınızdan önce birkaç hususu belirtmek isterim:
    - tüik son gelir dağılımı araştırmasında türkiyedeki toplam hane halkı sayısının 1000'de 1'iyle yani 22740 haneyle veri toplamış
    - bu 22740 hane toplam 331 milyon TL harcanabilir gelir beyan etmiş
    - oysaki aynı tüik 2014'te yerleşik hane halkının 1215 milyar TL tüketim harcaması yaptığını söylüyor
    - hane halkı tasarrufları ile borçlanarak yapılan tüketimin eşit olduğunu varsayarsak, hanelerin tüik anketinde gelirlerinin 4'te 3'ünü gizlediği izlenimi oluşuyor.
    - aslında haneler gelirlerinin bu kadarlık bir kısmını gizlemiyor. sorun şu: türkiyenin %1-2'lik kaymak tabakasına anket gitmiyor. ankete dahil müteşebbisler ise gelirlerini (tüik de bir kamu kurumu olduğu için vergi dairesinin bundan haberi olur başım belaya girebilir diye düşünüyorlar) ciddi oranda gizliyor.
    sonuç: OECD ülkeleri içinde VERİLERİNİN DEĞİL ÖRNEKLEMİNİN en çok manipüle edildiği gelir dağılımı araştırmasını TÜİK'in yaptığı anlaşılıyor.
    gini katsayısı mı? Brezilya'dan aşağı olmadığımıza emin olabilirsiniz.
    devletin verilerine muhtaç iktisatçının züğürt tesellisi: olsun, yıldan yıla değişim trendini gösteriyor :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O nedenle ben de yazmayacağım zaten.

      Sil
    2. anket yapılan 22.740 aileyi eşdeğerlik katsayısı ile çarpmanız gerekiyor. eşdeğerlik ailenin reisine 1,0 14 yaş ve üstü diğer fertlere 0,5 14 yaş altı çocuklara 0,3 katsayı verilerek hesaplanıyor. Türkiye'de ortalama hane büyüklüğü 3,57 kişidir ama eşdeğerlik sistemini Tüik datasına uygularsak bunu 1,72 gibi bir rakama indiriyor. dolayısıyla beyan edilen 331 milyonluk geliri 1,72 ile çarpmanız lazım buda 570 milyon TL eder.
      Türkiye'de 2014 yılında 21.742.930 hane var. 21.742.930/22.740'ı 570 milyon TL ile çarparsak 545 milyar TL gelir eder. tabi bu rakamda bahsettiğiniz GSYH tüketim verilerinden uzaktır ancak ilk bahsettiğiniz duruma göre biraz daha gerçeğe yaklaşmıştır.

      Sil
  37. Elinize sağlık Hocam. 2014 öncesi işsizlik oranlarını incelerken iş arama kriterindeki referans dönemi değişikliğini (şu an son 4 hafta, eskiden 3 ay) de dipnot olarak düşmeliyiz.

    YanıtlaSil
  38. Sayın Hocam,
    İş adamlarının genelinde şöyle bir düşünce hakim. Türkiye'de işsizlik yok. İş beğenmeyen, ücret beğenmeyen insanlar var. Bu konuyla ilgili bir yazı yazmanız mümkün mü? İşsizlik konusuna bakış açınızı merak ediyorum. Değerli bilgilerinizi bizimle paylaştığınız için çok teşekkürler.. Saygılarımla..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunu ben de duyuyorum hep ama katılmıyorum. Mühendisi asgari ücretle istihdam etmek isterseniz adam da işi beğenmez tabii. Birçok kişi kaliteli adamı ucuza çalıştırmak istiyor. Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 20 iken bunu nasıl söyleyebiliyorlar bilmiyorum. Mesela işsiz bir üniversite mezunu Erzurum'da oturuyor. Bu kişinin aile evindenayrılıp İstanbul'a gelmesinin maiyeti oldukça yüksek. Çünkü İstanbul'da kiralar yüksek, geçim koşulları Erzurum'dan çok daha ağır. E bu kişiye 1500 TL aylık verirseniz işi beğendiremezsiniz. O parayla kirayı mı ödeyecek, yol masrafını karşılayacak yemek mi yiyecek.
      Kapitalist sistemde fiyat doğruysa sorun yoktur. Buradaki sorun fiyatın yanlışlığı. Bu iddiayı ortaya atan iş adamı verdiği aylığı iki katına çıkarsın bakın nasıl kaliteli adamlar buluyor. Bizimkiler boğaz tokluğuna adam çalıştırıp dünya çağında kalite arıyorlar. Yok böyle bir dünya.

      Sil
    2. hocam size katilmakla birlikte su gorusume itibar eder misiniz ? isciye ne kadar hakkettiginin ve emeginin altinda ucret verirseniz maas saglarsaniz aidiyet duygusu ve kalite azaldigini soyleyebilir miyiz? ve hatta is yerinde disiplin de saygida kaliteli diyalog ortaminin azaldigini

      Sil
  39. Sayın Hocam,

    Size ulaşmak için buraya yorum olarak yazdım. Kafamı kurcalayan bir soru var:

    Özellikle Mart 2013 tarihinden sonra, Barış Süreci'nin, bedelleri çok ağır olan bir dizi göz yummalara neden olduğunu maalesef son dönemde daha iyi idrak ediyoruz. Ben Barış Sürecine karşı olmadığım halde geldiğimiz noktada süreçte hatalar varsa bunlardan dersler çıkartılmasına katkı için bu maili size atıyorum.

    Kamu bankalarının bu süreçte genel siyasi havanın da etkisiyle, hatta siyasi baskılarla, bazen başlarını başka tarafa çevirerek bölgede bireysel kredi kullandırıp kullandırmadıkları. Şayet bugün takipteki bireysel krediler bölgede artmışsa ki, bu gelinen noktada doğal gözükebilir, bunların bir kısmının yöre halkına terörün finansmanı için PKK tarafından zorla kullandırılması mümkün müdür? Yöredeki banka müdürleri can korkusuyla veya aleni tehdit altında prosedürleri esnetmiş midir? Esnetmeye siyasi saiklerle zorlanmış mıdır?

    İlginize teşekkür ederim.

    Saygılarımla,


    A. Murat Seferoğlu

    amseferoglu@gmail.com

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konuda bir bilgim yok. BDDK istatistikleri arasında bölgesel kredi takip oranlarıyla ilgili veri bulamadım.

      Sil
  40. Hocam iyi bayramlar. Bankacılık sektöründeki kredi / GSYİH oranı % 16 seviyesinde. Bu durum kritik düzey olan % 10 seviyesinin üstünde. Bu oran seviyesi tehlikeli değilmi? İnşaat sektöründeki balon 2008 de ABD'de yaşanan subprime mortgage krizinin benzerini ülkemizde de yaşanmasına neden olabilir mi?
    Doç Dr. Erdinç Karadeniz

    YanıtlaSil
  41. hocam merhaba. fed'in faiz artırımı sonrası düsen borsadan bankaların bilançosu nasıl etkilenecek? BIST'in %40'ının banka hisse senetlerinden olustugunu biliyoruz. Gecenlerde Ersin Özince 'yatirimcilar artik banka hisse senedine yatırım yapmayacaklar.cunku kısa vadede kar edemeyecekler. bu sebeple özkaynak temininde sıkıntı yaşayacagız' dedi.
    1. Bu tam olarak ne demek? bankanınhisse senetleri zaten şu an halihazırda BIST'te işlem goruyor? ne kastetmis olabilir?
    2.bu belirsizlik ortaminda bankaların piyasa degerinin dusecegi konusuluyor. bunu bankaların bilancosu da nereden gorebiliriz?
    tesekkur ederim...

    YanıtlaSil
  42. Merhaba Hocam,
    Büyüme oranında neden dolar üzerinden hesaplama yapılmıyor. Dolar üzerinden yapılması daha sağlıklı olmaz mı?
    Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi