Faizin Doğuşu ve Yasaklanışı

Faiz, parasal ekonomiden de tek tanrılı dinlerden de çok daha önce ortaya çıktı.  

Antik dünyada çiftçiler başta buğday, arpa olmak üzere ürettikleri tarımsal ürünlerin eşkıyalar ya da hükümdarlar tarafından el konulmasından bıkmış usanmışlardı. Bu ürünleri çuvallara koyup tapınaklara emanet etmeye başladılar. Mallarını, ihtiyaç oluncaya kadar tapınaklara emanet etmelerinin onlara iki önemli avantajı oluyordu: (1) Tapınaklar tanrıların evi olarak kabul edilip kutsal sayıldığı için kimse içeri zorla girip bu mallara el koyamıyordu. (2) Tapınaklarda görevli rahipler dönemin en iyi yetişmiş, okuma yazma ve ölçü, hesap bilen kişileri olduğu için tapınağa getirilen tahılları tartıyor, ölçüyor ve kayda geçiyorlardı. Böylece tapınağa teslim edilen malın aynen geri alınmasında hiçbir tartışmaya yer kalmıyordu.

Din görevlilerinin herhangi bir bedel talep etmeksizin korumaya aldıkları bu mallar tapınaklarda fazlaca yer işgal etmeye başlayınca zaman içinde bu koruma karşılığında bir bedel alınır oldu. Bir süre sonra henüz mahsul almamış olup da bu tahıllara bir süreliğine ihtiyacı olanlar bu tahılları kendi mahsullerini aldıklarında iade etmek kaydıyla ödünç istemeye başladılar. Başlangıçta sadece güvene dayalı ve bedelsiz yapılan bu ödünç verme işi sonraları tapınakların harcamalarına katkı sağlaması amacıyla belirli bir bedel alınarak yapılmaya başlandı. Mesela bir çiftçi tarafından o dönemde ihtiyaç fazlası olduğu için tapınağa 6 aylığına 5 mina buğday karşılığı koruma bedeliyle emanet bırakılmış 100 mina (yaklaşık 50 kg) buğdayı din görevlileri ihtiyacı olana 6 ay süreyle emanet olarak veriyor ve 6 ay sonra geri getirdiğinde 120 mina (60 kg) olarak vermesi isteniyordu. Bütün bu işlemler tapınaktaki din görevlileri tarafından ayrıntılı biçimde kayıt altına alınıyor ve herhangi bir karışıklığa yol açılmadan yürütülüyordu. Kolayca anlaşılacağı gibi muhafaza bedeli olarak alınan 5 mina hariç ödünç alınan ile geri ödenen arasındaki 15 mina buğday (yüzde 15) bugünkü anlamda faizdi. Bugünkü parasal faizden tek farkı mal ile (ayni olarak) uygulanan faiz biçimindeydi. Böylece tapınaklar düşük bir bedelle korumaya aldıkları tahılları daha yüksek bir bedelle ödünç vermeye başlayınca yüzyıllarca, Anadolu ve Mezopotamya’da dinsel görevlerinin yanı sıra bankacılık işlerini yaparak, ihtiyaç sahiplerine faiz karşılığı borç veriyorlardı.  

Tapınaklarda başlayan bu işlemlerin iyi kazanç getirdiğini gören bazı kişiler, korumalı silolar inşa ederek aynı hizmeti daha düşük bedelle vermeye başladılar. Bir başka deyişle tefecilik aslında yüksek faiz değil düşük faiz isteyerek başlamış ve sonra tersine dönmüş görünüyor.

Bir süre sonra çiftçilerin hepsi daha düşük muhafaza bedeliyle aynı hizmeti sunan tefecileri tercih etmeye başlayınca din görevlileri faizin iyi bir şey olmadığını ve yasaklanması gerektiğini dile getirdiler ve yasaklanması için hükümdarlara baskı yaptılar. Bu baskılar riskleri yükselttiği için tefecilerin faizleri artırmasıyla sonuçlandı ve başlangıçta faizi düşürerek piyasayı elde eden tefeciler yüksek faizle iş yapan kişilere dönüştü.

Tapınak rahipleriyle başlayan faize karşı yaklaşım tek tanrılı dinlerde güçlenerek devam etti. Sırasıyla Tevrat, İncil ve Kuran’da faizi yasaklayan, haram kılan hükümler yer aldı. Bu hükümler arasında önemli farklar bulunuyor. Mesela Tevrat’ta yer alan hüküm şöyledir: " “Kardeşinize para, yiyecek ya da faiz getiren başka bir şey ödünç verdiğinizde, ondan faiz almayacaksınız. Yabancıdan faiz alabilirsiniz ama kardeşinizden almayacaksınız.” (Tevrat, Tesniye Bölümü, Bab: 23, âyet: 19-20). İncil`in konuyla ilgili hükmü şöyle: "Eğer kendilerinden almayı umut ettiğiniz kimselere ödünç verirseniz, ne mükâfatınız olur? … düşmanlarınızı sevin, onlara iyilik yapın ve herhangi bir umut beslemeyerek ödünç verin; bunun karşılığı büyük olacaktır." (Luka İncili, Bab: 6, âyet: 34-35.) Kuran’da faiz (riba) konusuna dört yerde değiniliyor. Bunlardan birisi (belki de en önemlisi) şöyledir: “Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, ‘Alışveriş de faiz gibidir’ demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah’a kalmıştır. (Allah, onu affeder.) Kim tekrar (faize) dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalacaklardır.” (Bakara Sûresi, ayet: 275.)

Bu hükümlerden anlaşıldığı kadarıyla en katı kurallar Kuran’da yer alıyor. İncil’de faizin yasaklanışı oldukça dolaylı yoldan yapılmışken Tevrat’taki hükme göre yasak Yahudilerin birbirleriyle olan ödünç alıp verme işlemlerinde geçerli bulunuyor. Bir başka deyişle Yahudilerin başka dinlerden olanlara faizle ödünç vermesi veya onlardan faizle ödünç alması serbest görünüyor. Dünya bankacılığında Yahudilerin bu kadar etkili olmasının ve dünyadaki önde gelen zenginler arasında çok sayıda Yahudi bulunmasının nedeni burada yatıyor.

Hristiyanlar başlangıçta faizli ödünç verme ve alma işlerinden uzak durup piyasayı Yahudilere kaptırmışken orta çağdan sonra İncil’deki hükmü daha esnek ve amaca göre yorumlayarak piyasada yer kazanmaya başladılar.  

Osmanlı, faiz yasağını hile-i şeriyye uygulamalarıyla aşmayı denedi. Bu konuda en bilinen örnek İslam toplumlarında günümüzde de uygulanan istiğlal yöntemidir. İstiğlal yönteminde kredi almak isteyen kişi, örneğin arabasını kredi veren kuruluşa bir bedel karşılığı satar ve aynı gün bu arabayı o kuruluştan belirli bir kira ile kiralar. Üzerinde anlaşmaya vardıkları vade tamamlandığında arabayı sattığı bedel üzerinden geri alır ve işlem tamamlanmış olur. Müslümanlar, Kuran’daki katı hükümleri çok uzun süre sonra katılım bankacılığıyla esneterek uygulamışlar ama piyasada ağırlık kazanma fırsatını kaçırmışlardır.  

Faizin şaşırtıcı öyküsü böyledir.


Seçilmiş Kaynaklar:
Mahfi Eğilmez, Tarihsel Süreç İçinde Dünya Ekonomisi, Remzi Kitabevi, 2019.
Feridun Ergin, Para ve Faiz Teorileri, Beta Yayınevi, 1983.
Trevor Bryce, The Kingdom oh the Hittites, Clarendon Paperbacks, 1999.
Murat Ustaoğlu, Ahmet İncekara (derleyenler), Faiz Meselesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayını, 2019.
Erkan Ildız, Eskiçağda Bankacılık ve Bankerlik, Türkiye Bankalar Birliği Yayını, 2013.


Yorumlar

  1. Hocam katılım bankalalarının 2008 krizi gibi bir krizden diğer mevduat banklarına göre daha az etkilenmesinin temel sebebi nedir?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Katilim bankalarinin daha az zarar gormelerinin sebebi ince eleyip sık dokumalarindandir aciklamak gerekirse konveksiyonel bankalar musterilerine kredi kullandirirken musterinin odeme performansini cok dikkate almiyorlar, ornegin katilim bankasi bir musterisine kredi karti verirken baz aldigi kredi puani ile ayni musteri konvensiyonel bankadan yuksek miktarda kredi cekebilmektedir. Hal boyle olunca herhangi bir kriz durumunda katilim bankasinin batak musterisinin diger bankalara gore nispeten daha az olmaktadir. Bu da krizden daha az etkilenmesini saglamaktadir.

      Sil
    2. Katılım bankaları, ticari bankalar kadar büyük ve yaygın değiller, müşterileri daha sınırlı.

      Sil
  2. Faiz tüm tanrılardan yaşlıdır, tanrıların gücü faizi bitirmeye yetmez, epey denediler! olmadı.

    Din, faiz meselesinde olduğu gibi, emrettiği şeyin tam aksini gerçek hayatta uygular. Misal, din adamı sınıfının faydası için faize ihtiyaç vardır, bunun için halka faiz yasak der. Halk faiz ile uğraşamayınca, faiz tekeli ve gücü kendilerine veya desteklediklerine korunaklı alan olarak kalır.

    Erkek, bir kaç kadın ile şu şartlar ile evlenir der, şartları denetlemez. Esasında, kadını metalaştırıp, zengin ve güçlü erkeklerin alıp satabildiği mal haline getirir (kadını siyah örtü kapatır -malı paketleme-), sosyal dengeyi zengin lehine bozar. Artan fakir erkekleri düşük bedel ile asker yapıp, savaşta kullanır, fakir erkeğin getirdiği ganimetleri zengin yönetici sınıf pay olarak alır, fakirlere cennette huri vaad eder.

    Kanaatı ve din adamlarına itaati tavsiye eder, din sınıfı zengin yöneticilerin güdümündedir, fakirlerin isyan edip, zenginlerin canlarına veya mallarına musallat olmasını engeller.

    Hukuken hırsızın elini fakir ise keser, zina eden fakir kadını taşlar, zengin kadın ve erkek tazminat öder gider.

    Bütün bunlar, geçmişin kabile ve küçük devlet düzeninde bazı kaynak kullanım avantajları sağlar. Zengin ve yönetici kesim elinde toplanan kaynaklar, zenginler akıllı iseler güçlü devletleri oluşturmakta kullanılırdı.

    Tanrı, yöneten zenginler ile yönetilen fakirler arasında gönüllü, korkutucu, ucuz maliyetli bir düzen sürdürme aracıdır. Tapınaklar, zengin yönetimler tarafından finanse edilen, karşılığında zenginlerin düzeninin devamını sağlayan din kurallarının oluşturulduğu mekanlardır.

    Ortadoğu toplumlarındaki eğitilmemiş yığınlardaki güçlü lider, yönetici sınıf isteği geçmişin kültüründen gelir.

    Günümüz devletlerinde rekabet unsuru, bilimsel düşüncenin ve araştırma metodlarının son 500 yıl kadar önce keşfedilmesi ile değişmiştir. Geçmişin din kültürü, günümüz toplumunu yok eder.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kendi düşünceni kendi din bilginle yorumlayinca ne kadar haklısın..

      Sil
    2. Din adamının, müslümanların söylediği veya yaptıklarına Din diyorsunuz, Tanrı emretti diyorsunuz. Bu dinin sahibi müslümanlar değil, Allah’tır. Şuan müslümanların çoğu İslam’ı değil, “uydurulmuş” bir rivayetler dini yaşıyor. Siz ise gördüklerinizi İslam zannediyor, yolcuya bakıp yola küsüyorsunuz. Kusura bakmayın ama ne kadar da kolaycı bir yaklaşım. İnsanlar hala İsa’yı Hristiyan, Musa’yı Yahudi zannediyor. Sanki Allah her kavme başka bir din göndermiş gibi. İslam; S-L-M kökünden gelir ve asıl anlamı “barış”tır. İslam bir dinden öte Allah’ın değişmez ve evrensel prensiplerinin genel adıdır. Yani İslam Muhammed ile başlamadı. Muhammed zincirin son halkası idi.

      Sil
    3. Tebrikler, süper bir yorum :)

      Sil
    4. 21:50 ye:
      Bizim bir yazarımız var; Hakan GÜNDAY..
      Emmy ödülü alan Şahsiyet dizisinin de senaristi.
      Hakan GÜNDAY'ın, aklımda kaldığı kadarı ile, DAHA adlı kitabından:
      "TANRI VAR! KİTAP TA GÖNDERİR
      AMA O KİTAP, BAŞKA İNSANLARIN ELİNE GEÇMEDEN ÖNCE, İLK BENİM ELİME GEÇSİN!“
      Yazıyı ve yorumları bir de bu gözle irdeleyen...
      Elinizdeki para ile konut alıp aylık kira kazancı ve bu kazanca yıllık enflasyon artışı eklemenin" helal" sayılması ama o paranın bankaya yatmasının "günah!“ olması toplumsal refah açısından bir çelişki değil mi?
      Birikim olmadan yatırım ve gelişme olur mu?
      Kombassan ve benzeri yapılarla dindar insanların dolandırılması, yasal faizi" kar payı" adı altında veren banka yapılanmaları bildiğimiz" takiyye", yarın bunun "zarar payı" da olur.
      Konu, Tanrı ve onun kelamı değil..
      Konu, "insanın, insanı" binlerce yıldır din ile aldatması..
      Dibe not: Hakan GÜNDAY, geleceğe kalacak yazarlarımızdan.
      Şahsiyet dizisi, bence senaryo, oyuncu ve yönetmen olarak gelmiş geçmiş en mükemmel Türk dizisi.
      Hayatınıza değer katar..
      Fikret DOĞANLAR

      Sil
    5. Sehabettin Bey, "epey denediler olmadi!" diyorsunuz ya.. biz Tanri'ya (benim acimdan Allah'a) inanan insanlar Ona ozel bir saygi duyar ve hurmet ederiz, ifadeniz insanlarin duygularini incitir nitelikte geliyor kulaga, mumkunse saygi duymasaniz bile saygi gosterebilirseniz mutlu olurum.. bu arada inananlar derken artik gormeye alistigimiz, "guc-para-kadin istiyomm, benim dedigim olur lann!" ruhuna sahip sonradan gorme magandalari tabii ki kastetmiyorum, onlarin tanrilari zaten kendi iclerinde haberleri yok (ya da var ve ici baska-disi baska munafiklar).. bu arada, evet Allah epey dener aslinda, ama yarattigini umursadigindan yapar bunu, isteyen alir istemeyen birakir, ne yaparsak kendimize yani, var olusumuzun sorumlulugu bize ait..

      Sil
    6. Selam 2157,

      Dininizi bilmemek sizin tercihinizdir, ben İslam'ı çok iyi biliyorum, çünkü müslüman bir toplumda büyüdüm. Çok küçük yaşta ezberlediğim cüzler vardır. Bu toplumda profesyonel askerlik yaptım. İnsanımız bizi Muhammedin askeri diye sevmiştir.

      Peygamber Muhammed bir devlet kurmuştur, kurallarını dini hükümler veya geleneklerden seçmiştir. Kendisi, ilk önce Yahudi peygamberi olmak istemişti, bu sebeple kıble olarak Kabe değil, Kudüs seçilmişti. Getirmek istediği bazı adetler Yahudi ileri gelenlerince kabul edilmeyince ve Medine döneminde güçlenip, ayakları yere basınca, Kabe ve Mekke kıble yapılıp hedef gösterildi, sonra da devletini kurdu.

      Müslüman arkadaşlarım bilmezler, peygamber öldükten sonra cenazesi 3 gün ortada kalmıştır. Ali ve yakın çevresi olan 16 veya 17 kişi cenaze namazını 3 gün sonra kılmıştır. Geri kalan sahabeler, kim lider olacak tartışması sebebi ile cenaze ile ilgilenmemişlerdir.

      İslam bir inanıştır, dünyadaki binlerce garip inanıştan birisidir. Benim gibi insanlar için binlerce yanlış arasındaki yanlışlardan sadece biridir. Biz elimizden geldiğince insanları doğru bilgiye, ellerindeki yanlış inancın yanlışlığını anlamaya sevk ediyoruz.

      Anne baba ve kulaktan dolma bilgiler ile dine inanmak kolaycı bir yaklaşımdır.

      İslam arapçadaki SLM köklerinden gelir, anlamı teslimiyet, kabul etmektir. İbn Kuteybe İslam kelimesini boyun eğmek, itaat etmek olarak kullanır, tüm islam alimleri de böyle kullanır.

      Sizin bahsettiğiniz "barış yapmak" anlamı zorlama ile Türkçe çeviriden kaynaklı bir hatadır. Yani, teslim olmak, (düşmanla veya otoriteyle) barış yapmak olarak Türkçe düşünülmesi gerekir. Yoksa İslam kelimesi Türkçe "barış" kelimesinin tam karşılığı değildir.

      Sil
    7. Sayın Batarel, din kavramına bakış açınız inanç temellerini sarsacak nitelikte. Bu tarz fikir açıklamalarınızı okumak akla ziyan.

      Sil
    8. Şahabettin bey sizi kutlarim ve sizin gibileri okudukça TC'ye umudumuz daha da artıyor. Bu millet umutsuz vakaa değildir. Ellerinize sağlık.

      Sil
    9. Şahabettin bey,
      Müslümanların arasında büyümüş olmanız bu dini çok iyi bildiğinizi göstermez. Malesef şu bir gerçek ki günümüz müslümanları “uydurulmuş bir İslam” a inanmaktadırlar. Sizin içerisinde büyümüş olduğunuz rivayetleri dinini İslam zannetmeniz İslam’ı iyi bildiğinizi değil, bana kalırsa pek de bilmediğinizi gösterir.
      Cüzler ezberlediğinizden bahsediyorsunuz. Malesef küçücük çocuklara hala Kur’an ezberletip papağanlar yetiştiriyoruz. Önemli olan Arapça ayetleri ezberlemek değil, anlamlarını kavrayıp hayatlarımıza yansıtabilmektir. Müslümanların en büyük sıkıntısı Kur’an’ın cismine bir kutsallık atfedip anlamını öğrenmemeleridir. En büyük sıkıntı da Kur’an’ı yalnız bırakmaktır zaten.
      Ordumuza hizmet etmişsiniz.Sevindim gerçekten. Muhammed’in askerleri kavramı da Türk ordusuna Asakir-i Mansure-i Muhammediye Ordusunun kurulduğu dönemde girmiştir. O dönemden itibaren kullanılır.
      Muhammed’in peygamberliği, cenazesinin kaldırılmaması gibi konular uzun ve tartışma ortamının burasının olmadığı konular. Ama emin olun eksik bilgileriniz veya yanlışlarınız var bana kalırsa. İsterseniz konu hakkında kitap da önerebilirim size.
      Evet Şehabettin bey İslam bir “barış” dinidir. İbn-i Kuteybe’yi referans almanız tek doğrunun o olduğunu göstermez. Kaldı ki bir kelimenin birden fazla anlamı vardır biliyorsunuz. Teslimiyet temel anlamdır ancak kök ve yan anlamlar da vardır. Farklı kaynaklarda bu anlamlar da yer almaktadır.
      Bunlar sizin görüşlerinizdir, amacım sizin dini görüşünüzü yargılamak değildir. Kaldı ki haddime de değil.
      Sizden ricam doğru zannettiklerinizin doğruluğuna inandıktan sonra bunları insanlara dayatmaya kalkmayın. Benim yorumumdur demek en güzeli bence. Elbet sizden daha fazla okuyan araştıran emek verenler de vardır her konuda.

      Sil
    10. Şahabettin Bey dinler tarihi ile ilgili bir tablo çizmişsiniz. Ben de size modern dünya düzeninin yüksek ahlaki seviyesi ve gelişimi ile ilgili tablo anlatayım:
      Düşünün ki; o kadar tekamül etmiş bir uygarlık seviyesindeyiz ki; zamanında "tamamen ekonomik kalkınma" amacıyla yaygınlaştırılan faiz sistemi ile parayı para karşılığı satarak zenginliğine zenginlik katan sermaye sahipleri zamanla bu mekanizmayı "toplumun genel refahı için" daha geniş alanlara da yayarak tefecilik (ah pardon) bankacılık sistemini kurdular. Öyle ki farklı ülkelerde şubeler kurdular. Seyahat esnasında kervanlarda soyulmak istemeyen tüccar veya soylular paralarını bu bankalara teslim etti ki gittikleri yerlerdeki şubelerde KÜÇÜCÜK bir kesinti karşılığı paralarına kavuşabilsinler. Sonra bu mekanizma o kadar yaygınlaştı ve zenginleşti ki krallıklara hatta Vatikan'a borç verir hale geldi. Büyüdükçe faiz oranı da arttı tabi çünkü bitmek nasılsa tükenmek bilmeyen savaşlar yüzünden sürekli borç alma ihtiyacı duyanlar vardı. Sistemi işleten sermaye odakları düzene kolay kolay başka oyuncuları kabul etmediler.

      Sil
    11. O zamana kadar toplumların üst kademesinde yaygın olan bu mekanizma tabi yine "toplumun yararı için" tabana yayılmalıydı. Müşteri olarak zenginler değil her bir birey kullanılmalıydı ve bu ULVİ amaçla borç sistemi tabana yayıldı. Ancak bunun için insanların topraklarından çıkarılıp şehre entegre edilmesi gerekiyordu ve toprağın bir değerinin olmadığı daha değerli şeylerin altın yumurtlayan şehirlerde onları beklediği göz alıcı şekillerde anlatıldı hep. Böylece toprağında amele gibi çalışmak yerine şehirde inşaatlarda veya fabrikalarda "KRALLAR" gibi çalışmak üzere davet edildi herkes. Sonra insanlara artık "KRAL" olduklarına göre hep daha fazlasını almaları gerektiği anlatıldı da anlatıldı. Sözde KRAL gibi yaşamanın gereği hep yeni şeyler alıp daha çok tüketmekti ama o müthiş maaşları maalesef yetmediği için kredi almak zorundaydılar ki bu da çok MAKULDÜ.
      Sonrasında para üzerinden para kazananlar sayesinde paranın kendi değersizleştiği için düşen alımgücü yüzünden borç ödemek için yine kredi almak zorunda kaldılar. Her kuşakta o DEĞERSİZ topraklarını da satarak iyice KRAL oldu herkes. Sonuç olarak FAİZ sayesinde hepimiz KRAL olduk yaa.
      Şahabettin Bey’in de katılacağı gibi insanlık olarak dinden uzaklaştıkça acayip tekamül ettik, erdem sahibi olduk, fikren müthiş zenginleştik. Bakınız o yüzdendir ki; dünyada müthiş bir gelir dağılım söz konusu. Dünya nüfusunun %0,6’sı toplam varlığın %39’una sahip ve bu müthiş dağılım sürekli olarak bu (hadi sizin için yuvarlayalım) %1 lehine büyüyor (bkz. https://wid.world/)

      Sil
    12. Yine aynı sebepledir ki; bu kadar ekonomik BÜYÜME’ye rağmen dünya nüfusunun %10’u günde 2USD’dan az kazanabiliyor ve 800milyoncuk insan açlık sınırının altında yaşıyor. Üstelik bu nüfusun hatırı sayılır bir bölümü dünyada en büyük yeraltı zenginliklerine sahip olan Afrika kıtasında ikamet ediyor (hay Allah bu ne demek ki şimdi).
      Öte yanda kendi sattıkları tohumlar, zirai ilaçlar ve işlenmiş gıdalarla insanları hasta edip kendi satacakları kanser ilaçlarına müşteri üreten müthiş dahice bir düzen var. Tabi Şahabettin Bey’in de katılacağı üzere bütün bu toprağı ve insanı zehirleyen tohumları, tedaviden çok bağımlılık gerektiren ilaçları dindarlar üretiyor.
      Düşünün ki; 1950’lere kadar dünyayı ve bizleri zehirleyen ve petrokimyanın müthiş yan ürünü olan kurşunun sağlıklı olduğunu iddia ettiler ve ayakkabılardan oyuncaklara kadar herşeyde kullanılmasına göz yumdular. Clair Cameron Patterson gibi vicdanlılar olmasa hala bol kurşunlu bir hayat yaşıyor ve bol bol felç oluyor olacaktık. Düşünün ki bu sermaye sahipleri kurşunun faydalarını bu DİNİ BÜTÜN bilimadamlarına anlattırdı durdu, aynı sigaranın sağlıklılığını anlattırdıkları gibi. Bunun örneklerini size sayfalarca anlatırım ama anafikri kaçırmak istemiyorum.

      Sil
    13. Şahabettin Bey’in o gelişme diye tarif edeceği bu müthiş uygarlık dini yozlaştırıp insan ahlakını aradan çıkararak EKONOMİK BÜYÜME ve FAİZ çarkları arasında insanları öğüte öğüte toza çevirdi zaten. Sanayi Devrimi’nden beri bu konuda müthiş uzmanlaştılar doğrusu. Şimdi dünyanın kendisini öğütme ve un ufak etme merhalesindeyiz. Öyle ki bu dünyadan umudu kesme aşamasına geldiğimizden diğer gezegenleri öğütmeye göz diktik. Sistemde bir yanlışlık olabileceği kimsenin aklına gelmediğinden sistemi devam ettirebileceğimiz yeni sömürgeler arıyoruz.
      Sevgili kardeşlerim, sorun dinin özünde veya Yaratan’ın mesajlarında değil. Sorun bizim varoluş amacımızı yanlış yerlerde aramamızda! Tüketmek ve yok etmek üzerine bir düzenden vazgeçmeyi aklına dahi getiremeyen Şahabettin Bey gibi arkadaşlar sorunların yükümlülüğüne dine atmaya çalışıyorlar. Kalvinizm’den beri dini liderler üzerinden dini kurumları kendi çarklarına entegre etmiş olan kapitalizmin artık dinle işi bitti. Çünkü insanların artık etnik veya dini cemaat ya da topluluklar yerine bireylere indirgenmesi gerekiyor. Bu şekilde her bir bireyin yaşama alışkanlıklarını kontrol etmeleri mümkün olacak.
      Şahabettin arkadaşım Müslüman bir toplumda doğan ve İslamiyet’i çok iyi bilen biri olduğunu iddia ediyor ama Kuran’ı Kerim’i doğru okumadığı cereyan eden meseleye bakışından anlaşılıyor. Hz.Muhammed (S.A.V.)’in Yahudilere tebliğ vazifesi zaten İslamiyet’in bir gereğiydi. Peygamberliği döneminde tümüyle yaptığı üzere yeni ilişki kurduğu her topluluğa tebliğ vazifesini yerine getirmiştir. Ayrıca, kendilerine de kitap indirilmiş olan Yahudi toplumunu da İslamiyet’e çağırırken umutlu olmasından daha doğal bir şey olamazdı. Amacı zaten tüm insanlığa Allah’ın mesajını tebliği etmekti. Bakara Suresi’nde defaten vurgulandığı üzere Yahudi toplumu ile görüşülürken ve ilişki kurulurken dikkatli olunması gerektiği insanlık tarihinden örneklerle Allah(c.c.) tarafından vahyedilmiştir. Biraz İslam tarihi okuduysanız Yahudi’lerin hiçbir zaman Peygamber Efendimiz’e açıkça karşı gelmediklerini ve daima gizlice olası rakiplerini ortaya çıkarmaya çalıştıklarını biliyorsunuz. Dolayısıyla, Şahabettin Bey’in bakış açısına göre Peygamber Efendimiz’in stratejik olarak Yahudilere alenen savaş ilan etmesine hiç gerek yoktu. Bakara ve Ali İmran’daki ayetleri bu yüzeysel mantıkla açıklayabilmek mümkün değildir.

      Sil
    14. Günümüzde her sorunun müsebbibi olarak dinin gösterilmesi tesadüf değildir. Zaten amaç insanların Allah’la olan ilişkisini koparmak ve yalnızlaştırmak. Çünkü düzen bu şekilde kendi çarklarına göre çalışan koyunlar üretebilecek. Zevk ve hevesleri, çalışması, günlük yaşamı ve sonuç olarak hayat amacı koşullanmış (Bkz.Black Mirror dizisi 2.bölüm) bireylerden oluşan adeta bir koyun sürüsü yaratmak temel amaç. Bunun için de insanların erdemlerinden, ahlaki değerlerinden, aidiyetlerinden arındırılması gerekiyor tabi.
      Bu sayededir ki bugün dahi sosyal medya üzerinden ABD başkanı seçtirip, İngiltere’yi AB’den çıkarttırıp, Rohingya’da soykırım başlatabiliyorlar. Zaten post-truth ile ilk sistemli denemeyi Körfez Savaşı’nı canlı olarak TV’den yayınlayarak gerçekleştirmişlerdi. 9/11, Irak İşgali derken gittikçe ustalaştılar bu manipülasyonlarda. İşin özü kardeşlerim Şahabettin bey buna katılmayacaktır ama dini dünyadan silmek istiyorlar çünkü herkesi tek tek kontrol etmek asıl amaç. Kuran’ı Kerim hakkında böyle atıp tutmadan önce siz siz olun nefsinizden sıyrılarak gerçekten anlamaya çalışarak okuyun, İslam Tarihi’ni araştırın ve Allah (c.c.)’a olan bağınızı koparmayın. Siz anlamaya çalıştıkça O size zaten doğru yolu sürekli olarak göstereceğini taahhüt ediyor.

      Sil
    15. Selam 2156,

      Önemli olan bilgilerimizi saygı ile paylaşıp, diğer insanlara katkı sağlamak.

      Benim zamanımda diyanetin orta okul din bilgi yarışması vardı, hala var mıdır bilemiyorum, Türkiye birincisi olmuştum. Din bilgisi öğretmenimiz Yüksek İslam Enstitüsü mezunu idi, onun katkısı çoktur.

      Gittiğim askeri lisede de müslüman sayısı fazla idi. Ben 16 yaşı gibi dinin ne olduğunu tamamen anlayıp bırakmıştım. Devam etseydim, şimdi faizin o dönemki hangi politik, ekonomik güç dengeleri ile yasaklandığını mutlaka araştırmış olurdum.

      Askeri görev için gittiğimiz yerlerde, bazen 2-4 yaşında vurulmuş, böğüre böğüre ölen çocuklar elimize gelirdi. Namaz kılan bir arkadaşıma demiştim, yahu biraz fazla dua ette, bari şu günahsız yavruların canlarını acıtmadan alsın yukardaki, madem o kadar güçlü diye.

      Benim gibi ateist insanlar, Türkiye'de, dini iyi bilenler arasından çıkar. Kimi benim gibi açıkça söyler, çoğu etrafında din bilgisi ile itibar gördüğü için, kimi ateist diyanet işleri başkanı, ilahiyat fakültelerine dekan, din akademisyeni müftü, malum partiden siyasetçi olur. Ben ilahiyat profesörü olup, inanan tek bir tane akademisyen görmedim. Açıklayıp, açıklamamak onların kişisel tercihidir.

      Benim yorum kattığım çok konu vardır, ancak, Kuran'ın insan yazması olması, İslam'ın eski putperest inanışının evrilmiş hali olması yorumsuz gerçektir.

      Bunlar, ekonomi bloğu kapsamı dışında konular. Ancak, Türkiye özel bir konumda, cemaat ve tarikatların ekonomik kurumlara, Türk devletinin gücü olan diğer kurumlara sirayet etmesi ve ekonomik olarak Türk insanının zayıflatılması sebebi ile insanları bilgilendirmek amaçlı yazdığım konulardır.

      Emin olun şimdi yazdığım an gibi her yazdıktan sonra keşke tek satır yazmasam dediğim gereksiz konudur. Benim için hindistan'ın köyündeki garip bir inanıştan başka bir farkı yoktur.

      Sil
    16. Sizin görüşünüz ve tercihinizdir bu Şehabettin Bey. Diyecek birşey yok elbette. Benim sizin dini görüşünüzü sorgulamak gibi bir niyetim yok belirttiğim gibi. Ben dahil kimsenin haddine değildir bir insanın inancını sorgulamak. Çünkü benim inanışıma göre varsa sorulacak bir hesap bunu yalnızca Allah sorar. Bir müslüman başka bir insanın inancı hakkında kesin yargıya varıyorsa bağışlanmayacak tek günaha şirke bulaşıyordur, kendini Allah’ın yerine koyuyordur. Malesef bizim toplumumuz da bu çok yaygın, birilerini evliya ilan edip birilerini dinden çıkartma cüretinde bulunanlar. Sizin veya bir başkasının ateist olmadıyla derdim yok. Emin olun sayımız fazla olmasa da benim gibi düşünen ve “gerçek” İslam’a inanan insanlar var. Ben Kabe’nin anahtarını sırf işini iyi yaptığı için liyakat gereği bir müşriğe veren peygambere inanıyorum. O nedenle benim için aslolan liyakattir. İnanç işi kişisel tercihtir kimseyi bağlamaz.
      Benim tek demek istediğim doğru bildiklerimizi ben böyle biliyorum, bu benim yorumumdur şeklinde aktarmanın daha doğru olduğudur. Aksi durumda ortaya dikte edilmiş ve biraz da üzücü sözler çıkıyor hatta gerçekten haklı bile olunsa istemsiz şekilde karşı tarafın otosavunmaya geçmesine neden oluyor. Olay bundan ibarettir.

      Sil
    17. Muhteşem bir tartışma, ikinize de tebrikler gerçekten. Helal olsun. Dünyada tek bir doğru olmadığını anlamış oldum. Ama ne yazık ki kimse bu iddaaları bu dünyada kanıtlayamayacaktır.

      Sil
    18. Sözde Müslümanlar, kendimi bildim bileli faiz haramdır' dan dem vurup din edebiyatı yapmayı çok severler. ama iş faizsiz bir iktisat modeli geliştirebilir miyiz çabası yok ki zaten düşünceleri de yoktur. ama İsrail İngiliz alman isveç Fransız menşeli her türlü ürünü kullanırken de kafirlerin mallarını kullanmayın derler. Müslümanlar o kadar cahildir ki dünya insanlığına son 400 yıldır hiçbir katkısı yoktur. sadece paraya sıkıştıklarında biraz israile laf sallarlar taşla sapanla saldırıp bayrak yakarlar. İsrail olmasa filistin açlıktan yok olurdu. Müslüman toplumların içerisinde bir tek TÜRKİYE CUMHURİYETİ vardı laik ve nispeten gelişmiş ülkeydi diğer Müslüman toplumlara göre onu da son 16-17 yılda bitirip tüketmeyi başardık. Ortadoğu'da fabrikaları olan kız çocukları okuyan sanatçı yetiştiren öğretmen doktor yetiştiren mühendisler çıkaran vs... sonra giderek Araplaştırıldık bunun için fabrikalarımız kamu işletmelerimiz madenlerimiz satıldı. eğitim iyice dip yaptırıldı. çocuk evlilikleri zirve yaptı. camiler çoğaltıldı ama ahlak çökertildi. ahlaksızlıkların hırsızlıkların yolsuzlukların üzeri din kamuflajıyla sürekli örtüldü. eskiden rahmetli ATATÜRK de maalesef benzer konularda kullanılmıştı. çünkü halk önderinden soğutulmalıydı. başarılı oldular cumhuriyet karşıtı zihniyet iktidar oldu uzun yıllar boyunca ve hala da aynı durumda. bu sefer de halk giderek dinden soğutulmaktadır. amaç da budur zaten. önce önderimizi elimizden aldılar çünkü asla sahip çıkmadık devrimini kendi elimizle öldürdük. şimdi de dini kendi ellerimizle öldürüyoruz. modern cehalet türkiyesinde yaşamak böyledir işte.

      Sil
    19. Şahabettin batarel, İslam'a olan kininiz sizi ilimden uzaklaştırıp genelleyici genelleyiciligin sonucu olarak da yanlış çözümlemeye ittiği bir gerçek.Dusunceleriniz umrumda olmamak ile birlikte hadsizliginiz umrumda. Okuma yazmayi yeni öğrenmiş çocuklar gibi öğrendiğiniz sizce afilli bizce gereksiz bilgileri anlatma telasinin da farkındayım.Bu tartışmaları yapacak alan istiyorsanız diyanet işleri başkanlığı kurumu var orada bu konularda bilgisi olan insanlar ile tartışmanızi tavsiye eder ve burada sosyo kültürel ve ekonomi dışı paylaşımlarınızı kendinize saklamayı tavsiye ederim.Mahfi hocam sizin yazıniz da çok faydalı olmuş faizin özeti bu kadar kısa cümlede muazzam.Buna ek olarak gereksiz yorumları da kaldırın ki yazilarinizin amacının dışında farklı bir ortama tasinmamasi biz takipcilerinizi mutlu eder.En azından benim.

      Sil
    20. Unknown 03:06,

      Burda yazılanları beğenmiyorsan basgit, a-haber izle. Adam kendi kişisel görüşünü ifade etmiş. Sana mı sorulacak burda ne yazılıp yazılmayacağı.

      Sil
    21. unknown adlı arkadaşın faiz hassasiyeti daireler ve kriaya geldimi söner:) o helaldir, ben bankaya dörtsene önce 1milyon yatırdım. bunun gibi dindar kardeş gitti 2milyona ev aldı. evi şuan 6 milyon bide o arada 400binde kira aldı,şuanda kiracısını evden çıkarıp daha çok kira almaya çalışıyordur, benim faizdeki param 2 milyon oldu. ama haram yiyen benim:)
      din böyle bişey.

      Sil
  3. Faiz haramdır ve alış veriş e ciddi zararları vardır en kısa zamanda bir sistem geliştirilmeli ve bu illetten kurtulmaliyiz ama nasıl saygılar elinize sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yüksek enflasyon bankadaki paramı eritiyorsa niye haram olsun? Peygamber zamanında haram olabilir,muhtemelen enflasyon yoktu o zaman.Faize ilişkin ayetler sehven yazılmış olabilir,Rabbimiz geleceği düşünmemiş anlaşılan

      Sil
    2. Eğer müslüman isen biraz düşün ve inancını sorgula hiç doğru yolda degilsin en kısa zamanda tövbe etmelisin Allah nefsini ıslah etsin önce kendi nefsimizi

      Sil
    3. İster müslüman, ister hristiyan, ister yahudi ister dinsiz ol, o senin bileceğin bir iş ama ne olursan ol mantığına uymayan her şeyi sorgula.

      Sil
    4. Anlaşılıyor ki çok sayıda ateist veya deist takipçi var. Zaten bu iktidarın söylemleri ile eylemleri arasındaki kapatılamaz büyük mesafe bunun artmasına neden oluyor. İfadelerine bakınca Mahfi Beyin de ateist veya deist olduğu anlaşılıyor. Sorgula ifadesi, aslında ben inanmıyorum ile eş anlamlı kullanılmış. Bu yüzden Müslüman olan arkadaşların herkesi kendisi gibi görüp her yorumun altına tövbe edin demesi çok gerekli değil bence. Kuranda ne diyor: Sizin dininiz size bizim dinimiz bize (Kafirun suresi)

      Sil
    5. mahfi beyin dininden sana ne?. sen mahfi beyin iktisat bilgilerinden faydalansana!. peygamber ne demiş:ilim çin'de bile olsa git ve al. yani ilimin ayağına git demiş. dinini inancını sorgula dememiş. sorgulamak sadece yaradana mahsus ve ona bırakılmalıdır. sözde Müslümanlar farkına bile varmadan şirke giriyorlar. şirke girdiğinin bile farkında değil ama nasıl oluyorsa Müslümanmış!. bak sen!. din bireyseldir ve ahirette bireysel olarak ayrı ayrı yargılanacağız iyi Müslüman veya Hristiyan fark etmez bunu öncelikli olarak bilmelidir zaten.

      Sil
  4. Hocam peki dini metinlerdeki faiz'in haram oluşunu adalet sağlama çabası olarak yorumladığımızı düşünelim. Çünkü o dönemlerde bu kadar karışık bir ekonomik sistem yoktu. Bugün tüm sistem faiz üzerinden işliyor. Bu noktaları dikkate alırsak; merkez bankacılığı, fiat para kavramı, merkez bankalarının sınırsız para basabilmesi, bankaların kredi kullanarak para yaratma süreci, hatta irili ufaklı bir çok merkez bankasının içinde bulunduğu global dünya modelinde neyin helal neyin haram olabileceğini yeniden tanımlayabileceğimiz adalet anlayışına dayanan yeni bir faiz kavramı tanımlayabilir miyiz? Türev ürünler burada nerede durur?

    YanıtlaSil
  5. Sonuç ; dört kitap aynı yayın kuruluşu tarafından yazılmadı :)

    YanıtlaSil
  6. İlk örneği, rahiplerin örneğini, faiz ile bağdaştıramadım. Komisyon, hizmet bedeli desek faizden daha iyi durumu ifade ediyor sanki!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rahiplerin emaneten verilen mallardan saklama ücreti alması faiz değil zaten. Bunu bankaların kasa kiralaması ve karşılığında bir bedel alması gibi düşünebiliriz. Ama aldıkları ürünü ödünç verip iade edilirken fazlasıyla iade edilmesinde aldıkları o fark faizdir.

      Sil
  7. Yine aydınlatıcı bir yazı olmuş, teşekkürler. Dinler tarihi ile alâkalı kitap öneriniz var mı hocam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Birçok kitap ve inceleme var. En basiti ve kolay okunanı bu:
      https://www.idefix.com/Kitap/Dinler-Tarihi-101/Din-Mitoloji/Din/urunno=0001787020001?gclid=Cj0KCQiAw4jvBRCJARIsAHYewPMJSra5c9E8KyoyL3-X6ZG0sLw_yoMynk078qlJo-hYFy2giAI99DEaAkmgEALw_wcB

      Sil
    2. Hocam burada gecen bilgilerin kaynagi bu kitap mi? Daha detayli kaynak varsa onerinizi bilmek isterdim, cok ilginc bir konu..

      Sil
  8. Hocam, yine güzel bir yazı olmuş. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 21:09 a:
      "O dönem her yerde kölelik vardı, normaldi. Şimdi, kölelik mi olur! "
      O dönem, mafya tefeciliği vardı, kastedilen faiz o faizdi; günümüzdeki bankacılık sistemi ile alakası yok ki!
      Niye diyemiyoruz?
      Kölelik uygulaması gelsin, sonra faiz kalksın...
      Hey ulu Tanrı'm..

      Sil
  9. Tanrı, zengini çok sever hocam.

    O dönemlerin ekonomisi ile bağlantılı olduğu için yazıyorum.

    Mesela, son olduğu iddia edilen meşhur 1400 yıllık kutsal kitabı açın,
    "köle" kelimesini aratın. Diyanetin sitesinde ücretsiz var.

    Çıkan sonuçları teker teker okuyun.

    Kitabın hiç bir yerinde ben köleliği kaldırdım demez Tanrı.
    Ne der?
    ...Şunun bunun filanı için şu kadar köle azat edin...
    ...Şu kadar köleyi serbest bırakın...
    ...özgürlüğünü satın alan köle...
    Yani Tanrı köleliği kabul etmiş, üzerine kuralları koymaya çalışıyor.

    Öyle bir Tanrı ki, zenginin kölesinin kullanım klavuzunu yazmış.
    Aklına, yahu ben hepinizi eşit yarattım, kölelik gibi bir saçmalığa saplandınız, birbirinizi niye köle yapıyorsunuz değerli kullarım diyemez.

    Olur da, fakir kullar yıllar sonra, bu kölelik niye kalkmadı ki diye sual ederlerse diye,
    Tanrının yardımına diyanetçi (tapınakta çalışan) kulları gelir.
    Tapınak kulları derler ki, "Tanrımız bunu yazdı ama sor bir niye yazdı? Şimdi sen anlamazsın! onu yazdığı dönemde kölelik şöyleydi böyleydi de, efendim, çok iyi bir kölelik vardı, köleler pek rahattı! vs vs vs".

    Fakir kul sorgulamaz ise sorun olmaz.

    Sorgulayan bir kul ise, yahu beni yaratan niye benim anlamayacağım kitabı yazdı, seni araya niye sokuşturdu, herşeye gücü yeten Tanrı değil mi, tek satırda kölelik diye bir şey yok bi daha görmeyim, yakarım sizi haa yazmadı." der.

    Şakacı bir kul ise "Niye bizim müjdeci kölelik yok diyemedi de Abraham Lincoln kölelik yok yazısının altına imzasını attı. Yoksa, Abraham yeni müjdeci mi? diye de sorabilir.

    Şimdi niye yazdım, ekonominin temel unsuru insandır. Faiz ve sermaye ekonominin bir diğer ayağıdır. Özgür ve yasal hakları güvence altında olan insan günümüz büyük güçlerini ve üretimini oluşturur. Yoksa, eski din düzeni olsa, günümüzde de evrensel hukuk der di ki, "bazı insanlar diğer insanların sermayesi olsun, ekonomi hızla gelişir."

    Özgür düşünce demiş iken, işte bu yazdıklarım ve benzerlerini söyleyenleri hapse atıyorlar. Baskı altına alıyorlar, ne de olsa Diyanet devletin gözbebeği.

    Ne diyelim, onlar o kitabı okusun, biz de bildiklerimizi, böyle daha mutluyum. Vergiden büyük payı alıyorlar ise de paramızı, sermaye ve emeğimizi dışarı çıkarır, o payı kırarız. Hodri meydan :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tanrının köleliği kabul ettiği kanısına nasıl vardınız.kitapta o gün yeryüzünde yaşayan insanlara uyarı olarak inmiştir.o gün kölelik her yerde vardı.bir yerde işleyen sistemi degistitmek istiyorsan bir anda degil kademeli olarak kaldırırsan başarılı olursun...

      Sil
    2. Selam 2109,
      1935 işte size anlatılan mantıksızlığı açıklamış.
      Eğer bir yaratıcının kitabı olsaydı, kölelik yanlıştır yasaktır derdi, halbuki kölelik İslam da vardır. İslam şeriatında, bir insan diğer insanın kölesi olur. Yani, 1400 yıl önceki toplumun geleneği.

      Eğer o kitap, Tanrının kitabı olsaydı, sadece indiği andaki insanları değil, 100bin yıl önceki, günümüz ve binlerce yıl sonraki insanlara da hitap ederdi :)

      Sil
    3. Mantıklı olan faiz gibi daha ayrıntıda sayılabilecek bir durumu yasaklayan bir kutsal kitabın insanın insana kul olmasına yol açan kölelik sistemini de yasak etmesi gereğidir. Kuran'da bu yasak yer almaz. Bunları söylediğinizde "Kuran'da mantık aranmaz İslam teslimiyet dinidir Allah ne dediyse onu kabul etmek gerekir, soru sormak olmaz" derler. Yani bazı şeylerin mantığa uymasa da kabul edilmesi gerektiğini savunurlar. Oysa bilim mantığa uymayan şeyi kabul etmez. İnanç ile bilim arasındaki temel fark budur.

      Sil
    4. Burada verdiginiz verdiginiz bilgiler maalesef dogru degil. Kur'an, pek cok yerde kolelerin azledilmesini tesvik etmektedir ve sosyal duzende ozgurlugun esas alinmasini istemektedir.

      Ayrica, faizin sosyal duzeni ve ekonomik adaleti saglama konusunda ayrintida kaldigini dusunmeniz de beni oldukca sasirtti. Bu da dogru degil maalesef. Islam'in onerdigi ekonomik sistemde, tuketim ihtiyaclari zekat yoluyla zenginler tarafindan bedelsiz karsilanmalidir. Faize dayali duzende ise; fakirin (ihtiyac sahibinin) ihtiyaci, tasarruf sahipleri tarafindan menfaat elde etmek icin suiistimal edilir. Yatirim konusunda ise, Islam ortaklik kurulmasindan yanadir. Boylece; kar ve zarar, sermaye sahipleri arasinda dengeli dagitilir. Riba karsiligi borc alisverisinde ise; kaynak dagilimi, yaratilan katma degerle orantili olmaz. Ornegin; bankalar, borc verdikleri batan isletmelerden dahi faiz talep ederler ve katma deger saglamadiklari halde para kazanirlar. Bunun sonucunda da gelir adaletsizligi ortaya cikar.

      Siz bu iki sistem arasindaki farki "detay" olarak mi goruyorsuz? Bana kalirsa, sosyal/ekonomik adaletin ve dayanismanin saglanmasi konusundaki en kritik konu budur.

      Saygilarimla,

      Sil
    5. Hocam Allah aşkına İslamı bilmeden İslam ile ilgili yorum yapmayın. Bilali Habeşi köle iken İslamla birlikte zamanın Mekke valisinden daha itibarlı bir kişi olmuştur. Köle azat etmek en faziletli sevaptır ve neredeyse bütün diyetler köle azat etmekle başlar. Böylece kısa sürede kölelik bitmiştir. Ön yargılarınız size göre bilim olmuş, başkalarının bilimsel tespitleri ise size göre ön yargı.

      Sil
    6. Hocam sizi uzun zamandır takip ederim ve görüşlerinize saygı duyarım. Hala da duyuyorum ancak bu konudaki görüşleriniz beni oldukça şaşırttı itiraf etmeliyim. Amacım dine bakışınızı sorgulamak değil, haddime de değil.Önceki yorumumu yayımlamamanız da beni ayrıca kırdı ve şaşırttı. Kur’an’da defalarca yalnızca Allah’a kulluk edin emri dile getirilirken moda mod kölelik kalkmıştır emrini aramak ne kadar mantıklı bilemiyorum. Burada insanlar yalnızca fiziki kölelikten bahsederken Kur’an her türlü insana, duyguya, ideolojiye ve zaafa köleliği yasaklamıştır. İslam köleliği en geniş anlamıyla yasaklamıştır yani.
      İslam mantık dinidir İslam’da mantık ve sorgu yoktur diyenleri neden bu dine referans alıyorsunuz anlayamadım açıkçası. Onlar mı bu dinin sahibi. Neden yolcuya bakıp da yola küsüyorsunuz?
      Kur’an’da iman etmez misiniz? sorusundan çok akletmez misiniz? sorusunun sorulduğundan bir haber bu insanlar. Din ile bilim hiçbir zaman çatışmaz.
      Hatta çok radikal birşey söyleyeyim. Bir tane Kur’an yoktur!
      evet yoktur. Mushaf Kur’an’ın yanında tabiat Kur’an’ı da vardır. Ayet yalnızca Kur’an cümleleri değildir.
      Okuması yazması olmayan Muhammed’e neden ilk emrin Oku emri olduğu böylece daha iyi anlaşılır. Bu konu biraz daha açıklama ister ancak oku emrinin temel mesajı budur. İslam ile bilim arasında bir çatışma değil uyum vardır, bu ikisini çatıştırmaya çalışanlar gerçekten bir haber insanlardır aslında. Umarım bu yorumumu yayımlarsınız hocam. Eleştiriye açık olduğunuzu düşünüyorum.
      Saygılarımla...

      Sil
    7. Tanrı veya Allah adına ne derseniz deyin, şu an bunları gülerek okuyordur. Ekonomiden yola çıkarak inancı yok saymaya varan ifadeler kullanmak ne kadar da havalı duruyor değil mi? Kabul edin veya etmeyin sizi yaratan elbette sizi hesaba çekecek. O zaman ortalama seksen yıllık ömrünüzdeki bu harika fikirlerinizi kendisine sunarsınız. Belki siz ondan daha akıllısınızdır. Sizden bir şeyler öğrenir.

      Sil
  10. Hocam, Bakara suresinin verdiğiniz (275) ayetinden hemen öncesinde de "infak" ve nasıl dağıtılması gerektiği ile ilgili detaylar vardır. Bilmeyenler için özetle infak, islâmda kişilerin ihtiyaçlarından fazla olan mallarını-mülklerini, menkullerini v.s. ihtiyaç sahiplerine dağıtmalarıdır, aslında farz olmamasına rağmen islamın en önemli şartlarından kabul edilen zekât'dan tamamen farklıdır.

    Ne hikmetse bizim dindarlar o bölümleri yok farzedip doğrudan 275'e atlarlar, sonra da "faizsiz bankacılık" adı altında -ne hikmetse- bankaların faiz oranları ile birebir aynı oranda kâr payı dağıtan islâmi kuruluşlara "tamamen helâl" yollardan kazandıkları dolarları yatırırlar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Faizden hiçbir farkı yoktur. Bunu diyene kadar "haram olan tefeci faizidir, çünkü o dönemde regülasyon yoktu ve faizler sömürü aracıydı" deseler olay bitecek.

      Sil
    2. Benim gördüğüm faizsiz bankacılık deyip kar payı altında başka isimle faiz sistemini sürdüren Bank Asya’nın Kuran’da belirtildiği gibi çok kötü çarpıldığıdır.

      Sil
    3. Mahfi hocam, İslami bankacılığın ürününün faizle aynı olduğu düşüncenize katılmıyorum. Bu konuda bir yazınız var ise okumak isterim. Birçok kişinin basmakalıp bir şekilde tekrar ettiği bu klişeyi, mantığınızla tartmadan kabul ediyorsanız, dini mantıkla değil de teslimiyetle kabul edenlere yaptığınız eleştiri sizi de kapsar. İkincisi, regüle edilen faiz helalmiş, regüle edilmeyen mafya faizi haram imiş kabul edelim.(tefeci denilen eşhas da hazine müsteşarlığının iznine tabi değil mi hocam!) Bu durumda bir bilirkişi olarak size danışılsa, hangi faiz sömürücüdür, ne kadar olursa veya nasıl olursa veya kim verirse kime verilirse sömürü olmaz sorusuna cevabınız var mıdır?

      Sil
  11. İnsanlar ne zaman bunu dini müslümanlardan değil de Allah’tan öğrenmeyi düşünecekler bilemiyorum. Dinin sahibi kimdir? Çoğu kişinin yanlış düşüncesinin tersine bu din müslümanların değil Allah’ındır. Bu ayrım çok kritiktir. Çünkü birşeyin sahibi kimse onun hakkı tasarruf hakkına sahip olan da odur. Müslümanlar ne zamanki kendilerini bu dinin sahibi zannetmeye başladılar, işte o zaman kafalarına göre helal, haram koymaya başladılar. Günümüzde kabul gören İnciller ve Tevrat tahrif edilmiştir. Bunu yabancı bilim insanları araştırmaları ile söylemektedirler. Bu kitaplardaki ifadelerin tahrif edenler lehine değiştirilmiş olması pek muhtemeldir.
    Peki ya Kur’an? Kur’an’daki faiz ile alakalı ayetleri dikkatli okumak ve bağlamına da dikkat etmek gerekir. Öncelikle şunu belirteyim Kur’an’da bahsedilen faiz ile günümüzde kast ettiğimiz faiz aynı şey değildir. İlgili ayetlerin indiği dönemde Araplar arasında servet sahibi olanlar zor durumda olanlara borç veriyor ve karşılığında zor durumda olanları daha da zor duruma sokacak olan faizler talep ediyorlardı. Aynı zamanda borç verilirken anlaşılan faiz oranlarını sonradan güçlerine dayanarak çok fazla arttırabiliyor ve borçlulardan köleliğe varana dek taleplerde bulunabiliyorlardı. Elbette bu durum günümüzdeki faiz anlayışı ile aynı değildir. İslam’ın yasakladığı faiz, karşısındakine zulmeden, zor durumda olanın durumundan faydalanarak aşırı menfaat elde etmeye çalışan, haksızlık eden, emek vermeden yüksek haksız kazanç elde eden faizdir. Bugünkü anlamda paranın kullandırma bedeli olan faizi kast etmez. Öyle olsaydı evinizin kullanma hakkını bir başkasına kira ile veriyorsunuz ve kazanç elde ediyorsunuz. Bunun ödünç para vermekten paranın kullanma hakkını vermekten hiçbir farkı yoktur. İslam’ın karşı çıktığı bu değildir. Bu yanlışı düzeltelim artık lütfen. Birilerinin tvlerde cuma hutbelerinde faiz haramdır diye bağırmalarına bakmayın. Onların derdinin başka olduğunu aklı çalışan herkes anlar. Dertleri faiz ile değil.
    Müslümanların çoğunun bugünkü “uydurulmuş din” e inanarak yaptıklarına bakarak İslam’ı yargılamayalım lütfen. Malesef müslümanların çoğunluğu bugün kötü durumda. Ancak yolcuya bakarak yola küsmek hiçbir akıllı insana yakışmaz.
    Ne olur bu dini sahibinden, Allah’tan öğrenelim.
    Faiz hakkındaki yorumum budur. Yanlışımız olduysa affola.
    Allah-u Alem (Allah en doğrusunu bilir)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 2104, Kuranı hiç okumadığınız çok belli.
      Kuran-ı anlayarak okuyan hiç kimse müslüman olarak kalmaz. Ya deist olur, ya ateist.
      Anladığınızda onun Allah değil, insan yazımı olduğunu hemen anlarsınız.
      Ben Allah'ı iyi öğrendim hem de çok iyi.

      Sil
    2. Demir’in gökten indirilişi
      Lut gölünün en derin yer olduğunun söylenmesi
      Işık hızı
      Vb bilimsel olaylardan bahsetmek de mi inanç meselesi

      Sil
    3. ADSIZ 21:04 Dinin sahibi Allahtır diyorsun. Sanki Allah'ın dine ihtiyacı varmış gibi..Allah'ın dini filan olmaz.Önce mantık ! Dinin sahibi,önce dini icat edenler ve sonra da onu kabul edip inananlardır..İnsanoğlu, manevi ihtiyaçları doğrultusunda olmasını istediği şeyi oldurup (yaratıp) ona inanıyor. Hepsi bu. Gerçeği çarpıtmaya gerek yok. Bir de şu Kuran ayetlerinden örnek verenler yok mu! Hayret ediyorum, insan yazması olduğu o kadar belli ki..Allah kelamı olduğunu kanıtlayabilmek için 40 dereden su taşıyorlar ama artık dereler kurudu.

      Sil
    4. Sayın Adsız 21:04

      "Günümüzde kabul gören İnciller ve Tevrat tahrif edilmiştir" sözünüz, islâm aleminde genel kabul gören bir ifade olmakla birlikte hiçbir dayanağı yoktur. Musa'ya Allah tarafından "indirilen" bir Tevrat (eski ahit) yoktur, sadece "on emir"in Allah tarafından Musa'ya iletildiği kabul edilir, kalanı zaten hahamlar tarafından ve yüzlerce yıl içinde kaleme alınmıştır, gizli bir bilgi değildir.

      İsa'ya Allah tarafından "indirilen" bir İncil (yeni ahit) de yoktur, kabul gören İnciller dediğiniz "Matta, Marcos, Yuhanna ve Luka",isimlerinden de anlaşılacağı gibi yazarlarının adı ile anılırlar, yani burada da tahrif edilecek bir durum yoktur. O dönemde mevcut yüzlerce incil içinden bunların kabul görüp seçilmelerine ise o tarihte (İS325) Hıristiyanlığı öne çıkarıp doğu Roma'nın resmi dinlerinden biri haline getirmeye karar vermiş olan Konstantin'in siyasal kararıdır diyebiliriz. O tarihte toplanan İznik konsili, temelde Arius ve Athanas arasındaki görüş farklarını "gene Konstantin ve Hosius'un siyasal kararları doğrultusunda" karara bağlarken bu incilleri de kabul gören inciller olarak kayda geçirmişleridr. İlginçtir ama Konstantin'in kendisi hiçbir zaman Hıristiyan olmamıştır, eğer tahrif edilen bir şey varsa onun Hıristiyanlığı kabul ederek öldüğü bilgisidir.

      Kur'an'ın nasıl derlendiği, tahrif edilip edilmediği konusuna hiç girmeyeceğim zira burası yeri değil. Sadece şunu bilmenizi isterim, islâm peygamberinin öldüğü dönemde elde yazılı bir Kur'an yoktu. Günümüzün Kur'an'larına temel alınan yazılı metin halife Osman zamanında derlenmiş ve son halini almış kabul edilir. halife Osman ise bie Emevi (Ümeyyeoğlu)dir. İslâm dünyası, Emevilerin dinde yaptıkları tahrifattan yana yakıla şikâyet ederlerken bu konuya hiç girmezler, o ayrı.

      Sil
    5. 10:46’ya ;
      Dinin sahibinin Allah olmasından Allah’ın dine ihtiyacının olduğu anlamını çıkartmak gerçekten ciddi düşünme mesaisi ister. Bu dinin sahibi Allah’tır ancak insanlar için gönderilmiştir. İnsanlığa kolaylık olması, insan onuruna yakışır bir hayat ve düzen için gönderilmiştir. Dini bir yük, sömürü aracı, kılıf olarak kullanan insanlardır. Müslümanların yanlışları yalnızca kendilerine zarar verecektir, gerçek İslam’a birşey olmaz merak etmeyin.
      10:59’a ;
      Tahriften kasıt zaten gönderilen asıl emirlerin çarpıtılarak üzerlerine ekleme ve değişikliklerin yapılmasıdır. Bahsettiğiniz kitaplardaki Papazların kendilerine göre yorum ve eklemeleri de tahrifin kendisidir zaten. Başkası tarafından yazılmış olması orjinallik belirtisi değil, tam tersine tahriftir. Kaynak noktası orjinal emirlerdir çünkü.
      Bugünkü İnciller’in kaynak noktası, İncil tahrifinin çıkış noktası ise Yahudi kökenli bir papaz olan Pavlus’tur. Anadolu’da yaşamıştır.
      Evet Kur’an’ın değişip değişmediği ise uzun konu ben de girmeyeceğim o konuya. Ancak emevilerden günümüz özellikle Anadolu müslümanlarının çok da şikayetçi olduğunu zannetmeyin. Bilinen birçok kalabalık cemaat lideri isim vermeyeyim Muaviye’den Hz. Muaviye diye bahseder. Bu ayrı bir konu.
      Osman’ın aile kökeni ise bu konuda neden bir mihenk taşı kabul edilsin anlayamadım. Muhammed’in kabilesi de şirk ehli idi. O halde baştan silelim direk Muhammed’i de.

      Sil
    6. Adsız 13:19

      Öncelikle ben bir rumuz kullanıyorum, cevap verirken o rumuza hitaben yazarsanız benim açımdan bulması kolay olur.

      1- Sizin mantığınıza göre o zaman diyeceğiz ki gönderilen 10 emirdir, gerisi "tahrif"tir. Ama on emir zaten eski ahit'in en başında yazıyor, yani herhangi bir tahrife uğramamış. Bunun dışında da ne Musa'nın, ne İsa'nın kendilerine kitap indirildiği ile ilgili bir iddiaları yok, tahrif bunun neresinde? Olsa olsa ilave yapılmıştır diyebilirsiniz, tahrif değil. Ayrıca şunu da unutmayalım, sahih hadislerin toplandığı kütüb-i sitte İslâm'da, en az 4 kanonik incil'in Hıristiyanlıkta oynadığı rol kadar önemli bir rol oynar. O zaman bu kitap yazılarak Kur'an da tahrif edilmiştir mi diyeceğiz?

      2- Anadolu müslümanları Emevilerden o kadar şikayetçidirler ki onların cihat-ganimet amaçlı akınlarından kendilerini koruyabilmek ve "bakın biz de müslüman olduk" diyebilmek için türlü çeşitli "görüntüde islâmi, özde ise islâm dışı" yöntemler geliştirmişlerdir. Sizin bahsettiğiniz hiçbir tarikat-cemaat, köken olarak Anadolu halklarını temsil etmez. Tümü özde Tevrat-İsrailiyat tabanlı, Eş'ari islâm soslu cemaatlerdir ki bunlar zaten Emevilerin öğretilerine gönülden bağlıdırlar.

      3- Sadece Muaviye'ye "Hz" ön eki ve r.a" son eki ile hitap etmezler, hemen hepsi annesi Hind'den -ki peygamberin Amcası Hamza'nın ciğerini yemiştir bu hazret- ve hatta babası Ebu Süfyan'dan da aynı şekilde bahsederler. Bunun sebebi ise kendisinin hem vahiy kâtibi hem de peygamberin kayınbiraderi olmasıdır. Bilindiği gibi peygamber, Mekke'nin fethinden kısa süre önce sırf Ümeyyeoğulları ile akrabalık tesis etmek için Muaviye'nin ablasını vekâletle nikâhlamıştır.

      4- Muaviye'yi Şam havalisine vali atayan halife Ömer, ona her türlü devlet desteğini sağlayarak Emevi devletinin kurulmasının önünü açan ise halife Osman'dır. Zaten Osman'ın öldürülme nedenlerinin başında bu sınırsız destek, öldüren kişilerin başında da birinci halife Ebubekir'in oğlu, yani peygamberin gözde eşi Aişe'nin kardeşi Muhammed bin Ebubekir gelir. Kısacası halife Osman sadece köken itibarı ile değil hem Emevi devletinin maddi-manevi kurucusu olarak, hem de Kur'anı derleten halife olarak islâm tarihinde tam bir mihenk taşıdır.

      Sil
    7. Sayın Mesuliyetli,
      Söylediklerimden galiba emevi savunuculuğu gibi bir anlam çıkarmışsınız ya da ben öyle hissettim ancak böyle bir durum söz konusu değildir.
      Öncelikle Kütüb-ü Sitte nin İslam’da oynadığı rol konusunda size sonuna kadar katılıyorum ve bir “Kur’an müslümanı” olarak bu durumdan ben de rahatsızım. Hadisler yolu ile bu dine verilen zararların haddi hesabı yoktur. Yanlış anlaşılmasın hadise değil, uydurma hadise karşıyım. Söz konusu kitaplardaki bütün hadislerin sahih ve sorgulanamaz olduğunu gibi bir yaklaşım saçmalıktır.
      Peygamberin hiçbir sözü Kur’an’a aykırı olamaz. O halde hadislerin turnusolü de Kur’an olmalıdır. Kur’an ile çelişmeyene eyvallah deriz çelişene ise orada dur demeliyiz. Din gibi kabul etmemeliyiz.Bu konu gerçekten çok ciddi ve uzun bir konu.
      Emeviler konusunda ise İslam’a verdikleri zarar (liderleri bazında) ortadadır. Yine radikal birşey söyleyeyim. “İmanın şartlarında kadere iman diye birşey yoktur!” Emevilerin yaptıkları zulme karşı bu sizin kaderinizdir buna karşı çıkarsanız Allah’ın emrine karşı çıkarsınız diyerek zulümlerine uydurdukları kılıftır. İslam’da ve Kur’an’da kader “ölçü” anlamında kullanılır. İmanın şartlarını da Kur’an sayar zaten, içinde kadere iman yoktur.
      Osman konusunda mihenk taşı olmamasından kastım ailesi ile atıf yapılarak bu bağlantının kurulmaması gerektiğidir. Osman İslam tarihi için önemli bir figürdür elbette.
      Ancak burada kastettiğim Osman’a bir kutsallık atfedilmesinin yersiz
      olduğudur. Doğru işleri de vardır yanlışları da. Seveni vardır sevmeyeni de. Sonuçta o da bir insandı. Fakat eylemlerinin tek sebebi olarak ailesini göstermek bana kalırsa biraz kabilecilik anlayışı. Etkisi var mıdır? Elbette.
      Lakin insanların kökenleri ve mensubiyetleri doğrultusunda eylemlerini sorgulamak bana ters geldiği için bu konudaki itirazımı dile getirdim. Kimseye kutsallık atfetmek gibi bir niyetim yok.
      Saygılarımla.

      Sil
  12. Batarel 18.40 ve adsız 19.35 fazla mı Nietzsche okuyorsunuz? Dini bir taboo gibi mi görüyorsunuz? Her fikrin ifasında zarurret bulmayın zul olanı kendinize saklayın.

    YanıtlaSil
  13. Hocam yazınız erken son bulmuş gibi. Devam etseniz sabaha kadar okurdum. Konvansiyonel bankadan kredi kullanıp araba alındığı zaman bu haram olur. Ama katılım bankasına arabayı satın aldırıp ondan kiralarsan ve vade sonunda arabanın mülkiyeti sana geçince bu helal! E diğer bankada zaten vade sonunda sana veriyor arabayı. İslam dininde ameller niyetlere göredir. Benim niyetim ikisinde de araba almak. Neden biri helal diğeri haram. Bu noktada katılım bankacılığını savunanlardan şöyle bir savunma geliyor: Katılım bankalarının fon kaynakları helal işlerden geliyor. Peki tekel bayi işleten bir kişinin katılım bankasında katılım hesabı açmasında bir engel var mı? Ya da hac malzemesi satan bir kişi geleneksel bankalardan birinde hesap açamıyor mu? Burada nasıl ayıracağız helal ve haramı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Amacım faizin nasıl doğduğunu anlatmak olduğu için orada bıraktım. Bu dedikleriniz ayrı bir yazı konusu olabilir.

      Sil
    2. Helal haramdır,haram helaldir.

      Sil
    3. Adsız 2240 ve Mahfi hocam, yazı da güzel ama tartışma ortamını da pek beğendim, okutuyor kendini yorumların hemen hepsi. İslami bankacılık ürünlerinin bazılarının eleştirisi olabiliyor. Yalnız, düzgün işletilse mudaraba, pek çok soruna cevap olacak, çare olabilecek bir üründür. Keza sukuk da öyle. Kredi kartı ve tüketici-ticari kredi konusunda ise ben de sizler gibi uygulamalara şüphe ile bakıyorum. Bu konuları karşılaştırmlı olarak daha iyi okumak lazım.

      Sil
  14. Hocam çok güzel bir yazı, süper olmuş. Teşekkürler, sevgiler :)

    YanıtlaSil
  15. Hocam vulgarizm pozitif bir kavram mıdır negatif midir?

    YanıtlaSil
  16. Mekke'deki Kab'e de banka olarak kullanma amaçlı yapılmıştır. Tüccarlar oraya kab, küp, çömlek vb. gibi şeyler içinde altın ve paralarını getiriyorlardı. Sonra o kaplar, görevliler tarafından uzun sırıklarla tavana asılıyordu. Tavana asmaktaki maksat, olası hırsızlığı engellemek idi. O binanın tavanının bu kadar yüksek olmasının sebebi de budur. Orası bir ev filan değildir. Pencereleri olmayan ev olmaz. Pencerelerinin olmamasının sebebi yine güvenliktir. Evin tavanı o kadar yüksek yapılmaz. Odasız ev olmaz.

    O zamanlar o binanın içinde ve çevresinde toplam 360 tane put vardı. Bu putların vazifesi de yine, oradaki altın ve paraları korumak idi. Çok tanrılı dinler döneminde, çeşitli kabileler, kendi tanrıları dışında kalan tanrılara da inanıyorlardı. Örneğin kendisine tanrı olarak Hubaal, Al-Menat, ve Al-Uzza'yı seçmiş olan bir kabile, kendi tanrısı olarak görmese dahi, Al-Lat veya Al-Lah adlı tanrılara da inanıyorlardı. Ama bunun yanında, inanmadıkları tanrılar da vardı. Bu nedenle, herkesin mutlaka çekinmesi amacıyla, bütün tanrıların putlarını oraya yerleştirdiler.

    Kab'e nin adı da buradan gelmektedir. Manası "Kab yeri"dir. Aşağıdaki resim, Kab'e"nin içidir. Resimdeki banka gişesine benzer şeyin yukarısındaki kaplar ve küplerden bazıları, bu bahsettiğim, içine altın ve para koyulan kaplardır. Resimdeki kapların o zamandan kalıp kalmadığına emin değilim ama eskiden orada daha fazla kap vardı ve kapları daha yükseğe asıyorlardı.


    http://www.haberyuzdeyuz.com/images/album/AABGvjs.jpg


    YanıtlaSil
  17. Yine tek solukta okuduğum bir yazı oldu. Emeğinize sağlık hocam. İktisadın sosyal bir bilim olduğunu bir kez daha yazının özüne işleyerek anlatmışsınız. Olayların hikayesini de anlattığınız bu gibi yazılar insan zihnine mıhlanıyor. Bunun haricinde ikarus paradoksunu da unutamıyorum mesela yunan mitleri ile harmanlanmış efsane bir izahattı. Umarım sayıları artar. İyi çalışmalar diliyorum.

    YanıtlaSil
  18. Tarihi Kayıtlara göre faiz oranları:

    - Mezopotomya mö 3000 yüzde 20
    - Babil, hammurabi mö 1770 yüzde 20
    - pers krallığı, kral cyrus dönemi, mö 540 yüzde 40 (savaşlar savaşlar...)
    - yunanistan, delos tapınağı, mö 500 yüzde 10
    - roma, on iki tablet mö 440 yüzde 8.33
    - yunanistan, punic savaşları dönemi mö 300-250, yüzde 8
    - roma ms 1 yüzde 4
    - roma ms 300 yüzde 15
    - bizans ms 325 yüzde 12.5 en yüksek faiz haddi uygulaması
    - bizans ms 530 yüzde 8 en yüksek faiz haddi uygulaması
    (bizans boşuna batmadı :))
    - italya şehir devletleri ms 1150 yüzde 20
    - venedik ms 1420 yüzde 20
    - venedik ms 1490 yüzde 6.25
    - hollanda 1570 yüzde 8.13
    - ingiltere 1700 yüzde 9.92
    - florida abd, 1810 yüzde 7.64

    YanıtlaSil
  19. İslam da faiz konusu en çok karıştırılan konuların başındadır. Bazı bilgileri vermekte fayda vardır.

    Mevcut Kuran iniş sırası değil, sonradan karışık halde derlendiği için bu karmaşa bulunur. Öncelikle Kuranı diyanetin sitesinden iniş sırasına göre ayetleri sıralayıp, faiz ayetlerini ayırınız.

    Bunu yapınca, 8 faiz ayetinde şunu görürsünüz.

    İlk inen Mekki ayetlerde faiz yasaklanmamak ile beraber, hoş karşılanmayan bir durumdur. Bu ayetlerde faiz haram kılınmamıştır.

    Medine döneminde inen ilk faiz ayetlerinde, yine yasaklanmamak ile beraber Yahudilere esasında yasak olduğu vurgulanıyor. Bu dönemde hedef, yeni kurulma aşamaları olan devletin vergi veren büyük tüccarlarının karlılığını eriten Yahudi para sahiplerinin etkisinin kırılması düşünülmüştür.

    Medine döneminde, sonradan inen ayetlerde, peygamber ve çevresindeki yönetici kesim ticari varlıklarını da devlet kuruluşunda, diğer kabileler ile anlaşmalarda ve küçük çatışmalarda harcamaktadır, ticari kaynakların azalması üzerine ana para üzerine aşırı yüksek fahiş faiz yasaklanmıştır. Bu aşamada ortada Yahudi faiz veren kalmamış, sadece müslümanlara faiz veren müslümanlar vardır. Onlara fahiş faiz yasak edilmiştir.

    Esas kafaları karıştıran ise, Mekke fethedildikten sonra Bakara 275-279 da her türlü faizin yasaklanmasıdır. Ancak, peygamber hadislerinde "Cahiliye döneminden kalma" faizleri kesinlikle yasakladığını, ilk kaldırdığı faizin de Abbas b. Abdülmuttalib'in faizidir demiştir. Bundan kabaca 3 ay sonra da peygamber ölmüştür.

    Peygamber genellikle, bir emri ayet veya hadis ile verdikten sonra, o emrin uygulanmasında sorunlar çıkınca, kuralları başka bir ayet veya hadis ile değiştiren bir yapıdadır. Bu sebeple, bu emir tam olarak eski cahiliye politik düzeninden kalan güçlü kimselerin faizleri mi yoksa tüm hepsi mi belli değildir. (Bunun bir başka örneği de eş sayısı çok az iken, müslüman erkeklerin eşlerini sıra ile gece ziyaret etmesi iken, eş sayısı artınca, kendisinin istediği eşi ziyaret etmesi için yaptığı değişikliktir.

    YanıtlaSil
  20. Faizin tapınaklardan çıktığı çok inandırıcı bişey değil.
    Bu İnsan sosyolojijisi akuklmaya uygun değil.
    Üretim biçimiyle ve yaşam şartlarıyla ilgili.
    Dolasıyla tefeci- fırsatçı sınıfın ;rahiplerden çok çok hızlı hareket edeceğini bilmek için kahin olmaya gerek yok.

    KİM TEFECİLİK FIRSATÇILIK YAPAR; ÜRETMEYEN SINIFLAR.

    yaşamın doğal akışında fırsatçı insanlar her yerde vardır.
    faiz ; fırsatçılıktır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunlar uydurulmuş şeyler değil. Binlerce yıl öncesinden kalmış tabletlerdeki çivi yazıların okunmasıyla ortaya çıkmış şeyler.

      Sil
  21. Hırsızlık toplumsal düzeni bozar, cezası islamda elinin kesilmesi. Faiz de toplumsal düzeni bozuyor ise niye alıp verenin eli kesilmiyor? Gene cezalar sadece fakirlere yani...

    YanıtlaSil
  22. Güzel bir yazı olmuş emeğinize sağlık. Ancak incilde belirli bir paranın boşa bekletmek yerine bir işe yatırılması yada birine faiz ile verilmesi hakkında bir hikaye var onada değine bilirdiniz.

    YanıtlaSil
  23. bu ne ya yazıdan uzun yorumlar var
    çok istiyorsanız kendini bloğunuzu açın.
    3-5 cümle ile derdinizi anlatamayacak kadar aciz misiniz

    YanıtlaSil
  24. Katılım Bankacılık faizsiz bankacılık gibi lanse ediliyor, peki kar payı orantı hesaplamalarını nasıl belirliyor?
    Katılım oranı piyasa faiz oranlarına paralel orantıda belirleniyorsa (faiz ile kar payında net ele geçende aynı ise) bunun adı katılım değil üstü kapalı faiz sistemidir.
    Katılım bankacılığının faizli bankacılık sisteminin faizsiz alternatifi olmadığını, haram olan faizi almak için adının kar payı olarak değiştirildiğini düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam.. Katılım Bankası kar payı oranı ile normal banka mevduat faiz oranı korelasyon var ise bunu, ilkinin aslında faiz olduğuna yormadan lazım. Bunun nedeni, rekabet ortamında, kendilerini ancak faizli bankaların verdiği oran ile sınırlayan ve üstünü sermayesine katan (cebine atan) katılım bankaları suçludur, ama bu dediğiniz korelasyon dayanarak katılım bankası faiz veriyor diye suçlanamaz.

      Sil
  25. Faiz haramsa eksi faiz helal mi?

    Fistikci Sahap

    YanıtlaSil
  26. Hocam değerli yazınız, verdiğiniz bilgi için teşekkür ederiz.

    Yorumcular da önemli katkıda bulunmuşlar.

    Ben benimsediğim deyişin ne kadar güzel olduğunu bir kez daha gördüm.

    “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.”

    YanıtlaSil
  27. Hocam, bence faizin tarihi olarak belirttiğiniz bu yazınız bilimsellijten çok uzak ve hiçbir dayanağı yok. Faizin din adamları yolu ile icat edildiği yanlış faiz insanlık tarihi kadar eski bir uygulama. Ayrıca bu yazınızda ilahi kitapların din adamlarının yazmdığına inandığınız sonucu çıkıyor. "Bir süre sonra çiftçilerin hepsi daha düşük muhafaza bedeliyle aynı hizmeti sunan tefecileri tercih etmeye başlayınca din görevlileri faizin iyi bir şey olmadığını ve yasaklanması gerektiğini dile getirdiler ve yasaklanması için hükümdarlara baskı yaptılar." yani faiz yasağı kitaplara allah taragından değil din adamları tarafıbsan mı yazıldı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sümer uygarlığını incelerseniz kutsal kitaplardaki çoğu meselenin oradan geldiğini göreceksiniz.

      Sil
    2. Değerli Hocam sümer uygarlığından kalma kaynakların kutsal kitaplar ile mutabık olması şaşılacak birşey olmasa gerek. Aksine kutsal kitapların doğruluğunu tasdik olarak görebiliriz. Allah bize eski zamanlardan bilgi veriyorsa elbette bu bilgilerin sümer tabletlerinde de olması doğaldır. Bu faizi allahın değil de din adamlarının yasakladığına delil olamaz. Acizane benim de size önerim islamın faiz ve ticaret konusundaki öğretilerini ön yargısız olarak inceleminiz olacak
      Yasin Gülek

      Sil
    3. Sümerlerin dimi çok tanrılı bir dindi. İslamin putperestlik diye tanımladığı inançlara sahiptiler. Birbirlerini kanıtlamaları pek mümkün olmasa gerek.

      Sil
    4. Her donem temelde ayni icerikli semavi dinler gelmis ve ufak ufak bozulmus zamanla da iyice degismis, o yuzden yer yer benzerlikler gormek normal bence..

      Sil
  28. Mahfi Hocam bu yazı için hangi kaynaklardan yararlandınız acaba?

    YanıtlaSil
  29. 15 değil de 20 mina faiz oluyor. 5 minayı da ilk verenden almıştı. Toplam 25 mina aldı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 5 mina dahil 120 mina alıyor. O ilk 5 mina koruma bedeli olduğu için faiz 20 - 5 = 15 mina oluyor.

      Sil
    2. Hocam a kişisinden emanete alıyor, ticari koruma bedeli olarak 5 Mina ücret alıyor. Sonra B kisisine borç veriyor, faiz olarak 20 Mina alıyor. Kısaca, dönem vs çakışmış varsayımı ile bir dönemde %25 kar elde ediyor. Açıklamanıza rağmen böyle anladım.. :)

      Sil
  30. Faizin tarihcesine iliskin bilgilerin kaynakcasi nedir?

    YanıtlaSil
  31. Göremediğim için zannediyorum yazıda (1) ve (2)nolu referanslar yok.Kaynak çok önemli ..İkincisi Saygıdeğer Mahfi hocam bir iktisatçı olarak Faizi anlatsaydı aydı daha iyi olurdu diye düşünüyorum .Özetle entelektüellik nedir oda ayrı bir konu ama bizde daha ziyade La dini bir yapıda seyir arz eder .Bunun muhakkak sosyolojisi olabilir.Dine mesafeli olmak mümkün ...Özetle inanç ile bilim ayrı iki şeydir paradigmaları farklıdır.Kelam ve fıkhın paradigması ile iktisadın paradigması çok.Aslında buradaki özne .Fıkhın ve kuranın dediği RİBA ki cahileye ribası ile bu gün ikitsadın Faizi dediği paranın kiralama maliyeti olan hata üretim araçları içindeki sermeyenin kiralama zaman değeri olan Faiz aynı .Asıl sorun budur .

    YanıtlaSil
  32. Sevgi üstat,

    Pazar yazınızı merak ve keyifle okudum.
    Teşekkür ederim.

    Çok selamlar.

    YanıtlaSil
  33. Bursa Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi emekli öğretim üyelerinden Prof.Dr.Süleyman Uludağın,İslamda faiz meselesine yeni bir bakış isimli kitabını bu konuya meraklı herkese tavsiye ederim.

    YanıtlaSil
  34. Mahfi hocam buradaki tüm yorumların okuyor musunuz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet okuyorum. Yanıtlamadıklarım ya soru içermeyenler ya da benden önce başka okurlar tarafından yanıtlanmış olanlar, bazen eklemek istediğim olduğunda onlara da yanıt yazıyorum.

      Sil
  35. Fakirin ekmeği umuttur.Umudu elinden almağa kalkarsan elinde birşey kalmaz.

    YanıtlaSil
  36. Konun giriş kısmı tamda aradığınız sorulara cevap vermiş. Islamın faize bakış açısını anlamak için neden yasakladığını kesinlikle en ufak ayrıntısına kadar araştırmamız gerek. Günümüzde faiz ekonomik aktivitenin devamı için vaz geçilmez bir unsur. Bundan asırlar önce 5 yada 10 altına iş yapılabilirken günümüzde büyük sermayelere ihtiyaç duyulmakta. Bu kadar buyuk parayida kimse kimseye babasının hayrına vermez. Ben şimdi gideceğim a yada b şahsına 10 milyon tl verecegim o adam bununla iş sahibi olacak benim param ile para kazanacak ben öylece izleyip paramın yeniden bana dönmesini bekleyeceğim. Burada bir yanlışlık var! Bir digeride mala karşı mal yada altına karşı altında faizin haram olmasını anlarım lakin kağıda basılan bir değer için faizin haram olması bu işte bir terslik olduğunu düşündürüyor. Kağıdın üzerine yazılan rakamsal değer her geçen gün değer kaybederken bunu hiç bir getirisi olmadan 5 yada 10 yıllığına birine vermek intihar gibi bir şey.

    YanıtlaSil
  37. Hocam, 2011-2012 yıllarına ait enflasyon sepetini ve sepetteki ürün fiyatlarını bulma imkanımız var mı? Bugünkü fiyatlarla kıyaslayarak açıklanan enflasyon oranlarının doğru/tutarlı olup olmadığını net şekilde belirleyelim yayınlayın bence.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her yıl anketler yenilendiği, sepetteki malların bazıları çıkarılıp yenileri giriği ve ağırlıklar değiştiği için bu hesaplama o kadar kolay olmaz.

      Sil
  38. Hocam Kurani kerim faizi cok net bir bicimde yasaklamis. Fakat faizin taniminin yapilmasi gerekiyor zanninmca. Yani birseyin adinin faiz olmasi o seyi faiz yaparmi veya faiz denilmedende bal gibi faiz diyebilecegimiz durumlar varmidir? Ayet acik olduguna gore burdaki yorumu kanatimce din adamlarindan cok ekonomistlerin yapmasi gerkir diye dusuyorum.Mesela kanuni döneminin seyhülislamı diye hatırlıyorum.Döneminde para vakıflarına %13miktarında fazlalık almasına izin vermiş.Bu sahsın faize helal dediğini sanmam. Olsa olsa bu dönemde bu miktarı faiz olarak kabul etmemesinden kaynaklı olabilir. Ben bu konuda ekonomistlerin cevabini onemsiyorum. Sizde bu alanin ustatlarindan oldugunuza bu ayetin kapsamına girecek gercek faiz konusunda gorusleriniz nedir? Paylasırsanız cok sevinirim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben bu konudaki görüşümü yazdım daha önce: Bence yasaklanmış olan o dönemde geçerli olan tefeci faizidir. Günümüzde Merkez Bankasının regüle ettiği, rekabetin sınırladığı banka faizlerinin yasak olması söz konusu olamaz çünkü o devirde bu düzenlemeler, kurallar yok.

      Sil
    2. İşte tam da bu konuda enflasyon kadar faiz helal olmalıdır diyen Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve onun bu ifadesinden sonra enflasyon kadar faiz caizdir diyen Prof. Dr. Hayrettin Karaman ile paralel bir düşüncede olduğunuzu biliyor muydunuz?

      Sil
  39. Noktayı koymak bana kaldı.
    Kuran'da haram kılınan ve yasaklanan faiz değildir, RIBAdır. RİBA: Her türlü haksız kazançtır. Faiz eğer haksız ise haramdır.
    Sevgi ve selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı kanıdayım. Ben Ribayı tefeci faizi olarak alıyorum.

      Sil
  40. Din ile bilimin çeliştiği iddiası doğru değildir. Tüm evreni yaratan Tanrı,evrenin işleyişine dair kurallarıda (bilimi) yaratmıştır. Bir de böyle düşünün. Selâm

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olur bir de öyle düşünelim ama siz de bilimin, dinlerdeki yaradılış yaklaşımına alternatif olarak big bang ve evrim teorilerini geliştirdiğini düşünün.

      Sil
    2. Hocam İslam evrimi reddetmez ki. Müslümanlar reddeder İslam değil. İslam evrimi kabul eder. Bunun İslam’daki karşılığı ise “Tekamül”dür. Bakmayın siz yobaz hocaların laflarına. Genel rivayetçi müslüman kafasına. Ancak evrimi yalnızca Darwinist Evrim olarak da görmemek lazım. Darwin’den sonra evrimi teorisi çok yol kat etti. Evrim deyince insanların aklına malesef maymundan gelmek geliyor. İslam evrime karşı değildir. Nasıl olabilir ki tekamül de Allah’ın bir yasasıdır. Allah’ın yasalarında çelişki olmaz.
      Yine radikal birşey daha söyleyeceğim ve müslüman kardeşlerimin de tepkisini çekeceğini biliyorum ancak insan topraktan yaratılmamıştır ve Adem’in de biyolojik bir babası vardır. İnsanın fiziksel yapısının yaratılış süreci farllı bir konudur. İnsanın topraktan yaratıldığını söylemek Allah’a çömlekçi muamelesi yapmaktır, haksızlıktır. Topraktan yaratıldığını belirten ayet insanın temel yapı taşlarından topraktan geldiğini belirtir. Kur’an’da insan aceleden yaratılmıştır ayeti de vardır. İnsan acele diye bir maddeden mi yaratıldı ya da Allah’ın acelesi mi vardı? Hayır bu ayet insanın yapısında
      acelecilik olduğunu belirtir.
      “İslam bilim ile asla çelişmez. Çünkü tabiat da Allah’ın diğer Kur’an’ıdır okumasını bilene. Tabiat ayetleri ile Kur’an ayetleri birbirini destekler.”

      Sil
    3. Evrim kuramı dünyadaki bütün canlıların aynı canlıdan evrim yoluyla farklılaşarak türediğini anlatıyor. İslam nasıl evrimi kabul ediyor diyorsunuz?

      Sil
    4. Kur’an’da yaratılış evrenin yaratılışı, canlılığın yaratılışı ve insanın yaratılışı olarak farklı şekillerde ele alınır hocam. Malesef bazıları Kur’an’daki her yaratılış ayetinden insanın yaratılışını çıkartmaya çalışıyor. Canlılığın yaratılışına atıfta bulunan ayetlerde tam da sizin bahsettiğiniz konu ile ilgili atıflar ve ipuçları vardır. Malesef bu platformda detaylı açıklamalarda bulunmam mümkün değil. Eğer “siz de samimi olarak dilerseniz” bir gün hakikat ile tanışmanız dileğiyle...
      Size saygı duyuyorum ve öğrenmek amacı ile okuyorum hocam. Dini görüş farklılıklarımız bu düşüncelerimi değiştirmez. Ben sırf işini iyi yaptığı için Kabe’nin anahtarını bir müşriğe teslim eden peygambere inanıyorum. (Lütfen yanlış anlamayın size müşrik demiyorum, kastettiğimi anlamışsınızdır umarım) Benim için önemli olan liyakattir ve sizin de işinizi özenle yaptığınızı, doğruları söylemeye çalıştığınızı düşünüyorum. İnanç konusu şahsidir kimseyi bağlamaz. Size olan saygımızı da eksiltmez elbette.
      Saygılarımla hocam.

      Sil
  41. Selçuklu Türkiyesinde:Fazla para ikrazına dair hukuki vesika.Halkevleri Ülkü mecmuası,Prof Dr Osman Turan:Dönemden İslami uygulamalardan örnekler vermiştir.Alınan Borca karşılık ödenecek ribaya garanti gelir gösterilmesi gibi.Meraklısı TTK,Mil.Beya.İ.Ü Kütüphanelerinde okur.TTK kütüphanesine gittiğim tarihte,fotokopi desteği verilmediği için not tutarken,Çilt,Yıl,Sayı,Sayfa numara larını not etmeyi unutmuşum.

    YanıtlaSil
  42. Yazı için emeğinize sağlık Hocam.
    Referansları tek tek inceleme fırsati bulamadim. Din adamlarının, faiz gelirlerini tefecilere kaptırmalarından sonra, faizin yasaklanması hususunda hukumdarlara baskı yaptıği hakkında elde kanıt varmidir, yoksa bu tamamen yorummudur. Faizin yasaklanması, din adamlarına ne kazandiracaktir. Kaybetmiş olduğu faiz gelirini, yasaklanma ile nasil kazanacaktır.? Bu nedenle faizin menfaat kaybi nedeniyle, din adamlarınca yasaklama girişimlerinde bulunulduğu iddiasi mantıksız görünmektedir.

    Ve bir soru: Faizin kullanılmayacaği ancak büyumeyi, kalkinmayı, refah artışını sağlıyabilecek bir ekonomik sistem varmıdır?
    Saygılarimla

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Referanslara bakmanız lazım. Kendi sonuçlarını çıkarmalısınız.
      Faizin olmadığı bir ekonomik sistem bildiğim kadarıyla yok. Sadece adı değişiyor.

      Sil
  43. Hocam, Pascal'ın kumarı teorisini bilir misiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilirim ve Tanrıyı kandırmaya yönelik bir teori olarak etik dışı bulurum.

      Sil
  44. Hocam Riba ya kat kat para ve türevlerini borc vermekde girer ve insanlar için asıl tehlike budur.ALLAH insanları uyarmak için Kuranı Kerimi indirmiştir.Yazılarınızı çok beğeni ile takip ediyoruz.

    YanıtlaSil
  45. Hocam selam. Yine keyifle okudum. Bu konu ile ilgili daha detaylı yazılar bekliyorum. Özellikle Osmanlı tarihindeki uygulamaların detaylarını.

    Fakat kölelik eleştirinize katılmıyorum. Kuran'da savaş esirlerinin karşılıksız bırakılması yer alır (muhammed, 4). Ayrıca Kuran ayet ayet değil bütüncül bakılması gereken bir kitaptır. Bu şekilde bakacak olursak yarďımlaşma, adaletli olma gibi esaslara dayanan mesajları vardir. Bu durumda köleliği hoş görmek beklenemez.
    Kuran' da evrenin oluşumu ile ilgili bir çok ayet var ve big bang teorisindeki yaklaşım ile benzer. Ayrica evrim teorisindeki doğal seleksiyonu Iraklı musluman flizof El Cahiz, havyanlar kitabinda dile getirmiş. Zaten Kuran'da bu dogal seleksiyona karsı hic ayet yok. Kuran bilim kitabi değildir herşeyi bulamayiz tabiki fakat bilim ile çelişmemektedir.

    Saygılar, sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evrim kuramı dünyadaki bütün canlıların aynı canlıdan evrim yoluyla farklılaşarak türediğini anlatır.

      Sil
    2. Bununla ilgili emareler olmakla birlikte kesin bir sonuc olmaması dini bilim ile çeliştiremez. Ayrıca Darwin de hristiyandi ve misyonerlik faaliyetlerine destek veriyordu. Sadece teorisi bazı kisiler tarafindan carpitildi ve kotu amaclar icin kullanildi.

      Konu ile ilgili aşagidaki kitabi tavsiye ederim hocam

      https://www.idefix.com/Kitap/Darwin-Ve-Osmanlilar/Bilim/Bilim-Tarihi-Ve-Felsefesi/urunno=0001784039001?gclid=CjwKCAiA5o3vBRBUEiwA9PVzaiQ_UCMZYyL19Rq8pOZHFsoezB2lRiRHrudTXTvlFA3LpqQ85y-ZfhoCfjsQAvD_BwE

      Sil
    3. Darwin'in teorisi çarpıtılmadı, bütün diğer teoriler gibi bilgimiz geliştikçe o da gelişti ve ilerledi. Bilim kötü amaç için kullanılmaz.

      Sil
    4. Peki atom bombasının buluşu da mı kotü bir amaç için kullanılmadı? Yapmayın hocam bilim kotü amaç için kullanılabilir malesef

      Sil
    5. Atomu bomba yapma amacı bilim değil siyaset.

      Sil
    6. Darwin ' in teorisi de bir çok ortamda bilim dışına çıkıp siyasete alet olmuştur..

      Sil
    7. Son olarak, Kur'an'ın bilimle çelişmediğini iddia eden arkadaşlara şarkiyatçılardan falan değil İbn Haldun'dan bir örnek vereyim, kendisi hem -dolaylı yoldan da olsa- Kur'an'la bilim yapılamayacağını söyler, hem de İskenderiye kütüphanesi'nin radikal hıristiyanlar tarafından yakılan bölümlerinden geriye kalan kısımlarını yaktıran halife Ömer'i şiddetle eleştirir.

      Hocam, kusura bakmayın, bugün "off" günüm olduğundan başınızı epeyce ağrıttım :)

      Sil
    8. Sayın Mesuliyetli,
      Kur’an ile bilim yapılamaz sözünden Kur’an ile bilim çelişir anlamını nasıl çıkardınız anlayamadım açıkçası. Kur’an pozitif bilim kitabı değildir elbette ve içerisinde bulunanlarla bilimsel verilere ulaşmaya çalışmak mantık dışıdır. Amacı bu değildir çünkü. Ancak bilimsel gerçeklere belirli noktalarda atıflar yapılır.
      Geometri kitabı ile de kimya deneyi yapamazsınız. Geometri ile kimya çelişiyor, geometri bilim değildir mi diyeceğiz? Bu kadar yüzeysel yaklaşmayalım rica ediyorum.

      Sil
    9. Sayın Adsız 20:01

      Bu cevabı bana değil de Kur'an'da evrenin bütün sırlarının bulunduğunu savunan arkadaşlara verseydiniz daha iyi olurdu. Sanırım Kur'an'ın ne kitabı olduğunu bugüne kadar kimse tam olarak çözemediğinden bazıları her şeyi kapsadığını, bazıları ise anlamlı hiçbir şey barındırmadığını iddia ediyorlar, karışıklık da galiba buradan çıkıyor.

      Sil
    10. “Bilim kötü amaç için kullanılmaz.” demek bence çok iddialı bir yargıdır Mahfi Bey.
      Bunun tersini ispatlayan yüzlerce örnek verebilirim size.
      Aynı şey din için de geçerlidir.
      Nasıl ki bilim insanlığa zarar verebilecek biçimde kullanılabiliyorsa,din için de bunu söylemek mümkündür.
      Din de bilim de insanlık için çok kötü sonuçlar doğuran hedefler için kullanılmıştır.Halâ da kullanılmaktadır.
      Her ikisi de özü itibariyle insanlığın daha iyi bir dünyada yaşayabilmesi için ortaya çıkmış olsa bile,tarihte bunun tam tersini ortaya koyan binlerce örneği nasıl görmezden gelebiliriz?
      Bu konu üzerinde çok düşündüm.
      Okuduklarımlarımdan,gözlemlediklediklerimden ve deneyimlerinden bende kalan şu oldu:
      Bir bilginin,bir öğretinin bilim veya din olduğu söyleyebilmek ve ona inanabilmek için sanırım bir filtreye ihtiyacımız var.
      Ahlâk ve Vicdan.
      İnsan ahlâkına ve insan vicdanına uygun olmayan bir öğretiye,bilgiye veya bir emre din demekte bilim demekte benim aklıma yatmıyor.
      Böyle bir öğreti veya bilgi,olsa olsa gücü veya iktidarı elde etmek için bilinçli olarak bozulmuş bir bilgidir.
      Ne bilim ne de din böyle bir bilginin referansı olamaz diye düşünüyorum.

      Tabii bu noktada hangi âhlak,hangi vicdan sorusu akla geliyor.
      Bu kavramların evrensel bir tanımı var mı?
      Olmalı mı?
      Eğer olursa daha iyi bir dünya ve bir gelecek tasavvuru geliştirebilmek mümkün olabilir mi?
      Tüm dinlerde ortak olan bazı yasaklar bu noktada insanlığa bir fikir verebilir mi?
      Dünyada üretilen bilginin,bilim kılıfı altında insanların zararına kullanılmasını engelleme hedef ve gücüne sahip bir küresel yapı kurulamaz mı?

      Sanırım düşünürlerin,felsefecilerin ve bu konuya kafayı takmış her insanın bu sorular üzerinde daha fazla düşünmesi,fikirler ve çözümler üretmesi lazım.
      İnsanın,sürekli kendi türünü yok etmek için nedenler üretebilen bir canlı olarak bu gezegende varolabilmesi sizce ne kadar gerçekçi?
      İnsanın yok ettiği/etmek istediği diğer canlı türlerinin de bu sapkınlığın bir parçası olduğunu unutmayalım!
      Bize bu hakkı kim verdi?!!!
      Ne din adına,ne de bilim adına hiç bir yapının,böyle bir hakkı ve gücü olamaz.

      Sil
    11. Sayın Adsız 12:48

      Mahfi hoca ne cevap verir bilemem ama ben kendi fikrimi kısaca şöyle belirteyim: Din kötü niyetle kullanılmak için geliştirilmiş bir müessesedir, ara sıra yararlı işlere vesile olduğu da olur. Bilim'in temel amacı ise iyi şeylere vesile olmaktır, ara sıra kötü işlere alet edildiği de olur.

      Sil
    12. Sayın 13:49,
      Sanırım Mahfi Bey’in bu konu hakkındaki düşüncelerini zaten okuduk,biliyoruz.

      Ben Mahfi Bey’in Allah’ın varlığına inandığını düşünüyorum.
      Ama “insanların Allah hakkında her dediklerine” inanmıyor olmasını da,yaşadığımız zamanın acı deneyimlerini gözlemlediğimizde çok doğal ve haklı buluyorum.

      Sil
    13. Sayın 16:09

      Mahfi hoca'nın yazılarından anlayabildiğim kadarı ile kendisi -her ne olursa olsun- bir şeye inanmaz, bilmek ister. Eğer Allah'ın varlığı ile ilgili elle tutulur, gözle görülür bir delil -elmaya bak görürsün, havanın terkibine bak ne kadar mükemmel dışında- ortaya çıkarsa o da bilmiş olur, bizler de. Sizlere de tavsiyem, "inanmak" fiili yerine "bilmek" fiilini koyun, çok rahat edersiniz.

      Sil
  46. Hocam, Abiogenesis'i unutmayın. Daha yakınlarda 100. yılı kutlandı :)

    YanıtlaSil
  47. "İktisatçı" belgeselenin, Türkiye geneli hangi sinema salonlarında ne zaman gösterime gireceğini biliyor musunuz?

    Eğer gösterime girmeyecekse, internet üzerinden (kaçak yollara sapmadan) izleme imkânımız var mı?

    Cevap verirseniz çok sevinirim.

    YanıtlaSil
  48. Siz iktisatçısınız, 'dinler tarihi' uzmanı değilsiniz, 'İslam' uzmanı ise hiç değilsiniz.

    Kur'an'daki 'faiz' meselesi hakkında kafanızda kurguladıklarınızı nasıl 'gerçek'miş gibi söyleyebiliyorsunuz? Bu konuda 'uzman' olduğunuza emin misiniz?

    Faiz konusunda böyle bir yazı yazma ehliyetini kendinizde nasıl buluyorsunuz? Uzmanı olmadığınız bir alanda yazı yazmanız, 'bilimsellik'le çelişmiyor mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Faiz konusu ekonomik bir konudur ve benim iyi bildiğim bir konudur. Faizin din kitaplarına girmiş olması onun tartışılmasına engel değildir. Bu konuyu iktisatçılardan daha iyi anlatıp tartışacak hiç kimse yoktur.
      Öte yandan bu "uzmanı olunmayan alanda yazı yazmama" eleştirisi de son derecede yanlış bir eleştiridir. Entelektüel insan her alanda bilgi sahibi olabilir ve hatta uzman geçinenlerden de daha fazla bilgi sahibi olabilir.

      Sil
  49. Bence tüm dinlerin kökeni sümerlerdir.Çok faydalı ve bir yazı olmuş teşekürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısını bütün dinlerde Sümer uygarlığının büyük etkisi var.

      Sil
    2. Ortadoğu kökenli tüm dinlerin (Zerdüştlük dahil) temeli Sabiiliktir. Hele de İbrahimi dinler denen dinlerde bu durum % 100'dür, zira İbrahim Sabiiliğin Hanif kolundandır, ilk oğlunu (İsmail-İshak)tanrıya kurban etme girişimi, öncesinde yakmak için sunak hazırlaması v.s. tamamen Sabii adetidir, daha sonra yahudiliğe geçmiştir. Nitekim Kur'an'da geçen Harun'un altından bir boğa yapması ve önüne sunak hazırlaması da bu adetin devamıdır.

      Sil
    3. Dinin, insanların atası Adem'den beri var olduğunu düşündüğümüzde, sonrasında gelen diğer topluluklarda dine ait benzer emareler bulunması doğaldır. Bir başka deyişle bilimin, Sümer kültürüne önceki toplumlara göre daha fazla ulaşması, Sümerler'den önceki toplumlarda dinin olmadığını göstermez. Kuran, tek tanrılı dini savunur. İlk insandan itibaren toplumlara bir çok uyarıcı geldiği halde buna rağmen çoğunluğun inanmadığını, az bir zümrenin inandığını, inanmayanların helak edildiğini ve inananların da belli bir zaman sonra tekrar hak dinden sapıp çoktanrılı dine geçtiğinden bahseder. Bu açıdan Sümerler de çoktanrılı dine geçen bir toplumdur. Fakat bu durum onların hak dinin getirdiği sosyaekonomik, sosyaahlaki gibi sosyakültürel bütün kuramlardan tamamen habersiz ve izole oldukları anlamına gelmez.

      Sil
  50. Hocam ekonomide kaynak tahsisi maliye politikasının amacı olabilir mi? Saygılar

    YanıtlaSil
  51. Hocam,ülkemizdekiler gerçek anlamda katılım bankacılığı yapıyorlar mı?Çoğu diğer bankaların verdiğine yakın(getiri) kar payı veriyor.

    YanıtlaSil
  52. Selam Hocam,

    Alıntı yaptığınız Bakara Suresi, Mekke de, peygamberin son dönemlerinde gelmiş bir ayet.

    Şahabettin konuya yaklaşmış ama eksik kısmı şu, detaylara girmeden aktarayım.

    Peygamber ve Mekke ahalisi ticaret ile uğraşan bir kavim. Mekke fethi sonrasında, bazıları mecburen müslüman olduğunu söyleyip, işlerine devam ettiler. Bunlar, ticaret ile faiz arasında bir fark olmadığını söyleyip, peygamberin etrafındaki zengin tüccarları finanse etmeye başladılar.

    Ebubekir ve Ömer gibi zengin müslümanlar aynı zamanda devlet hazinesine zor zamanlarda destek olup, olursa, savaş ganimetlerinden pay alırlardı. Diğer kesim ise destek olmaz idi. Bu bir kaç sene içinde servetin ve yönetim kontrolünün kaybedilmesine doğru gitmeye başladı. Mekke, o devlet için büyük bir lokma idi ve sindirilmesi zaman alacaktı.

    Yönetimin zaafa düşmesi üzerine faiz silme ve kaldırma gündeme geldi. Bu ayet olarak sonradan girmiştir, ancak rivayet edilen hadisler bu ayetin eski Mekkelilerin güçlenmesini engellemek için onların uyguladıkları faiz olduğunu daha net belirtir. Peygamber öldükten sonra, eşi Aişe politik güç kazanmak için kendisinin de cennetlik olduğunu iddia eden ayetlerin olduğunu ifade etmiştir (Tahmin edeceğiniz gibi kendisi ve emrinde çalışan bir kaç kişi dışında şahit bulamamıştır, ama ayet olarak Ayşenin de cennetlik olduğu kitaba girmiştir. Sonrasında başka cennetlik sahabe ile Ayşe savaş ortamında karşı karşıya gelmişlerdir.)


    İnsanımız saf niyetler ile bin yıl kadar bu hikayelere sahip çıkıp inanmıştır, ancak günümüz insanının bu bilgi ve kaynaklar altında o kadar saf olmaması gerekir.

    Türk entellektüellerine hak veriyorum, bunlara insan yapımı hikayeler demek kellenin gitmesi demektir.

    Mevlana bunları üstün körü, sadece anlayanların bileceği şekilde eleştirmiştir.

    Mevlanaya atfedilen, mevleviler arasında meşhur olan gel gel kim olursan ol yine gel, ister mecusi ister tevbesini bozmuş ol yine gel sözleri, yahudi ve hristiyanları dost kabul etmeye karşı çıkan Maide suresine nazire olarak anonim olarak söylenmiş bir sözdür, mesela.

    YanıtlaSil
  53. Hocam, pazar pazar çok güzel bir yazı oldu emeğinize sağlık, tam bir pazar yazısı kıvamında.

    Yorumlar, özellikle Sahabettin çok değişik bakış açısından yakaladı, diğer yorumcu arkadaşlar ilerlettiler.

    Yorumları görünce diyanetin deist ve ateistlerden niçin bu kadar korktuğunu anladım.

    Ateist ve Deist arkadaşlar sürekli yeni bilgi, mantık ve bilim ile cevap yazarken, din tarafındaki arkadaşlarımız, sürekli bir savunma, sürekli bir saldırma güdüsü, bilmeden biliyormuş gibi kulaktan dolma bilgileri tekrar ısıtmaya çalışma çalışmasındalar.

    Çok güzel oldu, hepsinin yazılarına sağlık.

    60 yaşına geldim, ülke için ümit duydum, eskiden ateistler, deistler saldırır, din tarafındakiler sukunet ile karşılardı, şimdi ülke insanının bilgi düzeyi o kadar artmış ki, o kadar farklı noktalardan konuyu kavrıyorlar ki, din tarafındakiler saldırı ve aşağılamayı tercih ediyorlar.

    Demek ki ülkemizde, düzgün bir demokrasi olduğu anda, düzgün biri devlette üst kademeye geldiği anda, orta doğu zihniyetini çok kolay bir şekilde temizleyecekler.

    Sevgiyle kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kusura bakmayın ama bu işi din tarafı-ateist tarafı diye ayırmak nasıl bir yaklaşım acaba? Burada futbol maçı yapmıyoruz. Sizin deyiminizle ben de din tarafında olanlardanım ama amacım kimseye saldırmak veya birşeyleri dikte etmek olmadı. Yalnızca doğru bildiklerimizi naçizane karşımızdaki bizi anlayacağına inandığımız insanlara aktarmaya ve bir de bu açıdan düşünün demeye çalıştım. Kimsenin kimseye saldırdığı yok. Güya dini savunma amaçlı hakaret eden densizleri de ciddiye almayın lütfen. ki bu dinin savunulmaya ihtiyacı yoktur.
      Ateist deist takımının “zaferinin” sizi mutlu etmesine sevindim. Evet bu algı düzeyi ile bu ülke çok daha ileriye gidecek “inanıyorum!” bende.

      Sil
  54. Mevzuyu din dışına çıkarırsam.

    Ekonomik gelişme mevzu içinde, en önemli olgu, toplum ve sosyal hayattaki kurumsallaşma'dır, bana göre.

    Kurumlar, yasal düzen içinde, liyakat ile personelinin nasıl kurum amaçlarına ulaşacaağını belirlerler. Siyasi etki, kurumlaşmanın dışına alındığında toplum kaynaklarının işi bilen insanlar tarafından yönetilmesini sağlar. Toplumun kaynaklarının heba olmasını engeller. Okullaşma, eğitim, hukuk, adalet, demokrasi, güvenlik, emniyet, ulaştırma bunların altında gelişir. Aksi durumda ülkelerin servetleri yöneticiler aracılığı ile off-shore ülkelere taşınır.

    Bir diğer unsur, birikimli sermayedir. Mevcut nesillerin öncekilerin sosyal ve kapital sermayesi üzerinde daha rahat ve verimli karar almasını sağlar. Üretilen mallar için de iç pazarın güçlü olmasını sağlar.

    Bir başka unsur, ülkenin mevsimi, iklimi, tabiatı, tarımının insanlarının beslenmesine yetmesidir. Türkiye bu açıdan en şanslı ülkelerdendir(tüm dünya düşünülünce). Yine askeri bir görev ile Afrikaya gitmiştim, ülkelerinde öyle böcekler var ki, dışarda otlayan inek, koyun ne varsa öldürüyor. Zengin çiftçi hollanda'dan yüz inek getirse, 2 hafta sonra yarısı çayırda otlarken hastalıktan telef olur. Tarım yapmak, düzgün süt üretimi yapmak, çok ama çok zor özel koşullarda mümkün.

    Toplumun genel kültür yapısı, refah sağlayan değerleri korumaya yönelik olduğu sürece toplumlar başarılı olmaktadır. Misal, bugün dünyanın en müreffeh 25 ülkesinin insanlarının yüzde 70i dini inancı ve etnik kökeni ne olursa olsun, işi bilene teslim etmeyi savunur.

    Doğal kaynaklar kurumsallaşmasını ve demokrasiye geçişi başarmış bir ülke için şans iken, diğerleri için sadece sorun kaynağı olmaktadır.

    Din veya benzeri diğer batıl inanışlar, toplumun büyük kesimlerince benimsendiğinde yukardaki kavramların korunmasını sağlamak yerine benden olan iyidir mantığı ile işlere kendi adamlarını yerleştirir. Toplum insan kaynağının etkili kullanımını engeller, fakirliği artırır.

    Bugün Türkiye'nin yaşadığı budur, son 3 yılda sermayenin çıkışını da hızlandırmışlardır. Önemli kurumların başına cemaat bağlantılı insanlar gelmiştir, önemli kurumlar, cemaatler arasında paylaşılmaya başlanmıştır.

    Faiz-Din tartışması, müreffeh ülkelerde yıllar önce bitmiştir.

    Türkiye gibi ülkelerde faiz-din sürekli tartışılmasının sebebi de bu nüfusun kültürü, onun da ötesinde halka etki eden kurumlara cemaatlerin nüfuz ederek, din konularını öne sürerek mantıklı seçimleri toplum önünden seçenek olarak kaldırma çabalarıdır.


    YanıtlaSil
  55. Mahfi Bey video paylaşımın bu konuyla da ilgisi var. Bilimsel bir video. Bilim insanımız Türker Kılıç'ın bir videosudur.

    https://youtu.be/_7HLHNEwq7I

    YanıtlaSil
  56. Kur'an-ı kerim Allah'ın sözüdür.Allah'ın hiç bir sözü katı değildir. Bilhakis insanlar için bir uyarıdır.Allah kullarına karşı çok merhametlidir.Kur'an-ı kerim insanlar gerçek dinimiz olan tevhide yani Allah'a kulluk etsin diye vardır.Istediginiz kadar ekonomi anlatın Faiz denen pislik bu dunyada olduğu müddetce yani Allah'ın kanunlarının uygulanmadığı her sistem çökmeye mahkumdur.Aynı zamanda katı olan bi şey varsa o da insanlardır.Neden çünkü hayat ve yaşantı nizamını Allah'ın bize emrettiği kanunlarla ve hükümlerle yaşamamak için inat etmemizden kaynaklanıyor.Toplum olarak batılın arkasında durduğumuz kadar hakkın yoluna gitsek bakın görün herşey nasıl yoluna giriyor.Kısacası Kur'an ve sünnete uymak bizleri hem bu dünyada hem ahirette mutlu edecek tek şeydir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kardeş, sen işi yanlış anlamışsın. Batı o "Allah'ın koyduğu" kuralları bir kenara atıp kendi aklını kullanmaya başlayınca Mars'a uzay gemisi gönderme noktasına geldi, yakında uçan otomobillerin seri üretimine geçecek. Ortadoğu milletleri ise o kurallardan kendilerini kurtarabildikleri oranda insana benzemeye başlıyorlar. Siz kişisel olarak neye istiyorsanız ona uyun ama o daracık bakış açınızla genellemeler yapıp bu ülkenin ilerlemesinin ve çağdaşlaşmasının önüne taş koyup durmayın, yeter. Gerisi zaten kendiliğinden gelir...

      Sil
    2. Sayın Habeci,
      Ben de müslümanım ancak bu nasıl bir yorum ve bakış açısı? Bir müslüman Kur’an ve sünnet dışında bir konuda entellektüel düzeyde en azından 1-2 cümle söz sahibi olabilmelidir. Dinin savunmaya ihtiyacı yoktur o ayrı bir konu da Allah aşkına savunulacak bir durum varsa da siz savunmayın, böyle savunmayın.
      Genel çoğunluktaki müslüman yapısı sizin gibi olduğu için insanlarda kırması çok güç bir önyargı oluşuyor. Müslüman ve İslam algısı çok zarar görüyor. İyilik yapıyorum zannederek bu dine ne kadar zarar veriyorsunuz farkında değilsiniz. Gerçi en büyük zararı kendinize veriyorsunuz da...
      Sayın Mesuliyetli,
      batının bir kenara koydukları Allah’ın kuralları değil, birilerinin uydurduğu rivayetlerdi. Batı sırtındaki bu yükten kurtulduğu için yükselişe geçti. Reform hareketlerini konuşmaya gerek yoktur herhalde. Biz de ne zaman sırtımızdaki “rivayet”, “uydurma hadis”, “cemaat” gibi yüklerden kurtulursak o zaman belki yükseliriz biz de. İslam’ın değil ancak müslümanların ciddi bir reforma ihtiyacı vardır.
      Uydurma hadis vb. etkenler İslam elmasına bulaşmış çamurdur. Üzeri çamurlu diye elmas elmaslığından bir şey kaybetmez. Bu çamurlanmış diyerek silmek yerine elması reddetmek de ne kadar rasyonel bir davranıştır takdirinize bırakıyorum.

      Sil
    3. Sayın adsız 21:23

      14 asırdır şu hurafeleri üzerlerinden bir türlü atamayan müslüman kardeşlerimiz şunları bir atsalar da geriye kalan o elması hep beraber görsek diyorum. İyi bir şeyse hepimiz sahip çıkarız da ben o hurafelerin altını uzun süredir epeyce deştim, bugüne kadar pek bir pırıltıya rastlayamadım...

      Sil
  57. Tekke ve zaviyelerin kaldırılmasının ne kadar isabetli olduğu açık. FETÖ olayı da bunu gösteriyor. FETÖ’ye geçmişte ve şimdi fırsat verenler tarih önünde çok kötü bir yerde. Bu iz silinmez. Umarım bu dönemleri kazasız belasız atlatırız ve Türkiye demokrasi, kurumsallaşma, yargı bağımsızlığı ile devam eder.

    YanıtlaSil
  58. Sn Hocam. Katılım Banakası Kar payları ile ilgili düşüncelerinizi alabilirmiyiz. Faizmidir / Değilmidir?
    Bana kalırsa faizdir.

    YanıtlaSil
  59. Üzerinde konuşulması gereken mevzu kaynakların nasıl kullanıldığıdır. Örneğin, Dünyanın en iyi işletilen havalimanları arasındaki Atatürk Havalimanı'nı kapatmak ve başka bir havalimanı yapmak çok büyük israftır. Eğer ihtiyaç varsa Atatürk Havalima'nı çok çok daha az bir maliyetle genişletilebilirdi. Bu israfın bedelini bu satırları okuyanların torunları bile ödeyecektir. Bu halk havalimanına verilen kredinin faizi haram mı diye yıllarca tartışır ama bu israfın haram olup olmadığını tartışmaz. Ne zaman bunu tartışmaya başlar o zaman ilerlemenin ilk adımını atmış olur.

    YanıtlaSil
  60. Cepte para kalmadı inek gibi sağılıyoruz.Allah yardımcmızı olsun.

    YanıtlaSil
  61. Konu başlığını değiştirsek mi: Faizin Dini, İmanı Olur mu?

    YanıtlaSil
  62. Hayatı yalnızca bu dünyadan ibaret olduğunu düşünenlerle, sınırı henüz insan aklı tarafından henüz idrak edilememiş evrenin ve içerisinde kusursuz bir uyum içerisinde hareket sayısız nesnenin bir Yaratanı olduğunu kabul edenlerin tabi ki farklı düşünmeleri normaldir. Asıl sorun günümüz müslümanlarının dini işlerine geldiği gibi yorumlayıp yaşamalarından, dinlerini öğrenmek için çaba sarf etmemelerinden, ya oldukları gibi görünmemeleri ya da göründükleri gibi olmamalarından kaynaklanmaktadır. Hal böyle olunca da Müslümanların yaşam tarzları ve dolayısıyla çok sayıdaki hataları da pusuda bekleyenler için iyi bir eleştiri havuzu sunmaktadır. Şahabeddin Batarel gibiler de şark kurnazlığı yapıp Müslüman bir toplum içerisinde yetişmiş iyi bir din eğitimi almış ama sözde bazı şeyleri görüp doğru yola kavuşmuş gibi kendi inanç ya da inançsızlıklarını pompalamaya çalışmaktadırlar. Müslümanlara tavsiyem ilk emri yerine getirip okuyun ve dinimizi yeterince öğrenin. Kimse şu zamandaki Müslümanların dağılmışlıklarından, yetersizliklerinden, cahilliklerinden, yanlışlarından, zayıflıklarından, birbirine düşmüşlüklerinden, emperyalizmin oyuncağı olmuşluklarını kullanarak İslamiyet’e vurmaya kalkmasın.

    YanıtlaSil
  63. Mahfi Hocam Merhabalar;

    Yazınızı keyifle okudum ,tefecilik ve günümüz faizi vb. konularınıda dinen makul olabileceğinide belki düşünebiliriz. Bu konuyu enine boyuna düşünmediğim için şahsen kesin bir kanaate varamıyorum ancak bu belki çeyrek puan , ,bir puan vb. şekilde faizle bankalara banknot gönderen merkez bankaları için geçerli sanırım ,hali hazırda Müslümanlık mottosu ile yola çıkıp 20 senedir faizi bitirmeyen mevcut iktidar sanırım içsel bir tutarsızlık yaşamaktalar.

    Soruma gelince ,(bizim şu anki halimizdeki gibi dış borca ihtiycınız olmadığını düşünün) ,faizsiz bir sistem mümkün mü ,mesela merkez bankaları bankalara faiz uygulamadan para verse ve bankalarda son kullanıcıya faizle değilde projesini inceleyip dönem sonlarında kar payı alsa bunun ne tip sakıncaları olur uygulamada ? Ben iktisat fakültesi mezunuyum dolayısıyla mevcut faiz sistemi dışındaki uygulamaları bilmiyorum ancak Erbakan'ın adil düzene yönelik fikirlerini beyan ettiği videolara denk gelmedim değil. Yani banka faizleri olmasa (az ya da çok ) zaten mallar daha az bir tutara mal olmaz mı?Ayrıca faiz olmayacağı için ,geri ödemelerde faizden kaynaklanacak ekonomide olmayan fazla para basılarak yeniden borç yaratılması ve böyle bir sarmala girilmiyor mu? Aşağıda basit ve kısa bir animasyon var bu kesitten bakınca mantıklı geliyor ancak sizin deneyiminiz ile baktığınızda burada bir mantık hatası mı vardır?

    https://www.youtube.com/watch?v=xSiF96YnoQ4

    Parasal sistem ve faizi daha iyi anlayabilmemiz için önerebileceğiniz kitap var mıdır?

    Şimdiden çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  64. herşeyden evvel kapitalizmle din olgusu zaten bir arada olamaz. din biz der kapitalizm ben der. kapitalizm karı özelleştir der din kar da zarar da sosyaldir der. bu tüm semavi dinlerde böyledir. bunun için de Hristiyanları kapitalizmle uyumlu hale getirmek için vatikan gibi patrikhane gibi sözde kurumlar kurulmuş ve vaftizli kapitalistler oluşturulmuştur. keza hilafet de laik cumhuriyetin izni olmaması ve irtica ile sert savaşması nedeniyle kurulamamış bunun yerine tarikatlar cemaatler türetilmiş ve bunlar üzerinden de abdestli kapitalistler oluşturulmuştur. küreselleşmeci politikalar için siyasal İslamcılar güçlendirilmiş abdestli kapitalistler ülkemizi fena şekilde ele geçirmişlerdir. hatta islamda hiç olmayan günah çıkarma eylemini bile icat etmişlerdir. mesela ALLAH, bizi affetsin dersiniz günah çıkarmış tertemiz olmuş olursunuz halkın nezdinde!. zaten ALLAH nezdinde temizlenmek önemli değildir çünkü halkın oylarıyla hayat devam eder ve kapitalizm hayat bulur. o yüzden de halkın nezdinde temizlenmek aladır.

    YanıtlaSil
  65. Hocam "Haklısınız bütün dinlerde Sümer uygarlığının büyük etkisi var." derken Sümer uygarlığı kendiliğinden mi oluştu?

    İslam İn köleliği onayladığına dair varsayımınızın temeli nedir?

    Henüz teori olmasına rağmen savunulan evrim ispatlansa bile evrenin yada canlılığın süreç dahilinde gelişmesi evrenin ve bu düzenin mükemmelliğine altarnatif olabilir mi?

    Faiz le alakalı Kur an dan verdiğiniz örnek ayetler diğer dinlerdekilerle farklı olduğu halde neden aynı kefeye koyuyoruz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Faiz kendiliginden mi oluştu?
      Evren hiç de sandığınız gibi mükemmel değil. Sadece kadın ve çocuk cinayetlerine bakmak yeterli.

      Sil
    2. Farklı düşünüyoruz ama bilimsel çalışmalarınızı yakından takip ediyoruz hocam iyi çalışmalar

      Sil
  66. Hocam henüz kapalı toplum şartlarından açık toplum şartlarına geçiş aşamasında olan Bi coğrafya da dinle bağlantılı paylaşımlarınız oldukça riskli. Mamayla beslenen bebeğe köfte yedirmek gibi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim dinle derdim yok. Isteyen istediğine inanır ya da inanmaz. Sorun mantık.

      Sil
  67. Dinler ve ritüelleri konusunda ileri sürülen düşünceler ile Mahfi hocanın ele aldığı konuya getirilen yorumlar tebessüm ettiriyor. İyiki düşünce özgürlüğü var ve herkes doğru yanlış bildiğini ifade edebiliyor. Mahfi hocanın ele aldığı konudaki referanslar sonuçta birilerinin şair şekillerde ileri sürdüğü teorilerden öte değil.Sosyal bilimler teorilerinin farklı ele alındığı konulardan bankacılık ve tahıl Ambarciligi modern banka ve lisanslı depoculuga evrilmis ve evrilmeye devam etmektedir.

    YanıtlaSil
  68. Hocam guzel bir aciklama olmus yorumlarin cogunu okudum.saygi cercevesinde sayanizde tum yorumcular beyin cimlastigi yapmislar guzrl bir calisma olmus

    YanıtlaSil
  69. Bu tür bilgilerin arkeolojik kazılara, Sümer tabletlerine, Mısır hiyerogliflerine, Çin kaynaklarına dayanmasını umarım.
    Bir de şu var Mısırlılar uygar, kentli bir toplum iken Yahudileri köle ve göçebe çoban bir toplum. Mısırlılar tarihi kayıtlarını hiyeroglifle papürüslerde ve duvar yazılarında tutarken, uygar bir toplum olmayan, yazı bilmeyen Yahudi toplumu Tevrat'ı hangi yazılı kayıtlarla tutmuştur.
    Burada Voltaire'ye hak vermek gerekiyor. Pek çok tarihi yalan bizim eylemlerimizi hala belirleyebilir.

    YanıtlaSil
  70. Mantığınıza uymayan herşeyi sorgulayın demişsiniz.
    yazının ilk cümlesinden başlamak istiyorum
    "Faiz, parasal ekonomiden de tek tanrılı dinlerden de çok daha önce ortaya çıktı."
    tek tanrılı dinlerin başlangıcı olarak neyi kastediyor yada milad alıyorsunuz da faizin ortaya çıkışı daha erken diyorsunuz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tek tanrı anlayışı yazılı tarihte ilk kez Mısır Firavunu Akhenaton tarafından yayılmaya çalışılmıştır (M.Ö. 1300'ler.) O dönemde bu konuda birçok faaliyet vardır. Yaklaşık 100 yıl kadar sora tek tanrı inancını bir kitaba da bağlayarak (Tevrat) gündeme getiren Musa'dır. Yazılı olmayan tarih masallar, sonradan geriye doğru yazılan öyküler, mucizeler üzerine kuruludur ve çoğu Sümer öykülerinden derlemedir.

      Sil
    2. Hocam, Akhenaton'un kayınpederi de Hz.Yusuf'tur :). Bayılırım dinler tarihine...

      Arkadaş muhtemelen bu soruyu "islâmiyet Hz. Adem'le başlar" sorunsalı çerçevesinde sormuştur...

      Sil
    3. Hocam bilimin de sınırları vardır. Bilimin ilk insan olan Adem'e erişememesi, (daha yakın tarihlere daha detaylı erişmesi) tek tanrılı dinin ilk insandan başlamadığı anlamına mı gelir? Bir cinayette bulunan kanıtlar yetersizse, o cinayette katil yok mu demeliyiz?

      Sil
  71. İslam dan önceki dinlerin insanlar tarafından bozulduğu ve yaşamlarına göre dizayn ettikleri bilinirken incil ve tevrat ta geçen faiz konuları Allah in degil insanların kendi düşünceleridır. Bu bağlamda hocam incil ve tevratta geçen faiz konusu pekde dinle alakalı değildir.

    YanıtlaSil
  72. Faizin doğuşu da yasaklanışı da dini kurumların çatısında olması ilginç geldi.Teşekkürler bu güzel yazı için.

    YanıtlaSil
  73. Hocam George armtrong Rothschild para İmparatorluğu derin Yahudi devleti adlı kitabı okumanızı oneririm, Yahudilerin para anlayışı üzerine önemli noktalara değiniyor

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lozan Antlaşması 2023'de Bitecek, Biz de Madenlerimizi Çıkarabileceğiz!

Konut Fiyatları Niçin Eskisi Kadar Artmıyor?

Paradan Para Kaybetme Dönemi