Faizi Niçin Düşüremiyoruz?

Hipotez
“Bir ekonomi dış finansmana bağımlı durumdaysa, faizini kendi koşullarına göre belirleme şansı; enflasyonun çok düşük olmasına, risklerinin düşük olmasına, yatırımcı için istikrarlı bir görünüm sergilemesine bağlıdır.”

Ortaya koyduğumuz bu hipotezin doğru olup olmadığını görebilmek için Türkiye ekonomisini analiz masasına yatıralım. Bunu yaparken hipotezimizdeki koşulları tek tek ele alıp irdeleyeceğiz.

Hipotezin İrdelenmesi
İlk bakacağımız şey Türkiye ekonomisinin dış finansmana bağımlı olup olmadığı meselesi olacaktır. Bunu anlayabilmek için Merkez Bankası’nın sitesinde yer alan kısa vadeli borç istatistiklerine bakmamız gerekiyor. Aşağıdaki tablo bu istatistikler arasında yer alan 6 numaralı tablodur[i]


Tabloya göre 2017 Mayıs ayından itibaren önümüzdeki bir yıllık sürede vadesi gelecek olan döviz borcu, DTH mevduatı gibi döviz yükümlülüklerinin toplam tutarı 166,6 milyar dolardır. Bu bir yıllık sürede kabaca 35 milyar dolar da cari açık vereceğimizi düşünürsek Türkiye ekonomisinin önümüzdeki bir yıl içinde 200 milyar dolar (GSYH’sının yüzde 25'i) dolayında bir döviz yükümlülüğünü yenilemek veya çevirmek durumunda olduğunu görebiliriz. Bu kadar kısa sürede böyle bir döviz baskısı altında bulunmak bize Türkiye ekonomisinin dış finansmana bağımlı olduğunu açık bir şekilde gösteriyor.

İkinci olarak bakmamız gereken nokta enflasyonun durumudur. Türkiye, dünyada enflasyonu en yüksek ekonomiler arasında yer alıyor. Aşağıdaki grafik kırılgan beşli olarak gruplandırılan ülkelerdeki son enflasyon oranlarını gösteriyor.

Grafikten görüleceği gibi, son 2 ayda enflasyonda bir düşüş yaşanmış olsa da, Türkiye, enflasyon oranı konusunda en sorunlu ekonomiler arasında olmaya devam ediyor.

Üçüncü olarak yine tanımda yer alan risklerin düşük olup olmadığı meselesine bir bakalım. Aşağıdaki grafik Türkiye’nin risk derecesini gösteren CDS priminin [ii] yılbaşından bu yana olan gelişimini gösteriyor.


Grafik bize Türkiye ekonomisinin yüksek risk primiyle başladığı 2017 yılında risk primini düşürerek yol aldığını gösteriyor. Yıla başlarken darbe girişiminin süren etkileri, olağanüstü hal uygulaması, referandum, Rusya ile ilişkiler, Ortadoğu meselesi gibi bazı önemli belirsizlikler vardı. Bunlardan bir bölümü çözülmüş, bir bölümü de yılbaşına göre olumlu yönde gidiş sergilemiş görünüyor. Başladığı gibi devam eden tek mesele olağanüstü hal uygulamasıdır. Daha önceki bazı yazılarımda değindiğim gibi piyasa bu tür konulara daha da kötüye gidiş olmadığı sürece ‘alışılmış hal’ olarak bakma eğiliminde olduğu için onu da olumlu karşılamaktadır.

Bütün bunlardan sonra artık kur – faiz ilişkisine yakından bakabiliriz. Aşağıdaki grafikte kırmızı çizgi Merkez Bankasının ortalama faizini (ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti) kırıklı kırmızı çizgi bu faizin eğilim çizgisini, koyu mavi çizgi sepet kurunu (½ USD/TL + ½ Euro/TL) koyu mavi kırıklı çizgi de sepet kurun eğilim çizgisini sergiliyor.


Grafik, Merkez Bankası’nın 2017 başlarında başladığı faiz artırımlarının kurlardaki yükselişi duraksattığını açık bir biçimde gösteriyor. Grafiğin ortasından itibaren sağ kısma doğru bakıldığında Merkez Bankası’nın yüzde 11,95 dolayındaki bir ortalama faizle sepet kuru 3,85 dolayında bir yerde tutmayı başarabilmiş olduğu fark edilebiliyor. Kurun buralarda duraksaması enflasyonu yukarı iten faktörlerden birisi olan kur baskısının azalmasını sağlamış görünüyor.    

Sonuç
Hipotezimizi bir daha hatırlayalım: “Bir ekonomi dış finansmana bağımlı durumdaysa, faizini kendi koşullarına göre belirleme şansı; enflasyonun çok düşük olmasına, risklerinin düşük olmasına, yatırımcı için istikrarlı bir görünüm sergilemesine bağlıdır.”

Yukarıda ele alıp değerlendirdiğimiz verilerden hareketle Türkiye’de enflasyonun yüksek olduğunu, buna karşılık risklerin düşmekte olduğunu ortaya koyduk. Bu durum yabancı yatırımcı için karışık bir görünüm ortaya koyuyor. Bunun sonucu olarak da Türkiye, faizleri düşüremiyor. Böyle bir ortamda faizleri düşürse kurlar yükselecek, ona bağlı olarak enflasyon da yükselecek. Demek ki dış finansmana bağımlı olması Türkiye’nin faizleri kendi koşullarına göre belirlemesinin en önemli engelini oluşturuyor. Vardığımız sonuç hipotezimizi doğruluyor. 




[i] Tablonun yer aldığı sitenin linki:  

[ii] CDS Primi: CDS, Credit Default Swap deyiminin kısaltmasıdır. Biraz zorlamayla da olsa zaman zaman “kredi risk primi” olarak adlandırılabiliyor. CDS, bir kişi ya da kuruluşun, kredi sahibinin karşılaşabileceği alacağın ödenmemesi riskini belirli bir bedel karşılığında üstlenmeyi kabul etmesinin bedelidir. Bu çerçevede bir anlamda kredi sigortası gibi çalışır. Bir ülkenin ya da şirketin CDS primi ne kadar yüksekse borçlanma maliyeti de o kadar yüksek demektir. Çünkü bu prim ister istemez faize yansımaktadır.  

Yorumlar

  1. Ellerinize sağlık hocam çok aydinlatıcı bir yazı olmuş.Bu durumu bence anlamak istemiyorlar.Özelleştirmeler ve dışa bağımlıgı prensip edinmiş durumdalar.Şahsi eleştirimdir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim.
      Osmanlıdan beri durum böyle.

      Sil
    2. Demekki ulkede Ittihat ve Terakki zihniyeti hala devam ediyor.

      Sil
    3. Cari açık sorunu çözülemediği sürece faiz kur ve enflasyon baskısından kurtulamaz enflasyon üzerinde en belirleyici parametre hala parite olmaya devam ediyor bu da dış finansman eğiliminin yüksekliğine bağlı olarak dış finansal konjonktürün iç piyasa üzerindeki etkisini yükseltiyor dolayısıyla yurtdışı borçlanma eğilimindedir gerek kamu gerek özel kesimin borçlanma davranışlarını da etkilemekte dolayısıyla ülkeye fon girişini etkilemekte bağımlılık ilişkisi ne derece yüksekse kırılganlık da o derece yükselmekte bütün mesele üretkenliği verimliliği rekabet gücünü artırıp cari açığı düşünebilmekte ama işimiz zor çünkü inovasyon rekabetçiliğin merkezinde dünya artık yeni bir hikaye yazamıyor ne üsttekiler hızlı ilerleyebilmekte ne de geridekiler üsttekileri yetişebilmekte sermaye verimliliği düşük kur savaşları ve korumacılıkla nereye kadar! Paradigma değişimi şart...hakanserdar deu izmir

      Sil
    4. Muasır medeniyeti yakalamak istiyor ve imkanlarin el vermiyorsa borçlanmaktan başka alternatif varmi.zamani yakalamak gec kalmış olmamak icin dış borc alir köprüyu yaparsiniz agir tonajli araclariniz saatlerce beklemez lojistikteki gecikmeler en aza iner s400 fuzesine ihtiyaciniz varsa yapamiyorsaniz rusyadan alirsiniz. borcunuz olur ancak güvenlik sorununuzda çözülür amerikaninda borcu var muhim olan temerrute dusmemek.

      Sil
    5. Hakan Serdar bey, gözünüzü seveyim; üniversitelisiniz ama yazdığınızda nokta yok virgül yok. Ne diyorsunuz takibi zor.

      Sil
    6. Bu saatten sonra ülkedeki iktidarın değişmeyeceğini düşünüyorum. Ülkenin risk primi doğal olarak artacaktır. Göstermelik seçimler ve yeni anayasanın yürürlüğe girmesi ile AB nin kırmızı çizgileri aşılacağından AB çıpasından bahsedilemeyecek.
      Sıcak para girişi yavaşlayacak ve doğal olarak maliyeti çok yükseleceğinden eski enflasyon günlerine doğal olarak dönülecek. Koyu bir sansürle bilgi akışı sıfıra yaklaşacak ve hukuk tamamen rafa kalkacak. Çünkü var olan pasta sadece iktidar çevrelerine yetebilecek hatta az gelecek.
      Bu tablo en geç beş yıl içinde tamamlanmış olacak diye düşünüyorum. Bu gidişi durdurabilecek bir muhalefet ortada yok. Seçimden sonra muhalefet liderlerinin değiştiğini göreceğiz ama seçimle birlikte en baba muhalefet liderleri bile sesini duyuramaz hale gelecek. Bütün muhalif medya tam anlamıyla susturulacak.
      Bu tarz yazıları internette bile okumak mümkün olmayacak. Çünkü dünyadaki son yasaklı internet kuzey kore ve ülkemizde kalacak.
      Emekli maaşları günde bir ekmek almaya ancak yetecek. Herkes açlıktan ölmemek için parti üyesi olacak ve makarna kuyruğunda sırasını bekleyecek. Herkes derken emekli, çalışan ya da kendi işi olup da iktidar karşıtı olanları kastediyorum.
      Osmanlı hayranları biraz merak edip okusalardı, Istanbuldaki camilerin bile borç nedeniyle ipotek edildiğini öğrenirlerdi. Günümüzde şartlar farklı. O ipotekler başka türlü tahsil edilecek. Ahalimiz ağlaşırken sadece kötü kader zannedecek. Mustafa Kemal in dediği gibi..Çalışmadan yaşayacağını zanneden milletler diğer ulusların kölesi olmaya mahkumdur. Milletimiz çalışkan aslında. Ama kafa çalıştırmaktan nefret ediyor.

      Sil
    7. Muhalefet var ama danisikli dovus icinde. En buyuk muhalefet halktir. Oy alamadiklarinda gorusuruz.

      Sil
    8. Adsiz 11:43, siz bence blog'lara yorum yazacaginiza roman yazin.

      Sil
    9. Dediginiz olay 1984 deki gibi cumhuriyetin ilk yıllarını hatırlatıyo

      Sil
    10. Adsız 11:43 distopya yazmış resmen. Okurken nefesim daraldı.

      Sil
  2. Piyasanın faiz dinamiklerine dışarıdan müdahale ederek, zorla değiştirmeye çalışmanın döviz fiyatı ve enflasyon üzerine etkileri, ileride faizlerin daha da yükselmesine neden olacak kalıcı sorunlara yol açacaktır. Bir çesit kısır döngü durumu, sizin teşhisiniz doğrultusunda önce enflasyonu kontrol altına almak ve finansman giderlerini azaltmak zorundayız. Günlük politikalar bunun için yeterli gelmiyor, mutlaka uzun vadeli etkileri olan politikaları takip etmemiz gerekiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bu politikalar da mutlaka dış finansmana bağımlılığın düşürülmesine yönelik olmalı.Ama tam tersine sürekli dış finansmana dayalı projeler üretmeye devam ediyoruz.

      Sil
    2. evet hocam aynen!. durmak yok betonlaşmaya devam.... çılgın projelerle dış borcu trilyon dolara dayayana kadar yola devam diyorlar. borçlanma ekonomisine devam... çarpık zihniyeti kutsamaya devam et ey türk halkı..

      Sil
    3. Goren de yangindan mal kaciriyorlar sanir. Benim bozuk telefon malim bile tamir olduysa duzelir her sey.
      Zihniyetin duzelmesi icin okumak lazim yanlistan donmek lazim.

      Sil
  3. Hocam Merhaba,
    Yine çok iyi özetlenmiş yazınız için teşekkür ederim.
    Önümüzdeki dönemde Bankacılık sektörünün son yıllara ait kar durumları ile ilgili bir yazı yazmanız mümkün müdür? Malumunuz bu da gündem konusu şuanda.
    Saygılarımla,

    YanıtlaSil
  4. Mahfi Bey,Türkiye'de döviz mevduatını gerçek anlamda bir döviz yükümlülüğü olarak dikkate almaya gerek var mı? Sonuçta bir yıl içinde DTH sahipleri mevduatlarını efektif olarak alıp gidecek veya yurtdışına gidecek değil, bu mevduat aylık vadeli bile olsa yıllardır vadesinde temdit ederek devam ediyor. Hatta tam tersine kriz dönemlerinde TL mevduattan döviz mevduatına kayma bile oluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı kanıdayım ama yine de bu yaklaşım bunun ne kadarının yerli yabancı olduğuna bağlıdır.

      Sil
  5. Hocam, hipotezinize "faiz sebep, enflasyon sonuç" hipotezini ekleseydiniz durum değişirdi. Bu hipoteze göre aslında ülkemizde yüksek enflasyon hedefleniyor, bu nedenle faiz yüksek tutuluyor. Yoksa faizi düşürürlerdi, böylece enflasyon da düşerdi. Demek ki aslında ikisinin de düşmesi istenmiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu farklı bir hipotez. Bunu ayrıca test etmek gerekir.

      Sil
    2. faizin enflasyon+1-2 puan olması gerekiyor (ideal ortamda) .. enflasyon 10 ise faizin 12 olması doğal... bütün dünyada bu normal kabul edilirken özellikle uzman olmadığımız ekonomi alanında yeni yeni icatlara girmeye gerek yok, bir deneyin bedelini 70 milyon olarak bu yıl ödedik. ama ben ege beye hocamdan daha fazla katılıyorum... Hocam CDS pirimine bir eleştiri olarak faiz oranları zaten ödenmemesi riskini kapsamıyorsa o halde dünyadaki bütün faizlerin sabit (enflasyon ayarlı), cdslerin de risk pirimi olması gerekmez mi biraz söğüşleme var gibi değil mi?

      Sil
  6. Eğer faizi düşürürsek, kârı düşen sıcak para gelmez, döviz azalır,kur, yükselir, ithal malların fiyatı artar, enflasyon artar, ihraç malların fiyatı artar, ihracat artar ve ithalat azalır. Cari açık azalır. Yani eğer bir kur şoku yaşayıp enflasyon ilk artışını atlatıp sonra kontrol altına alsak faydalı olmaz mı? Yüksek kur, düşük faiz politikasını bizde uygulamak mümkün değil midir? Teşekkürler hocam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kur artışı ile cari açık azalır demek için Marshall-Lerner koşuluna bakmak gerekir

      Sil
    2. Adsiz 17:49, dalgali kurda bu kosulun bir anlami kalmiyor. Kurun yukselmesi demek faizlerin dusuk tutulmasi, faizlerin dusuk tutulmasinin da anlami ulkenin uretim yatirimi yetenegine ulasmasi anlamina geliyor.

      Gunumuzde maliyet faktoru (karsiliksiz para sayesinde) hammaddde'den degil isgucu piyasasindan kaynaklaniyor. Maaslari da insanlar yabanci para ile vermiyorlar.

      Cin bu soyledigime en guzel ornektir. Sifir faiz ile kredi bulan sirketler bugun batili sirketlere kok sokturuyorlar. Degersizlesen yuan ulke refahi adina da hicbir sorun olusturmuyor.

      Sil
    3. Sayın adsız 13:23 emek maliyetinin toplam maliyet içinde büyük bir kalem oluşturduğu konusunda haklısınız yalnız kur yükseldiğinde artan enflasyon sonucu çalışanlar aynı ücret karşılığında çalışmayı kabul edecekler midir bence bu noktayı kaçırıyorsunuz . Verdiğiniz örnek için de şunu söylemem gerek Çin de gelir ve servet eşitsizliği çok yüksektir ve bu oradaki işçilerin ücret pazarlığı yapacak durumda olmadığını gösterir . Şu anda Batı da yükselen fair trade ( Adil ticaret diye çevrilebilecek olan bu kavram global arz zincirine sahip şirketlerin emeğin ucuz olduğu ülkelerde daha iyi koşullarda ve daha yüksek ücretlerde işçi çalıştırmasını amaçlamaktadır) ve conscious consumption ( bilinçli tüketim demek olan bu kavram da tüketicilerin harcama yaparken aldıkları ürünün ne koşullarda üretildiği , çocuk emeğinden faydalanıldı mı diye araştırdığı ve onlara maliyetinin sadece ödedikleri fiyat değil de o üretim sürecinde çevreye verilen zararın hesaba katıldığı ve tüm bunlar değerlendirildikten sonra alım kararının verilmesi gerektiğini söyler) akımlarının Çin de taşeronlara üretim yaptıran şirketlerin o taşeronlara hangi marka için üretim yaptıklarını açıklamalarını yasakladığını biliyormusunuz . Bu durum sadece Çin'le sınırlı değil ama siz Çin örneğini verdiğiniz için Çin i değerlendirmekle devam edelim . Değersizleşen Yuan ın ülke refahı adına hiçbir sorun oluşturmadığını yazmışsınız . Refah artık gdp , gdp per capita gibi indikatörlerle ölçülmüyor refah iktisadının konusu budur ve geniş tanımlı refah soluduğunuz havanın kalitesi , temiz suya erişim , gelirin adil bölüşülmesi ifade özgürlüğü gibi kriterleri hesaba katarak ölçülür. Pekin de hava kirliliğin insan sağlığı için riskli seviyelere geldiğiyle ilgili bir haber seyretmiştim ve inanın o insanlar hiç de hallerinden memnun gözükmüyordu. Biz şu anda maliyet düşürme kaygısıyla üretimi nerde yapsak diye düşünüyoruz ama çevreye verdiğimiz zarar en sonunda dönüp dolaşıp bütün insanlığın kaderini etkileyecek

      Sil
  7. güzel bir çalışma olmuş hocam sağolun.

    YanıtlaSil
  8. işte bu yüzden fed"e bağımlığız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fede bagimli oldugumuz icin de bu durumda olabiliriz. Fed kendine malik olsun.

      Sil
  9. Hocam,teşekkür ediyorum.Kısa ve net bir soru sormak istiyorum.O zaman ekonomik kriz er ya da geç geliyormu

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mevcut durum zaten bir çeşit krizdir.

      Sil
    2. Soylem degismis...

      Sil
    3. Vatandaş nasıl bir kriz bekliyorsa artık :)

      Sil
    4. 2008 den beri şu kriz bi gelemedi hocam

      Sil
    5. Kriz geldi ve teğet geçti bundan sonra başka birşey gelecek,görülmemiş birşey.

      Sil
    6. Daha ne gelecek kardeş. Ekonomi çalışmıyor ülkede. Tam kullanamama sorunu var. Kaynakları, gereksinmeleri en iyi karşılayacak biçimde kullanamama sorunu var. Ekonomik büyüyememe ve gelişememe sorunu var. Bunlar yoksa insanlar mutlu olamıyor. Fakat siyasetçilerimiz çok mutlu. Gelin şu milletvekili ve bürokrat maaşlarını da indiriverelim mutsuzluğumuza ortak olun. Yönetemeyeceksiniz mutlu olacaksınız var mı böyle bir şey?

      Sil
  10. Tablo 6 daki DTH hangi kalemde ne kadarı yerlesik halkın,bunları 200milyar ¢ dolardan düśmek gerekmiyor mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kamu ve özel kesim başlıkları altındaki bankalar alt başlığı içinde. Buradakiler yurt dışı yerleşiklere ait DTH lar.

      Sil
  11. Hocam, analiz harika. Bu gerçekleri TV ekranında açıklayacak bir kanal kalmadığı için yapmış olduğunuz bu tespit Türkiyenin içinde bulunduğu durumdan çıkma şansının sadece katma değerli üretim olduğunu göstermektedir. Bunun için hem sizin hemde Prof.Dr.Özgür Demirtaş hocamızında üzerinde durduğu yapısal reformların biran once yapılması gerekmektedir. Katma değerli ürün üretmediğimiz sürece dışarıya bağımlı olmaya devam edeceğiz. Katma değerli ürün için eğitimin matematik&fen alanının diğer alanlara gore ağır basması şart, Türkiyenin bu saatten sonar Tarikat, Cemaat vb oluşumlar ile kaybedecek vakti yoktur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Halk içinde mûteber bir nesne yok devlet gibi,olmaya devlet cihân da bir nefes sıhhât gibi.

      Sil
    2. Türkiye halkı, fenni matematiği sevmiyor. Türkiye halkının gözünde fenne matematikle uğraşan insanlar itibarı düşük insanlar. Böyle olduğu için halk surunmeye mahkum.bu bir gerçek. Halkın itibar ettiği şeyler kendisini çürük yapıyla kandırıp ilk zelzelede kandıran muteahitler yetenekleriyle şeytan klariyla giz dolduran uç kagitcilar dolandırıcılar ağızlarından küfür ellerinden silah eksik olmayan mafya babaları kabadayılar ve bunların hikayeleri din iman diyerek kursu kapıp vaaz veren hiç bir toplumsal ekonomik artışı olmayan hurafeci din simsarlari halk bunları seviyor. Onun içinde bu halka ne kötü bisey olursa seviniyorum

      Sil
  12. Kaleminize sağlık hocam tarihimiz boyunca tasarruf edememişiz birikim yapamıyoruz bilgi ekonomisi için gerekli entellektüel sermaye de yok elalemin tasarrufuna her zaman muhtaç olacağız

    YanıtlaSil
  13. Gelmeden birşey diyemeyiz.

    YanıtlaSil
  14. Erol Ulusoy (Milliyet) da fazileri ve konut fiatlarını aynı anda indirirsek umulmadık ölçüde ekonomide canlanma sağlanacağını ve ekonomik öngörüleri şaşırtacak bir büyüme göreceğimizi iddia ediyor.(Okuduysa Erdoğan'ın çok hoşuna gitmiştir bu yazı)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tamamda bu yüksek enflasyonda kim parasını enflasyondan daha az faizle bankaya yatıracak?Bana kalırsa önce bu enayileri bulmamaız gerekecek.

      Sil
    2. Zaten onun hosuna gitsin diye yazilmisti. Hadi faizleri emir ile indirdin, konut fiyatlarini nasil indireceksin? Uygulanabilecek birsey mi bu?

      Sil
    3. evet bu konuyu kaçırıyorsunuz; Türkiyedeki konut stoğu ve ihtiyacı uzun vadede büyüme sağlayacak durumda değil (belki 10 sene önce öyleydi). şimdi düşük faiz diyorsunuz güzel de birileri parasını size kullandıracak, yani verecek ve karşılığında siz ona (faiz) kira ödeyeceksiniz; şimdi soruyorum eğer faiz düşerse herkesin daha çok harcayacağını biliyoruz; eğer herkes çok harcarsa fiyatların artacağınıda biliyoruz (yani faiz düşerken konut fiyatının düşmeyeceğini anlıyoruz burdan), ee bu durumda adam seni niye finanse etsin? Enflasyon %10'ken sana niye geleceği belli olmayan bir yerde %10'la yada %8'le yada %0'la para versin; ben biriktireyim, bankaya koyayım sen benim birikimimle ev al bende yıllık % bilmem kaç zarar edeyim oldu? ben harcarım daha iyi? sen kendn yapmayacağın şeyi başkasından niye istiyorsun? evet görüldüğü üzere denklem çözüldü; faizler yeterince (risk algısınıda katarak) yüksek değil o nedenle biriktirmek yerine harcamak daha mantıklı, yada paranı döviz yaparak döviz faizi almak; bu enflasyonu yükseltiyor - döviz fiyatlarını fırlatıyor, döviz fiyatı fırlayınca ikincil etki olarak ek enflasyon oluyor. Özet yaşadığımız durum; çözüm faizi en azından işler yoluna girene kadar arttırmak, biriktirmek cazip olunca daha fazla tasarruf edilecek bu cari açığı azaltacak; enflasyonu düşürecek; enflasyon düşünce faizlerde zamanla düşecek; cari açık azalınca döviz baskısı azalacak, faizler ilk yüksek seviyede olunca yabancılar getirip para koyacaklar sonrasında işler iyiye gidiyor algısı oluşacağından para koymaya daha düşük görece faizle devam edecekler; döviz fiyatları düşecek ... bunun için ekonomist olmaya gerek yok, mantığını kullanman neyin ne zaman etki ne zaman neden olduğunu anlaman için yeterli özel not: eğer faizler enflasyon+büyümeden daha fazlaysa kesin enflasyon artacak demektir, eğer tam tersiyse enflasyonun düşmesi doğaldır; ancak bu neden değil sonuçtur yani göstergedir, arabadaki hız göstergesi ne kadar sürede durabileceğinizi gösterir; durmanızı sağlayan şey frendir, yani göstergeyle oynayıp fren mesafesini kısaltamazsınız...

      Sil
    4. Böyle model mi olur?
      Düşük faiz - konutta tavan fiyat, konuta talebi patlatır, inşaat lokomotif sektörse ekonominin geneline üretim istihdam artışı olarak etkisi olur.
      Fakat ne uğruna?
      Bu yapılan hamlenin sürdürebilir olmadığı, tek atımlık kurşun olduğu belli iken (dağ taş konut dolsa da bu talebin sona ereceği aşikarken) üreticilerin hiçbiri uzun vadeli kapasite artışı yapacak bir yatırıma girmez, konut fiyatında sınırladığınız enflasyon başka alt kalemlerden fışkırıverir. Sınırsız kaynaklar karşısında konut talebinin hiçbir şekilde bitmeyeceğine inanıyoruz, ama herşeyin bir doyum noktası var.
      Bu maceranın sonunda kreditörler nezdinde yokolmuş kredibilite, yüksek kur, yüksek enflasyon, düzeltmeler sonrası daha yüksek faizle başbaşayız.

      Sil
  15. hocam, faizin neden değil sonuç olduğu kanaatindeyim. tasarruf açığınız varsa ki son 15 yılda 500 milyar doları bile aşan cari açık vermişiz yani tasarruf açığı vermişiz o halde yüksek faiz vermemiz normaldir çünkü tasarruf açığımızın sonucudur. tasarruf-yatırım stabilitesi kuramayan bir ekonomide bu tasarruf lehine ise faizler aşağı yönlü olur tersiyse yukarı yönlü olur. hoş ekonomimizde yatırımdan ziyade tüketim çok ve tasarrufların reel bazda yatırıma dönüşüm hacmi küçük tüketime dönüşümü ise hayli büyüktür. bunu bankacılık sisteminin kredilerindeki portföy yapısından da rahatlıkla anlayabiliyoruz. bizim tasarruf konusundaki en büyük sıkıntımız gerek kendi dar tabanlı tasarruflarımızı gerekse de ithal ettiğimiz büyük hacimli dış tasarrufları katma değeri düşük ve çoğunlukla marjinal faydası olan ancak sosyal faydası zayıf olan alanlara çok bağlamamızdır. hem dövize endeksli çok borçlanıyoruz hem de döviz yaratıcı katma değeri yüksek iktisadi tabanlara bunların koşulmasını daraltıyoruz. burada çok yaman ve irrasyonel bir iktisadi davranışlar sergiliyoruz kanaatindeyim hocam. ne dersiniz hocam bu kafayla hele de faizi bir sonuç değil de salt neden olarak algılayan iktisat bilgisizliğiyle ya da bilinçli yapılan şovenist açıklamalarla biz dış dünyaya daha çookkk faiz vermeye devam etmez miyiz?. saygılar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Burada göz önünde bulundurmamız gereken bir açmaz var; tasarrufları ekonomimizi güçlendirecek alanlara yöneltemememiz hakkında.

      Sadece döviz geliri olanlar ithalat yapabilir tarzında bir uygulama olsa, cari açık ortaya çıkmazdı. Bunu uygulamaya koyalım demiyorum, açmazı anlamak için anlatıyorum.

      Aynı mantıkla gidersek, bir girişimcinin bir yatırımını, ülke ekonomisine zarar veriyor diye engelleyebilir miyiz? Örneğin ithal araba satışı yapan bir galeri açsa. Girişimci ülkenin ekonomisini bozuyorum, galeriyi kapatayım der mi?

      Ya da inşaat firması, ülkenin tasarruflarını betona gömüyoruz bu işi yapmayacağım der mi?

      Herhangi biri TL verip, ithal bir cep telefonu alabiliyor. İthalatçı firmanın da yaptığı bu. O da TL verip bankadan döviz alarak bunu transfer ediyor. Peki bu imkanı sağlayan mekanizma hangisi? Yabancıların ülkemize getirdikleri sıcak para sınıfına giren portföy yatırımları. Onlarda dövizden TL ye geçiyorlar. Biz o dövizler sayesinde ithal tüketimler yapabiliyoruz.

      Konut kredilerinin kaynağı ne; bankaların yurt dışından sağladığı döviz kredileri. Yoksa bizim tasarrufumuz 10 yıllık kredileri finanse edemez.

      Yani ekonomik birimler bu imkanlar sayesinde bu alanlara yatırım yapıyor. Kar ediyorlarsa yapmaya da devam edeceklerdir.

      Sil
  16. Hocam Turkiye siprale girer mi ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Girmeyebilir.

      Sil
    2. Bence de girmeyebilir çünkü bir şeyin içinde olan kişi ya da ülke o şeyin içine yeniden giremez.

      Sil
    3. Şuan nasıl içinde bulunduğumuz boyut ile kuantuma nasıl giriliyorsa bir şeyin içine yeniden öyle girilir.

      Sil
  17. Olur olmaz şeyler sormayın.

    YanıtlaSil
  18. Hocam vadesi gelen özel sektör ve devlet tahvilleri de dış borçlar arasında sayılıyor mu?

    YanıtlaSil
  19. Hocam merhaba; yazınız yine oldukça aydınlatıcı olmuş , teşekkür ederim.
    Hocam; bu konuyla direkt olarak ilgisi olmasa da, abd-kuzey kore çekişmesinin sıcak çatışmaya dönmesi ihtimali piyasaları oldukça tedirgin etmekte bu tedirginliği borsalarda görülen düşüşlerden ve ons altın fiyatlarının yükselişlerinden net olarak görebiliyoruz. Para güvenli bulduğu yere yöneliyor. Ülke olarak bizim durumumuzu nasıl görüyorsunuz? Olası bir savaş durumunda biz bundan nasıl etkileniriz? Abd ve kuzey korenin ciddi bir çatışma içine girebileceğini düşünüyormusunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kardes ben bireysel savas ortaminda gibiyim uzun zamandir kendime gelmem icin de epey zaman alacak. Savas olur mu olursa bizi etkiler mi bunu dusunecek durumda degilim. Ben kafayi takarken millet yatiyordu. Kimse sencil ve bizcil diye dusunmuyor.

      Sil
    2. Ben böyle bir savaşın olacağını sanmıyorum.

      Sil
  20. Neden Kırılgan 5'linin içindeyiz çok net göstermişsiniz.

    YanıtlaSil
  21. Sorun faizler değil.
    Sorun enflasyon da değil.
    Sorun ekonomi değil.
    Sorun şu ki "döner" yemek istiyoruz, ama "dönmesin" istiyoruz. Ama bu döner yani dönmeden pişmeyen birşey.

    Dünya da döner gibi dönüyor. Döndükçe bilim teknoloji ile pişiyor. Biz dönmesin dursun istiyoruz, bilime teknolojiye sırtımızı çeviriyoruz (Bakın Ugur Gürses'in yazısı. Amerika ile Türkiye'deki son 25 yılın en büyük şirketleri. Maşallah çok iyi durmuşuz) bu sefer dönerimiz pişmiyor.

    Evrim teorisini müfredattan çıkarınca evrim duracak mı yani! Durmuyor.

    Aslında sanayi kendini yeniliyor. Çünkü mal sattığımız yerler ilerliyor ve ilerledikleri ölçüde ihtiyaçları ona göre değiştikçe biz de kendimizi bir şekilde adapte ediyoruz. Ama değişimin hızına ayak uyduramıyoruz.

    Açığı kapatmak lazım. Para bas, piyasa biraz rahatlasın. Enflasyon azıcık artmış. Olsun ( enflasyon=emekçinin cebinden değer tırtıklamak). Faizler enflasyonun üstüne çıkmış döviz kaçıyor, arka kapıdan havuç miktarını (faizleri) arttır. Öyle idare ediyoruz.

    CDS düştü, çünkü bir yerlerde namaz kılma rüyamız bitti.

    Dönmeyen döner böyle oluyormuş netekim.
    Ölmeden gördük. Gözümüz arkada kalmaz, kalacak birşey bırakamayacağımız belli oldu.

    Not: Bizi kırılganlar arasında göstermelerinin sebebi, içinde bulunduğumuz mecrayı anlayamamaları.

    Kırılganlar içinde felan değiliz. Tarihin çöp sepetine doğru gidiyoruz.

    Osmanlı tarihin çöp sepetine gitti, 90 yıl aradan sonra biz de o yöne doğru gidiyoruz.

    Biz gider olduk, kalanlara selam olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "büyük resmi görenler" nedense bu resmi bir türlü göremiyorlar. güzel özet olmuş.ice

      Sil
    2. Hakkini ver biz de yapabiliriz.
      https://youtu.be/kqYf9NGG15M

      Sil
    3. Bir ulke ilac uretsin ortaligi aglatir. Bu ulke biz olursak daha da aglatiriz. Biz hasta etmeyiz. Bu kadar nufus yaptik diye onlar kendilerini aglatabilir.

      Sil
    4. Adsız 01:01 güzel yazmışşınız Türkiye`nin durumunu. Tebrikler.

      Sil
  22. sıkı para polıtıkası ve genısletıcı malıye polıtıkası aynı zamanda uygulandıgından faızı dusurmeyı gectım daha da arttırırlar

    YanıtlaSil
  23. Sabahattin Alinin İcimizdeki Şeytan kitabini okuyan yoksa okusun diyorum.

    YanıtlaSil
  24. türkiyede tek adam rejimi vardır. cumhuriyet ve demokrasi hak getire.seçim göstermelik yapılıyor.oylar çalınıyor,adalet yok.muhalif olan herkesin başına iftira ve yalanlarla bir bela gelebiliyor.kimsenin malı mülkü,canı garanti degildir.türkiyeye giren para hakkında ciddi şüpheler var.herkesin işine, ilgili ,ilgisiz burnumuzu sokuyoruz.herkese posta koyuyoruz.dünyada türki devletler dahil dostumuz yok.tek dost görünümlü ülke katar.oda karşılıklı çıkar karşılıgında,askerimizi ve türkiyenin büyük kurumlarını ipotek göstererek yaptıgımız anlaşma.en büyük mal sattıgımız ve turistlerine ihtiyaç duydugumuz avrupayla papaz durumundayız.bilime ve medeniyete degil,ortaçag karanlıgına ve bagnazlıga ,yobazlıga yönümüzü döndük.kendi tarihiyle ve tarih büyükleriyle kavgalı bir hükümetimiz var.ülke ikiye bölünmüş ve uygulanan politikalarla türkiye parçalanmaya gidiyor.ohal bahane edilerek dedigim dedik çaldıgım düdük şeklinde kanun hükmünde kanun çıkartılıyor,meclis baypas edilmiş,anca kanarya sevenler dernegi hakkında kanun çıkarma durumuna düşürülmüş.böyle bir ülkeye kim uzun vadeli kurumsal yatırım yapar.gelen para,sıcak para ve anlık para.girdigi gibi aniden çıkabiliyor.artı tüm rakamları hükümet kendi insiyatifinde açıklıyor.rakamlara kimse inanmıyor(eminimki sizde şüpheyle bakıyorsunuz,ama mecburen o rakamları kullanıyorsunuz).bankalara posta koyuyoruz.hangi uygar ülkelerde ve kapitalist sistemde bankalara posta koyulabilir.kim veya hangi ülke bizi eleştirirse kaka pis,kim bizi över veya iyi şeyler söylerse o cici güzel oluyor.böyle bir ortamdayız.dolayısıyla bence şuan döviz ve faiz olması gerekenden daha iyi yerlerde.daha çok şeyler yazılabilir ama bunlar bile şu an ülkemizin durumunu ortaya koyar.bu kadar eleştirel bir yorumu siz bile yayınlayamayabilirsiniz.hiç şaşırmam.ülkemizin geldigi durum budur.iyi günler,saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. varlık fonu adı altında yokluk fonu kuruldu. Dünya'da tek örnek de sanırım biziz maalesef!. borçlanma ekonomisi duvara toslamaya yaklaştı. 2 yıl sonra çok fena toslayacağız ve korkum o ki türkiye iflas bayrağını çekecek ve yunanistanı bile bu konuda geride bırakacağız.

      Sil
  25. Ekonomi eşittir üretimdir, üretmediğin sürece problemlerini çözemezsin. Rakamlarla oynayarak, kurumlara baskı yaparak ne faiz düşer ne işsizlik biter. Neye ihtiyacın varsa onu üreteceksin, telefonsa telefon, buğdaysa buğday. Tarım ülkesiyiz diyoruz, tahılı bile yurtdışından ithal ediyoruz. Sonra da faiz neden düşmüyor...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel yazmissin. Akpnin yapacağından değil ya yine de yazalım gerçi arkadaş biraz yazmış bahsetmiş... Hangi üründe ithalatın fazla ise o üründe üretimi teşvik edeceksin gerekirse o ürünün üretiminden vergi SSKprimi kurumlar vergisi anlayacaksın alacaksan çok cüzi miktarda dostlar alışverişte gorsun hesabı alacaksın. O ürünün ithalatına ise çeşitli gümrük tarifeleri koyacaksınız. O urun gamı uretilmiyorsa köprü yol yapıp yaptırıp biz izel sektorcutuz deyip gizliden açık ara devletçilik yapan siyasi yapı gerekirse o urun gamlari için devlet tesviginde fabrika kuracak eğer ozelvsektor o ürünleri uretmiyorsa..cari açığı olan butce açığı olan her ülke yüksek faize muhtaçtır bu 2×2=4 gibi birsey

      Sil
    2. Ezbere konuşmayın,üretim klişesini bırakın artık, çatır çatır bina üretiyoruz son 15 yılda milyon daire ürettik.

      Sil
    3. Devam ettirmekte fayda var .. Cari açığı olan bütçe dengesi olmayan kamu borç yükü bundan ötürü yüksek olan her tur ülke isterse enflasyonu %0olsun yüksek faize muhtaçtır. Bakınız Yunanistan ve zayıf diger güney Euro bölgesi ülkeleri enflasyonlari yok adeta deflasyonla dans ediyorlar ama ihtiyaçları olduğunda ki hep oluyor.. yüksek faizli paraya muhtaçlar....ustelik Euro gibi ortak güçlü verileri olan sağlam bir para birimi kullanmalarına rağmen...niye cevabı basit yüksek kamu borç yükü yüksek özel sektor ve bireysel borç yükü... İsterse suaralar cari fazla versinler.. bütçeleri denk olsun ki hepsinin bu iki verisi böyle isterseniz dünyanın en güçlü en itibarlı en evrensel parasi ni kullanın bankalar size yüksek faizden masalarını açar... Bunun başka açıklaması maalesef yoktur.butcen ve cari dengen olacak düşük faizli para kullanmak istiyorsanız. Zaten bu iki dengesi sağlam ülkeler dikkat edin işsizlikte enflasyondan da başarılı ülkeler oluyor. Turkiyeye gelince bütçe dengesini devam ettirmesi üretime yönelik atılımlar yapmalıdır. Özellikle tarım hafif ama toplam talebi olan sektörlere endüstriye ağırlık vermelidir kimya ilaç san...

      Sil
    4. Tarimla ilgili her sey olur.Degisik bitki ve cicek uretilebilir.tohum uretilebilir.kozmetik de olur. Ilac onemli. Biz yiyecegimiz seyleri bile ithal ediyoruz. Burada sıkıntı var.

      Sil
  26. Bir kadin bir sirkette pazarlama departmaninda calisiyormus. Daha sonra sosyal medya uzerinden degisik hali tasarimlarinin reklamini yaparak farkli ulkelere ihracat yapar duruma gelmis. Sosyal medyayi kutsama var ayrica herkes kendini dusunuyor bencil bir dunyaya dogru gidiyoruz. Bu duzelemez mi elbet duzelir ama insanlarin aklini kiraya vermemesi gerekir.

    YanıtlaSil
  27. hocam siz ekonomist olarak vatandaşın yeteri kadar tasarruf yapmadığını/yapamadığını söylüyorsunuz fakat vatandaş tasarrufunu harcayarak yapıyor zaten. Bugün alsa cebinden 1000TL çıkacak 1 sene sonra alsa 1200TL olacak. peki tasarrufunu faize yatırsa ne olacak? hem harama bulaşacak hemde eline 1130 TL geçecek.
    Otomobil fiyatlarına dikkat edelim. Aynı kasa araçlarda sadece model yılı yükselirken mevduat faizinden çok daha fazla zamlanıyor. harcayarak tasarruf döngüsü devam ederken mevduat yapan cezalandırılıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Otomobil alıp harcayarak tasarruf nasıl oluyor? Tüketim derseniz olabilir. Şu an tüketim dünyasında yaşadığımızı fark etmişsiniz. Tüketerek otomobilin faydasından gereksiniminizin tatminini sağlıyorsunuz. Otomobilin ikinci el piyasası da var. Model yükseltmezsiniz oluverir. Limon problemini gözlemleyebilirsiniz ikinci el piyasada. Sigorta policeleri konusunda da var diyor bir makale.
      Para-banka konusunda eksiğim olduğunu itiraf edebilirim.

      Sil
    2. Yd=c + s

      Yani c artınca s de artıyor diyorsun. Keynesi çürüttün kardeşim.

      2018 economics NOBEL PRİZE goes to you.

      Tebrikler bro

      Sil
    3. Harcayarak tasarruf ilginç bir yaklaşım.

      Sil
    4. yanlış anlıyorsunuz, faiz düşünce harcama artıyor, ben niye başkası araba alacak diye paramı ezdireyim? ben alırım daha iyi... doğal bir sonuç.

      Sil
  28. hocam öncelikle saygılarımı sunarım. hocam, abd bütçe açığı ve her ne kadar iktisadi aktivasyonları hala kriz öncesi kadar güçlenmese de cari işlemler açığı vermeye devam ediyor. abd ekonomisi ikiz açık vermeye devam ederken ve bunu da büyük ölçüde para basarak kompanse ederken fed nasıl olacak da parasal sıkılaşmaya geçebilecek?. çünkü abd de hedeflenen enflasyon için talebin daha artması gerekiyor ki bu da cari açığın veya bütçe açığının büyümesi demektir. bu durumda açıkların finansmanlarının para basmak dışında yapılması gerekir. bu da şimdilik pek de mümkün görünmüyor hocam ve en kötüsü de bu açıklar sürdükçe ve şu anki finansman yapısı sürdürüldükçe piyasalarda balonlaşmalar da giderek artıyor. hocam naçizane olarak fed enflasyon hedeflemesinde bu derece katı olmamalı ve faiz bantlarını yukarıya doğru çekmelidir derim. aksi halde 2008 i bile aratacak ve gelişmekte olan piyasalar merkezli yeni finansal tufan zinciriyle karşı karşıya gelebiliriz. ne dersiniz hocam?. saygılar..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ABD ve Avrupa toparlanıyor, Çin ise benim beklediğimden daha sağlam çıkmış görünüyor. O nedenle dünyada yeni bir kriz görünmüyor gibi. Buna karşılık yapısal reformlarını yapamayan gelişme yolundaki ekonomiler giderek zora girecek.

      Sil
    2. hocam evet belli bir toparlanma var ancak bu toparlanmanın reel kaynaklı olmaktan daha çok finansal kaynaklı olması kriz riski yaratıyor. 2008 öncesi benzeri balonlar var özellikle de bizim ve bizim gibi ekonomilerde. küreselleşmenin yarattığı olumsuzluklardan birisi de piyasaların birbirine çok fazla entegre olmuş olmasıdır. gelişmekte olan piyasalarda kriz başlarsa gelişmişleri de olumsuz etkileyecek çünkü bu ekonomiler hala enflasyon yaratamadıklarından ötürü arz fazlasını bizim gibi piyasalara satarak eritebiliyorlar ve o halde bu ekonomilerde de üretimde azalma ve yavaşlama olacaktır. hocam sizin aksinize bu defa 2008 in tersine gelişenlerde başlayıp büyüyecek bir mali krizler silsilesi yaşanabileceğini düşünüyorum. umarım siz haklı çıkarsınız. saygılar....

      Sil
  29. Hocam Merhaba.
    Geçenlerde vergi rekortmenleri açıklandı.TCMB rekortmenler arasında.ayrica ilk 10'un neredeyse tamamı bankalar.TCMB'nin karının yüksekliği, kurdaki yükselmeyi önleyici müdahaleden kaynaklı olsa gerek.Bir başka deyişle kambiyo karından.Ancak bankaların durumunu anlayamıyorum.Ortada bu kadar batık kredi varken.Bankalarin karlılığı gerçeği ne kadar yansitiyor?
    Saygılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bankalar en fazla denetlenen kurumlar dolayısıyla rakamlarında hile olmaz diye düşünüyorum. Kredilerin bu kadar arttığı bir ortamda karları da anormal değil.

      Sil
  30. Saygıdeğer Hocam biraz da şu araba fiyatlarıyla ilgili bir yazı yazsanız insanlar belki bazı şeylerin farkına varır. Orta segment sıradan arabalar bile 130 bin liradan başlıyor olmuş ne olacak bu halimiz? Krizde olduğu söylenen Yunanistandaki Vasilis'in 12 ayda aldığı aracı biz 90 ayda alabiliyoruz. Olmaz olsun böyle ekonomi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorgo değil mi o?

      Sil
    2. Ona rağmen her taraf otomobil kaynıyor. Bir de vergi inse ne olacak? Arabalar kaldırımlardan da gidecek herhalde.

      Sil
    3. kimsenin vergi ödemediği bir ortamda yakalandın mı öpülmen doğal.

      Sil
    4. Mahfi Bey heryerde araba olması bu vergilerin abartı olmadığını doğrulamaz. 2000 yılından eski araçları trafikten men etsinler hem trafik rahatlar hem de magandaların birçoğu trafikten temizlenir. Alın size çözüm.

      Sil
  31. hocam çözüm üretim yapmak. Üretimi ilk olarak aldığımız tutarın üzerinde mal edeceğiz. Devlet bunun için üretim teşviki verse vergi indirimi verse bu sefer de bütçe patlayacak. Çözümü ne hocam. Çok cefa çektikten sonra mı sefa gelecek diğer ülkelerde olduğu gibi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biz bilgi üretemiyoruz. Bilgi olmayınca her şey yeni bir dengesizliğe evriliyor. Gerçi dünyadaki finansallaşma da bilgisizliğin evrilmiş şekli bana göre. Sosyal bilgi üretimi yok her şey metalaşmış durumda.

      Sil
    2. Üretimi teşvik için teşvik verirsek bütçe açığı artabilir ama seçilmiş üretimi teşvik için teşvik verirsek yararı fazla olabilir.

      Sil
  32. hocam foxtv çalarsaat de küçükkaya ismail sizin kokmuş tuz twitinizi de ekrana verdi. Tw.tter kullanmıyorum tv de gördüm. Tam nokta koymuş bir mesaj olmuş.

    YanıtlaSil
  33. Faiz düşşe ne olacak,gene çıkar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Asıl olan enflasyonu düşürebilmek diyorsunuz sanırım.

      Sil
  34. Mahfi Eğilmez12 Ağustos 2017 14:48
    Evet bu politikalar da mutlaka dış finansmana bağımlılığın düşürülmesine yönelik olmalı.Ama tam tersine sürekli dış finansmana dayalı projeler üretmeye devam ediyoruz.

    Peki Enerji ile ilgili yapılan projeler dışa bağımlılığı azaltma için yapılıyor.
    Son dönemlerde gördüğüm büyük projeler mevcut.
    Bu durumu olumlu değerlendiriyorum.
    Sizlerin görüşleri nelerdir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son derecede olumlu buluyorum. Son dönemde atılan en olumlu adım rüzgar enerjisi gibi alternatif enerji projeleri.

      Sil
  35. Mahfi Bey

    Şu hususu anlamanız gerek.

    "Faiz" diye bir şey yoktur. Bu, paradan para kazanmak isteyenlerin uydurduğu bir şeydir.

    Niçin bu tuzağa düşüyorsunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İsterseniz bu konuda hükümeti ikna etmeyi bir deneyin.

      Sil
    2. Ben de böyle düşünüyorum. Sermayenin fiyatı diye bir şey yoktur. Her şey teoriyi yazmaya bakıyor. Faizi alıverdiğimizde aradan birbiriyle ilintili bir sürü denklem de yeniden yapılanmalı. Sonuç ne olur test etmek gerekir.

      Sil
    3. İyi fikir. Bu niye aklımıza gelmedi şimdiye kadar. Ama kendinizi faizle kısıtlamayın. Bir sonraki adım kira diye bir şey yoktur sonraki de ücret diye bir şey yoktur olabilir. Bunları bir test etmek lazım.

      Sil
    4. Benim malım, mülküm olmadığı için test edebiliriz. İşsiz olduğum için ücreti de test edebiliriz Bu dediklerime sahip olanlar test etmek ister mi bilmiyorum. Ayrıca olsaydı eğer malım, mülküm ben aylık asgari geçimimi hesaplayıp kalanını yeni bir girişim için kullanırdım. Fakat dünya öyle işlemiyor.

      Sil
  36. Sayin Mahfi hocam bu yazilariniz ile bilgilendirip ekonomi ufkumu actiginiz icin cok tesekkur ederim. Ayrica saglam bir Fenerli olmanizda gurur kaynagimiz selam ve saygilar hocam.

    YanıtlaSil
  37. Bu oran yakın zamanda Ab ile kıyaslanmamız neticesinde ön plana çıktı , fakat gelişmiş ekonomiler %60' ın aşağısında olmadığından biraz farazi ve çok havada kalan bir durum ortaya atıldı ; burada borç yapılandırmaları yapmadan ödeme gerçekleşiyor ve ekonomik büyüme bu nedenle etkilenmiyorsa "sorun yoktur" görüşü hakim ; bu açıdan değerlendirip çerçevedeki yeri tayin etmede daha tutarlı olmamızı sağlar.

    YanıtlaSil
  38. MErhabalar Mahfi Bey,
    2 sorum var, yardımcı olabilirseniz sevinirim

    1) Bu tablo hard currency yükümlülüklerin tablosu mu? Yoksa hard currency olup aynı zmanda kaynağı yurtdışı olan yükümlülüklerin mi?
    2) Örnek, DTH yazmışsınız. Bir şirket yurtdışından döviz borçlandı (bu tabloda özel/finansal olmayan kuruluşlar satırında sanırım)
    3) Peki aynı şirket bu parayı bankaya dth yatırdı (bu tabloda özel/bankalar satırında mı? DTH yazdığınız için bu şekilde anladım. Eğer cevap evetse aynı para 2 kere sayılmış olmuyor mu?)
    4) Şu ana kadarki ilk sorumdu.
    5) Gerçek kişilerin yükümlülükleri bu tabloda yok diye anlıyorum? Ama DTH dediğiniz için onların da özel/bankalar satırında olduğunu mu anlamalıyım?

    Teşekkürler iyi çalışmalar

    YanıtlaSil
  39. Merhaba,

    Sorun bu kadar net iken, çözüm önerileri de sunuluyorken, neden hala sorunu artırıcı işler yapılmaya devem ediliyor. Bende, sanki bir eşik varmış da oraya ulaşılmaya çalışılıyormuş, sonrasında da zaten bu tür sorunların bir şey ifade etmeyeceği düşünüldüğü kanaati hasıl oluyor...

    YanıtlaSil
  40. Merhaba hocam. Size bir konu hakkında danışmak istiyorum. Cumhurbaşkanı'nın bankalar hakkında yüksek karlar elde ediyorlar sözünü nasıl açıklayabiliriz.

    YanıtlaSil
  41. Hocam dış finansmana bağlılığı azaltmak konusunda ülkede yapılacak yapısal reformlar neler olabilir kısaca bilgi verir misiniz acaba

    YanıtlaSil
  42. Hocam dış finansmana bağlılık konusunda yapılabilecek yapısal reformlar nelerdir acaba kısaca bilgi verebilir misiniz

    YanıtlaSil
  43. Hocam benim sorum yabancı para borçlanma spread'imiz ile ilgili olacak.

    Yurtiçi borç çevirme oranımız arttıkça, TL kaynaklarımız ve yabancıların TL borç verme iştahı sınırlı olduğuna göre, yabancı para borçlanmamız da artacak diye düşünüyorum.

    Bu durumda, yabancı para borçlanmamızın spread'i artan borçlanma talebi sebebi ile artar mı?
    Yoksa global likidite bolluğu sürdüğü sürece -artan YP borçlanma talebimize rağmen- YP borçlanma spreadimiz mevcut seviyelerde kalır mı ?

    Yanıtınız için şimdiden çok teşekkürler,

    Arzu Günal

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi