Bütçe Çıpası da Elden Gidiyor

Bütçe Disiplini Programın Çıpasıydı
2001 krizi sonrası Türkiye, IMF desteği ve stand by düzenlemesinin getirdiği koşullara uyarak bazı alanlarda yapısal reform yaptı. Bunlar; bankacılık sisteminin baştan aşağıya yeniden yapılandırılması, bankacılık denetim ve gözetiminin Hazine’den alınıp bağımsız bir kurum olarak kurulan BDDK’ye verilmesi, KİT’lerin görev zararlarının bir program çerçevesinde tasfiye edilmesi, bütçe açıklarının düşürülmesi ve böylece kamu kesimi borç yükünün azaltılması gibi adımlardı. Bu düzenlemeler enflasyonun kademeli olarak düşmesine ve dolayısıyla faizlerin de gerilemesine yol açtı. Zaman ilerledikçe paradan altı sıfır atılması ve AB ile tam üyelik müzakerelerine başlanmasıyla TL’ye güven artmaya ve dolarizasyon çözülmeye başladı. Türkiye’ye dönem boyunca yüksek miktarlı doğruda yabancı sermaye yatırımları geldi. Yaşanan döviz bolluğu TL’ye istikrar kazandırdı, faizleri daha da düşürdü, büyümeyi de yüksek bir ortalamaya taşıdı. Bu olumlu gidişin temel çıpası bütçe açıklarının denetimli olarak yüzde 3’ün altında tutulması ve faiz dışı fazla verilerek kamu borçlarının artmasının engellenmesiydi.

Türkiye, bu uygulamaları, IMF ile ortak programı bitirdiği 2008 yılı Mayıs ayına kadar yüksek bir disiplinle sürdürdü. Program sonrasında yapması gereken ek reformları yapmamasına ve çeşitli disiplin kayıplarına karşın 2013 yılına kadar çok büyük sapmalara yol açmadan aynı yolda devam etti. Özellikle 2013 yılı ilkbaharında ABD Merkez Bankası Fed’in parasal gevşemeyi sonlandıracağına ilişkin açıklamasından sonra birçok alanda ivme kaybı yaşamaya başlayan Türkiye ekonomisini ayakta tutan dayanak, tek seferlik gelirlerle destekleniyor olsa da, bütçe açıklarının düşüklüğü ve dolayısıyla IMF programıyla sağlanan ve devam ettirilen kamu mali disipliniydi.

Bütçe Çıpasının Taramaya Başlaması
2018 yılında bütçe giderlerinde başlayan artışlar, 2019 yılında seçimin getirdiği artışlarla devam edince bütçe çıpasının da elden girmekte olduğu bir görünüm çıktı ortaya. Aşağıdaki tablo özetle 2018’den bu yana yaşanan bütçe gelişmelerini ortaya koyuyor.

Milyar TL
2018
2018/3
2019/3
Fark (%)
2019/3
Fark (%)
Giderler
830,4
187,9
254,5
35,4
254,5
35,4
Faiz Dışı Giderler
756,5
165,6
221,1
33,5
221,1
33,5
Faiz Giderleri
73,9
22,3
33,4
49,8
33,4
49,8
Gelirler
757,8
167,4
218,3
30,4
185,3
10,7
Vergi Gelirleri
621,3
145,8
154,3
5,8
154,3
5,8
Diğer
136,5
21,6
64,0
196,3
31,0
43,5
Bütçe Dengesi
-72,6
-20,4
-36,2
77,5
-69,2
239,2
Faiz Dışı Denge
1,3
1,9
-2,8
247,4
-35,8
1.984,2
Vergi Gelirleri / FD Giderler (%)
82,1
88,0
69,8
69,8


Tablodaki yeşil boyalı 3 sütun 2018 ve 2019 yıllarının ilk üç aylık sonuçlarını karşılaştırıyor. 2019 yılının ilk çeyreğinde bütçe giderleri yüzde 35,4 artmış (faiz dışı giderler yani personel giderleri, cari giderler, yatırım giderleri ve transferler, yüzde 33,5, faiz giderleri de yüzde 49,8 artmış.) Buna karşılık bütçe gelirleri yüzde 30,4 artarak gider artışının gerisinde kalmış. Vergi gelirlerindeki artış yüzde 5,8’de kalmış, enflasyonun dörtte biri kadar bile artmamış. Bir başka ifadeyle vergi gelirleri 2018 yılının ilk çeyreğine göre reel anlamda geriye gitmiş. Bu dönemde giderleri dengeleyen kalem diğer gelirler olmuş. Diğer gelirler 2018 yılının ilk çeyreğine göre yüzde 196 artarak bir rekor kırmış. Vergi gelirlerinin faiz dışı giderleri karşılama oranı 2018 yılının ilk çeyreğinde yüzde 88 iken 2019 yılının ilk çeyreğinde yüzde 70’in altına düşmüş.

2018 yılının ilk çeyreğine göre bütçe açığı yüzde 77,5 artış göstermiş, faiz dışı denge ise 1,9 milyar TL fazla vermişken 2,8 milyar TL açık vermiş.

İki Kritik Soru
Burada iki kritik soru söz konusu: (1) Bütçenin normal gelirleri olan vergi gelirleri niçin enflasyon kadar olsun artış gösteremedi? (2) Bütçe giderleri ne oldu da enflasyonun 15 puan üzerinde artış gösterdi?

Vergi gelirlerinin enflasyon kadar artmamasının nedenlerinden birisi ekonominin küçülmesi diğeri de ekonomiyi canlandırmak amacıyla yapılan dolaylı vergi indirimleridir. 2018 yılının son çeyreğinde yüzde 3 küçülen ekonominin 2019 yılının ilk çeyreğinde de küçülmeye devam ettiğini tahmin ediyoruz. Bunu sanayi üretiminde bu yılın Ocak yaşanan yüzde 7,3 oranındaki düşüşten ve işsizlik oranının yüzde 14,7’ye sıçramasından görebiliyoruz. Bu küçülmenin vergi gelirleri üzerinde yarattığı düşüşe bir de vergi indirimleri eklenince vergi gelirleri enflasyonun çok gerisinde kalmış görünüyor.

Bütçe giderlerinin enflasyonun çok üzerinde artmasının da nedenleri var. Bunların başında seçim harcamaları geliyor. Türkiye, peş peşe girdiği seçimler için gerek vaatlerin yerine getirilmesi gerekse seçim harcamalarıyla bütçe giderlerinin enflasyonun oldukça üzerinde yükselmesine yol açmış görünüyor.

Merkez Bankası Kârının Erken Tahsilinin Etkisi
Merkez Bankası her yıl Nisan ayında toplanan genel kurulunda geçmiş yıl kârının dağıtımını yapar. Kârın çok büyük bölümü yasa gereği Merkez Bankası’nın yüzde 55,12 payla en büyük ortağı olan Hazine’ye aktarılır. Bu yıl, yapılan bir değişiklikle söz konusu kâr payının (33 milyar TL) Nisan ayı yerine Ocak ayında avans olarak Hazine’ye devri sağlandı. Dolayısıyla yukarıdaki tablonun yeşil sütunları içinde 2019/3 başlıklı olanları bu kâr payını da içeriyor. Yani bütçe gelirlerinin alt kalemi olan Diğer sırasında geçen yılın ilk çeyreğine göre ortaya çıkan anormal artışın nedeni bu kâr payının erken tahsil edilmiş olması. 

Yukarıdaki tablonun sarı sütunları Merkez Bankası kârının Hazine’ye Ocak ayında devredilmemiş olması (Nisan ayındaki genel kurulun beklenmiş olması) halinde durumun nasıl görüneceğini sergiliyor. Görüleceği gibi eğer bu devir için Nisan ayındaki olağan zaman beklenseydi bütçe gelirleri ilk üç ayda 185,3 milyar TL’de kalacak, bütçe açığı 69,2 milyar TL’ye ve faiz dışı açık da 35,8 milyar TL’ye çıkacaktı. 69,2 milyar TL neredeyse 2018 yılının tamamının bütçe açığına denk bir açık olacaktı.

Bundan Sonrası
Yılın ilk üç ayı Merkez Bankası kârının öne çekilip tahsil edilmesiyle atlatılmış görünüyor. Bundan sonrası ne olacak? Asıl soru bu. Bütçe giderlerinde kısıntı yapılabilir mi? Türkiye’nin geçmiş uygulamalarına bakıldığında böyle bir uygulamanın pek olmadığı görülüyor. O halde geriye tek seçenek kalıyor: Vergilere yüklenmek. Bütçenin bu görünümüne bakınca seçim meselesi bittikten sonra yüklü bir vergi paketinin bizi beklediğini söylemek kehanet olmasa gerek.

Yorumlar

  1. Anlaşılan kötü gidişat devam ediyor. Bundan çıkış olmayacak gibi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Çemberin başı sonu aynıdır." Heraklitos (MÖ.535 - MÖ.475)

      Sil
    2. Çıkış olacaktır ama bu kötü gidişat uzun sürecek gibi görünüyor

      Sil
  2. Elinize sağlık. Güzel yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  3. Mahfi Bey sanırım Türkiye düşündüğümüzden ve aklımızın alabildiğinden çok daha kötü bir çöküşe doğru gidiyor. Şu anda ne bunu idrak edebilecek bir yönetsellik görüyoruz ne de bunun önüne geçebilecek bir kadro görebiliyoruz. İşin kötüsü, eskiden olduğu gibi krizi sandık sonucuna yansıtan halk kitlesi de kalmadı. Eskiden halk bunu affetmezdi.

    Dört nala Venezüella olma yolunda ilerliyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef gidiş kötü ve daha da kötüsü önlem almıyoruz.

      Sil
    2. Yaniliyorsunuz.. Hazine ve Maliye Bakanimiz Damat Berat Albayrak, yaklasik 1 haftadir ABD de.
      Bugün basina yansiyan muhtesem bir Fotograf servis edilmis.. Neresinden bakarsaniz bakiniz bir Propaganda fotografi. Kapali kapilar ardinda öyle anlasmalar yapiliyor ki su anda.

      Baskan Trump, karsisinda Ekonomini e`sinden iktisadin i`sinden anlamayan Bakanimiz ve kendi damadi ile ABD nin maliye Bakani.

      Devlet Baskanlarinin 3 dakikalik görüsme icin sirada bekledigigi Trump bizimkiyle sohbette.

      Yerseniz..

      Korkunc bir propagandaya hazir olun, göreceksiniz dolar kuru da düsecek. Istenilen paralar da gelecek. Dostum Trump, stratejik ortak ABD nagmelerini dinlemeye hazirmisiniz?

      Yandas medya basladi bile..

      Bir avuc Dolar icin S400, F35, Suriye, Ege, Akdeniz, kibris konularinda göreceksiniz bir bahar havasi esecek. Yine kahraman Türk milletine öyle bir pazarlayacaklar ki verdikleri tavizleri.
      Kahraman dünya lideri karsisinda titreyecek yine Dünya.

      Türk tipi feferasyona ve sehir devletciklerine hazirmisiniz? TC nin ruhuna elfatiha okuyabiliriz artik. Ne zaman mi? 2023`e ne kaldi..



      Yine yiyecek bunu kahraman Türk Milleti.






      Hangi bedeller karsiliginda? Iste bunu hicbir zaman ögrenemeyecegiz. Zaman icinde yasadikca görecek ve anlayacagiz.

      Tabii bu arada Ati Alan Üsküdari gecmis olacak.



      Sil
    3. Hocam önlemler yolda,Rusyadan s400, ABD den patriot alacağız.

      Sil
    4. En kotu ihtimalle venezuela
      Ortalama ihtimalle Arjantin
      en iyi ihtimalle yunanistan
      yunanistanin avantaji euroydu dezavantaj gibi gorulse dahi ne krizin baslarinda ne de kriz boyunce adamlar euronun sayesinde hiper enflasyon yasamadilar.Sadece deflasyon yasadilar ki ayni donemde diger eurozone ulkeleri de ayni sikintidaydi zaten. Yani Euro dezavantaji bir nevi avantaj oldu onlara... en azindan kriz hasebiyle enflasyon belasina ve hastaligina yakalanmadilar bir de bu hastalikla ugrasmadilar...Malum enflasyon olan ekonomide butce disiplini cari denge kolay kolay saglanamaz Herifler fiyat istikrari dahilinde kriz yasadilar zannediyorum en kotuyu atlattilar.Durumlari her gecen gun duzeliyor
      Venezuela zaten yorumsuz
      Geriye Arjantin kaliyor onlarda zaten imf icerisindeler suan bekleyip gorecegiz.
      Turkiyenin krizi ise bana kalirsa Arjantin gorunumlu olup ucunun karisimi gibi olacak

      Sil
    5. 08.51
      bu sözünüz kesinlikle yanlış.

      "İşin kötüsü, eskiden olduğu gibi krizi sandık sonucuna yansıtan halk kitlesi de kalmadı. Eskiden halk bunu affetmezdi."

      Halkımız memnun, %52 oy verdiler daha iki hafta önce.
      Ne yapsınlar, liderlik vasfı olmayan Kılışdara versinler de SSK yı batırdığı gibi ülkeyi mi batırsın? Reis topladı, topladı, topladı, bunlar yemeye gelecekler, yok öyle yağma.

      Vatandaş aynen böyle düşünüyor.

      Sil
    6. 20:43
      Bu olsa olsa Estonya feribotu sendromu ile Stockholm sendromu karisimi bir duygu. Halkimizin icine dustugu psikolojik durum bu.

      Sil
  4. Mahfi bey ;
    Ekonominin küçülmesi devam ederken ve ekonomiyi canlandırmak amacıyla yapılan dolaylı vergi indirimlerini geri alarak üzerine vergi miktarını arttırırsak , yakın zamanda vergi indirimi yapmamızın ne anlamı kaldı? Sadece kaçınılmazı ötelemiş ve üzerine de bunun bedelini ödemiş olmuyor muyuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Farklı kesimlere yönelince dediğiniz olmayabilir.

      Sil
  5. Elinize sağlık. Yalnız tablonun sarı sütunlarında yer alan bütçe açığı -69,2 olması gerekirken sehven 69.2 olarak yazılmış.

    YanıtlaSil
  6. Hocam bütçe açığının GSMH ya oranı mastı kriterlerini aşmaya başlıayacak galiba %2.4 oldu yanılmıyorsam bu kriterlerin tutturulması önemli bi husus mu ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bizim için değil. Çünkü o kriterler Euro Bölgesi üyesi olmak için gerekli. Biz daha AB'ye giremediğimiz için bizim açımızdan önemi yok bu aşamada.

      Sil
  7. Hocam işçi ve işverenin vergilere bakışı ile ilgili bir sorum olacak;

    Ücretli çalışanlarda "bordrolu olarak patronumuzdan daha fazla vergi veriyoruz" algısı var. Patronlardan ise "çok fazla vergi/harç ödüyoruz, bu kadar çok vergi ile iş yapılmaz" sözünü duyuyoruz. Bu konuda ne düşünüyorsunuz.

    Yazı için de ayrıca teşekkürler. Yine bol veri ile desteklenmiş harika bir yazı olmuş. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Bordrolular aslına bakarsanız vergi ödemiyor. İşe girerken konuştukları ücret ellerine geçecek olan ücret, gerisini işveren onun adına ödüyor.

      Sil
    2. Hocam bu konuda yanılıyorsunuz. Ben yıl başında anlaştığım maaşı yıl sonunda alamıyorum. Vergi dilimi arttıkça aldığım maaş düşüyor. Yani çatır çatır vergi ödüyorum. Asgari ücrette anlaşma brüt ücret üzerinden yapılıyor. Öyle bir yazmışsınız ki maaşa bakmasam gerçekten vergi vermediğini düşüneceğim.

      Sil
    3. Ancak yine de brüt maaş çalışana aittir, işletme sahibi sadece aracı görevi görür. Mesela brüt ücret çalışanlara verilse ne kadarı SGK yada Gelir vergisi öderdi... 100 birim yaratılan katma değerin arabası olmaya 72 arabası olana 90 birime kadar vergi ödeniyor. (Kendim ortalama bir hesap yaptım belki sizde bunu bir çalışan adına hesabını yaparsınız tüm gelirde ve giderki dolaylı vergilerle) doğal olarak da öz sermaye birikimi ülkede tamamen bitti ve insanlar eksiye çalışıyor artık...

      Sil
    4. Bir yerde çalışan varsa, hizmet edimi vardır ve sonrasında vergi vardır. Bu çalışma vergiyi doğuran olaydır. A'nın ya da B'nin ödemesi bunun niteliğini değiştirmez.

      Mal ve hizmet piyasasında fiyatlar ve emek piyasasında ücretler buna göre dengeyi bulur. İşçi çalışmasın bakalım, işveren o vergiyi nasıl ödeyecek. İşçi çalıştığı için hizmet vardır ve bu hizmet sonucu yaratılan gelirden vergi ödenir.

      Hocam bu yorumunuz ve daha önceki USD'nin TL'ye ve TL'nin USD'ye karşı değer kazanımı hesaplaması hakkındaki yorumlarınız, yaptığınız binlerce doğru yorum içerisinde temel yanlış olarak gördüğüm 2 tanesi.

      Sil
    5. Hocam bence de yanılıyorsunuz. Brüt ücretimizin üçte biri vergi. Oran daha düşük olsa işverenle çok daha iyi pazarlık yapabilirim, herkesin de yapabileceğine inanıyorum.

      Sil
    6. Turkiye'de calisanlarin verdigi 'vergi' aslinda isgucu maliyeti oluyor. Mahfi Egilmez bu konuda hakli calisanlar gelir vergisi odemiyor. Kdv, otv vs. oduyor tabi ki.

      Sil
    7. Hocam size bunu söyleyeceğim aklıma gelmezdi ama yanılıyorsunuz. Türkiye'de firmaların %99'u çalışanları ile brüt maaş üzerinden anlaşır. Özellikle beyaz yakada net maaş yok denecek kadar azdır. Dolayısıyla bordrolunun eline maaşının 3/4'ü ancak geçer. Ayrıca bu kesinti peşinen olduğu için de kaçarı yoktur. Saygılar

      Sil
  8. Bilgi verici yazınız için çok teşekkürler hocam ellerinize sağlık.
    “Türkiye, bu uygulamaları, IMF ile ortak programı bitirdiği 2008 yılı Mayıs ayına kadar yüksek bir disiplinle sürdürdü.” Hocam önceki yazılarınızda belirttiğiniz gibi iktidar 2001’den sonra IMF ile ortak hareket ederek krizin üstesinden geldi ve ekonomik olarak bir düzelme içine girdi. Bu halkın refahına da yansıdı ve doğal olarak sonraki seçim sonuçlarına da yansıdı. İktidardan memnun bir kitle vardı yani. İktidarın IMFnin söyledikleri doğrultusunda ilerlemesi kendilerine de fayda sağlıyordu. Peki ne oldu da IMFnin bu olumlu etkisini ellerinin tersiyle ittiler? Bu yolda ilerleyerek olumlu gelişmeler yaşamak varken neden farklı bir yol tercih etmiş olabilirler anlayamıyorum.
    Katkı sağlayan yorumcu arkadaşlara da teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Mesele ekonomiyle ilgili değildi sanırım. Farklı bir toplum yapısı inşa etmek istiyorlardı.

      Sil
  9. Siz, Uğur gürses, Atilla Yeşilada ve bir kaç değerli ekonomist dışında sağlıklı haber alabileceğimiz kaynağımız da kalmadı. Bireysel korkular, mevki çıkar ilişkileri toplum ve gerçeklerin değerinin önüne geçti. Milyar dolarlık altın madenleri bulsak dahi çürümüşlüğümüz nedeniyle çıkış yolumuz yoktur. Yazık oldu çocuklarımız ve gençlerimizin geleceğine.

    YanıtlaSil
  10. Hocam liradan 6 sıfır atılması nasıl güveni artırıyor açıklar mısınız

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. TL nin değeri göreli olarak arttı, psikolojik etki yarattı. Eskiden 1 USD = 2 milyon lira derken 1 USD = 2 TL denince iş değişti.

      Sil
    2. Paradan 6 sifir atilmasi teknik manada muhasebe islemlerinde kolaylik saglamistir
      ayni operasyon bir imaj kredibilite meselesidir.
      O donem paradan 6 sifir atildiginda hem kendi insanimiza hem ekonomi cevrelerine hem de dis dunyaya su imaji vermistik biz 35 yildir yasadigimiz enflasyonu yendik tek rakmli haneye getirdik paramizdaki sifirlari attik ve bir daha o gunlere enflasyonlu istikrari bozuk dunya piayasalrinda ve kendi halki nezninde itibari olmayan TLli gunlere donmeyecegiz mesaji verdik. Bu bir guven olusturdu.
      Hatta yanlis animsamiyorsam o donem ki basbakan veya bakanlardan biri sanirim Allah bu milleti bi daha o yuksek enflasyonlu gunlere dusurmesin dedigini de biliyorum.

      Sil
  11. hocam, poşet beyanname paraları bunlardan biri olabilir mi? :)

    YanıtlaSil
  12. Yuksek faiz sevyesi dusuk olan borcu yukari itiyor yunanistan dan ornek verecem yuksek olan borcu eritmek icin faiz sevyesini dusurduler karsiliginda enflaysyon uretmeden ama iki merkez bankasi arasinda guc farki var bire bir ornek olmuyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye dış borcu anaparasını net olarak düşürse bile
      - Ekonominin küçülmesi sebebi ile,
      - Faiz oranının yüksek olması sebebi ile,
      - Borcun büyük kısmının her sene refinansman yapılması sebebi ile,
      sürekli GSMH ya göre daha hızlı büyüyor.

      Bu borç anapara ödeme yöntemi ile düşürülmez.

      Sil
  13. Hocam mb karının eklenmedigi sütundaki 69.2 bütçe acıgına eksi isaretini eklemeyi unutmuşsunuz galiba. Elinize saglık tesekkür ederiz yazı İcin.

    YanıtlaSil
  14. TR'nin ekonomik seyri; milli piyangodan büyük ikramiyeyi kazanmış bu parayı yönetecek bilgi ,GÖRGÜ ,yetenekten yoksun ve eninde sonunda tekrar beş parasız kalan,kişilerle aynı akıbete doğru yol almaktadır.

    YanıtlaSil
  15. Sayın Mahfi Eğilmez yazılarınızı ve yazılarınıza yapılan yorumları ilgi ile izliyorum, çok teşekkürler. Benim izlediğim RT Erdoğan yönetimi 2008 yılındaki IMF ile ortak programın sonlanmasından itibaren tamamen "Deneme - Yanılma" tipi bir yönetim olmuştur. Bu "Deneme - Yanılma" tipi yönetim her alanda olmuştur. Dış Politikadan, Terörle Mücadeleye, Ekonomiye, Eğitime, Sağlığa kadar her alanda hep "Deneme - Yanılma" yöntemi uygulanmış ve her alanda hep "Yanılma" neticeleri alınmıştır. Sadece "Dindar ve Kindar" bir nesil yetiştirme konusu dikkate alınmıştır. RT Erdoğan yönetimi teknik, finansal, bilimsel tabana dayanmadığından hep "Yanılma" neticeleri alınmış ve bu güne gelinmiştir. Bu günden sonra da "Deneme - Yanılma" yönetim şeklinin değişmesi mümkün değildir, çünkü zihniyetleri bilimsel değil, islami usul üzerinedir. İslami Usulü inatla zamanımıza uygulamaya çalışmaktadır ve bunun için her yol denenmektedir, fakat bu usul zamanımıza uymamaktadır. Çıkış yolumuz zihniyetin değişmesidir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yeni Osmanlıcılık dedikleri şey aslında yeni Emevicilik. Emeviler ise bilindiği üzere dünyada kurulan ilk İslâm devletidir. Gerçi islâmcılar "Emevi" adını duyduklarında Muaviye ve Yezid nedeniyle cin çarpmış gibi olurlar ama ortada da Emevi İslâmı dışında bir İslâm yoktur. Emevilerin devlet yönetim tarzına baktığınızda aynen bugünkülerin de o günlere özendiklerini görürsünüz. Dava dava diye ortalığı yıktıkları şey budur.

      Sil
    2. Her şeyimiz geleneksel hurafelere dayanıyor. Sorgulayıp doğruya ulaşmak varken yalan yanlış bilgilerle zihinlerimizi dolduruyoruz. Çıkış, beyinleri kullanıp düşünmekten geçiyor. Düşünen toplum inşası şart.

      Sil
  16. 1994 krizinden sonra devlet bir uyanıklık yapıp şirketlerin kurumlar vergisini 1 yıl önceden ve 3'er aylık taksitler halinde toplamaya başlamıştı. Adına geçici vergi denen bu uygulama ülkemizdeki tüm geçici vergilerde olduğu gibi "kalıcı" hale geldi ve halen de kurumlar vergisi temelde bu şekilde toplanıyor.

    Buradan yola çıkarak ve her ne kadar haddimize değilse de sayın devletimize içinde bulunduğu zor durumda yardımcı olmak amacı ile aklıma gelen bir fikri sizlerle paylaşmak istedim:

    Merkez bankasının geçici kâr dağıtımı. Yani Merkez bankası kârını senede bir değil 3'er aylık taksitler halinde ve 1 yıl beklemeden, düzenli olarak, cari yıl içinde dağıtsın diyecektim ki aklıma birden MB'nın seçim öncesi doları düşük tutabilmek için açtığı ve halen de kapatamadığı, doların yükselişi ile her gün biraz daha fazla zarar yazmakta olan 1 milyon üçyüzküsur bin short pozisyon geldi, vazgeçtim. İlk üç ay için geçici kâr dağıtmaya kalksa zarar da dağıtmak zorunda kalabilir Allah muhafaza.

    Yok, eskisi gibi kalsın, daha iyi...

    YanıtlaSil
  17. Hocam yalnız hükümet vergilere yüklenirse ekonomi hızla yokuş aşağı gitmeye başlar. Hiç kimse bir şey alamaz. En fazla Temmuz bilemedin Ağustos'a kadar dayanırız. Mutlaka birşey yapılmalı. IMF ile görüşüldüğüne dair herhangi bir haber de yok, sadece halkı uyutmalık birkaç haber var. Eğer Atatürk'ün İş Bankası'ndaki hisselerine göz dikerlerse durum daha vahim çünkü bu son çare. Tahminime ancak birkaç ay daha eklenir. Resmen kendi elimizle ekonomik krizden nasıl çıkılmaz sorusunun kitabını yazıyoruz.

    YanıtlaSil
  18. 2001 yilinda Bankacilik Sektoru'nun bastan asagi yenilendigi sehir efsanesidir.

    Bankacilik sektorunun ozunde batik kredilerinin temizlenip, birlestirmeler ve semaye arttirimindan, yani bankacilarin borclarinin insanlarin vergileriyle odenmesinden baska bir reform yapilmamistir. Bu donemde yapilan butun 'reform'lar bankalarin yabancilar nezlinde yatirim yapilabilir hale getirmektir. Varsa aksi lutfen siralayin ne yapilmis bastan asagi yeniden yapmak konusunda? Hazine'nin hazirladigi madde madde IMF'ye odev gibi raporlar var, oralarda basli basina reform olabilecek hicbir sey yoktur.

    Cok dogru seyler yapilmis da bu yuzden 'dogrudan semaye akimi' gelmis demek de gene yanilticidir. Dogrudan yatirim, banka satin almalari, para piyasalari icin gelmistir. 10-20%'lerde olan yabancilarin banka sahipligi orani 60%'lara cikmistir. Zaten baska bir seye yatirim olmus olsa, nerede o fabrikalar? nerede o sirketler, arge merkezleri, teknoloji ustleri? Yapilanlar da hep yerli sermaye ya da kamu yatirimi.

    Sanki 2001'lerde dogru duzgun seyler yapilmis gibi anlatiyorsunuz, zaten 2001 yilinda yaptiginiz seyin etkisini bir iki sene sonra degil bugunlerde gorursunuz. Daha acisini soylemem gerekiyor ki bugunlerde yapilan yanlislarin da cezasini 2030'lardan sonra yasayanlar cekecekler. Cunku ayni kafa devam ediyoruz. Bir sagdan, bir soldan degisen hicbir sey yok.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazınızı bir sağdan, bir soldan diye bitirmeseniz haklı olduğunuz yönler var da finali olmamış. Bir sağdan, bir biraz daha sağdan, bir sağın da sağından deseniz daha doğru olurdu. Bu ülkede hiçbir zaman sol iktidar olmadı, ama hiçbir zaman. Zaten 12 Eylül sonrası sol diye bir şey de kalmadı, sol kadrolar tümüyle köklenirken ortalık sol görünümlü entel-dantel-liboşlara ve pamuklar içinde köklendirilip büyütülen islamcılara uygun şekilde dizayn edildi. Yani ülkenin bugün içinde bulunduğu rezil duruma sol'un en ufak bir katkısı yoktur.

      Sil
    2. BDDK kurulmuştur, finans kesimi daha fazla denetlenir hale gelmiştir. 2001'den önce finans kesimi tam bir curcunaydı, bilenler bilir. Elinde hazine bonosu olmadığı halde bunu satan bankalar vardı mesela.

      Sil
    3. annibal 21:11, BDDK'nin kurulmasi neden bir reform olsun? BDDK aslinda 2001'den once kurulmus bir kurum. Ancak IMF tavsiyesi ile kuruldugu icin gene de surecin parcasi kabul edelim.

      Ingiltere'de FCA/FSA de (yapisal olarak BDDK eslenigi) benzer yillarda kurulmus kurumlar. Ingilere'nin bankalarinin daha onceden duzgun denetlenmedigini hic sanmiyorum.

      Elinde hazine bonosu olmadigi halde bunu satan bankalari denetlemek icin BDDK'ya ihtiyaciniz oldugunu da sanmiyorum, bir Cumhuriyet Savcisi dolandiricilik sucu ile o banka calisanlarini mevcut kanunlarla cok rahat bir sekilde denetleyebilir. ABD'de bunun bir cok ornegi var.

      Yani BDDK kurulmasinin bir reform ya da degisim sagladigini, daha onceden olmayan yabanci yatirimci guvenini saglanadigini soylemek tutarli degil.

      Sil
    4. BDDK kuruldu baksanıza şok şeffaf bir bankacılık sistemimiz oldu sanki. sürekli bankacılık sistemimizin sağlamlığından dem vuruluyordu. ne oldu. bakan Albayrak paket programında resmen bankacılık sistemine kaynaklar aktarılacağını belirtti. 28 milyar tl lik neredeyse 5 milyar dolarlık bir sermayenin kamu bankalarına konulacağını belirtti. hem de dibs olarak. yani bütçe açıklarının finansmanı kamu bankaları ağırlıklı olacak. eh 1990-2001 arasında da benzerleri yapılmıştı. yani yine curcuna başlıyor. elinde hazine bonosu olmadığı halde bono satan bankalar vardı doğrudur. peki swap rezaleti çok mu farklı. bence daha da beteridir. bunun acısını Londra er geç fazlasıyla çıkaracaktır ki %7,5 ile değil %9-10 faizle dolar borcu vererek katmerli şekilde ödetecektir. kendimizi çok akıllı zannediyoruz ya. kapitalizmin beynini aldattığımızı zannediyoruz. 5 yıldır senin sayıştay raporların bile meydanda yok. eskiden böyle miydi. geçiniz bunları. ekonomide birçok alanda 2001 den daha gerideyiz kimse eyyamcılık yapmasın. mesela türkiyenin açıkladığı dış borç stokunun olduğundan daha az açıklandığını düşünüyorum. tüikin her 10 verisinden belki ikisi doğru olabilir. bütçenin tahakkuk eden vergilerin hemen hepsi gelir olarak kaydedilerek açık olduğundan düşük gösteriliyor. tüm bunların benzerlerini Yunanistan yapmıştı 2009 öncesinde. sonunun hep beraber gördük korkarım biz onlardan daha beter olabiliriz çünkü para birimimiz euro değil tl ve ab gibi kurumsal bir güç de yok ardımızda. önemli olan sadece denetim değildir denetleyenlerin ne derece liyakatli ve şeffaf olduklarıdır. orada da güvenim sıfırdır sıfır!!..

      Sil
    5. Adsız17 Nisan 2019 17:54

      Ben şu an bankacılık sisteminin harikulade olduğunu söylemedim, aksine siyasi baskı sebebiyle özel bankalar dahi piyasa koşullarına uygun politika izleyemiyor fakat bu demek değil ki 2001'de yapılan reformlar yararsızdı. 2011'de AKP'nin şirazesi kayana kadar gayet de güzel işledi bankacılık sistemi, bunun sebebi de 2001 krizinden edinilen dersler ve uygulanan reformlardır. Bankacılık sektörü özelinde 2001'den daha geri olduğumuzu düşünmüyorum fakat daha büyük bir problemimiz var o da siyasi baskı. Bankacılık sistemi sağlam da olsa kimse siyasi baskının olduğu bir yere parasını getirip bağlamaz. Sadece yabancıları değil yerlileri bile zor ikna edersiniz, nitekim edemiyorlar.

      Adsız17 Nisan 2019 15:59

      BDDK neden yapısal reform olsun? İngiltere örneği de verdiği için bunu cevaplamak çok vaktimi alacak ve vaktim yok, Mahfi Hoca'nın önceki yazılarına bakabilirsin. Şimdilik verebileceğim cevap bu.

      Sil
    6. Annibal, akp nin 2011 de şirazesi kayana kadar yazmışsınız, ama bu insanların şirazesi hep kayıktı.

      Sil
  19. Hocam bu krizden çıkış W biçiminde mi olur?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hastane dizilerinde falan gördüğünüz EKG grafiğini gözünüzün önüne getirin, genelde p,q,r,s,t dalgalarından oluşur, sonra hastanın kalbi durunca düz gider. İşte o şekilde olur canım kardeşim...

      Sil
    2. bu kriz mi dediniz adsız 11:31. bu kriz değil resmen buhrana doğru gidiştir. çıkışın zamanı asla belli değildir. ya L şeklinde ya da tabanı geniş olacak bir U şeklinde buhran yaşayabiliriz kanaatindeyim. çünkü ekonomimiz hiç bir zaman asla bu derece yüksek finansal kaldıraçlı çalışmamıştı. özel sektör de hane halkları da bu derece borç stoku yapmamıştı. ımf yolu U şeklinde bir grafiği gösteriyor gibi. ımf siz ise L şeklinde bir iktisadi ivmeyi gösteriyor gibi geliyor bana kardeşim.

      Sil
  20. “Bundan sonrası ne olacak” diye sormuşsunuz ya Mahfi Bey,o konuda bir şeyler söylemek isterim.
    İktidar,seçimlerin tamamlanmasıyla beraber önümüzde (seçimsiz) 4,5 yıllık bir süre olduğunu belirtiyor.
    Bu zamanı da,özellikle ekonomi ve Türkiye’nin diğer kronikleşmiş sorunlarını çözmek için kullanacağını söylüyor.
    Klasik bir iktidar ve durumu kurtarma söylemi gibi görünüyor.
    Bu kronikleşmiş sorunları gündeme almak için,bu zamana kadar aklınız neredeydi diye sormakta hakkımızdır diye düşünüyorum.
    Yalnız,bir süre için mevcut duruma daha sakin ve gerçekçi bakmayı deneyebilir miyiz?
    Bu açıklamaya, iyi niyetli bir planlama olduğunu düşünerek bakabilir miyiz?
    Yerel seçimlerin bitişini bir milad kabul edebilir miyiz?
    Yani şunu söylemek istiyorum;
    Bunu bir taahhüt kabul edelim ve hükümete zaman verelim.
    Sizin kitaplarınızda ve bu blogdaki yazılarınızda defalarca yaptığınız gibi,çözüm önerileri sunalım/sunmaya devam edelim.
    Sanırım bu çabayı somutlaştırmak için,nedenini de yazmak gerekir.
    Şöyle ki;
    “Bu taahhüdü kabul ederken ve iktidara da bu zamanı tanırken,bunu sadece TÜRKİYE ‘nin ve TÜRK MİLLETİNİN menfaatleri için yaparız.
    Aklımızı,hafızamızı ve sorgulama özgürlüğümüzü,kimsenin emrine VERMEDİK/VERMEYİZ.”
    diyebilmeliyiz.
    Sonuçta bu blog bir bilgi paylaşım platformu ve yaptırım gücü de belli.
    İktidarın taahhüdlerine uymaması sonucunda yapabileceklerimiz de bellidir.
    FİKİRLERİMİZİ değiştiririz ve artık ona inanmayız....

    Evet,”bu milletin hafızası zayıftır.”
    Doğrudur.
    Aslında zayıflatılmıştır demek daha doğrudur.
    İktidarların ve bir takım güç odaklarının işlerini kolaylaştırması ölçüsünde de teşvik edilmiştir ve edilmektedir.
    Sadece Türkiye’ye has bir durum da değildir.
    Dünyadaki ülkelerinin çoğunda da bu yöntem uygulanır.
    Her devletin kendi halkına anlattığı,kendine özgü masalları vardır.
    Büyük oranda da medya eliyle anlatılır bu masallar.
    (Toktamış Ateş’in 1998’de yayınlanan,Toplumların Belleği ve Medya kitabını önerebilirim.Bugün yaşadığımız Türkiye gerçeğinden farklı olsa da,”Eski Türkiye” denilen ve medya tekellerinin iktidarlardan daha güçlü olduğu dönemin dinamiklerini anlatan bir eserdir.)
    Ama artık dünya değişti,Türkiye de değişti.
    İnternet var artık.
    Bu nedenle unutturmak ve hafıza yönetimi yapmak artık çok daha zor.
    Bu nedenle görmezden geldiğiniz/geleceğiniz FİKİRLER,belki de Türkiye’nin en büyük milli SERVETİ olabilir.
    Çünkü bugünün dünyasında üretimi en zor ve pahalı olan şey;
    İYİ BİR FİKİRDİR.

    Saygılar.

    YanıtlaSil
  21. (S-I)+(G-T)-(X-M)=0

    0'a ulaşmak için dengeleri biraz bozmuşuz.

    YanıtlaSil
  22. Merhaba hocam, öncelikle bu güzel yazınız için çok teşekkürler; elinize sağlık. Merkez bankasının döviz kaynaklarındaki azalış ileride ekstra bir sorun olarak karşımıza çıkar mı? Çıkarsa ne tür sorunlara sebep olabilir?

    YanıtlaSil
  23. Cevap vermiyerek bu ilşkiyi kabullendiniz...ben şöhretli,paralı eş aramıyorum...bana sadakatle bağlı,ahlaklı,beyefendi bir eş istiyorum ALLAHtan, inşaallah verecek...Medynın iki paralık or....larına tenezül eden her kimse (sizi kasdetmiyorum genel anlamda) benim eşim olamaz..Bu kadının instagramda şüpheli yorumları var ve nerede olduğunu size soruyorlar..Cevabınız (bilmiyorum ) olabilirdi..ne yazıkki biliyorsunuz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gardaş yanlış gelmişin herhal. Bak senin aradığın site burda:

      https://www.gonuldensevenler.com/

      Sil
  24. Verilecek desteklerle 4 yıl içinde koyun sayısı 47 milyondan 100 milyona yükseltilecek
    Hocam sizce yeni programla bu gerceklesir mi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. koyun sayimiz artarsa ekonomik reform yapmis olacagiz.

      Sil
    2. Bence bu rakamda hata var. 82x52/100=42,64 çıkıyor, 47 değil.

      Sil
    3. Her sene 14-15 milyon koyun satın alırsak olur niye olmasın?
      Kaç Euro bir koyun?

      120 Euro mu?
      50Mx120 dersek, kabaca 6 milyar euro ile bu sayı bulunur.

      Sil
    4. Koyun sayisini arttirmak icin aslinda destege hic gerek yok. Ülkede yeterince koyun var kanisindayim.

      Sil
  25. Hocam yıllar önce yine burda yazmıştım, maalesef insan kaynağı düzeyimiz epey düşük. Ne kadar ekmek o kadar köfte.
    https://pbs.twimg.com/media/D3ztj65WAAAoLAy.jpg:large

    YanıtlaSil
  26. TCMB'den 33 milyar TL erken (3 ay) kar çıkışı nedeniyle bu yıl olması gerekenden 1,6 milyar daha az kar edeceği de söylenebilir sanırım. Şurada grafik olarakta bütçe dengesi bilgileri var. https://ekonomiatlasi.com/butce-acigi

    YanıtlaSil
  27. Hocam yazı için çok teşekkürler. Ben bir rehberlik öğretmeniyim. Öğrencilerimizin genç işssizlik konusunda endişeleri var doğal olarak. Yönlendirme yaparken sevdikleri işi yapmaları konusunda ikilemde kalıyorlar. Çünkü o ideale maalesef gelemiyoruz. Önce iş imkanı olsun diyorlar.

    Yüksek çıkan işsizlik ve önümüzde düşük büyümelerin devamı görüntüsüyle işsizliğin nerelere varabileceği ve nasıl sonuçlar çıkaracağı konusunda bir yazı yazmanızı rica ediyorum. Tabi zaman ayırabilir ve uygun görürseniz. Saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Issizlik %25leri bulur daha krizin baslarindayiz. Issizlik %14leri buldugu ocak subat 2009 doneminde Krizin ortasindaydik zaten onu izleyen aylarda da issizlik surekli dusus trendine girdi.Bu trend bazi butce uygulamalari vergi indirimleri ve degisik para politikalari dusuk faiz dusuk hatta eksi reel faiz politikalariyla 2013 yilina kadar devam etti. Hatta dusuk buyudugumuz 2012 yilinda issizlik bi ara %7.7lere kadar inip %8 8.5 ler bandinda dalgalandi.
      Suan boyle bir durum yok henuz krizin daha baslangicindayiz issizligin yukselen bir trend halinde devam edecegini dusunuyorum. Dahasi 2009daki gibi elimizde ne bir dogru durust para politikasi fonksiyonu kaldi ne de bu benzer bazi aksiyonlarimiz butceden destek vs..
      Ben issizligin cok yuksek rakamlara cikacagini dovizde de cok yakin bir gelecekte atak olabilecegini bu ataklada dolarin 6.75-7.00 bandlarina gelecegini bu atakla yeniden faizlerde artis trendi en azindan merkez bankasi politika faizlerinde artis ve tum bunlara eslik eden enflasyonist ortam hatta %45-50lari bulabilecek ve surekli artisi devam edecek enflasyon oranlarini dogallayin issizlikte artisin da eslikli devam edecegini dusunuyorum. Butun bunlarda bu yil yani cok yakin gelecekte olacagina kusku yok.
      Yani onumuzdeki dusuk buyume diye bir olgu yok..Turkiye belki 2 yil bazi iktisadcilara gore 3 ile 4 yil surecek kuculme donemine girdi.Burda cikis yok. Isterse kim gelirse gelsin. Henuz dongunun baslarindayiz

      Sil
  28. 1) Vergilerin artmasi hem uretim hem tuketime baski olusturacagindan hem ekonomiyi hem donup gene vergi gelirlerini baskilar
    2) TCMBden hazineye avansla saglanan (ve uretime degil secime harcanip carcur olan) gelir fazlasi bir yil sonra gelir eksigi ve ekonomi zarari olarak gene karsimiza cikacak.. kazandiklari zamani da iyi degerlendiremiyorlar (secim sonuclarini baskilamak, guc transferi girisimleri vs).. palyatif veya hastalikli cozumler.

    YanıtlaSil
  29. bütçe yeni değil ki çoktandır ta 2016 yılından bu yana kontrolsüz açık veriyor. çünkü cari açığı büyütmeye dayalı iktisadi aktivasyon artışının sonuna gelinmiştir. sadece cari dengeye nispeten daha dengeli görünen pardon gösterilen bütçe dengesinin giderek bozulmasına dayalı büyüme ivmesi yaratılmaya çalışılıyor. ancak kamu hacmi ekonomide aşırı ve kontrolsüzce azaltıldığı için bütçe açığının büyütülmesiyle de yeterli iktisadi aktivasyon artışı sağlanması zordur. kaldı ki seçim ekonomisinin yoğunlaştığı şubat-mart döneminde bile tüm vergi indirimleri teşviklere rağmen genişleyici maliye politikası uygulamalarına rağmen şubat da sanayi üretimi %5 in üzerinde daraldı. kaldı ki iyimser hesaplama yapan tüikin resmi verisidir bu üstelik ben daha sert daralma olduğu kanaatindeyim. ekonomide bundan sonra da bütçe açığı artacaktır. çünkü cari açık düştükçe bunun yansıması artan bütçe açıkları olacaktır. bu da kamunun finansman gereksiniminin artmasına ve faizlerin de yukarı yönlü olmasına ve elbette ki enflasyonist baskının da yeniden artmasına neden olacaktır. ki bu her ikisi de birbirini besleyen kısır döngü şeklinde kurları da yukarı yönlü olmaya zorlayacaktır. bütçe açığı da burada kısır döngüyle kendisini büyütebilir.

    YanıtlaSil
  30. Kerem İNANIR16 Nisan 2019 15:25

    Son paragrafta belirttiğiniz gibi hocam, hazıra dağlar dayanmaz. Parayı bitir, sonra vergiyle doldur boşalt taktiğini uygula. Ama nereye kadar gider böyle 🤔
    Ellerinize sağlık, teşekkürler yazınız için, sevgiler :)

    YanıtlaSil
  31. Yaz yandaş medyam;

    "CehaBee zihniyeti daha koltuğa oturmadan ekonomiyi batırdı."

    YanıtlaSil
  32. Hocam teşekkürler.
    İşsizlik rakamları Ocak ayına aitmis. ABD de haftalık elde edilebiliyormuş.
    Bizdeki bu gecikme neden kaynaklanıyor?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İstanbul'un bir mahallesini 16 günde saymayı beceremeyenlerden...

      Sil
    2. İşsizlik anlık belli 3 ayda bir bize açıklıyorlar iş bulma kurumu tuik in her sakala ayrı bir tarağı var zaten açıklanan da dogru değil bide gizli işsizlik var işi olupta maaş alıp üretmeyen yada çalışan işe gidip geliyor ekonomiye katkı bi koyun gübresi kadar olmayanlar hepsini katarsan 80 milyon nufusu besleyen 10 milyon çalışan anca var

      Sil
  33. Hocam böyle bir vergi yükü sırasıyla enflasyonu ve döviz kurunu yükselterek, Merkez Bankasının elini faiz indirimi konusunda daha fazla bağlamaz mı ? Bu durumda mevcut olan slumpflasyonu, öngörülenin aksine 2020 yılına taşıyacak gibi gözüküyor. Tabi beklenmedik ve ilave politikalar değişmezse.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mesele Ekonomi youtube kanalında bir iktisatçı 600 baz puan faiz indiriminden bahsetti. Faiz indirimiyle birlikte oluşacak kur artışından ihracat kanalıyla faydalanabiliriz demek istedi sanırım. Dar bir pencereden baktığını düşünüyorum. Şartlar uygun olsa teori ve uygulama açısından nasıl olurdu merak ettim.

      Sil
    2. 600 baz puan faiz indirsin dolar 8 tl ye doğru hızla yelken açsın da bakalım nasıl ara malı ve sermaye malı ithal edebilecek de ihracat yapabilecek. tirajı komik düşünceler. sanki her 100 birim üretimimizin sadece 35 i ithal 65 i yerli girdi de kur artışıyla rekabet gücümüz hızla artacak ve yüksek katma değerli bir ihracat yapısallığımız olacak. hep yüzeysel hep yüzeysel yaklaşımlar... bize esasen düşünce devrimi gerekli. buradan böyle bir sonuç çıkardım naçizane!.

      Sil
    3. bu iktisadi yapı stokuyla biz ancak çok yüksek miktarda sıcak kaynak bulursak slumpflasyondan çıkabiliriz. slumpflasyon tedavisi en zor iktisadi hastalıklardan bir tanesidir. çünkü hem küçülme hem de yüksek enflasyon bir aradadır. deflasyon olsa parasal genleşmelerle aşma olanağınız olur. sadece yüksek enflasyon olsa parasal politikanızı daraltma yoluyla talep tabanının daraltarak düşürebilirsiniz. stagflasyon olsa aşırı parasal daralma yaratmadan büyüme hızınızı koruyacak biçimde ki zayıf büyüme mesela türkiye için %2-3 oranlarında enflasyonlu büyüme zayıf büyümedir ama maliyet kökenli bir enflasyonist yapı varsa büyüme oranını bir miktar daha düşürerek de olsa enflasyonu aşağı yönlü yapma imkanı olabilir. ancak buhran(depresyon) ve slumpflasyon tedavileri uzun ve meşakkatli iktisadi olarak ağır hastalıklardır.

      Sil
  34. Probleme neden olan çözüm üretemez.
    Yapısal reformların temelinde yasama, yürütme, yargı ve basın arasında dengeli ve adil bir uyumun sağlanması yatıyor. Bu sağlandıktan sonra eğitim, sosyal devlet, iş hayatında reformlar yapılmalı.
    Sadece ekonomi bilimi ile değil, sosyal bilimlerle, siyaset bilimiyle, tarih ile, evrim ile, tıp bilimiyle kavga edip duruyoruz.
    Vaziyet-i umumiye bakınca, görüntü hiç iç açıcı değil.

    YanıtlaSil
  35. hocam daha önce de belirttim yine belirtiyorum. 2001 sonrasında enflasyonun düşmüş olması da faizlerin aşağı yönlü olması da tl nin göreceli değerlenmesi de hepsi tamamen uluslar arası sermaye akımlarındaki tarihte görülmemiş boyutlardaki patlamasındandır. son 16 yılda en az 652 milyar dolar sabit ve ağırlıklı olarak da sıcak sermaye girişleri yaşandı. böylece :1- çok bol döviz ve çok değerli tl piyasada uzun yıllar sürdü.2- bunun sonucunda çok ucuz ithalat patlatıldı yüksek arz açığımız bu yolla kompanse edildi sürekli ve suni biçimde enflasyon hızla düştü. buna bağlı olarak da faizler düştü. suni şekilde aşırı değerli tl satın alma paritelerini yukarıya çıkardı. 3- ücret artışlarındaki düşüklük sürekli krediler tabanının genleştirilmesiyle giderilerek istikrarlı talep artışı sağlandı.4-patlatılan ithalat ve güçlü şekilde artan tüketim üzerinden alınan vergilerle hızla artan bütçe gelirleri ve üzerine aşırı şekilde ve kontrolsüzce yapılan özelleştirmelerle azaltılan kamu gider kalemleriyle de sözde bütçe açığımız küçültülmüş oldu ki üstüne bir de iş imkanlarından yoksun bırakılan bireylerden alınan genel sağlık sigortası primi gibi haraçları, cep tel. alınan telsiz kullanım kesintileri, sgk de ilaç muafiyet kesintileri doktor muayene stopajları gibi daha önceki dönemlerin hiçbirisinde alınmayan stopajlar alınınca esasen bütçenin uzun süre bırakınız açık vermeyi fazla bile vermesi gerekirdi. bunlar yapılıp da hala bütçe açık verdiyse orada asla bir başarıdan söz edilemez. 5- cari açık patlatıldı birikimli cari açık 16 yılda 560 milyar doların bile üzerinde. buna karşın GSYH ne kadar?. 763 milyar dolar. hangi başarı hocam?. daha yazılacak çok iktisadi yönü var teknik olarak fakat ben çok kısa bir özet geçeyim dedim. ortada başarı değil büyük bir başarısızlık var. çünkü paranın değerini her zaman gerçek olarak suni olarak değil üretim gücünüz ve verimlilik kapasiteleriniz belirler. biz sadece beton üretip asıl üretim güçlerini baltaladık yıllarca. işte paramız bu yüzden değer kaybediyor. üstelik de yıllardır suni biçimde paramızı değerli hale getiren sermaye akımları da yavaşlayınca bu dalgalı ve kuvvetli olmaya da başladı. türkiye üçüz açık veren yani bütçe cari ve tasarruf açıkları veren bir ekonomidir. bu kadar fazla açık veren bir ekonomide en azından birini bile fazla verir hale getiremeyip de kırılganlıklarımızı 2001 den çok daha ileriye götürmüş isek ortada büyük bir başarısızlık vardır. üstelik de TÜPRAŞ,telekom,erdemir Karabük ereğli, petkim,tekel,yem-san,köy-tür et ve balık kurumu, çok sayıda tarım ve hayvancılık işletmesini olduğundan çok düşük bedellerle uluslar arası sermayeye peşkeş çekmişken ve en önemlisi işsizlik oranını %5-7 lere düşürememişken ve şu anda %20 nin üzerindeyse ve 25 bandına doğru gidişat varsa soruyorum hangi başarıdan bahsediyorsunuz sayın hocam. yanılıyorsunuz. ar-ge,know-how,eğitim gibi önemli alanlara girmiyorum bile. 16 yılda 2,1 trilyon dolarlık bütçe yönetildi. ama trilyon dolarlık bir iktisadi büyüklük yaratamamışız hangi başarı ALLAH aşkına ya!.

    YanıtlaSil
  36. Mahfi Bey mailler, mailleriniz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 17.17 kardeş, sakin ol,
      Ne oldu maillere?
      Biri mi aldı götürdü?

      Sil
  37. Diger yazinizin altina yazdim. Sagolun yayinlamissiniz ancak bu yazinin altina daha uygun bir yorum oldugunu dusunuyorum.
    Genel olarak geleneksel olarak yapisal Cari Acik ve uzun yillardir bazen az; bazen fazla Butce Acigi veren ekonomiler icin bu iki ikiz aciktan zamanla adim adim kurtulma ya da kurtulunmuyorsa da aciklarla makul duzeyde stabil uzun vadeli buyume adina dusuncelerim formulum sunlardir tipki Maastrict kriterleri gibi ele alinmali

    GEnel Denge; yani Cari acigin GSMH orani+ Butce aciginin GSMH orani toplami bize genel dengeyi veriyor.
    Ben hem dunya ekonomileri icin hem de Turkiye icin yaptigim hesaplamalr ve analizler neticesinde saglikli uzun vadeli buyuyen bir ekonomi icin bu ikiz acigin toplami -4.5 -5i gecmeyecek

    Bu baglamda bu genel acik orani
    2005 -6.1
    2006 -6.6
    2007 -7.5
    2008 -7.5
    2009 -7.7
    2010 -9.9
    2011 -11.3
    2012 -8.7
    cikiyor. Nasil enflasyonda%2-%2.5 orta nokta %2.2 sayisi gelismekte olan ulkeler icinde%3-%4 orta nokta %3.5 sayisi onemliyse Genel acikta da maksimum degerin -4.5 ve ya en fazla -5 toplaminda olmasi gerektigini dusunuyorum. Boyle olunca para politikasinin kamu maliye politikasinin daha etkin daha surdurlebilir oldugunu dusunuyorum Genel acik veren ekonomiler icin.

    Aksi halde ekonomiler bir sure sonra en akillica para politikasi bile uygulansa krize girmeye basliyor. Baslamasalar bile bir yerlerde sorun ortya cikiyor issizlik yukseliyor ucretler dusuyor buyume dusuyor enflasyon artabiliyor kurda hareketlilik basliyor yerel para deger kaybediyor Bunlardan bir ya da iki tanesi sorun olarak ortaya cikiyor. Sorun olarak gorulmese de hatta sureci iyilestirse bile mesela; %3luk enflasyonlu bir ulkede serbest piyasada %10luk kur dalgalanmasi zamanla cari acigi absorve etse bile bu yine kallavisinden bir sorun sistemin sen yapmazsan ben senin yerine yaparim sureci....Boyle oluncada Ekonomi kendi kendini dengeye getirmeye basliyor. Bizzat gelismis gelismekte olan ekonomileri inceledim boyle bir sonuca vardim. Bunun en tipik ornegi mesela Avusturalya ikiz acik veren bir ekonomi cok uzun yillardir keza Ingiltere mesela bu ulkelerde son yillarda yerel para birimleri deger kaybetti bu iki ulkenin uzun yillardir birikimli enflasyonu bir cok gelismis ulkeden daha yuksektir.

    dolayisiyla genel acik kompozisyonu dahilinde ele alip cari acik ve butce acigini o cercevede toplamda belirli bir seviyede tutmak gerekiyor. Bu seviyenin de -4-5 bandlarinda oldugunu dusunuyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yani kontrol edilebilir absorbe edilebilir ikiz açıktan söz ediyorsunuz. türkiyede cari açık büyüdükçe bütçe açığı tersine küçülürken cari açık azaldıkça bütçe açığı artar. fakat burada çok önemli bir detayı atlamışsınız sanırım. tasarruf kapasitesi. eğer tasarruf kapasiteniz düşükse ki türkiyenin ciddi derecede düşük durumdadır. bu durumda bütçe açığının finansmanında iç finansal kanallar da tıkanıklık olabilir ki bu durumda dış finansman gereksinimi hızla artar. bu da bütçe açığını cari açığı yeniden artırarak kompanse etme durumunu ortaya çıkarır ve bütçe ila cari denge arasındaki negatif korelasyon pozitif fazlı hale gelir. birbirini besleyen kısır döngü ortaya çıkabilir ki işte bu en kötüsü olur finansal açıdan. kırılganlığımız hızla katlanarak artabilir. o nedenle bizim 3 yıl kadar küçülüp tasarruf kapasitemizi yükseltip cari dengeyi önce pozitif tarafa çekmemiz sonra da bütçe açığına dayalı büyüyeceksek de gerekli finansmanı iç kanallardan tedarik etmemiz elzemdir. aksi halde dış borç stokumuz çok yükselmiş durumdadır ve gidecek yerimiz de ciddi oranda daralmıştır.

      Sil
    2. bu arada yazmayı unuttum. son çare olarak merkeze bolca monetarizasyon işlemi yaptırıp bütçe açığını kapatırsınız. fakat bu durumda kurlar roket gibi fırlar. bu da daha büyük enflasyon-faiz sarmalına sokar ekonomiyi ve hiperenflasyona giden ekonomi iflas bayrağını çeker zamanla.

      Sil
    3. Benim yazdigim argumandaki ifadeler Maas. Kriterlerinin biraz daha ileri bulmus cari dengeyi de icine alan hali. Dahasi ikiaz acigi geleneksellesmis ulkeler icin bir kriter. Su su seviyeleri toplamda gecersen ileride sikintilar seni bekler olcekli makro dusunceler. Kesinlikle bir ulkeye yonelik degil. Para basma monetarizasyon yapilmasi taraftari bir dusunce degil. Boyle bir sey benim argumanim tarafi olamaz.
      Butce kadar Cari aciginda genel toplamda bir disiplin oldugunu dusunuyorum. Eger her ikisi de acik olacaksa sayet belli bir seviye dahilinde olmasinin orta ve uzun vadede surdurulebilir olabilecegini dusunuyorum ancak belli toplam seviyede olacak onun da gsmhnin -4 ve ya -5ini gecmeyecegi uzerine kurguladim dusuncemi.

      Belki bu savim geleneksel olarak cari acik butce acigi veren gelismis ekonomiler icin daha uygulanabilir olmasi muhakkak. Sonucta bu ekonoimilerin kullandigi para birimleri itibari evrenselligi uluslarasi capta kullanabilirligi soz konusu. Dahasi cok cok uzun yillardir bu turden para birimlerine sahip ulkeler en az 60 senedir dusuk enflasyonla yasiyor. Dogal olarak dusuk enflasyonlu ortamda itibarli evrensel para birimine sahip bu tur ulkeler parasal genisleme yapip butce acigini kapatip ayni durumun bir baska sonucu olan ufak kur develuasyonlariyla dusuk enflsyon ortamlarinda para birimlerinin de itibariyla cari denegelerinde olumlu gelismeler yasayip bahsettigim dengeleri daha kolay saglayabilirler. Bu bir gercek.

      Sil
    4. Her halukarda Turkiye icin genel acik orani 6.5i gecmemesi lazim.
      -5 cari acik + -1.5 butce acigi
      ve ya
      -6.5 cari acik+0 butce acigi
      yahut
      -3.5 cari acik+ butce acigi -3
      bu kombinasyonlardaki genel toplam acikli Turkiye ekonomisi sanirim orta ve uzun vadede daha saglikli adimlarla karsilasir ve daha az sikintili ekonomik stabilizasyon surecine girer

      Sil
  38. Hocam, yazdıklarınızı okuduktan sonra bana göre,
    hükümetin yapacağı tek hamle var,
    O da para basmak.

    Geriye başka ne kaldı, siz söyleyin?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Biz bu işi beceremiyoruz" diyerek istifa etmek...

      Sil
    2. Benim de sahsi gorusum o para basmaktan baska care yok!
      Para basarak ic piyasayi canlandirabiliriz dahasi kurda daha rekabetci seviyeye geliriz ihracata yonelik yapi olusur. Issizlige de merhem olur...enflasyonda %70lerde olur ama diger yandan farkli bir ekonomik perspektife gireriz.

      Sil
  39. Hocam, ithal ürünlerden, arabalardan,
    malın üretim fiyatı kadar vergi alınıyor, hatta daha fazla.

    Daha ne kadar artacak hocam vergi?

    Dünyanın neresinde malın fiyatından daha fazla vergi ülke genelinde alınır hocam?

    Dün arkadaş İngiltereden soğan reyonu resmi gönderdi,
    1 Kilo Soğan 9.87TL ye denk geliyor.

    Cillop gibi soğan hocam, bizde yok öylesi hem de daha pahalı.

    Hani PPP veya SAGP deniyordu, köfte bile Avrupa da daha ucuz hocam,
    bunlar PPP yi kuru ekmek, su ile mi hesaplıyor?

    YanıtlaSil
  40. Mahfi hocam
    Bankalar mevduata komik oranlar veriyor. E mevduat max %18. TL si olan parasının erimesini izlemekten başka ne yapabilir
    Nisan marttan
    Mayıs nisandan iyi olacak gibi durmuyor

    YanıtlaSil
  41. Üstad bu şekilde maliyet enflasyonu sarmalına düştüğümü dönemde arz yanlı iktisat poltikası çare olmazmı.. Reel ekonımiyi canladırmak için hem kamu giderlerini hemde vergi gelirlerini azaltma yoluna gidilse iç talebe yönwlik bir canlanma yaşanabilir hem de üretici maliyetleri düşmüş olur.yanlışmı düşünüyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İyi de o zaman bütçeyi ve kamu harcamalarını nasıl toparlayacağız?

      Sil
    2. Kamu harcamalarını mecburen bir süre kısmak zorumda kalacaz denk bütçe ama küçülmüş bir bütçe demek istediğim.boylece vergilerden kaynaklı enflasyonda bir gerileme olmaz mı.. Benmi yanlış analiz yapıyorum yoksa?

      Sil
  42. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. vergiden kaçınma ve vergi kaçırma arasında fark var. yanlış anlaşılmaya mahal vermemek adına...

      Sil
  43. Bişiler olmuş, dolar düşüyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bisiler olmus. Büyük tuvaletini yaptiktan sonra suyu cekme.. Senden cikanalara iyi bak kesin birseyler düsmüstür.

      Sil
  44. Hocam bişi sorucam, bütçe çıpası, elden gidiyor mu? gitti mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen ne kadar gereksiz bir canlisin. Belli ki sen de sordugun soru kadar bos bir adamsin.

      Yukaridaki yaziyi oku mal. Kafan basmadiysa,

      Eline bak. Yillardir tuttugun ve oksadigin sey elinde yoksa gitmis demektir.

      Sil
  45. Hocam, sanayi üretimi Şubat ayında bir önceki Şubata göre % 5,1 düşmüş. Yandaş kanallar bunu Ocak ayına göre 1,3 arttı diye ballandırıyor olsalar da acı gerçek değişmiyor. Detaylara baktığımızda ara malı üretimi -9,7 imalat sanayi -5,5 sermaye malı üretimi -7,8 küçülmüş. Bu rakamlar gösteriyor ki üretimde düşüş, işsizlikte yükseliş devam edecek. Bütün bunları eli kolu bağlı sadece izlemek durumunda kalmak gerçekten çok üzücü. Gidişat sosyal patlamalara yol açacak bir sürece girdiğimizi gösteriyor gibi. Umarım bu işten kazasız-belâsız çıkmayı başarabiliriz.

    YanıtlaSil
  46. Çıkış Mustafa Kemâl'in karma ekonomisi..kamu bankalarını babalar gibi satacak idin!.2019 Türkiye'sinde kıredi kartları borçlarını kamu bankaları ile yapılandırıyorsun!.pazarcı bir âbimiz eskiden benim tüm bankalarda hesabım vardı(param vardı)..şimdi..her bankaya(kıredi kartları) benim borcum var!.dediydi..vaziyet(durum) bu : EKSİ BAKİYE(!?!)..
    TANSİYON HASTASINA NE TUZ-NE TURŞU-NE SALÇA LÂZIM
    BİZE YENİ BİR UMUT LÂZIM..
    16'dür gelmek için direniyor.. ..haliltopuz-küçük esnaf..

    YanıtlaSil
  47. Milletce bu sene iyi yemisiz,
    Ama ne yemisiz ne yemisiz,
    Oyle boyle yememisiz,
    Cok ama cok yemisiz.

    YanıtlaSil
  48. Hocam, her şeyden önce iyi ki varsınız. Yazınızda bahsettiğiniz gelir ve gider kalemlerini daha detaylandırma şansınız var mıdır? Bu kadar gider artışının net sebebini daha somut şekilde anlayabilmek için faydalı olabilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim.
      Evet var. Hazine ve Maliye Bakanlığı sitesinde yer alıyor bu ayrıntılar.

      Sil
  49. Bütçe açığını düşürmenin en iyi yolu yatırımların artmasıdır.iktisadi faaliyetlerin artması , insanların bu şekilde iş bulması ekonomik faaliyetleri sonucu oluşan değerden de devletin vergi alarak ekonomik istikrarını devam ettirmesi gerekir. İMF nin yapmak istediği şey bunu tam aksidir. Ülke içinde devletin ekonomiyi canlandırmaya çalışmaması, yatırımlara teşvik vermemesi, ekonomik kurumların devletle değil yabancı kurumlarla irtibatlı olması devletin ekonomideki ağırlığının-devlet fabrika kursun demiyorum siyasi ağırlıktan söz ediyorum-ortadan kalkmasını istiyor. Böylece ülkenin ekonomik yapısına İMF hakim olsun istiyor. İMF programları sonucu devletin bütçe açığının düşmesi ekonomide üretim çok artıyor devlet de bundan vergi alıyor diye değil dolar geliyor ithalat artıyor ve devlet ithal mallardan ve bunların satışından vergi alıyor şeklindedir.böylece açık düşebilir ama ortada devlet yok demektir artık. Askeriye veya polis gücü de ekonomik açık veriyor diye bunları özel sektöre mi devredelim imf mantığıyla düşünürsek. Böyle bir şey olmaz. İMF mantığı ekonominin devletten alınıp özel sektörün insafına terk edilmesidir. Bizim özel sektör de maalesef dışarının ekonomik kontrolünde; otomatik olarak kontrol dışarı gider.Alternatif nedir peki. YATIRIMLAR ARTMALIDIR. Tarım,teknoloji,enerji vs. alanında devlet parayı akıtmalıdır planlı bir şekilde. Bütçe açığı buralara oluşsun. Çünkü bu alanda yapılan açıklar daha sonra üretimden gelen vergilerle düşecektir. Üstelik insanlar iş bulacaktır. İMF nin sefalet politikasının övülmesi üzüntü verici. Biz gelirleri tüketime sevk ettiğimizden bütçemiz tıkanıyor. Devlet vergiyle büyür. Buda yatırımlar sonucu üretilen değerden pay almayla olur. İMF den para gelecek bu paralarla yurt dışından ithalat yapacaz devlet bu ithalattan vergi alacak bütçe açığı düşecek, böyele olmaz. Bir sıkıntıda imf dolar vermeyecek ithalata dayalı ekonomi zayıflayacak özel sektör batacak devlet yine bunlar ekonomi batmasın diye tüm bu borçları üstlenmeye çalışacak.Başın sıkışınca devlet sıkışmayınca devlet ekonomiden el çeksin imf gelsin . imf nin yaptığı bu.2001 krizi böyle oldu.İMF NİN PARASI LAZIM DEĞİL.BÜTÇE AÇIĞI YATIRIMLARIN ARTMASIYLA DÜŞER.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. tasarruflar düşük. para yok. borç çevrilemiyor ilave yatırım yapılabilsin. bankalar kaydi para yaratamıyor. faizler yüksek. yatırım düşük.

      Sil
  50. Hocam öncelikle yazınız için teşekkür ederim çok bilgilendirici. Benim sorum konudan biraz farklı olacak. Dolaylı vergilerin sabit ve dar gelirli kişiler üzerindeki olumsuz etkisi bir gerçek. Sizce , nasıl bir yapısal reform yapılarak dolaylı vergilerin farklı gelir grupları üzerindeki etkisi, kişilerin gelir durumlarına göre farklılaştırılabilir? Böyle bir şey mümkün mü? Örneğin bir işçi ile bir işvereni düşündüğümüzde ikisi de aynı mala aynı vergiyi ödüyor . Bu eşitsizliğin önüne nasıl bir uygulama başlatılarak geçilebilir? Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dolaylı vergilerin gelir durumuna göre farklılaştırılması:

      Bakkala gittiniz, geliriniz yüksek. Bakkal bir şekilde gelir seviyenizi biliyor. Ekmek istediniz, size fiyatı 3 TL. Düşük gelirli bir vatandaş geliyor, ona 1 TL diyor.

      İstediğimiz bu sanırım. Bu sistemde;

      - kayıtdışılık olmayacak
      - bu nedenle nakit geçersiz olacak, herşey dijital platform üzerinden yürüyecek.
      - bu yetmez, alan kişinin gerçekten o olduğunun ispat edilebilmesi için, parmak izi, göz taraması gibi ikinci bir doğrulama gerekecek
      - bu da yetmez, ürün kısıtlaması gibi sınırlar getirilmeli. Çünkü dolandırıcılığa açık. Anlaş düşük gelirle alışverişi o yapsın.

      Ne kadar zorlukları var değil mi? Bu kadar çaba içerisine girilmesi gerekir mi?

      Bence dolaylı vergilerin eşitsizliği hususunda bahsedilen yukarıda anlattıklarımın yapılması değil, toplam vergi gelirlerin içindeki payının azaltılması.

      Bu söylenirken de dolaylı vergiler alınmasın gibi bir yaklaşım da söz konusu değil. Tüketim, üretimden yüksek olduğu için dolaylı vergilerin payı yüksek. Siz üretimi tüketimden yüksek olmasını sağlarsanız, yani cari fazla verir bir ülkeye dönerseniz zaten dolaylı vergilerin payı azalır.

      Dolaylı vergileri, bir üründe gelire göre farklılaştırma yapamazsınız.

      Her kesimin aldığı ürünlerin dolaylı vergilerini düşük,

      yüksek gelirlikişilerin aldığı ürünlerin vergilerini yüksek,

      zararlı ürünlerin, sigara gibi, vergilerini yüksek

      Cari açığa olumsuz katkı yapabilecek; otomobil, benzin gibi ürünlerin vergilerini yüksek,

      tutabilirsiniz.

      Sıkıntı dolaylı vergilerde değil, üretimi tüketimin üzerinde çıkaramamamızda.

      Sil
    2. Dolaylı vergiyi zengine yüksek, fakire az diye diye uygulamayamazsınız.

      Zengin bir doktor, aldığı ürünlerin vergileri yükselince, hizmetlerine bunu yansıtır,
      bu sefer kaliteli hizmet edinimi sürekli daha üst sınıfa ait bir hizmet haline döner.

      Aynısını, tüm mesleklere yayabilirsiniz, günün sonunda tüm bu maliyetler daha az kalifiye insanların üzerine yıkılır.

      Pratikte uygulama alanı yoktur.

      Sil
  51. pusulaların üzerine parti logosu değil parti ismi (okuma yazma bilmeyenleri elemek için), bir de basit bir 4 işlem sorusu eklenmesi taraftarıyım. mesela 2+3-1=? cevabı yanlış olanların oyu hop geçersiz. bunu yapın, iktidar partisi barajı geçemez. ülkemin yönetimini cahil cühela tayfasından kurtarmak için muhteş bir uygulama.
    Yuksek Senato sistemi olmali...Senatoda herkes en az yuksek lisans yapmis kisiler olmali. Senato 150 kisiden olusmali. Senato secimleri YOK onayli kutuk listelerinden Universite mezunlarinin katildigi oylama ile her 4 yilda bir olmali. Senatoda partiler olmamali senatoda gorev yapacak senatorler hic bir sekilde bir siyasi partinin uyesi olmayacak ve secildikleri tarihten onceki 5 yil ve senatorlugu bittikten sonraki 5 yil boyunca bir siyasi partiye uye olmayacak bir siyasi partide gorev aday vs soz konusu olmayacak. Boyle bir tespit dahilinde senatoda gorev yaptigi 4 yilin maasi kendisinden tahsil edilecek.
    75 yas uzerindekilerin secme secilme hakki elinden alinmali nasil 18 yas altinin secme ve secilme hakki yoksa 75 yaz uzerininde boyle bir duurm olmasi sart.
    Secim Baraji kaldirilmali
    Milli bakiye sistemi getirilmeli
    Ic isleri bakanligi Adalet bakanligi Milli egitim bakanligi senatodan gelecek kisiler tarafindan yapilacak. Yani adalet bakanin basi bir senator olacak.

    Kaliteli demokrasi ancak boyle olur.
    Turkiye laiktir laik kalacak
    Hayatta en hakiki mursid ilimdir fendir. Ilim ve fennin disinda hakikat aramak gaflet dalalet ve hatta hiyanettir.Atam izindeyiz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Daha kolayı var, seçilmişlerin bazı temel yetkilerini kısıtlarsınız,
      onların kararlarını denetleyen bir meclis olur,
      kararları geri iade edebilen bir cumhurbaşkanı olur, konu kapanır,
      her seçimde de millet seçim yaptık diye sevinir.

      İşin özünde, hayatın kendisi gelir, yani herkesin denetlenebilir olması.

      Biz bunların hepsini son 10 yılda kaldırdık, bir daha gelmez.

      Sil
  52. sayın eğilmez, işsizlikteki hızlı artış gerek toplam talepte azalış olsun bireysel kredilerde tüketici kredilerindeki takipli hacminde artış olsun ve en önemlisi arzın giderek daha da düşmesi riskinin artması olsun ve yine ara malı tarafındaki sert daralmanın devamı ve sermaye malı tarafında da -7,8 gibi sert daralma olsun sadece 2019 ilk çeyreği değil ikinci çeyreği içinde olumsuz sinyallerin güçlenmekte olduğunu gösteriyor kanaatindeyim. ne dersiniz sayın eğilmez?.

    YanıtlaSil
  53. sizce ekrem imamoğlu nasıl bir siyasetç

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sizin tanıdığınız gibi ben de tv ve basından tanıyorum.

      Sil
  54. halifelik kaldırılmasaydı ne olurdu sizce hocam...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Halifelik kaldırılmamış olurdu.

      Sil
    2. Nurtopu gibi, akça pakça bir halifemiz olurdu.

      Sil
  55. Mahfi Bey suna bi baksaniza, FT bizim TCMB rezervlerinin sisirilmis olabilecegini soyluyor (ki bana da yukselisler cok hizli ve yapay gelmisti!)
    https://www.forexlive.com/news/!/turkey-may-be-massively-overstating-fx-reserves-report-20190417

    Bu konuda ne dusunuyorsunuz acaba?

    Ve bi de Rusya/İran/Suriyeyle ittifat ataklarini aciklayan bir diger sebep mi bu ekonomi tablosu, cok acele bir vur-kac kazanim saglayacak bir savas ekonomisi(=kamulastirma+daha baskin guc) icin mi acep?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir şey düşünemiyorum.

      Sil
    2. Yok canım daha neler?
      Öyle bir şey olsa şimdiye dolar patlar giderdi,
      Hiç bir kimse bilmese, merkezde çalışan kilit kişilerin çevreleri alımları ile patlamayı başlatırdı,
      Dolar bu üç aşağı iner, beş yukarı çıkar, ama artık patlamaz.

      Sil
    3. Adsız 18 Nisan 18:05

      Sizce dolar patladı demek için kaça çıkması gerekiyor mesela? 5-6 hafta içinde 6,80 olursa, daha sonra 6'lara kadar düzeltme yapıp ardından 8'li seviyelere çıkarsa sizce üç aşağı inip beş yukarı çıkmış mı olur yoksa patlamış mı?

      Sil
  56. Neden olmasın?
    Konuşulmaya ve tartışılmaya değer bir fikir.
    Meclis içinde,liyakata ve eğitime dayalı bir toplululuk neden olmasın ki?...

    Bugünkü İngiltere Parlamentosuna bir bakın.
    Parlamenter bir demokrasi değil mi?
    Monarşi sadece temsili olarak var diye biliyoruz!
    Peki,
    Meclislerinde bir lordlar kamarası olduğunu biliyor muyuz?
    Bu lordlar kamarasındaki milletvekillerinin bir kısmının,SOYLULUĞA GÖRE VE BABADAN OĞULA geçen bir hakla meclise girebildiğini biliyor muyuz?
    Anladığım kadarıyla tarihlerinden gelen bir geleneği,modern sisteme entegre etmişler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Senato sistemi comarlara karsi ciddi bir guvence olur. Comarin sesi solugu kesilir.

      Sil
    2. Senato sistemi vardı, kaldırıldı, darbe ile kaldırıldı.

      Sil
    3. Çomarın hangi ülkenin kimliğini ya da pasaportunu taşıdığına bir bakmak lazım.
      Tabi ki önündeki kaba kimin yemek bıraktığına da.🇹🇷

      Sil
  57. Hocam yazınız için öncelikle teşekkür ederim. Umut her zaman vardır sözünüz, bu gün bende karşılık buldu. Mart'ın sonu sanki bahar olacak gibi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne oldu da karsilik buldu? Gercekten sizi umutlandiran Istanbul Belediye Baskanliginin kazanilmasi ise, umut fakirin ekmegi olmaya devam ediyor demektir. Ya da bati yakasinda degisen birsey yok demektir.

      Simdi seyredin siz. Yasayacak ve göreceklerinize inanamayacaksiniz.

      Sil
    2. Adsız 08:26

      Neyi yaşayacak ve gözlerimize inanamayacağız?

      Burada da başka yerlerde de defalarca yazdım, tekrar hatırlatayım: Önemli olan Belediye başkanlığı v.s. değil Atatürk'ün ANTİTEZ döneminin kapanması ve bunun tüm güçler tarafından kabul edilmiş olmasıdır. Bundan sonra göreceğimiz tek şey gerçekleri kabul edemeyen bir takım tiplerin umarsız şekilde antitez dönemini sürdürme çabaları olacaktır ama su akar, yolunu bulur.

      Sil
    3. Apo'yu "Milliyetçiye" astırmadılar...
      FETÖ'yü "İslamcı"ya boğdurttular
      İstanbul'u "Muhalif"le dönüştürecekler.

      Sehir devletciklerine merhaba. Türk Tipi federasyonun ayak seslerini duyacagiz. Türk`ün Anadolu vatanindaki varligina sayili yillar var. Gaziantep Belediyesinde alinan kararlari izlemenizde fayda var.

      Sil
    4. Tayyip Erdoğan, "şimdi yapısal reform zamanı" demisti, hatirlarmisiniz?

      Devlet Bahçeli, "Bundan sonra sadece büyükşehir belediye başkanını seçelim, o da üstlendiği görev ve yetkiye dayanarak ilçe belediye başkanlarını belirlesin." önerisinde bulunmuştu.

      Bu öneri, "Eyalet sitemine zemin hazırlama degilmidir? derken Taseron yine MHP.

      Bu arada,

      Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, yazılı bir açıklama ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi modelini yerelde uygulama kararı aldı ve genel sekreter yardımcılıklarını kaldırdıklarını, daire başkanlığı sayısını 28'den 18'e, müdürlük sayısını 98'den 69'a indirdiklerini ve """politika kurulları""" oluşturduklarını bildirdi.

      Belediye Başkani Fatma Şahin, "Bu model şu an başkanlık modelinin yerelde ilk modeli olacak. Belediye olarak bu konuda gerekli tüm çalışmaları yaptık. 'Benim de bu şehirle ilgili bir sözüm var' diyen herkesi içine alan politika kurulları modelini hayata geçiriyoruz" dedi!

      Iste ilk isaret fisekleri atilmaya böyle baslandi.

      Halbuki Belediyelerin yetki ve görevleri, yasayla düzenlenir. Her belediye başkanı, kendi uygun gördüğü sistemi uygulayamaz. Meselâ, halkın seçtiği belediye meclisleri yerine belediyeyi, politika kurulları ile yönetemez.

      Bunun bir sonraki adim ve adimlarinin ne olabilecegini düsünebiliyormusunuz.?



      Sil
    5. Adsız 18 Nisan 21:16

      Yavaş yavaş tarih sahnesindeki rollerini tamamlayıp çekilmeye başlayan siyasi aktörlerden bahsettiğinizin farkındasınızdır umarım.

      Sil
    6. Adsiz 11:31

      Anlasiliyor ki farkli Bakis acisindan görüyoruz olaylari.

      Katettiginiz sadece 3 sehrin belediye baskanligini kaybetmis siyasi aktörlerden bahsediyorsaniz yaniliyorsunuz.

      Anlatilmaya calisilan da budur. Bu aktörler üzerlerine düseni tam anlamiyla yerine getirmeden cekilmeyecekler. Belli kesimlerin siddetle karsi ciktiklari ve kesinlikle kabul edilemez seyleri süphesiz ki kabul ettiremeyeceklerini biliyorlar.

      Iste bu yüzden toplumun tümünün gazini alabilmek icin tamamaen fakli siyasi figürlere istenileni yaptiracaklar.

      Ne demistik.

      Apo'yu "Milliyetçiye" astırmadılar...
      FETÖ'yü "İslamcı"ya boğdurttular

      Simdi,

      İstanbul'u "Muhalif"le dönüştürecekler.

      Bundan daha acik nasil izah edilebilir. Kadayifin altini kizartmak ve serbetini serpmek ulusalcilaria nasip olacak.

      Kurbagalar sürec icerisinde zaten istenilen sicaklik noktasina gelmisti. Sürec, kazanin icinden ziplayan kurbagalari tekrar kaynar kazana doldurup isitmaya kaldi.

      Bu sürec basladi. Hep birlikte görecegiz ve yasayacagiz.

      Sil
  58. Hocam, son 4 yilda Türkiyeden 17 Bin milyoner yurtdisina göc etmis. Kabaca bir hesap yapildiginda her milyonar (iyimser bir tahmin ile) 10 milyon dolar birikimini de yurtdisina cikardigini kabul edersek 170 Milyar Dolar demektir.

    Bu konudaki düsüncelerinizi ögrenebilirmiyiz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Herkesin kendi parası, istediği yere taşır.

      Ortalama bir Türk milyonerde 10 milyon Dolar yoktur,

      Türkiye'den göç eden milyonerler genellikle kendi işini yapan, çoğu varlığını kendi kazanmış olan insanlar, yaş ortalamaları 50 altındakiler.

      Miras vb gibi sebepler ile milyoner olup ta giden insan sayımız az, bu sebeple, bu göçün etkisi iş gücü ve yeteneği üzerinde etkilidir.

      Türkiye'den gidenlerin ekseriyesi, burada yaptıkları işlerin benzerini yurt dışında yaptıkları için, giden servet kalıcı olarak gitmektedir gelmektedir. Çoğunluğu buradaki varlıklarını satıp gidiyorlar.

      Benim bir tanıdığım İngiltere'ye gitti, Boğaziçi Elektrik mezunu, Türkiye 80. olarak üniversiteye girmişti, kendi firmasını kurdu, 109 kişi kadar çalışanı vardı, 45 yaşında şirketi kapattı gitti. İngiltere'de belediyelere danışmanlık veren bir şirket kurdu, yazılım alanında yine. Ofisini sattı, kirada iki evi varmış onları sattı, bir tane kendi oturduğu evi bıraktı burada, geldiklerinde kalmak için.

      Ortalama gidenlerin durumu bu şekilde, gerisini siz hesaplayın.

      Sil
    2. Adsız18 Nisan 2019 10:40 bu bilgiye nerden ulaştınız ?

      Sil
  59. “Atatürk’ün antitez dönemi” derken,anlatmak istediğiniz tam olarak nedir?
    Biraz açıklar mısınız?
    Ve bunu kabul eden “tüm güçler” i biraz somutlaştırabilir misiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1923-1938 Atatürk'ün TEZ dönemi
      1939-2002 Tez-Antitez geçişi
      2003-2018 ANTİTEZ dönemi
      2019-.... SENTEZ dönemi

      "Tüm güçler" için ünlü anarşist Emma Goldman'ın "seçimler bir şeyleri değiştirseydi yasaklanırdı" sözünden yola çıkarak bir şeylerin değiştiği önemli seçimleri ve bu değişimleri isteyen güçleri araştırmanızı öneririm. Son 20 yılı ele alırsak 2002 ve 2019 seçimleri, 2017 referandumu gibi.

      Sil
    2. Burada verdiğiniz tarihler ve dönemler,
      Türkiye’de ve onun yönetim anlayışında,değişimlerin yaşandığı dönemlerdir.
      Doğrudur.
      Ancak bu dönemleri ve geçişleri anlayabilmek için,öncelikle üstünde konuştuğumuz insanı ve onun ana tezini anlamak gerekir diye düşünüyorum.
      Mustafa Kemal’in tezi,GERÇEKTE ne idi?
      Öncelikle bu tezden ne anladığımızdır bence en önemli konu...
      Kütüphanesinde,farklı dillerde yazılmış 4.000 ‘e yakın kitabı bulunan bir liderden bahsediyoruz.
      Dünyayı okuyup anlamaya çalışan ve vatanı için en doğru gelecek vizyonunu çizmeye çabalayan bir lider.
      Cephe şartlarında,hastalıkta,seyahatlerde ve bulduğu her fırsatta;düşünen,okuyan ve yazan bir lider.
      Türkiye ye bıraktığı,binlerce söz,röportaj,konuşma,kitap,BÜYÜK NUTUK ve hakkında yazılmış tüm biyografilere rağmen,
      Mustafa Kemal in kolay anlaşılabilecek bir lider olmadığını düşünüyorum.
      Çünkü;şartlara ve imkanlara göre karar almaya özen gösteren,hayal kuran ama dünya/ülke gerçeklerinden sapmadan karar alan bir insan.
      Hayallerini hayata geçirecek iklimin oluşması için çaba harcayan ve sabreden bir insan.
      Pragmatist bir lider ve bir fikir adamı....
      O nedenle, “Mustafa Kemal bugün yaşasaydı şöyle derdi,şöyle yapardı” söylemlerini,ben pek gerçekçi bulmam.
      Dolayısıyla Mustafa Kemal gibi bir lider profilinin tezini/tezlerini anlamanın,çok kolay bir iş olmadığını düşünüyorum.
      Eğer siz bu dönemleri ve geçişleri belirlerken;
      Mustafa Kemal’in ana tezini/tezlerini tam olarak kavradım ve öyle yazdım diyorsanız,
      doğrudur derim.
      Ancak,
      Bahsettiğiniz dönemlerde GERÇEKTE hangi tezlerin uygulanmaya çalışıldığını(döneme verdiğiniz isim dışında),sizinle tartışırım.
      Soruda,Atatürk’ün antitez dönemini sormuştum.
      Siz tarih aralıkları vermişsiniz ama o antitezin ne olduğuna dair birşey yazmamışsınız....

      Benim de Mustafa Kemal’in tezini kavrayabildiğimi farz edelim.
      Yine de bu kadar kompleks bir konuyu,hem de dijital bir ortamda ve rumuzlar üzerinden konuşmak,çok kolay ve faydalı da değil.
      Tarihi konuları yüz yüze bir ortamda konuşup tartışmanın,çok daha faydalı olduğunu düşünüyorum....

      Önerdiğiniz kitaba okumadım,ilk fırsatta mutlaka bakacağım.
      Mustafa Kemal’e;onun liderliğine ve tezlerine dair fikir sahibi olmaya yardım edebileceğini düşündüğüm bir kaç kitabı(okuyup okumadığınızı bilmeden),size önerebilirim.
      Attila İlhan’ın Hangi Atatürk,Andrew Mango’nun Atatürk: Modern Türkiye’nin Kurucusu,
      Şevket Süreyya Aydemir’in Tek Adam.

      İyi günler dilerim.


      Sil
    3. Sayın novumpelvis; size kitap önermedim, sadece Emma Goldman'ın ünlü bir sözünü hatırlattım. Diğerleri için de kitap önermeyeceğim, sadece diyalektik materyalizm, diyalektik felsefe, Sokrates, Kant, Fichte, Hegel, Marks falan okumanız yararlı olur düşüncesindeyim.

      Ben de iyi günler dilerim.

      Sil
    4. Yazıyı eksik okumuşum,
      özür dilerim.

      Sil
  60. Hocam selamlar.
    Bütçe gelirleri içerisinde vergi gelirlerinin oranları:
    2018 ilk üç ay: yüzde 87
    2019 ilk üç ay: yüzde 71
    2019 yıl sonu hedefleri (YEP): Yüzde 86

    İki sorum olacak:
    1- Vergi gelirlerinin payı azalmış. Yıl sonu hedefteki payın tutturulması için ciddi vergi artışları gelebilir mi?
    2- Vergi artışları enflasyon hedefinden önemli sapmalara neden olur mu?

    Saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. selami balcı bey, ekonomi küçüldükçe vergi tahsilleri de küçülür ve bütçe dengesizliği büyür. benim korkum normalde bizde cari açık küçülürken bütçe açığı tersine büyür. cari açık büyürse bütçede açık küçülür genel olarak. fakat burada benim en büyük korkum içeride tasarruflarımızın düşük olması nedeniyle bütçe için de giderek dış finansman gereksinimi artışı riskinin de olmasıdır. sadece özel sektör ve bireysel gereksinimlere dayalı büyüyen cari açık bu alanlardaki gerilemelerle küçülürken bu sefer de bütçe açıkları kompozisyonları nedeniyle bütçe açığının büyümesiyle paralellik arz ederek büyümeye başlamasıdır. üçüz açık veren bir ekonomide bunlardan ikisi zaten beraber büyür tasarruf açığı- cari açık olmak üzere. bütçe ile cari açık ters korelasyondan düz korelasyona geçip de beraber büyümeye başlarsa yandı gülüm keten helva derim. kısacası para ve maliye politikalarını doğrudan etkiler ve olumsuz etki olur maalesef.

      Sil
    2. Bence su ekonomik sartlarda yeni vergi artislari zor...Belki dolayli vergilerde uc bes itahalata dayali urunlerde mesela elektronik cep telefonu kosmetik luks otomobil vslerde otv gumruk vs arttirilir. Ama gelir tahakuk uzerinden vergi artisi zor. Sirketlerin kisilerin durumu ortada
      Bana oyle geliyor ki hem piyasayi rahatlatmak hem de butce acigini yamamak icin para basimi yoluna gitmeleri daha olasi hatta acik konusayim daha mantikli.

      Kisaca para da bassalar yeni vergi de icad etseler artislar yapsalar enflasyon uzerinde ciddi artisa sebebiyet verir.

      Sil
  61. 1929 yılının 29 ekiminde tarih kara perşembe olarak geçen iktisadi olaylar abd de başlamıştı. o krizin daha doğrusu kriz olarak başlayıp 1930 ve sonrasına büyük buhrana (depresyon) dönüşmesinin temelinde dönemin abd başkan hoover (havır) ın fazla libereal yaklaşım yanlışlığı vardı. piyasaya müdahaleye şiddetle karşı çıkan hoover zamanında ve yerinde gerekli reel ve mali önlemleri almamıştı. reel kriz olarak başlayan sonra da giderek finansal sistemi de vuran olaylar zinciri derin depresyona evrildi. abd özellikle 1.dünya savaşı boyunca ve sonrasında hem içeriye hem de bilhassa yurt dışına fazla kredi kullandırmıştı. özellikle de yurt dışı kredilerin büyük kısmı geri dönmeyince ithalatını giderek kısıtlamıştı. bu kısıtlama İngiltere-almanya fransa gibi ekonomilerde aşırı arz yanlı şok yaşanmasına neden olmuştu. ve fiyatlar sert ve hızlı biçimde aşağı yönlü olmuştu. fakat aynı aşırı arz yönlü şoku abd kendisi de yaşadı zira henüz o dönemde abd nin kendi içerisinde de reel piyasa gücü ila finansal piyasa gücü arasında eş güdümlülük yoktu. çünkü uzun süreli ve yüksek seyredecek bir reel çıktı artışını sürekli talep yaratılmasını sağlayacak çapta büyük bir finansman gücü henüz o dönemde yoktu. ki 1929 yılı başlarına kadar gerek inşaat gerekse de imalat ve ağır sanayi üretimi çok hızlı artmıştı. abd de banka sayısı çok artmıştı ve binlerce banka vardı. fakat sermaye yeterlilikleri ila öz sermaye rasyolarının esasen düşük olduğu biliniyordu. fakat bu devasa sermaye birikim döneminde sermayedarlar genel olarak işçilik ücret artışlarını fazla yüksek tutmayıp buradan da ciddi bir sermaye birikimi stoku sağlamaya çalıştılar. ancak bu beraberinde talep tarafında zamanla düşüş yaratmaya başladı zaten dediğim gibi finansal genleşme henüz bugünkü kadar kuvvetli değildi ve sınırlı para sistemi dediğimiz altın standardı uygulanıyordu. haliyle de talep tarafını istikrarlı şekilde destekleyebilecek tek kaynak emek değerini yükseltmekti fakat bu da sermaye birikimini yavaşlatacaktı. benim burada belirtmek istediğim ise türkiyenin de giderek abd nin 1929 yılı sonlarına doğru yaşamaya başladığı krize benzer bir krizin başında olabileceği ve bizim de aynı hatayı yapmakta olduğumuzu yani zamanında ve yerinde alınması gereken önlemlerin hiçbirisinin alınmadığını ve sadece kozmetik operasyon yaptığımızı düşünüyorum. 1- abd de talep düşüşü emek değerinin nispeten düşük tutulması ve yüksek güçte bir finansal sistemin henüz olmamasıdır. bizde de emek değeri düşük tutuldu ve ayrıca da abd den farklı olarak içsel değil dışsal finansal yollarla talep artırıldı bu da bizi abd de bu konuda daha da olumsuz ayrıştırıyor. 2- abd de inşaata aşırı sermaye yığılımı yapılmıştı. benzerini bizde son 10 yılda yaptık. büyük bir arz stoku ortaya çıkmıştı ve konut fiyatları zamanla sert çakılmıştı. bizde de benzer bir piyasa refleksi ortaya çıkmaya başladı. 3-aşırı kredi genleşmesi yapılmıştı abd ekonomisinde. başta inşaat olmak üzere ve sanayiye dönük olarak tarıma dönük olarak. arz yönlü şok nedeniyle kredilerin büyük kısmı özellikle 1930 yılı sonrasında batağa dönüştü. biz ise bugün sadece yapılandırma adı altında batak riski kuvvetli olanları öteledik. abd nin o dönemde yaptığı büyük hatanın tekrarını bugün maalesef biz yapıyoruz.4- abd o dönemde bankacılık sisteminin olduğundan güçlü sanıyordu. fakat asla öyle olmadığı krizin başlangıcından yaklaşık 1,5 yıl sonra netleşmeye başladı. bakan albayrakın açıkladığı sözde reform paketinde dişe dokunur tek gerçek bankalarımızın göründüğü gibi olmadığı ve bilançolarının güçlendirilmesi gerektiği gerçeğidir. bu bakımdan da abd nin o dönemiyle benzerlik gösteriyoruz. ancak biz abd den daha da kötü durumdayız çünkü abd sadece dolarla işlemler yapıyordu biz ise bugün çift paralı bir ekonomi haline geldik. bu da bizi daha kırılgan hale getiriyor. 4- abd o dönemde ağır sanayi yatırımları imalat sanayisi yatırımları tarımsal yatırımlara dayalı da büyüyordu yani salt inşaatla ve hizmet sektörüyle büyüme yapısallığı yoktu. biz ise inşaat ve hizmet ağırlıklı yapısallıkta büyüme moduna dönüştürdük ekonomimizi maalesef.

    YanıtlaSil
  62. yazımın devamıdır: abd ekonomisinin 1929 yılında büyük buhranın başlangıcında ekonomik aktivasyonlarının yaklaşık %60 ını büyük ölçekli işletmeler yapıyordu. yani holdingler!. dolayısıyla ciddi sermaye birikimi de vardı abd ekonomisinin. bugün bizde ise iktisadi aktivasyonların en az %70 ini kobiler sağlıyor ve doğal olarak da sermaye birikimimiz o dönemki abd ye nazaran bile net şekilde zayıftır.bu da bizim iktisadi bağışıklık sistemimizi daha zayıf hale getiriyor. kaşdı ki o dönem abd başta almanya olmak üzere fransa ve İngiltere gibi 1.dünya savaşına girmiş ülkelere büyük krediler vermişti. ve abd üstelik salt inşaat ve hizmetler segmentiyle değil daha çok ağır sanayi imalat sanayisi ve tarım ve tarıma dayalı sanayiyle de büyüyen bir iktisadi yapısallığa haiz idi.ancak kredi genişlemelerinin daha çok dışsallaşmış olması ve içeride aşırı arza karşın aynı güçte ve istikrarda artacak talep için içsel kredi genleşmesi yaratılamamış olması zamanla talebi düşürmüş ve birden hızlı biçimde arz yanlı şoka girmiştir abd ekonomisi. fiyatlar reel olarak giderek gerilemiş ve haliyle de bu gerileme giderek borsalara da yansımıştır. büyük bir ayı piyasası meydana gelmiştir önce abd sonra da Avrupa da ve sonra da dünya iktisadında!. özellikle emlak-konut fiyatları krizin başından 1-1,5 yıl sonra daha da sert düşüşe geçmiştir. ve 1930 sonrasında abd bankacılık sisteminin de göründüğü kadar verimli ve sağlam bilanço yapısallığına sahip olmadığı ortaya çıkmıştır. biz ise paket programda açıklandığı üzere asla sağlam bir bankacılık sermaye yeterliliği öz kaynak ve işletme sermayesi yeterlilik rasyolarına haiz durumda değiliz. üstelik çok sayıda sorunlu ve dönmesi zorlaşmış kredi hacmini de sürekli öteliyoruz ve tıpkı 1929 sonrasında abd gibi reel krizi giderek finansallaştırıp derinleştirerek depresyona dönüşmesi için uğraşıyoruz. üstelik bizim ne tasarruf kapasitemiz abd kadar yüksek ne de borçluluk yapımız abd nin o dönemindeki gibi iç borç stoku ağırlıklı değil ne de yurt dışı ekonomilerden alacaklı olduğumuz kredilerimiz var. o buhran sonunda binlerce abd bankası yüzlere düştü binlerce verimsiz çalışan reel işletme yüzlerce daha verimli çalışan işletmeye düştü. ve ekonomi yapılan büyük hatalardan sonra tam 15 yıl sonra ayağa kalktı ve güçlenmeye başladı. eğer çürük elmaları ayırmamakta ısrar edip yemeye devam ederseniz tüm bağışıklık sisteminizi felce uğratabilir. bilmem anlatabildim mi. kaldı ki abd o dönem yurt dışına o derece yüksek hacimli kredi vermeyip içeride emekçilerin yeterince artırılmamış değerlerinin yarattığı eksiliği tamamlamak için kredilendirseydi muhtemelen o derece büyük bir arz şoku yaşamayabilirdi. ya da en azından Avrupa kadar derin yaşamazdı büyük buhranı. kısacası kanaatimce bugün bizim sahip olduğumuz kırılganlıkların bazı yönlerden benzerlerine abd ekonomisi de sahipti. ancak sanayi gücü olsun tasarruf kapasiteleri olsun üretkenliği olsun elbette bizden yüksekti ve tüm bunlara rağmen buhranı yaşadı. bakalım biz neler yaşayacağız üstelik abd nin tek para birimi var bizim o bile yok maalesef bizim çift para birimli bir iktisadi yapımız mevcuttur hali hazırda. biz de belki de kendi büyük buhranımıza doğru ilerliyoruzdur.

    YanıtlaSil
  63. "2018 yılının ilk çeyreğine göre bütçe açığı yüzde 69 artış göstermiş,...."

    %77.5 olmayacakmı hocam bu oran?

    YanıtlaSil
  64. Önceden olsa soğan ekmek yerdik sorun değildi kriz miriz, şimdi soğan da kalmadı o da ithal, ne yapacağız bilemiyorum.Bu gidişle birbirimizi yeriz sanırsam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aç değiliz ama soğansız olmuyor. Yemekler tatsız kaldı.

      Sil
  65. Haber: İş Bankası, Rusya’nın ulusal ödeme sistemi Mir’i, kabule başladı.
    https://www.haberturk.com/is-bankasi-ndan-rusya-ile-ilk-2436703-ekonomi

    Mahfi Bey,
    Rica etsek haberde geçen anlaşmanın,Türkiye açısından bir değerlendirmesini yapabilir misiniz?

    Teşekkürler

    YanıtlaSil
  66. Fatih Kömürcüoğlu18 Nisan 2019 17:58

    Hocam hükümet gelir artışı önlemleri yerine gider azaltıcı adımlar atabilir mi? Memur maaş zamlarının bir süreliğine askıya alınması. Destek ödemelerinin azaltılması vb. İkinci yöntem halkın tepkisi düşünülerek pek tercih edilmiyor gibi. Vergi artışları her cepten ufak ufak götürdüğü için narkoz etkisi ile daha mı cazip sizce?

    YanıtlaSil
  67. Siyasetçinin sözüne inanasim neden gelmiyor? Cari açığın kapanmasını açıklarken olumsuz hava yokmuş gibi konuştu. Gayet tabii oy kaygısı var.

    YanıtlaSil
  68. Sayin Hocam,

    İş-Kur İl Müdürlüğü tarafından yürütülen Toplum Yararına Çalışma Programı (TYP) kapsamında Adıyaman Belediyesi’nde çalıştırılacak olan 350 işçi alimi icin toplam 7.441 kisi basvurmus ve alinacak isciler kura ile belirlenmis. kura aninda cekilen görüntüler icler acisi.

    Adiyamanli hemsehrilerimiz 24 Haziran 2018 secimlerinde Baskan Recep Tayyip erdogana %67, Cumhur ittifakina %64 ve milletvekili icin AKP ye %55, En son daha 10 gün önce bünyesinde calismak icin binlercesinin siraya girdigi Belediye secimlerinde AKP ye %57 oy vermis.. Son 17 yila baktigimizda asagi yukari bu sekilde devam etmis.

    Hocam ben müsaade ederseniz israrla bu sefer 2 soru sormak istiyorum.

    1.. Bu ülke ve halktan hala umudunuz var mi?
    2.. Nacizane burada defalarca yazdim ve müsaade ederseniz yazacagim…. "Beter olsunlar"" derken haksizmiyim Hocam?

    YanıtlaSil
  69. Arkadaşlar ekonomi düzelir diye beklemeyin artık eskisi gibi olmayacak alışacaksınız. Dünya ekonomisi zorda bu sene Türkiye krizin içerisinde seneye 2020 yılında dünya ekonomisi sıkıntıya girince Türkiye doğal olarak yine çıkış yapamayacak. Ancak eskisi gibi bol para basılırsa belirli süre rahatlama olur ama sonucunda yine lehman broherts gibi büyük patlaklar balonlar olacak ozaman çok daha sert dünya ekonomik krizi patlak verir.

    Şimdilik ÇİN halk cumhuriyeti çıkış olarak yeniden para basmaya başlamış tüm dünya çıkış arıyor ama çözüm para basmakla olmayacak. ABD de Trump ile FED arasındaki kavga da bu bol para basma kavgası FED geleceği gördüğü için faiz artırıp para toplamak istedi ama dünya bu paralara alışık olduğu için hemen durgunluk başladı. bol paranın sonu daha kötü olacak bunu biliyor FED ve para yakma operasyonu devam ediyor bu operasyon durdurulursa piyasa yeniden ralli yapacak vurgun yapmak için yine gelişmekte olan ülkeleri tokatlayacak sermaye sahipleri ve sonra para toplama zamanı güvenli limana dönünce ekonomiler daha sert çökecek.

    Dünya yeni ekonomik düzen arıyor şuan ve silkeledikleri bizim gibi ülkeler uzun süre bu yapılan yanlışların cezasını çekecek başka kurtuluş yok. üretimi kaybedenler taviz vermeye mahkumdur. taviz vermek istemiyorsan biran önce kendine ekonomik model bulup üretime geçeceksin ki bu aşamada da eskisi gibi olmayacak uzun yıllar borçlarını ödemek için bekleyeceksin.

    IMF bize borç verse bile bu siyasi kafalar olduğu sürece o parada biter üretime yeniliğe dönüşmez sonunda yine aynı yere gelmiş oluruz. bu siyasetçiler 2001 krizi sonrası çıkarılan yüklü vergiler ile bol keseden attılar ama artık vergi artırmak çözüm değil hatta sorun olur. çünkü artırılan her vergi üretimde baskıya sebep oluyor kaçak çoğalıyor. zaten dünyada yapılan en büyük yanlış üretime hiçbir katkısı olmayan vergilerdir. vergi oranları en falza 5/1 oranında olmalı yani % 20 fakat bizim gibi ülkeler dahil hepsinde KDV, ÖTV, Kurumlar vergisi gibi birçok vergi alınıyor. bu vergi adaletsizliği yakın zamanda IMF , Dünya bankası içinde konu olmaya başlayacak. Sebebi alınan vergi üretilen ürün fiyatından fazla ve bu vergileri devletler dilediği gibi harcıyor harvurup harman savuruyor. Artık üretime katkısı olmayan bu saçma vergi uygulamasıda dünyada değişmeli ve ürün fiyatının 5 te 1 i kadar olmalı en fazla. vergi devleti ayakta tutmak için alınıyor ama devlet üretime katkı sunmuyor fabrika açmıyor üretim yapmıyor değişim inavasyon arge gibi çalışmalarda yok yani icratı olmayan bir yere bol para aktarmanın saçmalığını yaşıyoruz. Eer piyasaya karışılmayacak ve devlet üretimde olmayacaksa makul vergi alır ve kanunları düzenleyen olur. yoksa yüksek vergi talep ederse üretim azalır yada kaçak başlar vergi ödememek için farklı yöntemler devreye girer. yada üretenler vergi yükünün altından kalkamaz ve batarlar bugünkü sorun dünyada bu adaletsiz vergi ve adaletsiz gelir dağılımı sorunudur.

    YanıtlaSil
  70. Açıklayıcı bir yazı olmuş Sayın Mahfi Bey. Elinize sağlık. Şunu belirtmek isterim ki; Reyiz 15 - 20 güne yüksek ihtimalle şunu yapacaktır. Buna artık mecbur da diyebiliriz. Tam siper sıkı para politikası ve tam vergi markajı ile olası bir erken seçim öncesi en azından kasayı sıkı tutmak isteyecektir. Bu da ilk etapta bir miktar daha enflasyon (3 aydan sonra etkisi düşecektir) ama bundan daha çok işsizlik olarak yansıyacaktır. Bundan da korkmayacaktır Reyiz, çünkü en az 1 - 2 sene erken seçime zorlama ataklarını bertaraf edecek güçte hala...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi